Türk devleti çıkmazda

Savaşın bir yıldır sınır ötesine de taşınmasına rağmen HPG gerillaların bir eylemde 62 askeri öldürmesinin Ankara’da yarattığı sarsıntı devam ediyor.

Savaşta ısrar eden Türk Hükümeti ve silahlı gücü, stratejik hamle arayışında. Bezelê eyleminin ardından Türk kamuoyunda da başlayan tartışmalarla iyice sıkışan devlet erkanı, zirve, toplantı, görüşme trafiğini sürdürüyor. Hava Kuvetleri Komutanı’na yönelen tepkilere karşı ise Hükümet ve Ordu sessizliğe gömüldü. Genelkurmay, karakol yapımı için ekonomik kaynak mazeretine sığınan 2. Başkanını yalanladı.

HPaskerbakanlakurulu64G gerillalarının Bezelê eylemi Türk devletinde ciddi bir krize yol açtı. Büyük bir bütçe, sınırsız insan kaynağı ve teknolojik donanıma rağmen Türk askerinin gerilla karşısındaki çaresizliği kamuoyunda sorgulanmaya başlandı. Bu sorgulamanın büyük bölüme çözümü işaret etmezse de devasa ordu gücünün telaşını arttırdı.

 
Zirve üstüne zirve
Başbakan Recep T. Erdoğan başkanlığında önceki gün gerçekleştirilen geniş katılımlı Teröre Mücadele Yüksek Kurulu toplantısında yapılabilecek yasal düzenlemeler, sınır ötesi savaş, sınır ve karakol güvenliği konusunda atılabilecek stratejik adımlar ve sosyoekonomik tedbirler masaya yatırıldı. Ancak 6 saatlik toplantıdan bir sonuç çıkmadı ve Başbakanlık Basın Merkezi’nden tek cümlelik bir açıklama geldi. Açıklamada, toplantıya 14 Ekim’de devam edileceği belirtildi.
Başbuğ devam etti
Türk Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ dışındaki askeri yetkililer toplantının ardından Başbakanlık’tan ayrılırken 15 dakika daha Başbakanlık’ta kalan Başbuğ, Erdoğan ile görüştü. Erdoğan daha sonra İçişleri Bakanı Beşir Atalay ve Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal ile 1.5 saat süren bir toplantı daha yaptı.
Başbuğ’un MHP mutluluğu
Daha önce CHP lideri Deniz Baykal’ı ziyaret eden Başbuğ, dün de MHP’nin genel merkezinde Genel Başkan Devlet Bahçeli’yle görüştü. Basına kapalı ziyaret, 1 saat 15 dakika sürdü. Göreve gelirken basına “Benden ayaküstü demeç alamayacaksınız” diyen Başbuğ, bu prensibi çabuk bozarak uğurlamadan önce kısa bir açıklama yaptı. Başbuğ, Bahçeli ile çok yararlı, detaylı görüş alışverişinde bulunduklarını belirtti. Başbuğ, “Kendilerinin bu konulara ilişkin çok değerli görüşlerini ve önerilerini dinleme şansına sahip oldum” dedi. Başbuğ, Bahçeli’nin kendisine, MHP Genel Merkezini ilk ziyaret eden Genelkurmay Başkanı olduğunu söylediğini, bundan da mutluluk duyduğunu dile getirdi.babaoglu pasa golf
Golf topu yuvarlanıyor
Bezelê eylemi ardından Türk medyasının eleştirilerine hedef olan Türk Hava Kuvvetleri Komutanı Aydoğan Babaoğlu beklenen istifasını henüz sunmadı. Babaoğlu, eylem günü ve sonrasında katıldığı golf turnuvasına devam ettiği için eleştiriliyor. Babaoğlu, yaptığı açıklamada haberi alır almaz, turnuvanın yapıldığı Antalya/Serik’ten gerekli koordineyi yaptığını açıklamıştı. Ancak, bu açıklama tatmin edici bulunmayınca Türk Genelkurmayı, Babaoğlu’na eylemin yapıldığı günün ertesi akşamı haber verildiğini duyurdu. Bu çelişkili beyanlar Türk medyasınca hatırlatılmaya devam ediliyor fakat Babaoğlu ya da Genelkurmay yeni bir açıklama yapmadı. İstifası istenen Babaoğlu’nun katıldığı 10 kişilik turnuvadan 9’uncu olduğu söylenerek, dalga bile geçiliyor.
2. Başkan da yalanlandı
Genelkurmay Başkanı Hasan Iğsız, Bezelê eyleminin ardından Türk medyasına verdiği brifingde, baskın yapılan karakolun taşınma kararının alındığını ancak maddi kaynak sıkıntısından dolayı bunun geciktiğini söylemişti. Ancak, Başbakan Erdoğan, “Askerimiz ne istediyse verdik, veriyoruz” demişti. Bu çelişkili açıklamalar da sorgulanmaya başlanınca ve bu sorgulama eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’a emekliliği için tahsis edilen bir trilyonluk otomobile kadar varınca Genelkurmay Başkanlığı İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, dün yeni bir açıklama yaptı. Genelkurmay Karargahı’ndaki haftalık toplantıda konuşan Tuğgeneral Gürak, Bezelê Karakolu’nun konumunun ve bina durumunun, verilen zayiatla hiçbir ilgisi olmadığını itiraf etti.
Sınırda 168 karakol yapılmış
Sınırdaki 2008 yılına kadar 168 karakol binasının inşa edildiğini, 2008 yıllında da aralarında Bezelê Karakolu da olmak üzere 13 karakolun inşasının devam ettiğini belirtti. “Mali kaynak olmadığı için karakolu taşıyamadık” değerlendirmesini boşa çıkaran Gürak, karakolların yapılması için herhangi bir maddi sıkıntı bulunmadığını söyledi.
Çözümsüzlüğün itirafı
Dün konuşanlardan biri de AKP Hükümeti’nin sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’ti. Çiçek, 9 Ekim’deki tezkere görüşmelerinde, CHP ve MHP’nin eleştirilerine karşılık, “Ne yapalım artık 25 yıldır denenmeyen yöntem kalmadı. Onu denedik bunu denedik olmuyor” demişti. Çiçek dün debenzer açıklamalarına devam ederek, Türk ordu bürokrasisine sitem etti.
BBG evi ne oldu?general terror buyukanit basbug iraq kurd turks
NTV’nin sorularını yanıtlayan Çiçek, isim vermeden Yaşar Büyükanıt’ın 16 Aralık 2007’deki hava saldırısının ardından Medya Savunma Alanları’nın “BBG (Biri Bizi Gözetliyor) evi” gibi olduğu yönündeki sözlerine dokundurdu: “İddialı konuşmak son derece yanlış. Biri bizi gözetliyordu, gözetliyordu da niye bunlar oldu diye soruluveriyor. Geriye doğru çok iddialı laflar edildi. İç tüketim, iç politika malzemesi olarak kullanıldı. ‘Helal olsun böyle olacak, vurdumu ses getirecek’ falan. Öyle üslup kullanıldı. Sonra bazı olaylar olunca da vatandaşın kafası karıştı. ‘Hani bitti deniyordu, hani kökü kazındı, her yeri gözetliyordunuz?’ İddialı konuşmak yanlış.”
Meğer Babaoğlu gözetlenmiş
Çiçek, Orgeneral Babaoğlu’nun Türk ordusunun 62 kayıp verdiği gün, golf oynamayı sürdürdüğü Antalya’da kamuoyundan sonra duymasına ilişkin de şunları söyledi: “Kendisinin de bir açıklaması var. Kamuoyu bundan tatmin olduysa olmuştur. Olmamışsa da olmamıştır. Hangi görevde olursak olalım biri bizi gözetliyor işte. Yani kamuoyunun bu manada daha şeysi var.”
Y.Ö.POLİTİKA/ANKARA


polis_kolkirma_hakkari1_b
Strateji satın alacak!
Kürtlerin barış istemi ve çözümü Meclis’te arayışını dikkate almayan Ankara, strateji arayışını ABD ve Avrupalı uzmanlarla telafi edecek. Fethullah Gülen cemaatinin yayın organı olan Zaman gazetesinin haberine göre Başbakanlık’ın finansal desteğiyle önümüzdeki ay Amerika’da “PKK terör örgütünün finans kaynakları, organize suç ve uyuşturucu faaliyetleri ile medya ilişkileri analiz projesi” uygulamaya konulacak. Amerikalı, Avrupalı ve Türk uzmanlar ortak çalışacak. Akademisyenlerin yanı sıra üst düzey devlet görevlilerinin de katıldığı proje kapsamında, PKK ile daha etkin ve kalıcı mücadele edebilmek için devletin ilgili birimlerine somut stratejiler sunulacak. Çalışmayı Washington’daki Güvenlik ve Demokrasi İçin Türk Enstitüsü (TISD) yürütecek. Enstitü, öncelikle uzmanları bir araya getirerek çalışma grupları oluşturacak. Zaman’a göre bu çalışma grupları da PKK’nin eleman kazanma ve propaganda taktikleri, finans kaynakları ve bu kaynakların silah, lojistik ve medya faaliyetlerine aktarımını bilimsel olarak araştıracak.
Elde edilecek bulgular başta AB ülkeleri olmak üzere diğer ülkelerin güvenlik güçlerine sunulacak. Uluslararası konferanslar kitap ve makaleler ile akademisyenler ve politikacılara duyurulacak. PKK hakkında da bir kaynak eser yayınlanacak. Zaman, projenin danışma heyetinde Prof. Dr. Cindy J. Smith, Prof. Dr. Thomas Albert Gilly, Prof. Dr. Dr. h.c. Hans-Jörg Albrecht, Prof. Dr. Christopher Dandeker, Prof. Dr. Chris W. Eskridge gibi isimler bulunduğunu yazdı.
TISD ne yapar?
ABD’nin başkenti Washington’da bulunan Türk Güvenlik ve Demokrasi Enstitüsü (TISD) dünyanın dört bir yanından uzmanların yer aldığı bir oluşum. Enstitü çalışmalarına katılan öğretim görevlileri ağırlıklı olarak hukuk, suç bilimi ve güvenlik uzmanları. İnternet sitesinde hakkında pek az bilgi veren enstitü, uluslararası çapta güvenlik sorunlarına demokratik çözümler geliştirme misyonuna sahip olduğunu ifade ediyor. Siteye göre ensitünün amacı pratik deneyimleri küresel güvenlikle ilgili akademik araştırmalar arasında bağ oluşturmak, aynı zamanda insanları terörizm konusunda eğitmek ve güvenlik kurumları arasındaki işbirliğini geliştirmek. TISD, 6 yıl önce Kuzey Teksas Üniversitesi’nde kurulan Türk Emniyet Araştırmaları Ensitüsü yanısıra Amerikan Cincinnanti Üniversitesi ile Türk Ulusal Polis Teşkilatı tarafından ortaklaşa kurulan Uluslararası Terörizm Arraştırmalar Merkezi (CIRT) ile ortak çalışıyor.polissaldiri34
Strateji beklenen uzmanlar
İngiltere’nin başkenti Londra’da bulunan King’s Koleji Savaş Araştırmaları Enstitüsü’nde çalışan Prof. Christopher Dandeker askeri sosyoloji profesörüdür. ‘Silahlı Güçler ve Toplum’ isimli bilimsel derginin yayın kurulunda yer alan Dandeker Uluslararası SosyolojikTopluluğu Silahlı Güçler ve Çatışma Çözüm Araştırma Komitesi’nin başkan yardımcısıdır. Aralarında ABD, Fransa, Almanya, Arjantin, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nin bulunduğu bir çok devletin ordusu için araştırma çalışmalarında bulundu. Dandeker’in uzmanlık alanı ise silahlı güçlerin sosyolojisi ve sivil-asker ilişkileri. Ayrıca Türk Güvenlik ve Demokrasi Ensitüsü’nde de yer alıyor.
Prof. Dr. Cindy Smith Amerika Suç Bilimi Örgütü’nde Uluslararası Suç Bilimi Bölümü başkanlığını yapıyor. Uyuşturucu ticareti ve organize suç uzmanı Cindy Smith, geçtiğimiz yıl bir sene boyunca Ankara’da bulunup, insan kaçakçılığına karşı araştırmalar yapmış. Geçmişte de çeşitli kurumlarda bilimsel araştırmalar yapmış olan Smith, özellikle cezaevinde olanların işledikleri suçu tekrarlamaması için araştırmalar geliştiriyor. İntihar eylemcileri, uluslarüstü suç gibi konular üzerine kitaplar yayımladı.
Fransız Dr. Thomas Albert Gilly Avrupa ve Uluslararası Suç Ahlakı ve Sosyal Felsefe Araştırma Grubu’nun başkanıdır. Suç Bilimi doktorası bulunan Gilly, uzman olarak değişik akademik enstitü ve örgüt ile çalışıyor. Özel ilgi alanına güvenlik, terörizm, sosyal ve ahlaki felsefe giriyor. Türk Güvenlik ve Demokrasi Ensitüsü’nde yer alan öğretim görevlilerinden biridir. Alman Prof. Hans-Jörg Albrecht, Max Planck Topluluğu’nda görev yapıyor. Hukuk ve Sosyoloji profesörü olan Albrecht, suç bilimi ile ilgilenen çok sayıda enstitü ve örgütte yer alıyor. Uyuşturucu ticareti ve genel olarak suç bilimi uzmanlık alanına giriyor.


ucak_askeri[1]
Çözüm savaşta değil
Aralarında 78’liler Girişimi, KESK, İstanbul Şubeler Platformu, Veteriner Hekimleri Derneği, İHD, Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV), PEN Türkiye Merkezi Başkanlığı, Devrimci Sağlık-İş, SDP, DTP, ESP ve EHP’nin de bulunduğu çok sayıda siyasi parti ve demokratik kitle örgütü Kürt sorununda demokratik çözüm taleplerini dile getirdi. Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen kurum temsilcileri, “Yeter çözüm barışta kardeşlikte demokraside” pankartı ve “Yaşasın hakların kardeşliği”, “Özgür basın susturulamaz”, “Savaşa değil emekçiye bütçe” dövizleri taşıyarak sık sık “Yaşasın hakların kardeşliği sloganları attı. Kurumlar adına açıklama yapan KESK İstanbul Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Hatun İldemir, hiçbir sorunun bu coğrafyada silahla çözülemeyeceğini söyledi. Demokrasi ve hukuk dışı uygulamaların Kürt sorunun çözümünü sağlamak yerine aksine içinden çıkılmaz sorunlar yarattığını ifade eden İldemir, “Kendi yurttaşlarıyla birlikte çözüm bulamayanların, demokrasiyle gelişmeyen bir cumhuriyetin, çağdışı kalmaya ve toplumdan kopmaya mahkum olduğunu neden görmüyorsunuz. Cumhuriyetin çağın değerlerine göre kendini yenilemesinin demokratikleşmenin yolunun Kürt sorunu ile ilgili somut ve çözümleyici adımlar atılmasından geçtiğini neden görmüyoruz” diye konuştu.YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

Türk polisi Diyarbakır’da evlerin kapılarını kırdı

İŞKENECE2 ANF AMED / Diyarbakır'da polisleri taşıyan servis aracına yapılan silahlı eylemin ardından İldeniz ve Bayram ailelerinin evlerinin kapıları kırılarak aile bireyleri gözaltına alındı.

Kayapınar İlçesi'ne bağlı Huzurevleri Mahallesi'nde yapılan ev baskınlarında polisin kapıları kırdığı ve evde bulunanları darp ettiği belirtildi. 'Esmer' olduğu için gözaltına alınan ve daha sonra serbest bırakılan Enver Bayram İHD Diyarbakır Şubesi'ne başvuru yaptı.

Diyarbakır'ın Seyrantepe Semti Aziziye Mahallesi'nde polis okulu servis aracına düzenlenen eylemin ardından gece saat 03.00 civarında Kayapınar İlçesi'nin Huzurevleri Mahallesi'nde oturan Neytula Bayram (50), Şevki İldeniz, Murat İldeniz, Halis İldeniz ve Kamile Bayram'ın kapıları kırılarak evleri basıldı.

‘ESMER’ DİYE GÖZALTINA ALINDI

"Esmer" olduğu için şüpheli diye gözaltına alınan Enver Bayram, gözaltına alındığı sırada şiddette maruz kaldığını belirtti. Yüzünde ve vücudunun morluklar oluşan Bayram, "Sırf esmerim diye 'şüphelisin' demelerine güldüm. Ancak polisler 'Bizim beş arkadaşımız öldürüldü, sen nasıl gülersin' diyerek beni dövmeye başladılar" dedi. İlk etapta Toplu Konut Polis Karakolu'na götürüldüğünü ve burada polisin kaba dayağına maruz kaldığını iddia eden Bayram, "Daha sonra bizi Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'ne götürdüler. Bizi arabadan indirdiklerinde tekrardan dövmeye başladılar. O sırada bayıldım ve kendimi görmedim. Kendime geldiğimde bizi teşhis odasına götürdüler' dedi. Bayram, ev baskını sırasında polisin hakaret ve şiddetine maruz kaldığını ve gözaltında şiddete maruz kaldığını belirterek İHD Diyarbakır Şubesi'ne başvuruda bulundu.

‘EŞİMİ DÖVDÜLER’

Evi basılarak oğlu Murat İldeniz gözaltına alınan Dilber İldeniz, gecenin geç saatinde evleri basıldığını belirterek, "Kapımızı kırdılar. Kapı kırılma sesiyle uyandığımızda hepimizi yüzüstü yatırdılar. Ardandan oğlumu alıp götürdüler" dedi. Baskın sırasında gözaltına alınan Neytula Bayram'ın eşi Nefise Bayram, baskın sırasında uykuda olduklarını, kapını kırılma sesiyle kapıya koşmaya başladıklarını belirterek "Biz kapıya geldiğimizde demir kapı kırılmış vaziyette yerdeydi. Zaten olayı anlamamıza fırsat vermeden beni ve küçük çocuklarımı arka odaya koyarak kapıyı kapattılar. Eşim, oğlum ve kaynımı da ara salonda yüzükoyun yatırıp, eşimi dövmeye başladılar" diye kaydetti.

‘HEPİNİZ VATAN HAİNİSİNİZ’

Neytlah Bayram'ın oğlu Serdar Bayram ise baskın sırasında polislerin kendilerine hakaret ederek babasını dövmeye başladıklarını söyledi. Baskında polislerin, babasına "Bu defa elimize düştün. Kurtulamazsın. Neymiş 5 arkadaşımızı öldürmek, sana gösteririz. Hepiniz vatan hainisiniz. Osman Baydemir, gelsin sizi kurtarsın bakalım" şeklinde hakaret ettiklerini belirten Bayram, "Uzun süre babama güzümüzün önünde işkence ettiler" dedi. Baskınlar sırasında İldeniz ve Bayram ailelerinden gözaltına alınan 7 kişiden Enver Bayram, Şevki ve Maşallah İldeniz sabah saatlerinde serbest bırakıldı.www.kurdistan-post.org

 

İnfaz edip kulağını kestiler, üzerinde sigara söndürdüler Nusaybin'de Askerler bir kişiyi silahla katletti Polis ve Doktordan (!) Kürde kimliksizlik İşkencesi 2 köylü askerlerin açtığı ateşle yaralandı, Hastanede linç edilmek istendi, tutuklandı! Vahşet itirafları:“Özel harekâtçı polis PKK’lı bir kadının ölüsüne tecavüz etti...” DTP'li Belediyeye Polis Baskını Aslolan İşkenceye Toleransmış » İşkencedeki artış endişe verici : 32 kişi polis tarafından öldürüldü » SKANDAL : El Kirine 4.5 Ay Hapis! » Diyarbakır'da polis vahşeti » Polisler: Her polis için 10 Kürdü öldüreceğiz » Panzerle öldürmeyi unutturmak istiyorlar » Dövülen S.A.'ya 'polis dövdü' suçlaması » 1992 Newroz’unda Devlet Güçlerince Katledilen 54 Kişi Anıldı » Polis, “Pis Kürtler, Düzeni Bozuyorsunuz. Hepiniz Teröristsiniz” » Türk Polisi, veresiye meşrubat vermeyen esnafa saldırdı! ‘İsviçre Kürtleri Türk sayıyor’ » Irkçı-milliyetçi saldırgan gruplar, polis eşliğinde, » Bornova da bir ayda 2. işkence : Mardinli Kürt'tür Vurun ulan vurun! » Karakolda şahitlere de işkence : 'Siz Kürtler ölmezsiniz, köpeksiniz size bir şey olmaz' » Polis'ten neştercilere çay ikramı... » Cizreli çocuklara cezaevinde işkence » Tutukluya işkence yaptılar » İşkence yok infaz var! » Yine Van yine polis! » İnsaf! Ömür 10 yaşındaydı » "Eve geldi. Saat beş gibi dışarı çıktı. Yavrumun ne kahvesi vardır, ne içkisi. Kazandığı parayı ay başı bana verirdi." » 'Önümüzdeki mahkeme gelmeyebilirim, beni işkencede öldürecekler,' sözleri hâlâ kulağımda. Necmettin sonraki mahkemeye gerçekten gelemedi, haklı çıktı. » ‘Tek oğlumu aldılar benden’ » Penisine ip bağlanarak odanın içinde gezdirilen Aslan'a 'suçunu itiraf etmesi' istendi. » Newroz kutlamaları sırasında terör estiren Van Emniyet Müdürü'ne Vali takdirname verdi » TÜRKİYE'DE İŞKENCE GÜNLERİ

Kürt basınına yönelik baskılar protesto edildi

Amed'de bir araya gelen özgür basın çalışanları baskıları, kapatılan ve yasaklanan yayınları zincire vurarak protesto ederken, İzmir'de ise gazeteciler, kamera ile fotoğraf makinelerini yere bıraktı. basinbaskiprotesto
Türkiye'de Kürt basın yayın kurumlarına yönelik baskılar doruğa ulaşırken, son olarak Türkiye'nin ilk günlük Kürtçe gazetesi Azadiya Welat'a bir aylık kapatma cezası verildi. Kapatma kararına karşı Azadiya Welat Gazetesi, Diyarbakır Adliye binası önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamaya Azadiya Welat Genel Yayın Yönetmeni Tayip Temel, Kürt Yazarlar Derneği Başkanı İrfan Babaoğlu, DİHA Diyarbakır Temsilcisi Kadri Kaya, Gün TV, DİHA ile Özgür Halk ve Heviya Jine, Özgürleşen Yurtsever Gençlik dergileri, Fırat Dağıtım temsilcileri katıldı. Kürt basını üzerindeki baskıların protesto edildiği açıklamada, yasaklanan yayınlar zincire bağlanarak baskılara dikkat çekildi.

'Hani Kürtçe serbestti', 'Türkiye'nin utancı', 'Şerma Tirkiye', 'Nıkarin me bêdeng bikin' yazılı Arapça, Kürtçe, İngilizce ve Türkçe dövizlerin taşındığı açıklamada sık sık 'Özgür basın susturulamaz', 'Baskılar bizi yıldıramaz' sloganları atıldı.

Azadiya Welat karara itiraz edecek
Açıklama öncesinde kısa bir konuşma yapan Azadiya Welat Gazetesi avukatı Servet Özen, kapatmaların haksızlık olduğunu vurguladı. Özen, kapatmanın hukuki olmadığını ifade ederek, Diyarbakır Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi aracılığı ile İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ne itiraz başvurusunda bulunacaklarını söyledi. Özen'den sonra Azadiya Welat Yazı İşleri Müdürü Emine Demir, Kürtçe açıklama yaptı. Azadiya Welat'ın diğer tüm gazeteler gibi yasalardan aldığı haklarla yayın yaptığını söyleyen Demir, 'Kapatmanın gerekçesi diğer tüm gazetelerden farklı olarak Kürtçe yazması ve gerçekleri yazmasıdır. Gazetemiz 5 Ekim günlü 754. sayısında da yine ülkede ve ülke dışında meydana gelen olayları bu hak ve özgürlük çerçevesinde okuyucularına duyurma dışında hiçbir şey yapmamıştır' dedi.
Basın özgürlüğünü savunanlara çağrı
Kapatılma kararında 'Terörle Mücedele Yasası'nın 6. ve 7. maddeleri uyarınca metinlerde 'örgüt bildirileri ve açıklamalarına yer vermek' ve 'örgüt propagandası yapmak' gibi gerekçeler gösterildiğini belirten Demir, 'Oysa Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinde bulunan ve AİHM'in yerleşik kararlarında dile getirildiği üzere bir görüş çok etkileyici ve incitici olup egemen görüşü sarssa bile şiddet içermediği sürece ifade özgürlüğü içerisinde kalır. Bu yüzden İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 7 Ekim tarihinde Azadiya Welat Gazetesi hakkında verdiği kapatma kararı uluslararası hukuka aykırıdır. Bu yüzden verilen kapatma kararının derhal kaldırılması gerekir' diye konuştu. Demir, Türkiye'de Kürtçe yayın yapan Azadiya Welat gazetesinin kapatılması ile on binlerce okur kitlesinin kendi anadilinde haber alma özgürlüğüne darbe vurulması anlamı taşıdığını vurguladı. Bütün baskılara rağmen Kürtlerin kendi anadili ile haber alma özgürlüğünün savunuculuğunu yapmaya devam edeceklerini kaydeden Demir, tüm demokrat, insan haklarına inan, basın özgürlüğünün savunucusu olan çevreleri destek olmaya çağırdı.azadiya_welat
İzmir'de sosyalist basın, baskılar kınadı
İzmir'de bulunan muhalif basın çalışanları da yayın organlarına karşı artan baskıları protesto ederek, gazete kapatmalara son verilmesini istedi. Konak Kemeraltı girişinde bir araya gelen Atılım, Gündem, Azadiya Welat, Alınteri, İşçi-Köylü, Kızılbayrak, Mücadele Birliği ve Demokrat Radyo çalışanları, 'basın üzerindeki baskıları sona erdirin' çağrısı yaparak, kapatılan gazetelerin açılmasını istedi.
Kamera ve fotoğraf makinalarını yere bırakarak eylem yapan basın emekçileri, 'Sansüre karşı mücadele', 'TMY 6. madde ve RTÜK kilit vuruyor' yazan dövizler taşıdı. 'Özgür basın susturulamaz', 'Sansüre karşı mücadele' şeklinde slogan atan basın çalışanları, baskı altında tutulan gazeteleri taşıdı. Atılım Gazetesi çalışanı Görgü Demirpençe, halkın doğru ve gerçek haber alma özgürlüğünün her defasında siyasi iktidarlar tarafından engellendiğini vurgulayarak, özgür basına yönelik kapatma ve sansür uygulamalarının son dönemlerde daha da sıklaştığını belirtti. Ağustos 2006'dan Ekim 2008 tarihine kadar yasal dayanaktan yoksun gerekçelerle toplam 39 defa çeşitli gazetelerin kapatıldığını hatırlatan Demirpençe, alınan tüm sansür ve yasaklamaların siyasi içerikli olduğunu ifade etti. Sürdürülen sansüre ve kapatmalara rağmen halka doğru bilgi ulaştırmak için çalışmalarını sürdüreceklerini açıklayan Demirpençe, 'Başta Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Basın Konseyi olmak üzere; tüm basın kuruluşlarını sansürcü ve yasakçı anlayışa karşı göreve çağırıyoruz' diye konuştu. DİHA

Ilgili Haberler

Kayıp 2 askerin Kobralar tarafından vurulduğu kesinleşti

askeri_operasyon HPG gerillalarının Bêzelê baskını sonrasında kayıp olduğu bildirilen ve üç gün sonra cesetleri bulunan iki Uzman Çavuş'un kobra helikopterince açılan ateş sonucu yaşamlarını yitirdikleri kesinleşti.

İki Uzman Çavuş'un gerillalar tarafından esir alındığı, saldırı sonrası iki askerin de bulunduğu gruba Kobra helikopterinin ateş açtığı ve açılan roket atışı ile 2 asker ve 9 gerillanın yaşamını yitirdiği bildirildi.
Bêzelê baskını sonrasında Genelkurmay Başkanlığı'nca kayıp oldukları bildirilen Uzman Çavuşlar Nurullah Oymak ile Bahattin Erturhan'ın Kobra helikopterinden açılan roket atışlarıyla Türkiye sınırına yakın mesafede Güney Kürdistan topraklarında vuruldukları bildirildi.
Yerel kaynaklardan alınan bilgilere göre, Bêzelê saldırısı sonrasında iki Uzman Çavuş, 9 kişilik gerilla birliği tarafından esir alındı. Güney Kürdistan topraklarına iki askerle birlikte geçen gerilla grubunun fark edilmesi üzerine Kobra helikopterleri tarafından bölge top ve roket atışlarıyla vuruldu.
Kobra tarafından atılan roket atışlarından bir gerilla grubunun arasına düşerken, iki Uzman Çavuş ve 9 kişilik gerilla grubunun yaşamını yitirdiği bildirildi.
AMED / ANFjitem-tehdit-ediyor-iddia

 

PKK zirvesinde askere OHAL yetkisi çıktı
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan ve 6 saat süren PKK zirvesinde askerlere OHAL yetkisi verilirken, önümüzdeki dönemlde PKK'yle mücadelede özel timlere devreye sokuluyor. Özel timlerin savaşa sürülmesi düzenli ordunun gerillaya karşı başarısız olduğu yorumlarına yol açtı.
Toplantıda, OHAL bölge valiliği ve olağanüstü halin devamı süresince alınacak ilave tedbirler hakkındaki kanun hükmünde kararname hükümlerinde olduğu gibi askerin, gecikmesinde sakınca görülen hallerde veya gerek gördüğünde, yollarda, meskun mahallerde savcı ve hakim izni olmaksızın arama yapabilmesi de tartışıldı.
'Gözaltı sürelerinin uzatılması', 'Askere operasyonlarda adli kolluk yetkisi verilmesi' ve 'Gerek görüldüğünde telekomünikasyonda kesintiye gidilmesi' başlıklarının ise salı günü toplanacak zirvede yeniden ele alınması kararlaştırıldı.
Edinilen bilgilere göre toplantıda Emniyet Özel Harekat, Jandarma Özel Harekat ve Genelkurmay Özel Kuvvetleri'nin tek çatı altında koordine edilerek Bölgesel Özel Harekat Üsleri oluşturulması tartışıldı. Bu birimlerin özel yetkili bir kişinin koordinasyonunda görev yapacağı belirtilirken, anti PKK timleri oluşturulması kararı da alındı.
Öte yandan toplantıda TRT'nin Kürtçe televizyonu için hazırlıklarının da tamamlanarak, Mart ayında yayın hayatına başlaması istenildi.
Bu kapsamda Kürtçe TV'nin 21 Mart'ta yayına başlayacağı ileri sürülürken, TRT, 24 saat boyunca Roj TV'nin de yayın yaptığı Hotbird uydusundan gerçekleştirmesi planlanıyor.ANKARA / ANF

CNN: PKK toplumsal değişim için savaşıyor

CNN International muhabiri Arwa Damon'un Kandil'deki izlenimlerini içeren uzun bir haber yayınladı. 'Kadın savaşçılar: Biz erkek egemenliğine boyun eğmeyeceğiz' başlıklı haberde Demon, kadın gerillalarının erkek egemenliğine son vermek için savaştıklarını yazdı.arwa_damon_cnn_kandilde

Kadınların kendi komuta zincirine sahip kendi başına eylemler gerçekleştirdikleri kaydedilen haberde 'tüm tartışmalar paylaşılıyor, hem cephe dışında hem de cephe içinde' denildi.

Kadın gerillaların tabur komutanı Rengin'in 'doğal, kadın eksenli bir toplumsal yaşam, kadın ve erkeklerin eşit olduğu, tüm insanlar arasında baskı ve eşitsizliğin olmadığı bir toplum istiyoruz' sözlerine yer verildi. 1990 yılında, babası Türk güçleri tarafından öldürüldükten sonra 14 yaşında PKK'ye katıldığı kaydedilen Rengin, Kürt ve kadın hakları için mücadele ettiğini belirti. Kadınlar toplum tarafından köleleştirildiğini söyleyen Rengin 'biz buna karşı savaşıyoruz' dedi.

Köklü toplumsal değişim içinpkk-cnn

PKK'nin Kürtlere ait bir yer kurmak için onlarca yıldır Türk devletine karşı mücadele verdiğini anlatan Damon, ancak uluslar arası kamuoyunda çatışmalarla gündeme gelen PKK'nin bilinenin ötesinde, köklü sosyal değişim için mücadele veren bir harekete dönüştüğü yorumunu yaptı.

PKK'nin komünist bir idealist felsefeye sahip olduğu ifade edilen haberde 'Buradaki savaşçılar hedeflerinin Kürt devleti arzularının çok ötesine geçtiğini, şimdi köklü toplumsal değişimi gerçekleştirmek için mücadele ettiklerini söylüyorlar' denildi. PKK ideolojisinin günümüzde, yaşanan küresel kriz ile adaletsizliğin asırlardır süren erkek egemenliğinden kaynaklandığı inancından oluştuğu belirtildi.

Kadınlar Partisi

PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 1988 yılında PKK'yi 'kadınlar partisi' olarak tanımladığını belirten CNN'nin haberinde, 42 yaşındaki Kerim adlı gerilla 'başlangıçta bunu kabul etmek zordu' diyerek şöyle devam ediyor: 'Biz başlangıçta kabul etmek istemedik, kadınlar doğal olarak fiziki olarak daha zayıftırlar ve savaşta bu sizi çok kötü bir şekilde vurur. Nasıl savaştığını, nasıl hareket ettiğini bilmek zorundasın. Yani biz buna karşıydı. Biz kadınları yanımızda istemiyorduk çünkü bu mücadele etmemizi daha zor kılıyordu. Ancak Öcalan kitabında, yeni toplum yaratmak istiyorsak, kadını geliştirmek zorundayız. Kadın köleleştirilmiş ise erkek de öyledir.'

20 yaşındaki Yıldız adlı gerilla, kadın ve Kürt olarak toplum tarafından nefesiz bırakıldığı için 17 yaşında PKK'ye katıldığını, Silahlı savaş gibi bir amaçlarının olmadığını söylüyor. Yıldız 'mücadelemiz bir çok şeyi kapsıyor. İnsanları değiştirerek temel değerlere dönüşümünü sağlamak, köleleştirilmiş toplumsal yaşama son vermek. Buraya geldikten sonra sosyal adaletsizliği çok daha iyi anlamaya başladı. Biz bu kadar uzun zaman nasıl böyle yaşadık. Biz bunu bu kadar zaman nasıl kabul ettik' dedipkk.cnn .

Zafer halayları

Hava saldırılarına karşı birkaç günde bir yerlerini değiştiren Kandil'deki savaşçılar için disiplinin hayati öneme sahip olduğu belirtilen haberde, savaşçıların Türk ordusuna karşı gerçekleştirdikleri her eylem ardından rutin olarak zafer kutlamak için halaya durdukları ifade edildi.

Aktütün karakol baskını ile Türk generallerinin iddialarının da işlendiği haberde HPG Anakarargah Komutanı Doktor Bahoz Erdal ile yapılan bir söyleşiye de yer verildi.

Erdal: Siyasal çözüme hazırız

Siyasal çözüm için hazır olduklarını söyleyen Erdal 'biz nihai çözüme hemen ulaşmayı beklemiyoruz ancak, çözümüne doğru ilk adımları atmak istiyoruz. Ve ilk adım Türkiye'nin tutuklu bulunan liderimize karşı tutumunu değiştirmesi, güçlerimize karşı askeri saldırı ve operasyonlarına son vermesi ve baskı politikalarına son vermesi olabilir' dedi. Bahoz Erdal, bu adımların ayrı bir devlet değil, Türkiye içinde Kürtlere eşit hakların tanınması çözümünün başlangıcı olabileceğini ifade etti.

Buna karşın Türkiye'nin ise 'teröristlerle' müzakere etmeyeceklerini söylediğini belirten CNN muhabiri Arwan Damon 'Silahlı mücadele bazı sonuçlar getirdi. PKK diyaloga kaymak istediğini söylüyor, ancak çatışmaların yeniden başlamasından dolayı bunun (diyalog) için çok az umut olduğu görülüyor' dedi.

Haber sonunda gerilla komutanı Rengin'in dağa çıktığı ikinci gecede yaşadığı çatışmaya yer verildi. İkinci gecede birliklerinin saldırıya uğradığını, kadın tabur komutanının başından vurulduğunu söyleyerek şunları ifade etti: 'Başı dizimin üstünde ölürken bana 'halkımız meşru haklarını alacaktır, bunun için ölmekten gurur duyuyorum. Herkes söyleyin, zafere bizim olacaktır' dedi.' ANF

İşte CNN'de yayınlanan görüntüler

http://www.gundemonline.org/haber.asp?haberid=62226

'Sivil nefret' ve 'askeri nefret'

altinova linc (9) Savaşan güçlerin bir birinden nefret etmesi doğal sayılır.
Veysi Sarisözen Vaktiyle savaş yöntemleri arasında olan 'süngü savaşları'nı gözünüzün önüne getirmeye çalışın. Öyle filmlerde izlediğiniz gibi saatler süren savaşlardan değildir süngüyle yapılan boğazlaşmalar.
Çanakkale'de savaşlara katılan dedemizden öğrendiğimize göre, birbirlerini delik deşik etmek üzere harekete geçen askerler, ilk temastan sonra bir kaç dakika içinde ya galip, ya da mağlup olur ric'at ederlermiş. İşte bu savaşın en amansız ve yüz yüze olan biçiminde, insanın hayvanlaşması, düşmanından hayvani bir nefret duyması, çenelerin kilitlenmesi, şuurların kapanması ve böğürtülerle insanların birbirlerinin kanını içmesi şaşırtıcı olmasa gerektir.
Bu, emirle yaratılan bir nefrettir.
Süresi bir kaç dakikadan ibarettir.
Birbirlerinin boğazlarına dişlerini geçirip, parçalayan askerlerin, bir kaç dakika sonra siperlerine dönmeleri, nefeslenmeleri, yaralarını sarmaları, derken silahların bir süreliğine sustuğu bir anda, o siperlerden yanık türkülerin ya da içli 'şansonların' yükselmesi...ve derken aralarında bir kaç on metrelik mesafe bulunan siperlerde, düşman tarafların birbirleriyle şakalaşmaya başlamaları...hatta bir birlerine ellerinde bir diğerinde olmayan sigara ya da çukulata atmaları bize anlatılan Çanakkale savaşlarından kalma manzaralardır.
Süngülerdeki 'düşman kanı' kurumadan, siperdeki askerin nefreti de sona ermiştir.
Hayvanlaşan mahluk, yeniden insan kimliğine bürünmüştür.
'Silahlı' ya da 'askeri' nefret, kör bir nefret değildir. Emirle yaratılır. Emirle sona erer. Örgütlüdür. Spontane değildir. Bir asker, düşmanından hastalık derecesinde nefret etse bile, emir almadıkça düşmanının kanını içemez. Bir 'seri katilin' cinayetleri neyse, bir ordunun da 'düşmanını mahvetmesi' aynı şeydir. Seri katil de, emir veren komutan da nefretle değil, hesapla hareket eder. O nedenle de seri katil elindeki silahını, komutan da emrindeki askeri denetler. Denetim dışı nefrete bu işlerde yer yoktur.
izmirfasistsaldiriogrrp4_thumb Ya sivil nefret!?...
İşte asıl korkulacak nefret budur. İnsanın kendiliğinden hayvanlaştığı ortam sivil nefret ortamıdır. Bu hayvanlaşma içselleşebilir. İçselleşen hayvanlaşmanın örgütlenmesi faşist partileri yaratır. O faşist partilerin silahlanması da, faşist orduların kurulmasına götürür.
Eğer bir 'ulus'un mensupları, bir başka 'ulus'un mensuplarına karşı 'sivil nefret' duymaya başlarlarsa, 'her şehide karşı DTP'li kanı dökelim' diye köpekleşme, kurtlaşma dönüşümüne uğrarlarsa, cinayet işleyen Türk olduğunda saçını başını yolup, aynı cürmü işleyen Kürt olduğunda evleri yakmaya ve insanları paralamaya yeltenirlerse, bu 'sivil nefret' okulundan geçip, devlet organlarında görev almaya, savcı, yargıç, polis v.s. olmaya kalkarlarsa, o 'sivil nefret' okulunun mezunları olarak askere gidip er, okuyup subay olurlarsa, işte o zaman insanlıktan çıkıp, hayvanlaşmanın son aşamalarına ulaşmak işten bile olmaz...Bir 'ulus' için en kötü sonuçtur bu...Böyle bir durumda yargı organları 'katliam çağrılarını' 'düşünce suçu' sayabilir, ordular denetimden çıkıp, insan kanı içen çeteleri, Ergenekonları yaratabilir...Bunun sonu sınırötesine taşmadır, emperyalist savaşlardır. Kana susayan, aslında petrole susamıştır...
Alman Nazi hayvanlaşma süreci böyledir. Yahudi düşmanlığı, tepeden tırnağa nefretle dolup taşan hayvani bir askeri güce dönüşmüş ve bu güç 50 milyon insanın mahvına yol açmıştır.
'Ey Türk!' Senin adına, seni sivil nefretin içine sürükleyenlere dikkat et!
Ve düşün ki, Ege'de azınlıkta olan Kürt, Diyarbakır'da çoğunluktadır, 6-7 Eylül'de pogromdan geçirdiğin Rumlardan farklı olarak kent varoşlarında 'kaybedecek hiç bir şeyi olmayan' bir topluluktur ve onun çocukları ellerine silah alıyor olsa da, o Kürt toplumu hala sana karşı 'sivil bir nefret' duymamaktadır...
Bunun ne kadar büyük bir nimet olduğunu düşün!
Kendi geleceğin için düşün!
İnsanlığın için düşün!
Çünkü asıl o tehlikededir!...

Veysi Sarisözen-Gundem

Kürtler; Yahudilere benzeyecek mi?....

jews-vienna Kürtler ile Yahudilerin kaderlerini bir birine benzetenler çoktur.. Komşu milletler ve dinler tarafından itilen, türlü acılara, katliamlara maruz bırakılan bu iki kavim; bir takım yanlarıyla, bir birlerine çok benzerler...Yahudiler; yüz yıllarca kendilerini kuşatan milletler -dinler-tarafından hor görüldüler...Katliamlara uğratıldılar, dünyanın dört bir yanına sürgün edildiler...vanpolis

Bin yıllardan beridir, kendi toprakları üzerinde yaşayan Kürtlerde; komşuları olan Araplar, Türkler ve Farslar tarafından hor görülmektedirler..Bu gün; Kürtlerin vatanı; Türk, Arap ve Fars ırkçılığının atış poligonuna döndürülmüştür....

Çok uzaklara gitmeye gerek yoktur, eğer Dahok’ta kaldığınız otelin penceresinden baktığınızda;İran ordusunun attığı top selerini duyamıyorsanız, gökyüzünde Türk savaş uçaklarının salvolarını görürsünüz...

Diyarbakır’da misafirseniz, Bingöl yada Dersim dağlarını bombalamak için havalanan, Türk jetlerinin gürültüsü, sabah uykunuzu haram edebilir...

Kürt milletininin varlığını inkar ve demokratik haklarını red edenlerin başında Türk ırkçılığı gelmektedir...Türk ırkçılığının amacı, gerçekleri aramak yerine, Kürtlerin varlığını yok sayarak, meseleyi terör sorununa indirgeyerek, Kürtleri yok etmektir... Bu yüzden de, Türkiye’de hükümet edenler (Kemalist Diktatörlük) Türkiye’yi 1930’ların Almanya’sına dönüştürmek niyetindedir...

Son dönemlerde; Alman faşizminin,Yahudilere karşı işlediği suç ve cinayetlerin, provaları, Türkiye’nin şehir ve kasabalarında; Kürtlere karşı uygulanmaya başlandı....

Örneğin; Kemalist mahkemeler, Kürtlerin öldürülmesini mübah görebiliyor;insanları Kürt öldürmeye kışkırtan gazeteler hakkında, görevsizlik kararı verebiliyor....

Kürt şehirlerinde, Türk askeri birlikleri, ellerinde silahları ve bayraklarıyla, ‘’ne
mutlu Türküm diyene’’ sloganları eşliğinde yürüyüşler yaparak, Kürtleri tahrik ediyor...Almanya’nın tarihine biraz aşina olanlar bilirler,1937-1938 lerde sivil Alman faşistlerinin en büyük eğlenceleri, ellerindeki bayraklarla şehir ve kasabalarda; ırkçı sloganların eşliğinde toplu mitingler yapmaktı...Kürt karşıtı ırkçı gösteri

Geçtiğimiz günlerde, Balıkesir’in;Altınova ilçesinde; Kürtlere yapılan saldırılar da, Türkiye’nin giderek, 1930’ların Almanya’sına dönüştürülmek istendiğinin kanıtıdır..

Altınova’da; adli bir olay bahane edilerek, can ve mal güvenlikleri Türk devletinin ‘’güvencesinde’’olan Kürtlerin, işyerleri kundaklanmış, evleri ve arabaları yakılmış, eşyaları talan edilmiştir...

Bu durum; 9-10 kasım 1938 de Kristal gece olarak tarihe geçen, Yahudi kırımıyla büyük paralelikler taşıyor..1938 ‘de Alman faşistleri, can ve mal güvenlikleri Alman devletinin güvencesinde olan, çaresiz Yahudilere saldırarak onların mallarını yağmalamış, evlerini yakıp yıkmıştır...Direnen Yahudiler; tutuklanarak, ölüm kamplarına gönderilmiştir...

Bu olaydan sonra, Alman faşizmi sistemli olarak, Yahudi soykırımına başlamış, Yahudi çocuklarının; Alman okullarında okutulması yasaklanmış, Yahudi vatandaşların sosyal güvence hakları, iptal edilmişti...manset

Dünya’nın sesizliği; Yahudilerin dağınık ve güçsüzlüğü; Alman faşizmini daha da azgınlaştırmış, 1942 yılında çıkarılan bir kanunla;Yahudiler, göğüslerinde uzaktan belli olabilecek bir şekilde, Davut Yıldızı taşımaya mecbur edilmişlerdi..

Yukarıda sıraladığım olaylar; başta Türk ırkçılığı olmak üzere bölgedeki, Arap ve Fars ırkçılığı tarafından hayin bir kıskaca alınan Kürt milletinin, uygar dünyanın gözleri önünde, sindirilerek, yok edilmeğe çalışıldığının göstergeleridir....

Türkiye’nin şehir ve kasabalarından tehlike sinyaleri geliyor..Kürtlerin mal ve can güvenliğini sağlamakla yükümlü olan Valiler; ırkçı gürühların taşkınlıklarına müsamaha gösteriyorlar..Kemalist diktatörlük; denetimi altındaki resmi ve sivil güçlerini harekete geçirterek, Kürtleri sindirmeye, yok etmeye hazırlanıyor....

Doğrusu;Türk, Arap ve Fars ırkçılığının, Kürt milletine karşı uyguladığı sinsi planın karşısında, Kürtlerin; Yahudilere benzemekten başka çareleri kalmamıştır.

Kürtler; ya 1938 Almanya’sındaki Yahudiler gibi dağınık ve güçsüz durarak, göğüslerine;kendilerini simgeleyen bir işareti takarak, tepkisiz ve sürünerekyaşamanın yolunu tutacaklar, ya da bu gün, İsrail’deki; Yahudiler gibi bir birlerini koruyarak, bir birlerine kenetlenerek ve ölümleri pahasına bile olsa, direnerek, onurla yaşamayı seçeceklerdir....

6 Ekim 2008 Battal Aziz.... Rizgari

DTP Fatih İlçe binasına silahlı saldırı

dtp kongre İSTANBUL / Bêzelê Jandarma Karakolu'na yapılan saldırının ardından dün gece DTP Fatih İlçe binası kurşunlandı.


Edinilen bilgiye göre, dün gece saat 22.30 sıralarında 50 kişilik bir grup "Şehitler ölmez vatan bölünmez" sloganlarını atarak DTP Fatih İlçe binası önünde toplandı. Küfürler savurarak bina önünde sloganlar atan grup bir süre sonra polis müdahalesiyle dağıldı. Polisin bina önünde güvenlik önlemi alırken bu sırada kimliği belirlenemeyen bir kişi silahla DTP İlçe binasına saldırdı. Binaya 5-6 el ateş eden saldırgan polis tarafından gözaltına alınırken, binanın alt katında bulunan evin camları kırıldı.
ANF NEWS AGENCY

 

Polis BDP ilçe binasının açılışını yasakladı

 

Rojaciwanlincgirisimi İZMİR / Barış ve Demokrasi Partisi'nin (BDP) Dikili'de kundaklanan ilçe binasının yarın gerçekleştirilecek açılışı, İl Emniyet Müdürlüğü tarafından yasaklandı.
Kundaklanan BDP Dikili İlçe binasının onarımdan geçirildikten sonra yarın gerçekleştirilmesi düşünülen açılışı, İzmir Emniyet Müdürlüğü'ne takıldı. BDP İzmir İl Başkanı Ahmet Demiroğlu, İl Emniyet Müdür Yardımcısı tarafından telefonla arandığı ve açılış etkinliğinin yasaklanacağı bilgisini ilettiğini kaydetti. Demiroğlu, sadece telefonla bilgilendirildiklerini, ancak herhangi bir yazılı resmi bildirimin kendilerine henüz gönderilmediğini belirterek, yarın Dikili'de kitlesel olarak açılışı gerçekleştireceklerini söyledi.
DTP PM Üyesi Av. Mustafa Rollas, Altınova'da Kürtlere yönelik saldırıları, Kürtlerin ev ve işyerlerinin yakılıp yıkılmasını, DTP'nin Sarayköy İlçe binasının taşlanmasını, BDP'nin Dikili İlçe binasının kundaklanmasını engelleyemeyenlerin kundaklanan bir partinin ilçe binasını açmasını yasaklamasına tepki göstererek, bu tavrı kınadıklarını ifade etti.
ANF NEWS AGENCY