2000-2007 Dönemi Nüfusta
Erzincan 317 214 -32,5 Erzurum 937 785 -16,3 Ardahan 134 113 -15,7 Bitlis 389 328 -15,6 Muş 454 406 -10,6 Malatya 854 722 -15,4 Tunceli 94 84 -10,2 Adıyaman 624 583 -6,6 Elazığ 570 541 -5 Kars 325 312 -3,9 Bingöl 254 252 -0,7 Ağrı 529 531 0,4 Batman 457 472 3,4 Hakkari 237 246 4,2 Ş.Urfa 1.443 1.523 5,5 Mardin 705 746 5,8 D.Bakır 1.363 1.461 7,2 Iğdır 169 182 7,8 Siirt 264 292 10,6 Van 878 980 11,6 Şırnak 353 416 17,8
21 il 11.346 11.188 -1,4
Kurdistan-Post/Türkiye’nin en çok göç veren bölgeleri Doğu ve Güneydoğu’daki 21 ilin nüfusunda 1990-2000 döneminde 426 bin kişi olan azalma, 2000-2007 döneminde 158 bin kişiye düştü
ANKARA - Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun 1990-2000 döneminde büyük illere doğru yaşadığı yoğun göçün, 2000’den sonra giderek hız kestiği belirlendi. İktisatçı Mustafa Sönmez’in, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’nun demografik yapısına ilişkin çalışmasına göre, Türkiye’nin en çok göç veren bölgelerindeki 21 ilin nüfusunda 1990-2000 döneminde 426 bin kişi olan azalma, 2000-2007 döneminde 158 bin kişiye düştü.
1990-2000 döneminde söz konusu bölgedeki 21 il, 567 bin dolayında göç almasına karşılık 993 bine yakın göç vermiş, on yılda net olarak 426 bin kişilik göç yaşanmıştı. 2000-2007 döneminde ise 21 ilin nüfusu sadece yüzde 1.4 azalarak 11 milyon 346 binden 11 milyon 188’e geriledi. Böylece toplam nüfustaki azalma 158 bine düştü.
1990-2000 döneminde, net göç hızının yüksekliğinde Doğu’da Ardahan, Kars ve Ağrı’nın, Güneydoğu’da ise Siirt, Adıyaman ve Mardin öne çıkmış; Van, Diyarbakır, Batman, Şanlıurfa da bu dönemde net göç veren iller arasında yer almıştı.
Göç yavaşladı
2000 sonrasında ise Doğu’dan gelen yoğun göç giderek azaldı. 2000 nüfus sayımında 11 milyon 346 bin olarak belirlenen Doğu ve Güneydoğu’daki 21 ilinin toplam nüfusu, 2007 Adrese Dayalı Nüfus Sayımı sonuçlarına göre 11 milyon 188 bin olarak gerçekleşti. Bu iki sayım arasında bölge nüfusu, 21 il toplamında yüzde 1.4 oranında azaldı.
Toplam nüfustaki azalmaya karşılık, bölgedeki bazı illerin nüfusunda ise hızlı artışlar olduğu dikkati çekti.
Anılan dönemde nüfusu en çok artan illerin başında yüzde 17.8’le Şırnak, yüzde 11.6’yla Van, yüzde 10.6’yla Siirt ve yüzde 7.8 ile Iğdır geldi. Nüfusları 1,5 milyon dolayında bulunan illerden Diyarbakır’da 7 yıldaki nüfus artışı yüzde 7.2, Şanlıurfa’da yüzde 5.5 oldu. Ayrıca 1 milyona yaklaşan nüfusuyla Van’daki artışın yüzde 12’ye yaklaşması ve 750 bine yaklaşan nüfusuyla Mardin’de yüzde 6’ya yakın nüfus artışı olması dikkat çekti. Mardin’de yüzde 5.8, Hakkari’de yüzde 4.2, Batman’da yüzde 3.4 ve Ağrı’da yüzde 0.4 nüfus artışı gözlendi.
Buna karşılık, özellikle 1980 sonrası hızla göç veren Erzurum, Erzincan, Ardahan, Malatya, Elazığ gibi illerde nüfus azalması 2000-2007 döneminde de sürdü. Erzincan yüzde 32.5, Erzurum yüzde 16.3, Ardahan yüzde 15.7, Bitlis yüzde 15.6 ve Malatya yüzde 15.4’le nüfusu en hızlı azalış gösteren illerin başında geldi. Bunu yüzde 10.6’yla Muş, yüzde 10.2’yle Tunceli, yüzde 6.6’yla Adıyaman, yüzde 5’le Elazığ ve yüzde 3.9’la Kars izledi. Nüfusu en hızlı azalış gösterenlerin son sırasında da yüzde 0.7’yle Bingöl yer aldı.
'Kürt kimliğine bakış göçleri yavaşlattı'
İktisatçı Mustafa Sönmez, Güneydoğu’da nüfus azalmasının yerini birçok ilde nüfus artışına bırakmış olmasının, yüksek doğurganlığın yanı sıra bölge insanlarının bölge dışına göç etmek yerine, bölgenin kent merkezlerine yerleşme tercihlerine bağlı olabileceğini belirtti. Sönmez, “Bu tercihte, göçülen İstanbul, Marmara, Ege ve Güney illerinde yaşanan barınma ve geçim koşullarının zorluğu kadar, Kürt kimliğine karşı bazı kesimlerce gösterilen hoşgörüsüzlüğün, lince varan mütecaviz tavırların, ‘milliyetçi mahalle baskıları’nın etkisi çok büyük. Bu tacizlerin yanı sıra bölgeden 2000 öncesi göçen nüfusun bölgeye geri dönmesi gibi eğilimler de nüfus artışında etkili olmuş denebilir“ dedi.
Sönmez, 2000’de yüzde 17 olan bölge nüfusunun Türkiye toplamındaki payının, 2007’de yüzde 16’ya yaklaştığı kaydederek, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Hemen belirtilmeli ki, bölgede nüfusu artan ve azalan iller tasnif edildiğinde, genel karakteri göç vermek olan bölgede, Güneydoğu’nun nüfusunun azalmayıp arttığı, buna karşılık Kuzeydoğu’nun nüfusunun azalmakta olduğu dikkati çekiyor. Güneydoğu’da hem doğurganlık yüksek hem de göçten vazgeçilmiş ve bölge bir anlamda içine kapanmış. Türkiye genelinde kadınların doğurganlık oranı yüzde 2.53 iken, Doğu Anadolu’da yüzde 3.92, Güneydoğu’da ise 4.92 olarak belirlenmiştir. 2000-2007 döneminde bölgede Güneydoğu’nun nüfus artışı gerçekleştirdiği, Kuzeydoğu’nun ise nüfusunun azaldığı anlaşılmaktadır."
Hızlı kentleşmede Batman ve Elazığ birinci
Sönmez’in, 2000-2007 dönemini kapsayan Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki göçe ilişkin çalışmasında, bölgedeki kentleşme hızına da dikkat çekildi. Buna göre bölgede 2000’de yüzde 55 olan toplam kentli nüfus, 2007’de yüzde 58’e çıktı. Türkiye’nin 2000’de yüzde 65 olan kentleşme oranı, geçen yıl yüzde 70’e yükseldi. 2000-2007 döneminde nüfusu en yüksek illerden Şanlıurfa, Diyarbakır, Malatya ve Erzurum’da kentleşme oranları yüzde 60-63 civarında seyrederken Batman ve Elazığ, yüzde 72’lik kentleşme oranlarıyla Türkiye ortalamasının üstüne çıkan iller oldu. Batman 2000’de yüzde 66’yla bölgede birinci sırada yer alırken, Elazığ yüzde 64’le ikinci sıradaydı. Geçen yıl ise iki il yüzde 72 ile liderliği paylaştı. Bu illeri yüzde 65’le Tunceli, yüzde 64’le Malatya, yüzde 62’yle Erzurum ve Şırnak izledi. Geçen yıl kentleşme oranında en az gelişme kaydeden il ise yüzde 32’yle Ardahan oldu.
Güneydoğu içine kapandı
İktisatçı Sönmez, yaptığı değerlendirmede, geçimini ağırlıkla geleneksel tarım ve hayvancılıktan sağlayan bölge nüfusunun, özellikle son yıllarda hem bu faaliyetlere verilen desteklerin azaltılması, hem de yaşanan çatışmaların can ve mal güvenliğini kırsalda daha çok tehdit etmesinin, kırların boşalması ve kentlere yoğun göç yaşanmasıyla sonuçlandığını kaydetti. Sönmez, “Yaşanan onca yoksulluğa, işsizliğe ve çatışma ortamına karşın Güneydoğulular, bölge dışına göçmeyi durdurmuşlar. Bu aslında bir içe kapanma ve Türkiyelileşmek, Türk-Kürt kardeşliğini düşmana inat tesis etmek amacının uzağına düşme eğilimi. Kültürel alış verişin, et ve tırnak olmanın uzağına düşen, ayrıştıran bir eğilim ama acıtan bir gerçek. Bu içe kapanmayı demografik veriler de doğruluyor" dedi.
'Ayrım olmasın, Türkiye hepimizin evi'
Sönmez, demografik verilerin, Türk-Kürt düşmanlığını besleyenleri cesaretlendirecek gelişmeler yaşandığına dair sinyaller verdiğini kaydederek, konuyu şöyle değerlendirdi:
“Kürtler, göçtükleri Batı illerinden, doğup büyüdükleri yerlere çekilmekte, ya da bütün olumsuz yaşam koşullarına karşın Batı’ya göç niyetlerinden vazgeçmekte, Türkiye’nin gelişmiş bölgelerini tekinsiz, tehlikeli yerler olarak görmeye başlamaktadır. Buna neden, onların vehimleri, abartıları değildir; buna neden son zamanlarda birçok örneği görülen ve resmi makamlarca neredeyse olumlanan faşizan linç girişimleri, Kürt kimliğine karşı tahammülsüzlüktür, kışkırtmalardır.
İster iş ve aşın peşinde, ister eğitim için, ama isterse keyfini çıkarmak için tüm yurdu, Türk-Kürt, ortak evimiz gibi yaşamalı, tüm odalarını, sofasını, avlusunu, bahçesini kardeşçe paylaşmalı, binlerce yıl gerçekleştirdiğimiz bir arada yaşama kültürümüzü, geleneğimizi, kendi kimliklerimize sevgi ve saygıyı ihmal etmeden, düşmana inat, ama içe kapanmadan, yeniden kaynaşarak, yakınlaşarak, daha güçlü bir duygu ile yaşamayı başarmalıyız." (anka)
ILGILI HABER: Mgk Raporu :Türkleşme oranı en fazla Kürtler'de
0 Yorum:
Post a Comment