Kerkük’te Kürtlere Seçim Komplosu!

Pazartesi, 09 Haziran 2008 Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi SERBEST REZAN-CELİL DEMİRALP -KERKÜK-

Ekim ayında Kerkük'te yapılması beklenen seçimler öncesi Kürtlere karşı Türkmen, Araplar ve Sadr Cephesi ittifak arayışına girdi. Bu ittifakın gerçekleşmesi halinde Kürtler seçimleri kaybedecek ve Kerkük'teki etkisi azalacak.

Kerkük'te yerel seçim çalışmaları hız kazandı. Kentin görünüşüne bakıldığında seçim havası yok. Savaştan çıkmış bir harabeyi andırıyor. Güvenlik tedbirleri yetersiz, sokaklar kirli, çöpler dağılmış ve duvarlarda seçim afişleri yok. Ancak bu görüntünün arkasında seçim oyunları, komplolar ve hazırlıklar büyük hız kazanmış durumda. Tam bir seçim alarmı verilmiş.

ARAP-TÜRKMEN-SADR İTTİFAKI-Seçimler beş eyalette yapılıyor: Bağdat, Tikrit, Diyala, Musul ve Kerkük. Kerkük'te seçime katılan her partinin 25 milyon (22 bin dolar civarı) dinar vermesi gerekiyor. Eğer bu partiler kent meclisine girecek oy çoğunluğuna sahip olurlarsa parası geri dönecek. Eğer meclise girmek için yeterli oyu almazsa para iadesi mümkün olmayacak. Seçime bireysel olarak katılanlar ise 5 milyon dinar veriyor.

Bir yandan Kürtler, diğer tarafta Araplar, Türkmenler ve Muktada Es Sadr yanlıları. Alınan bilgilere göre KDP ve YNK seçimlere ittifak halinde gitmeye hazırlanırken, diğer Kürt partilerini de bu ittifakta yer almaya zorluyor.

Kürtler seçimler kazanmak için kendi aralarında cephe oluştururken, buna karşı Türkmenler, Araplar (Sünni -Şii) ve Sadr cephesi seçime ortak cephe halinde gitme çalışmaları yürütüyor. Irak genelinde Şiiler ve Sünniler arasındaki çelişkiler her alanda kendisini açığa vurmasına rağmen, Kerkük'te birleşme çabaları dikkat çekiyor.

TALABANİ ÖNERİLERİ KABUL ETMİŞTİ-Türkmenler Kerkük'te dört alanda ayrı ayrı tarihlerde seçimlerin yapılmasını istiyor. Kürtler bu talebi reddederek tek seferde seçimlerin olmasından yana. Arap, Türkmen ve Sadr cephesi Kerkük'ün fiili olarak Kürtlerin elinden alınması için ittifaka gidiyor.

Türkiye geçtiğimiz aylarda Türkmen Cephesi üzerinden Kerkük için bazı taleplerde bulunmuştu. Türkmenler ve Irak Devlet Başkanı Celal Talabani arasında yapılan toplantıda Talabani bu önerileri kabul etmişti. Türkmenler taleplerin kabul edilmemesi halinde seçimleri boykot edecekleri tehdidinde bulunmuştu. Alınan karara göre Kerkük Meclisi'nde Kürtlere yüzde 32, Türkmenlere yüzde 32, Araplara yüzde 32 ve Asuri-Keldanilere ise yüzde 4 oranında yer verilecek.

Bu durumda Arap-Türkmen-Sadr ittifakı olursa temsilin yüzde 64'üne sahip olacak ve Kürtler kaybedecek. Yine bu olasılık gerçekleşirse, Kürtlerin Valilikteki etkisi de azalacak.

MUSUL TÜRK KONSOLOSLUĞU'NDAN ULTİMATOM! -Adını vermek istemeyen bir kaynaktan alınan bilgilere göre Türkiye Musul Konsolosluğu seçimler için 15 gün önce Türkmen Cephesi'ne ultimatom verdi. Türkmen Cephesi'nin bütçesini karşılayan Türkiye, buna karşılık olarak Fethullah Gülen'in Kerkük'teki Şifa Hastanesi ve Türkmenlerin Türkmeneli Televizyonu'nun denetimini istedi. Bununla birlikte Musul Türk Konsolosluğu mevcut durumda sadece Kerkük içinde üyelerin yer aldığı Kerkük Meclisi'ne kent çevresindeki Türkmenlerin katılımı da talep etti.

Verilen talimat doğrultusunda seçimler öncesi Türkmen Cephesi'nin kongreye gitmesi ve bu talepleri kongrede kabul etmesi istendi. Bunun için de yedi kişilik bir kongre hazırlık komitesi oluşturuldu.

Öte yandan Kerkük'e girişlerde yeni bir uygulama göze çarpıyor. Bağdat ve Musul'dan Kerkük'e giriş yapanlardan kefil isteniyor. Bu uygulama daha önce yoktu. Güney Kürdistan'ın da diğer yerlerinde uygulanmıyor.
HALKA EV YARDIMI YAPAN ESRARENGİZ DERNEK -Ayrıca son zamanlarda Kerkük'te Solidarite (Dayanışma) isimli bir dernek halka yardım dağıtıyor. Kimlerin desteklediği bilinmiyor. Her aileye 10 milyon dinar veren kurum, iki yıl içinde ev sahibi olmalarını istiyor. Evi olmayanlara ev için yardım edilirken, evi olanların da evlerini onarmalarına yardımcı olunuyor. Yapılan yardım karşılığında herhangi bir belge imzalatılmıyor. Bu nedenle iki yıl sonra ne olacağı bilinmiyor.

Kerkük'te seçim var referandum yok

Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi Kerkük'te seçimlere katılmayacak Irak'ta Ekim ayında yapılması beklenen seçimler öncesi ittifak arayışları sürüyor. Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi (PÇDK) Kürt oylarının bölünmemesi için Kerkük'te seçimlere katılmayacaklarını açıkladı.

ANF'ye bilgi veren PÇDK yetkilileri, Ekim ayında beş eyalette yapılması beklenen seçimler konusunda kendi pozisyonları hakkında bilgi verdi. Seçimler beş eyalette yapılıyor: Bağdat, Tikrik, Diyala, Musul ve Kerkük. Seçimler öncesi gözler özellikle Kerkük'e çevrildi.

Petrol kenti Kerkük farklı güçlerin üzerinde hesap yaptığı stratejik bir alan. Kürtler Kerkük'ün kaderi belirlenmeden seçim yapılmasından yana değiller. Zira Irak Anayasası'nda geçen 140. Madde çöktü. Halen coğrafik olarak Duhok içinde olan Akre Güney Kürdistan'a resmen bağlanmadı. Akre resmi olarak Musul'a bağlı. Yine Maxmur ilçesi ve Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Xaneqin, Mendeli, Celewla ile Şengal gibi yerler de 140. Maddenin öngördüğü şekilde Güney'e bağlanmadı.

Oyları parçalamamak için... PÇDK üyesi Ekber Cihangir, 'Bu yerlerin Güney'e bağlanması gerekiyor ancak ne zaman olacak bilinmiyor' dedi. Adil seçimler olursa Kürtlerin Kerkük'te kazanacağını söyleyen Cihangir, Türkmenler ve Arapların sayısının az olduğunu sözlerine ekledi.

PÇDK'nin de seçimlere resmi olarak davet edildiğini söyleyen Cihangir, 'ancak oyları parçalamamak için seçimlere girmeme kararı aldık' diye konuştu. Kerkük'te demokratik çözümün yanında olanları destekleyeceklerini kaydeden Cihangir, henüz listeler belirlenmediği için bu konuda kendi tavırlarını netleştirmediklerinin altını çizdi.

Gelecek seçimlerde parlementoya girebiliriz 'Kerkük'ün Kürdistan'a bağlanmasını istiyoruz' diyen Cihangir, Kerkük'te Kürt halkı üzerinde çıkarlara dayalı farklı bir çözümü reddettiklerini dile getirdi. Cihangir, Kerkük ve çevresinde partilerine yoğun bir ilgi olduğuna dikkat çekerken, Hewler ve Sülaymaniye'yi karşılaştırdığında Süleymaniye halkının ilgisinin daha yüksek olduğunu ifade etti.Bugüne kadar Güney Kürdistan'da bir kez seçimlerin yapıltığını anlatan Cihangir, geçen seçimlerde PÇDK'nin ağır baskılarla karşılaştığını söyledi. Bugün PÇDK'nin sadece Kerkük ve Musul'da bürolarının olduğu ancak bölge genelinde faaliyet yürüttüğünü kaydeden Cihangir, olası yeni bir genel seçimde parlamentoya girebilecek oy çoğunluğuna sahip olacaklarını dile getirdi

Neçirvan Barzani'ye YNK jesti Kürdistan Bölge Başbakanı Neçirvan Barzani'nin herhangi bir seçim yapılmadan yeniden Başbakanlığa getirildiğini ifade eden Cihangir, yeni hükümetin henüz kurulmadığına dikkat çekti. Cihangir'e göre Irka Devlet Başkanı ve YNK lideri Celal Talabani, Neçirvan Barzani'ye yeni görevi verdiğini sözlerine ekledi. CELİL DEMİRALP - HEWLER (ANF)

Türkiye'nin hava saldırıları AİHM'de

Kürt İnsan Hakları Projesi (KHRP) Türkiye'nin Güney Kürdistan'a yönelik olarak gerçekleştirdiği bombardımanların yasadışı olduğunu belirterek, bu saldırılardan zarara uğrayanların zararlarının tazmin edilmesi için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurdu. KHRP Ekim ve Aralık aylarında Türkiye'nin gerçekleştirdiği hava saldırısı sırasında evlerini kaybeden Müslüman ve Keldani köylüler adına yaptığı başvuruda bombalı saldırılarda evlerin yıkıldığı ve sivillerin hayatını kaybettiği belirtildi.

İngiliz The Guardian gazetesine konuyla ilgili bir açıklamada bulunan KHRP direktörü Kerim Yıldız, Türk ordusunun topçu ateşi ve hava saldırılarında bölge halkından ölen ya da yaralananlar olduğunu belirtti.

Davayı dosyasını AİHM'e sunan İngiliz avukatlardan Mark Muller ise bazı sivillerin operasyonlar nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kaldığını belirterek, sivillerin insan haklarının ihlal edildiğini savundu. Dava AİHM'in sınırlarını test edecek bir dava olarak nitelendiriliyor. Zira AİHM'in kağıt üzerindeki yetki sınırları sadece Avrupa Konseyi üyesi ülkeleri ile sınırlı.

Guardian gazetesi, AİHM'nin davayı kabul etmesinin ise Avrupa Konseyi'ne üye ülkelerin sınırları ötesindeki insan hakları ihlallerinden, Avrupa dışında da olsa, sorumlu tutulabildiğini gösterdiğini yazdı.

KHRP daha önce de 1995 yılında Türk askerlerinin Irak'ın kuzeyinde 7 çobanı öldürmesini AİHM'e taşımış ancak dosyayı incelenebilir bulan mahkeme sunulan delilleri ise yeterli görmemişti.LONDRA - ANF

TÜGİK Raporu : Bölge her şeyden mahrum

Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonu'nun (TÜGİK) hazırladığı 'Güneydoğu Raporu'nda 2002-2006 döneminde Bölge'ye yapılan yatırımların, Türkiye toplamındaki payının yüzde 4.4 olduğu, Türkiye genelinde, ilköğrenimde 25 öğrenciye 1 öğretmen düşerken, Bölge'deki 21 ilde bu ortalamanın 32 öğrenciye 1 öğretmen olduğu belirtildi. Rapora göre 2007 kentleşme oranı Türkiye genelinde yüzde 70,5 iken, Bölge'nin 21 ilinin ortalamasının yüzde 58 olduğuna dikkat çekildi. Raporda, sağlık kuruluşlarında Kürtçe konuşan hemşireler, hasta bakıcıların istihdam edilmesi gerektiği de belirtildi.

TÜGİK Raporu'nda, Bölge'deki eşitsizliği değiştirme yönünde mesafe alınmadığı, daha önemlisi bu mahrumiyete, geri bırakılmışlığa terk edildiğini düşünen Bölge insanlarının kendilerini adil bir toplumun eşit yurttaşları olarak görmekte zorlandığı, devlete güven hissiyle bağlanmalarını zorlaştırdığı belirtildi.

Bölge'nin sosyal ve kültürel değenlerine de dikkat çekilen raporda, özellikle hastaların dertlerini kendi dillerinde anlatmaları ve doktoru anlamalarının önemine vurgu yapılarak, bu nedenle sağlık kuruluşlarında, Kürtçe konuşan hemşireler, hasta bakıcıların istihdam edilmesi istendi. TÜİK Raporu'nda dikkat çeken başlıklar şöyle: 1980'lerden 2000'lere bölgesel eşitsizliğin, güçlü bölgeler lehine, azgelişmiş bölgeler aleyhine değiştiği görülmüştür.

21 ilinin Türkiye milli geliri içindeki payı 1970'lerden başlayıp 1980'lerde hızlanan bir süreçle hızla geriledi. Bölge illeri 1965'te Türkiye toplamında yüzde 10,5'a yakın pay sahibi iken bu pay 10 yıl sonra önce 9,5'a düşmüş, 1987'de yüzde 7,7'ye, 2001'de de yüzde 7,2'ye gerilemiştir. Türkiye, AB'ye katılmanın önemli koşullarından birisi olan bölgeler arası farklılıkları kabul edilebilir düzeye indirmek zorunda.

Sorunlara çözüm önerileri: 2002-2006 döneminde Bölge'ye yapılan yatırımların, Türkiye toplamındaki payının yüzde 4.4 olduğu görülmektedir. Aynı dönemde teşvikli yatırımlardan İstanbul tek başına yüzde 25 dolayında pay almıştır. Öyle ki, 21 ilin toplam teşvikli yatırımları, aynı dönemde Bursa'nın tek başına aldığı yatırımların altında kalmıştır. Yatırım teşviklerinin bu zorlukları aşmakta yeterli olamadıkları, bugüne kadar yaşanan deneyimle ortaya çıkmıştır. Bölge içi ve Bölge dışı sanayi yatırım deneyimlerini cesaretlendirecek özel bir teşvik sistemine ayrıca ihtiyaç vardır. Türkiye, Avrupa Birliği'ne katılmanın önemli koşullarından birisi olan bölgeler arası farklılıkları kabul edilebilir düzeye indirmek zorunda. Ama bu AB duyarlılığından daha önemli olan, Bölge insanının acil ekonomik, demokratik ve kültürel beklentilerine cevap verilmesi ve aidiyet duygusunu kazanmasına yardımcı olunmasıdır. Geliştirilecek önlemlerin, Bölge'de istihdamın ve gelir sağlayıcı faaliyetlerin artırılmasına, satın alma gücünü bir nebze de olsa artırarak bölgesel pazarın genişlemesine ve dolayısıyla da, giderek, yerel girişimciliğin canlandırılmasına katkıda bulunacak önlemler olması gerekir.

Devlete güven kalmadı: Devletle olan ilişkilerinde derin bir güvensizlik hakimdir. Yoksul, eğitim ve sağlık hizmetlerinden yoksun, birçoğu yerlerinden yurtlarından ayrılmak zorunda bırakılmış milyonlarca insanın, tekrar toplum içine alınması ve bu kişilerin ekonomik gelişmenin bir parçası olmaları için, gerekli ön koşulların temeli bir an önce atılmalıdır.

Elektrik ve su: Elektrik ve su belli limite kadar ücretsiz olmalı. Yeni toplum merkezleri açılmalı; belediyeler, toplum merkezleri, okullar ve sağlık ocakları üstünden sosyal amaçlı istihdam programları düzenlenebilir. Yaşlı ve özürlü aylığı alma koşulları yeniden düzenlenebilir.

Bölge'deki 1 milyona yakın yoksul aileye her ay, net asgari ücretin yarısı kadar maaş bağlanması ilkesi benimsenebilir. Bu maaş, evdeki anneye, mutfak maaşı olarak verilmelidir.

Eğitim: Türkiye genelinde, ilköğrenimde 25 öğrenciye 1 öğretmen düşerken Doğu ve Güneydoğu'nun 21 ilinde bu ortalama 32 öğrenciye 1 öğretmen şeklindedir. 100 bin kişiye düşen uzman hekim sayısı Türkiye geneli için 37 iken Bölge için 26'dır. Pratisyen hekim, diş hekimi, eczacı açısından da Bölge Türkiye ortalamalarının gerisindedir. Özellikle hastaların dertlerini kendi dillerinde anlatmaları ve doktoru anlamaları gereklidir. Bu nedenle sağlık kuruluşlarında, Kürtçe konuşan hemşireler, hasta bakıcılar istihdam edilebilir. Kamu yatırımlarının altyapı, sağlık ve eğitim alanlarında yoğunlaşması, üretkenlik düzeyini olduğu kadar yaşam kalitesini de iyileştirecek; emeğin vasfını artıracaktır.

Kentleşme: 2007'de kentleşme oranı Türkiye genelinde yüzde 70,5 olarak belirlenirken, Bölge'nin 21 ilinin ortalaması yüzde 58 olarak gerçekleşmiştir. Çevre ilçelerin kent ve kır nüfusu merkez ilçeye göç etmektedir. Bunu en şiddetli yaşayan ilçe merkezleri arasında Diyarbakır ve Van'ın ismi başta sayılabilir. Buna karşılık göç veren Bölge illerinden Malatya, Erzincan, Erzurum, Ardahan, Kars ve Muş'un merkez ilçelerinde nüfus azalışları gözlenmektedir. İSTANBUL - DİHA

Devrim Göktaş

Kürtsen Diyarbakırlıysan vururlar seni!

Devletin 'tahrik unsuru' diyerek hedef gösterdiği Kürtlere yönelik saldıralara bir yenisi eklendi. Muğla'nın Bodrum ilçesinde özel bir klinikte çalışan Diyar Oymak, aynı klinikte çalışan ambulans şoförü E.K'nin 'Nerelisin?' sorusuna 'Diyarbakırlıyım' yanıtını verince, E.K. tarafından bıçaklandı. Oymak tedavi altına alınırken, savcılığa çıkarılan ambulans şoförü K., kefaletle serbest bırakıldı.

'Diyarbakırlıyım' dedi canından oluyordu Bodrum'da Özel Uni-Med Kliniği'nde laborant olarak çalışan Diyarbakır doğumlu Diyar Oymak, 4 Haziran günü aynı klinikte çalışan ambulans şoförü E.K'nin bıçaklı saldırısına uğradı. Karaciğerine aldığı bıçak darbesiyle ağır yaralanan Oymak, Bodrum Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alınırken, savcılığa çıkarılan E.K. kefaletle serbest bırakıldı. 4 gündür hastanede tedavi gören Oymak, olayı şöyle anlattı:

'İşe yeni başlayan E.K. adlı bir ambulans şoförü vardı. Sadece isim olarak kendisini tanıyordum. Bu arkadaş muhasebeci ile birlikte oturuyordu. Muhasebecimizle iş görüşmesi yapıyordum. Bana iki soru sordu. Önce 'nerelisin' dedi. 'Diyarbakırlıyım' dedim. Benim bu soruları yanıtlamamın hemen ardından bana bir anda saldırmaya başladı. Arbedede mutfağın yakın bir yerinde duruyorduk. Mutfaktan aldığı ekmek bıçağıyle bana saldırmaya başladı. Göğsümün sol tarafıyle karaciğerimden iki bıçak darbesi aldım.'

Muhasebeci İsmail Kanal'ın araya girmesiyle K.'nın elinden kurtulduğunu ifade eden Oymak, 'Kendimi klinikte bir müşahade odası vardı oraya attım ve kapıyı kapattım. Çok kan kaybetmeye başladım. Bayılmışım. İlk müdahale klinikte yapıldı. Daha sonra orada çalışanlar beni Bodrum Devlet Hastanesi'ne kaldırdılar. Ameliyata alındım. Karaciğerim delinmişti' diye konuştu. Oymak, ameliyattan çıktıktan sonra polislerin ifadesini aldığını, K. hakkında davacı olduğunu, buna rağmen K.'nın savcılıkta kefaletle serbest bırakıldığını söyledi. Doktorların K.'nın serbest bırakıldığı yönünde bilgi vermeleri üzerine polisi aradıklarını söyleyen Oymak,

'Başkomiser Gültekin diye biri cevapladı. Kendisinin bize verdiği bilgi benden sonra K.'nın aynı gün iki kişiyi daha vurduğunu ve bu kişilerden birinin öldüğünü söyledi. Bu kişinin cezaevinde olduğunu söyledi. Ancak bize bu inandırıcı gelmedi. Devlet hastanesi veya özel hastanelerin morguna o gün gelen ölü ya da yaralı yok. Ben sağlıkçıyım buradaki doktorları da tanıyorum. Böyle bir vakanın olmadığını söylediler' dedi.

Oymak, hastane raporunda hayati tehlikenin sürdüğüne dair savcılığı da bilgilendirdiklerini ifade ederek, şunları söyledi: 'Hala hastanede yatıyorum. Klinik yetkilileri konuyla ilgileniyor. Onların aldıkları bilgiye göre bu kişi kefaletle serbest bırakılmış. Eğer bu kişi bırakılmışsa bu büyük bir hukuksuzluktur.' Bodrum Devlet Hastanesi yetkilileri, Oymak'ın ağır bir darbe aldığını ve bir süre daha hastanede tedavisinin süreceğini ifade etti. MUĞLA - DİHAHikmet Erden

İran’da Çatışmalar Şiddetleniyor

KANDİL (08.06.2008)- Doğu Kürdistan'da PJAK gerillalarıyla İran devlet güçleri arasında çatışmalar giderek şiddetleniyor. HRK gerillalarının son aylarda gerçekleştirdiği eylemlerde çok sayıda Devrim Muhafızı öldürülürken, geçen hafta başkent Tahran'da HRK'nin eylemi İran, Irak ve Federe Kürdistan'da geniş yankı yaptı. Sınırda askeri hareketliliğini arttıran İran'ın 1975 Cezayir anlaşmasından sonraki sınırlara kadar, Güney Kürdistan'ı yeniden işgal etmeyi planladığı ileri sürülüyor.

BOMBARDIMAN 16 GÜN ARALIKSIZ SÜRDÜ Her şey, İran güçlerinin Mart ayında Kandil'le yönelik yaklaşık bir ay süren havan ve katyuşa saldırılarıyla başladı. 16 gün boyunca aralıksız süren bu saldırılarda Kandil'de birçok köy, PJAK gerillalarının daha önce üs alanı olarak kullandığı yerler vuruldu. Ssaldırılarda 10'a yakın köy boşaldı. Köylerinden 10 km kadar uzaktaki bir alanda çadır açarak burada yaşamaya başladı. PJAK Koordinasyonu ve HRK Karargah Komutanlığı İran'ın saldırılara son vermemesi durumunda misilleme hakkını kullanacağı yönünde açıklama yaptı. Buna rağmen İran topcu atışlarına son vermedi. Buna karşılık HRK gerillaları da Kirmanşah, Merwan, Sinê'de birkaç uyarı eylemi yaptı. Bu eylemlerin ardından PJAK, İran'la Kürt sorunun çözümünü demokratik yollarla çözmek istediklerini ancak İran'ın Türkiye ile geliştirdiği ittifakın Kürtlerin imhası temelinde olduğunu kaydetti ve ''Biz savaş istemiyoruz. Ama saldırılar karşısında meşru savunma hakkımızı kulanacağız" açıklamasında bulundu.

NİSAN AYINDA PLANLAR YAPILDI Nisan ayında İran saldırılarına ara verdi. Ancak bu kez yeni saldırıların planlarını yaptığı ay oldu. Türkiye ile Ankara'da beş gün süren güvenlik işbirliği toplantısı yapıldı. Bu toplantıda Türkiye ile İran arasında PKK ve PJAK'a ortak yönelim kararları alındı. Nitekim 1 Mayıs gecesi İran hava sahası kullanılarak Türk savaş uçakları tarafından PJAK merkezi hedeflendi. Bu saldırıda dört gazeteci yaşamını yitirdi. PJAK yaptığı bu saldırıdan bazı devletleri ve bölgesel güçleri sorumlu tuttu. Bu saldırının hemen ardından İran topçuları 12 Mayıs'ta yeniden Kandil'i bombalamaya başladı. Bu saldırıda ise sınırdaki köyler ile yayla yerleri vuruldu. PJAK yetkilileri aynı günlerde yaptıkları bir açıklamada, İran'ın Kandil'i insansızlaştırılmak istediğine dikkat çekti. 22 Mayıs günü 7 PJAK gerillasının Soma Bradost mıntıkasında bir komployla yaşamlarını yitirmesi bardağı taşıran son damla oldu. HRK gerillaları olaydan üç gün sonra harekete geçti.

HRK HAREKETE GEÇİYOR Kürt tarafının tüm uyarılarına rağmen İran saldırılarına son vermeyince, HRK 25 Mayıs'tan 31 Mayıs'a kadar başkent Tahran dahil birçok kent ve kasabada onlarca misilleme eylemi yaptı. Bu eylemlerde yüze yakın İran askeri öldü. Sinê ve Piranşehir'de karakollar basıldı. Piranşehir'deki karakol tümden imha edildi. İran resmi haber ajansı da bu eylemleri doğruladı ve 46 kaybının olduğunu duyurdu.

İRAN SINIRA GÜÇ YIĞIYOR HRK gerçekleştirdiği eylemler karşısında şaşıran İran, 29 Mayıs günü Piranşehir Devrim Muhafızları Komutanı Muhammed Sui komutasında iki alaydan oluşan gücü harekete geçirerek Kandil'e doğru yola çıkardı. Ayrıca 10 tank, 200 pastar ve 100 Besic'i Kone Lacandan harekete geçerken, aynı gün Şino ve Nagede'den 3 bin kadar tam teçhizatlı Spay Pastaran gücünü de Piranşehir'e kaydırdı. Harekete geçen bu gücün bir kısmının yerleştiği Merga Sirê alanındaki karakol 31 Mayıs günü gerillalar tarafından basılarak imha edildi. Gerillaların bu eylemliklerine karşı İran'da son yılların en büyük askeri hareketliliğine girişti. Bu askeri hareketliliği Piranşehirliler, İran devriminden bu yana ilk kez tankların yola düştüğünü belirttiler.

TAHRAN'DA EYLEM PJAK merkezinin uyarılarına rağmen saldırılarını durdurmayan İran'a karşı başkent Tahran'da Hava Kuvvetlerine misilleme eylemi yapıldı. Eylem hem İran, hem Irak ve Kürt hükümeti tarafından şaşkınlıkla karşılandı. Bu eylemle Kürt tarafı İran'a önemli mesajlar verdi. HRK'nin misilleme eylemleri karşısında İran, sınır bölgelerine askeri yığınağını daha da yoğunlaştırdı. Ancak, İran'ın sınır bölgelerine kaydırdığı askerlerinin çoğunun Kürt olması dikkat çekiyor. Nitekim HRK'nin son eylemlerinde öldürülen pastarlar arasında çok sayıda Kürdün yer aldığı ortaya çıktı. İran'ın sınırdaki askeri hareketliliğin ve çatışmaların artması dikkat çekerken, hem bölge güçleri hem de uluslararası kamuoyunun merak ettiği soru, bundan sonra ne olacak? PJAK yetkilileri bu soruya, ''bundan sonra ne olacağına biz değil İran karar verecek'' cevabını veriyor. Ancak uluslararası baskı altındaki İran'ın yaptığı hazırlıklara bakılırsa önümüzdeki günlerin hareketli geçeceğe benziyor. İran'ın son günlerde birkaç kez sınırdaki halkın köylerini terk etmesi için çağrılarda bulunması bunu doğruluyor.

KANDİL İRAN'I İZLİYOR Sınırdaki gelişmeleri Kandil halkı da yakından izliyor. Kandil'deki mücadeleye yabancı olmayan halk, çok sayıda parti ve hareketin daha önce kaldığı, ancak PJAK'ın bu güçlerden hiç birisine benzemediği, İran'ın bu konuda ciddi hatalar yaptığını söylüyorlar. Yıllardır Merodo köyünden yaşayan, çok sayıda savaşa ve örgütün mücadelesine tanık olan Xıdır Bayis, "Buralarda daha önce İran ve Irak'a karşı mücadele veren çok örgüt kaldı. Buraları üs alanı olarak kullandılar. Halkın Mücahitlerinden tutalım İKDP, Komala, Pasok, Komünist, Sosyalist, İslami hareketlerin hepsi yıllarca burada kaldılar. O hareketleri çok yakından tanıdık. PJAK'ı da tanıyoruz. PJAK bu hareketlerden hiçbirine benzemiyor. İran bu konuda çok ciddi yanılgı içersindedir diye düşünüyorum" diyerek gözlemlerini anlatıyor. Şeyh Mahmut Berzenciden günümüze kadar bölgenin sürekli bir savaş halinde olduğunu söyleyen Bayis, "63 yaşındayım. Ömrümü bu Kandil'de geçirdim. Nice savaşlara tanıklık ettim. KDP, Komala'ın en üst yöneticilerinin burada olduğu ve buralardan eylem yaptıkları günleri görüp yaşadım. Ancak hiçbir zaman İran bu kadar halkı, köyleri gözetmeksizin buralara saldırmadı. Bu yılı bombardımanla geçirdik. Köylerimizi, evlerimizi terk ettik. Hala çadırlarda yaşıyoruz. Yılan ve akrepler içinde yaşıyoruz. Bölge hükümetimiz ve YNK de buna bir çözüm bulamadı" diyor.

TÜRKİYE-İRAN İTTİFAKI Bayis, PJAK-HRK'ye karşı İran'ın bahar aylarından beri başlattığı saldırılarda yalnız olmadığı düşüncesinde. Zira İran'ın hiçbir zaman bu denli kapsamlı ve uzun süreli yönelimlerde bulunmadığını belirtiyor. İran'ın Türkiye ile ortak hareket etmesi konusunda ise Bayis şunları söylüyor: "Bu yılki İran yıllardan beridir tanıdığım İran'dan çok farklı. Çünkü eskiden KDP, Komala peşmergeleri evlerimizde kalmasına rağmen yönelmeyen İran, bölgede hiç PJAK güçleri olmamasına rağmen günlerce köylerimizi bombaladı. İran taktiğini Türkiye'den almış diye düşünüyorum. Çünkü şimdiye kadarki yönelimler bize hedefin sadece PJAK-HRK'ye darbe vurmak olmadığını, onlarla birlikte tüm Kürtlerin hedeflendiğini gördük. Yani İran'ın kendi başına bu yönelimlerde bulunmadığını, arkasında mutlaka başka güçlerin olduğu düşüncesindeyim."

YNK ENDİŞELİ PJAK-HRK ile İran devleti arasındaki savaşta Kürt hükümeti ve YNK'nin pozisyonu da gittikçe netlik kazanıyor. PJAK-HRK'ye karşı gizli ya da açık bir şekilde destek veren YNK'den son günlerdeki tavrı dikkat çekici. Uzun süredir İran'ın saldırıları karşısında sessizliğin kurayan YNK 29 Mayıs'tan itibaren sınır güvenlik güçlerini alarma geçirmiş durumda. YNK'nin sessizliği çeşitli biçimlerde değerlendiriliyor. Sessizliğinin bir nedeni İran saldırılarının göçertilen ve üç aydan bu yana çadırlarda yaşayan halkın karşı karşıya kaldığı sorunlar, diğeri de İran'ın 1975 Cezayir anlaşmasını dayanak göstererek sınıra güç çıkarmayı talep etmesi YNK'yi endişelendirdiği görülüyor. Çünkü İran'ın hakkettiği bu eski sınırlar YNK denetimindeki alanları kapsıyor. Cezayir anlaşmasında çizilen sınırlardan dolayı 1979 yılında İran ile Irak arasında 9 yıl süren bir savaş yaşanmıştı. Savaşın ardından varılan anlaşmada itilaf neden olan bölgeler tampon bölge olarak ilan edilmişti. Tüm bu gelişmelerin yaşandığı bir süreçte Irak Başbakanı Nuri El Maliki'nin Tahran'ı ziyareti de dikkat çekiyor. YNK'nin tutumunu Maliki'nin ziyaretinden sonra daha da netleştirmesi bekleniyor. Kürt kaynakları Maliki'nin Tahran ziyareti sırasında İran'ın eski sınırlara asker çıkarmaya gündeme getireceği belirtiyor.

SEYİT EVRAN -ANF

Türk Savaş Uçakları Köyleri Bombaladı

Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi -ZAP

Güney Kürdistan'a yönelik dün gece Türk savaş uçaklarınca gerçekleştirilen saldırıda HPG gerillalarının herhangi bir kaybı yaşanmazken, bombardımanda sivil yerleşim yerleri hedef alındı.

Alınan bilgilere göre Türk savaş uçaklarının Amediye kabasına bağlı Nerwe, Rekan ve Nıhel köylerini bombaladığı belirtildi.

Yerel kaynaklar, Türk savaş uçakları dün gece saat 10:30 sularında Amediye'ye bağlı Nerwe, Rekan ve Nıhel köylerini 1 saat süreyle bombardıman ettiğini söylediler.

Özellikle Zıle, Şilı, Cılkın Sernı ile Bıbo köylerinin bombardımandan etkilendiği belirtilirken, saldırı sonucu Nerwe alanında büyük bir yangının çıktığı kaydedildi. Ayrıca köylülere ait bahçe ve üzüm bağlarının da çok hasar gördüğü öğrenildi.

HPG Basın İrtibat Merkezi de Türk savaş uçaklarının saldırısında Zap'a bağlı Reşava ve Etüte köylülerinin bombalandığını belirtti. Saldırıda gerillanın herhangi bir kaybının olmadığı bildirildi.
ANF