8 yılda 202 kişi mayından öldü!

İHD Diyarbakır Şube Başkanı Av. Muharrem Erbey, 2002 ve 2008 yılları arasında mayınlardan ve patlamamış askeri mühimmattan (PAM) dolayı 202 kişinin yaşamın yitirdiğini, 408 kişinin de yaralandığın ve çok sayıda hayvanın telef olduğunu belirtti.Mayin_Tarlalari

Erbey Genelkurmay'dan mayın temizleme ekipleri talep etti.

 İHD Diyarbakır Şubesi, son aylarda sıkça meydana gelen mayın patlaması ve patlamamış askeri mühimmattan (PAM) dolayı yaşanan ölüm ve yaralanmalara ilişkin yazılı açıklama yaptı. İHD adına açıklamada bulunan Şube Başkanı  Muharrem Erbey, Bölge'de uzun zamandır birçok yerleşim alanının mayınlı olması ve PAM'dan dolayı karakol çöplerinde bulunmasına dikkat çekerek, bölgedeki mayınlardan dolayı insanların köylerine gidemediği, hayvancılıkla uğraşamadığı ve yaşamlarının tedirgin bir şeklide sürdürmek zorunda olduğunu vurguladı. 1984 yılında başlayan çatışmalı ortam ile iç bölgelerde de mayın döşenmeye başladığının belirten Erbey, 2000-2008 yılları arasında mayınlardan dolayı 202 kişinin yaşamın yitirdiğini, 408 kişinin de yaralandığın ve çok sayıda hayvanın telef olduğunu belirtti. Operasyonların artmasıyla birlikte sadece dağların değil insanların yaşadığı yerleşim alanlarının da bombalandığını, evlerin ve ahırların da bombalarlardan nasibini aldığına dikkat çeken Erbey, askeri birlikleri operasyon esnasında kendi güvenlikleri için döşedikleri mayınları çıkarmadan operasyon bölgesinde ayrıldığını belirtti.Mayın yüzünden sakat kalan Diyarbakırlı Nesim Öner
Son olarak Bingöl'ün Genç ilçesi Yolçatı Köyü Mezra Mıho mevkiine yerleşen askerlerin köyün 10 kilometre uzağında kuruldukları yerden köye ateş açarak köylüleri köylerinden zorla uzaklaştırmak istediğini belirten Erbey, '27 Haziran'da Diyarbakır'ın Kulp ilçesi Şenyayla'da askeri birliklerin operasyon amacıyla bulunduğu yerde mayın patlamıştır. Bu patlamada hayvanlar telef olmuştur. Askeri birlikler kendi güvenlikleri amacıyla döşedikleri mayınları çıkarmadan oradan ayrılmışlardır. Son birkaç gün içerisinde aldığımız başvuruların görüntüsü elimizde mevcuttur' diye kaydetti. Güvenlik güçlerinin köylülere yasadışı ve sorumsuzca davrandığını söyleyen Erbey, 'Genelkurmayın derhal bahsi geçen mayınlı bölgelere ekiplerini göndererek mayınları temizlemesini istiyoruz' dedi.DİYARBAKIR

ABD KONSOLOSLUĞU'NA SALDIRI

 abdkonsoloslugusaldiri İngiliz BBC "son dakika" olarak duyurduğu çatışma haberinde, İstanbul'daki Amerikan Konsolosluğu'na saldırı yapıldığını duyurdu. En az üç polis memurunun hayatını kaybettiğini ifade eden BBC, olayın konsolosluğun hemen yakınında geliştiğini ve polise ateş açılarak meydana geldiğini yazdı. BBC internet sitesinden verdiği haberde, İstanbul'da olayın meydana geldiği bölgede bulunanlardan da bir bilgileri varsa BBC'ye ulaştırmalarını istedi.

CNN International'ın da yaşanan çatışmayı "son dakika" gelişmesi olarak duyurdu. CNN internet sitesinden verdiği haberde, ikisi polis olmak üzere dört kişinin Amerika Konsolosluğu yakınında yaşanan çatışmada öldüğünü yazdı. Haberde, polise ateş açıldığı polisin de karşılık verdiği ifade edilirken şu anda yerde de üç ceset yattığı belirtildi. Dünya'nın en çok takip edilen haber ajanları da Amerika Konsolosluğu dışındaki çatışmayı son dakika olarak abonelerine geçti.

Associated Press haberinde, "Silahlı saldırganlar İstanbul'daki Amerika Konsolosluğu önünde polise ateş açtılar ve polis de karşılık verdi. Doktordan alınan açıklamaya göre en az iki polis memuru hayatını kaybetti" ifadelerini kullandı.

Reuters de "son dakika" olarak geçtiği haberde, "İstandul'da Amerikan Konsolosluğu yanında yaşanan çatışmada, polise ateş açıldı ve polis de karşılık verdi. Üç polis memuru hayatını kaybetti" ifadelerini kullandı. Reuters, Ankara'daki Amerika Konsolosluğu ile görüştüklerini ve Ankara'nın durumdan haberi olduğunu ancak bir açıklama yapmadığını ifade etti.haberturk

İşte JİTEM'in ağına düşen 14 yaşındaki kızın hikayesi

jitem_silahiyla_yontem Karakol komutanları ve JİTEM elemanları, annesi ve iki kız kardeşine günlerce uyuşturucu verdiler, tecavüz ettiler. Daha sonra ajanlaştırıp PKK yöneticilerine suikast yapmaları için dağa gönderdiler. 14 yaşındaki Şehnaz Tonğ'un başına gelen korkunç olaylar ve Tonğ'un itirafları tüyler ürpertiyor. JİTEM'in kirli oyunu bir kez daha deşifre oldu.
Devletin JİTEM eliyle Kürdistan'da gerçekleştirdiği kirli oyunlardan biri daha ortaya çıktı. PKK'ye karşı yıllardır başarılı olamayan devlet, her türlü kirli yöntemi devreye sokmaktan geri durmuyor. JİTEM eliyle son yıllarda Kürt gençlerine yönelik başlattığı ajanlaştırma faaliyetleri sürüyor. Son olarak Van'ın Başkale ilçesinde 14 yaşındaki Şehnaz Tonğ adlı çocuk yaştaki kız, JİTEM'ciler tarafından tuzağa düşürüldü. Ajanlaştırılarak PKK'nin üst düzey yetkililerine yönelik suikastler gerçekleştirmek için dağa gönderilen Tonğ, korkunç itiraflarda bulundu. Tonğ, annesi ve iki kız kardeşiyle birlikte JİTEM elemanlarınca uyuşturucuya alıştırıldığını, annesi ve kızkardeşleriyle birlikte defalarca JİTEM elemanlarının ve Başkale'ye bağlı Bableşin Karakol Komutanları'nın tecavüzüne uğradıklarını, karakolda ölümle tehdit edilerek PKK'nin içine gönderildiğini açıkladı. Aldığı uyuşturucudan ve uğradığı tecavüzden dolayı vücudundan ve yüzünde morluklar oluşan Tonğ, 'Bütün Türkiye'ye sesleniyorum. Lütfen, benim düştüğüm duruma kendinizi düşürmeyin. Askerlere inanmayın artık' çağrısında bulundu.
JİTEM'in çeşitli kirli yöntemlerle tuzağa düşürerek PKK üst düzey yetkililerine yönelik suikast yapmaları için dağa gönderdiği gençlerden biri daha korkunç itiraflarda bulundu. Aslen Şırnak Uludere'li olan, ancak daha sonra ailesi Van Başkale'ye bağlı Atlılar Köyü'ne göç eden Şehnaz Tonğ, gönderildiği PKK saflarında yaşadığı korkunç olayları anlattı. 1994 doğumlu olan Tonğ'un yaşadıkları ibret verici düzeyde.


Şantaj uyguladılar
Babası 4 yıl önce uyuşturucu kaçakçılığı iddiasıyla tutuklanan Tonğ, ailesinin mazot kaçakçılığı işiyle uğraştığını, JİTEM'le ilişkilerinin bu şekilde başladığını söyledi. Tonğ, yaklaşık iki yıl önce Bableşin Albayrak Karakol Komutanı Abdullah Aydın'ın evlerine gidip gelmeye başladığını ve kendileriyle çalışmaları için tehdit edildiklerini söyledi.


Tonğ, şunları anlattı: 'İlk önce bizim ailemiz mazot satıyordu. Ondan sonra askerler bir kez geldi, mazotumuzu yakaladı, götürdüler. 2- 3 gün böyle geçti. Ondan sonra tekrar geldiler. Bizim mazotumuzu gene yakaladılar. Ailem dedi yakalamayın yazıktır bize. Ondan sonra karakol komutanı Abdullah Aydın geldi. Bableşin'de oturuyor. Anneme dedi, gel bir anlaşma yapalım. Annem dedi, bu ne anlaşmasıdır? Dedi, anlaşma yaparsak sizin mazotunuzu yakalamayız. Annem de dedi, tamam, bu ne anlaşmasıdır? Dedi, bizimle işbirliği yapacaksınız. Anneme dedi, bizim içerimize gireceksiniz, ajanlık yapacaksınız. Annem ilk önce karara razı olmadı. Ondan sonra dedi, valla biz sizin mazotunuzu yaklayacağız. Dedi, tamam, razı oluyorum. Annemi razı ettiler'
Önce uyuşturucu, sonra tecavüz
Annesinin askerlerin isteğini kabul etmesinden sonra JİTEM elemanlarının ve karakol komutanlarının her gece evlerine gelip gitmeye başladığını anlatan Tonğ, askerlerin kendilerine uyuşturucu haplar verdiklerini ve tecavüz ettiklerini belirtti. Tonğ karşılaştıkları insanlık dışı uygulamaları şöyle dile getirdi: 'Bizim evimize hergün geliyorlardı. İlaç anneme veriyorlardı. Uyuşturucu beyaz haplar. Annem ilk önce yiyordu. İlk önce anneme tecavüz ettiler. Ondan sonra bizleri de zorladılar. Dediler, eğer bu işleri yapmazsanız sizleri öldürürüz, işkence yaparız. Biz de mecburen bu işleri yapmak zorunda kaldık. Ne zaman bizim evimize gelseler, bize ilaç veriyorlardı, bize tecavüz ediyorlardı. Böyle işkenceler ediyorlardı bizlere. Benle 2 kız kardeşim bir de anneme. Her gece bizim evimize geliyorlardı. Köyde herkes uyuduktan sonra geliyorlardı. O da sivil elbiselerle geliyorlarda köyümüze. Arabalarla, özel arabalarla geliyorlardı. Birkaç hafta hep bizim evimize geliyorlardı.'
Bableşin Karakolu'nda ajanlaştırıldı
Tonğ, yaşadıkları korkunç olaylardan sonra kendilerini ajanlaştırmaya başladıklarını dile getirdi. Bunun için kendilerine para verdiklerini ve Bableşin Karakolu'na götürdüklerini söyleyen Tonğ, bundan sonra yaşadıklarını şöyle anlattı: 'Anneme dediler ki, senin bir kızını götüreceğiz. Anneme dedi, valla kabul etsen biz sana para da vereceğiz. Annem geldi benimle konuştu. Dedi, komutanlar diyorlar, bize ajan olur mu, bizim içimize gelir mi, ben ilk önce kabul etmedim. Ondan sonra dediler, istesen de istemesen de kabul edeceksin, senin ailene zarar vereceğiz. Mecburen ben de kabul ettim. Beni Bableşin karakoluna götürdüler. Oraya gittim iki ay kaldım.'
İki ay karakolda eğitim
Karakolda iki ay boyunca eğitimler aldıklarını belirten Tonğ, özellikle PKK karşıtı propagandanın yapıldığını, silahlı eğitimler yapıldığını ve çeşitli toplantılara katıldığını söyledi. Tonğ, şunları anlattı: İki ay karakolda silah eğitimi görüyorduk. Spor eğitimi görüyorduk. Böyle eğitimleri görüyorduk. Toplantı yapıyorduk. PKK'lıların üzerine toplantı yapılıyordu. Bu toplantıların içerisinde, biz silah eğitimleri aldığımız zaman PKK düşmanımızdır diyordular. Diyordular, onlar pistir, şerefsizdir. Bu tür toplantılarda böyle konuşuluyordu. Diyorlardı, kızları götürüp tecavüz ediyorlar. Bu tür şeyler yapıyorlar. Onlara güvenmeyin. Onları bir yerde görürseniz, tek bir kişi olsanız bir de vurun. Hiç acımadan vurun. Onlar sizin düşmanınızdır.'
Karakolda tecavüze devam
Tonğ'un Bableşin Karakolu'nda yaşadıkları bunlarla sınırlı değil. Tonğ, kendisinin karakolda tutularak bir yandan eğitildiğini, öte yandan daha önce evlerine giderek kendisine ve annesiyle iki kız kardeşine tecavüz eden askerlerin bu kez annesiyle kız kardeşlerini karakola getirdiğini ve burada uyuşturucu vererek kendilerine tecavüz etmeye devam ettiklerini söyledi. Tonğ yaşadıklarını şöyle dile getirdi: 'Uyuşturucuyu askerler bize veriyordu. Karakolda ilaç veriyorlardı. Beyaz hapları yiyince insan kendisinden geçiyordu. İşte vücudumda izler oluyordu. Bana tecavüz ediyorlardı. Gece gidip ailemi getiriyorlardı. İlk önce ilaç veriyorlardı. Onlarla ilişkiye giriyorlardı. Para veriyorlardı.
Her gece tekrarlıyorlardı. Abdullah Aydın. Bableşin Komutanıdır. Mehmet Tatar. O da komutandır. Rojhat Çeçen. O da Başçavuştur. Bunlar bizimle ilgileniyorlardı. Bizimle ilişkiye giriyorlardı.'
PKK için görevlendiriliyor
İnsanlık dışı muamelelere maruz kalan Şehnaz Tonğ, karakolda 8 toplantıya katıldığını ve aldığı eğitimler sonucunda görevlendirilerek dağa gönderildiğini dile getirdi. Tonğ, şunları söyledi: Silah eğitimi almıştım ya. Bana diyorlardı bir tane heval senin yanında kaldığı zaman sen onunla teksen, ne yapıp edip onun silahı al ve onu öldür. Daha sonra o öldüğü zaman eğer gidebilirsen onların içine, yine git öldür. Hepsini öldürmeden ben içinden çıkmayacaktım. Bunları yapmasam ailemi öldürecekler. Tehdit almıştım. Bunlar olmasaydı belki bu şeylere girmez, bugün burada olmazdım.'
İsimlerini açıkladı
Tonğ, kendisini ajanlaştırırak düşürenlerin isimlerini de açıkladı. Bableşin Albayrak Karakolu'nda ve öncesinde karşılaştığı insanlık dışı muameleleri yapanların isimlerini şöyle aktardı: Karakol Komutanı Abdullah Aydın, komutanlardan Mehmet Tatar, Başçavuş Rojhat Çeçen, JİTEM elemanları Tuncer Kara, Eyüp Kara ve Zulmet Demir.
JİTEM'cilerin görevi
Şehnaz Tonğ, JİTEM elemanları Tuncer Kara, Eyüp Kara ve Zulmet Demir'in sorumluluklarını şöyle açıkladı: Tuncer Kara ilk önce içindeydi. Bizden önce içindeydi. Bu Tuncer Kara her zaman JİTEM'in içerisindeydi. Karakol komutanları ne derse onu yapıyordu. Şimdi Tuncer Kara'nın görevi şunlardı. Bir, yeni savaşçılar PKK içerisine gelince tutukluyordu. Bırakmıyordu içine gelsinler. 2007'de şehit düşen iki tane PKK'lı vardı. İşte parmağı vardır. Herkesi şikayet eder. İşte Tuncer'in görevi bunlardı. Eyüp Kara'nın görevi ise, eroin kaçakçılığı yapanları yakalattırıyor. Herkese zarar veriyorlar. PKK'lılara düşmanlar. Onun görevi de bunlardır. Zulmet Demir'in görevleri şunlardır. Arabaları yakalattırıyor. PKK'ya karşı savaşçıdır yani. Bir PKK'lı bir eve gittiği zaman gidip hemen karakola şikayet ediyor. İnsanlara diyor bunlar kötüdür. Kötü insanlardır. Sakın içine girmeyin. Onlar olmasaydı belki yüz kişi PKK'nın içine gelirdi. Beni yönlendirenler bunlardı.'
Gençlere çağrı
Yaşadıklarından pişman olan Şehnaz Tonğ, son olarak şu çağrıda bulundu: 'Bütün Türkiye'ye sesleniyorum. Lütfen, benim düştüğüm duruma kendinizi düşürmeyin. Onlara inanmayın. Eğer inanacak biri varsa onlar da hevaldir. Onlara katılın. Askerlere inanmayın artık. Bakın ben ne hallere düşmüşüm. Bunu seyredin. Bunu tüm Türkiye'ye diyorum. Lütfen bunu seyredin. Bakın benim düştüğüm duruma düşmeyin. Bütün gençlere diyorum. Gelin hevallere katılın. Onlara katılmayın. Askerler şerefsizdir, namussuzdur. Eğer şerefsiz olmasalardı ben bugün bu halde olmazdım.
Bakın yüzüme, lekelere bakın. Bütün vücudumdaki lekelere bakın. Eğer onlarda biraz namus olsaydı böyle yapmazlardı. Bunların gözü hep şerefsizliktedir. Ben kaç gündür hevallerin içine gelmişim, onların kötülüğünü görmemişim. Ben bir işkence onların elinden çekmemişim. Onlar çok iyi insanlar. Eğer katılacak biri varsa onlardır. Onlara destek çıkın. Bütün Türkiye gelsin. Onlara destek çıksınlar.'

  •  
    JİTEM'ci kara öldürüldü
    Şehnaz Tonğ gibi birçok genci düşürmekle görevlendiren JİTEM elemanı Tuncer Kara'nın PKK'lilerce öldürüldüğü ortaya çıktı. Tuncer Kara'nın sadece Bölge'de değil aynı zamanda İran Kürdistan'ında İran istihbarat birimi İtlahat'la da çalıştığı, bu amaçla 19 Haziran'da Hakkari Valiliği'nce kendisine verilen pasaportla Esendere Sınır Kapası'ndan İran'a geçiş yaptığı belirlendi. Kara'nın İran'ın Salmas kenti yakınlarında PKK gerillalarınca yakalanarak infaz edildiği kaydedildi. Kara, ayrıca 16 Mayıs'ta Başkale'nin Güvendik köyü kırsalında 6 DKB gerillasının zehirlenerek katledilmesi olayında da aktif rol almıştı.
    6 gerilla zehirlenmişti
    JİTEM, sık sık PKK'nin içine ajanlarını gönderiyor. Şehnaz Tonğ gibi daha önce de aynı bölgede ajanlaştırılan iki kişinin PKK'nin içine gönderildiği belirlenmişti. Güvendik kırsalında Roj kod adlı bir JİTEM'ci DKB gerillaları tarafından infaz edilmişti. Aynı olayla bağlantılı olan ve 6 DKB gerillasını zehirleyerek katleden Abdülmuttalip Özdemir adlı JİTEM'ci de öldürülmüştü.
    Daha önce de deşifre edilmişti
    Kürt gençlerini çeşitli yöntemlerle düşürerek, ajanlaştıran ve PKK'nin içine gönderen JİTEM'in oyunu ilk kez Eylül 2007'de kamuoyuna yansımıştı. Mehmet Sait Yıldırım Serhat Ege'nin kız kardeşi Derya Ege, Gülşen Altürk, Fatma Bozdemir ve Necla May yaptıkları şok itiraflarda korkunç gerçekleri açıklamıştı. PKK'yi etkisizleştirmek amacıyla yönetici kademesinin tasfiyesine yönelik 'suikast ve sızma' yöntemleri bu itiraflarla açığa çıkmıştı. Bölge'nin hemen her yerinde çok yoğun bir ajanlaştırma faaliyetinin olduğu, genç kızların ve erkeklerin JİTEM tarafından örgütlenen tuzağa düşürülerek ajanlaştırıldığı, daha sonra da çeşitli gizli görevler için PKK denetiminde bulunan Medya Savunma Alanları'na gönderildiği belirlenmişti. JİTEM'in özellikle küçük yaştaki Kürt kızlarına yönelmesi dikkat çekiyor. Ayrıca Şehnaz Tonğ ve 6 DKB'li gerillanın infaz edilmesiyle bir kez daha ortaya çıkan JİTEM'in ajanlaştırma faaliyetleri, Eylül 2007'de itiraflarda bulunan JİTEM ajanlarının açıkladığı gibi, özellikle Van ve Hakkari hattında yoğunlaşıyor. ANF

Hişyar Zebari’nin ağzından Irak

  • Zebari_Al_Bayati_Karadogan_ Yaşar KARADOĞAN/ Hişyar Zebari 1979 yılından beri KDP’nin üst düzey yöneticisi. KDP’nin dışilişkilerine uzun süre şekil veren, yöneten bir Kürd politikacısı.Irak Ulusal Kongresi’nin kurucularından ve yürütme kurulu üyesi. Saddam diktasının alaşağı edilmesine yol açan ABD’nin 2003 müdahalesinde Hişyar Zebari’nin yürüttüğü etkili mekik diplomasisinin büyük bir rol oynadığını taraflı tarafsız bütün uzmanlar kabul ediyor.
  • Yumuşaklığı,ağırbaşlılığı, gösteriye kaçmayan sade diplomasisi takdir ediliyor.Kendisi Zebari gibi büyük bir aşiretin mensubu. Mesud Barzani’nin küçük dayısı. 2003 yılından beri de Irak federal hükümetinde Kürd ittifakı kontenjanından Dışişleri Bakanlığı görevini yürütüyor.
  • Bir süre önce ABD’deydi. Hem Cumhuriyetçilerin lideri McCain ile, hem de Demokratların lideri Obama ile yüzyüze Irak’ın bugününü ve geleceğini, ABD ile Irak arasında henüz sonuçlanmamış güvenlik işbirliği anlaşmasını konuşup tartıştı.
  • Kendisini en son 2001 temmuzunda İngiliz Parlamentosu’nda yapılan Anfal ve Halepçe katliamının uluslararası alanda tanınması için düzenlenen toplantıda dinlemiştim. INC lideri Ahmed Çelebi de o gün oradaydı ve Zebari’nin konuşmasını, iddialarını destekleyen bir konuşma yapmıştı.
  • Aradan yıllar geçti.Bugün ise (7 temmuz 2008) kendisini Irak Dışişleri Bakanı sıfatıyla dinledim.
  • Yaşar KARADOĞAN' ın Zebari ile sohbetiZebari_Karadogan_07_08_1

Zebari, Irak’ta güvenlik alanında önemli gelişmeler meydana geldiğine inanıyor.

Şiddet ve terör olayları azaldı. Irak hükümet görevlilerie skiden güvenlik görevlilerine devlet memuru veya görevlisi olduklarını söylemekten korkarlardı. Artık korkmadan hükümet için çalıştıklarını gösteren kimliklerini gösterebiliyorlar. Şii militanların, Sünni militanların,Mehdi ordusunun ve Sadr militanlarının püskürtülmesi hükümetin mezhep hükümeti olmadığı inancını güçlendiriyor. 2008 yılı bütçesi 70 milyar dolar ve bunu halka hizmette kullanacağız. ABD tankları gitse de mevcut rejim kalacak. Arap ülkeleriyle ilişkiler gelişiyor. Yakın bir zamanda Ürdün Kıralı Bağdat’ı ziyaret edecek. Bu da Bağdat’ı ziyaret eden ilk Arap lider olacak. Türkiye Başabakanı Tayyip Erdoğan da gelecek.’

Irak ile ABD arasında bir süredir devam eden stratejik güvenlik ve işbirliği çerçeve anlaşmasının bu ay sonuna kadar sonlandırılacağı iyimserliğine sahip. ABD ile yapılmaya çalışılan anlaşma konusunda İran, Suriye ve Türkiye’nin taşıdığı kaygı ve endişeleri anladıklarını vurgulayarak şöyle diyor:

Bu çerçeve anlaşması ile ilgili görüşmeler 11 mart 2008’de başladı. Bu anlaşmayı 1930 yılındaki Anglo sakson anlaşmasına benzetmek, yeni sömürgeci bir anlaşma olarak nitelemek doğru değil. Bize komşu bütün ülkelerin ABD ile benzer anlaşmaları var. Hatta onlardan bu konuda bu anlaşmalar konusunda yardım istedik ve vermiyorlar. Bizim aynı zamanda Güney Irak’ta, Basra’da bulunan Britanya kuvvetlerinin durumunu legalize edecek bir anlaşmaya da ihtiyacımız var. Biz ABD ile anlaşma yaparken Irak’ın hiç bir yere karşı bir mücadelede üs olarak kullanılmaması görüşünü dile getiriyoruz. Kuşkusuz sonunda ABD Irak’tan çekilecek. ABD’nin Irak politikası konusunda Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında büyük bir görüş ayrılığı yok. Ama seçimler nedeniyle bir bölünme var. Ben hem Mccain, hem de Obama ile görüştüm. McCain Bush yönetiminin politikasını kopya etmeyecek. Obama da sorumlu davranacaklarını söylüyor,ama bir kaç ay ömrü kalmış Cumhuriyetçilerle anlaşma imzalamak için niye bu kadar acele ettiğimizi merak ediyor.hosyar zebari

Bizim imzalamaya çalıştığımız bu anlaşmanın Talabani, Maliki, Mesud Barzani, Sünni lideri Haşimi ile ISKI lideri Abdül Mehdi tarafından imzalandığını da belirtmem gerekiyor.ABD ile anlaşmazlık noktaları arasında ABD’li güçlerin gözaltı yetkisi, özel güvenlik firmalarını içeren konular, Irak hava sahasının kontrolü gibi sorunlar bulunuyor. Ama bunlar üzerinde uzalaşılamayacak noktalar değil.’

Bu yılın sonbaharında yapılması düşünülen,ancak ertelenmesi sözkonusu olan yerel seçimlere Sadr güçleri katılabilecek mi?

Silahlı milisleri olduğu için Sadr cephesinin seçimlere kendi adlarıyla katılamayacağını, büyük bir ihtimalle başka partilerle ittifak yaparak katılacağı görüşünde Zebari.Uluslararası alanda da belirsizliklere yol açan petrol kanunu ve petrol anlaşması imzalama konusunda merkezi hükümetle bölgesel Kürd hükümeti arasında devam eden anlaşmazlık konusunda ise Hişyar Zebari şunları söyledi:

Petrol kanunu ile ilgili anlaşmazlıktan dolayı herkes kaybediyor. Şu anda bölgeesel Kürd hükümeti ile merkezi hükümet arasında görüşmeler devam ediyor. Bu noktadaki sorunların çözülmesi için politik bir komisyon kuruldu. Hem Erbil, hem de Bağdat büyük resmi göremiyor.’

Kendisine Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın ziyaretinin ne zaman gerçekleşeceğini , Erdoğan’ın bu ziyareti sırasında Kürd politik liderliğinden başkan Mesud Barzani ve başbakan Neçirvan Barzani ile görüşüp görüşmeyeceğini sordum.

Sayın Erdoğan yakın bir zamanda gelecek. Ne zaman geleceğini bilmiyorum. Bu ziyareti sırasında bölgesel Kürd hükümeti liderliğiyle görüşme olur mu, olmaz mı onu da şimdiden bilecek durumda değilim.’

Türkiye ile Kürd yönetimi arasındaki anlaşmazlıklar konusunda ise Zebari,’ABD ve İngiltere’nin yardımıyla Türkiye ve Erbil arasında başlayan gelişmelerin umut verici olduğunu’ ifade etti.

140. madde ve Kerkük referandumu, De Mıstura’nın infial yaratan raporu konusundaki sorularım hakkında ise Hişyar Zebari şu yorumları yaptı:

140. madde Anayasanın bir maddesidir. Yerine getirilmesi gerekiyordu. Buna göre 2007 yılı sonuna kadar Kerkük gibi yerlerin statüsünü belirlemek için referanduma gidilmesi gerekiyordu. Fakat bu bu madde yerine getirilmedi. Kürd yönetimi büyük bir anlayış gösterdi ve referandumun altı ay ertelenmesini kabul etti. Bu konuda BM’den yardım istendi. BM temsilcisi tarafından hazırlanan ikinci rapor sadece Kürdler değil, Türkmenler ve Araplar tarafından da kabul görmedi. Düşünün, benim bölgem olan Akra 1991’den beri Kürd bölgesi içinde ve burayı bile ihtiaflı bölgeler arasına almış. Bu nedenle yeni bir rapor düzenlenmesi istendi BM’den. Ama Kerkük üzerinde yürütülen felakert senaryoları da bu arada tutmadı.’

  • Sayın Zebari’den edindiğim izlenim şu:OLYMPUS DIGITAL CAMERA
  • Irak’ta daha gidilecek daha çok yol var.
  • PKK sorunu Kürdler için bir gordiyom düğümüne dönüşmüş durumda.
  • Bütün olumluluklara karşın, tarihi geçmişi nerdeyse yarım yüzyılı bulan Kürdler arasındaki bölünmüşlük halen de çok ciddi bir handikap.
  • ABD’nin Irak’a üç beş yıl kalmak için gitmediği de artık daha da iyi anlaşılıyor.
  • Kerkük referandumu ertelendi.
  • 6 haziran’da yapılması gereken ikincisi de yapılamadı.
  • Şimdi de Irak’taki yerel seçimlerin ertelenme ihtimali sözkonusu.
  • Kürdler ile Bağdat arasındaki çelişkiler, Şiiler arası rekabet, Şii-Sünni çatışması, Irak’ı karıştıran ‘komşu’ bildik parmaklar..
  • Irak’ında, Kürdistan’ın da daha çok kaynayacağını gösteriyor.
  • © Rizgarî Online

“Devletin vur dediğini vurduk”!

derin devlet Rizgarî Online/ Susurluk raporunda “Ege çetesi”nin lideri olarak yer alan Ahmet Tekin Baykal Sikorsky helikopterin kullanıldığı baskında yakalandı. Baykal ile birlikte çete kurdukları iddia edilen 58 kişi gözaltına alındı. Star gazetesinin haberinde şunlar kaydedildi:”Izmir polisi Ege Bölgesi’nde silahlı çete kurmak suçundan 1997’de tutuklanan Ahmet Tekin Baykal ve beraberindekilerin yeniden yasa dışı faaliyet gösterdiği istihbaratını üzerine harekete geçti. 1.5 yıl süren teknik takibin ardından operasyon için düğmeye basıldı. Emniyet güçleri restoranına ruhsat verilmediği için Kuşadası Belediyesi’ni bastığı ve Belediye Başkanı Fuat Akdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle tutuklanan, ardından tahliye edilen Ahmet Tekin Baykal’ın Kuşadası’ndaki çiftliğine askeriyeden sağlanan Sikorsky tipi helikopter ile operasyon yaptı.

BİR EMEKLİ ALBAY VAR

Baskından kısa süre önce kaçtığı ortaya çıkan Baykal, Çeşme’de kaldığı otelde aralarında bir emekli albay, iki avukat ve dört emniyet mensubunun bulunduğu 58 kişi ile cürüm işlemek amacıyla suç örgütü kurdukları iddiasıyla gözaltına alındı. 80’e yakın adrese yapılan baskınlarda zanlılarla birlikte 21 tabanca, 11 pompalı tüfek, el bombaları, çelik yelek, telsizler, çok sayıda mermi ve evrak ele geçirildi. Adı Susurluk Raporu’na Ege Çetesi’nin lideri olarak giren, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün en büyük 10 çete sıralamasında da yer alan Baykal, Haziran 1997’de yedi adamıyla birlikte yakalanmıştı. Emniyet yetkililerinin açıklamasında 1991’de organize edildiği bildirilen çetenin, İzmir ve Aydın bölgesinde 18 kişinin öldürülmesi, yedi kişinin yaralanması ile adam kaçırma, işkence, haraç toplama ve ‘kişiler arasındaki parasal anlaşmazlıkları yasal olmayan yollardan çözme’ eylemlerine karıştıklarını belirtilmişti.

Konya`da düzenlenen Kürşat Yılmaz, Sedat Peker gibi isimlerin tutuklu bulunduğu Endüstri Holding Operasyonu’nda da adı geçen Baykal’ın, bu oluşumun da Ege Bölge sorumlusu olarak görev aldığı ileri sürülmüştü. Baykal, geçtiğimiz yıllarda tutuklu bulunduğu Aydın Cezaevi’nden tahliye olmuştu. Baykal daha önce devlet görevlilerinin kendisini bizzat görevlendirdiğini iddia etmiş ve
‘Devletin vur dediğini vurduk’ demişti.

Ergenekon şüphesi

Alsancak`ta sahibi olduğu kafeye atılan ve Ümraniye’de ele geçirilenlerle aynı seriden olan el bombaları nedeniyle yaşamını yitiren İbrahim Çiftçi’nin ölümü Ergenekon Soruşturması kapsamına alınmıştı. Ahmet Tekin Baykal, Çiftçi’nin cenazesinde, Çiftçi’nin ortağı olduğu ileri sürülen Susurluk hükümlüsü ve Ergenekon Soruşturması’nda tutuklanan Sami Hoştan, Necdet Ulucan ve Yaşar Aktürk gibi isimlerle yan yanaydı. İzmir 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi de davanın Ergenekon ilişkisi ihtimalini dikkate alarak, İstanbul Savcısı Zekeriya Öz’den Ergenekon Soruşturması’nın son durumunun sorulmasını kararlaştırmıştı.” RO/Akt: Zilan Dersim

SKANDAL

İstanbul Cumhuriyet Savcısı eski DEP Milletvekili Orhan Doğan'ı 'terörist' olarak gösterdi. Savcılık, Gelecek Gazetesi'ni kapatma gerekçesini de Doğan için yapılan anma törenine dayandırdıgelecekapatma_orhan_dogan

ORHAN DOĞAN 'TERÖRİST'
Gelecek Gazetesi hakkında verilen kapatma cezasının skandal bir gerekçeye dayandırıldığı ortaya çıktı. Gazetenin kapatılması gerekçesi, eski DEP Milletvekili Orhan Doğan'ın ölüm yıldönümünde gerçekleştirilen anma törenine dayandırıldı. Gerekçede Doğan'ın 'terör örgütü üyesi', gazetede yayınlanan anma töreni haberinin ise 'terör örgütü propagandası' olduğu savunuldu.
'KABUL EDİLEMEZ'
Gelecek Gazetesi Sorumlu Yazıişleri Müdürü Cevat Düşün, gazeteler hakkında hiçbir somut gerekçeye dayanmadan kapatma kararı veren savcıların, sudan bahanelere sığınmaya başladıklarına dikkat çekti. Düşün, 'Orhan Doğan gibi barış ve kardeşliği savunan, milyonlarca kişi tarafından sahiplenen, Meclis'te milletvekilliği yapmış birinin 'terörist' olarak gösterilmesi kabul edilemez. Bu bir skandaldır' dedi.
Tek kelimeyle SKANDAL
Orhan Doğan'ı 'terörist' olarak gösteren Savcılığın, Doğan için yapılan anma törenini gerekçe göstererek Gelecek Gazetesi'ni kapattığı ortaya çıktı
Gelecek Gazetesi hakkında verilen kapatma cezasının skandal bir gerekçeye dayandırıldığı ortaya çıktı. Gazetenin kapatılması gerekçesi, eski DEP Milletvekili Orhan Doğan'ın ölüm yıldönümünde gerçekleştirilen anma törenine dayandırıldı. Gerekçede Doğan'ın 'terör örgütü üyesi', gazetede yayınlanan anma töreni haberinin ise 'terör örgütü propagandası' olduğu savunuldu.
Kürt basını üzerinde uygulanan sansür sınır tanımıyor. Dünyada eşi benzeri görülmeyen sansür, skandal niteliğindeki keyfi gerekçelere dayandırılıyor. Son iki yılda 14 gazete hakkında 33 kez kapatma kararı verilen Türkiye'de son olarak Gelecek Gazetesi, 1 Temmuz'da İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 'haber başlıkları ve içeriklerinde örgüt propagandası yapıldığı' iddiasıyla bir ay süreyle kapatılmıştı. Gazetenin İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü Cevat Düşün, gazete hakkında verilen kapatma cezası kapsamında dün İstanbul Cumhuriyet Savcısı'na ifade verdi. İfade verme işlemi sırasında Düşün, gazetenin kapatılması konusunda herhangi bir somut gerekçe gösterilmediğini hatırlattı. Bunun üzerine savcılık, geçen yıl yaşamını yitiren Kürt siyasetçi Orhan Doğan için 29 Haziran ölüm yıldönümünde Cizre'de düzenlenen anma töreninin gazetede haber olarak yer almasını gerçekçe gösterdi. Savcılık, Doğan'ın 'terör örgütü üyesi' olduğunu, yapılan haberin ise, 'örgüt propagandası' kapsamına girdiğini savundu. Gazetenin bu gerekçeyle kapatılmasına tepki gösteren Düşün, bu durumun skandal olduğunu vurguladı. Düşün, gazeteler hakkında hiçbir somut gerekçeye dayanmadan kapatma kararı veren savcıların, sudan bahanelere sığınmaya başladıklarına dikkat çekti. Düşün, 'Orhan Doğan gibi barış ve kardeşliği savunan, milyonlarca kişi tarafından sahiplenen, Meclis'te milletvekilliği yapmış birinin 'terörist' olarak gösterilmesi kabul edilemez. Bu bir skandaldır. Bu Kürtlere ve temsilcilerine yapılmış büyük bir hakarettir. Bunun görülmesi ve bir an önce verilen yanlış karardan dönülmesi gerekir' dedi.

 
Röportajı hâlâ yargılanıyor
Muhabirimiz Cengiz Kapmaz da Orhan Doğan'la yaptığı röportajdan dolayı hedef haline gelerek mahkemelik olmuştu. Kapmaz, 22 Mayıs 2006 tarihinde merhum Orhan Doğan'la röportaj yapmış, röportaj Ülkede Özgür Gündem gazetesinde 'PKK Meclis'e girsin' başlığıyla yayınlanmıştı. Röportajda, Doğan'ın 'Zübeyir Aydar başkanlığında bir siyasetçi grubu seçimlerden önce Türkiye'ye gelsin, bağımsız aday olup Meclis'e girsin, Öcalan'a ev hapsi uygulanabilir' şeklindeki görüşlerinden dolayı Kapmaz hakkında 'terör örgütü propagandası' yaptığı gerekçesiyle 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası 7-2 maddesi uyarınca 5 yıla kadar hapis istemiyle İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmıştı. 13 Şubat 2007'de mahkemede ifade veren Kapmaz, röportajda Doğan'ın Kürt sorununa ilişkin görüşlerini açıkladığını belirterek, ifade ve düşünce hürriyeti kapsamında dile getirilen görüşlerden dolayı yargılanmasının mümkün olmayacağını belirtmiş, mahkeme heyeti, gazeteye röportaj veren Orhan Doğan'ın duruşmaya çağrılarak ifadesinin alınmasını kararlaştırmıştı. Dava hâlâ devam ediyor. ALTERNATİF

BERHEM SALİH’TEN İRAN'A ÇAĞRI: ‘’BOMBARDIMANLARI DURDURUN’’

  • PNA-Irak Başbakan Yardımcısı Dr.Berhem Salih, İran’dan Kürdistan sınırları içinde bulunan köylere yönelik bombardımanlarını durdurmasını istedi.

Dr.Berhem Salih, İran’ın Bağdat Büyükelçisi ile biraraya geldi.

İki taraf arasında yapılan görüşmede konuşan Salih, İran’dan Kürdistan sınırları içinde bulunan köyleri bombardıman etmeyi durdurmasını istedi.TOPBARAN-21-10

Irak’ın Sesi Ajansı’nın haberine göreIrak Başbakanlığı Yardımcılığı tarafından yapılan yazılı açıklamada Başbakan Yardımcısı Dr.Berhem Salih, İran’ın Bağdat Büyükelçisi Hasan Kazım Kumi ile biraraya geldi.

Görüşmede iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi ve siyasi gelişmelerin yanısıra İran’ın Küdistan Bölgesi sınıraları içinde bulunan köylere yönelik bombardımanları ele alındi. Salih, Iran’ın bombardımları kesmesi çağrısında bulundu.

ABD'den Ergenekon açıklaması

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Sean McCormack, Türkiye'de yürütülen 'Ergenekon' soruşturmasıyla ilgili tutuklamaların Türkiye'nin iç meselesi olduğunu söyledi.

ABD_1[1] McCormack, günlük brifinginde tutuklamalarla ilgili ABD Dışişleri Bakanlığının görüşünün sorulması üzerine, "Bu, Türk Hükümetinin
üzerinde yorum yapabileceği bir konu. Türkiye'nin iç meselesı" dedi. McCormack, "Bugünlerde Türk mahkemelerinin ele aldığı birçok mesele var ve biz Türk demokrasisinin yasaları ve Anayasası çerçevesinde bu konuları çözümleyebileceğinden tamamen eminiz" diye konuştu. vatan

Veli Küçük binlerce Kürdün öldürülmesinden sorumlu !

  • o_kosmos_tou_ependiti Stavros Ligeros*/Devlet içinde gizli güç odağı oluşturan Ergenekon örgütüne ilişkin soruşturma çerçevesinde Erdoğan hükümetinin talimatıyla son günlerde gerçekleştirilen gözaltılar, açıkça bilinenleri kanıtladı. Türk yayılmacılığının Batı Trakya'daki oyununu sadece askeri bürokrasi değil, devlet içindeki güç odakları da oynuyor.Gözaltına alınanlar arasında Yeni Batı Trakya dergisinden iki gazeteci ve hukuk danışmanının bulunması bunun bir belirtisidir. Söz konusu dergi sıradan bir dergi değildir. Gayriresmi olarak askeri bürokrasinin gözetimi altındadır ve sadece Müslüman azınlıkla uğraşan kocaman bir mekanizmanın "vitrini"dir. Azınlık yönünde uygulanan psikolojik operasyonları finanse eden Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün de gözaltına alınanlar arasında bulunuyor.veli kucuk
  • Söz konusu işadamı 1990'lı yılların başlarında Sadık'ı finanse ediyordu, özel uçakla Trakya'yı son kez ziyaret ettiğinde ise gelecek sefer daha uçakla geleceğine dair anlamlı bir açıklama yapmıştı.
    Devlet içinde güç odağı olan ve askeri bürokrasinin pis işlerini yürüten Ergenekon örgütünün başında, binlerce Kürdün öldürülmesinden sorumlu ünlü antiterör JİTEM teşkilatının eski komutanı emekli orgeneral Veli Küçük bulunuyordu. Teşkilata ait bir belge, teşkilatın hedefinin darbeyi kolaylaştırmak amacıyla gerginlik ve karışıklık yaratmak olduğunu ortaya koyuyor. Bu çerçevede birçok kişinin öldürüldüğü ve bombalı eylemlerin yapıldığı söyleniyor.
  • Erdoğan hükümetiyle derin devlet arasındaki çatışmanın tırmandığı, üst düzeyde iki ordu mensubunun; eski Birinci Ordu Komutanı emekli orgeneral Hurşit Tolon ve eski Jandarma Genel Komutanı emekli orgeneral Şener Eruygur'u gözaltına almasından belli oluyor. Orgeneral Şener Eruygur, Türkiye genelinde dinci hükümet aleyhinde gösterilerin düzenlenmesinde başrol oynayan Atatürkçü Düşünce Derneği’nin Başkanı.

Darbe Günlüğü

  • 2007 yılının Mart ayında Nokta dergisi, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek'in günlüğüne ışık tutmuştu. Bunda, 2004 yılında planlanan ve dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün karşı çıkmasıyla gerçekleşmeyen darbeye dair ayrıntılı bilgiler veriliyor. Dergiye göre, Türk generaller "Sarıkız" ve "Ay ışığı" kod adlarıyla iki darbe planlamıştı.
    Ergenekon örgütünün karargahlarından bir tanesinin, Ekümenik Patrikhaneye ait olan ancak devletin el koyup Türk gizli teşkilatlarının ajanı olarak 1923 yılında kendisini Türk Ortodoksların ruhani lideri ilan etme girişiminde bulunan ünlü Papa-Eftim'e (Efthimios Karahisaridis) teslim ettiği kilisede bulunması da dikkate değer bir nokta. Papa-Eftim o dönemde Patrikhaneyi işgal etme girişiminde bulunmuş, bunu başaramayınca da, kiliseleri işgal etmeye başlamıştı. O dönemdeki Patrik Grigorios'un, Papa-Eftim'i aforoz ettiği için 1924 yılının Nisan ayında Türk mahkemelerince mahkum edildiği ve birkaç gün sonra da öldüğü hatırlatılmalı.
  • AKP'nin iktidarı boyunca Batı Trakya için Türkiye'de oynanan oyunları kontrolü altına almak girişiminde bulunduğu bir gerçektir. Ancak bu savaşı kaybetti. Askeri bürokrasinin baskısı altında geri çekildi. Gümülcine'deki Türkiye Başkonsolosluğunda görevli üç diplomatın ve iki MİT görevlisinin arkasında bölgedeki Yunan egemenliğini sarsmak ve soydaşları bağımsızlığa kavuşturma eğilimleri yaratmaya çalışan büyük bir mekanizma var.
  • Türkiye Başkonsolosluğu görevlileri daima azınlığın sosyal yaşamında her yerde varlıklarını gösteriyorlar. Sürekli olarak köyleri, camileri ziyaret ediyor, Müslümanları bir araya getirmek için her olanaktan yararlanıyorlar. Son üç yılda Trakya'yı "özel olarak" 20'den fazla Bakanın ziyaret ettiğinin altı çizilmelidir. Bu ziyaretler, Yunan makamlarının Müslüman azınlığa dayanılmaz baskılar uyguladığı izleniminin yaratılmasına yönelik kullanılmasaydı pek önemli olmayacaktı. Türk kamuoyunun fanatikliği, konunun ülke dışında ön plana çıkarılması için önemli bir ön koşul sayılıyor.
  • Son aylarda Trakya'yı ziyaret edenlerin hemen hemen hepsi Kemalist muhalefetten ya da Bozkurtların partisinden oluyor. Daha önce Atina'da diplomat olarak görev yapan ve 17 Kasım terör örgütünün saldırısına uğrayan ve şu anda Bozkurtların partisinden milletvekili olan Deniz Bölükbaşı geçenlerde bölgeyi ziyaret etti.

Baskı Aracı

  • Olaylardan Ankara'nın azınlığı Yunanistan'a karşı bir baskı aracına dönüştürmeyi amaçladığı anlaşılıyor.Yunanistan'a karşı bir kampanyaya varlık kazandırmak amacıyla suları bulandırarak, Trakya'daki Müslümanlara karşı ayrımcılık uygulandığı izlenimini yaratmaya çalışıyor. Birbirine düşman ve birinin topraklarında yaşayan ötekisinin azınlığına baskı uyguladığı izleniminin yaratılması, kesinlikle Türk dış politikasının işine geliyor. 2007 yılı başlarında TBMM'de konu hakkında yapılan görüşmelerde Abdullah Gül'ün ikili müzakerelere başlanması önerisinde bulunduğu hatırlatılmalı. Başka bir ifadeyle Ankara, Yunanistan'ın bir iç meselesinde resmen söz sahibi olmak istiyor.
    Atina, Ankara'nın İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada Rumlarına karşı uyguladığı eritme politikasına benzer bir eritme politikasını Trakya'da hiçbir zaman uygulamadı. Ancak ayrımcılık uyguladı, böylece Müslümanları hoşnutsuz etti ve Türkiye Başkonsolosluğunun azınlığın siyasi vasisi rolünü oynama yönündeki çabalarını kolaylaştırdı. Yunan tarafında tek kazançlı çıkanlar, o politikayı kişisel zenginlik sağlama kaynağı olarak kullanan, çeşitli devlet memurlarıydı.
  • 1991 yılında Yunan devleti yasalar ve devlet önünde eşitlik statüsünü güvence altına almak için çeşitli önlemler aldı. 2007 yılında Karamanlis hükümetince alınan kararlar Müslümanların Yunan toplumunun bünyesine katılmaları için en büyük bir adım oldu. Söz konusu önlemler paketinin en önemli öngörüsü, devlet memurlarının işe alınmasında bundan böyle Müslümanlar için yüzde 0,5'lik bir kotanın uygulanmasıydı.

Yeni Cephe

  • Atina'nın söz konusu önlem paketini uygulaması çok önemli bir girişim, çünkü söz konusu uygulama Ankara'nın Yunanistan'a karşı yeni bir gerginlik cephesi açma ve baskı aracı olarak Müslüman azınlığı kullanma yönünde çaba sarf ettiği bir zamana rastladı. Bu, Müslüman toplum içine kapanık yaşamaya devam ettikçe daha da kolay. Bu nedenle, Yunan devletinin Müslümanların sosyal açıdan Yunan toplumunun bünyesine katılmalarına yönelik girişimlerine karşı çıkıyorlar.
    Müslümanların toplumun bünyesine katılması yönünde çabada en önemli rolü köylerde açılan ilkokul, ortaokul ve son zamanlarda ana okullar, mesleki eğitim programları ve lise mezunu Müslüman çocukların Yüksek Öğrenim ve Teknik-Mesleki Öğretim Kurumlarına giriş için kota sisteminin uygulanması oynadı. Son beş yılda, iki dilde eğitim veren azınlık okulları yerine devlet okullarında okumayı tercih eden Müslüman çocukların sayısında dört misli artış kaydedildi. Bu, iş bulmalarına yardımcı olan meslek okullarında okumaları için Yunancayı iyi bilmelerinin gerekli olmasından da kaynaklanıyor. Bugün, özellikle genç yaştaki Müslümanlar bütün işlerde çalışarak, ekonomik durumlarını düzeltiyorlar.
  • Bu gelişmede Müslüman anneler çok önemli bir rol oynuyorlar. Müslüman kadın, ailenin sesi duyulmayan ferdi olmasına rağmen, genelde konulara gerçekçi bakan ve erkek egemenliğinin hoşgörüsüz kahvehane kültürünü reddeden taraftır. Yunanca öğrenim programlarına en sıcak bakan ve Yunan üniversitelerine giriş için kota sisteminin uygulanmasının çocuklarına açtığı yolları ilk görenler Müslüman kadınlardır.
  • *Kosmos tu Ependiti gazetesi/ 5 Temmuz 2008
    Hazırlayan:Kaya Vural rizgari