Kürt kurumlarına saldırılar durulmuyor

 

ist-dtpgenclikmudahale

Baskınlara gözlemci olan İHD'linin kolu kırıldı 

ADANA (14.08.2008)- Adana’da sabah DTP üyelerinin evlerine yapılan baskınlarda DTP'li belediye başkanları ile ilçe yöneticilerinin aralarında bulunduğu 44 kişi gözaltına alındı. Baskınlara gözlemci olan İHD yöneticisi polis tarafından merdivenden aşağı itildi.ihd_logo

Jandarma ekipleri bugün sabah saatlerinde İncirlik, Yakapınar ve Seyhan'a bağlı Küçükdikili beldesinde DTP üyelerinin evlerine baskın düzenledi. Eş zamanlı olarak DTP Adana il binasına da baskın düzenlendi. Saldırıda 44 kişi gözaltına alındı. Gözaltı sebebi açıklanmazken dosyada gizlilik kararı olduğu belirtildi.

Gözaltına alınanlar Küçükdikili Belediye Başkanı Leyla Güven ve Yakapınar Belde Belediye Başkanvekili Burhan Aras ta bulunuyor.

DTP il binasına yapılan baskın nedeniyle gözlemci olarak DTP il binasında bulunan İHD yöneticilerini zorla dışarı çıkarılmak istendi. İHD Adana Şube Başkanı Ethem Açıkalın ve şube yöneticisi Hüseyin Beyaz ile polis arasında arbede yaşandı. Polisin saldırısı esnasında İHD yöneticisi Hüseyin Beyaz merdivenlerden aşağıya itildi. Beyaz'ın kolunu kırıldığı ve devlet hastanesinde ameliyata alınacağı bildirildi.

Batman belediye başkanının sekreteri kaçırıldı

BATMAN (14.08.2008)- DTP’li Belediye Başkanı Hüseyin Kalkan’ın sekreteri Gülşen Tekin bu sabah işe giderken silahlı kişiler tarafından kaçırıldı. Daha önce telefonuna tehdit mesajları gelen Tekin'in Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunduğu öğrenildi.

Bu sabah işine gitmek üzere evinden çıkan Gülşen Tekin, Meydan Mahallesi’nde yürürken önü siyah renkli Mercedes marka bir otomobil tarafından kesildi. Otomobilden ellerinde silahla inen 4 kişi, Tekin'i zorla araca bindirdi, olay yerinden hızla uzaklaştı. Kaçırma olayını polise bildiren görgü tanıkları, “Gülşen Tekin’in önünü kesen otomobilden inen silahlı kişiler, karşı koyup bağırmasına rağmen, zorla araca bindirdi. Plakasını alamadığımız otomobil hızla olay yerinden uzaklaştı” dedi.

Belediyede 12 yıldır çalışan Tekin’in, bir süre önce cep telefonuna tehdit mesajları geldiği gerekçesiyle Cumhuriyet Savcılığı’na başvurduğu belirtildi. Batman Belediye Başkanı Hüseyin Kalkan’ın Ankara’da bulunması nedeniyle yardımcısı Tahir İmret, polise başvurarak sekreter Gülşen Tekin’in hayatından endişe duyduğunu belirtti.

Diyarbakır'da 15 Ağustos gözaltıları

Diyarbakır'da 15 Ağustos'u kutlamak amacıyla düzenlenen etkinliklere katıldıkları iddiasıyla 3 kişi gözaltına alındı.

Diyarbakır Emniyet Müdürlüğüne bağlı Terörle Mücadele Şubesi ekipleri Bağlar İlçesi'nde PKK'nin silahlı mücadeleyi başlatmasının 25. yıl dönümünde 15 Ağustos'u kutlamak amacıyla düzenlenen etkinliklere katıldıkları iddiasıyla 3 kişiyi gözaltına aldığı öğrenildi. Gözaltına alınanların emniyet müdürlüğünde tutulduğu bildirildi.

AMED / ANF

Elazığ'da DTP binasına faşist saldırı

ELAZIĞ (13.08.2008)- Erzincan'da yaşamını yitirdikten sonra dün Elazığ'da defnedilen Uzman Çavuş Gökhan Kuvat'ın cenaze töreninin ardından bir grup faşist, DTP il binasına saldırdı.

Erzincan Kemah ilçesinde ölen Uz. Çavuş Gökhan Kuvat'ın cenazesi memleketi Elazığ'da defnedildi. Daha sonra mezarlıktaki kalabalıktan ayrılan yaklaşık yüz ırkçı faşist, DTP Elazığ il binasına saldırdı. Parti binasının camlarına taş ve cam şişe atan faşistler kısa süre sonra polis tarafından uzaklaştırıldı.

İzmir DTP üyelerine “Sayın” gözaltısı

İZMİR (13.08.2008)- İzmir'de “Sayın” kampanyası kapsamında Cumhuriyet Başsavcılığı’na dilekçe vererek kendilerini ihbar eden DTP il Başkanında aralarında olduğu 7 kişi dün gözaltına alındı.

PKK önderlerinden Abdullah Öcalan'a “Sayın” denildiği için yapılan saldırıları protesto etmek amacıyla kendilerini ihbar eden DTP'liler İzmir TMŞ polisleri tarafından gözaltına alındı.

“Sayın” diyerek kendileri Cumhuriyet Savcılığına gönderdikleri dilekçelerle ihbar eden; Buca İlçe Başkanı Mehmet Emin Yıldız, Bornova İlçe Başkanı Yıldız Yıldırım, Takadin Sürme, Abdülbesir Yapıcı ve Neriman Elbirlik’in sabah saatlerinde evlerine yapılan baskınlarla gözaltına alındığı bildirildi.

TMŞ polisleri öğlen saatlerinde ise DTP İl binasına baskın yaparak DTP İl Başkanı Nametullah Epözdemir ve Kadın meclisi Sözcüsü Yıldız Akad'ı gözaltına aldı.

DTP İl Örgütü yazılı basın açıklaması yaparak gözaltıların anti demokratik olduğunu belirtti. İl ve İlçe Başkanlarının ve üyelerin açık adresleri olmasına rağmen herhangi bir tebligat gönderilmeden gözaltın alınmalarını DTP'ye yönelik bir tutum olduğu belirtildi. Parti binasının basılarak başkan ve yöneticilerin gözaltına alınması kınanarak, gözaltıların derhal serbest bırakılması istendi.DTP_izmir_il_Baskani_serbest_birakildi

İHD, Alınak'ın işlediği “suça” iştirak etti  

İZMİR (12.08.2008)- İnsan hakları savunucuları, DEP eski milletvekili Mahmut Alınak'a 50 gün hapis cezası verilmesine tepki gösterdi. İHD'liler, “Aynı suçu bizde işliyoruz” diyerek, Başbakanlık ve Adalet Bakanlığı'na mektup gönderdi.

Konak Postanesi önünde bir araya gelen İHD üyeleri, “Mahmut Alınak yalnız değildir” sloganını attı. Burada açıklama yapan İHD Şube Başkanı Ahmet Alagöz, DTP Kars eski İl Başkanı ve kapatılan DEP'in eski milletvekili Mahmut Alınak'a "suçu ve suçluyu övdüğü" gerekçesiyle 50 gün hapis cezası verildiğini söyledi. Hapis cezasının paraya çevrildiğini belirten Alagöz, "Ancak Alınak, hukuksuzluğu protesto etmek ve demokrasiye katkı yapmak için kendi özgür iradesiyle cezaevine girme kararı verdi. Kendisi bugün cezaevine girmek için Kars Cumhuriyet Savcılığı'na başvuracaktır” dedi.

Fikir ve ifade özgürlüğünün hapis cezaları ile karşılanmasına karşı olduklarını kaydeden Alagöz, Alınak'ın işlediği “suça” katıldıklarını söyledi. İHD'liler açıklamanın ardından Başbakanlık ve Adalet Bakanlığı'na aynı suça iştirak ettiklerine ilişkin mektup gönderdi.

DTP Ağrı İl Başkanı gözaltına alındı

DTP Ağrı İl Başkanı Murat Öztürk, parti binasında gözaltına alındı.

DTP Ağrı İl Başkanı Murat Öztürk, sabah saatlerinde Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele (TEM) Şubesi ekipleri tarafından DTP il birasında gözaltına alındı. Emniyet müdürlüğüne götürülen Öztürk'ün, gözaltı gerekçesi öğrenilemedi. AĞRI (DİHA)

Mersin'de önceki gün evlerine düzenlenen baskında gözaltına 3 kişi, 'Terör amaçlı propaganda yapmak' suçlamasıyla tutuklandı.

Önceki gün gözaltınaalınan DTP Mersin İl yöneticisi Osman Aka'nın oğlu Yasin Aka (21) ve yeğeni M.A (17) ile Mesut Eksik(21) emniyetteki sorgularının ardından savcılığa çıkarıldı. Savcılıkça ifadeleri alınan 3 kişi, tutuklanma talebiyle Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi'ne sevk edildi. Mahkemeye çıkarılan 3 kişi, 'Yasa dışı gösteriye katılmak', 'Molotof kokteyli hazırlamak ve atmak', 'Terör amaçlı propaganda yapmak' suçlamalarıyla tutuklanarak, Silifke E Tipi Kapalı Cezaevi'ne götürüldü. Aynı soruşturma kapsamında geçtiğimiz hafta 7 çocuk gözaltına alınmış ve daha sonra serbest bırakılmıştı. MERSİN (DİHA)

Türk Polisi, veresiye meşrubat vermeyen esnafa saldırdı!

Polis dayağı kepenk kapattırdı  -Radikal

image Hakkari'de Dağgöl Mahallesinde bakkal dükkanı işleten Emin Beyter ve 2 oğlunun, veresiye meşrubat vermediği gerekçesiyle polis tarafından dövüldüğü haberi üzerine, esnaf olaya tepki göstererek kepenk kapattı.

Hakkari’nin Dağgöl Mahallesi’nde bakkal dükkanı işleten 65 yaşındaki Emin Beyter, 2 gün önce veresiye meşrubat vermeyince, oğulları ile birlikte polislerden dayak yediğini soyledi. Bunun üzerine AKP Hakkari Milletvekili Abdulmutalip Özbek hastaneye giderek Beyter ve oğullarını ziyaret ederek görüştü. Hakkari Emniyet Müdürü Cavit Çevik, konuyu araştırdıklarını ve gerekeni yapacaklarını belirterek, olayda 2 polis memur ile 2 vatandaşın hafif şekilde yaralandıklarını, 2 kişini de gözaltına alındığını söyledi.

Bunun üzerine Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği olayı kınama amaçlı basın açıklaması yaptı. Yapılan basın açıklamasına DTP’li Hakkari Belediye Başkanı Kazım Kurt, DTP Hakkari İl Başkanı Hasan Güzel, DTP’liler ve esnafın bulunduğu yaklaşık 200 kişi de destek verdi. Olaya bir tepki de esnaftan geldi. Esnaf, dükkanlarını açmayarak dayağı protesto etti. Kent merkezinde fırınlar ve nöbetçi eczaneler dışında yaklaşık 2 bin işyerinin kepenkleri açılmadı. Sessizliğin hakim olduğu kentte polis gerekli tedbirleri alarak, beklemede olduğu dikkat çekti. (dha)

Gözaltındaki DTP İlçe Başkanı hastaneye kaldırıldı

WPO RAPORU :‘’TÜRKLERİN %51’İ İŞKENCEDEN YANA’’

Bornova da bir ayda 2. işkence : Mardinli Kürt'tür Vurun ulan vurun!

Facebook’ta polis mesajları

İşkence : Vicdani retçi Bal'a Askeri Cezaevi'nde linç girişimi

Marmara Bölgesi’nde Kürtlere yönelik halk ihlalleriyle birlikte linç girişimleri de arttı.

Penisine ip bağlanarak odanın içinde gezdirilen Aslan'a 'suçunu itiraf etmesi' istendi.

Irkçı-milliyetçi saldırgan gruplar, polis eşliğinde,

'Dışkı davası' baş mağduru Kamil Müştak yaşamını yitirdi

Bir askerden vahşet itirafları

Vahşetin simge kızı 13 yıl sonra konuştu

Polis'ten neştercilere çay ikramı...

Karakolda şahitlere de işkence : 'Siz Kürtler ölmezsiniz, köpeksiniz size bir şey olmaz'

Cizreli çocuklara cezaevinde işkence

Tutukluya işkence yaptılar

Kürt toplumunun haklarını savunanlar baskı altında

İşkence yok infaz var!

Yine Van yine polis!

‘Tek oğlumu aldılar benden’

İnsaf! Ömür 10 yaşındaydı

“Tutuklanmayacak Ergenekon” Kuzey Kürdistan’da: 6 ayda 178 kişi öldürüldü

Bir 'iyi çocuğun' itirafları : infaz, bombalama, tecavüz, işkence, suikast!

Çocuğa falaka kadına işkence

"Eve geldi. Saat beş gibi dışarı çıktı. Yavrumun ne kahvesi vardır, ne içkisi. Kazandığı parayı ay başı bana verirdi."

'Önümüzdeki mahkeme gelmeyebilirim, beni işkencede öldürecekler,' sözleri hâlâ kulağımda. Necmettin sonraki mahkemeye gerçekten gelemedi, haklı çıktı.

Gerilla sanilip 16 yaşında bir kız çocuğunun da aralarında bulunduğu 4'ü kadın 5 kişinin öldürülmeden once iskenceye ugradiklari ortaya cikti

KCK, PKK ve KJB'den 15 Ağustos açıklaması

Koma Civaken Kurditan (KCK), PKK Meclisi ve kadın hareketi KJB 15 Ağustos'un 24. yıldönümü dolayısıyla yaptıkları açıklamada '15 Ağustos Ulusal Diriliş Bayramı Tüm halkımıza ve dostlarına kutlu olsun' dedi.
KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı 'Kürdistan halkını yokoluş sürecinden, ulusal dirilişe, oradan da bugün kendi özgür iradesiyle demokratik konfederal sisteminin inşasını gerçekleştirecek bir düzeye getirmiş bulunan gelişmenin temelinde 15 Ağustos Şanlı Atılımı bulunmaktadır' diyerek şu mesajı verdi: '15 Ağustos Atılımının 24. Yıldönümünde, bu atılımı ilk sözcükten pratikleşmeye kadar olan süreci hazırlayan Önder Apo'yu selamlıyor, bu tarihsel kahramanlık eyleminin eşsiz komutanı Agit(Mahsum Korkmaz'ı) yoldaşı ve bu direniş çizgisinin doğruluğunu, kanları ve canlarıyla hergün kanıtlayan ve günümüze taşıyan ölümsüz şehitlerimizin anısını dönemin önümüze koyduğu görev ve sorumlulukları üstün bir başarı temelinde yerine getirerek yaşatma sözünü yineliyoruz.'
15 Ağustos'u Kürt halkı açısından 'tarihsel yön değişimi, yeni bir ruh, düşünce tarzı, toplumsal ahlak ve özgür yaşam tarzı' olarak tanımlayan KCK, şöyle devam etti: 'Yaratılan bu bilinç ve ruh ile Kürdistan tarihinde kesintiye uğramadan ve hep bir başarı çizgisinde sürdürülen ilk Kürt baş kaldırısı olarak 24. Yıldönümünde zaferi müjdelemektedir.
Türk devlet felsefesi Kürt halkını Türk uluslaşması içinde eritmeyi ifade etmektedir. Bu nedenle gerçekleştirilen katliamların ardından Kürdistan'da siyasi, idari, ekonomik, kültürel sömürgeciliğin esas amacı bunu sağlamaya dönük olmuştur. 12 Eylül askeri faşist darbesi ise, hareketimiz şahsında ortaya çıkan özgürlük umutlarını kırmak için, zindanlar başta olmak üzere, tüm toplumda büyük bir baskı ve sindirme saldırısı gerçekleştirilmiştir. Kürt toplumunun bu direnen dinamiklerini tasfiye edip, ortaya çıkan umut ışığını söndürerek, Kürdistan'ı yeniden karanlığa gömmeyi hedeflemiştir. Bunun için varolan tüm örgütsel yapıları dağıtmış, Türkiye devrimci-demokratik hareketini tasfiye etmiş, geri kalanlarında ise, umutsuzluk yaratmıştır. Birçoğu mücadele yerine Avrupa kapılarında mültecileşmeyi tercih etmişlerdir. Bu uğursuz hastalık özgürlük saflarımıza da bulaştırılmak istenmiştir. 15 Ağustos Atılımı bütün bunlara karşı güçlü bir umut yaratarak cevap olmuş, bir daha sökülmemecesine Kürdistan topraklarına yerleşerek halklaşmayı başarmıştır.'
Ortadoğu'da bir ilk
15 Ağustos Atılımı'nın baskı, sindirme ve asimlasyon politikalarıyla korkutulan, sindirilen Kürt bireyi ve toplumunda kendine güven ve cesareti geliştirdiğini vurgulayan KCK, 'tüm dinlerden, mezheplerden ve kültürlerden bireyleri özgürlük ideolojisinde birleştirmeyi başarmış, Kürdistan ve Ortadoğu'da bir ilk hareket ve adım da olmuştur' tespitini yaptı.
KCK açıklamasında şu ifadeler yer aldı: '15 Ağustos Atılımının yarattığı mücadele ve gelişmelerin sonucu olarak, ulusal diriliş Kürdistan'ın diğer parçalarında da gerçekleştirilmiş, yenilmez bir halk iradesi ve gerillası yaratılmıştır. Bugün de Kürdistan'da hem gerillanın hem de halk iradesini kırmak için başta ABD olmak üzere, İran vb güçlerin de aktif desteği olmasına rağmen, Türk devletinin saldırıları karşısında gerilla ve halk iradesinin yenilmezliğini bir kez daha ortaya koymuş, bu gerçeklik karşısında Türk devletinin başarma umudu da kırılmıştır. Ancak buna rağmen saldırılar durmamıştır. Geçen yılın 14 Ağustos'unda Şengal'de Yezidi halkına ve son süreçte Kerkük'te Kürt halkına karşı gerçekleştirilen katliamlar, kaybetmekle yüzyüze olsalar da, halkımızın düşmanlarının saldırılarından vazgeçemeyeceğini ortaya koymaktadır. Şengal katliamının birinci yıldönümü vesilesiyle şehit düşen yezidi halkını saygıyla anıyoruz.
Yoksayılan ve hesaba katılmayan Kürt halkı bugün yarattığı siyasi, askeri ve örgütsel gücüyle, bölgede herkesin dikkate aldığı temel güçlerden birisi haline gelmiştir. Bu gelişme Kürt sorunun demokratik çözümünün imkanlarını ve gerçek bir barışın koşullarını da yaratmış bulunmaktadır. Ve 15 Ağustos Atılımının 24. Yıldönümünü böyle bir görkemlilikle karşılamaktayız (...) Önderliğimizin ve hareketimizin tüm barışçıl çözüm çağrılarına ve atılan adımlara rağmen, sömürgeci Türk devleti inkar-imha siyasetinde bir diretmenin olduğu açıktır. Önderliğimize karşı tırmandırılan İmralı işkence sistemi, gerilla üzerinde yürütülen imha operasyonlarının bir savaş boyutunda sürmesi ve halkımıza karşı gerçekleştirilen baskılar, 15 Ağustos ruhuyla her alanda mücadelenin yükseltilerek sonuç almayı kaçınılmaz kılmıştır. Bu nedenle Halkımızı Êdî Bes e hamle ruhuyla demokratik komünalizmi inşa etmeye, ulusal-demokratik birliğini güçlendirmeye, Türk, Arap ve Fars halklarıyla demokratik birlik temelinde örgütlülükler geliştirmeye, Kürdistan gençliğini gerilla saflarına katılmaya ve Agitleşmeye çağırıyoruz.'
PKK: Yeni bir dönüm noktası
PKK Meclisi 15 Ağustos'u Kürt halkının tarihinde yeni bir dönüm noktası olarak değerlendirdi. 'Tüm halkımızın, dostlarımızın ve kadrolarımızın 15 Ağustos Diriliş Bayramını kutluyor, mücadele de kesin zafer dışında bir seçme lüksümüzün olmadığını dönemin dayattığı en büyük görev olarak belirtmeyi gerekli görüyoruz' diyen PKK Meclisi, 15 Ağustos'a ilişkin şunları belirti: '15 Ağustos Atılımı Kürdistan'ın makus talihini köklü düzeyde bir değişime uğrayarak, özgürlük potansiyelini güçlüce açığa çıkarması nedeniyle bugün Kürdistan'da bir Diriliş Bayramı olarak kutlanmaktadır. Çünkü 15 Ağustos Kürdistan tarihine bilinçli bir iradi müdahale yapılmasının atılımı olmuştur ve bu atılım Kürt halkını yeniden kendi benliğiyle buluşturmuştur. Sömürgeci güçler tarafından halkımıza karşı uygulanan her türlü vahşet, işkence ve insanlık dışı uygulamalara karşı ilk kurşunla çağdaş isyanı başlatmış ve kararlıca sürdürülmüştür.
15 Ağustos Atılımı, Kürdistan'da mücadele sürecinin aralıksız başlamasını beraberinde getirmiş ve sömürgeci güçler tarafından başkalaşıma uğratılmış Kürt halkını yeniden özüyle buluşturmuştur. Bu atılım Kürt halkını uluslaşma düzeyine ulaştırarak, çağdaş ve özgürlükçü bir zihniyetle donatmıştır. En zorlu ve amansız koşullarda olağanüstü güç, irade ve yetenekle adım adım Kürdü yeniden yaratma mücadelesi dağların zirvelerinde yükseltilmiş, ölü olarak kabul edilen bir halktan büyük özgürlük potansiyeli açığa çıkarılmıştır.'
Türk devletinin operasyonları, halka yönelik baskıları ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a uyguladığı tecride değinen PKK, 'Türk devletinin yürütmekte olduğu işkence, hakaret ve saldırıları barışı değil, savaşı tetiklemektedir. Bu politikaların son bulması için hareketimiz tarafından başlatılan Êdî Bes e Hamlesi, içinde bulunduğumuz dönemde Kürt halkının çok büyük kesimi tarafından benimsenmiş ve bu çerçevede eylemsel bir süreç başlamış bulunmaktadır. Kürt halkı bulunduğu Kürdistan'ın dört parçasında ve yurtdışında geliştirdiği eylemsel duruş ve aktivitelerle Türk devleti başta olmak üzere, sömürgeci devletlerin uyguladığı katliam ve yok etme politikalarına karşı Êdî Bes e diyerek duruş sergilemesi 15 Ağustos ruhunun zafere kadar devam edeceğini göstermektedir' diye vurguladı.
PKK, '15 Ağustos 1984 yılında komutan Agit yoldaş öncülüğünde gerillanın ilk Êdî Bes e kurşunu bugün toplumsal bir düzey kazanmış ve özgür bir toplumsal gerçeklik yaratmıştır. Halkımızın bundan sonra da ulaşılan toplumsal düzeyle serhıldan alanlarında Êdî Bes e hamlesini yükseltmesi zaferi sağlayacak en büyük etken olacağı kuşkusuzdur. Tüm Kürdistan halkını, bulunduğu her yerde 15 Ağustos ruhuyla alanlarda serhıldan mücadelesini yükseltmeye çağırıyor, tüm halkımızın, dostlarımızın ve kadrolarımızın diriliş bayramını bir kez daha kutluyoruz' dedi.
KJB: 15 Ağustos varolmanın adı
Kadın hareketi KJB, 15 Ağustos Atılımı'na ilişkin 'Büyük komutamız Agit yoldaş öncülüğünde geliştirilen 15 Ağustos Diriliş Eylemimiz, Kürt halkının özgür iradesine dayalı geliştirdiği ordulaşma ile de Kürt tarihinde bir ilke imza atmıştır. Kürt halkı tarih de ilk defa kendisi için savaşan, gerillalaşan bir ordu gerçekliğine sahip olmuştur' ifadelerini kullandı.
'15 Ağustos nasıl ki Kürt halkı açısından yeniden ve özgürce varolmanın adı ve eylemi olmuşsa binyılların kölelik cenderesine mahkum edilmiş Kürt kadını açısından özgürce kendini yaratmanın eylemi olmuştur' diyen KJB, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: 'Kürt kadını da kendi bilincine, iradesine ve kimliğine kavuşarak Kadın rengin de bir yaşamın yaratılmasında öncü güç olmuştur. Bu gün kadın gerek ideolojik gerek siyasi gerekse de savunma alanlarında bu ruh ve idea ile özgürlük mücadelesini güçlendirmektedir. Bu mirasın güçlü temsilcisi olan YJA STAR'ın süreç karşısında gösterdiği militan duruş yine bu temelde gerçekleştirilen özgürlük eylemlilikleri 15 Ağustos Diriliş Bayramımızın özüne denktir. Kadın kendi kimliği ve örgütlülüğüyle bu geleneğin başarılı öncüleri olarak ilerleyecektir.
Bir kez daha başta Önderlik, Halk ve hareket olarak çok çirkin saldırılara ve imha politikalarıyla karşı karşıyayız. Tüm bu yönelim ve saldırıları bertaraf etmenin, özgürlük mücadelesinin güçlendirip, başarıya taşımanın yolu 15 Ağustos Diriliş Bayramımızın ruhuna,kararlılığına ve iradesine denk mücadeleyi radikalleştirip, süreklileştirmekten geçer. Bu temelde başta kadınlarımız ve gençlerimiz olmak üzere tüm kesimleri Önderlik etrafında kenetlenmeye çağırırken,özgürlük eylemliliklerin her zamankinden daha fazla gelişip, güçlendirilmesi kararlığıyla tüm halkımızın, kadınlarımızın 15 Ağustos Diriliş Bayramını kutluyoruz.'
BEHDİNAN / ANF

Tarih değiştiren tarihi atılım

image Kürt direnişinin tarihi atılımıyla kökleşerek yeni Kürt miladını yarattığı artık giderek herkes tarafından daha fazla kabul görüyor. Ulusal yok oluş sürecine dur denilerek diriliş devriminin geliştirildiği, Kürtlerin kendi kimliğiyle, özgür, demokratik, iradeli yaşama sürecinin başlatıldığı kesiti oluşturuyor.

Artık geleneksel toplum değerleriyle ve isyancı yöntemlerle toplumun direnme, kendini var etme imkanının tümden tükendiği bir ortamda gerçekleşen ve başarı şansı olan, bütün Bölge'yi etkileyen yeni direnme süreci, yeni tarzda bir direniş gerçeğinin başlangıcını ifade etmektedir

İnkar ve imha sistemine karşı verilen büyük mücadele ve sergilenen direniş, bu sistemin ideolojik yenilgisinin kesinleştirilmesi ve buna karşı Özgürlük Hareketi'nin temsil ettiği özgürlük ve demokrasi ideolojisinin zafer kazanmasının yaratılmasıdır. Çizgi zaferinin ilanıdır. Karşıdakine bu zaferin kabul ettirilmesidir

Tarihi adımlar tarihi kararlar gerektirir

Kürt direnişinin tarihi atılımıyla kökleşerek yeni Kürt miladını yarattığı artık giderek herkes tarafından daha fazla kabul görüyor. Ulusal yok oluş sürecine dur denilerek diriliş devrimi sürecinin geliştirildiği, Kürt halkının kendi kimliğiyle, özgür, demokratik, iradeli yaşama sürecinin başlatıldığı kesiti oluşturuyor. Bu bakımdan Kürt halkı açısından etkisi yüzyıllarca hissedilecek bir tarihsel adımı ifade ediyor. Böyle bir adım atmaya karar vermek, böyle bir adımı hazırlamak ve gerçekleştirmek elbette tarihin en önemli işlerinden birisini yapmaktır.

Böyle bir karara nasıl varıldı? Bunun elbette Özgürlük Hareketi biçiminde şekilenmesiyle bağı var. İlk büyük karar ve Önderliksel çıkış kararıdır. Kürt Halk Önderi'nin bir düşünce sistemi yaratması ve bunu pratikleştirmek üzere ilk grup adımını atmasıdır. Dolayısıyla büyük tarihi karar 1973'ün baharında 'Önderliksel çıkış' olarak değerlendirdiğimiz ilk gruplaşma adımının atılma kararıdır. Ardından Antep'te Haki Karer'in katledilmesi sonrası, bu büyük şehidin anısına bağlılığın ifadesi olarak Önderliğin verdiği ve yürüttüğü partileşme kararı var. Bu da 1973'deki gruplaşma adımını daha da büyütmeyi ve eyleme dökmeyi ifade ediyor. Bu ikinci büyük karar da büyük ve cesur bir karardır.

Üçüncü adım olarak; büyük zindan direnişçiliği var. 12 Eylül faşist askeri rejimine karşı, inancı ve iradesinden başka hiçbir güce ve araca sahip olmayan Özgürlük Hareketi öncü kadro ve militanlarının gösterdiği büyük zindan direnişçiliği var. Bu da partileşmeyi eyleme dökmede, özgürlük hareketi biçiminde doğan Özgürlük Hareketi'ni eylem çizgisine kavuşturmada en temel öncü adımı ifade ediyor. Öyle bir adım ki, zafer çizgisini oluşturuyor. Bu direniş 12 Eylül faşist askeri rejimi şahsında, Kürt toplumuna dayatılmış olan inkar ve imha sisteminin ideolojik yenilgisini yaratıyor. Diyarbakır zindanında Mazlum, Kemal, Hayri'ler öncülüğünde inkar ve imha sistemine karşı verilen büyük mücadele ve sergilenen direniş, bu sistemin ideolojik yenilgisinin kesinleştirilmesi ve buna karşı Özgürlük Hareketi'nin temsil ettiği özgürlük ve demokrasi ideolojisinin zafer kazanmasının yaratılmasıdır. Çizgi zaferinin ilanıdır. Karşıdakine bu zaferin kabul ettirilmesidir.

15 Ağustos tarihi atılım kararı, bu büyük kararlaşmaların sonucunda ve bu adımlarla yaratılan değerleri ve kazanımları örgüte dönüştürmeyi, silahlı direnişe kavuşturmayı ve zindanda yaratılan ideolojik zaferi siyasi, askeri, örgütsel zafere dönüştürmeyi ifade eden bir atılım kararı oluyor. Atılım, Kürt Halk Önder'inin 1973 baharında ilk gruplaşma adımını atma kararını verişinden başlayarak, zindan direnişçiliği gibi kahramanlığın en yücesine ulaşan büyük direnme adımlarını halk örgütlülüğü ve eylemine gerilla öncülüğünde dönüştürme adımını ifade ediyor. Dolayısıyla böyle bir örgüt olmaya, koşullar, ortam ne olursa olsun halkı özgürlük ve demokrasi için, ulusal diriliş için örgütlemeye ve yönetmeye cesaret etme, bunu gerilla öncülüğünde yaratma adımı oluyor. Büyük 15 Ağustos kararı böyle bir karardır. Hangi ortamda bu kararın alındığını da bu belirlemeler açıkça göstermektedir.

Darbe başarısız kılındı

Atılım kararı, 12 Eylül faşist askeri rejiminin tüm gücüyle sol devrimci örgütlere karşı saldırıya geçtiği, tutuklayarak, idam ederek, işkence altında ezerek, tutuklayıp ürküterek, kaçırarak, dağıtıp ezdiği; halk üzerinde her türlü baskı, tutuklama, işkence, imha uygulamalarını geliştirerek halkı bastırıp sindirdiği, ürkütüp gözünü korkutmaya çalıştığı, bunlar üzerinde Türkiye Cumhuriyeti devletini 12 Eylül faşist askeri darbesinin ölçü ve özelliklerine dayanarak, bu rejim temelinde yeniden inşa etmeye çalıştığı, kurumlaşma adımlarını attığı, 1982 Anayasası'nı hazırlayarak yeniden askeri rejimin yüzünü maskelemeyi öngören; meclis, hükümet gibi 'Asma yaprağı' özelliği taşıyan sözde sivil kurumlar geliştirmeye çalıştığı bir dönemde alınmıştır. 12 Eylül darbesi hem bütün sol demokratik örgüt ve kurumları ezmiş, tam bir katliam gerçekleştirmiş, hem de onun üzerinde sözde yeniden sivil bir rejim kurmaya yönelmiştir. Turgut Özal böyle bir rolü çok iyi oynamaktadır. Kendi partisinin iktidarı karşılığında cunta ile uzlaşarak, 12 Eylül faşist darbesinin ön gördüğü devlet sistemini ekonomi ve siyaset alanında yaratmakta usta bir kişiliktir. ABD ve AB ile bu temelde ilişkilerini geliştirmektedir. Giderek ABD, AB, NATO çerçevesinde Türkiye'nin yeniden sivil-demokratik bir siyasal yaşama geçtiği yönünde bir kanaat oluşmaktadır. Zaten 12 Eylül faşist askeri darbesini düzenleyen, planlayan, yürüten NATO'dur. 12 Eylül rejimi tüm demokratik ve sol-sosyalist güçleri ezmiş, katliamlar geliştirmiştir. Halen bugün bile 12 Eylül döneminde yapılan katliamların yeterince açığa çıkartılmadığı bilinmektedir. Birçok insanın akıbeti halen belirsizdir. Böyle bir katliam gerçekliği varken, onun üzerinde göstermelik bazı sivil kurumların gelişmesi, sivil siyasete geçildiği yalanını ortaya çıkarmaktadır. Bu, rejimin gerçek yüzünü maskelemek ve kendini dünyaya demokratik sivil rejim olarak kabul ettirme çabasıdır. Bu konuda epeyce mesafe de alınmıştır. Sol demokratik örgütlerin hepsi dağıtılıp ezilmiştir; Zindanlarda büyük katliamlar yaşanmıştır. İnsanlar, açıktan idam edilmekten öteye, yapılan uygulama ve baskılar sonucunda kendilerini yakmak, parçalamak, imha etmek zorunda bırakılmıştır. Tarihin, eşine ender rastladığı vahşi işkence süreçlerinden biri, başta Diyarbakır olmak üzere Türkiye'deki zindanlarda yaşatılmıştır. Halk üzerinde büyük baskı, işkence, katliam uygulanmıştır. Öyle ki, Bölge yeniden köy köy, alan alan askeri işgalden geçirilmiş, yüzbinlerce insan tutuklanıp, sorgu altına alınıp, işkenceye tabi tutulmuş. Bu temelde kendini yeniden inşa etmeye çalışan rejim, sivil siyasi yaşama geçtiği yönünde dış dünyaya bir görüntü vermeye çalışmaktadır. Böylece, artık 12 Eylül darbesinin aşıldığı, sivil siyasi yaşamın geliştiği yönünde Avrupa başta olmak üzere, ABD ve diğer ülkelerde gittikçe artan bir kanaat oluşmaktadır.

Katıksız bir faşist askeri rejim olan 12 Eylül rejimi, kendisini dünyaya sivil demokratik siyasi bir rejim gibi sunma sürecindedir. Özgürlük ve demokrasi temelinde Türkiye toplumunun demokratik sivil kazanımları elde etmesi ve Kürt halkının özgürlük hareketini geliştirmesi yönünde her türlü emarenin yok edildiği bir ortam sözkonusudur. Nerede bu yönlü küçük bir yaşam emaresi görülse, oraya dönük hemen bir saldırı ve yok etme durumu sözkonusudur. İşte böyle bir ortamda, tümüyle dıştan ve içten aldığı destekle herkesi bastırarak Türkiye toplumunun demokrasi özlemlerini ve esas olarak da Kürt halkının özgür, demokratik var olma hakkını yok etmek, ulusal inkar ve imhayı tamamlamak üzere 12 Eylül faşist askeri rejiminin, her türlü maskeleyici kurumlara da dayanarak, baskı ve zulmünü en fazla geliştirdiği bir ortamda atılım kararlılığına gidilmiştir.

Atılımın dayanağı insan yüreğidir

Büyük zindan direnişi hangi hazırlıklarla gerçekleşmiştir? Eğer hazırlıktan maddi imkan kast edilirse, sıfır hazırlıkla gerçekleşmiştir. Tarihi zindan direnişinin dayandığı iki gerçeklik vardır: Birincisi, insanın inancı, iradesi ve insanlığın erdemi; ikincisi ise; oluşan direniş tecrübesidir. Nitekim 1981'de 12 Eylül darbesine karşı çeşitli direniş denemelerinden çıkarılan dersler ve kazanılan tecrübe 1982 direnişçiliğinin zafer kazanmasına yol açmıştır. Zafer direnişinin dayanakları budur, hazırlıkları bunlardır. Aynı geçek 15 Ağustos atılımı için de geçerlidir; bütün Özgürlük Hareketi direnişleri için geçerlidir. Hareket yurtdışı çalışmalarıyla kadro yapısında hem büyük bir direniş atılımı geliştirmek için gerekli irade ve inancı ortaya çıkarmış, hem de daha önceki direniş tecrübesini özümseyip, derslerini çıkartarak başarılı bir direniş adımının nasıl geliştirilebileceği konusunda önemli bir düşünce açıklığı sağlamıştır. İşte, Atılım'ın dayandığı hazırlıklar bunlardır. Yoksa öyle başka her hangi bir gücü yoktur. Bu hazırlıkları da yurtdışında, Lübnan-Filistin sahasında, halk deyimiyle 'elin mekanında' yapmıştır. Kürt Halk Önderi'nin gerçekten iradeli, kararlı, iddialı yönetim gücü, büyük eğitim çalışması, konferans ve kongreler, bunları sağlayan derin teorik çalışma düzeyi olmasaydı, elbette ki 15 Ağustos Atılımı'nı gerçekleştirme gücü, iradesi oluşmazdı. İster yurtdışı çalışmaları olsun, isterse ülkeye geri dönüş adımları olsun, hepsinin büyük çabayla gerçekleştiğini ve büyük bedelinin olduğunu bilmek lazım. Bundan sonraki süreç bir direniş atılımını geliştirebilmek için gerekli pratik hazırlıkları yapma süreci olmuştur. Esas olarak insanın bilincine, iradesine, cesaret ve fedakarlığına dayanmaktadır.

Geleneksel isyan dönemi bitmişti

Ağustos Atılımı büyük örgütler temelinde, halkın etkili desteğine dayanılarak geliştirilmiş bir atılım değildir. Atılım, para gücüyle, ordu gücüyle, silah gücüyle gerçekleştirilen bir atılım değildir. Yürek gücüyle, beyin gücüyle, irade ve inanç gücüyle atılmış bir adım, geliştirilmiş bir atılım ve yürüyüş gibi; tıpkı zindan direnişçiliği gibi; tıpkı Özgürlük Hareketi'nin özü, gerçeği gibi. Bu bakımdan da tarihi 15 Ağustos Atılımı'nın nasıl bir hazırlıkla, neye dayanarak geliştiğinin bilinmesinde elbette ki büyük yarar vardır. Yanlış anlaşılmaması, doğru değerlendirilmesi hayati önemdedir. Dayanağı, sadece bu mücadeleyi yürütecek insanın yaratılmasıdır. Bilinciyle, yüreğiyle, iradesiyle böyle bir insan gerçeğinin ortaya çıkarılmasıdır. Hazırlık çalışmaları bunları ifade etmektedir. Geleneksel Kürt isyanları gibi, Kürt toplumunun bir kesiminin ayağa kalkmasını ifade etmemektedir. Kendiliğinden, geleneksel Kürt isyanları benzeri bir direniş çıkışı olmadığı gibi, çok imkana, güce dayanan, silaha ve halk örgütlülüğüne dayanan bir atılım ise hiç değildir. Hazırlık çalışması, beyni ve yüreği ile bu tarihsel atılımı gerçekleştirecek, onu anlayıp, onun istediği cesaret ve fedakarlığı gösterecek insanın ortaya çıkartılmasıdır. Kürt Halk Önder'inin geliştirdiği direniş zihniyeti kadro ve savaşçı gücüne böyle bir irade ve duruş kazandırmayı bilmiştir. Bunun sonucundadır ki, 12 Eylül rejiminin ve onu yaratan ABD ve NATO güçlerinin artık bütün sol, demokratik, Kürt özgürlükçü hareketleri ezip dağıttığını, Kürt ve Türk toplumlarını bastırdığını, 12 Eylül rejimini Türkiye'de hakim kıldığını sandığı, kendini buna inandırdığı, bu temelde de artık bölge düzeyinde emperyalizmin ve sermaye düzeninin çıkarlarını savunmak için yeni adımlar atmaya çalıştığı bir ortamda gerçekleşmiştir. Aslında 12 Eylül rejimi artık son adımları atarak, başarısını tümden ilan etmek istiyordu. Son adım; işkence altında bastırılan, ezilen Özgürlük Hareketi kadro ve savaşçılarına verdiği idam cezalarını uygulamak, böylece cezaevlerini tümden ezip bitirmek, buna dayanarak halkın gözünü korkutmak, uluslararası desteği sahte sivilleşme adımlarına dayanarak daha çok alıp, kendisini tümüyle kurumlaştırma olacaktı. Rejim bu çabalar içindeyken atılım gelişti ve bu oyunların hepsini bozdu.

Atılım parçaların birliğini getirdi

15 Ağustos Atılımı sadece Kuzey parçası açısından değil, bütün parçalar açısından tarihi bir direnme adımıdır. Bölünüp-parçalanan ve imha süreci altına alınan ülke ve Kürt toplumu için bu tarihin sona erdirilerek yeni bir tarihi sürecin başlamasını ifade etmektedir. Bu açıdan Atılım Bölge toplumu açısından büyük önem taşımaktadır. 15 Ağustos Atılımı'na kadar gelinen süreçte Kürt toplumuna ve diğer halklara dayatılanlara bakılır ve doğru anlaşılırsa, bir de 15 Ağustos Atılımı temelinde yaşanan gelişmeler, ortaya çıkan değişiklikler doğru ve yeterli bir biçimde görülürse; işte o zaman daha gerçekçi bir biçimde, atılımın ne anlam ifade ettiği anlaşılır. Bunlar önemli hususlardır. Geleneksel Kürt isyanlarının Kuzey'de, Güney'de, Doğu'da 20. yüzyılın ilk çeyreğinde nasıl bastırılıp ezildikleri bilinmektedir. Bu konuda en çok dirençli olan, Irak yönetiminin zayıflığına dayanarak kendini sürdürmeye çalışan, Güney Kürdistan isyanının 1975'te nasıl yenilgiye uğradığı açıkça ortadadır. Şu açıkça ortaya çıkmıştır: Geleneksel isyancılık artık başarı kazanmadığı gibi, Kürt toplumunun varlığı ve yaşaması için de yetmemektedir. Diğer yandan sadece bir parçada aşiret güçlerine dayanılarak sürdürülen bir isyan hareketinin başarısı ve geleceği de yoktur. Bütün bunların ardından Kürt toplumu için, Bölge için gündeme gelen ne olmuştur? İmhanın ve ulusal yok oluşun gerçekleştirilmesi çabası olmuştur. Dikkat edilirse aynı yaklaşımlarla bu durumu değiştirecek başka bir sonuç yoktur, kalmamıştır. Ne dini önderliklerle isyan ederek, ne beylerin gücüne dayanıp isyan ederek, ne de aşiret gücüyle geleneksel ölçülerle isyan ederek bir sonuç alma, kendini yaşatma imkanları yoktur; onların hepsi ezilmiştir. Güney Kürdistan'daki 1975 yenilgisi tümüyle aşiretçi isyan gerçeğinin ezildiğinin ifadesi olmaktadır. Adeta o tarz bir direnişe son noktayı koymayı ifade etmektedir. Kuzey'de bu süreç zaten çok öncesinden tamamlanmıştır. Yine Doğu Kürdistan'da 2. Dünya Savaşı ardından tamamlanmıştır.

Demek ki, bütün Bölge için en tehlikeli ve en kritik bir yok olma süreci gündemdedir. İşte Özgürlük Hareketi'nin geliştirdiği 15 Ağustos tarihi Atılımı; tüm parçalarda böyle tehlikeli bir sürecin gündemde olduğu, artık geleneksel toplum değerleriyle ve isyancı yöntemlerle toplumun direnme, kendini var etme imkanın tümden tükendiği bir ortamda gerçekleşen ve başarı şansı olan, bütün Bölge'yi etkileyen yeni bir direnme süreci, yeni tarzda bir direniş gerçeğinin başlangıcını ifade etmektedir. Dolayısıyla sadece Kuzey parçası için bir atılım değil, bütün parçalar için bir atılım olmaktadır; etkisi sadece Kuzey parçasıyla sınırlı değildir, tüm parçaları içine almıştır. Nitekim ilk defa 15 Ağustos Atılımı temelinde gelişen ulusal diriliş devrimi bütün parçalara yayılma ve tüm parçalardaki halkı içine alan bir Ulusal Demokratik Hareket yaratma gücüne ulaşmıştır. 90'ların başında Kuzey'de serhildanlarla halk ulusal diriliş devrimini yaşadığı gibi, Suriye Kürtlerinde bir ulusal diriliş devrimi Kuzey'deki gerilla mücadelesine dayanarak yaşanmıştır. Aynı şekilde Güney Kürdistan'da böyle bir ulusal bilinçlenme ve diriliş olayı gerçekleşmiştir. Bunların etkisi İran Kürtlerini sarmış, 90'ların sonunda da İran'daki halk Kürt ulusal bütünlüğü içerisinde gerçekleşen ulusal demokratik devrime katılım göstermiştir. Herhalde bir halk için bundan daha önemli bir durum sözkonusu olamaz. Bunu sağlayan atılımın Bölge açısından önemli olmaması düşünülebilinir mi? Ağustos Atılımı tarihi önemde olmayacak da, en büyük değeri, önemi taşımayacak ta Bölge'de başka ne önem taşıyacak, başka neyin değeri olacak!

ABBAS TÜRKMEN

Ergenekon’un gerçek mağdurları Kürtler Ankara’ya yürüyecek

  Mağdurlar yürüyecek
DTP, Kürtlere karşı işlenen suçların açığa çıkarılması için mağdur aileleriyle birlikte Ankara'ya yürüyecek. Kayıp yakınları da Ergenekon davasında müdahil olma isteğinde bulunacak
Kirli suçlar açığa çıksınkayip_yakinlari_ergenekon
Susurluk Raporu'nda 'devlet sırrı' denilerek gizlenen kısımlarda Kürtlere yönelik cinayetleri devletin gerçekleştirdiğinin kabul edilmesinin ardından Kürtler harekete geçti. DTP, son 30 yıldır Kürtlere karşı işlenen suçların açığa çıkarılması için 9-10 Ekim'de mağdur aileleriyle Ankara'ya yürüyecek.
Gerçek mağdurlar Kürtler 
Yakınlarını kaybedenler ise, Kürtlerin tarafsız olmadığını, Ergenekon'un gerçek mağdurları olduğunu gösteren bir girişimde bulunacak. Kayıp yakınları, Ergenekon duruşmalarının başlayacağı 20 Ekim öncesi Bölge illerinde savcılıklara başvurarak, Ergenekon'da müdahil olma talebini dile getirecekler.
Çeteleşmenin önü açılıyor

DTP'nin PM toplantısı sonuç bildirgesi de açıklandı. Sonuç bildirgesinde, çeteleşmeler konusunda yeni bir uzlaşmanın yaşandığı, bu uzlaşmayla çetelerin yeniden örgütlendirileceği kaydedildi. Bildiride, 'AKP'nin ikiyüzlü politikalarını' teşhir etmek için sürekli eylemde olunacağı belirtildi.
Çözümsüzlük derinleşir
DTP, kapatma davasının görüşüleceği 16 Eylül'de yapacağı sözlü savunmanın hazırlıklarına başladı. DTP savunmasında, partinin kapatılması durumunda, Kürt sorununda çözümsüzlüğün derinleşeceği mesajını verecek. DTP, Barış Meclisi'nin düzenleyeceği mitinglere aktif katılım kararı da aldı.
Adalet için yürüyecekler
Demokratik Toplum Partisi (DTP), son 30 yıldır Kürtlere karşı işlenen insanlık suçlarının açığa çıkarılması ve Ergenekon davasında müdahil olmak için 9-10 Ekim tarihinde mağdur aileleriyle birlikte Ankara'ya yürüyecek. Gözaltında yakınlarını kaybeden aileler de Bölge illerinde savcılıklara başvurarak Ergenekon davasına müdahil olmak isteyecek.
DTP, 20 Temmuz'da yaptığı 2. Olağan Kongresi'nden sonra seçilen DTP Parti Meclisi (PM) ve Merkez Yönetim Kurulu (MYK) ilk toplantısını 9-10-11 Ağustos tarihlerinde gerçekleştirdi. Toplantıda DTP'nin önümüzdeki dönem yapacağı çalışmalar ele alındı. Yerel seçim çalışmaları, örgütlenme, demokratik özerklik projesinin hayata geçirilmesi, 1 Eylül Dünya Barış Günü etkinlikleri, kapatma davası ve Ergenekon davası gibi konuların görüşüldüğü toplantıda önemli kararlar alındı. Edinilen bilgilere göre, toplantıda önümüzdeki dönem DTP'nin büyük bir   sorumlulukla karşı karşıya bulunduğu belirtilerek, aktif bir çalışma yürütülmesi kararlaştırıldı. Son dönemde Kürtlerin tarafsız yaklaştığı ileri sürülen Ergenekon soruşturmasının değerlendirildiği toplantıda, soruşturmanın genişletilmesi ve esas olarak 'Fırat'ın doğusunda' işlenen suçları kapması gerektiği kaydedildi. Toplantıda savcılığın Ergenekon soruşturmasını sınırlı tutmasına rağmen, Kürtlerin davaya müdahil olması gerektiği kararlaştırıldı. Toplantıda, Kürtlerin Ergenekon davasına müdahil olması, Kürtlere karşı işlenmiş suçların açığa çıkarılması ve hakikatlerle yüzleşilmesi için öncelikle, son 30 yıllık çatışmalarda, yakınlarını failli meçhul cinayetlerde yitiren, gözaltına alınan yakınlarından bir daha haber alamayan ailelerin illerde, davada müdahil olmak için savcılıklara başvurması benimsendi. Toplantıda ayrıca DTP'liler, yakınlarını kaybedenlerin oluşturduğu örgütlerle birlikte, Ergenekon duruşmalarının başlayacağı 20 Ekim'den 10 gün önce, mağdur aileleriyle birlikte Ankara'ya yürüyecek. 9-10 Ekim tarihinde gerçekleştirilecek olan yürüyüşle Kürtlere karşı işlenen insanlık suçlarının bütün çıplaklığıyla açığa çıkarılması istenerek, ailerin davada müdahil olması istenecek.
Hedef 100 belediye
DTP PM ve MYK toplantısında üzerinde en çok durulan bir diğer konu ise gelecek yıl mart ayında yapılacak yerel seçimlerle ilgili yapılacak hazırlıklar oldu. DTP'nin yaptığı çalışmaların ele alındığı toplantıda, 27 kişiden oluşan bir seçim komisyonu oluşturularak, çalışmalara start verildi. Diyarbakır'da biraraya gelecek olan komisyon, seçim stratejisini görüşerek, çalışmalara  başlayacak. Bu arada, toplantıda yerel seçimlere ilişkin olarak DTP hedef büyüterek, bir önceki dönem aldığı 56 belediyeyi, 100 belediyeye çıkarmayı amaçlıyor. Ayrıca DTP, bu dönem, bir önceki dönem AKP'ye kaptırdığı, Van, Bingöl ve Siirt belediyelerini de almak için de harekete geçti. Toplantıda görüşülen bir diğer konu ise Demokratik Özerklik Projesi (DÖP) oldu. Demokratik Toplum Kongresi'nde hazırlanan ve DTP 2. Olağanüstü Kongresi'nde benimsenen DÖP'ün DTP açısından farklılık yaratan ve Kürt halkının gerçek anlamda taleplerini karşılayan bir proje olduğu kaydedilerek, proje ile Türkiye'de sorunlara çözüm bulunabileceği ifade edildi. Projenin hayata geçirilmesi için çalışmalara hız verilmesi de kararlaştırıldı. Alınan kararla birlikte projenin halka anlatılması öncelik olarak belirlendi. Buna göre, seminer, panel ve toplantılarla DÖP halka anlatılacak. Bu çalışma ile eşzamanlı olarak, DÖP sistemleştirilerek, diplomatik çalışmalarda 'Kürtler ne istiyor?' sorusuna cevap niteliğinde kullanılacak. Sözkonusu projede, valilerin halk tarafından seçilmesi, Kürtçe'nin eğitim dilli olarak kullanılması, Türkiye'nin 25 bölgeye üzerinden yönetilmesi, merkezi yetkilerin azaltılarak yerellere devredilmesi gibi talepler yer alıyor. 16 Eylül'de kapatma davası çerçevesinde yapacağı sözlü savunmanın da değerlendirildiği toplantıda, kapsamlı bir sözlü savunma verilmesini benimsenerek, partinin kapatılması durumunda, Kürt sorununda çözümsüzlüğün daha da derinleşeceği mesajı verilecek. Barış Meclisi tarafından 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesi ile yapılacak olan etkinliklere de aktif katılma kararının alındığı toplantıda, ayrıca Çatı Partisi çalışmalarının hızlandırılması da karara bağlandı. ANKARA - DİHA
DTP: Çeteleşmelerin önünü AKP açıyor
DTP'nin PM toplantısı sonuç bildirgesi açıklandı. Sonuç bildirgesinde, çeteleşmeler için yeni bir uzlaşmanın yaşandığı, bu uzlaşma ile çetelerin yeniden örgütlendirileceği belirtilerek, 'Buna karşı durarak deşifre etmek, AKP'nin ikiyüzlü politikalarını teşhir etmek, bu uzlaşmayı bozmak için ısrarlı bir politikanın ve eylemin sahibi olacağız' denildi. Temmuz ayında yapılan konferans ve kongreye dikkat çekilen sonuç bildirgesinde, DTP'nin yeni bir donanım ve hazırlıkla gelişmeleri karşılamaya hazır olduğu bildirildi. Yaşanan gelişmelere dikkat çekilen bildirgede, 'AKP'nin kapatılmadığı, YAŞ kararlarının ordu, devlet ve AKP arasında derin bir uzlaşmanın yaşandığını ortaya çıkardığı, Ergenekon iddianamesinin açıklandığı bir süreçte Türkiye yeni olmayan, ancak ortaya çıkan gerçeklerle yeni bir tartışma sürecine çekilmiştir. Bir iktidar çatışması olarak gelişen ve ABD eliyle gerçekleştirilen Ergenekon operasyonu ve iddianamesi Kürt coğrafyasında yürütülen savaşta işlenen insanlık suçlarını, katliamları kapsamadı. MİT ve orduyu aklayan iddianame, bir yanıltmaca olarak devleti daha da derine çekmiştir. Bu çatışmanın tarafı olmamak konusunda izlediğimiz politikanın doğruluğu kanıtlanmıştır' denildi. Çeteleşmeler için yeni bir uzlaşmanın yaşandığı ve bu uzlaşma ile çetelerin yeniden örgütlendirileceği belirtilen açıklamada, 'Buna karşı durarak deşifre etmek, AKP'nin ikiyüzlü politikalarını teşhir etmek, bu uzlaşmayı bozmak için ısrarlı bir politikanın ve eylemin sahibi olacağız. Ergenekon çetesi ve çeteleşen devlet gerçeğinden en çok etkilenen bir taraf olarak Kürt halkı ve coğrafyasında yaşanan kayıpları, faili meçhul cinayetleri ve katliamları gündeme getiren bir politika izlemek gerekliliği açıktır' ifadelerine yer verilerek, bu konuda bir dizi eylem ve etkinlik düzenleneceğine dikkat çekildi. ANKARA / DİHA
'Devlet bölgedeki insanları kendi yurttaşı olarak görmeli'
Siirt'te mahalle muhtarlarının sorunlarını dinleyen DTP Siirt Milletvekili Osman Özçelik, 'Devletin bölgedeki yurttaşı üvey evlat olarak değil, kendi yurttaşı olarak görmesi gerekiyor' dedi. DTP Siirt Milletvekili Osman Özçelik, mahalle muhtarlarıyla Siirt Öğretmen Evi'nde kahvaltılı basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısına DTP Siirt yöneticileri de katıldı. Basın toplantısında konuşan Milletvekili Özçelik, yerel yönetimlerin önemine değinerek, Türkiye'nin 70 milyon nüfusuyla bir merkezden yönetilmesinin koşullarının kalmadığına işaret etti. En sıradan sorunların bile Ankara'ya gidip çözüm aranmasının artık çağımıza uygun bir yöntem olmadığını kaydeden Özçelik, 'Bu nedenle biz DTP olarak Demokratik Özerklik Projesi'ni ortaya koyduk. Bölgeler arası eşitsizliğin ortadan kaldırılması, bölgeye pozitif ayrımcılığın uygulanması gerekiyor. En önemlisi devletin bölgedeki vatandaşı üvey evlat olarak değil, kendi vatandaşı olarak görmesi gerekiyor.' diye konuştu. Daha söz alan muhtarlar, devlete karşı olan sorumlulukları yerine getirdiklerini ancak, bunun karşılığında devletten gereken ilgi ve yardımı alamadıklarını belirterek, 'Maalesef yerel yönetimler muhtarların ihtiyaçlarını karşılamıyorlar' dedi. Muhtarlar, kendilerini böyle bir toplantıya davet ettikleri için Özçelik'e memnuniyetlerini dile getirdiler. SİİRT / DİHA

Kayıp yakınlarını fişlediler : Önce öldür, sonra fişle!

kayiplar_fislenmis_silopi “Kayıp yakınlarını fişlediler”
Ergenekon davasına müdahil olmaya hazırlanan kayıp yakınlarının da fişlendiği ortaya çıktı. İddianamede yer alan 'Gizli' belgede kayıp yakınlarının 'PKK'ye yardım' iddiasıyla fişlendiği ortaya çıktı
Bizzat devlet oluşumu olduğu belgelerle kanıtlanan Ergenekon ek klasörlerindeki 'Gizli' ibareli belgelerde kayıp yakınlarının fişlendiği açığa çıktı. Ergenekon operasyonu öncesi Rusya'ya kaçan emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün Şırnak Alay Komutanı görevindeyken, kaybedilen HADEP İlçe Başkanı Serdar Tanış ve ilçe yöneticisi Ebubekir Deniz'in ailelerini olayın ardından yakın takibe aldığı ortaya çıktı.
HADEP'liler fişlenmiş
Ergenekon iddianamesi kapsamında sanık avukatlarıyla basın mensuplarına dağıtılan ek klasörler içerisinde yer alan 'Gizli' ibareli belgeyle, Silopi HADEP İlçe Başkanı Serdar Tanış ve İlçe Yöneticisi Ebubekir Deniz'in gözaltında kaybedilmesinin ardından yakınlarının fişlendiği ortaya çıktı.
Ergenekon iddianamesindeki 'Gizli' ibareli belgede, Silopi'de gözaltında kaybedilen HADEP İlçe Başkanı Serdar Tanış ve ilçi yöneticisi Serdar Deniz'in yakınlarıyla ve 25 Eylül 1992'de Diyarbakır'da JİTEM elemanlarınca katledilen Gündem Gazetesi yazarı Musa Anter'in oğlu Dicle Anter'in yakından izlendiği belirtildi. Belgede Şırnak ve ilçeleri hakkında şu ifadeler yer alıyor: 'PKK Şırnak ve genelinde oldukça etkili olmaktadır. Her aileden 2 ya da 3 gencin örgütün dağ kadrosuna katıldığı Şırnak'ta özellikle mazot kaçakçılığı ve ham petrol ticareti vasıtasıyla insanlar örgüte para yardımında bulunmaktadırlar.' HADEP Silopi İlçe Başkanı Serdar Tanış ile ilçe yöneticisi Ebubekir Deniz, 25 Ocak 2001 tarihinde İlçe Jandarma Komutanlığı'na çağrılarak gözaltına alınmışlardı. Tanış ve Deniz'in kaybedilmesinden sorumlu tutulan Şırnak eski İl Jandarma Alay Komutanı Levent Ersöz de Ergenekon çetesi kapsamında aranıyor. Ersöz'ün 29 Haziran'da Rusya'ya kaçtığı iddia edilirken, Tanış ve Deniz'in yakınları Ergenekon davasına müdahil olacaklarını açıklamışlardı.
Fişlenen kişiler 'Gizli' ibareli belgede fişlenen isimler ise şöyle: 'Şuayip Tanış: 1970'li yıllarda yoğun bir şekilde Kürtçülük propagandası yaptı. Oğlu Serdar Tanış ile birlikte Silopi HADEP İlçe Örgütü'nü kurdu. Birçok kez örgüte yardım ve yataklık suçundan cezaevine girdi. İdris Tanış: Silopi'de avukatlık bürosu vardır. Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz'in kaybolmasını takiben Cumhuriyet Savcılığı'na müracaat ederek bu şahısların kaybolmasından şüphelendiği yönünde dilekçe verdi. Adı geçen Tanış Ailesi'nin, HADEP'lilerin ve PKK'lıların avukatıdır. Kayıplar ile ilgili olarak Türkiye genelinde lobi faaliyetleri yürüterek bu olayın yankı bulmasını amaçlamaktadır. Örgütün Şırnak'taki en önemli isimlerinden biridir. Dicle Anter: HADEP Parti Meclisi Üyesi'dir. Mardinli gazeteci Musa Anter'in oğludur. Silopi'de HADEP'in kurulmasını sağlayan kişilerdendir. Silopi'de HADEP'in yürüttüğü bütün toplantıların organizasyonunu sağlamaktadır. Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz'in sözde kaybolmalarının ardından Silopi'ye gelen medya mensupları ile görüşmekte ve bire bir yol göstermektedir. Zaman zaman MED TV'ye canlı yayına bağlanarak Silopi'deki gelişmeler ile ilgili rapor vermektedir. Özgür Politika Gazetesi'ne her gün Kürtçülük ile ilgili makaleler vermektedir. Ramazan İmrak: Sahibi olduğu turistik otelin çatısından operasyona giden askeri araçları kameraya alarak MEDYA TV'ye göndermektedir. HADEP İlçe Örgütü'nün kurulması için çok çaba harcamıştır. Sahibi olduğu işyerlerinden elde ettiği gelirin önemli bir kısmını örgüte göndermektedir. Eyüp Tanış: Sözde kaybolan Serdar Tanış ile kaybolmadan önce birlikte olduğu, beraberce PTT Müdürlüğü'ne gittikleri, HADEP'in kuruluş aşamasında Tanış'a yardım ettiği tarafımızdan saptanmıştır.' İSTANBUL / DİHA
Savcı Öz'ün meslekten ihracı istendi
İşçi Partisi (İP), Ergenekon soruşturmasını yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'ün meslekten ihracı istemiyle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na (HSYK) başvurdu. İP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Basri Özbey, Savcı Zekeriya Öz hakkında yasal işlem yapılmasını içeren dilekçeyi HSYK'ye vermeden önce bir açıklama yaptı. Ergenekon iddianamesinde İP Genel Başkanı Doğu Perinçek'le ilgili iddiaların gerçeği yansıtmadığını ileri süren Özbey, PKK'ye yardım etmekten suçlanan Perinçek'in 1 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde yargılanarak beraat ettiğini hatırlattı. Özbey, Güney Kürdistan'a gönderildiği iddia edilen silahların Genelkurmay Başkanlığı'ndan sorulduğunu, Genelkurmay'ın bu silah sevkiyatının gerçek olmadığını bildirdiğini söyledi. Özbey, iddianamede yer alan yazar Ergün Poyraz'ın JİTEM'den para aldığı yönündeki iddiaların da Jandarma Genel Komutanlığı'na sorulduğunu ve doğru olmadığı yönünde yanıt geldiğini kaydetti. Öz hakkında daha önce HSYK'ye üç defa şikayette bulunduklarını hatırlatan Özbey, şunları söyledi: 'Savcı Öz, belirttiğimiz hususlarda CMK'nun amir hükmüne uymayarak kasten görevini kötüye kullanmıştır. Bu kanunsuz tutum, bilgisizlik veya ihmalle açıklanması mümkün olmayan suçlardır. Öz'ün işlem ve uygulamaları başta Anayasa ve Ceza Muhakemesi Kanunu olmak üzere tüm hukuk kurallarını hiçe saymaktadır. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun Anayasal görevini derhal yerine getirerek, Savcı Öz'ü meslekten ihraç edeceğine inanıyoruz.' FIRAT ÇAĞIN

Showing posts for query faili meçhul. Show all posts

'Faili devlet' yargılansın

Hakikat ve adalet için

12 Yasak Sayfa

Devletin kirli sırları

Kürdistan’da geliştirilen Islamcı Hareket

Gözaltındaki DTP İlçe Başkanı hastaneye kaldırıldı

Halkın İddianamesi (1-2-3-4-5-6)

Ergenekon'u çözmeyen Göngören'i çözemez

Hizbullah-Ergenekon ilişkisi, devlet ilişkisidir

Ne kadar derin?-Can Dündar

Ergenekon'un bittiği an!

Derin devlet oldu devlet

YORUM - Yüz yıllık temizlik

Ergenekon'u neden PKK ile ilişkilendiriyorlar

“Tutuklanmayacak Ergenekon” Kuzey Kürdistan’da: 6 ayda 178 kişi öldürüldü

Sezgin Tanrıkulu: ‘Kürtler Ergenekon’a tarafsız kalamaz’

Gücün, ahlaktan yoksunluğu: Bingöl'de 6 ayda 31 ölü, 35 gözaltı, 1 faili meçhul!

Türk: Fırat'ın doğusundaki Ergenekon'u temizleyin

Leyla Zana'nın savunması : 'Kürtlerin 3 önderi var'

Ergenekon'un kuyruğuyla uğraşıyorlar

'TSK bünyesindeki' ERGENEKON

Ergenekon’a AKP’ye ve darbe’ye hayır!

SUÇ BU CÜMLE “Dünyanın hiçbir yerinde yasal bir partinin 400 şehidi yoktur”

‘Tek oğlumu aldılar benden’

YORUM : Akp Kürtlere “Ölümü gösterip sıtmayı dayatıyor”

Çiller'in bilgisi dahilinde 250 kişiyi öldürdün mü?

KIBLESI ANKARA SERMAYESI CEHALET DINI PARA TURK HIZBULLAH'I TEKRAR SAHNEDE...*

Ülkesizlik acısı-Ali ERDOĞAN

İşte suç örgütü değil denilen TSK'nin vukuatları

Karayılan: Gabar'da İsrail parmağı var!

Jandarma Komutanı Çağlayan, 'kötü muamele' nedeniyle 3 ay hapis cezasına çarptırılmış, bu ceza da paraya çevrilerek ertelenmişti.

Yasımız var-Ahmet Altan

Tüyler ürperten işkence

AP’de Kürt sorununa çözüm arayışları

Özal'ın projesini bitiren ABD'ydi

Diyarbakır'da bulunan Asayiş Kolordu Komutanlığı döneminde, 3 yıl içinde ardında 383 faili meçhul ve yargısız infaz, 87 yaralı, 125 'de kayıp bıraktı.

Anti-semitizme, Irkçı ayrımcılığa Karşı, Barış ve Halkların Dostluğu için Mücadeleye Çağrı!

Kurdistan Haberleri-8

İnsan Hakları Heyeti: Beşağaç katliamı PKK'nin işi değil

Parklara Kürtçe çiçek isimlerinin verilmesi bile yasaklandı

berfin_cicekismi_yasak Berfin de yasak
Kürt sorununda açılım yaptığını iddia eden AKP hükümetinin Mart 2008'de valiliklere gönderdiği 'Eylem Planı', takır takır işliyor. Diyarbakır Valiliği, Kürtleri 'özel' asimilasyona tabi tutmakla yetinmedi, parklara Kürtçe çiçek isimlerinin verilmesini bile yasakladı
İsimler Mutlu'ya takıldı
Diyarbakır Kayapınar Belediyesi'nin 5 parka vermek istediği Kürtçe çiçek isimleri, Diyarbakır Valisi Hüseyin Avni Mutlu'ya takıldı. Vali Mutlu, Berfin (Kardelen), Nefel (Yonca), Daraşin (Yeşil Ağaç), Beybun (Papatya) ve Gülistan (Gül Bahçesi) isimlerinden sadece Gülistan'ı kabul etti.
Valinin Kürde alerjisi var
Mutlu, 21 Temmuz'da belediyeye gönderdiği yazıda, kabul etmeme gerekçesini 5393 Sayılı Yasa'da yer alan 'bölücü isimler'e dayandırdı. Kayapınar Belediyesi'nin daha önce de parklara verdiği Zeynel Durmuş, Devrêşê Evdî, Civan, Zembilfroş isimleri valilik tarafından reddedilmişti.
Mutlu yasaklarla mutlu
Kürtçe isimler konusundaki devlet tahammülsüzlüğü, yasalara rağmen sürüyor. Kayapınar Belediyesi tarafından yapımı tamamlanan 5 parka verilen Kürtçe isimler Diyarbakır Valiliği tarafından kabul edilmedi. Kayapınar Belediye Meclisi'nin oybirliğiyle parklara verdiği Gülistan, Berfin, Daraşin, Nefel ve Beybun isimlerinden sadece Gülistan ismini kabul eden valilik, diğer isimler için ise belediyenin yargıya gitmesini önerdi. Valiliğin bu kararı AKP'nin Bölge için valiliklere gönderdiği gizli eylem planını akıllara getirdi.
AKP'nin 'özel asimilasyon' planı
AKP'nin Bölge için valiliklere gönderdiği, gazetemizin 26 Haziran 2008 tarihli sayısında ifşa edilen eylem planı, işlemeye devam ediyor. Daha önce Sur Belediye Başkanı'nı Kürtçe hizmet verdiği için görevinden alan AKP'nin anti-Kürtçe uygulamaları park isimlerine kadar yansıdı. Kayapınar Belediye Meclisi, 7 Mayıs 2005 tarihinde, Park ve Bahçeler Birimi tarafından yapımı tamamlanan 5 parka Berfin (Kardelen) Nefel (Yonca), Daraşin (Yeşil Ağaç), Beybun (Papatya) ile Gülistan (Gül Bahçesi) isimlerini verilmesini oybirliğiyle karar altına aldı. Belediye Meclisi tarafından alınan bu kararlar İl Valiliği'ne onayına sunuldu. Ancak Diyarbakır Valisi Hüseyin Avni Mutlu imzasıyla 10 Haziran 2008 tarihinde belediyeye gönderilen yazıda, Belediye Meclisi'nin verdiği isimlerin incelendiğine dikkat çekilerek, Gülistan isminin onaylandığını diğer isimlerin ise 'adres ve Numaralamaya İlişkin yönetmeliğin 24 maddesine uygun olmadığından' onaylanmadığına dikkat çekti.
Valilik: Yargıya gidin
Valiliğin Nefel, Daraşin, Beybun ve Berfin isimlerini kabul etmemesi üzerine konu 9 Temmuz 2008 tarihinde Kayapınar Belediye Meclisi'nde yeniden görüşüldü. Yapılan görüşmede, Peyas Mahallezi 288 sokaktaki parka Berfin, 225 sokakta parka Nefel, 229 ve 231 nolu sokakların keşişme noktasına bulunan parka Daraşin, Diclekent Bulvarı 158 sokakta bulunan parka ise Beybun isminin yeniden verilmesi kararı verilerek Diyarbakır Valiliği'ne bildirildi. Diyarbakır Valisi Hüseyin Avni Mutlu imzasıyla 21 Temmuz 2008 tarihinde Kayapınar Belediye Başkanlığı'na gönderilen yazıda, 5393 sayılı Yasanın 81 maddesi uyarınca valilik tarafından onaylanmayan meclis kararlarının yeniden meclis gündemine getirilmesi eleştirilerek, 'Mülki amirce onaylanmayan sözkonusu meclis kararının yeniden meclis gündemine getirilmek suretiyle geçerli hale çevrilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla belediye meclisince alınan mezkur karar geçersizdir. Bahsedilen sebeplerle 09.07.2008 tarih ve 85 sayılı meclis kararınız işleme alınmamış olup, istendiği takdirde belediyenizce onaylama işlemi konusunda idari yargıya başvurabileceği hususunda bilgi ve gereğini rica ederim' denildi.
Kayapınar Belediyesi tarafından daha öncede parklara konulan Zeynel Durmuş, Devrêşê Evdî, Civan, Zembilfroş isimleri Diyarbakır Valiliği tarafından reddedilmişti. ALTERNATİF

Türkiye terörist ülke mi?

image Can Atakli- Vatan Ergenekon’da inanılmaz sorumsuzluk

Ergenekon davası ile ilgili görüşlerimi biliyorsunuz. İddianamede yer alan birbirinden kirli ve pis eylemler, cinayetler, bombalamalar, adam kaçırmalar, tehdit ve şantajlar yaşandı bu ülkede. Ve bunlara karşı yıllardır yazılar yazıyorum.
Ancak Ergenekon savcısı bütün olayları sanki tek kaynaktan emir alınarak yapılmış gibi tek parça haline getirdi. Bu da olayın çözümünden çok çözümsüzlüğüne yol açacaktır. Korkum bu.
Tabii bu davanın AKP’nin kapatılmasına karşı kullanıldığı ve asıl amacın muhalif görünen herkesi toparlamaya yönelik olduğu kuşkusu da yaygın.
Ama bugünkü konumuz bambaşka. İddianmede öyle bir belge var ki, bu çok ciddi bir şekilde Türkiye’nin başını derde sokacak.
Yeni Şafak Gazetesi’nin (gazetenin bunda kusuru yok) haberine göre Ergenekon savcısı, 1996 yılında Kutlu Savaş’ın yazdığı bir raporda açıklanmayan 11 sayfalık bölümü “deliller” klasörüne koymuş.
Kutlu Savaş’ın o sırada yazdığı raporun içeriği aşağı yukarı biliniyordu ama gerçekten açıklanmasında binbir sakınca olduğu için kimse üzerine gitmiyordu.
Bu belge Susurluk olayının başkahramanı Abdullah Çatlı ile ilgili. Kutlu Savaş’ın raporunda devletin 1983 yılında Abdullah Çatlı’ya Fransa’da görev verdiği ve Çatlı’nın iki yılda Hollanda ve Fransa topraklarında 20 bombalama eylemi yaptığı belirtiliyordu.
Raporun bu bölümü “çok gizli devlet sırrı” olduğu gerekçesiyle hiç açıklanmadı. Ama Ergenekon Savcısı bu belgeyi internet üzerinden herkesin ulaşabileceği şekilde davanın dosyasına koymakta bir sakınca görmedi.
Peki şimdi ne olacak? Fransa ve Hollanda, Ergenekon davası nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi topraklarında bombalı eylemler düzenlediğini resmen öğrenmiş oldu.
Gerçi bombalama olaylarından sonra Fransa bu konudaki şüphesini dile getirmişti. Ancak işin gereği Türkiye bunu hep inkâr etmişti. Oysa şu anda Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi belgeleri “Biz Fransa ve Hollanda’da bombalı eylemler yaptık” diyor.
Bu belgeyle Türkiye hem “terörist ülke” damgası yiyebilir hem de pek çok uluslararası ilişkideki itibarını ve en önemlisi inandırıcılığını kaybeder. Fransa “Benim ülkede bombalar patlattın, Ermeni soykırımı yapmadığına nasıl inanırım” derse cevabımız var mı?
Ergenekon savcısı, anladığım kadarıyla aldığı destekle coşmuş coşmuş ve uçuşa geçmiş. Türkiye’ye ise geçmiş olsun.

Kurdistan-post

Şengal katliamı unutulmuyor

Veli Küçük: "JİTEM'i ben kurdum"

Köy yakanlar devrede

Kerkük üzerinden nüfuz savaşı

12 Yasak Sayfa

Devletin kirli sırları

Halkın İddianamesi (1-2-3-4-5-6)

Kerkük'te İran, Türkiye, Suudia Arabistan'ın anti-Kürt ittifakı ve ITC parmağı

Hizbülvahşet'in hamisi TSK ve Ergenekon : Hizbullahçılar PKK'ya karşı askeri birliklerde eğitildi

Eşref Bitlisi'i Veli Küçük öldürttü

Bölge'deki Ergenekon ısrarla görülmezken, infazlar hız kesmiyor

Bir 'iyi çocuğun' itirafları : infaz, bombalama, tecavüz, işkence, suikast!

Ergenekon'un kuyruğuyla uğraşıyorlar

İşte JİTEM'in ağına düşen 14 yaşındaki kızın hikayesi

Veli Küçük binlerce Kürdün öldürülmesinden sorumlu !

Çiller'in bilgisi dahilinde 250 kişiyi öldürdün mü?

KIBLESI ANKARA SERMAYESI CEHALET DINI PARA TURK HIZBULLAH'I TEKRAR SAHNEDE...*

Vahşetin simge kızı 13 yıl sonra konuştu

İşte suç örgütü değil denilen TSK'nin vukuatları

Türkiye yargısız infazdan 105 bin euro tazminata mahkum oldu

Beytüşşebap Katliamı: Aileler Katliamcıların isimlerini biliyoruz

HPG: Beytüşşebap katliamını Türk ordusu yaptı

'Faili devlet' yargılansın

Hizbullah-Ergenekon ilişkisi, devlet ilişkisidir

İnsan Hakları Heyeti: Beşağaç katliamı PKK'nin işi değil

Lice katliamından Başbuğ çıktı

Türkiye, Irak’ı siyasi krizin eşiğine getirdi

Hakikat ve adalet için

25 tane Ergenekon daha var

Türkiye, Saddam Hüseyin rejimininden sonra Kürtlerin bütün kazanımlarını azaltmak için her yolu deniyor

Yunanistan’daki orman yangınlarını da Türk kontrgerillası gerçekleştirmiş!

Bölge alev alev yanıyor

'PKK muhatap alınmalı'

emine_ayna_licede Diyarbakır'ın Lice ilçesinde konuşan DTP Eşbaşkanı Emine Ayna, Kürt sorununun çözümü için önemli mesajlar verdi. Bölge'de artan operasyonlara değinen Ayna, 'Eğer savaş durdurulmak isteniyorsa PKK muhatap alınmalı' dedi. 'Şimdiye kadar açlıktan dağa çıkan tek kişi bile gösteremezler. Bu şekilde artık Kürtleri kandıramazlar' diyen Ayna, AKP'nin de Bölge'de diğer siyasi partiler gibi miladının dolduğunu belirtti.
Çözümün muhatabı PKK'dir!
DTP Lice İlçe Örgütü'nün düzenlediği 'halkla dayanışma' etkinliği, 15 Ağustos'u kutlama şölenine dönüştü. Etkinliğe katılan DTP Eşbaşkanı Emine Ayna ise, 'Yaşasın 15 Ağustos dirilişi' şeklinde slogan atan kitleye, 'Eğer savaş durdurulmak isteniyorsa, PKK muhatap alınmalı' şeklinde hitap etti.
DTP Lice İlçe Örgütü, 'halkla dayanışma' adlı bir etkinlik düzenledi. Nu-Jiyan Kadın Dayanışma ve Danışma Merkezi'nde düzenlenen etkinliğe DTP Eşbaşkanı Emine Ayna, DTP Milletvekili Gültan Kışanak, DTP Diyarbakır İl Başkanı Necdet Atalay, Lice Belediye Başkanı Şeyhmus Bayhan, Lice eski Belediye Başkanı Zeynel Bağır ve İlçe Başkanı Niyazi Aydoğan katıldı. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Aydoğan, Bölge'de sürdürülen çatışmalı ortama dikkat çekerek, gün yüzü görmeyen bebeklerin öldürüldüğü belirtti. Kürtlerin tarihinde '15 Ağustos atılımının' karanlığa sıkılan bir kurşun olduğunu söyleyen Aydoğan, bütün Kürtlerin yaratılan değerler etrafından kenetlenmesini istedi. DTP İl Başkanı Necdet Atalay da, 25 yıl önce Kürtlerin kendi dili ve kültüründen utandığını, ancak 15 Ağustos ile birlikte Kürtlerin utandıkları dili ve kültürü için canlarını verebilecek duruma geldiklerini kaydetti. Atalay, Kürtlerin barış çağrısına karşı operasyon ve orman yangınlarıyla karşılık verildiğini vurgulayarak, 'Dicle'de çıkan yangınlara ilişkin İHD Diyarbakır Şubesi bir heyetle Lice Kaymakamı'nı ziyaret etti. Kaymakam heyetin 'Bu ormanları yakmayın, size ne zararı oluyor' sorusuna, 'Biz yakıyoruz ama o kadar yanmasına rağmen halen yeşeriyor. Bunlar ne biçim ağaçlardır ben anlamıyorum' cevabını vermiş. Lice halkı ve Şırnak halkı da aynen bu dağlardaki ağaçlar gibidir. Ne kadar öldürseler, ne kadar yok etmeye çalışsalar da meşe ağacı gibi yine çoğalıyor, yine yeşeriyorlar' dedi.
'3 nesil birlikte çalışıyor'
DTP Eşbaşkanı Emine Ayna ise, Kürtlerin hak arama mücadelesinde 30 yıl boyunca 3 neslin yer aldığını kaydetti. 30 yıl önce PKK saflarına katılanların bugün çocuk ve torunlarının da PKK içinde olduğunu söyleyen Ayna, 'Kürt halkının varlık mücadelesi için çocuklarını bırakıp dağlara çıkanların daha sonra çocukları gitti. Hatta şuan torunları da peşlerinden gidiyorlar. Şuan o dağlarda çocuğu ile birlikte olanlar, hatta torunu ile birlikte olanlar var. Yani bugün Kürt halkının mücadelesi üçüncü jenerasyonunu yaşıyor. 3 kuşak bugün bu mücadeleyi veriyor' dedi. Temmuz ayında 191 kişinin savaşta yaşamını yitirdiğine dikkat çeken Ayna, Kürtlerden yana olduğunu gösteren bazı köşe yazarları ve gazetelerin alttan alta Kürt düşmanlığı yaptığına vurgu yaptı. Ayna, şöyle konuştu: 'AKP'ye gidin, Bölge'de iş olanakları yaratın, insanlar aç yoksul, karınlarını doyurun diyorlar. Bununla Kürt sorununun çözüleceğini öneriyorlar. Ancak öyle olmadığını bizler de, siz de biliyorsunuz. Bu halkın dilinin, kültürünün yok sayılmasını kabul etmeyen tıp öğrencileri dağlara çıkmıştır. Tıp öğrencisi yarının profesörü olacak. Bunu nasıl değerlendirecekler? Şimdiye kadar açlıktan dağa çıkan tek kişi bile gösteremezler. Bu şekilde artık Kürtleri kandıramazlar.' AKP'nin de Bölge'de diğer siyasi partiler gibi miladının dolduğunu dile getiren Ayna, Kürtlerin makarna ve kömüre kanmayacağını ifade etti. Ayna, 'Bölge'de Kürt halkını erzak ile satın aldıklarını söylüyorlar fakat Kürtler onurunu makarnaya, kömüre satacak kadar onursuz değildir' diye konuştu.
Adres PKK
Operasyonda yaşamını yitiren insanlara dikkat çeken Ayna, şöyle konuştu: 'Operasyonda insanlarımız yaşamını yitirdi. Onbinlerle cenazelerimizi kaldırdık. Artık bunun bitmesini istiyoruz. Bu konuda adres PKK'dir. Savaşın durması için muhatap onlardır. Operasyonların yaşandığı bölgelere gittik. Kasrik'e gittik, oralarda sabahladık. Ve şu mesajı verdik, demokratik açılım yaparsanız yüzümüzü devlete, yok operasyona devam ederseniz yönümüz Kasrik'e doğru çeviririz... Bu mesajı anlayan anlıyor. Kürt halkının iradesi tanınana kadar mücadele edeceğime söz veriyorum. Lice halkının gösterdiği bu onurlu davranışından ötürü saygı ile önlerinde eğiliyorum' dedi. DİYARBAKIR / ANF

AKP 'devlet partisi' yolunda

Ergenekon’a AKP’ye ve darbe’ye hayır!

Emine Ayna: Gözaltıların zamanlaması dikkat çekici

Newroz’a ‘Demokratik Özerk Kürdistan’ damgasını vurdu

Türk: Butto’nun ölümü uluslar arası bir oyun

‘KARALAMA KAMPANYALARI BİZİ ETKİSİZ KILMAK İÇİNDİR’

DTP Eşbaşkanı Emine Ayna ve belediye başkanlarının da bulunduğu çok sayıda kişi gazdan etkilenerek Hakkari Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı.

Bireyin özgürlüğü Anayasal güvenceye alınsın, Demokratik özerklikle, Demokratik Cumhuriyeti inşa edelim

DTP eski Eşbaşkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk yaptıkları konuşmalarda öz eleştiri vererek, eksiklerinden dolayı Kürt halkından özür dilediler.

AKP varsa kadının adı yok

image AKP'nin iktidar olduğu süre içinde hayata geçirdiği kadın politikası, kadınların öfkesine neden oldu. Kadınlar namus cinayetleri, kadın intiharları, tecavüz, şiddet gibi devasa sorunlarla uğraşırken; AKP, türbanı ve üç çocuk yapmayı gündemleştirdi. AKP'nin iktidara geldiğinden bu yana politikalarıyla kadını eve hapsettiğini belirten SDP Genel Başkanı Filiz Koçali, 'AKP politikalarıyla kadının özgürleşmesini değil, kadınların bugünkü durumunu devam ettiriyor. AKP kadını ev içine hapsetti' dedi. AKP'nin kadının özgürleşmesinde tek engelin türban olduğunu savunduğunu söyleyen Koçali, 'AKP türbanı bir özgürleştirme mücadelesi olarak görüyor. AKP kadını sadece türban konusunda özgürleştirme çabasında. Başbakan'ın üç çocuk yapın demesi kadını nasıl konumlandırdığını, nerde gördüğünün en açık göstergesi' diye konuştu. AKP'nin kadını sosyal hayatta dahil etmediğini söyleyen CHP Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu ise, kadın sorunlarına ilişkin olarak Meclis'te yapılmak istenen pek çok düzenlemenin AKP'li erkek milletvekillerinin oylarıyla reddedildiğini söyledi. Aileden sorumlu Bakan Nimet Çubukçu'nun kadın sorunlarıyla ilgilenmediğine dikkat çeken Çerçioğlu, 'Türkiye'de kadın yöneticiler Avrupa ülkelerine göre çok düşük. AKP politikasında kadın evde oturması istenip, sosyal hayatın içine dahil edilmiyor. Aileden sorumlu Bakan Nimet Çubukçu kadın sorunlarına seyirci kalmakla yetiniyor' diye konuştu. Gökkuşağı Derneği Yönetim Kurulu üyesi Ayten Kordu ise, 'AKP erkeğin taleplerine göre şekillenen bir kadın yaratıyor. Kadınlar işin en angarya, en hamal kısmındadır. AKP'nin kadınlara ilişkin politikası yok ki politikasını tartışalım' diye konuştu.image

Lisanında eşitlik kavramı yok

AKP'nin lisanında eşitlik kavramı olmadığını söyleyen Pazartesi Dergisi'nden Handan Koç, 'AKP'nin söylemlerine bakın koruma olabilir, ayırımcılığa karşı çıkma olabilir ama eşitlik fikri programlarında yok. Kadın ve erkekler arasındakileri eşitlik perspektifinden ele almıyorlar' dedi. Koç, 'Kadınlarla erkeklerin eşit olması için yıllarca tek bir icraatları olmadı, Kürtlerin yoğun savaş yaşadığı bölgelerde yoğun göç alan bu haksız savaş nedeniyle kadınların en kötü ve zor işlerde çalıştıklarına göz yumduklarını görürüz' diye konuştu. AKP'nin kadına dönük politikaları ile kadının sosyal hayatını elinden aldığını belirten Emekçi Kadın Derneği yöneticisi Çiçek Otlu da, 'AKP görüntüde cilalanmış olsa da aslında kadın düşmanı olduğu kesin. AKP döneminde en çok kadınlar işten çıkarıldı' dedi. AKP'nin iktidara geldiğinden bu yana kadın alanında her hangi bir gelişme olmadığını belirten Emekçi Hareket Partili (EHP) kadınlardan Fadik Bilge Tekin ise, 'AKP'nin muhafazakar ve sağ bir parti olmasından kaynaklı kadın-erkek eşitsizliğini önleme gibi bir politikası yok. Örneğin kendi partisinde kadın kotası yok. Kadın alanına ilişkin her hangi bir iyileştirme hali, hiçbir zaman gündeminde olmadı' şeklinde konuştu. İSTANBUL / DİHA

Barışseverler alanlara çıkıyor

turkiye_baris_meclisi4 Türkiye Barış Meclisi, 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle, 31 Ağustos'ta İstanbul Kadıköy'de 'Türkiye Barışı için buluşuyor, Kürt sorununa demokratik çözüm' sloganıyla düzenleyeceği mitinge hazırlanıyor.
Bölge'de artan askeri operasyonlar, Kafkaslarda Gürcistan-Rusya savaşının patlak verdiği bir dönemde, Türkiye Barış Meclisi, İstanbul Kadıköy'de, 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle savaşa karşı barışı haykırmaya hazırlanıyor. 31 Ağustos'ta 'Türkiye barışı için buluşuyor, Kürt sorununa demokratik çözüm' sloganıyla miting yapacaklarını duyuran Türkiye Barış Meclisi, savaşların dünya halklarının kabusu olmaya devam ettiğini, 'Savaş değil barış istiyoruz' çığlığına ses katmak için biraraya geldiklerini aktardı. DİSK Genel Merkezi'nde yapılan açıklamada konuşan Türkiye Barış Meclisi Üyesi ve Yazar Necmiye Alpay, savaşa karşı barışın mümkün olduğunu belirtti.
Filistin halkının on yıllardır yaşadığı, Irak'ta halen yaşanan vahşetin, Osetya, Gürcistan ve Tiflis'te yeniden sahnelendiğini ifade eden Alpay, yeni savaş tehditlerinin her an kapıda olduğunu kaydetti. 'Ülkede Kürt sorununun askeri operasyonlarla çözümsüzlüğe itilmesi, oluk oluk kanın akmasına ve çocuklarımızın ölmesine neden oluyor. Köye dönüşler engelleniyor. Operasyonlara ek olarak yeni korucu kadroları oluşturulmaya devam ediliyor' diyen Alpay, savaş ekonomisinin emekçilerin, çalışanların ve yoksulların daha da yoksullaşmasına yol açtığını belirtti. Siyasal atmosferin, militarizmi, şovenizmi ve gündelik ırkçılığı körüklediğini belirten Alpay, 'Bu topraklarda yıllardır beraber yaşayan halklar birbirine düşman edilmek isteniyor. Ayrımcılık ve şovenizm körükleniyor. Tüm halkların, inanç ve kültürlerin eşit, özgür ve barış içinde yaşama imkanları dinamitlenmek isteniyor. Savaş bize tek seçenekmiş gibi dayatılıyor' dedi.
'Barış mümkündür'
Barışın mümkün olduğuna dikkat çeken Alpay, şunları ifade etti: 'Halkların ve kültürlerin tam eşitliği ve özgürlüğü esas alarak, insan hakları ve demokrasi ilkelerine uygun yöntemlerle Kürt sorunu da dahil tüm sorunlar çözülebilir. On yıllardır akan kanı, gözyaşlarını, yoksulluğu aklımız da, vicdanımız da kabul etmiyor. Aklımızın ve vicdanımızın sesine kulak veriyor ve bu sese kulak veren herkesi 'Türkiye barışı için buluşuyor, Kürt sorununa demokratik çözüm' mitingine katılmaya çağırıyoruz. Ölümlere seyirci kalmamak için, halkların ve kültürlerin eşit ve özgür bir biçimde kendilerini ifade edebilmeleri için, Kürt sorununun halkların eşitliği ve özgürlüğü yanında insan hakları ve demokrasi ilkeleri esas alınarak çözümü için buluşuyoruz. Savaşa karşı barış, ölüme karşı hayat, düşmanlığa karşı kardeşlik diyen herkesi bu buluşmaya davet ediyoruz.' Açıklamaya, mitinge destek veren DTP, SDP, EHP, ÖDP, KESK İstanbul Şubeler Platformu, ESP, 78'liler Girişi'nin de aralarında bulunduğu çok sayıda kurum temsilcisi katılarak destek verdi. İSTANBUL / DİHA

PKK ve Kürtler barış istiyor

Kürt sorununun çözümüne çağrı

Kürt düşmanlığı Facebook'ta : “En iyi Kürt ölü Kürt'tür, Kürtlere soykırım yapılsın”

Basın hürdür ama...

Artık Lozan Kürtleri yok

DTP'de değişim kurultayı

'Saç kazıtma bir vahşettir'

Marmara Bölgesi’nde Kürtlere yönelik halk ihlalleriyle birlikte linç girişimleri de arttı.

Türk, saldırı ile Türk-Kürt savaşı başlatılmak isteniyor

SOYKIRIM PLANI- NAZI AMBLEMI -SAMANIZM...'Kürt artışı durdurulsun'da sürpriz!

ROPÔRTAJ/Bu kaosun asıl sebebi Türkiye'nin demokratikleşememesidir

AYDINLAR DTP KURSUSUNDE...

Ankara’da onbinler tezkereye ve savaşa karşı yürüdü

Arapların çoğunluğu bizi Arap sayar; Farslar bize İranlı der geçer. Türkler de bir zamanlar bizim için dağ Türkleri derdi.