İRAN ORDUSU, KÜRDİSTAN BÖLGE SINIRINI YİNE TOP ATEŞİNE TUTTU...

 

iran bomb kurdistan pjak PNA-Birkaç gün aradan sonra İran topçu birlikleri yeniden Kürdistan bölgesini bombalamaya başladı.

Yerel kaynaklardan alınan bilgilere gore  Kürdistan Bölge  sınırında konuşlanan topçu bataryaları ilk olarak dün gece 2 saat boyunca Kandil dağı eteklerini bombaladı. Ardından ise bugün sabahın erken saatlerinden itibaren Sidekan bölgesini bombalamaya başladı. Bombardıman sırasında can kaybının olup olmadığı konusunda herhangi bir bilgiye ulaşılmış değil.

Map image

Adana'da Kürt işçilere silah ve kalaslarla linç girişimi

Kürt işçilere linc trabzon

Adana'nın Yeşilova Mahallesi Afatevler mevkiinde bulunan TOKİ inşaatında çalışan ve çoğunluğu Kürt olan inşaat işçileri, semt sakinleri tarafından linç edilmek istendi. İş çıkışı yolda karşılaştıkları bir gruba selam vermeleri üzerine başlayan tartışma, mahallede bulunan kahvehanelerdeki onlarca kişinin de silah ve kalaslarla katılmasıyla linç girişimine dönüştü.

Adana merkez Seyhan İlçesi'nin Yeşilova Mahallesi'ndeki TOKİ inşaatında çalışan Diyarbakırlı ve Erzurumlu Kürt inşaat işçilerine, selamlaşma üzerine saldırmaya başlayan kalabalık grup, bir kişinin parmağının kopmasına ve diğer işçilerin de çeşitli yerlerinden yaralanmasına neden oldu. Saldırıya uğrayan işçiler, mahalle sakinlerinin linç girişiminden kendi imkanlarıyla kurtulduklarını belirtti. Olay sonrasında yaralı halde hastaneye giderek tedavi olan işçiler, DTP Adana İl Örgütü'ne başvurdu. Yol kenarındaki bir gruba selam vermeleriyle başlayan olayda yaralanan Mehmet Çakır, iş çıkışı eve doğru yürüdükleri sırada yol kenarında bulunan bir gruba selam veren arkadaşlarına küfredildiğini, dönüp nedenini sorduklarında ise saldırıya maruz kaldıklarını ifade etti.

Olayda parmağı koptu Olayı konuşarak halletmeye çalıştıklarını ancak, kahvehanede bulunan çok sayıda kişinin de olaya karışmasıyla linç girişimine maruz kaldıklarını dile getiren ve olay sırasında parmağı kopan Çakır, 'Bir arkadaşımızı araya aldılar ve dövmeye başladılar. Biz onu ellerinden almaya çalışırken silah çektiler ve kalaslarla bize de saldırmaya başladılar. Olaya tüm mahalle sakinleri çoluk çocuk demeden bize saldırmaya başladı. Ellerinden kaçarak kurtulabildik. Her türlü suç duyurusunda bulunacağız ve olayı tüm adli makamlara taşıyacağız' dedi. İSMAİL YILDIZ - ADANA (DİHA)

‘Kürtçe’ye eğitim istiyoruz’ etkinlikleri yayılıyor

 TZPLogo03ANF Iğdır’da Şevval-Der ile Kars’ta yurtsever öğrencilerin düzenledikleri panellerde Kürt dil Hareketi TZPKurdi’nin ‘Artık Yeter, anadilimizde eğitim istiyoruz’’ kampanyasına destek verdi. Kürt Dil Hareketinin (TZPKurdî) Yüksekova’da düzenlediği “Artık yeter, anadilimizde eğitim istiyoruz” mitinginden sonra, Iğdır ve Kars’ta da aynı amaçla iki panel düzenlendi.

yuksekovakurtcemitingi4 TZPKurdi’nin başlattığı kampanyaya sahip çıkan Iğdır öğrenci derneği Şevval-Der ile Kars’ta okuyan yurtsever öğrenciler, TZPKurdî aktîvistleri ile ayrı paneller düzenleyerek Kürt dilini sahip çıkmanın yollarını tartıştı. Panellere konuşmacı olarak TZPKurdî Dönem sözcüsü Qahir Bateyî ile yazar Hemîd Dilbihar katıldı. Yazar Hemid Dilbihar Iğdır’daki panelde yaptığı konuşmada “dilin varlığın halkın varlığıdır. eğer Kürtçe olmasaydı bugün kimse Kürt halkından bahsetmezdi” dedikten sonra söyle devam etti: “Yine eğer Kürt özgürlük hareketi olmasaydı kimse Kürt dilini savunamaz, bugüne kadar getiremezdi. Mücadele şunu göstermiş ki ancak Kürt özgür hareketi öncülüğünde Kürt dili savunulabilir, eğitim diline dönüşür, resmi bir statü kazanabilir.” yuksekovakurtcemitingi3

“Artık Kürtler Kürdistan’ın her yerini, evini Kürtçe okula çevirecekleri konusunda kararlılar” diyen Dilbihar konuşmasını, “Artık yeter diyoruz. Biz kendi dilimizde eğitim istiyoruz, biz dilimizi her yerde istiyoruz’’ sözleriyle tamamladı. TZPDönem sözcüsü ve yazar Qahir Bateyî ise “Êdî bes e”nin ikinci hamlesinin kendi kampanyalarına olan etkisini değerlendirdi. Edî bes e hamlesinin Kürtçe dil kampanyası çalışmalarına hız kattığını kaydeden Bateyi ‘’artık her Kürt ili, ilçeli, beldesi köyü Kürt dilinin adresi olacak’’ dedi.

yuksekovakurtcemitingi2 Dilbihar ve Bateyî’nin Iğdır ve Kars’taki panellere Kürt ulusal giysileriyle katılması ayrı bir not olarak düşürülürken, izleyicilerin bundan hoşnutluğu gözlerden kaçmadı. Dilbihar ile Bateyî bundan sonraki çalışmalarda da ulusal giysilerle katılacaklarını dile getirdiler.Bateyî, Yüksekova’daki mitingin Kürt dili için yeni bir konak olduğunu dile getirdikten sonra şöyle devam etti: “Bu miting bir başlangıçtır. Biz dil mitingleri Kürdistan’ın her yerinde düzenleyeceğiz. Biz her yerde halkımızla birlikte asimilasyon ve oto-asimilasyona karşı mücadelemizi güçlendireceğiz. Yine biz halkın içindeki Kürtçe için mücadelemizi devlete karşı da yükselteceğiz, Kürt dilinin Kürdistan’da resmi dil olması için çalışacağız.”

KENTİN RUHU

harput- Kurdistan

METİN AKTAŞ-Kurdistan-Post / Önce kadınlarla erkekleri bir birinden ayırdılar,sonra eğlenmeyi,gülmeyi,oyun oynamayı yasakladılar. Son birkaç senedir, davullar zurnalar sustu. Susturuldu. Düğünler mevlide döndü, davul zurna sesi yerine ilahi,dua sesleri yükselmeye başladı… DEVAMINI OKU…

‘’KÜRDİSTAN HALKININ 140.MADDENİN UYGULANMASINI İSTEMESİ TABİİ BİR HAKTIR’’

PNA-Federal Kürdistan Bölge (FKB) Başkanı Mesut Barzani, 140.madde ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin Irak Temsilcisi De Mistura'nın bu konudaki önerileri hakkında yaptığı konuşmada ''Irak'ın özgürleştirilmesinde yer almamız Kürdistan'dan koparılan bölgelerin Kürdistan Bölgesi topraklarına bağlanması içindi'' dedi.

Dün Selahaddin Kasabasında PDK'nin Merkezi Büroları ile toplanan Başkan Barzani, 140.madde ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin Irak Temsilcisi De Mistura'nın bu konudaki önerileri hakkında yaptığı konuşmada Başkan Barzani, ''Devlet İdare Yasasında bir temel atıldı. Ancak sonradan bu maddenin uygulanması konusunda kendilerini sakladıklarını farkettik'' dedi. ''Anayasa yazıldı ve bu madde 140.madde oldu. Yani bu madde şimdi anayasal bir maddedir ve uygulanması gerekiyor. Biz, 140.madde meselesinin karışık bir mesele olduğunu çok iyi biliyoruz. Ama, Kürdistan halkını bunun uygulanmasını talep etmesi bu halkın tabii bir hakkıdır. Biz bu duruma müracaat ettik ve bizim müracaatimiz bu maddenin kanuni bir şekilde uygulanması içindi. Bu mesele sert açıklamaya çözülmez bilakis hikmet ve ileri görüşlülüğe ihtiyaç duyuyor.

Bazıları 140.maddenin sona erdiğini söylüyor. Bu madde sona erdiyse bunun anlamı anayasa da sona ermiştir. Bu maddenin uygulanmamasının sorumluluğu Federal Hükümetin üzerine düşer. Bundan dolayı eğer biz bunun adil ve yasal bir şekilde çözülmesini istiyorsak o zaman hepimiz tek prensip üzerinde anlaşmalıyız. Birleşmiş Milletler'in Genel Sekreteri'nin Temsilcisi iki yol koymuştu. Ya 2005 yılında yapılan seçimlere dönülmeli ya da referendum yapılmalı. Maalesef De Mistura'nın raporu Mendeli'nin Kürdistan'ın aziz bir parçası olduğu üzerinde yaptığımız anlaşmanın dışına çıkmaktır. Zorla yapılan göçlerden dolayı orada çok oy almadık. Mahmur'da % 90 oy aldığımız halde De Mistura Kerac'ı buradan ayırıyor. Mendeli'de Kürt oyları için hiçbir hesap yapmıyor. Doğrusu Mahmur'daki durum ne 2005'teki seçime ne de referanduma dayanmaktır'' dedi.

‘’TÜRKİYE 20 YIL SONRA ÜYE OLABİLİR’’

PNA-İngiltere'nin eski AB Büyükelçisi ve eski Başbakan Blair'in Avrupa Başdanışmanı Sir Stephen Wall, Türkiye'nin AB'ye 20 yılda üye olacağını tahmin ettiğini söyledi. Wall, "Ben 20 yıl olarak düşünüyorum. On yıllık bir müzakere süreci ve 10 yıllık hazırlık dönemi" dedi. Sir Stephen Wall, "Avrupa'da Bir Yabancı: Thatcher'dan Blair'e İngiltere ve Avrupa Birliği" adlı kitabının Londra'daki Yabancı Basın Derneği'nde (FPA) tanıtımı sırasında soruları yanıtlarken "Coğrafi açıdan bakıldığında Türkiye'nin büyük bir bölümünün Avrupa dışında olduğu doğru. Ama sadece bu açıdan Türkiye'ye bakmak yanlış,Türkiye bölge ülkeleri arasında büyük bir enerji terminali haline gelmektedir. AB kriterlerini yerine getirmiş bir Türkiye'nin üyeliği AB'nin de çıkarlarına hizmet edecek" dedi.

"Bence sizin yanlışınız bugünkü haritaya ve Türkiye'nin bugünkü durumuna bakmaktan kaynaklanıyor. Bir de 20 sene sonrası Türkiye'nin durumunu düşünün. Ekonomik olarak Türkiye bugün zaten birçok AB üyesinden daha büyük. Türk ekonomisi yılda ortalama yüzde 4,5 oranında büyüyor ve bu hız hem AB ortalaması hem de birçok AB üyesininkinden yüksek."

Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Gününde çöp toplamak...

Bölge'de yıllardır süren çatışmaların yarattığı göç ve yoksulluk en çok çocukları vuruyor. Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü olmasına rağmen Batman'da objektiflere takılan bu çocuklar, kağıt ve çöp toplayarak aile bütçelerine 'katkı' sağlamaya çalışıyorlar. Günün 8 saatini çalışarak geçiren çocuklar, eğitim, sağlık ve beslenme başta olmak üzere birçok haktan mahrum şekilde yaşamlarını sürdürüyorlar.

ONLAR HER ZAMAN ÇALISIYORLAR...

www.gundemonline.com

Polis'ten neştercilere çay ikramı...

Mut Meslek Yüksekokulu'nda okuyan Hataylı B.A., Bitlisli M.Ç. ile Adanalı kadın bir öğrencinin yaşadığı eve yüzleri meskeli 3 kişi tarafından basıldı. Öğrencilerin ellerini, ayaklarını ve ağzını bağlayan saldırganlar tam bir saat boyunca öğrencilere neşterle işkence yaptı. Ev sahibi Zekeriya Zengin komşularının haber vermesi üzerine öğrencileri belki de ölümden kurtardı. İnsanı hayrete düşüren bu olayın yankıları halen sürerken, yeni gelişmeler de ortaya çıkmaya başladı. İHD Mersin Şubesi bünyesinde oluşturulan ve İHD Şube Başkanı Mehmet Söylemez, Avukat Abdulselam Duran ve Avukat Mehmet Altuntaş'tan oluşan heyet Mut'ta B.A., M.Ç.'nin yanısıra, ev sahibi Zekeriya Zengin ile birlikte savcılık ve emniyet yetkilileri ile görüştü. Heyet, Kaymakam ile görüşmek için de randevu talep etti. Randevu talebini kabul eden kaymakam daha sonra, bu kararından vazgeçerek, olayla ilgili bilgi vermesi için İnsan Hakları Masası'ndan bir memuru görevlendirdi. Kaymakamlık adına bilgi veren memur iki zanlının da yakalandığını iddia etti. Ancak, bu iddia diğer yetkililerle mağdur öğrenciler tarafından doğrulanmadı. Heyetin görüşmelerini raporlaştırıp, önümüzdeki günlerde kamuoyuna açıklaması bekleniyor.

Görüşmeler sırasında mağdur öğrencilerin ev sahibi Zekeriya Zengin, olaya ilişkin çarpıcı bilgiler verdi. Olayın kaymakamlık, savcılık ve emniyet tarafından 'adli' bir olaymış gibi yansıtılmaya çalışıldığını belirten Zengin, 'Olay adli bir olay olsa bu adamlar evi böyle planlı bir şekilde basarlar mı? Musluğu açıp öğrencinin dışarı çıkmasını bekleyip de gelen öğrencinin elini ayağını bağlayıp ağzına peçete tıkayıp, ondan sonra evin ampullerini kırıp evi karartırlar mı? Bunların hepsi planlı şeylerdir' dedi. Saldırganların asıl hedefinin bir süre evde kalan Diyarbakırlı R.Ö. olduğunu söyleyen Zengin, 'R.Ö. bana daha önce

'Zekeriya ağabey bu adamlar beni tehdit ediyor. Kürtleri buralarda barındırmayız diyorlar. Beni öldürecekler' diyordu. Bu adamlar R.Ö.'yü öldürmek için eve girdi. Ama R.Ö. şans eseri evde yoktu' diye konuştu. Yüzleri kapalı olduğu için saldırganları tanımadığını söyleyen Zengin, şunları anlattı: 'Olay günü sadece İ.A.'nın (16) yüzünü açabildik. Bu sırada adını sonradan öğrendiğim E.A. (15) kurusıkı tabanca ile 8 el ateş etti. Yüzüm kanlar içinde kaldığından, kimseyi göremedim. Ama sonradan evi basanların kim olduğunu öğrendim. Hepsinin babasını tanıyorum. İ.A., E.A.'nın dışında, Mehmet Kuyar da (19) var. Bu kişilerin Mut Ülkü Ocağı'na üye olduklarını duydum. Çocuklardan birinin babası Meteoroloji Müdürlüğü'nde çalışıyor. Üstelik çok iyi birisidir. Oğlunun böyle ev bastığını duyunca kalp krizi geçirmiş. Diğerlerinden birinin de babası Kaymakamlıkta çalışıyor.'

'Karakolda polislerle çay içiyordu'

Olay günü yakaladıkları İ.A. ile gece saat 24.00 sıralarında karakola götürüldüklerini söyleyen Zengin, karakolda yaşananları şu şekilde aktardı: 'Biz olay sırasında yakaladığımız İ.A. isimli şahsı olaydan yarım saat bir saat kadar sonra gelen polise teslim ettik. Daha sonra karakoldan gelip, bizi de götürdüler. Karakola tam girdiğim sırada evi basan şahsın polislerle birlikte oturduğunu, sohbet edip, çay içtiğini gördüm. Kan beynime sıçradı, orada onun boğazına sarılıp öldürmek geldi içimden. Sonra ben karakol müdürüne 'Bu ne meselesidir?' diye sordum. O da bana 'Orası bizde kalsın, biz bu meselenin ne olduğunu biliyoruz' dedi. Evde boş kovan olduğuna dair bilgi vermemize rağmen, gelip kovanı almadılar.'

'Ülkücü oldukları için her defasında serbest '

Olaya müdahale etmemesi durumunda, saldırganların B.A., M.Ç. ve kadın öğrenciye her türlü işkenceyi yapacaklarını kaydeden Zengin, 'Bu E.A. isimli çocuk Mut'un serserilerindendir. Daha öncede defalarca, adam yaralama ve benzer suçlara adı karışmış. Ancak her defasında ülkücü olduğu için serbest bırakılmış' dedi. Öğrencilerin de kendisinin de can güvenliğinin tehlikede olduğunu belirten Zengin şunları söyledi: 'Bu adamlar evimizi basıp, hedef gösterdiler. Bu öğrencilerin evinde bulunan değerli eşyaları alıp götürmüşler. M.Ç'nin telefonunu ve kimlik kartlarını çalmışlar. Cüzdanlarında bulunan yaklaşık 50-60 milyon lirayı çalmışlar. B.A. olsun M.Ç. olsun R.Ö. olsun hepsi buradaki insanlar tarafından seviliyorlar. Yapılan saldırı sadece bu gençlerin Kürt ve demokrat olmalarından kaynaklıdır.' Zengin, olay günü kaçan zanlılara engel olmaya çalışan eşinin de darp edildiğini belirterek, Mut Devlet Hastanesi'nden rapor aldığını kaydetti.

'Kürt öğrencilere zorla ülkücü yemini' Diyarbakırlı R.Ö. isimli öğrenci, saldırganların Mut Ülkü Ocakları Başkanı Mustafa isimli şahsın denetiminde hareket ettiklerini iddia etti. Polisin sürekli saldırgan grupla görüştüğünü ileri süren R.Ö. şu bilgileri verdi: 'Bana gelen duyumlara göre, polis Ülkü Ocakları Başkanı Mustafa ve E.A.'ya 'Siz bu R.yi bir türlü bitiremediniz. Bir sürü adamsınınız ama onu hala bitiremediniz. Yazıklar olsun size' diyor. Bu adamlar da zaten en son geçen hafta bana 'Seni öldüreceğiz. Diyarbakır'da yaşamını yitiren askerlerimizin intikamını burada okuyan Kürtlerden alacağız' dediler. Bunlar zaten daha önce de Diyarbakırlı H., Siverekli E., Suruçlu M. ve Türk asıllı B'ye Meslek Yüksekokulu'nun karşısındaki Mustafa isimli ülkücünün çalıştırdığı Bahane Cafe'de silah zoruyla ülkücü yemini ettiriyorlar. Ülkücüler polisten güç alarak, öğrencilere baskı yapıyor.' MERSİN - DİHA

Valinin dikkatine: Emrah kör oluyor

Van'da 22 Mart'ta yapılan Newroz kutlamasına yönelik müdahale sırasında tartaklanarak gözaltına alınan ve çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklanan 18 yaşındaki Emrah Yaşar, aldığı darbeler sonucu sağ gözü ve sağ kulağını kaybetmekle karşı karşıya kaldı. İlk duruşmasında tahliye olan Yaşar, hastaneden rapor alarak suç duyurusunda bulundu.Van'da 22 Mart'ta yapılmak istenen Newroz kutlamalarına Vali izin vermedi. Ardından kutlama yapmak isteyen halka polis saldırdı. Günlerce süren olaylarda 2 kişi yaralandı onlarca kişi öldü yüzlerce kişi de ya gözaltına alında ya da tutuklandı. Üzerinden aylar geçmesine ve yaralar henüz silinmemişken, vali bütün bunlardan kendisi gibi sorumlu olan emniyet müdürünü takdirnameyle ödüllendirdi.

Valinin ödüllendirdiği polis müdürünün talimatıyla polislerin saldırısına maruz kalan Emrah Yaşar adlı genç ise sağ gözünü ve sağ kulağını kaybetmekle karşı karşıya kaldı.

Zeki Erinç ile Ramazan Dal adlı yurttaşların yaşamını yitirdiği, 70 kişinin yaralandığı 130 kişinin gözaltına alındığı ve 35 kişinin de tutuklandığı Newroz olayları sırasında darp edilerek gözaltına alınan ve çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklanan 18 yaşındaki Emrah Yaşar, aldığı darbeler sonucu sağ gözünü ve sağ kulağını kaybetmekle karşı karşıya.

İlk duruşmasında tahliye olan Yaşar, hastaneden yaşadığı sağlık sorunlarına ilişkin rapor aldı. Newroz kutlamaları sırasında iş yerine giderken yolda polislerin kendisinden kimlik istediğini belirten Yaşar, kimliğinin üzerinde olmamasından dolayı 10 polisin bir anda kendisini dövmeye başladığını söyledi. Polislerin kendisini linç etme istercesine dövdüğünü söyleyen Yaşar,

'Polisler uzun süre beni dövdükten sonra ayağa kaldırdılar. Sonra bana 'Biz ne desek tekrarlayacaksın' dediler ben de kabul ettim. Sonra 'Vatan canım sana feda' sloganını attılar. Bende karşı çıktım ve tekrarlamadım. Ondan sonra beni tekrar dövmeye başladılar. Daha sonra beni emniyete götürdüler. Orada 3 gün boyunca kaba dayağa maruz kaldım. Daha sonra tutuklandım ve Bitlis Cezaevi'ne konuldum. Ancak orada da askerler düzenli bir şekilde gelip bizi odalara ayırıp dövüyordu' dedi. Polisin işkencesinden dolayı sağ kulağı ve sağ gözünde sorun yaşayan Yaşar, cezaevinde birkaç kez doktora götürüldüğünü son olarak tahliye olduktan sonra doktora giderek rapor aldığını söyledi. Yaşar, ameliyat olmaması durumunda bir gözünü kaybedeceğini söyledi. Oğlunun tahliye olmasından sonra hastaneye götüren Baba Nazmi Yaşar, oğlunun gördüğü işkenceler karşısında İHD Van Şubesi'ne başvurdu. Olayla ilgili gerekli yasal girişimleri başlattıklarını aktaran Baba Yaşar, 'Oğluma gerçekten insanlık dışı uygulamalar yapılmış. Bir gözü ile bir kulağını kaybetmek üzere. Eğer bir ülkede insanların öldürülmesi emrini verenlere ödül veriliyorsa orada insan haklarından bahsetmek mümkün değil. Ben bu olayın takipçisi olacağım. Oğluma bunu yapanların adaletin önüne çıkarılması gerekiyor' diye konuştu. Yaşar, yaşadıklarından dolayı Van Cumhuriyet Başsavcılığı'na da olayın sorumluları hakkında suç duyurusunda bulundu. VAN - DİHA Haşim Abak

iLGiLi HABER Newroz kutlamaları sırasında terör estiren Van Emniyet Müdürü'neVali takdirname verdi

Bu nasıl insanlık?

Kadın katliamı ve intiharlarıyla sık sık gündeme gelen Güney Kürdistan'da 15 günde 7 kadın yaşamını yitirdi.

Hepsi de genç Türkiye'de olduğu gibi Güney Kürdistan'da da kadın katliamlarının önü alınamıyor. Güney Kürdistan'ın değişik kentlerinde uygulanan kadına yönelik şiddetin 15 günlük bilançosu tüyler ürpertici. 28 Mayıs-12 Haziran tarihleri arasında sır perdesi bir türlü aralan(a)mayan tamamı genç 7 kadın yaşamını yitirdi.

Korkunç bilanço Ranya'da 11 yaşındaki kız çocuğu boğazı sıkılarak, Kolkeraş'ta 16 yaşında genç bir kadın ise 14 kurşunla öldürüldü. Çoman'da 16 yaşında, Süleymaniye'de 17, Sangasar'da 18, Çavrakurna 20 ve Erbil'de de 24 yaşında beş genç kadın kendini yakarak, yaşamına son verdi.

Bu katliamı durduralım Güney Kürdistan kentlerinde son dönemlerde yaşanan ve kamuoyuna yansıyan kadın intiharları ve kadına yönelik şiddet, tüyler ürpertici boyutlara ulaştı. Güney Kürdistan'da 28 Mayıs -12 Haziran tarihleri arasında 'intihar' eden kadın sayısının 7'ye ulaşması ve kadına yönelik şiddetin hız kesmemesi endişe yaratıyor. İntihar edenlerin yaş sınırının 11'e düşmesi ise kaygı yaratan bir diğer nokta.

Güney Kürdistan'daki son 15 gün içinde 'intihar' eden kadın sayısı 7'ye, intihar teşebbüsü sonucu hayati tehlikeyi atlatamayanların sayısı ise 3'e ulaştı. Ranya'da 11 yaşındaki kız çocuğu boğularak, Kolkeraş'ta 16 yaşında genç bir kadın 14 kurşun sıkılarak öldürüldü. Çoman'da 16 yaşında, Süleymaniye'de 17, Sangasar'da 18, Çavrakurna 20 ve Erbil'de de 24 yaşanda beş genç kadın kendini yakarak, yaşamına son verdi.

Kadına yönelik şiddetin bir türlü hız kesmediği Bölge'de, kadın ölümlerindeki artış ve bunlara karşı etkili önlemlerin alınmaması ölümlerin sessiz bir katliama dönüşmesine neden oluyor. Güney Kürdistan'daki, kadın ölümlerinde yaş sınırının giderek düşmesi sorunun can yakıcılığını bir daha gösterirken, intiharların ardındaki sır perdesi bir türlü aralan(a)mıyor. Güney Kürdistan'da hem geleneksel yapı hem de yeterince araştırma yapılmamasından dolayı kadınların intihar etme nedenleri açığa çıkarılamıyor. Güney Kürdistanlı yetkililer, intihar konularının araştırıldığını söylemekle yetinirken, yapılan araştırmaların sonuçları kamuoyuna açıklanmıyor. Ayrıca birçok intihar ve kadın cinayeti de aileler içinde gizlenerek resmi kayıtlara geçilmiyor. Namus gerekçesiyle öldürülen yüzlerce kadının yanısıra binlercesinin de intihara sürüklendiği Güney Kürdistan'da, kadın kurumlarının araştırmalarından elde edilen sonuçlara göre, kadına yönelik şiddetin dozu da her geçen yıl artarak sürüyor. Bölgede artık bir katliama dönüşen kadın ölümlerinin önüne geçilmesi ve acil önlemler için kadın örgütleri ve uluslararası hak örgütlerinin bir an önce harekete geçmeleri gerekiyor.

İşte 15 günün bilançosu 28 Mayıs-12 Haziran tarihleri arasında sadece kamuoyuna yansıyan kadın katliam ve intiharları:

  • 28 Mayıs: Güney Kürdistan Ranya'da 11 yaşında bir kız çocuğu şüpheli bir şekilde öldü. Gerçekleştirilen otopsi sonucu kızın boğularak öldürüldüğü tespit edildi. Polis olayla ilgili olarak kızın babasını gözaltına aldı.
  • Aynı gün Saktan kasabasına bağlı Kolkeraş'ta 16 yaşında bir genç kız, sevdiği gençle birlikte kaçarak güvenlikleri için polis ve kadın hakları örgütlerine başvurdu. Kurdistan Aziz adlı genç kız daha sonra akrabaları tarafından yakalandı ve öldürüldü. Yapılan otopside genç kızın feci şekilde dövüldüğü, vücudunda çok sayıda kırığın olduğu ve 14 kurşun sıkılarak öldürüldüğü belirlendi.
  • 30 Mayıs: Sangasar kasabasında 18 yaşındaki bir kadın üzerine benzin dökerek yaktığı söylenerek hastaneye kaldırıldı. Süleymaniye'ye sevk edilen genç kız burada kurtarılamayarak yaşamını yitirdi.
  • Aynı gün Çavrakurna kasabasında 20 yaşında Zeale H. A. adlı kadın, ağır yanıklar nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Yapılan müdahalelere rağmen genç kadın kurtarılamadı. Yine Çavrakurna'da Dilsoz R. KH. adlı bir genç kadın da 18 tablet ilaç içerek intihar etmeye kalkıştı. İntihar teşebbüsünün gerekçesini açıklamayan kadının sağlık durumunun iyiye gittiği bildirildi.
  • 5 Haziran: Çoman kasabasına bağlı Çoman köyünden Şükriye adlı bir kadın kendini yakarak yaşamına son verdi. 45 yaşında 8 çocuk annesi kadının 'intiharı' konusunda açıklama yapan polis 'olay sosyal sorunlardan kaynaklı' demekle yetindi.
  • 9 Haziran: 16 yaşındaki genç bir kız Sedekan kabasında ağır yanıklar nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Yakınları genç kızın kaza sonucu yandığını ifade ederken olayla ilgili soruşturma açıldı. Genç kızın sağlık durumunun halen kritik olduğu bildiriliyor.
  • 10 Haziran: Hajiawa kasabasında yaşayan 50 yaşındaki GMK isimli kadın eşi K.S.M. hakkında kendisini dövdüğü için polise başvurdu. Kadının ifadesine göre eşi tarafından dövüldü ve ölümle tehdit edildi.
  • 11 Haziran: Süleymaniye'ye bağlı Kifri kasabasında 17 yaşındaki bir genç kadın şüpheli bir şekilde silahla yaralandı. Olayla ilgili soruşturmanın sürdüğü bildirildi.
  • 12 Haziran: Erbil'de bağlı Gazna köyünde M.M. adlı 24 yaşındaki genç bir kadın kendini üzerine benzin dökerek yaktı. Erbil hastanesi acil servisine kaldırılan genç kadın hayatını kaybetti.
  • 12 Haziran: Süleymaniye'de okuyan 17 yaşındaki bir genç kadın kendini yaktı. Hastaneye kaldırılan kadın hayatını kaybetti. Hastane yetkilileri genç kızın vücudunun yüzde 65-75'inin tamamen yandığını belirtti.

ERBİL - ANF