• Erdoğan’ın diğer hükümetler gibi GAP’ı seçim propagandasının malzemesi olarak kullandığına vurgu yapan Baydemir, “Üzülerek belirtmek istiyorum ki Sayın Başbakan bölge halkına kabaktan öteye bir şey sunamayacağını, sunmaya niyetinin olmadığını ortaya koydu” dedi. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Başbakan Recep T. Erdoğan’ın Amed ziyaretinde GAP Eylem Planı’nı açıklarken kendisine yönelttiği eleştirilere yanıt verdi. Kimlik ve kültürel gelişim kadar ekonomik ve sosyal kalkınmaya yönelik yapılacak her türlü çabanın paydaşı olmaya açık olduğunu belirterek sözlerine başlayan Baydemir, ağır sosyo ekonomik sorunlara karşı hükümetten kısa vadeli politik hesaplardan, seçim kaygılarından uzak, uzun vadeli kapsamlı bir bölgesel kalkınma programı beklediklerini söyledi. Baydemir, beklentilerine ilişkin hükümete rapor sunduklarını ve bunu kamuoyu ile paylaştıklarını belirtti.
GAP ile gerçekleşebilecek en iyi senaryo da bölge tarımının bir nebze olsun iyileştirilmesi sağlanabilir. “Üzülerek belirtmek istiyorum ki Sayın Başbakan yapmış olduğu açıklamayla, bölge halkına kabaktan öteye bir şey sunamayacağını, sunmaya niyetinin olmadığını ortaya koydu” dedi. Sorunun ekonomik boyutuna ilişkin 1976 yılından beri hazırlanan GAP’ın ısıtılıp önlerine konulduğuna vurgu yapan Baydemir, “GAP ile gerçekleşebilecek en iyi senaryo da bölge tarımının bir nebze olsun iyileştirilmesi sağlanabilir. Yoksa GAP projesi ile bölgenin kalkınacağını söylemek, sosyo ekonomik veriler açısından bölgenin Türkiye ortalamasını yakalayacağını söylemek, insanlarımızla alay etmek demektir. Akılla, bilimle alay etmek demektir” şeklinde konuştu. 6 yıldır bekliyoruz Fırsatı kaçırdınız’ Baydemir, Erdoğan’a seslenerek şunları kaydetti: “Açıkça söylemek istiyorum Sayın Başbakan. Fırsatı kaçırdınız. Bu halk sizlere güvendi, sorunlarının çözümü için fırsat sundu. Ben de güvendim, belki çözebilirler dedim. 6 yıldır bekliyoruz. Ama ne yazık ki yanıldık. Fırsatı değerlendiremediniz. Şimdi de ucuz seçim hesaplarıyla halkımızı kandıracağınızı sanıyorsunuz. Ama kuşkunuz olmasın ki, bu halk artık kanmayacaktır. AKP’nin ampulü Diyarbakır Surları’na çarpmıştır ve tuzla buz olmuştur.” ‘AKP’nin şefkat elini en iyi oğulları askerde olan, dağda olan analarımız biliyor Erdoğan’ın kendi dönemlerinde devletin şefkat elinin bölge halkına uzandığını söylediğini hatırlatan Baydemir, buna ilişkin AKP Hükümeti döneminde yaşanan ihlallere değinerek şunları belirtti: “Diyarbakır halkı, bölge halkı olarak biz bu şefkat elini çok iyi biliyoruz. Bu şefkat elini en iyi oğulları askerde olan, dağda olan analarımız biliyor. Her gün bu şefkat eliyle gençlerimiz ölüyor, ülkenin dört tarafına cenazeler geliyor. Bu şefkat eliyle çocuk da olsa, kadın da olsa gereğinin yapılması için emir veriliyor. 3 yaşındaki, 5 yaşındaki, 7 yaşındaki, 12 yaşındaki çocuklarımız, 70’lik dedelerimiz öldürülüyor. Devletin şefkat eliyle, demokratik siyasi yöntemlerle taleplerini dile getiren halkımıza karşı, sokak ortasında çocuklarımızın kolları kırılıyor, polis coplarıyla analarımızın kafaları parçalanıyor. Diyarbakır halkı, Van halkı, Hakkari halkı, Batman halkı bu şefkat elini çok iyi biliyor. Bu şefkat elinin açtığı yaraların hala iyileşmediğini Sayın Başbakan’a hatırlatmak istiyoruz. Evet Sayın Başbakan, hiç kuşkunuz olmasın, biz bu şefkat elini çok iyi biliyoruz. 80 yıldır bu şefkat eliyle yönetiliyoruz.” “TCK 215, 216, 217, 220, 288 ve 314. maddeleri bölgemizde konuşan, yazan, çizen herkesi susturma, sindirme aracı olarak kullanılmaya devam ediyor Erdoğan’ın kendi dönemlerinde demokratikleşme, ifade özgürlüğü, kültürel haklar alanında büyük adımlarının atıldığı, Terörle Mücadele Yasası’nın (TMY) 8. maddesinin kaldırıldığını ve TRT bünyesinde bölge dilleriyle yayın yapan bir kanaldan söz ettiğini hatırlatan Baydemir, “TCK 215, 216, 217, 220, 288 ve 314. maddeleri bölgemizde konuşan, yazan, çizen herkesi susturma, sindirme aracı olarak kullanılmaya devam ediyor. Kürt meselesi ile ilgili yaptığımız her açıklama, söylediğimiz her söz soruşturma konusu yapılmakta, haklarımızda davalar açılmaktadır” diye konuştu. Erdoğan Kürtçe eğitim talebine tahammül bile edemiyor 4 Ağustos 2006 tarihinden bu yana TMK 7/2’den dolayı 13 gazete hakkında 32 kapatma kararı alındığını, Kürtçe’yi kullandıkları için seçilmiş belediye başkanlarının görevden alındığını, belediye meclisinin feshedildiğini, yazdıkları tebrik kartlarından, Kürtçe broşürlerden dolayı yargılandıklarını hatırlatan Baydemir, “Bu davaların tamamına izin veren hükümetin bir parçası olan İçişleri Bakanlığı’dır. Sayın Başbakan Kürtçe eğitim talebine tahammül bile edemiyor. Bu talebi dile getirdikleri için STK temsilcilerine hakaret ediyor, kendi vekillerini azarlıyor. Sayın Başbakan, 45 dakika yayın hakkıyla, çocuk programlarını engelleyerek, Kürtçe’yi koruyamazsınız. İnsanlık suçu olan asimilasyonun önüne geçemezsiniz” diye kaydetti. ‘Bölge yoksullukta kaçıncı sırada?’ Baydemir, Erdoğan’ın Türkiye’nin dünyanın en büyük 17. Avrupa’nın da 6. büyük ekonomisine sahip olduğu yönündeki sözlerine ilişkin de, “Peki Sayın Başbakan, bölge halkı içinde bulunduğu yoksulluk ve yoksunlukla, BM insani gelişme sıralamasına göre kaçıncı sırada? Bunu niye insanlarımızla paylaşmıyorsunuz?” diye sordu. Baydemir, bölge nüfusunun yarısından fazlasının yoksulluk sınırının altında yaşadığına dikkat çekti. “2002-2006 AKP döneminde bölgenin 21 ilinde teşvik görmüş yatırımlar toplam yatırımların yüzde 4,4’ünü bulmakta ve tek başına Bursa’ya verilen teşvikler bu oranın üstünde yer almaktadır. ‘Öteki’ muamelesi görüyoruz’ Erdoğan’ın teşviklerden, Kürt illerine yaptıkları önceliklerden söz ettiğini hatırlatan Baydemir, buna ilişkin de resmi verilerden rakamlar vererek şunları söyledi: “2002-2006 AKP döneminde bölgenin 21 ilinde teşvik görmüş yatırımlar toplam yatırımların yüzde 4,4’ünü bulmakta ve tek başına Bursa’ya verilen teşvikler bu oranın üstünde yer almaktadır. Sayın Başbakan hangi öncelikten bahsetmektedir. Kamu harcamalarından, nüfus başına hep Türkiye ortalamalarının çok altında pay alan bölge, mahalli idare harcamalarında da ‘öteki’ muamelesi görmektedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri,Marmara Bölgesi’nin yarısı Nüfusun yüzde 16’sını oluşturmasına karşın, bölgenin merkezi bütçeden mahalli idarelere ayırdığı pay yüzde 8,5’te kalmaktadır. Marmara Bölgesi’ne 33,9 milyar YTL kamu yatırımı yapılırken, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin tamamına Marmara Bölgesi’nin neredeyse yarısı tutarındadır.” Bu paket kabak tadı veriyor. 30 yıldır ısıtılıp ısıtılıp önümüze konan bu yemek artık yenmiyor, yemeyeceğiz” Baydemir, 2008 bütçesinde Güneydoğu ile ilgili özel bir ödenek olmamasına rağmen, kamu yatırımları demetinde zaten var olan ve önceden programlanmış GAP yatırımlarının, şimdi yeni yatırım hamlesiymiş gibi takdim edilmeye çalışıldığına dikkat çekti. Baydemir, “Tekrar söylemek istiyorum. Bu paket kabak tadı veriyor. 30 yıldır ısıtılıp ısıtılıp önümüze konan bu yemek artık yenmiyor, yemeyeceğiz” şeklinde konuştu. GAP bölge için değil, daha çok batıdaki gelişmiş bölgelerin enerji ihtiyaçları için dizayn edildi Baydemir, “GAP sihirli değneği”nin aslında bölge için değil, daha çok batıdaki gelişmiş bölgelerin enerji ihtiyaçları için dizayn edildiğinin yeterince ortaya çıktığına vurgu yaparak, “Bölgenin hidroelektrik ve diğer enerji kaynakları kullanılarak da üretilen Türkiye toplam elektrik enerjisinden 2006’da bölgenin 21 ilinin payı yüzde 6,8 olarak belirlendi. İzmir ilinin tek başına tükettiği oran yüzde 9,5’tir. 2006’da Türkiye ortalaması olarak belirlenen kişi başına 202 kilovat saat elektrik kullanımı, bölgenin 21 ili için ortalama 78 kilovat saattir. Türkiye ortalaması bölge ortalamasının yaklaşık 2,5 katıdır” şeklinde konuştu. Erdoğan bizimle alay ediyor’ “Veriler bu kadar açıkken, Sayın Başbakan bizlere yapacağı barajların bölge ekonomisine katkısından bahsediyor, yurttaşlarımızla alay ediyor” diyen Baydemir, enerji yatırımlarının istihdam yaratıcı özelliğe sahip olmadığını ve bölge halkının refah düzeyine herhangi bir katkı sunmadığını, katkıdan öteye tarihi ve kültürel değerlerini yok ettiğini söyledi.Erdoğan’ın Hasankeyf’in sular altında bırakılmasıyla ilgili olarak ‘suistimal edildiği’ yönündeki sözlerine ilişkin de Baydemir, “Suistimal değil, koruma çabasıdır, karşı çıkmaya davam edeceğiz” dedi. Kalkınma Ajansı’nın kurulması için dört yıldır çaba sarf ediyoruz, Erdoğan kurulamayacağını ilan etti. “Kalkınma Ajansı Diyarbakır’da kurulmuyor” diyerek Erdoğan’ın bölgede üç ilde kalkınma ajansı kurulacağı yönündeki sözlerine gönderme yapan Baydemir, “Biz dört yıldır Kalkınma Ajansı’nın Diyarbakır’da kurulması için çaba sarf ediyoruz. Başbakan Diyarbakır’da Kalkınma Ajansı’nın kurulmayacağını ilan etti. Kalkınma Ajansı olmadan Diyarbakır’ı nasıl cazibe merkezi haline getireceksiniz. Bizimle alay mı ediyorsunuz? Kimseyi bilmiyorum ama artık ben kanmayacağım. Bu proje bir kez daha seçim propagandasına dönüşmüştür” diye konuştu. Neden katılmadı Baydemir, Erdoğan’ın ziyareti kapsamında yaptığı toplantıya katılmaması yönündeki açıklamalarına ilişkin, “Orada olmak isterdim. Tıpkı Ağustos 2005’te olduğu gibi. Ama bir siyasi partinin seçim propaganda çalışmasına başka bir partinin seçilmiş bir siyasetçisi olarak neden katılayım” dedi. HİKMET ERDEN/ DİHA/AMED YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

İRAN YÖNETİMİ, RMMK BAŞKANI KEBUDUND'İ GİZLİCE YARGILADI...

PNA-Kürdistan İnsan Hakları Örgütü (RMMK)nden yapılan açıklamada, başkanları Muhammed Sıdik Kebudund'ın İran İslami İnkilap mahkemesi tarafından gizlice yargılandığı belirtildi. Yargılamanın başkent Tahran'da gerçekleştirildiği belirtilen açıklamada '' yargılamanın gizlice yapıldığından dolayı herhangi detaylı bir bilgiye sahip olmadıkları '' ifadesi yer aldı. Açıklamada ayrıca, İran mahkemesinin yargılama konusuna ilişkin gizliliğin korunması için herhangi bir bilginin şu aşamada basına sızdırılmaması noktasında kesin emir çıkartıldığı da kaydedildi. İRAN’DA BİR KÜRT VATANDAŞ’A İDAM CEZASI… PNA-İran’da Kürt kökenli bir vatandaşın idama mahkum edildiği bildirildi. İran Devlet Ajansı İRNA’nın haberine göre, Yargı Erki Sözcüsü Ali Rıza Cemşidi, Ferzad Kemanger adlı İran vatandaşının, çeşitli suçlardan idama mahkum edildiğini söyledi. Kemanger’in, karıştığı eylemler nedeniyle "rejime karşı savaş açanlardan" sayıldığını ifade eden Cemşidi, Kemanger’in suç ortakları Ali Heyderyan ve Ferhad Vekili’ninse 10’ar yıl hapis cezasına çarptırıldıklarını bildirdi. Haklarındaki kararlara itiraz eden 3 kişinin de temyize başvurduklarını ve dosyaların şu anda İran Yargıtayı’nda incelendiğini ifade eden Cemşidi, mahkumiyet kararının ne zaman verildiğine ilişkin açıklama yapmadı. Batılı insan hakları örgütleri, 33 yaşındaki Ferzad Kemanger’in adil bir biçimde yargılanmadığını ve işkence gördüğünü ifade ederek, idam cezasının kaldırılmasını istediler.

Uluslararası Af Örgütü:"TÜRKİYE'DE ŞİDDET ARTTI"

PNA-Yeni yıllık raporunu yayımlayan Uluslararası Af Örgütü (UAF), Türkiye'de ''Siyasi belirsizliğin ve ordunun müdahalelerinin yoğunlaştığı ortamda, milliyetçi duygular ve şiddetin de artış gösterdiğine'' dikkat çekti.  UAF raporunda, ifade özgürlüğü kısıtlamalarına ve suçların cezasız kalmasına vurgu yapıldı. Örgüt raporunda, Türk Ceza Kanunu'nun 301'inci maddesinden yargılananlarda artış olduğu belirtildi. Raporda Hrant Dink cinayetiyle ilgili olarak, "Güvenlik güçlerinin sorumluluğu tam olarak araştırılmadı" denildi Malatya'daki Zirve Yayınevi cinayetine yer verilen raporda, "Türk Silahlı Kuvvetleri ile PKK arasındaki çatışmaların artması, insan hakları ihlallerine yol açtı" denildi. Raporda, güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanımı, Nijeryalı Festus Okey'in gözaltında hayatını kaybetmesi ve 1 Mayıs'ta sadece İstanbul'da 800 kişinin gözaltına alınması konularına değinildi. " Suçların cezasız kalması" başlığı altında da Mardin Kızıltepe'de Ahmet Kaymaz ve oğlu Uğur Kaymaz'ın öldürülmesi davasında yargılanan 4 polisin beraat etmesine ve Şemdinli davasının tahliyeyle sonuçlanmasına da yer verildi.

Kürtlere artık sadece vaad yetmiyor...

/Mehmet Ali Birand-Milliyet Başbakan’ın, hem DTP’nin, hem de AKP’ nin kapanma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğu şu süreçte, hiçbir şey olmuyormuş, herşey normalmiş, kontrol elindeymiş izlenimini vermek için gerçekleştirdiği bu gezi, hemen her yönden son derece önemli. Dikkat edecek olursanız, zamanlaması çok ilginç. Bir yandan davalar, ancak öte yandan TSK’nın PKK’ya karşı muazzam baskısını sürdüğü ve Türkiye-Irak sınırını adeta kapattığı, K. Irak’a yönelik harekatlarla bu baskıyı daha da arttırdığı bir dönemde gerçekleşiyor. Aslında doğrusu yapılıyor. Milyarlarca dolarlık bir paket. Ancak, madalyonun bir de öbür yanı var. Bölge halkının karnı, artık vaatlere doymuş durumda. Şimdiye kadar, enaz son 15 yıl içinde açılan paketleri bir düşünün. Gelip geçmiş bütün Başbakanlar, neler neler söylemişlerdi. Mangalda kül bırakmamışlardı. Güneydoğuyu çiçek tarlasına döndüreceklerini söylemişlerdi. Sonra ne oldu ? Her bir paket, heyecanla uygulamaya sokuldu. Kısa bir süre geçtikten sonra, yavaş yavaş erimeye veya anlı şanlı bürokrasimizin tekerine takılmaya başladı ve unutup gitti. Yapılanlar ya yarı kaldı veya bazıları hiç başlanmadan durdu. Bütün bunlara karşılık, PKK için mücadele amacıyla, yani güvenlik gerekçesiyle inanılmaz paralar harcandı. O paranın yarısı, iş yaratan yatırımlara dönüştürülebilmiş olsaydı, bugün karşımızda bambaşka bir Güneydoğu bulurduk. Artık vaatler yetmiyor. Kürt kökenli vatandaşlarımız artık vaatlerle yetinmek niyetinde değiller. Artık uyandılar. Haklarını arıyorlar. Hakları, insan yerine konmak, itilip kakılmamak, dillerine sahip çıkabilmek, kültürlerini kaybetmemek ve Türkiye pastasından paylarını alabilmek. Başbakan’ın bu son paket girişiminin bir tek parıltılı yanı var. O da, Erdoğan’ın söz verdiği taktirde gereğini yaptığı yolundaki genel izlenim. Yani paketi olduğu yerde bırakmamak ve göz boyamamak. Bakalım gerçekten sözünü tutacak mı ? Gerçekten paketin sonu getirilecek mi, yoksa Erdoğan’da diğerleri gibi, döndükten sonra herşeyi unutacak mı ? Bu açılımın gerçek nedenlerinin, bölgeyi kalkındırmak değil, 2009’daki yerel seçimler ve AKP’nin son K.Irak operasyonlarından sonra kaybettiği oyları geri almak olduğu söylenecektir. Mutlaka bu gerekçelerin de, böylesine gösterişli bir paket hazırlanmasında rolü olmuştur. Varsın olsun... Varsın oy için Güneydoğu’ya birşeyler yapılsın. Yeter ki, arkası gelsin. Yeter ki, Kürt kökenli vatandaşlarımızı bir daha aldatmayalım. Ancak, son not olarak şunu da eklemek istiyorum. Sadece ekonomik paketle de bu işi kapatabileceğimizi sanmayalım. İnsanları rahatlatmak iyi ve doğru bir yaklaşımdır, ancak yeterli değil. Zamanında atmadığımız adımların faturaları artık çok büyüdü. Ekonomik pakette, faturanın sadece bir bölümünün ödenmesine yarar, o kadar. İşin bu yanını da unutmayalım.

KÜRDİSTAN İLE ÇİN ARASINDA TİCARİ ANLAŞMA...

PNA-Resmi bir davet üzerine bir süre önce Çin ülkesine ziyarette bulunan Kürdistan Bölge hükümetinden üstdüzey heyet burada Çin ülkesi yetkilileriyle ''ticaret ve ekonomik işbirliği anlaşması'' imzaladı. Kürdistan bölge ticaret bakanı başkanlığındaki üstdüzey heyette çok sayıda Kürt iş adamı da yer alıyor. Anlanşamın içeriğine ilişkin açıklamada bulunan Kürdistan Bölge ticaret bakanlığından bir kaynak,anlaşmada , iki taraf arasında ticaret ve ekonomik işbirliğinin üstdüzeye çıkartılması için Çin ülkesinin Kürdistan bölgesinde konsolusluk açması gerektiğinin altı çizildiğini belirtti. Anlaşmada ayrıca Çin şirketlerinin Kürdistan bölgesine yatırım yapmalarının gerektiğine vurgu yapılırken bu doğrultuda iki taraf arasında ticaret ve ekonomik anlamda kolaylığın sağlanması amacıyla Kürdistan bölgesi ile Çin ülkesi arasında doğrudan uçuşların yapılması öngörülüyor.

Halkların Kardeşliği mi?

Halkların kardeşliği“ni Kürtlere ısrarla önerenler, aynı şeyi Çeçenlere, Filistinlilere, Bosnalılara, Kosovalılara, Montenagrolulara (Dağlık Karabağlılara), Kürdistanlı ve Iraklı Türkmenlere, Kıbrıslı Türklere ve daha bir çoklarına önermiyorlar. Neden acaba ? Halkların kardeşliği“; ne kadar hoş, adilâne, güzel bir söylem ve kavram, değil mi? Karşı çıkabilecek olana aşk olsun. Kardeşliğe karşı çıkana kim inanır, kim sever ki. Kardeşin kardeşle çıkarları uğruna boğaz boğaza girdiği Dünya´mızda, „halkların kardeşliği“nin gerçek hayatta bir karşılığı var mı? „Halkların kardeşliği“nin hukuksal karşılığı nedir? Hangi hukukun kurallarına göre halklar kardeşleşecekler? Dünya´da bir tane yaşayan veya yaşamış, „halkların kardeşliği“ örneği yok. Gerçekleşme olanağı olan var mı? Sahi nedir „halkların kardeşliği“, ne içeriyor Allah aşkına? Yalnızca ezilen ulusun taleplerini ezen ulus karşısında olabilecek en düşük seviyeye indirmeye mi yarıyor bu kavram? Adı, ülkesi, dili, kültürü, tarihi, kısacası varlığı inkar edilen; diğer halklar tarafından her türlü yol ve yöntem denenerek ortadan kaldırılmak istenen Kürtler kiminle ve nasıl kardeşleşecekler? Türkiye Cumhuriyeti´nin kuruluşundan bu yana, Türk halkının desteği ve dayanışması ile her seçim iktidar olan, olmayan; irili ufaklı hangi parti Kürtlerin Türklerden ayrı bir halk olduğunu kabul ediyor ve Kürtler için de Türklerin hakları kadar eşit haklar talep ediyor? Aksine, Türk halkından destek alan bu partiler Kürtlere karşı yürütülen savaşın en önde gelen savunucuları dır. Türk halkının temsilcileri olan bu partilere göre, biz Kürtler şaki, eşkiya, kaçakçı ve ölümü hak etmiş teröristleriz. Türk halkı da zaten farklı düşünmüyor. „Oğlum öldü, vatan sağ olsun. On tane evladım olsa onları da gönderirim, ben de gitmeye hazırım“ demeyen var mı? Hepimiz kardeşiz, tek devlet, tek millet yaşayıp gidiyoruz diyenler ile „halkların kardeşliği“ni dillendirenlerin düşüncelerinden Kürtler için aynı sonuç çıkar. İçlerinde T.C.´nin resmi sınırlarının ne kadar âdil olduğunu tartışan var mı? Ülkemizin bölünmüşlüğü, yüreğimizin tam ortasından dikenli tellerin geçmesi, ülkemizin bir köşesinden diğerine “sınır ötesi Kürt Öldürme Operasyonları” ideologların akıllarına geliyor mu? Çek halkı ile Slovak halkı birbirlerinden ayrıldıklarında tek kişinin burnu bile kanamamıştı. Ancak, onlar bile kardeşleşememişlerdi; ancak iyi birer komşu olabildiler. Hele bizim coğrafyamız da „halkların kardeşliği“ söylemi bir ütopyadır. Onun için onbeş yıl önce „halkların kardeşliği“ni savunan bazı aktörler şimdinin Ergenekoncuları dır. Yalçın Küçük´ün Doğu Perincek´in Kürt ve Kürdistan sorununa çözüm önerileri ne idi? Olsa olsa çok yüksek bir refah düzeyini yakalamış, zenginleşmiş, hiç bir alanda özgürlük sorunu olmayan halklar kardeş olabilirler. O da biz Kürtlerin anladığı anlamda değil, yalnızca ekonomik alanda kardeş(!)leşebilirler. Hiç heveslenmeyin “birayên delal“, hiç kimse bizim gibi daha Dünya´ya kendisini diğer halklarla eşit bir halk gibi, kabul ettirememişlerle kardeş olmaz. Yok öyle avanta. Yüz Milyarlarca sermayesi olanlar, bakkal dükanı açacak kadar parası olmayanlarla ortaklığı aklından bile geçirmezler. Kürtler herşeyden önce, Kürdistan´da, Kürtler ve Kürdistanlı diğer halklarla kardeşleşmeli. Kürtler ve Kürdistanlılar, birleşip özgürleşemedikleri sürece diğer halklarla kardeş olma düşüncesi ham hayaldir. Kardeş olmak istediğiniz halkla eşit değilseniz, „halkların kardeşliği“ kavramıyla yalnızca yeni bir sömürgeci anlayışı dillendirmiş olursunuz. „Halkların kardeşliği“ni Kürtlere ısrarla önerenler, aynı şeyi Çeçenlere, Filistinlilere, Bosnalılara, Kosovalılara, Montenagrolulara (Dağlık Karabağlılara), Kürdistanlı ve Iraklı Türkmenlere, Kıbrıslı Türklere ve daha bir çoklarına önermiyorlar. Neden acaba ? İmam Bektaş evina-min@gmx.net Kurdistan-Post Haber

Çocuğunu reddet kurtul!

Y.Özgür Politika Türk devleti çatışmalarda ölen asker ve polis ailelerine verdiği tazminatları gerilla ailelerinden zorla tahsil etmek istiyor. Devlet, gerilla ailelerine “ya çocuğunuzu reddedin ya da tazminatı ödeyin” dayatmasında bulunuyor. Gerillalar karşısında çaresizliği Türk devletini her türlü yolu denemeye itiyor. Devlet Bu seferde çatışmalarda ölen polis ve asker ailelerinin istediği tazminatları gerilla ailelerinden zorla almak istiyor. Türk devleti 10 bin YTL’yi aşan tazminat bedelinden kurtulmalarının tek yolunun evlatlarını reddetmek olduğunu söylüyor. Bu duruma tepki gösteren Hayri İmak, “biz değil evimizi, köyü ya da Dersim’i hepsini de vereceğiz ve dilenerek de olsa bu paraları ödeyeceğiz ama şehidimizi, şehitlerimizi reddetmeyeceğiz. Biz şehidimizin arkasındayız” dedi. Değişik tarihlerde Dersim bölgesinde çatışmalarda yaşamını yitiren yaklaşık 28 asker ve polis ailesi İçişleri Bakanlığı aleyhine tazminat davası açtı. Ailelerin davayı kazanması üzerine, TC. İçişleri Bakanlığı bu güvenlik güçlerinin tazminat bedellerini çatışmaların bir diğer mağdur tarafı olan ve çatışmalarda yaşamını yitiren Kürt gerillalarının ailelerinden tazmin etmek için aileleri mahkemeye verdi. Sivas Kangal Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2000/61 ve 2003/262 esas sayılı kararı ile açılan davalarda İçişleri Bakanlığı Hazine Vekilliği tarafından gerilla ailelerinden istenen tazminat bedelleri 2.700 YTL’si asıl, 7.837,88 YTL’si faizi olmak üzere toplam 10.537.88 YTL. İnsan Hakları Elazığ Şube Başkanı Nazif Koç’un verdiği bilgilere göre tazminat istenen ailelerden bazıları şunlar: Arif Eroğlu, Fidan Bildik, Gülizar Ekici, Kazım İmak, Hatun İmak, Hüseyin Ekici, Cem Özdemir, Ali Gürlevik, Yılmaz Anlama. Devlet hem suçlu hem güçlü Kendi vatandaşına sahip çıkmayan Türk devletinin tazminat talebinde bulunduğu ailelerden birisi de 1996 yılında Sivas’ta meydana gelen bir çatışmada 10 arkadaşıyla birlikte yaşamını yitiren PKK gerillası Özgür İmak. Ailesinin ve halen hayatta olan mücadele arkadaşlarının verdikleri bilgiye göre Özgür İmak, üstelik Türk devletinin tazminat istediği tarihlerde yaşanan çatışmalarda da yer almamış. 12 Kasım 2002’de Özgür Politika gazetesinde haberi yer alan PKK gerillası Özgür İmak için yapılan anıt mezara saldıran askerler anıt mezarı tahrip ediyorlar. Yine 1999 yılında Özgür İmak’ın babası Kazım İmak bir kontrolde gözaltına alınarak işkencede iki kolu kırılıyor. Hem suçlu hem güçlü olan devlet tüm bunlarla yetinmeyerek şimdi de İmak ailesinden tazminat istiyor. Hukuksuz uygulamalar Özgür İmak’ın Almanya’nın Duisburg kentinde yaşayan ve Almanya Kürt Dernekleri Federasyonu (YEK-KOM) yönetiminde yer alan amcası Hayri İmak, konuya ilişkin gazetemize açıklamada bulundu. Hayri İmak, İçişleri Bakanlığı’nın İmak ailesine karşı açtığı davayı kendilerine tebliğ etmeden gıyabında mahkemeyi sonuçlandırıp İmak ailesini tazminata mahkum ettiğini söylüyor. Hayri İmak, bakanlığın bu kararına itiraz ettiklerini ve mahkemenin Erzincan’a intikal ettiğini belirtti. Erzincan mahkemesinde de davayı kaybettiklerini belirten Hayri İmak, daha sonra Yargıtay’a itiraz başvurusunda bulunduklarını aktardı. Kararın kendilerine tebliğ edilmediğini söyleyen İmak, şu bilgileri veriyor: “Biz Yargıtay’a başvurduğumuz süreçte yerel seçimler oldu. Bizim avukatımız olan Kenan Çetin de bu yerel seçimlerde Dersim’e bağlı Pertek kazasında belediye başkanı oldu. Bu sebeple avukatlığı bırakmış ve bürosunu kapatmış. Bürosunu kapatırken de elindeki dosyaları başka avukata devretmemiş. O süre içinde de -sanırsam 2006 yılı olacaktı- Yargıtay’dan itiraz başvurumuza red gelmiş fakat bu ret kararı bizim ailemize ulaşmamış.” Hayri İmak, “bu baskıları yaparken bizim adreslerimizi biliyorlar, evlerimizi basmayı biliyorlar, gelip kardeşimi götürmeyi biliyorlar, beni her gün soruşturup, asker kaçağı, vatan haini, PKK yöneticisi vb. gerekçelerle vatandaşlıktan atıyorlar. Bunların belgelerini adresimize göndermesini biliyorlar ama Yargıtay’ın resmi mektubunu bir türlü bizim adreslerimize tebliğ etmesini bilmiyorlar. Burada açıkça bir kasıt var” dedi. ‘Ret etmemizi istiyorlar’ İmak, 21 Mayıs 2008 tarihinde askerler nezaretinde haciz memurlarının Pertek kazasında oturan Özgür İmak’ın babası Kazım İmak’ın evine ve köydeki babalarının evine giderek varolan mallarına haciz koyarak ihtiyati tedbir aldırdıklarını aktarıyor. İmak, “Ama işin ilginç ve alçakça yanı da ağabeyim Kazım İmak ve babama akıl veriyorlar; ‘Siz Özgür’ü evlatlıktan ve verasetten men davası açın, böyle bir çocuğumuz yok deyin devlet borcunuzu silsin, mallarınızı kurtarın’ diyorlar. Devletin esas hedefi bu. Ailemiz de bunu yapmıyor, evlatlarımızdan vazgeçmemiz zaten mümkün değil” diye konuştu. Ailelerin bu şekilde teslim alınmaya çalışıldığını söyleyen Hayri İmak, devletin de bu yoksul ailelerin bu kadar parayı denkleştiremeyeceğini bildiğini onun için böyle çirkin, insan haklarına sığmayan bir uygulamaya giderek bütün o güvenlik güçlerinin ailelerinin istedikleri tazminatları birkaç gerilla ailesinden tazmin etmeye çalıştıklarını ekledi. İHD: Takipçisi olacağız Konuyla ilgili bilgilerine başvurduğumuz İnsan Hakları Derneği (İHD) Elazığ Şube Başkanı Nazif Koç, olayı İHD olarak takip edeceklerini de belirtti. Yine Adana’da Leyla Kaplan, Batman’da Güler Otaç hakkında da ailelerine yönelik bu şekilde davalar açılmış durumda. ‘Şehitlerimizi reddetmeyeceğiz’ Hayri İmak, “Ben bütün aileme söyledim. Biz değil evimizi, köyü ya da Dersim’i hepsini de vereceğiz ve oralarda otlakçılık, çobanlıkta yapacağız, dilenerek de olsa, kredi çekerek de olsa bu paraları ödeyeceğiz ama şehidimizi, şehitlerimizi reddetmeyeceğiz. Biz şehidimizin arkasındayız” dedi. Hukuksal olarak haklarını sonuna kadar arayacaklarını gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceklerini söyleyen İmak, Türk devletinin bu uygulamalarının basit bir politika olmadığını, bu uygulamaların bir kez kabul ettirilirse önü alınmayacak hale getirileceğini ifade etti. “Orada 28 tane güvenlik görevlisi ölmüşse karşılığında binlerce gerilla ölmüş. Peki onların tazminatı ne olacak” diye soran Hayri İmak, “O gerillaların aileleri, ailelerin hakları ne olacak? Vahşice kolları, bacakları kesilen, kafaları kopartılan, gözleri çıkarılan, hakaret edilen gerillaların ailelerinin hakları ne olacak? Bu gerçekten maneviyse onlar manevi olarak zaten suçlular, maddi olarak da çok daha suçlular’ dedi. ‘Bu uygulamalar tarihte ilk’ Özgür İmak’ın vahşice katledildiğini, cenazesini teslim aldıklarında tanıyamadıklarını söyleyen amcası Hayri İmak, şöyle devam etti: “Onların belirttiği 1993, 1994 tarihlerinde Özgür daha çok gençti ve bahsettikleri Dersim alanında değildi. Onunla birlikte olan arkadaşlarının açıklamaları var. Bunu devlet nasıl ispatlayacak? Bunun ispatı yok ki. Belki de devlet kendisi bu olayları yaptı. Türk devletinin bu uygulamaları tarihte belki de hukuksal açıdan bir ilktir. Yani bir savaş oluyor. Bir savaşın içinde bir kişi kendi isteğiyle savaşa katılıyor. Burada aileyi suçlamanın bir anlamı, mantığı var mı? Aileler hem kayıp veriyor hem de bu şekilde baskıyla zorla, maddi dayatlamalarla mağdur ediliyor.” Bu davada uluslararası bütün hukuk yollarına başvuracaklarını söyleyen Hayri İmak “Hem suçlu hem güçlü olan Türk devletinin bu baskıları karşısında başarısız olunursa bunun önü alınamaz. Yarın bütün gerillaların ailelerine, birçok davalar açarlar. Özgürlük gerillalarını teslim alamayan Türk devleti bu şekilde onların ailelerini teslim almak istiyor” diyerek sözlerini noktaladı. MURAT ALPAVUT

GULAN DEVRİMİ

GULAN DEVRİMİ'NİN 32. YILDÖNÜMÜNDE PDK SİYASİ BÜROSU: "GULAN DEVRİMİ ULUSLARARASI KOMPLO VE TALİHSİZ CEZAYİR ANLAŞMASINA BİR CEVAPTI" PNA-Kürdistan Ulusal Özgürlük Hareketi tarihinde önemli dönüm noktalarından biri olan "Gulan Devrim"nin 32.yıl dönümü münasebetiyle Kürdistan Demokratik Partisi (PDK) Siyasi Bürosu tarfından bir mesaj yayınlandı. Mesajda: "Gulan Devrimi'nin 32.yıldönümü münasebetiyle halkımızı içtenlikle kutluyoruz ve ulusun bu kutsal yıldönümünün daha çok kazanımlara vesile olması ve Kürdistan halkının Kürdistan Bölge Başkanlığı, Parlamento ve Hükümeti sayesinde hayatlarında huzurlu ve refah içinde olmaları temennisinde bulunuyoruz" denildi. Mesajda ayrıca, "Gulan Devrimi Ulusal Büyük Eylül Devrimi'nin devamı, uluslararası komplo, Kürdistan Ulusal Özgürlük Hareketi ve Kürdistan Liderliği'ne karşı yapılan talihsiz Cezayir Anlaşmasına bir cevaptı. Ancak fedekar ve saygı değer Peşmerge, örgütlenmeler ve geniş halk tabanı bu büyük komplodan daha güçlüydü. Bu yüzden kısa bir süre içinde bu başarıdan sonra yeni program ve strateji ile devrime devam etti. Peşmergelik, siyasi ve partisel faaliyetleri devam ettirdi. Bunun sayesinde Kürt halkının meşru davası daha ileri bir aşamaya ulaştırıldı. Bütün bu mücadeleler sonucunda 1991'deki kazanımlar elde edildi. Bunun ürünü Kürdistan Bölgesi halkının özgürlüğü, Parlamentonun kurulması ve Kürdistan Bölgesi Hükümetinin kurulmasıydı. Bugün halkımız bu kazanımlardan dolayı mutludur." denildi.

"AKP 'Kürt Sorunu Var' Dediği Yerden Devam Etmedikçe Paket İşe Yaramaz"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yarın (27 Mayıs) Diyarbakır'da biz dizi ekonomik projeyi kapsayan beş yıllık GAP Eylem Planını açıklayacak. bianet Diyarbakır'daki sivil toplum kuruluşları (STK) temsilcilerine Erdoğan'ın açıklayacağı paketin yerel seçimleri nasıl etkileyeceğini, Kürt sorununda demokratik bir açılım sağlayıp sağlamayacağını sordu. "Doğuda olağanüstü hal ile taşlar yerinden oynamıştı" Demokrasi Platformu'ndan avukat Sezgin Tanrıkulu, Erdoğan'ın 2005'te Diyarbakır'da yaptığı açıklamayı hatırlattı: "Daha sonra bahsini bile açmasa da 'Kürt sorunu vardır. Geçmişte yapılan hataları telafi edeceğiz, bu sorunla yüzleşmeliyiz' demişti. Fakat daha sonra Kürt sorununu siyasi ve sosyal anlamda ele almadı" dedi. Tanrıkulu'na göre Kürt sorununda demokratik bir çözüm için Başkakan'ın açıklayacağı paket bir fayda sağlamayacak. Çünkü hem halk hem de hükümet bu konuda umutsuz. Şiddetin önüne geçmek için siyasi iklimin değişmesi şart. Erdoğan'ın özellikle doğudan da sıkı destek aldığı 2007 Temmuz seçiminden sonra Kürt sorununda takındığı tavrın devletle, orduyla uzlaşan bir tavır olduğuna dikkat çeken Tanrıkulu değişmesini talep ettiği siyasi iklimin de Erdoğan'ın 2005'teki Diyarbakır ziyaretindeki açıklamasından hareketle olması gerektiğini düşünüyor. Türkiye'nin batısı için enerji doğusu içinse sulama odaklı bir ekonomik açılımın doğru olduğunu söyleyen Tanrıkulu "Ancak ekonomik bir formül eksiktir. Erdoğan Kürt sorununu askeri sorun olarak görmemeli, yok saymaktan vazgeçmeli" dedi. Diyarbakır Kadın Merkezi (KA-MER) Başkanı Nebahat Akkoç "Şu saaten yapılacak her çalışma ister istemez önümüzdeki seçimleri etkileyecektir" dedi. Akkoç'a göre henüz ne olduğu tam bilinmese de doğuda bundan önce de pek çok paket umutla açıklandı ancak halkı hayal kırıklığına uğrattı. Akkoç, paketin demokratikleşmeye katkıda bulunmasını umuyor. Sanayiici İşadamları Derneği'nden Raif Türk ise yerel seçimlere daha 10 ay olduğunu, böylesi değişken gündemi olan bir ülkede uzun vadede tahmin yapmanın zor olduğunu ancak Erdoğan'ın açıklayacağı planın doyurucu olması halinde seçimleri AKP lehine etkilemesinin de muhtemel olduğunu ifade etti. "GAP eylem planı Kürt sorununa açılım getirir mi" sorununa Türk, "Sanmıyorum. Erdoğan'ın son altı aydır yaptığı açıklamalara bakınca sadece anadilde yayın yapılabilen bir televizyondan bahsettiğini görüyoruz. Belki bu fikir hayata geçer ancak ötesi yok." Ekonomik kalkınmanın doğu için çok önemli bir ihtiyaç olduğunun da altını çizen Türk yine de Yozgat'taki yoksullukla Diyarbakır'daki yoksulluğun henüz kıyaslanamayacağını aktardı. "Doğuda yıllarca sıkı yönetim, olağanüstü hal idaresi vardı. Kenttekiler batıya göç etti, kentlere köyü boşaltılmış yoksul, kent adına vasıfsız çiftçi geldi. Taşlar yerinden oynadı. Yozgat'taki de yoksulluk da Diyarbakır'daki hepimizin sorunu ancak doğuda taşların yerine oturması, önce normalleşmemiz gerek" dedi.

27 Mayıs, Kürtler ve Şark Islahat Planı Kararnamesi

27 Mayıs, Kürtler ve Şark Islahat Planı KararnamesiŞark Islahat Planı'yla başlayan uygulamalar 1960'la yeniden gündeme geldi. Milli Birlik Komitesi, darbeden sonra 485 Kürt şahsiyeti gözaltına alıp sürgün kampında topladı. MEB, Kürtlerin inkarını amaçlayan bir "kitap" yayınladı... BİA Haber Merkezi - İstanbul-26 Mayıs 2008, Pazartesi
27 Mayıs darbesi olduğunda ortaokul üçüncü sınıftaydım ve henüz Türkiye'de olup biten şeyleri, nedenlerini vs. sorgulayıp değerlendirecek durumda değildim. Ama fazla zaman geçmeden ve günlük hayatımızdaki bazı değişikliklerle nedenlerini kavrayamasak da sonuçlarını görmeye başladık. Bu darbeyle Kürtler için bir hayli "yenilik" ve uygulamalar da getirildi. İsyan ve ayaklanmalar sonrası uygulanan etkili ve sert politikalara bir süre ara verilmiş; bir süredir biraz da olsa sakinleşmiş olan bölgede bazı kıpırdanmalar olabileceğine dair algılar gelişmişti. Ülkeyi bir uçurumun kenarından kurtaran kurtarıcılar böyle hissediyorlarmış. 1925 Şark Islahat Planı Kararnamesi İlk olarak 24 Eylül 1925 tarihli ve "Gayet mahremdir" ibaresi taşıyan Şark Islahat Planı Kararnamesi ile iki madde uygulamaya kondu:
  • "Aslen Türk olup Kürtlüğe mağlup olmaya başlayan bervech-i âtî Malatya, Elaziz, Diyarbekir, Bitlis, Van, Muş, Urfa, Ergani, Hozat, Erciş, Adilcevaz, Ahlat, Palu, Çarsancak, Çemişgezek, Ovacık, Hısn-ı Mansur (Adıyaman), Behinsi (Besni), Arga (Akçadağ), Hekimhan, Birecik, Çermik, vilayet ve kaza merkezlerinde hükûmet ve belediye dairelerinde ve sair mücessesat ve teşkilâtta, mekteplerde, çarşı ve pazarlarda Türkçeden maada lisan kullananlar evâmir-i hükûmete ve belediyeye muhalif ve mukavemet cürmile tecziye edilirler." (Madde 13)
  • "Fırat garbındaki vilayetlerimizin bazı akvamında dağınık bir surette yerleşmiş olan Kürtlerin Kürtçe konuşmaları behemahal men edilmeli ve kız mekteplerine ehemmiyet verilerek kadınların Türkçe konuşmaları temin olunmalıdır." (Madde 16)
Nitekim bu takıntı 12 Eylül 1980 darbecilerinde de devam etmiş, bu kez de 19.10.1983 tarih ve 2932 sayılı "Türkçe'den Başka Dillerde Yapılacak Yayınlar Hakkında Kanun"un 2. maddesinde de "Türk Devleti tarafından tanınmış bulunan devletlerin birinci resmi dilleri dışındaki herhangi bir dilde düşüncelerin açıklanması, yayılması ve yayınlanması yasaktır" hükmü konulmuştu. "Vatandaş Türkçe Konuş"  Tekrar konumuza dönersek, bu hükümlerde de açıkça belirtilmesine rağmen başaramadıkları ve her nasılsa 1930'lu ve 40'lı yıllarda akıl edemedikleri bir şeyleri hemen uygulamaya koydular ve bu kez "Vatandaş Türkçe Konuş" kampanyası ile cadde, sokak, kapı, duvar v.s. ne bulurlarsa her tarafa afişler yapıştırdılar.

Köy ve mıntıka isimlerinin Türkçe olmayanları, "Milli kültürümüze, ahlak kurallarına, örf ve adetlerimize uygun düşmeyen, kamuoyunu inciten adların değiştirileceği" hakkında 1587 sayılı bir kanun çıkarıldı. Sonra da her nasılsa Türkçe olan belki birkaçı hariç olmak üzere, hemen hemen tümünün isimleri değiştirilerek uydurulan bir takım Türkçe adlarla değiştirildi.

Keza aynı kararname Madde 14'te de "Aslen Türk olan fakat Kürtlüğe temessül etmek (benzemek) üzere olan bulunan mevkide ve Siirt, Mardin, Savur, gibi ahalisi Arapça konuşan mahallerde Türk Ocakları ve mektep açılması ve bilhassa her türlü fedakârlık iktiham olunarak (gösterilerek) mükemmel kız mekteplere rağbetlerinin suveri adîde (fazla miktarda) ile temîni lazımdır. Hassaten Dersim, tercihan ve müstacalen (acil olarak) leyli iptidailer (yatılı ilkokullar) açılmak suretiyle Kürtlüğe karışmaktan bir an evvel kurtarılmalıdır." Bu hükümden de beklenen netice alınamamış olmalı ki bu kez bölgedeki Kürt çocukların daha hızlı ve sistemli bir asimilasyona sokulabilmesi için 5 Ocak 1961 tarihli ve 22 sayılı bir yasa çıkarılarak 60 civarında Yatılı Bölge İlkokulu açıldı.

27 Mayıs'ın ürünleri 

Yine 27 Mayıs askeri darbe döneminin ürünü olarak 1961 Anayasası ile Türk, Türk Milleti, Türk Devleti gibi kavramlar birçok maddede öne çıkarılmış; önceki Anayasada "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" hükmü Madde 4 ile "Egemenlik kayıtsız şartsız Türk milletinindir" biçiminde değiştirilmiş; Madde 54'te ise vatandaşlık tanımında da "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür" gibi tanımlamalar getirilmiştir. Darbe sonrasında "Doğu'daki vaziyetin çığırından çıktığı" iddia ediliyordu. Demokrat Parti (DP) içersinde bir Kürdistan Hükümeti tesis etmek üzere çalışmalar yapılıyormuş. 27 Mayıs sabahında Silvan'da ilk iş olarak bir evin çatısına Türk bayrağı çekilmiş ve bunu da "Biraz daha geç kalsaydık, Türk vatanı elden gidecekti" diye açıklamışlardı. Milli Birlik Komitesi, 1 Haziran 1960'ta yani darbeden sadece dört gün sonra birçoğu çevrelerinde saygınlık kazanmış ve aralarında Faik Bucak'ın da bulunduğu 485 Kürt şahsiyetini gözaltına alıp Sivas'ta bir sürgün kampında topladı. 19 Ekim 1960'ta da bir sürgün kanunu çıkararak bu 485 kişiden kendileri için daha tehlikeli görülen ve yasal olarak hiçbir suça karışmamış olan 55'ini Sivas'tan alarak, Antalya, Burdur, İzmir, Muğla, Afyon, Isparta, Manisa, Çorum, Denizli vilayetlerinde sürgüne tabi tuttu. Bakanlık Kürtleri inkar eden bir kitap yayımladı  Milli Eğitim Bakanlığı, M. Şerif Fırat'ın "Doğu İlleri ve Varto Tarihi" isimli, hiçbir bilimselliği olmayan ve sadece Kürtlerin inkarını amaçlayan "kitabı" Cemal Gürsel'in "Sunuş" yazısı ile yeniden yayınladı.

Cemal Gürsel yazdığı Sunuş'ta "…Bugün Milli Eğitim Bakanlığımızca ikinci baskısı yapılan bu eserin, bütün Türk aydınları tarafından okunması büyük faydalar sağlayacaktır. Çünkü bu eser, Doğu Anadolu'da oturan, Türkçe'ye benzemeyen bir dil konuştukları için kendilerini Türk'ten ayrı sayan, bilgisizliğimiz yüzünden bizim de öyle sandığımız vatandaşlarımızın, su katılmamış Türk olduklarını bir kere daha ispat etmektedir. Hem de inkarına imkan olmayan delillerle."

Muhafazakar çevreler darbeyi alenen kendilerine karşı olması nedeniyle onaylamazken, solcu ve Kemalist çevreler çevreyi desteklediler. Eski sol anlayış ve değerlendirmelerden uzaklaşan ve son yıllarda hiçbir askeri darbenin meşruiyet ve haklılığı olmadığını savunan insanların giderek artıyor olması Kürtler açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmektedir.

"27 Mayıs'ı maaşını az bulan subaylar yaptı" 

Dolayısıyla, 27 Mayıs darbesini yapanların "Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla ve kardeş kavgalarına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri memleketin idaresini eline almıştır" biçimindeki darbe gerekçelerini ciddiye alınacak hiçbir dayanağı yoktur. Darbeyi, silahlı kuvvetler içersinde değişik rütbeli subaylarca kurulmuş bir çetenin iktidar gaspı ve askeri vesayet rejiminin kurumlaşması olarak değerlendirmek gerekir. Tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık'a göre ise, "27 Mayıs'ı, maaşını az bulan subaylar yaptı". (ÜF/GG) Ümit FIRAT

Başbakan Barzani, Bush ve Cheney ile görüştü

Rizgarî Online/Kürdistan Bölge Hükümeti (KRG) Başbakanı Neçirvan Barzani, ABD Başkanı George Bush tarafından Beyaz Saray’da kabul edildi. Dostluk çerçevesinde ve olumlu bir havada geçen görüşmede Irak ve Kürdistan’daki durum ile KRG’nin oynadığı yapıcı rol ve iki taraf arasındaki ikili ilişkilerin gündeme gelerek tartışıldığı açıklandı. Bush’un Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley’nin de hazır bulunduğu görüşmede Başkan Bush, Amerikan yönetiminin, Kürdistan Bölgesine olan desteğini yineledi. KTV`nin bildirdiğine göre Başbakan Neçirvan Barzani yaptığı açıklamada, “Amerika’daki temaslarımız sırasında Washington yönetiminin, Kürdistan bölgesine ve Irak’ta oynadığımız yapıcı role çok büyük bir önem verdiğini hissettik. Bunun yanında ABD ile olan ikili ilişkilerimiz çok iyi bir durumda” dedi. Öte yandan Kürdistan Bölge Hükümeti (KRG) Dış İlişkiler Sorumlusu Felah Mustafa, Barzani-Bush görüşmesinin çok iyi bir havada ve yararlı geçtiğini belirterek, görüşme sırasında Başbakanın, Kürdistan halkı ve hükümetinin teşekkürlerini Başkan Bush’a ilettiğini bildirdi. Başbakan Barzani ve Başkan Yardımcısı Cheney ile de bir araya geldi Kürdistan Bölge Hükümeti Başbakanı Neçirvan Barzani, Amerika’daki temasları çerçevesinde Beyaz Saray’da ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney tarafından da kabul edildi. Görüşmede Irak ve Kürdistan’daki genel durum ile yaşanan siyasal gelişmelerin ele alınarak tartışıldığı bildirildi. Görüşme sırasında Kürdistan bölgesinin sürekli olarak yapıcı olmayı arzuladığını dile getiren Başbakan, komşu ülkelerle ve diğer dünya devletleriyle iyi ilişkiler içerisinde olmayı istediklerini ve bu yönde ellerinden gelen her türlü gayreti sarf ettiklerini kaydetti. Başbakan Barzani son olarak, “Dünya devletleri ve halklarının birbirlerine ihtiyaçları vardır. Bizde karşılıklı çıkarların korunduğu ve saygı temelinde gelişen ilişkilerin içerisinde yer almaya çalışıyoruz” dedi. Kürdistan Bölge Hükümeti (KRG) Başbakanı Neçirvan Barzani’nin ABD’ye yaptığı ziyaretten memnunluk duyduklarını belirten Başkan Yardımcısı Cheney ise Kürdistan’a yaptığı ziyaret sırasında bölgedeki gelişmeleri yakından gördüğünü ve yaşanan hızlı gelişmeyi taktir ettiklerini söyledi. RO/Ömer Kaçar

Kürt kurumları ortak platform oluşturdu

Almanya’da faaliyet gösteren Kürt kurumları “Almanya Demokratik Kürt Kurumları Platformu” adı altında biraraya gelerek Almanya politikası, seçimler, entegrasyon, diplomasi vb. konularda ortak hareket etme kararı aldı. Dortmund Alevi Kültür Merkezi’nde önceki gün biraraya gelen Almanya Kürt Dernekleri Federasyonu (YEK-KOM), Cenî, CİK, FEDA, FEK, Kürt Enstitüsü, Tev-Çand, YXK, Kürt Öğretmenler Birliği, Kürdistan’a Barış Öcalan’a Özgürlük Uluslararası İnisiyatifi ve Almanya’nın değişik şehirlerinden birçok Alevi ve Êzidî dernek temsilcileri, Kürt kurumlarının Almanya politikası, entegrasyon ve ortak çalışma imkanlarını tartıştı. Saat 14:00’de başlayan toplantıda kurum temsilcileri söz alarak görüşlerini aktardı. Böylesi bir çalışmanın geç kalmış ama ciddi bir çalışma olduğuna dönük ortak görüşe varılan toplantıda, Almanya’da faaliyet yürüten birçok Kürt kurumunun daha çok içe kapanık bir çalışma tarzı yürüttüğü, dış ilişkiler boyutuyla zayıf kaldığı belirtildi. Toplantıda, kurumların Almanya politikası, seçimler, entegrasyon, diplomasi vb. çalışmalarda ortak hareket ederek daha verimli olacağı ve Alman devleti nezdinde de etkili olabileceği vurgulandı. Almanya Demokratik Kürt Kurumları Platformu adı altında biraraya gelinerek pratik çalışma yürütme kararının alındığı toplantıda ayrıca yerel alanlarda yabancı parti, kurum ve örgütlerle ilişkilerde yerele daha çok inisiyatif verilmesi, yabancılar ve entegrasyon meclislerinde yer alınması, ortak seçim politikası belirlenmesi vb. kararlar da alındı. Amaç eşgüdümlü çalışma Toplantı sonucunda oluşturulan bu platformun ileriki bir tarihte daha geniş katılımlı bir konferans düzenlemesi kararlaştırıldı. Toplantıda Almanya Demokratik Kürt Kurumları Platformu’nun ilk dönem sözcüsü olarak YEK-KOM Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Demir seçildi. Demir, oluşturulan platformla temel amacın Almanya özgülünde, eşgüdümlü bir çalışmayı hayata geçirmek olduğunu dile getirdi. Platformun, Almanya’nın Kürtlere ve Türkiye siyasetine yönelik politikalarını sürekli analize tabi tutarak, atılması gereken adımları tespit edeceğini kaydeden Demir, şunları söyledi: “Bu çerçevede Kürt halkının demokrasi ve özgürlük istemlerini kriminalize ederek, etkisizleştirmeyi esas alan merkezi politikalara karşı Alman toplumunu, sivil ve siyasi kurumlarını, aydınlarını bilgilendirmek ve mevcut önyargıyı ortadan kaldırmak için, ciddi bir uğraş vereceğiz.” Demir, Almanya’da yaşayan Kürt gençleri ve aydınlarını Almanya siyaseti içinde yer almaya teşvik eden çalışmalarda bulunacaklarını, bu temelde Almanya siyaseti içinde Kürtlerin demokratik, siyasal katılımının artırılmasının hedeflendiğini de dile getirdi. Demir, ayrıca, işsizlik, mültecilik, ırkçılık, kültürel tüm sorunlara güçleri oranında çözüm ve eylemliliklere katılımı organize etmeyi de hedeflediklerini belirtti. MURAT ALPAVUT/DORTMUND YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

PNA-İsviçre Parlamentosu, 16 Mart 1988'de Saddam rejimi tarafından Kürdistan Bölgesi'nde Kürt halkına karşı düzenlenen Enfal Operasyonunun "soykırım" olarak tanınması için önümüzdeki Haziran ayında özel bir oturum gerçekleştiriyor. Chaknews haber sitesi, Kürdistan halkına karşı ypılan soykırım karşıtı Chak Merkezi tarafından dünyada "soykırım" olarak tanınması için başlatılan kampanyanın ardından kampanyaya İsviçre'den 2 milletvekili, 3 parti ve 3 parti liderinin destek verdiğini duyurdu. Chak Merkezi'nin 06/05/2007'de İsviçre Sol Partisi ve diğer 5 parti ve onlarca Kürt akademisyenlerle İsviçre Parlamentosu'nun salonunda bir konferans gerçekleştirdiği ve konferansta İsviçre Sol Partisi ve diğer partilerin bu konuyu parlamentoya taşıyacaklarına dair söz verdikleri de ifade edildi. İsviçre Parlamentosu'nun 11/06/2008'de Enfal Katliamını "soykırım" olarak tanınması için özel bir oturum gerçekleştireceği belirtildi. 1987-88 yıllarında Saddam rejimi tarafından Kürt halkına karşı başlatılan Enfal Operasyonunda 180 bini aşkın Kürt vatandaş şehit olmuştu.

FKB GÜVENLİK AJANSI BAŞKANI MESRUR BARZANİ, KOALİSYON GÜÇLERİNDEN ÜSTDÜZEY BİR HEYETİ KABUL ETTİ

PNA-Federal Kürdistan Bölgesi (FKB) Güvenlik Ajansı Başkanı Mesrur Barzani, Kolalisyon güçlerinin Irak'ın kuzeyindeki 7 eyaletten sorumlu General Hert Link, Koalisyon güçlerinin Musul komutanı ve ABD ordusundan üstüdzey bazı subayları Selahaddin kasabasında kabul etti. Görüşmede, Irak'taki son gelişmeler, Musul'da ABD ordusunun desteğiyle Irak ordusu tarafından başlatılan askeri operasyon, Kürdistan Bölgesi'nin istikrarı ve Kürdistan Bölgesi'nin ortak sınırı olan Irak'ın vilayetlerinde güvenlik ve istikrarın yerleşmesi konusundaki destek ve yardım, güvenlik konusunda ikili ilişkilerin güçlendirilmesi ve terörle mücadele konuları ele alındı. Kürdistan Bölgesi'nin güvenlik açısında elde edilen kazanımlarını ve bölgenin başarılı bir şekilde tehlikelerden korunduğunu ifade eden üstdüzey heyet, FKB Güvenlik Ajansı'nın kendileriyle Irak'taki güvenlik tehditleriyle mücadelede daha çok ilişki ve kordinasyonun olması isteğinde bulundu.

BAŞBAKAN BARZANİ, BUSH İLE BİR ARAYA GELDİ...

PNA-Kürdistan Bölge başbakanı Neçirvan Barzani'nin Washinton'daki temasları sürüyor. Yaklaşık bir haftadır ABD'nin en etkili isimlerle görüşen başbakan Barzani bugün de ABD başkanı George W. Bush ile bir araya geldi.Devlet başkanı Bush, Kürdistan Bölge yönetimine desteğini yineledi... Beyaz Saray'da gerçekleşen görüşmede Bush'un ulusal güvenlik danışmanı Stephen Hadley de hazır bulundu. Irak ve Kürdistan Bölge yönetimindeki son durumunun ele alındığı tarihi görüşmede Kürdistan bölge yönetiminin rolü ve bu doğrultuda ABD ile Kürdistan bölgesi arasındaki ikili ilişkiler masaya yatırıldı. Kürdistan Bölge başbakanı Neçirvan Barzani'yi karşılamaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Bush , ABD yönetiminin Kürdistan Bölgesine yönelik desteğini yineledi. Washinton'a gerçekleştiren tarihi ziyaretten duyduğu memnuniyetini dile getiren başbakan Barzani de ''Burada gerçekleştirdiğimiz bütün görüşmelerde Amerikan yönetiminin Kürdistan Bölgesine büyük bir önem verdiğini hissettim'' şeklinde konuştu. Ayrıca Başbakan Barzani , ABD ile ilişkilerinin son derece iyi bir aşamada geçtiğini dikkat çekti. Diğer yandan konuya ilişkin açıklamada bulunan Kürdistan Bölge yönetimi dışişlerinden sorumlu Felah Mustafa başbakan Barzani ile başkan Bush arasındaki görüşmenin dostane bir havada geçtiğini belirterek '' Görüşme çok iyi ve olumlu geçti.'' Dedi

ANF VE PNA HABERI : GÜNEY KÜRDİSTAN BÖLGE SINIRINDA 'TÜRK KEŞİF UÇAĞI' DÜŞTÜ...

ANF-HEWLER - Duhok'un Zaxo İlçesi'ne bağlı Hefsin ve Hewrê köyleri arasındaki Benistaniyan bölgesinde Türk ordusuna ait bir keşif uçağının düştüğü iddia edildi. Güney Kürdistan’ın Hewlêr kentinde yayın yapan Newa Radyosu'nun haberine göre, Zaxo'nun Hefsin ve Hewrê köyleri arasındaki Benistaniyan bölgesinde dün, Türk ordusuna ait bir keşif uçağı düştü. Uçağın düşüş nedeni belirtilmezken, ölü veya yaralı olup olmadığı hakkında bilgi verilmedi. Uçağın düştüğü bölgede güvenlik önlemlerinin alındığı bildirildi. KÜRDİSTAN BÖLGE SINIRINDA 'TÜRK KEŞİF UÇAĞI' DÜŞTÜ... PNA-Duhok'un Zaxo İlçesi'ne bağlı Hefsin ve Hewrê köyleri arasındaki Benistaniyan bölgesinde Türk ordusuna ait bir keşif uçağının düştü. Konuya ilişkin PNA' ya özel bir demeç veren Kürdistan 1.Ordu Komutanlığından bir kaynak , dün öğle saatlerinden hemen sonra Zaxo'nun Hefşin köyü karşısında bulunan Benistaniyan bölgesinde Türk ordusuna ait bir keşif uçağının düştüğünü belirtti. TSK alel acele uçak enkazını karşı tarafa taşıdı İsminin açıklanmasını istemeyen kaynak, Türk İstihbarat Toplama Uçağının düşüş nedeninin henüz bilinmediğini belirterek Türk ordusunun, uçağın düştüğü bölgeye gelerek alel acele uçak enkazını karşı tarafa taşıdığını dikkat çekti. Kaynak ayrıca Uçağın düştüğü bölgede PKK güçlerinin de bulunmadığını açıkladı.

Le Monde'daki Kürt sorunu ilanına Dışişlerinden sert tepki

Kurdistan-Post-Ajanslar- Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Türkiye’de meşru ve yasal zeminde demokratik faaliyetler yürütmek yerine terörist söylem ve taktikleri tercih eden marjinal bir grup tarafından uluslararası basına verilen ilanlarda ülkemize ilişkin yanlı ve gerçekdışı ifadelere yer verildigi görülmüştür” denildi. Türkiye’de bireysel hak ve özgürlükler geliştiriliyormuş terör örgütüne rağmen..! Türkiye’de bireysel hak ve özgürlüklerin daha da geliştirilmesi amacıyla hükümet tarafından sürdürülen reform sürecinin önündeki en önemli engelin, ülkenin toprak bütünlüğünü, anayasal düzenini ve toplumsal huzurunu şiddete başvurmak suretiyle hedef alan terör örgütü olduğu ifade edilen açıklamada, ilanın imzacıları arasında INTERPOL Kırmızı Bülteniyle aranan terör örgütü mensuplarının bulunduğu kaydedildi. Türkiye’de demokratikleşme ve bireysel hak ve özgürlüklerin gelişimi için çaba gösteren, samimi ve bağımsız hiçbir sivil toplum kuruluşunun temsilcisinin ilanda imzasının yer almamasının ilan sahiplerinin kimliğini ve amaçlarını ortaya koyduğu belirtildi. Açıklamada, “AB ve ABD tarafından da terörist olarak ilan edilmiş olan bir örgütün terör eylemlerinin sona erdirilmesini koşullara bağlayan bu grubun Türkiye’de kaybettiği zemin ve desteği başka ülkelerde aramaya kalkışması sonuçsuz kalacaktır” denildi. Kürt Enstitüsü tarafından, Le Monde gazetesine 'Türkiye'de Kürt sorununa barışçıl çözüm' başlığı altında tam sayfa verilen ilanda DTP'li milletvekilleri, belediye başkanları, gazeteci ve Avrupa'dan da değişik mesleklerden bin kişinin imzası yer almıştı. Kürt sorununun çözümünde arabulucu olması için Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair, eski İspanyol Başbakanı Felipe Gonzales'e çağrı yapılan bildiride, Türkiye'de genel af ilan edilmesi, PKK'nın da çerçevesi çizilecek bir süreç dahilinde silah bırakması istenmişti.

Amerikan-Kürt dostluk grubu kuruldu

CNN TÜRK- Kongre binasında bu vesileyle verilen resepsiyona, Washington'da bulunan Kuzey Irak'taki yerel Kürt yönetiminin üst düzey yetkilisi Neçirvan Barzani ve Amerikalı bazı milletvekilleri katıldı. Resmen kurulduğu açıklanan Amerikan-Kürt dostluk grubunun eşbaşkanlıklarını, Tennessee eyaletinin Demokrat milletvekillerinden Lincoln Davis ve South Carolina eyaletinin Cumhuriyetçi milletvekillerinden Joe Wilson üstlendi. Dostluk grubunun henüz başka milletvekili üyesi bulunmazken, iki kurucu eşbaşkan, diğer Temsilciler Meclisi üyelerini gruba katılmaya çağırdı. Neçirvan Barzani: "tarihi bir gün ve olay" Neçirvan Barzani de, resepsiyondaki kısa konuşmasında dostluk grubunun kurulmasını "tarihi bir gün ve olay" olarak nitelendirdi. Hafta başından bu yana Washington'da bulunan Barzani, resepsiyondan önce ABD Savunma Bakanı Robert Gates ve Başkanın Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley ile görüştü. Neçirvan Barzani'nin, son iki günde önemli senatörlerden Demokrat Joe Biden ve Joe Lieberman ve Cumhuriyetçi Sam Brownback ile Temsilciler Komitesi Dışişleri Komitesi Başkanı Demokrat Howard Berman ile de bir araya geldiği belirtildi.

Berlin'de 5.Kürt Film Festivali başlıyor

ALİ GÜLER -ANF CANNES (22.05.2008)- Bu yıl yapılacak 5’nci Berlin Kürt Film Festivali, 24 Mayıs’ta başlıyor. Toplam 41 filmin gösterileceği festivale Bahman Ghobadi ve Hiner Saleem gibi yönetmenler de katılıyor. Almanya’nın başkenti Berlin bu yılda, Kürt sinemasına ev sahipliği yapacak. 24 Mayıs - 1 Haziran tarihleri arasında gerçekleşecek 5’nci Kürt Film Festivali’nde aralarında Kürt yönetmen Bahman Ghobadi, Hiner Saleem ve Yüksel Yavuz’un da, filmleri bulunduğu toplam 41 film gösterilecek. Festival, 24 Mayıs’ta kentte bulunan Babylon sinema salonunda Hisham Zaman’ın “Vinterland“ filmiyle açılacak. Açılışta ayrıca Kürt sanatçı Tara Caf’ta bir müzik dinletisi sunuacak. FESTİVAL 4 ANA BAŞLIK ALTINDA YAPILIYOR Her yıl kendi bünyesinde farklı başlık ve bölümlerle yapılan festival bu yılda birçok konuda filmler gösterilecek. Festivalin bir haftalık programı, “Kadın yönetmenlerin çektikleri fimler“ Sınırda çekilen filmler (çocuklar üzerine çekilen filmler), “Güney Kürdistan’da çekilen filmler“ ve “Avrupa Birliği’ne doğru Türkiye’de Kürtler üzerine çekilen filmler’’ bu 4 ana bölümden oluşuyor. Bu bölümlerde toplam 41 film gösterilecek. Festivalin Komitesi Başkanı, 2002 yılında Zülfiye Akkulak Berlin’de Kürt Film Festivali için “Kendi çapında ilk ve büyük büyük Kürt film festivalidir’’ diyor. Festivalin diğer bir amacı da yeni yeni gelişmekte olan Kürt sinemasının önünü açmak olduğunu belirten Akkulak,“Kürt yönetmenler festival sayesinde 2002 yılından beri bir biriyle tanışma olanağını buldular. Birçoç genç Kürt yönetmenler festival sayesinde kendi filmlerini uluslararası kamuoyuna sunma olanaklarını buldular’’ diyerek, festivalin önemine dikkat çekiyor. Festival kapsamında sürgünde yaşayan Kürt yönetmenlerin çektiği toplam 200 film arasında 41 filmin seçildiğini söyleyen Zülfiye Akkulak, “Berlinliler, bir hafta boyunca 41 Kısa,-uzun metrajlı ve belgesel olmak üzere 41 film izleme olanağını bulacaklar. Herkesi festival boyunca bu sinema şölenine katılmaya çağırıyoruz’’ dedi. Öteyandan bir hafta boyunca Kürt sinemasına ilişkin birçok panel ve seminerin de düzenleneceği festivalin kanaşı da, Komca Çarnewa yapacak. Festivalin detaylı programına http://www.kurd-filmfestival.com adresinde ulaşabilirsiniz.

Güney Kurdistan İran’ı BM’ye şikayet etti

ERBİL (22.05.2008) - İran’ın Güney Kürdistan köylerini bombalamasına karşı Güney Kürdistan yönetimi Birleşmiş Milletleri harekete geçmeye çağırdı. Federe Kürdistan Hükümetinin BM koordinatörü Dindar Zebari yaptığı açıklamada bölgesel yönetimin Erbil’deki Birleşmiş Milletler temsilciliğine İran’ın bombardımanını durdurmasının sağlanması için resmi bir memorandum verildiğini söyledi. Zebari son bombardımanlarda 12 köyün hedeflendiğini ve 140 ailenin evlerini terk etmek zorunda kaldığını söyledi. Konuyla ilgili olarak henüz BM yetkililerinden bir açıklama gelmedi. ANF NEWS AGENCY

Kürd sorununa barışçıl çözüm çağrısı Le Monde'da tam sayfa…

Rizgarî Online Paris Kürd Enstitüsü, Le Monde gazetesine ve International Herald Tribune gazetesine "Türkiye'de Kürt sorununa barışçıl çözüm" başlığı altında tam sayfa bir ilan verdi. DTP'li milletvekilleri, belediye başkanları, gazeteci, siyasetçi ve Avrupa'dan da değişik mesleklerden bin kişinin imzası bulunan bildiride, Amerika ve Avrupa'dan Türkiye'ye bu konuda baskı yapılması ve Kürd sorununun çözümünde arabulucu olması için Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair, eski İspanyol Başbakanı Felipe Gonzales'e çağrı yapıldı. İmza metninde şunlar kaydediliyor: KÜRT SORUNUNA BARIŞÇIL ÇÖZÜM ÇAĞRISI “Biz aşağıda imzaları bulunan insanlar itiraf ediyoruz ki, bizler Kürdüz ve bu kimliğimizle anılmak, atalarımızın toprakları üzerinde onurumuz ve kimliğimizle birer Kürt olarak yaşamak, dilimizi, kültürümüzü serbestçe ifade etmek istiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan beri nüfusunun yaklaşık dörtte birini oluşturan Kürt halkının, kimliği yok sayılmış, dili yasaklanarak kullanılması suç sayılmış, kültürü inkâr edilmiş ve daha pek çok temel insani haklarından yoksun bırakılmıştır. Bugün demokratik bir Avrupa Birliği camiasına katılmaya aday olan Türkiye'de ulusal düzeyde Türkçe yayın yapan yüzden fazla televizyon kanalı ve yüzlerce radyo faaliyette bulunmaktadır. Yüzotuz civarında üniversite ve yüksek okul düzeyinde öğretim kurumu vardır. Ancak, Kürtçe yayın yapan ne bir tek legal televizyon kanalı, ne bir radyo kanalı olmadığı gibi, ne ilk ve orta, ne de bir yüksek öğretim kurumu bulunmaktadır. Bu tür kurumları talep etmek suç sayılmakta, halkın seçtiği belediye başkanları ve milletvekilleri bile bu nedenlerle yargılanmaktadır. Türkiye'de hala Kürt gerçeği kabul edilmediği gibi bir terörizm sorununa indirgenmeye çalışılmakta, sorunun çözümü için sınır ötesi askeri operasyonlarla çare aranmakta; bu da, Kürt-Türk ilişkilerini daha da gerginleştirerek bölgesel dengeleri ve Irak Kürdistanı Yönetiminin istikrarını ciddi bir şekilde tehdit etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti devlet yöneticileri bu insafsız uygulamalara rağmen kimi zaman da Türk-Kürt kardeşliğinden bahsetmektedirler. Ne var ki, uygarlığa beşiklik yapmış bu toprakların en eski halklarından biri olan biz Kürtlerin kardeşlik anlayışı bu değildir. Bizler, komşularımız ve kardeşlerimizle aynı haklara sahip olmak istiyoruz. Savaş ve şiddet hiçbir toplumun kaderi olamayacağı gibi bizim de kaderimiz değildir, olmamalıdır. Böyle bir kaderi de reddediyoruz. Bugün bazı yetersizliklerine rağmen Irak Kürdistanı Yönetimi, dini ve kültürel azınlıklara haklarını tanımakla Orta-Doğu'da bile çeşitli kültür miraslarının bir arada barış içinde kardeşçe ve eşitlik içinde yaşayabileceklerini kanıtlamaktadır. Hiçbir biçimde askeri bir çözümü olmayan Kürt sorununa, aşağıda belirtilen ve halkımızın ortak asgari talepleri temelinde barışçıl bir çözüm getirilmeli; iki asırdan beri süregelen baskı-isyan-baskı süreci artık sona erdirilmeli ve silahlar susturulmalıdır. Hazırlanmakta olan yeni Anayasa, Türkiye’de vatandaşlık tanımını bir soy esasına bağlı olarak tanımlamamalı ve Kürt halkının inkârına son vererek varlığını kabul etmelidir. Kürt vatandaşlara kendi dillerinde her düzeyde resmi eğitim-öğretim imkânı sağlanmalı ve kamusal alanda kendi dillerini kullanma, medya kurma ve işletme, dernek, kurum ve parti kurma, kültürlerini geliştirme ve siyasal istemlerini özgürce ifade ve savunma haklarını güvence altına almalıdır. Bu temelde barış ve güven ortamının yaratılması, şiddet ve silahlı çatışma sayfasının tamamen kapatılması için, istisnasız genel bir siyasi af çıkartılmalıdır ve PKK belirlenecek bir prosedüre göre silah bırakmalıdır. Keza bu bağlamda köy koruculuğu da tasfiye edilmelidir. Bu talepler mevcut sınırları sorgulamayan ve tüm demokratik ülkelerin vatandaşlarına tanıdıkları asgari temel insan haklardır. Bunları istemek değil, aksine tanımamak suç sayılmalıdır. Problemin çözümü yönünde uzun bir süredir etkin ve samimi bir çaba içersinde bulunan, Türkiyeli pek çok aydın, akademisyen, yazar ve çeşitli meslekten insanların ve inisiyatiflerin çalışmaları yeterince sonuç alıcı olmasa da, şüphesiz ki takdir ve şükranla karşıladığımız girişimlerdir. Bu çabaların yanı sıra, 20. Yüzyıl boyunca büyük haksızlıklara uğrayan Kürt halkının yaşadığı insanlık dramının tarihi sorumluluğunu taşıyan Avrupa ülkelerinden ve ABD'den inkâr ve şiddet politikalarını desteklememelerini ve bu barışçıl çözüm sürecinin zemininin hazırlanmasına katkıda bulunmak için İrlanda, Bask, Katalan ve Kosova sorunlarının çözümünde deneyim kazanmış Sayın Tony Blair, Marti Ahtisaari, Felipe González ve Bernard Kouchner gibi deneyli devlet adamlarının Kürt sorunun çözümünde arabulucu olarak görevlendirmelerini istiyoruz. Avrupa Birliği'nin Filistin'e her yıl yüz milyonlarca dolar maddi yardım vermesinden elbette ki Kürtler de memnun olmaktadırlar. Ne var ki, aynı Avrupa Birliği, aday ülke statüsündeki Türkiye'den, ekonomik olarak ihmal edilip geri kalmasına yol açılmış Kürt bölgelerinin onarımı ve özellikle 1990'lı yıllarda devlet tarafından güvenlik gerekçesiyle zorla boşaltılan yaklaşık 3400 Kürt köyü ve yerleşim biriminin yeniden inşasına olanak sağlanmasına; yerlerinden edilen üç milyon civarındaki Kürt göçmenin yurtlarına ve yuvalarına dönüşünü sağlamak için kapsamlı bir kalkınma planı hazırlamasını yardımcı olmalı; keza isimleri değiştirilerek keyfi bir biçimde yeniden adlandırılan Kürt yerleşim birimlerinin isimlerinin orijinal şekline iadesini de vicdani bir görev edinmelidir. Bizce Kürt sorunu artık sadece bir Türkiye sorunu değil, bir Orta-Doğu, bir Avrupa, bir insanlık sorunudur. Bu nedenle Türkiye kamu vicdanına, dünya kamuoyuna çağrıda bulunuyor, acilen demokratik bir barışçıl çözüm için desteklerini istiyoruz.” Metni Imzalayan 1000 kişi Ayla AKAT ATA, Fırat ANLI, Emine AYNA, co-President of DTP, Sevahir BAYINDIR, İbrahim BİNİCİ, Pervin BULDAN, Selahattin DEMİRTAŞ, Hamit GEYLANI, Şerafettin HALİS, Hasip KAPLAN, M. Nezir KARABAŞ, Gülten KIŞANAK, Fatma, KURTULAN, Osman ÖZÇELİK, Sırrı SAKIK, Aysel TUGLUK, Ahmet TÜRK, former President of DTP, Özdal ÜÇER, Nuri YAMAN, Bengi YILDIZ. FORMER MEMBERS OF PARLIAMENT 0 Mahmut ALINAK, Zübeyir AYDAR, M. İshak AZİZOĞLU, Kemal BİRLİK, Hatip DİCLE, Ekin DİKMEN, Adnan EKMEN, former Minister, Şerafettin ELÇİ, former Minister, President of KADEK, Abdulbaki ERDOĞMUŞ, Remzi KARTAL, Salman KAYA, Mahmut KILINÇ, Hüsnü OKÇUOĞLU, Macit PİRUZBEYOĞLU, Selim SADAK, Mehmet Emin SEVER, Segbetullah SEYDAOĞLU, Nizamettin TOĞUÇ, Sebahat TUNCEL, İbrahim Halil TUTU, Hüseyin YILDIZ, Nurettin YILMAZ, Ali YİĞİT, Sedat YURTTAŞ. MAYORS 0 A.Kerim ADAN, Yalım; A.Kadir AĞAOĞLU, Şenyurt; Abdullah AKENGİN, Dicle; Süleyman AKIN, Dargeçit; Seyfettin ALKAN, Balpınar; Hurşit ALTEKİN, Esendere; Fırat ANLI, Yenişehir Burhan ARAS, Adana; M.Nasır ARAS, Bulanık; Nüsret ARAS, Hoşhaber; Burhan ARAS, Yakapınar; İsmail ARSLAN, Ceylanpınar; Nuran ATLI, Mazıdağ Zeyni AYDENİZ, Akarsu; Şükran AYDIN, Bismil; Osman BAYDEMIR, Diyarbakir; Şehmus BEYHAN, Lice; Nadir BİNGÖL, Ergani; Aydın BUDAK, Cizre; Emrullah CİN, Viranşehir; Zeki ÇAVAŞ, Kılavuz; Demir ÇELİK, Varto; Resul DENİZ, Elmakaya; Faik DURSUN, Beytüşşebap; Ayhan ERKMEN, Dağpınar; Songül EROL ABDİL, Tunceli; Ahmet ERTAK, Şırnak; Kerem GÜNDOĞDU, Özgürür; Leyla GÜVEN, Adana; Ahmet İNCİ, Kılavuz; Hüseyin KALKAN, Batman; Zülküf KARATEKİN, Kayapınar; Mehmet KAYA, Kocaköy; Fikret KAYA, Silvan; Mehmet KOYUNCU, Kurtalan; Mukaddes KUBİLAY, Doğubayazit; Burhan KURHAN, Beşiri; Kazım KURT, Hakkari; Hüseyin ÖĞRETMEN, Yukarıgöklü; Zeyniye ÖNER, Sürgücü; Orhan ÖZER, Rüstemgedik; Yurdusev ÖZSÖKMENLER, Bağlar, Cihan SİNCAR, Kızıltepe; Etem ŞAHİN, Suruç; Gülcihan ŞİMŞEK, Bostaniçi; Molla ŞİMŞEK, Gölyazı; Mehmet TARHAN, Nusaybin; Kutbettin TAŞKIRAN, Bayrambaşı; Hurşit TEKİN, Şemdinli; Esat ÜNER, Gercüş; Ali YILDIZ, Gülkonu; M. Salih YILDIZ, Yüksekova; Muzzefer YÖNDEMLİ, Ovaeymir. FORMER MAYORS 0 Abdullah AKIN, Şahabettin ASLANER, M. Remzi AZİZOĞLU, Mehmet Can TEKİN, Murat CEYLAN, Şükrü ÇALLI, Feridun ÇELİK, Abdullah DEMİRBAŞ, Zülküf EMİRHANOĞLU, Fadıl ERDEDE, Kazım ERGEN, Nezir GÜLCAN, Abdullah KAYA, Osman KESER, Fadil KILIÇ, Cabbar LEYGARA, Reşat ÖKTEN, Selim ÖZALP, Şahabettin ÖZASLANER, Ferman ÖZER, Mesut ÖZTÜRK, Cezair SERİN, Metin TEKÇE, Hüsnü TUR, Şefik TÜRK, Hüseyin ÜMİT, Sabri VESEK, M. Salih YALÇINKAYA, Feridun YAZAR, former President of HEP. POLITICAL PUBLIC FIGURES : [Hak-Par (The Right and Liberties Party)] Velit ABA, Resul ALINAK, Faysal BALABAN, Mehmet BAYDAR, Sertaç BUCAK, President, Reşit DELİ, Vice- President, Fehmi DEMİR, Mustafa KALKAN, Feltah KARAGÖZ, Halis NEZAN, Azad SAGNİÇ, Hüseyin TAYSUN, Reşat TUNÇ, Şeref YALÇİN. [KADEP (Participatory Democracy Party]: İhsan AKSOY, vice-President, Mehmet Muhsin ASLAN, Yüksel AVŞAR, vice- President,, Abdullah AYDIN, LütfiBAKSI, vice-président, Sait BUDAK, A.Gafur ÇEMBERLİTAŞ, Cuvanroj CEYHAN, Hüseyin, DURU, Mehmet İhsan ELÇİ, Rüya ELÇİ, Salih GÜLERİM, Abdulhakim GÜNAYDIN, Mizamettin MASKAN, vice-President, Gazi SABANCI, Ramazan SÖNMEZ, Mahmut SUBAŞI, vice-President, Emrullah SÜSLÜ, Ali GÜNEŞ, vice-President, Şehmuz YALÇIN. [DEHAP (The Democratic People's Party)]: Tuncer BAKIRHAN, former President, Ali ÜRKÜT, former vice-President. LOCAL OR PROVINCIAL COUNCILORS : Hamza ABAY, Mehmet ABBASOĞLU, Abdullah ALA, Ahmet ALAGÖZ, Erol ALDEMİR, Bayram ALTUN, İsmail ANCI, Maruf ARAS, Raşit ARSLAN, Süleyman ASLAN, Mehmet Muhsin ASLAN, Necdet ATALAY, Medeni AYGÜL, Mahmut BADILLI, Sedat BİNİCİ, Mehmet BOZDAĞ, Yılmaz BOZKURT, Hasan BOZKURT, Fevzi CANER, Cevdet ÇAĞLAR, Songül ÇAYNAK, M. Şerif ÇELEBİ, M. İhsan ÇEVİK, İbrahim ÇOKO, Kurbani DEMİR, Fehmi DEMİR, M. Can DEMİR, Nurettin DEMİRTAŞ, Hatip DİCLE, Rufet DİLER, Abdurrahman DOĞAR, Mehmet DOYMAZ, Kerem DURUK, Kudret EÇER, Hidayet ELİNÇ, Gürgün ELTER, Alaaddin EPÖZDEMİR, Mehmet ERDOĞAN, Adnan ERKMEN, M. Faik ERTEM, Cemil FAZLA, Ömer GÖKALP, Nurettin GÜLER, Selahattin GÜVENÇ, Selma IRMAK, Hüseyin IŞIK, Mustafa KALKAN, Eyüp KARAGEÇİ, Mehmet Zeki KARATAŞ, Muhittin KAYA, Selahattin KAYA, Pelgüzar KAYGUSUZ, Reşat KAYMAZ, Mehmet KAYSI, Yavuz KITAY, Nazım KÖK, Ferhat KUTLUK, Veli MÜKYEN, Zeyrettin OKAY, Erdal ORHAN, Hilmi ÖNCÜ, Salih ÖZDEMİR, Orhan ÖZEL, Halil PAYDAŞ, Murat POLAT, Hecer SARIHAN, Mustafa SARIKAYA, Sinan SÜRMELI, Fahrettin ŞARLATAN, Ali ŞİMŞEK, Mehmet TANHAN, Mehdi TANRIKULU, Ali TANRIVERDİ, Abdurahman TAŞÇI, M. Şirin TEKİK, Mehmet TEKİN, İsmail TİLHE, Hamit TOKAY, Sıdık TOPTAŞ, Mehmet TURGAY, Fevzi VARLI, Baki YALCINKAYA, Şehmus YALVAÇ, Ferhenk YAZGAN, İbrahim YILMAZ, Ubeydullah YİĞİT, Kamuran YÜKSEK, Ziya YÜRÜK, Enver YÜZEN, Hüsamettin ZENDERLİOĞLU. ARTISTS, WRITERS, PUBLISHERS AND JOURNALISTS : Nesmi ADAY, Nilüfer AKBAL, Selim AKGÜL, Metin AKTAŞ, M.Sait ALPARSLAN, Ahmet ARAS, Arjen ARİ, Kemal AVCI, İrfan BABAOĞLU, Mustafa BALBAL, Bayram BALCİ, Faruk BALIKÇI, S.Berkel BARAN, Mahmut BARIK, Tahar BATEİ, Şefik BEYAZ, Ali BEYKÖYLÜ, Mustafa BORAK, Bayram BOZYEL, Kemal BÜLBÜL, Veli BÜYÜKŞAHİN, Abdullah CAM, Ihsan CÖLEMERGİ, Remzi ÇAKIN, Veysel ÇAMLIBEL, Yavuz ÇAMLIBEL, Mehmet ÇETİN, Hacı ÇETİNKAYA, İhsan ÇÖLEMERKLİ, Yasemin ÇUBUK, Mehmet DEMİR, Ömer DILSOZ, Şehmus DİKEN, Receb DİLDAR, Doğan DURGUN, Cihan EKİNCİ, Şakir EPÖZDEMİR, Beni Saadet ERDEM, A.Hilmi ERKEK, Yaşar EROĞLU, Serhat ERTUNA, Gülçiçek GÜNCEL TEKİN, Hüseyin GÜNDÜZ, Çetin GÜNEŞ, Ayhan GÜNGÖR, Hayal HANOĞLU, Eyüp HANOĞLU, Remzi İNANÇ, A-Hicri İZGÖREN, Miran JANBAR, Sidar JİR, Köroğlu KARAASLAN, Mehmet Emin KARAKULAK, Vahap KAYA, Gülten KAYA, Abdullah KESKIN, Salih KEVIRBIRİ, Kenan KIRKAYA, Zülküf KIŞANAK, Ali KÖROĞLU, Lal LALEŞ, Orhan MİROĞLU, Mem MİRXAN, Doğan MUNZUROĞLU, M. Salih MÜHÜRDAROGLU, Kaya MÜŞTAKHAN, Kawa NEMİR, Yilmaz ODABAŞI, Ahmet ÖNAL, Alişan ÖNLÜ, Hasan ÖZGÜNEŞ, Felat ÖZSOY, Fadıl ÖZTÜRK, Abdin PARITLI, Kemal PEKÖZ, Celal PEKÖZ, Edip POLAT, ROJÎN, Mesut SAGANDA, Suzan SAMANCI, Naci SAPAN, Emin SARI, Arif SEVİNÇ, Hüseyin SİYABENT, Fevzi ŞİMDİ, Mahmut ŞİMŞEK, Tayip TEMEL, M.Salih TURAN, Şehmus ULEK, Ramazan ÜLEK, Fatma VARGÜN, Abdullah VARLI, Rizo XERZİ, Mustafa YELKENLİ, Güven YILMAZ, Adnan YÜCE, Behlul ZELAL, Sıtkı ZİLAN, Adil ZOZANİ. REPRESENTATIVES OF TRADE UNIONS AND NGOS Saim ABAY, Veysi ACAGÜL, Müslüm ACAR, Eyyüp ACU, Fadıl ADAR, Ahmet ADAY, Dilek ADSAN, Davut AĞAR, Murat AKBALIK, Burhan AKBAY, İsmail AKBULUT, M. Ali AKÇİÇEK, Şevket AKDEMİR, Ali AKDURAN, Elif AKGÜL ATEŞ, Mahmut AKIL, Ali AKINCI, Nihat AKSOY, M.Mazhar AKTAŞ, A.Şükran AKTAŞ, Fahrettin AKYIL, Mehmet AKYOL, Haydar AKYOL, Mehmet ALANÇ, Abdullah ALINAK, Hasan Hayri ALKAN, Kenan ALP, Mehmet ALP, İzettin ALPERGİN, Habibe ALTAN, Kenan ALTAN, Veysi ALTAY, Muhsin ALTINTOP, Ahmet ALTUÇ, Necib ALTUNLI, Sadettin AMAK, Ahmet ARAM, Hasan ARIKAN, Mustafa ARISÜT, Fahrettin ASLAN, Hüseyin ASLAN, Emin ASLAN, Şükrü ASLAN, Mustafa ASLAN, Şükrü ASLAN, M.Nur AŞAN, Ramazan ATEŞ, Güven ATEŞ, Adem AVCIKIRAN, Bahattin AYAZ, Abdurahman AYAZ, Şükrü AYAZ, Vetat AYDIN, Gülten AYDIN, Tekin AYDIN, Osman AYDIN, Nursel AYDOĞAN, Celal AYGEN, Orhan AYHAN, Hüseyin AYYILDIZ, M.Erkan AZİZOĞLU, Niyazi BABAN, Mahmut BADILLI, Şemsettin BAKIR, İhsan BAKIRHAN, A.Vahap BAKIŞ, A.Selam BAKŞİ, Emin BALDAŞ, Süleyman BALKAN, Ali BARİZ, Adil BARTAN, İbrahim BARUT, Halil BASAN, Seyithan BASUT, Osman BAŞKAN, Vahap BAYAR, Murat BAYDOĞDU, M.Nuri BAYRAM, Bekir BEKİROĞLU, Hasan BEYDİLLİ, Yusuf BİLEN, Abdulkerim BİNGÖL, Emrullah BİNGÜL, İbrahim Halil BİNİCİ, Musa BOR, Lezgin BOZAN, Cahit BOZBAY, M.Baha BOZKURT, M. Cüneyt BOZKURT, Mehmet BOZKURT, M-Selim BOZYİĞİT, Mehmet CANDEMİR, Ahmet CANDEMİR, İmam CANPOLAT, Zülküf CANTÜRK, Veysi CAYHAN, Erdal CEVİZ, Mahmut CEYHAN, Ayhan ÇABUK, Kerem ÇAĞIL, Cevdet ÇAKA, Salih ÇAKIR, İrfan ÇALIŞ, Nurettin ÇALİŞ, A.Rahman ÇELİK, Ahmet ÇELİK, Niyazi ÇETINOK, Nebile Irmak ÇETİN, Kasım ÇETİNKAYA, M.Metin ÇILGIN, Mehmet ÇINAR, Hasan ÇİÇEK, Mehmet ÇİÇEK, Deniz ÇİFTÇİ, Şaban ÇİFTÇİ, Zahit ÇİFTKURAN, Selahattin ÇOBAN, Kenan ÇOBAN, Fesih DADAŞ, Hüseyin DAĞ, A.Kadir DANIŞ, Abdulhakim DAŞ, Abdurahman DAŞDEMİR, Salih DAŞDEMİR, M. Ali DAŞDEMİR, A. Alim DAŞDEMİR, Zabit DEMİR, Kutbettin DEMİR, Mehmet DEMİR, Sadık DEMİR, Abdulrahman DEMİR, M. Hanifi DEMİR, Çayan DEMİREL, Servet DENİZ, Faik DİYAR, Vedat DOGANAY, Eşref DOĞANER, Ali DOĞANOĞLU, Recep DOĞANUR, M.Cemal DOĞRUL, Ceyhan DÖLEK, Hüsamettin DUYAR, Mustafa Vasfi DÜŞENEKLİ, Ali Can EBEDİNOĞLU, Şimşirdin EKİNCİ, Vezir EKİNCİ, Serdar EKİNGEN, İdris EKMEN, Güler ELVEREN, Hasan ENSARİOGLU, Ferit EPÖZDEMİR, Ali ERDEM, Refiya EREZ, Farahdiba ERGÜL, Yaşar ERGÜL, Erdinç ERGÜN, Ersin ERİNCİK, A.Hilmi ERKEK, Mahmut ERKENEK, Seher EROL, Azat FAZLA , Zemzem FEDAİ BALİ, S.Sırrı FEROĞLU, Seydi FIRAT, Ferbaba FIRAT, Bedri FİRAT, Doğan GENÇ, Ahmet GÖKSU, Hakim GÖNÜL, İhsan GÜLER, Sedat GÜLER, Gıyasettin GÜLTEPE, Ali Naki GÜNDOĞDU, M.Aydin GÜNDÜĞMÜŞ, Hamza GÜNDÜZ, Fevzi GÜNDÜZ, Akın GÜNGÖR, Nevin GÜNGÖR REŞON, İbrahim GÜRBÜZ, Kazım GÜRBÜZ, Rıza GÜRBÜZ, İlhan GÜVENIR, Erdal GÜZEL, Yasin HASKANLI, Tahir HAZAR, M. Reşit IRGAT, A.Ekber IŞIK, Baki IŞIKTAŞ, Rıfat İLHAN, Şehmus İMİŞÇİ, Sevgi İNCE, Ali İNCESU, Kadir İZOL, İhsan KAÇAR, Hacı KAÇAR, Şükrü KAÇMAZ, Mustafa KALKAN, Şükrü KARABOĞA, Bayram KARACA, İsmet KARADAĞ, Sıdık KARAGÖZ, M.Ali KARAGÜZEL, Bahri Zülküf KARAKOÇ, Ramazan KARASİN, Ehup KART, Veli KASIMOĞLU, Recep KAVUŞ, Bülent KAYA, Mehmet KAYA, Tuna KAYALAR, Sabahattin KEPENEK, Veysel KESER, Umit KESER, Yakup KESKİN, Hakkı KILIÇ, Mehmet KILIÇ, Ahmet KILIÇ, M. Şefik KIZILCA, Nurettin KIZILKAV, Filiz KIZILKAYA, Mehmet KIZILTEPE, Gülay KOCA, M.Nazif KOÇ, Nusret KOÇ, Arif KOPARAN, Mehmet KORLAELÇİ, Osman KÖSE, M. Nuri KURKMAZ, Zozan KURT, Hamit KURT, Emin KURTYE, Adıl KUTAY, İbrahim KUTLUAY, Lezgin KUTUM, Erdal KUZU, Mahir MALGAZ, A.Cemil MATARACI, Abdullah MELİK, Ekrem MİRAÇ, Yüksel MUTLU, Hakan MUTLU, İbrahim MUTLU, Eşret ODABAŞI, İsmail ODABAŞI, Suten OĞRAŞ, A.Melik OKAY, Ali İhsan OKÇU, Allattin ONART, Halit ORAL, İlhan ÖNCÜ, Ali ÖNCÜ, Yavuz ÖNEN, President of The Human Rights Foundation of Turkey, Veysi ÖNER, Kazım ÖZ, Aziz ÖZALP, Hikmet ÖZAYDINLI, Şefik ÖZBAY, Emine ÖZBEK, Hikmet ÖZCAN, M.Zeki ÖZCAN, Mulazım ÖZCAN, Kamil ÖZDEMİR, Kenan ÖZDEMİR, Lokman ÖZDEMİR, Mehmet ÖZDEMİR, Dursun ÖZDOĞAN, M.Saıt ÖZEK, Mehmet Şah ÖZERDEM, Halil ÖZGEN, Kemal ÖZGÜL, Ali ÖZLER, Menduh ÖZTÜRK, Ali İhsan PARLAK, Cihat PARLAK, Mehdi PERİNÇEK, Vezir PERİŞAN, Riza POLAT, Derviş POLAT, Seyfettin POLAT, İlyas POYRAZ, Yusuf PULAT, İbrahim ROJHİLAT, Mesut RÜZGAR, Kazım SAĞIN, Ahmet SALIAN, Sevim SALİHOĞLU, H.Hüseyin SAMAN, İbrahim SARI, M.Can SARI, İbrahim SEÇKİN, Faruk SERKAN, Hasan SERTKAYA, Muharrem SEVEN, Burhan SEYHANOĞULLARI, Yaşar SEYMAN, Şevket Şevder SEZEN, Şükran SİNCAR, Gürbüz SOLMAZ, Yusuf SÖĞÜT, Nurettin SÖNMEZ, Emin SÜZEN, Suna ŞAHİN, Sait ŞANLI, Ayhan ŞANLI, Cemal ŞEN, Şihat ŞENGAL, Vedat ŞENGÜL, Serdal ŞİMDİ, Emir Ali ŞİMŞEK, Ferhat ŞİMŞEK, Sami TAN, Rıza TAN, M. Nuri TANRIKULU, Cuma TANRIKULU, M.Fatih TANRIKULU, Tahirhan TAŞ, Nedim TAŞ, Muzaffer TAŞCAN, Mehmet TAŞKIRAN, Kemal TAŞTAN, Muharrem TEKİN, Muammer TEKİN, Emin TEKİN, Hüseyin TİMUR, Mahmut TİMURTAŞ, Nusret TOKDEMİR, Deniz TOPKAN, Fazıl TÖRE , K. Ali TUFAN, Asım TUNCAY, Sedat TUNCER, İsa TUNÇ, Ugur TURAN, Nevzat TURGUT, Ahmet TURGUT, Hüseyin TURHAN, Reşit TUŞAR, M. Ali TÜY, Nedim TÜZÜN, Nevaf UÇAR, Necip ULUDİL, A.Hikmet USLU, Çetin UYAR, İbrahim ÜLKER, Mehmet VURAL, Müyeser VURUNBİGİ, Halis YAKUT, Orhan YALÇIN, Sedat YALÇIN, Reyhan YALÇINDAĞ, Hülya YAMAN, Serdar YAMAN, Reşit YAŞAR, Edip YAŞAR, Atilla YAZAR, Nadir YEKTAŞ, Hülya YENER, Haci YERSIN, Habib YEŞİLTEPE, Suat YETİŞKİN, Talıb YILDIRIM, Mustafa YILDIZ, Ümit YILDIZ, Hamit YILDIZ, Halit YILDIZTEKİN, Sebahettin YILMAZ, Mustafa YILMAZ, Ali YILMAZ, Seferi YILMAZ, Azize YİĞİT, Murat YİKİT, Özkan YORGUN, A. Rıza YURTSEVER, Cemalettin YÜKSEL, Yücel ZÜLFÜKAR, Mazhar ZÜMRÜT, Hatice ZÜMRÜT. LAWYERS [BAR CHARMEN] : Nevzat ANUK, Hakkari, Hüsnü AYHAN, Van (former), Sabri ÇEPİK (former), Nuşirevan ELÇİ, Şirnak, Feridun GÖKKAN (former), Fethi GÜMÜŞ, Diyarbakir (former), Özgür Ulaş KAPLAN, Tunceli, Necip KORKMAZ, Hakkari, Sadun ÖZTÜRK, Sedat ÖZVİN, Batman, Sezgin TANRIKULU, Diyarbakir, Necati YAKIŞIRER, Kars(former), Mazhar YÜREK, Bitlis. LAWYERS : Mehmet Emin ADIYAMAN, A.Kemal AHLASOĞLU, Muhammed AKAR, Süleyman AKKAYA, M. Emin AKTAR, Fikret AKTAŞ, Mustafa ALADAĞ, Hasan ALDANMAZ, Mehmet ALİŞ, Semra ANDA, Ruşen ARSLAN, Türkan ASLAN, Mehmet Ali ASLAN, Hüsnü AYHAN, Mustafa AYZİT, Ferhat BAYINDIR, Mehmet BAYRAKTAR, Nezahat Paşa BAYRAKTAR, Gülhan BAYRAM, Mesut BEŞTAŞ, Cimşit BİLEK, Sevgi BİNBİR, Ali BOZAN, Ercan BOZKURT, Bedia BURAN, Hikmet BURÇAK, Baki ÇELEBİ, Nizamettin ÇELİK, Murat ÇİÇEK, Sedat ÇİNAR, Ahmet DAĞ, Hasan DAĞTEKİN, Meral DANIŞ-BEŞTAŞ, Sami DEMİR, Servet DEMİR, M. Ali DİNLER, Baran DOĞAN, İrfan DÜNDAR, Mehmet EKİCİ, Tahir ELÇİ, Yusuf ELİTOK, Muharrem ERBEY, Piltan ERDOĞAN, Vatan ERLER, Özgür EROL, Abdulrezzak ERTAŞ, Yusuf ERYOL, Veysi ESKİ, M.Şerif FELEKOĞLU, Kazım GENÇ, Naim GEYLANİ, Yekbun GEYLANİ ASLAN, Feridun GÖKKAN, İbrahim GÜÇLÜ, Abdulkadir GÜLEÇ, Ömer GÜNEŞ, Mustafa GÜNEŞ, Beyhan GÜNYELİ, Celal HARAS, Veysi HIZAL, Mizgin IRGAT, İsmail Hakkı IŞIK, İbrahim İNCE, Fatma Dilek İNCESU, Hacı KABAK, Filiz KALAYCI, Levent KANAT, Şenay KARABABA, Yusuf KARATAŞ, Bekır KAYA, Giyasettin KAYA, Mahir KAYA, Selahattin KAYA, Metin KILAVUZ, Mahmut KIZILAY, Sabahattin KORKMAZ, Mustafa KÖROĞLU, Bedri KURAN, Mehmet MIZRAK, Güven ÖZATA, Kahraman ÖZÇAĞİN, Halil İbrahim ÖZDEMİR, Saim ÖZDEMİR, Alpay ÖZER, Serdar ÖZER, Mustafa ÖZER, Vedat ÖZKAN, M. Nuri ÖZMEN, Sadun ÖZTÜRK, Hasan Hüseyin REYHAN, Mustafa ROLLAS, Halit SALMAN, Aydın SATICI, Sait SEVER, İbrahim SİNEMİLLİOĞLU, Zülküf ŞAHİN, Cemşid TABAK, Nurettin TANIŞ, Mahmut TANZİ, Feridun TAŞ, Mahmut TAŞCI, M.Hakan TAY, Sedat TÖRE, Bahattin TURŞAK, Şehmus ÜLEK, Yusuf VARGÜN, Baran VURAL, Güneş YAĞCI, Ender YAĞMUR, Nurettin YASAK, Ali YAŞAR, Sami YAVUZ, Hasan YENİCE, Ahmet YEŞİL, Faik YILDIRIM, Canip YILDIRIM, Resul YUCA, Mümtaz YURTSEVER, Veysi ZEYDANLIOĞLU. DOCTORS (MEDICAL) : Nusret ATEŞ, Mehmet Zeki BUDAK, Orhan BUDAK, Muammer DEĞER, Mehmet DILARA, İlhan DİKEN, Ömer EKŞİ, Adnan GÜLLÜOĞLU, Mahmut İLHAN, Necdet İPEKYÜZ, Mustafa KAÇAR, Naci KUTLAY, Mehmet OKÇUOĞLU, Hamit ÖZÇELİK, M. Kemal PARLAK, Burhan SEYHANOĞULLARI, Sabri SOYSAL, Ayten TUTAM, Selim ÜLGER, Malur YEŞILDAL, Rıfat YÜKSEKKAYA. ACADEMICS & TEACHERS : İrfan AÇIKGÖZ, Ahmet ADİGÜZEL, Mehmet AKAR, Murat AKBALİK, Ali AKDURAN, Halil AKSOY, Yalçın ALÇİÇEK, Tarik ALTUN, Doğan ANGAY, Hüseyin ANIL, M. Selim ARATEMUR, İsmail ATA, Nurettin ATAMAN, Nusret ATEŞ, Halil ATEŞ, Selahattin ATMACA, Ali AYLI, Abdurrahman BAKIR, Çiğdem BİNBAY, Figen BİNBAY, M.Baha BOZKURT, Abidin BÜYÜKSU, Mahmut CAN, Mehmet ÇALĞAN, Niyazi ÇETİNOK, Habib ÇINAR, Sıtkı DEHSET, Nezir DEMİR, Hayri DEMİREL, M.Baki DÖNER, Hüsamettin DUYAR, Zahir DÜZ, Feyyaz EKMEN, M. Masum ERİĞ, Ali ERSÖNMEZ, Erkan ESLEK, Cafer GÖÇMEN, Hüseyin GÖZEN, Mustafa GÜL, Kemal GÜLTEKİN, Ali GÜN, Yüksel HAN, Fehim IŞIK, Hatun İLDENİZ, Ahmet İNAN, Gülçin İSBERT, Tayfun İŞÇİ, Hasan KALDIK, Zeki KANAY, Alican KAPLAN, Emine KARAASLAN, Hacı Ali KARABIYIK, Gıyasettin KARAHAN, Mehmet Ali KAYA, Musa KAZICI, Ayfer KOÇAK, Aliye KORKMAZ, Musa KULU, Bişar KULUMAZ, Fadime KURT, Hasan KURTAY, Sedat KUŞSEVER, Kamil KUTLU, İbrahim KÜREKEN, Emile MEŞE, Lami ÖZGEN, Hasan ÖZGÜNEŞ, Seyfettin ÖZKAÇMAZ, M. Ali ÖZKAL, Uğur PAŞA, Yusuf POLAT, Mesut SAGANDA, Turan SARITEMUR, Nimet SEZGİN, Kemal SÖYLEMEZ, Tuncay ŞAŞAR, Turgay TARHAN, Gökhan TAŞTAN, Hacı TEKİN, Celal TEMEL, Mahmut TOĞRUL, Sedat TUNCER, Faik TUNÇTAY, Yılmaz TURGUT, Tuncer UŞAR, Fikret UYAR, Cengiz ÜSTÜNTAŞ, Mustafa VAKİT, Mehmet YARDIMCI, Haci YERSİN, Kadri YILDIRIM, Ahmet YILDIRIM, M.Tayip YILDIZ, Dursun YILDIZ, E.İnce YILMAZ, Turgut YOKUŞ, Ali Rıza YUMUR, Hasan YURTSEVER., Kemal YÜKSEL. EUROPE : Fahrettin ADSAY, doctor (medical); Aso AGACE, director of HÎNBÛN, Germany; Feqi AHMET, poet; Nezîr AKAD, sociologist; Abdullah AKAGUNDUZ, lawyer; Mahmut AKBAYIR, teacher; Hamide AKBAYIR, manager of NRW; Salih AKIN, lecturer of Rouen University; Haci AKMAN, academic; Hüseyin AKMAZ, manager of FEYKOM, Austria ; M. Emin AKTAR, lawyer; Şemsettin AKTAŞ, economist; Fikret AKTAŞ, lawyer; Rohat ALAKOM, writer; Roni ALASOR, journalist; Naile ARAS, politician; Faruk ARAS, writer; Günay ASLAN, journalist, ; Mustafa ASLAN, sociologist; Hüseyin ASLAN, engineer; Musa ATAMAN-SOSYAL, consultant; Ziya AVCI, translator; Bayram AYAZ, writer; AYDIN, artist; Mustafa AYDOGAN, writer; Ibrahim Seydo AYDOGAN, linguist; Fergin Melik AYKOÇ, teacher; Ruşen AYTAÇ, lawyer; Osman AYTAR, sociologist; Halid AZİZOGLU, writer; Hêlin BABA, member of Berlin Parliament; Kazım BABA, teacher; Kurdo BAKSI, journalist, winner of Olof Palme Peace Prize; Melle Şafi Mehmet BALLI, director of Kurdistan Islamic society; Cemal BALLIKAYA, writer; Mahmut BARAN, lawyer; Ali BARAN, artist; Rojen BARNAS, writer, poet; Cemal BATUN, journalist; Newroz BAWER, writer; Hüseyin BEKTAS, doctor (medical); Serdal BENLI, sociologist, member of the executive committee of the Danish Socialist Party; Şefik BEYAZ, writer; Hasan BEYDİLLİ, engineer; Hüseyin BİLDİK, Alevi religious leader; Hasan BILDIRICI, journalist; Sidar BINGÖL, manager of KOMKAR,Holland; Xemgin BİRHAT, artist; Diyar BOTİ, writer ; Sıddık BOZARSLAN, writer; Şermîn BOZARSLAN, president of the Federation of Kurdistan Associations in Sweden; Hamit BOZARSLAN, professor at EHESS, Paris; Y. Serhat BUCAK, lawyer; Yilmaz CAMLIBEL, writer; Goran CANDAN, director of the Kurdish library and museum in Sweden; CANKURD, writer; Franck CECEN, lawyer; Özlem ÇEKİÇ, member of Danish parliament; Ali Haydar CELASUN, Alevi religious leader; Hanefi CELEPLİ, economist; Ahmet ÇELİK, secretary of YEKKOM, Germany ; Rıza ÇELİK, architect; Salim ÇELIKER, economist; Celadet ÇELIKER, doctor (medical); Munzur ÇEM, writer; Ferda ÇETİN, lawyer; Hikmet ÇETİN, teacher; Firat CEWERI, writer; Mûrad CIWAN, journalist; CÖMERT, artiste; Ahmet DAĞ, lawyer; Murat DAGDELEN, writer; Faysal DAĞLI, journalist ; Seyhmus DAGTEKIN, poet, winner of the “Prix International de la poésie francophone”; Sileman DEMIR, writer; Mehmet DEMİR, vice-president of YEKKOM, Germany; Mustafa DEMİR, lawyer; Gülseren DEMİREL, member of the Green Party Council, Germany ; Ahmet Gulabi DERE, journalist; Aydın DERE, Writer; Delil DİLANAR, Artiste; Haydar DILJEN, writer; DİNO, artiste; DİYAR, Artiste; Tuncay DOĞAN, journalist ; İbrahim DOĞUŞ, Director of the Kurdish and Turkish Centre of G.B.; Faruk DORU, Director of the Kurdistan information Centre, Paris; Seyran DURAN, president of the Kurdistan women’s of Sweden; Husên DÜZEN, writer; Sami EKİCİ, teacher; Tahir ELÇI, lawyer; Kadir EMSIZ, founder of KURD-KAV; Bedirxan EPÖZDEMIR, writer; Hacı ERDOĞAN, child doctor; Yasar ERTAŞ, lawyer; Derwiş FERHO, president of the Brussels Kurdish Institute ; Medeni FERHO, writer; Kemal GÖRGÜ, actor; Bilal GÖRGÜ, writer; Baki GÜL, journalist; Abdulkadir GÜLEÇ, lawyer; Cemil GÜNDOGAN, writer; İbrahim GÜRBÜZ, engineer ; Şehmus GÜZEL, academic ; Hediye GÜZEL, press Secretary of CEP; Rojan HAZIM, writer; Canê INAC, artiste; Metin İNCESU, President of of the Center for Kurdish Studies (NAVEND), Germany, Işık İŞCANLI, psychiatrist ; Haydar IŞIK, writer; Keya IZOL, former president of the Federation of Kurdistan Associations in Sweden; Ender KARADAŞ, Doctor(medical); Yakup KARADEMIR, Translator; Raşit KARAKAYA, businessman; Ahmet KASIMOGLU, Engineer; Fuat KAV, journalist; KAWA, Artiste; Şerafettin KAYA, Lawyer; Zeki KAYNAK, President of FEDKOM, Holland; Ali Hüseyin KERİM, Writer; Ali KILIÇ, Academic; Mustafa KISABACAK, economist; Ali Haydar KOC, Historian; Süleyman KÖKSAL, Urologist; Demet KORKMAZ, Journalist; Seyîdxan KURIJ, Journalist; Ziya LACIN, Teacher; Mehmûd LEWENDI, writer; Recep MARAŞLI, writer; ; Faris Medeni MARSIL, Journalist; Mehmet MENGE, President of FEKAR, Switzerland; Cahit MERVAN, Journalist; Hesenê METE, writer; Şiyar MUNZUR, Artiste; Emîn NAROZI, Translator; Kendal NEZAN, president of the Kurdish Institute of Paris; Özz NUJEN, artist Standup; Mamoste NUJEN, Caricaturist; Cemal ONURSAL, Economist; M. Ali OTURAN, professor at Paris Est University; Nihal OTURAN, academic; Serdar ÖZER, lawyer; Mustafa ÖZER, lawyer; Mehmet ÖZGÜL, journalist; Reşat ÖZKAN, journalist; Fevzi ÖZMEN, writer; Maşallah ÖZTÜRK, journalist; Nalin PEKGÜL, former-MP, president of Social Democrat Women of Sweden; Mustafa PEKÖZ, writer; Kemal PEKÖZ, publisher; Celal PEKÖZ, publisher ; Gülistan PERWER, singer ; Sivan PERWER, musician; Arzu PEŞMEN, president of FEDBİR G.B.; Remzi RASA, painter; Şoreş REŞİ, writer; Baran RIZGAR, linguist; Kazım ROBAR, teacher; Serdar ROSAN, writer; ROTİNDA, singer ; Mehmet ŞAHİN, director of Dialogue Crise, Germany; Beser ŞAHİN, singer; Mahmut ŞAKAR, lawyer; Gıyasettin SAYAN, member of the Berlin Parliament; Abubekir SAYDAM, director of Sivan Perwer Fundation; Mukaddes ŞAHİN, economist; ŞEMDİN, singer; Nezir ŞEMMIKANLI, former deputy mayor of Çankaya, Ankara; SEYİTHAN, singer; Hasan SINEMILIOGLU, professor at Dortmund Univeristy; Zinar SORAN, writer; Reşad SORGUL, journalist; Kamer SÖYLEMEZ, journalist; Zerin TEK, trade unionist; Mustafa TOPKAYA, president of the Kurdish and Turkish centre, G.B. ; Birusk TUGAN, journalist; Sedat TUNCER, businessman; Veysel TURHAN, president of FEKBEL, Belgium; Feleknas UCA, member of European Parliament; Şehmus ÜLEK, lawyer; Mehmet ULKER, president of FEYKA, France ; Mesut UYSAL, lawyer; Oktay UZUN, lawyer; Yekta UZUNOĞLU, doctor (medical); Zinarê XAMO, writer; Faik YAĞIZAY, representative of DTP, Brussels; Rıza YAĞMUR, Alevi religiousleader; Yusuf YEŞİLÖZ, writer; Memo YETKIN, writer; Mirhem YİĞİT, writer; Mehmet Emin YILDIZ, teacher; Kerim YILDIZ, director of the Kurdish Human Rights Project ; Memo YILDIZ, businessman; Mehmet YÜKSEL, president of KIB, Rome; Ismail YURTDAŞ, academic; Mümtaz YURTSEVER, lawyer; Reşo ZÎLAN, linguist; Zeynelabidîn ZINAR, writer; Ahmet ZÎREK, artist. KURDISH INSTITUTE OF PARIS  in partnership with : Komkar (Union of Kurdistan Assocations, Germany) Kon-Kurd (Confederationof Kurdish Associations, Belgium) Washington Kurdish Institute