BAŞKAN BARZANİ’DEN MALİKİ’YE DESTEK...

PNA-Irak’ın Basra kentinde ve çevresinde başlayan ve yaklaşık bir haftadır devam eden Şii milisler ile güvenlik güçleri arasındaki çatışmalar Irak hükümeti tarafından sert bir şekilde kınanırken, Federal Kürdistan Bölge (FKB) Başkanı Mesut Barzani, Irak Başbakanı Nuri el-Maliki’ye desteğini bildirdi. Başkan Barzani, Maliki ile yaptığı telefon görüşmesinde, Kürdistan Bölgesi’nin milis güçler karşısında yasaların uygulanması operasyonuna destek verdiğini bildirdi. Başkan Barzani, telefon görüşmesinde, Kürdistan Bölgesi’nin kanunların uygulanmasının ve ülkede istikrarın sağlanması için yasaları ugulama operasyonuna desteğini yineledi. Maliki, dün Basra kentinin aşiret reisleri ile yaptığı toplantıda, Basra’da güvenlik güçleriyle çatışan silahlı grupların “El-Kaide’den daha kötü” olduğunu söylemişti. Basra’da çatışmaların başladığı geçen haftadan bu yana 200’den fazla kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.

IRAN SALDIRILARINDA IKI SIVIL YASAMINI YITIRDI

YeniIran ordusunun Güney Kürdistan’a yönelik 10 Mart’ta başlayan bombardımanı devam ediyor. ANF’nin haberine göre sınır köylerine önceki akşamdan beri yaptığı bombardımanda Deşte Köyü’nden İbrahim Abdullah, Soregule Köyü’nden Hacer Hüseyin Ahmed yaralandı.
 Saldırılarda ayrıca 20 koyun telef oldu. Köylüler de bombardıman endişesiyle araziye çıkamıyorlar.10 Mart’ta başlayan İran saldırıları 19 Mart’tan bu yana ararlıksız her gün devam ediyor. Saldırılar Süleymaniye’nin Pişder kazasına bağlı Jarawe nahiyesi köyleri, Sideka, Xinere ve Kandil alanlarına yapılıyor. Şu ana kadar en az 6 köy boşaltıldı. Saldırılardan dolayı göç eden köylüler için Jarawe nahiyesi tarafından Pirdehasu Köyüne kurulan kampta 100 aile çadırlarda barınıyor. YNK neden sessiz? Sorgüle Köyü’nden 70 yaşındaki Hasan Mina bir haftadan beri çadırlarda olduklarını belirterek, “Bombalanan yerlerde PJAK’lılar yok” derken; aynı köyden Mehmed Pirot ise YNK’nin sessizliğine dikkat çekti: “Bu çok ilginç anlam veremiyoruz. YNK sessizliği İran’ın yaptıklarını onaylıyor anlamına geliyor.” Bombardımanda büyük zarar gördüklerini anlatan Pirot, Kürt ve Irak hükümetlerinin bir an önce sessizliğini bozarak İran’ın saldırılarına tepki göstermesini istedi. Köylülerden Hıdır Bayıs, bölge yetkililerinin zaman zaman kendilerini ziyaret ettiklerini; ancak duruma ilişkin herhangi bir şey söylemediklerini belirterek, bu durumun ne kadar süreceği konusunda bilgi vermediklerini kaydetti. YNK PÇDK’lileri gözaltına aldı Son iki gündür Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi’nden (PÇDK) Hasan Muhammed Mecid, Kani Emir Ali’den oluşan bir heyet çadırlardaki halkı ziyaret ediyordu. PÇDK heyeti dün çadırların içindeki halkla görüşürken olay yerine gelen bir YNK heyetiyle karşılaştılar. Jarava Nahiye Müdürü Hasan Gevre Jarava, YNK komite sorumlusu Resul Sofi Sengasar, asayiş sorumlusu Rizgar Karani’nin de yer aldığı YNK heyeti, PÇDK’lileri gözaltına aldı. PÇDK’liler Jarawe’ye götürülüp tehdit edildikten sonra serbest bırakıldı.YNK komite sorumlusu Resul Sofi Sengasar, halka, çadırları sökecekleri tehdidinde bulundu. YNK gelince bombalama duruyor Emine Bayıs, 2 gün önce bir YNK heyetinin kendilerini ziyaret ettiğini belirterek, heyet yanlarında olduğu sürece herhangi bir bombardıman olmadığını; ancak heyet gider gitmez yeniden bombardımanın başladığını söyledi. Bayıs’a göre YNK’liler bombardımandan haberdar. İran istihbaratı ile YNK istihbaratı görüştü Alınan bilgilere göre Ahmedinecad’ın Irak ziyareti ardından 10 Mart’ta Süleymaniye’de Otel Palace önünde 2 kişinin ölümü 30 kişinin yaralanması neden olan patlamadan sonra Süleymaniye yakınlarında İran istihbarat ile YNK istihbaratı 2 gün arayla iki kez görüştü. Bu görüşmede İran heyetinin YNK’den patlamayı fazla gündemleştirmemesini istediği öğrenildi. Aynı görüşmelerde YNK’den PJAK’a yönelik saldırılara da göz yumulması istendi. HABER MERKEZİ
PJAK: YNK saldırıların bir parçası Saldırılara ilişkin ANF’ye konuşan PJAK Koordinasyonu’ndan Serhad Şaho, YNK’nin bu saldırıların bir parçası olduğunu kaydetti. YNK’li yetkililerin halktan sessiz kalmalarını istediğini belirten Şaho, Güney ve Doğu halkının iradesinin kırılmaya çalışıldığını belirtti. Şaho şöyle uyardı: “Halkımıza yönelik gerçekleştirilen bu saldırıları cevapsız bırakmayacağımızın bilinmesi gerekir.”
Yaver: İran çözüm istemiyor Peşmerge Güçlerinin Resmi Sözcüsü Cabbar Yaver, İran’ın Türkiye ve PKK’nin kendi aralarındaki sorunları siyasi bir yolla çözmesinden ve bu anlamda PJAK’ın bu rolü üstlenmesinde ağırlığının olmasından korktuğunu belirtti. İtalyan AKİ ajansına konuşan Cabbar Yaver, İran saldırılarına tepki göstermeyen Irak Hükümeti’ni eleştirdi. Peşmerge güçlerinin İran ile birlikte PJAK’ı vurduğu bilgisini reddeden Yaver, “Bombardımanlar Kandil Dağı’na yakındır. İran PJAK’ın üslerinin buralarda olduğunu söyleyerek özellikle ‘Rızke ve Mardo’ köyleri top atışlarına hedef oluyor. Köylerin topa tutulmasının ve bu köylerde çiftliklerin ve bahçelerin yanması Kürdistan Bölgesi Hükümeti’nin çıkarına değil” diye konuştu. Sözcü Yaver, “Ben bunun Kürdistan Bölgesi Hükümeti ile PJAK arasında savaş çıkması için komşu ülkelerin bir istihbarat planı olduğuna inanıyorum” dedi. YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

ABD Kürd gençlerinin öldürülmesini kınadı

 Posted on Cumartesi, 29. Mart 2008 Topic: Dünyadan ABD, Suriye devlet güçlerinin Kürdistan`ın Qamişlo kentinde Newroz kutlamasına saldırarak 3 Kürd gencini katletmesini kınadı. ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, 20 Mart tarihinde Qamislo`da Newroz kutlamaları sırasında çıkan olaylarda Suriye polis güçlerinin 3 Kürd'ü öldürmesi kınandı. ABD, 3 Kürd gencinin öldürülmesini kınadı

Rizgarî Online/ABD, Suriye devlet güçlerinin Kürdistan`ın Qamişlo kentinde Newroz kutlamasına saldırarak 3 Kürd gencini katletmesini kınadı. ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, 20 Mart tarihinde Qamislo`da Newroz kutlamaları sırasında çıkan olaylarda Suriye polis güçlerinin 3 Kürd'ü öldürmesi kınandı. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sean McCormack, "Suriye Hükümeti'ni, Kürd sivilleri baskı altında tutmak için şiddet uygulamaktan imtina etmeye ve geçtiğimiz günlerde yaşanan 3 Kürd vatandaşının öldürülmesiyle ilgili bağımsız bir soruşturma açmaya çağırıyoruz" dedi. Federe Kürdistan yönetimi Başkanı Mesud Barzani de, 24 Mart`ta saldırıyı sert bir dille kınayarak, Suriye yönetimini “artık yeter” diyerek uyarmıştı.

Bütün Kürd yurtseverlerinin öfkesini çeken saldırıyı, Suriyeli İnsan Hakları İzleme Örgütü de, Newroz kutlamaları sırasında Kürd gençleri ile polis arasında çıkan tartışmanın büyümesi üzerine kalabalığın üzerine rastgele ateş açan polisin 3 kişiyi öldürdüğünü, 5 kişiyi de yaraladığını dünyaya duyurmuştu. RO/Zilan Dersim

“Asimilasyon insanlık suçudur!”

Ali ERDOĞAN elbistanliali@fsmail.netSayın Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN, 13-14 Şubat tarihlerinde Almanya’ya resmi bir ziyarette bulunmuştu. Gezileri esnasında Alman resmi makamlariyle yaptığı görüşmede: “Burada Türk Lisesi ve Türk Üniversitelerin açılması gerekir” demişti. Resmi makamlarca kabul görmeyince, Alman yönetimini asimilasyon yapmakla suçlamış ve hızını alamayarak “Asimilasyon insanlık suçudur” diyerek sözünü pekiştirmişti.

Sayın başbakanımızın bu tespitine katılmamak olası mı? Tüm yüreğimizle başbakanın sözüne katılıyor ve bu tesbiti için candan kutluyoruz. Çünkü bilge kişiler der ki: “Asimilasyon bireyi yaratmaz, aksine köleleştirerek öldürür” Bu madalyonun bir yüzü.

Demokrasiyi tam özümsememiş ülkelerde, iki yasaları var. Biri kağıt üzerinde yazılı, herkesı eşit gören yasa. Diğeri de gerçekte uygulanan ...

“Asimilasyon insanlık suçudur”deniliyor. Diyoruz. Ağır bir ihtam. Bildiğimiz kadariyle insanlık suçu işleyenler, Uluslararası Mahkeme’de yargılanır.

Atalarımızdan süre gelen bir deyim var: “Hem kel, hem de fodul”.

Birde madalyonun öbür yüzüne bakalım. “Asimilasyon insanlık suçudur” diyen başbakanın ülkesindeki uygulamalara ışık tutalım:

Türkiye’de ilk defa 1925’te Artvin ilinde büyük kısmı Gürcü olan yerleşim yerlerin adları değiştirildi. Türkiye’de yaşayan halkların inkarına yönelik politik asimilasyon uygulandı. Halen devam ediyor. Dil ve kültürleri yasak edildi. “Şark Islahat Plan ve Mecburi İskan kanunu”la halklar sürgüne gönderildi. Asimilasyon hedeflenerek Kürtler, Türk ilçe ve köylere dar misali serpıştırıldı.

30280 yerleşim yerin adı Kürtçe, Gürcüce, Tatarca, Çerkezce, Lazca ve Arapça olduğu gerekçesiyle sakıncalı görüldü ve değiştirildi. Alo’ler Ali, Done’ler Döndü, Xaça’lar Hatice, ....Memo’lar Mehmet yazdırıldı. Kendimden örnek vereyım: 8 çocuklu bir ailenin en küçüğüyüm. Ağabey ve ablalarımın nufuz cüzdanında baba adı: Mısto, anne adı: Aşey yazılı. Aynı ailenin çocuğu olmama rağmen nufuz cüzdanımda babamın adı: Mustafa, annemın adı ise: Ayşe yazılıdır. “Asimilasyon insanlık suçudur” deriz. Sizler bize bakmayın biz deriz(!)

Kürt çocukları okula başladığı ilk günden itibaren “Türküm. Doğruyum” la başlayan “...varlığım Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türküm diyene” le biten bir and içerler. And zorunludur. Yani çocuklar Kürtlüğünü inkar ederler/ ettirirler. Halen ülkenin tüm ilk okullarında bu yemin ettirilir. Bu asimilasyon sayılmazmış. Çünkü Türkiye’de yaşayan tüm halklar Türkmüş(!) Yasalarımız ve anayasamız böyle emrediyormuş.

1961 yılında Yatılı Bölge İlk Okulları açıldı. Bu okulların sayısı o gün 301’dı. Bu uygulama Kürtlerin yaşadığı: Tatvan, Ahlat, Mutki, Hizan, Pervari, Karakoçan, palu, Keban, Karayazı.... ve Patnos gibi yörelerde uygulandı. Burada 40 bini kız olmak üzere 200 bin civarında öğrenci alındı. Aile ile irtibatları kestirilerek asimilasyona tabi tutuldu. Günümüzde ise Çağdaş Yaşam Derneği ve ÇATOM (Çok Amaçlı Toplum Merkezleri)’yle asimilasyon halen devam ediliyor.

Cumhuriyetin kurulmasında, caniyle kaniyle katkı sunan 25 milyon Kürd inkar edildi ve halen ediliyor. DTP’nin bir parlementeri Türkiye’de asimilasyonun yapılıp yapılmadığının araştırılması için bir önerge verdi. Meclis başkanı önergeyi işleme bile koymadı. Verdiği cevapta, üstü kapalı olarak, asimilasyon yasalarımıza göre suç sayılmaz diyordu.

Diğer yanda ülkede 20 milyon Alevi yaşıyor olmasına karşın, zorunlu olarak İslam Hanefi Mezhebi’nin dini inanışları empoze ediliyor. Hemde anayasa gereği olarak. Bir Alevi velisi AİHM’sine baş vuruyor. Aldığı kararda din derslerının zorunlu olamayacağını, herkesin istediği inanç kurallarını uyguluyabileceğini öğrenıyor. Milli Eğitim Bakanı mahkeme kararını uygulamıyor. Oysa ki, Anayasamızın 90. sinin son fıkrasına göre: “AİHM’sinin İnsan Haklariyle ilgili kararlar iç hukukumuzun fevkindedir ( üstündedir)der. Buna göre kararı uygulamayan Milli Eğitim Bakan’ı Anayasa suçu işlemiş oluyor. Geçmişte Cumhurbaşkanı sayın Özal: “Anayasayı bir defa delmekle bir şey olmaz “ demişti.... Alevi köylerine cami yapılıyor. Cemevi camiye çevrılıyor ve cami olmasa bile köye imam atanıyor. İmam “halk camiye gelmiyor. Beni burda alın” dediğinde ise yetkililer: Sen ezanını oku maaşını al otur keyfine bak” deniliyor.

Yukarıda anlatılanların hiç birisi asimilasyon sayılmıyor(!) Sayın Başbakanımız göğsünü kabarta kabarta “Asimilasyon insanlık suçudur” diyebiliyor. Ne diyelim burası Türkiye.............

EL KAIDE EV EV DOLASIP IRAKLILARI KURDLERE KARSI KISKIRTIYOR...

Kürdistan - SE’DİYE VE CELEVLA BÖLGE YETKİLİLERİ, KÜRDİSTAN PEŞMERGE KUVVETLERİNDEN DESTEK İSTİYOR... 28-Mar-08 [19:9]PNA- Diyala vilayetine bağlı Se’diye ilçe kaymakamlığı Kürdistan bölge içişleri bakanlığına yazılı bir talepte bulunarak Se’diye ve Celevla bölgelerine istikrarı sağlamak üzere Peşmerge Kuvvetlerinin gönderilmesini istedi. Kaymakamlığın yazılı talebinde ‘’Irak güvenlik güçlerinin bölgede terörist gruplara karşı mücadele edebilecek düzeyde olmadıkları’ belirtildi. Se’diye kaymakamı Şeyh Ahmet Zırgoşi Eswat Irak’a  yaptığı açıklamada, terörist grupların  bölgelerinde yoğun  faaliyetler yürüttüklerini belirterek ‘bölgenin terörist grupların kontrolüne geçmesi ihtimalinin yüksek olduğunu ve  bu nedenle  acilen Kürdistan Peşmerge Kuvvetlerininin bölgeye gönderilmesi talebinde bulundukalarını’ söyledi.?>?>?>Sayıları 120 ‘yi bulan terör örgütü el Kaide’ye mensup silahlı kişilerin bölgedeki bir çok köyde ev ev  dolaştıklarını belirten Zırgoşi,  burdaki halkı özellikle Kürt vatandaşlara karşı kışkırttıklarını dikkat çekti.Bölgedeki Irak güvenlik güçlerinin sözkonusu terörist gruplara karşı mücadele edecek düzeyde olmadığını belirten Zırgoşi ‘’ bu nedenle Kürdistan bölge içişleri bakanlığına  Kürdistan Güvenlik  Güçleri’nin bölgeye gönderilmesi talebinde bulunduk.’’ dedi.

28 Mart olaylarında 'adalet' arayışı - 1

Muş'un Şenyayla kırsalında 24 Mart 2006'da 14 HPG'linin yaşamını yitirmesiyle 28 Mart 2006'da Diyarbakır'da başlayarak bölgeye yayılan olaylarda Diyarbakır'da 11, Mardin'in Kızıltepe İlçesi'nde 2 ve Batman'da 1 kişi hayatını kaybetti. Olayların üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen aralarında çocuklarında bulunduğu 14 vatandaşın ölümü ve onlarca kişinin yaralanmasına sebebiyet veren yetkililer hakkında hiç bir dava açılmazken, zihinlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Kadın da olsa çocukta olsa güvenlik güçleri gerekeni yapar' açıklaması hafızalara kazındı. Muş'un Şenyayla kırsalında 24 Mart 2006 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) HPG'ye yönelik operasyonu kapsamında 14 HPG'linin yaşamını yitirmesi sonrasında Diyarbakır'da başlayıp bölgenin tamamına yayılan olaylarda 13 kişi hayatını kaybetti. Olayların ardından 2 yıl geçmesine rağmen Diyarbakır Barosu ile İHD'nin yaşanan ölüm ve yaralanmalar ile o dönem gözaltına alınan yüzlerce kişiye yapılan işkenceye ilişkin aileler aracılığı ile Cumhuriyet Savcılıklarına bulunduğu suç duyuruları sonuçsuz kaldı. Yaşanan olaylar hakkında ihmali bulunan güvenlik güçleri hakkında herhangi bir hukuki işlem yapılmazken, Başbakanın 'Kadın da olsa çocukta olsa güvenlik güçleri gerekeni yapar' sözleri dikkat çekmişti. Başbakanın 28 Mart'ta başlayan olayların üçüncü gününde söylediği bu sözlerden sonra yaşanan olaylarda polisin ateş açması sonucu çok sayıda kişi yaşamını yitirdi. Diyarbakır'da yaşanan olaylar çok sayıda ilde kitlesel geçen ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın 'siyasi irade' olarak beyan edildiği Newroz kutlamalarının ertesinde yaşanması dikkat çekiciydi. 6 HPG'linin cenazesi Diyarbakır'a getirildi TSK'nin operasyonda 'kimyasal silah kullandığı' iddiası ise gerginliği tırmandırmıştı. HPG'li İdris Sinet'in (Çekdar Diyar) cenazesi Adana'ya, Hüseyin Kızıl'ın (Kawa Adıyaman) cenazesi ise Adıyaman'ın Kâhta İlçesi'ne bağlı Koçtepe Köyü'ne (Hopax) götürülerek toprağa verildi. 6 HPG'linin cenazesi de Diyarbakır'a gönderildi. Cenazelerin Diyarbakır'a ulaştığı 28 Mart sabahı kent güne gergin başladı. Medine Bulvarı üzerinde binlerce kişinin toplandığı Şefik Efendi Camii'nden 'İntikam' sloganları yükseliyordu. Batman doğumlu Abdullah Rükün (Berxwedan Garzan) ile Siirt doğumlu Kenan Demir'in (Mervan) cenazeleri memleketlerine gönderildi. Ardından Diyarbakır doğumlu Bülent Tanışık (Eriş Amed), Diyarbakır Lice doğumlu Muzaffer Pehlivan (Zafer), Diyarbakır Çınar doğumlu Fatih Çetin (Xemgin Amed) ve Diyarbakır Kulp doğumlu Mahmut Güler'in (Rojhat Amed) yeşil-sarı-kırmızı renkli bayraklara sarılmış naaşları, Yeniköy Mezarlığı'nda defnedildi. Gerginliğin arttığı kentte esnaflar kepenk kapattı. Cenazelerin toprağa verildiği sırada konuşan DEP eski Milletvekili Hatip Dicle, 'Newroz'da halk barışı haykırdı. Ama barışa 24 Mart'ta operasyonla cevap verildi. Bu Kürt halkına saygısızlıktır' dedi. F-16 uçaklarının alçak uçuş yaptığı cenaze töreni sonrasında kalabalık,''Gerillaya uzanan eller kırılsın' ve 'Öcalan siyasi irademizdir' şeklinde sloganlarla yürüdü. Kalabalık, yürüyüş güzergâhı üzerinde bulunan ve etrafında geniş güvenlik önlemlerinin alındığı 10 Nisan Polis Karakolu önüne geldiğinde polis müdahalesiyle karşılaştı. Barikat kuran ve panzerlerle kalabalığa müdahale eden polise, gençler molotofkokteyli ve taşlarlarla karşılık verdi. Arbede esnasında molotof kokteyllerinin isabet ettiği panzerler tutuşurken, çok sayıda kişi yaralandı. Çatışmalar önce Sento Caddesi'ne, ardından tüm kente yayıldı. Kuruçeşme, Dörtyol ve Emek Caddesi'nde yoğunlaşan çatışmalar, kentin ticaret merkezi olan Ofis'e taştı. Ofis'e giren bin kişilik grup, kepenk kapatmayan dükkânların camlarını taşladı, yolda bulunan çöp bidonlarını devirdi. Diyarbakır'da darbe görüntüleri Çıkan olaylarla yangın yerine dönen Diyarbakır'da polis, gerçek mermilerle gruplara ateş ederek müdahale edince Mehmet Akbulut adlı 17 yaşındaki genç ağır yaralanmış, onlarca kişi çeşitli yerlerinden kurşun yarası almıştı. 14 yıl aradan sonra ilk kez askerin girdiği kentin merkezi noktalarına sevk edilen zırhlı araçlar ve askeri birlikler darbe görüntülerini hatırlatırken, kamu kurumları çevresinde güvenlik önlemleri artırıldı. Aynı günün akşamına kadar süren olaylar gece azaldı. Tüm polis ve asker aileleri, güvenlik için lojmanlardan çıkarılarak, Emniyet Müdürlüğü binasındaki Spor Salonu'na götürüldü. Kentte savaş görüntüleri 29 Mart'ta kaldırım taşları sökülmüş, sokak ortasına kurulan barikat yığınları, kırılmış camlarıyla Diyarbakır savaş alanını andırıyordu. Bağlar, Dağkapı, Ofis gibi merkezi yerlerde esnafın büyük kısmı kepenk kapatırken, polis merkezi noktalara yığınak yapıyordu. Kente çevre illerden polis ve özel harekât timi takviye edildi. İHD, ilk gün 29 kişinin yaralandığını, yüzü aşkın kişinin gözaltına alındığını kayıtlara geçirdi. Bağlar Sağlık Ocağı'ndaki gösterilerde güvenlik güçlerince açılan ateş sonucu yaralanan Tarık Atakaya (23), yaşamını yitirdi. Onur Kaya isimli genç ensesinden aldığı kurşunla ağır yaralanarak Dicle Üniversitesi Hastanesi'ne kaldırıldı. Kentte yapılacak olan Diyarbakırspor ile Fenerbahçe maçı, 'güvenlik' gerekçesiyle Malatya'ya alındı. 1-2 Nisan tarihlerinde ülke genelinde yapılacak Açık Öğretim Sınavı da ertelendi. Çatışmaların önlenmesi için çaba harcayan yerel yöneticiler, ortak bir açıklama yaptı. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, güvenlik güçlerinin karakollara, protestocuların evlerine çekilmeleri çağrısında bulunarak, 'Dün bu kentin acısı 14 idi. Bugün bu kentin acısı 16 olmuştur' dedi. Dehşet bilançosu Açıklamaların yapıldığı saatlerde 2 kişinin daha yaşamını yitirdi. Sakarya Caddesi üzerinde bulunan evinin damından gösterileri izleyen 9 yaşındaki Abdullah Duran, polisin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdi. Olaylar esnasında yaralanarak DÜ Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırılan Mehmet Işıkçı (20) ise yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Akşam karanlığı çöktüğünde İHD günün dehşet veren bilançosunu, 3 ölü, 106 yaralı olarak açıkladı. Olaylar bölgeye yayıldı Yaşanan olaylar Diyarbakır'la sınırlı kalmadı. Batman'da 14 HPG'liden Abdullah Rükün'ün (Berxwedan Garzan) cenazesine katılan 10 bin kişi, Öcalan'ın posterleriyle yürüyüş yaptı. Kenan Demir'in (Mervan) cenazesi ise Siirt'in Gökçebağ beldesinde, binlerce kişinin katılımıyla toprağa verildi. Cenaze töreni esnasında 16 yaşındaki Muhlis Ete, askerler tarafından silahla vuruldu. Saldırıyı protesto eden Siirt esnafı, bir sonraki gün kepenklerini açmadı. Batman'da, 29 Mart sabahından itibaren protestolara başlayan göstericilerin sayısı 10 bini aşarken, kentin birçok noktasına askeri birlikler yerleştirildi. Bankalar Caddesi'nde bulunan çok sayıda banka şubesinin camları kırılırken, 4 katlı bir banka binası ateşe verildi. Olaylarda 20 kişi yaralanırken, 41 kişi gözaltına alındı. Şırnak, Cizre, Urfa, Mardin ve ilçelerinde de kitlesel protestolar yapıldı. Cenaze törenlerinde de olaylar sürdü Diyarbakır'da 28-29 Mart'ta yaşanan çatışmalarda yaşamını yitiren 3 sivilin cenaze töreninin yapıldığı 30 Mart'ta olayların ilk 2 günü yaşamını yitiren 9 yaşındaki Abdullah Duran, Tarık Atakaya ve Mehmet Işıkçı'nın cenaze töreni için İskanevleri'nde bulunan Şefik Efendi Camii önünde binlerce kişi toplanmaya başladı. DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk ve MYK üyeleri de Diyarbakır'a gelerek törene katıldı. Yine törende, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, DEP eski milletvekilleri Hatip Dicle ve Selim Sadak ile alt kademe belediye başkanları ve çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi bulunuyordu. Duran, Işıkçı ve Atakaya'nın cenazeleri yeşil, sarı, kırmızı renkler ile Demokratik Konfederalizm bayrağı ve Öcalan'ın posterleriyle sarıldı. Cenazeleri camiden alan yüz binlerce kişi yürüyüşe geçerken, 10 Nisan Polis Karakolu önünde konumlanan yüzlerce polis ve özel harekat timi, bir gruba ateş açtı. Bu esnada karakol ile grup arasındaki kaldırımda olayları izleyen 7 yaşındaki Enes Ata, gazetecilerin gözleri önünde sırtından aldığı kurşunla yaşamını yitirdi. Cenazeler sloganlar eşliğinde toprağa verilirken, DTP Eşbaşkanı Türk, bir halkın taleplerine baskı, şiddet, silah ve kurşunla karşılık verilemeyeceğini belirtti. Türk'ün konuşması ardından belediye başkanları ve STÖ temsilcileri yüz binlerden oluşan kalabalığın önünde taziye evine doğru kortej halinde yürüyüş başlattı. Başbakan: Kadında olsa çocukta olsa gereken yapılacak Kortejin ön kısmı 10 Nisan Polis Karakolu'nun önünden geçtikten sonra polis, silah ve gaz bombalarıyla müdahale etti. Polisin kitlenin üzerine ateş açması sonucu Devrimci Demokrasi Gazetesi çalışanı İlyas Aktaş, göğsünden ağır yaralanırken, onlarca kişi ise kurşun ve gaz bombaları nedeniyle çeşitli yerlerinden yaralandı. Cenaze töreninden sonra binlerce kişi Emek Caddesi'nde bir araya gelerek, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü binasını taş ve molotofkokteyli yağmuruna tuttu. Rasgele ateş açan polisler, çok sayıda kişinin yaralanmasına yol açarken, helikopterlerden grupların üzerine gaz bombası atılmaya başlandı. Dicle Haber Ajansı (DİHA) Muhabiri Şakir Uygar da burada güvenlik güçlerinin attığı gaz bombası nedeniyle yaralandı. Polisin sivillere karşı silahlı müdahalesi sonucu İsmail Erkek yaşamını yitirirken, yine kurşun yarası alan Mustafa Eryılmaz da kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Yaşamını yitirenlerin otopsi sonuçlarında ise, kurşunların özellikle göğüs ve baş gibi öldürücü noktalara isabet ettiği tespiti dikkat çekti. Gözaltına alınanların sayısı 3. günde yüzleri aşarken, bunların birçoğunu çocuklar oluşturuyordu. Yapılan ev baskınlarında bazı evlerin camları kırılırken, yurttaşlar tehdit ve hakarete maruz kaldı. Aynı gün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Terörün maşası haline gelen her kim olursa olsun, kadın da olsa çocuk da olsa gereken yapılacaktır' açıklaması tansiyonu yükseltti. Diyarbakır sokaklarına 31 Mart günü 'darbe' görüntüleri hakimdi. Kentin birçok noktasına polis, asker ve özel harekat timleri konumlandırıldı. Kimi yerlerde askerler yürüyüş yaptı. Polis Okulu, Emek Caddesi, Bağlar Semti'nin çeşitli mahalleleri ve Kuruçeşme civarına yerleştirilen çok sayıda polis ve askeri aracın yanı sıra birçok noktada polis ve askerler barikat kurmuştu. Göstericilerin kurduğu barikatlar ise polisler tarafından kaldırılmaya başlandı. Kentin birçok yerinde işyerleri 31 Mart günü de açılmadı. Polis Okulu ve Emek Caddesi civarında uzun namlulu silahlarla gezen kalabalık polis grubu, kapalı olan işyerlerini zorla açtırmaya çalıştı. Okulların çoğunda öğrenci olmadığı için dersler boş geçti. Kentin üzerinden F-16 uçakları ve askeri helikopterler uçuruldu. Yas evlerine saldırı Olaylar esnasında veya yaralı halde kaldırıldıkları hastanelerde yaşamını yitiren 7 yaşındaki Enes Ata, İsmail Erkek, Halit Sögüt, Mehmet Akbulut ve Emrah Fidan'ın aileleri, polisin 'Cenaze töreni yapmayacaksınız' baskısı nedeniyle, cenazeleri sessizce toprağa verildi. Olaylarda gözaltına alınanlardan 47'si ise tutuklanarak cezaevine gönderildi. Ev ve işyerlerinin yanı sıra, yas evlerine de baskın yapılarak insanlar gözaltına alındı, yas evlerinin camları kırıldı. Kent merkezindeki eylemler azalırken, olaylar Bismil, Ergani, Dicle ve Silvan ilçelerine sıçradı. Esnafların kepenk kapattığı ilçelerde yapılan protesto gösterilerine güvenlik güçleri sert müdahalede bulunurken, çok sayıda kişi yaralandı, onlarca kişi gözaltına alındı. Başbakan'a çağrı Olaylar nedeniyle İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ile Tarım Bakanı Mehdi Eker inceleme yapmak üzere Diyarbakır'a geldi. Bakanlar esnaf ziyareti yaparken, Türk ve Baydemir de belediye binasında basın toplantısı düzenledi. Baydemir, Başbakan'ın kendisine yönelik 'sorumsuz' şeklindeki beyanına karşı, yurttaşlar adına sorumlu davrandığını belirterek, Erdoğan'ı vicdanlı olmaya davet etti. Türk ise, Diyarbakır'da insanların güvenlik güçlerinin silahlarından çıkan kurşunlarla vurulmasına tepki göstererek, Başbakan Erdoğan'ın bunun hesabını vermesi gerektiğini vurguluyordu. Tarım Bakanı Eker ve İçişleri Bakanı Aksu ise ekonomi çevreleriyle bir araya gelerek, yaşanan olaylara ilişkin basına açık değerlendirme toplantısı düzenledi. Sivillere ateş açan güvenlik güçlerini savunan Bakan Eker'in, 'Güvenlik güçlerimiz, huzur ve asayişin sağlanması için her türlü tedbiri almıştır, almaya devam edecektir' şeklindeki ifadesi dikkat çekti. İçişleri Bakanı Aksu ise, bilançoyu verirken 7 yaşında Enes Ata ve 9 yaşındaki Abdullah Duran'ın ölümüne değinmedi. Diyarbakır ve Bölge'de demokrasi platformları başta olmak üzere birçok sivil toplum örgütü, Başbakan Erdoğan'ın Baydemir'e yönelik sözlerini kınayan açıklamalarda bulundu. 'Gözaltındakiler düşman!' Günün en önemli açıklaması ise Diyarbakır Barosu'ndan geliyordu. Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu, olaylarda gözaltına alınan çocuklar ve hizmet veren avukatların kötü muameleyle karşı karşıya kaldığını belirterek, 'Gözaltı merkezlerinde gözaltına alınanlara kötü muamele ve işkencede bulunuluyor. Gözaltındakiler yurttaş olarak görülmemekte, adeta düşman olarak görülmekte, bu şekilde davranılmakta. Bu tutum yaşanan kırılmayı da derinleştirmektedir' dedi. Kentte akşam saatleriyle birlikte adeta fiili olarak sokağa çıkma yasağı uygulanmaya başlandı. Sivil polisler ve özel harekat timleri birçok mahallede dükkanların camlarını kırarak, evlere baskın düzenledi. Özel harekat timleri, yurttaşları sokağa çıkmamaları yönünde tehdit ederken, fiili sokağa çıkma yasağı uygulamaya başlandı. Olayların 4'üncü gününden itibaren kentte artık tam bir sürek avı başlamıştı. Ev baskınları, gözaltılar ve tutuklamalar peş peşe geldi. Bölge illeri ayakta Diyarbakır'da 28 Mart'ta başlayan olaylar 1 Nisan'dan itibaren başta Batman, Mardin'in Kızıltepe ve Nusaybin ilçeleri, Şırnak merkez ve İdil ile Silopi ilçeleri, Dersim, Van, Siirt, Şanlıurfa merkez ve Ceylanpınar ile Viranşehir ilçeleri olmak üzere, birçok ilde sokağa dökülen binlerce kişi tarafından protesto edildi. Günlerce süren olaylar nedeniyle bu kentler de savaş alanına dönerken, onlarca kişi güvenlik güçlerinin kurşunları nedeniyle yaralandı, çok sayıda kişi gözaltına alındı. Batman'da aynı gün 3 yaşındaki Fatih Tekin açılan ateş sonucu yaşamını yitirirken, Kızıltepe'de ise 31 Mart'tan 3 Nisan gününe kadar süren olaylarda Ahmet Araç (27) ve Mehmet Sıdık Önder (22) yaşamını yitirdi. Ölüm nedeni kurşun ve darp Siviller kurşunlara hedef olup vurulurken, vurulanların arasında bazılarının yaralı haldeyken polis ve özel harekat timleri tarafından darp edildiği anlaşılmıştı. Diyarbakır ve Bölge'de yaşamını yitirenlerin otopsi sonuçları ise yaşanan dehşeti gözleri önüne seriyordu. Diyarbakır'da yaşanan olaylarda yaşamını yitiren Tarık Atakaya (22), 9 yaşındaki Abdullah Duran, 7 yaşındaki Enes Ata, 8 yaşındaki İsmail Erkek, Mehmet Akbulut (17), Mustafa Eryılmaz (26), Emrah Fidan (18), Mahsuni Mızrak (17), İlyas Aktaş vücutlarının çeşitli bölgelerine aldıkları kurşun ve gaz bombaları sonucu hayatını kaybederken; Mehmet Işıkçı ve 78 yaşındaki Halit Söğüt de darp edilme suretiyle öldürülmüştü. Batman'da 3 yaşındaki Fatih Tekin isimli çocuk ile Mardin'in Kızıltepe ilçesinde Ahmet Araç (17) ve Mehmet Sıdık Önder (22) ateşli silah sonucu hayatını kaybetmişti. DİYARBAKIR (DİHA) HİKMET ERDEN

PNA-Bextiyar Mela Ehmet/Süleymaniye:Kürdistan bölge başkanı Mesut Barzani ile Federal Irak devlet başkanı Celal Talabani yönetiminde PDK ile YNK siyasi büroları bugün öğle saatlerinden sonra Dükkan kasabasında bir araya geldi. İki taraf arasında geçen toplantıda Irak ve Kürdistan bölgesindeki son siyasi gelişmeler ele alındı. Toplantının ardından bir basın toplantısı düzenleyen başkan Barzani ile devlet başkanı Talabani gazetecilerin sorularını yanıtladı. Devlet başkanı Talabani, toplantıda merkezi hükümet ile Kürdistan bölge hükümeti arasında askıda kalan sorunların çözümü için Irak parlamento düzeyinde acilen bir toplantının yapılması talebinde bulunduklarını belirtti. Talabani ayrıca PDK ile YNK arasındaki toplantının yarın da devam edeceğini dikkat çekerek iki taraf arasında daha ayrıntılı konuların ele alınacağını sözlerine ekledi. Başkan Barzani de devlet başkanı Talabani ve YNK siyasi büro yetkilileriyle bir araya gelmekten duyduğu memnuniyetini dile getirerek toplantıda özellikle Irak’taki son siyasi gelişmelerin ele alındığını ve kendilerinin başta Basra kentinde çıkan olaylar olmak üzere şuan Irak’ta mevcut durumdan kaygı duyduklarını söyledi.Başkan Barzani bu noktada her iki tarafın da (PDK-YNK) ortak tavr sergilediğini söyledi.

Le Figaro: Türkiye, Amerikan-Kürt ittifakına davet edildi

ANF-PARİS (27.03.2008) - Fransız Le Monde gazetesi Amerika Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in Güney Kürdistan ve Türkiye ziyaretlerine dikkat çekerek, Türkiye’nin Amerikan-Kürt ittifakına davet edildiğini kaydetti. Dick Cheney’in Ortadoğu turu kapsamında Türkiye’ye yaptığı ziyarette PKK’ye karşı istihbarat sağlama konusunda Türkiye’ye yardıma devam edeceği güvencesini verdiğine işaret eden Le Figaro, bundan sekiz gün önce de Cheney’in Kürdistan Bölgesi’ne giderek Beyaz Saray’ın desteğini tazelediğini ifade etti. BUSH BARZANİ’YE DAVETİYE YOLLADI Le Figaro, Türk ordusunun sınırötesi kara operasyonundan bir ay sonra bir takvimin Amerika’nın Türkler ile Kürtler arasında gerçekleştirdiği diplomatik dengeye işaret ettiğini kaydetti. Bunun da Kürtlerin zararına olduğunu belirten gazete, Federal Kürdistan Başkanlık Divanı Başkanı Fuad Hüseyin’in Cheney ziyaretine ilişkin şu sözlerini aktarıyor: Dick Cheney, George Bush’un Mesud Barzani’ye davetini iletti.” Bunun Amerikalıların Kürtlere yönelik çok önemli bir sinyali olduğunu belirten Fuad Hüseyin, bunun “Kürtler ve Amerikalılar arasındaki stratejik ilişkiler halen çok iyi” yönünde bir mesaj olduğunu dile getirdi. ABD’NİN KÜRT İTTİFAKINA İHTİYACI VAR Saddam Hüseyin’in devrilmesinden 5 yıl sonra Kürtlerin Amerikalıların Irak’taki en değerli ortağı olduğunun altını çizen Le Figaro, “Ve Amerikan’ın koruma gölgesi altında, Kürt hükümeti Bağdat’taki merkezi iktidara kıyasla kendi bağımsızlığını güçlendirdi. Kürt bölgesi ve Washington mevcut durumda Kuzey Irak’ta bir Amerikan askeri üssü kurmak için görüşmeler yürütüyor. Birlikleri geri çekilmesi durumunda, ABD’nin Kürt ittifaka ihtiyacı olacak. Ama Ankara ve Washington arasındaki yakınlaşma Kürdistan olan embriyon devletin kırılganlığını hatırlatıyor” diye yazdı. Gazete Amerikalıların olası geri çekilmesi halinde Irak’ın Şii ve Sünni oluşumlar arasındaki rekabete kalacağını ifade etti. KÜRTLER ABD’NİN KENDİLERİNİ TERK EDEBİLECEĞİNİ BİLİYOR Geçen Sonbahardan beri Ankara ve Washington arasında yoğun bir diplomatik balenin 2003’te Türkiye’nin ABD’nin Irak’a geçişine izin vermemesiyle yaşanan gerilim süreci parantezini kapattığını kaydeden gazete, Şubat ayında ABD’nin Türkiye’nin sınırötesi kara operasyonuna izin verdiğine dikkat çekti. Fuad Hüseyin, “Türkiye’nin ABD’liler açısından önemini anlıyoruz. Afganistan veya Orta Asya’daki rolünün tamamen bilincindeyiz” dedi. Irak’taki Avrupalı bir diplomat, “Kürtler her ne kadar mevcut durumda ABD’lilerin için yararlı olsa da, Kürt makamlar Amerikalıların onları terk edebileceğini iyi biliyor” diyerek, Kürtlerin halen Irak güçlerinin istikrar kazanmasına katıldığını ifade etti. Sonuç olarak gazete Kürtlerin ABD’nin korumasını muhafaza etmek için yer altındaki petrolüne güvendiğini belirtirken, gazeteye konuşan Kürt yazar Ferhad Pirbal ise, “ABD’nin Irak’ı terk etmesi düşünülemez zira petrolü için çok bedel ödedi. Ve eğer PKK sorununu çözme arayışındaysa, Kürdistan’da da çıkarları olduğundandır” dedi.

AFP: PKK Ankara’yı uyardı

ANF-PARİS (28.03.2008)- Fransız haber ajansı AFP’ye konuşan PKK yetkililerinden Bozan Tekin eğer Türkiye sivillere karşı saldırılarını durdurmazsa PKK’nin misillemede bulunacağı uyarısında bulundu. Bozan Tekini, AFP’ye verdiği mülakatta, “Türk devleti Kürt halkının özgürlük mesajını duymalı ve sivillere karşı şiddeti derhal durdurmalı” dedi. “Kontrolsüz reaksiyonlar gelişir” diye uyaran Tekin, “Türk devleti ve iktidar partisi bu yeni gelişmelerin sorumlusu olacaktır” ifadelerini kullandı. Yeni gelişmelere rağmen Türk devleti sivillere karşı saldırılarını durdurmazsa, “PKK misillemede bulunacaktır” diyen Tekin, Kürt halkının özgürlük mücadelesini sürdürdüğünü ve bir kez daha PKK ile Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a desteğini gösterdiğini kaydetti. Tekin, “sivillere karşı bu yeni saldırılar Türk devletinin zorla asimilasyon ve haklarımızı inkar politikalarındaki ısrarını gösteriyor” diye belirtti. Türk ordusunun sınırötesi operasyonunu da değerlendiren Tekin, ABD desteğine rağmen operasyonun başarısızlıkla sonuçlandığının altını çizdi. Tekin, 21-29 Şubat’taki yapılan kara operasyonunda “Türk ordusu ağır bir ders aldı” dedi.

Polisin kolunu kırdığı çocuk tutuklandı

12:01Hakkari'de polisin kameralar önünde kolunu kırdığı 15 yaşındaki C.E, 'Devlet memuruna mukavemetten' tutuklandı. İHD Hakkari Şubesi olayla ilgili suç duyurusunda bulundu. Hakkâri'de Valiliğin izin vermemesi üzerine olaylı geçen Newroz kutlamaları sırasında, polisin basın mensupları önünde kolunu kırdığı 15 yaşındaki C.E., olaydan sonra gözaltına alınarak Hakkari Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Burada 2 gün tutulan C.E., bugün çıkarıldığı Hakkari Sulh Ceza Mahkemesi'nde 'Devlet memuruna mukavemetten' tutuklandı. C.E'nin kolunun tedavi edilip edilmediği konusunda ne ailesine ne de avukatlarına bilgi verilmedi. Babası televizyondan öğrendi Oğlunun 22 Mart'ta alışveriş yapmak amacıyla, kent merkezine gittiğini belirten baba Zübeyir E., 'Olaylardan sonra oğluma ulaşamadım. 2 gün boyunca haber alamadık. Oğlumun olaylarda gözaltına alındığını düşündüm. Sonra görüntülerini Roj TV'de izledim. Polisler oğlumun kolunu bütün basın mensupları önünde kırıyordu. Olayı gördüğümde dehşete kapıldım. Gözlerime inanmak istemedim' dedi. Sonuna kadar olayın takipçisi olacağını belirten E., 'Ekonomik durumum iyi değil, hukuksal süreçte özelikle barodan yardım talebinde bulunuyorum' dedi. İHD suç duyurusunda bulundu İHD Hakkâri Şubesi, C.E'nin görüntülerinin televizyonlarda yayınlanmasının ardından Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulundu. İHD Şube Yöneticisi İsmail Akbulut, yaşananların insanlık dışı olduğunu belirterek, 'Sorumlular cezalandırılıncaya kadar olayın peşini bırakmayacağız. Görüntüler Hakkari'de büyük bir tepkiye neden oldu' diye konuştu. Kol kırma görüntüsü Roj TV'den sonra YOUTUBE paylaşım sitesine de atıldı. HAKKÂRİ (DİHA)

DTP sordu: Bediuzaman Said-i Nursi’nin mezarı nerede?

ANF-ANKARA (27.03.2008)- DTP, Fetullah Gülen cemati tarafından özünden boşaltılan Kürt düşünürü Said-i Kürdi için İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın cevaplaması istemiyle soru önergesi hazırladı. DTP Batman milletvekili Bengi Yıldız Said-i (Kurdi) Nursi’nin devlet nazarında hala suçlu bulunup bulunmadığını ve mezarının nerede gömülü olduğunu sordu. Said-i Kurdi’nin, ölümünün 48 yılında DTP tarafından Meclis gündemine getirildi. DTP'li Bengi Yıldız, soru önergesinde Nursi'nin mezarının gizli tutulma gerekçesini ve 'düşünce suçu' nedeniyle yıllarca hapis yattığına dikkat çekerek, devlet nazarında hala suçlu görülüp görülmediğini sordu. İADE-İ İTİBAR VERİLMELİ Said-i Nursi’nin büyük bir din alimi olduğunu söyleyen Yıldız, "Said-i Nursi'nin 'düşünce suçu' dışında hiçbir suçu bulunmamış. Eserlerinin tümü yargıda aklanmış. Ancak buna rağmen yıllarca hapis yatmış. Devletin bu kişiye artık iade-i itibar vermesi gerekir" dedi. Said-i Nursi’yi Meclis gündemine getirme gerekçesini "Yüzyılın din alimi olan Nursi'nin mezarının gizlenmesini antidemokratik buluyorum" diye açıklayan Bengi Yıldız, şunları söyledi: "Parlamentoda ezber bozmayı bizim yapmamız gerektiğine inanıyorum. Nazım Hikmet'e nasıl sahip çıkıyorsak, Said-i Nursi'ye de sahip çıkmalıyız. Düşünceleri bizimle yüzde yüz örtüşmese de, düşüncenin suç olmasına karşı çıktığımız için düşünce suçlularını savunacağız" dedi. MEZARI NEREDE? Said-i Nursi'nin 1960 yılında Urfa'da vefat ettiğini ve oraya defnedildiğini hatırlatan Yıldız, 27 Mayıs darbesinin ardından mezarının buradan alınıp bilinmeyen bir yere götürüldüğünü kaydetti. Nursi'nin Urfa'ya gömülmek istediğini vurgulayan Yıldız, "Kendisi peygamberler şehri olarak gördüğü için Urfa'ya özel bir anlam yüklüyordu. Sevenleri de onu Urfa'da görmek istiyor. Aradan bunca yıl geçmiş. Mezar yeri bile bilinmiyor. Mezarının nerede olduğunu bilmek herkesin hakkı" diye konuştu. Yıldız, mezar yerinin neden gizlendiğinin açıklanması gerektiğini belirtirken "Hala suçlu olarak mı görülüyor, bu konunun açıklığa kavuşması lazım" dedi.

'Türkiye'de herkesin güveneceği yargı yok'

BRÜKSEL - Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü Hollandalı Hristiyan Demokrat Ria Oomen-Ruijten, ''Türkiye'de herkesin güvenebileceği bir yargı maalesef yok'' dedi. Oomen-Ruijten tarafından kaleme alınan Türkiye raporu taslağı, AP Dış İlişkiler Komisyonunda tartışıldı. Oomen-Ruijten tarafından kaleme alınan Türkiye raporu taslağı, AP Dış İlişkiler Komisyonunda tartışıldı. Oomen-Ruijten tarafından kaleme alınan Türkiye raporu taslağı, AP Dış İlişkiler Komisyonunda tartışıldı. Komisyon üyelerine ve siyasi grupların temsilcilerine hazırladığı raporla ilgili bilgi veren ve eleştirileri yanıtlayan Raportör Oomen-Ruijten, ''dengeli bir rapor hazırladığını ve eleştirilerin yanında olumlu yönlere de vurgu yapmaya çalıştığını'' söyledi. 'BAŞÖRTÜSÜ KARARI ALINIYOR AMA UYGULANMIYOR' Türk hükümetinin reformlar konusunda kararlılık mesajları verdiğini, ancak artık geçirilecek zaman olmadığını belirten Oomen-Ruijten, ''TCK 301'de Türkiye artık ürününü ortaya koymalı'' dedi. Türkiye'deki son gelişmelere değinen Hollandalı AP Üyesi Oomen-Ruijten, ''Ordu ve yargıdan oluşan elit tabakası var. TBMM 3'te 2 çoğunlukla (üniversitelerde başörtüsünün serbest bırakılmasına) karar veriyor fakat uygulanmıyor. Ben dünyada böyle başka bir ülke bilmiyorum. Bunun örneği yok. Yargı bağımsızlığından yanayım. Ama Türkiye'de herkesin güvenebileceği bir yargı maalesef yok. Bu Türkiye'nin eksiği. Bu konuda çalışma yapılması gerekiyor'' şeklinde konuştu. ELEŞTİRİLER SERTLEŞECEK AKP ve DTP'ye kapatma davaları açılmasının bütünüyle karşısında olduğunu vurgulayan Oomen-Ruijten, ''sadece yargıyla ilgili hızlı reformlar yapılarak bu sorunun üstesinden gelinebileceğini'' vurguladı. Oomen-Ruijten, son gelişmeler nedeniyle taslak raporda yargıya yönelik eleştirilerini sertleştirmeyi düşündüğünü dile getirdi. Raportör Oomen-Ruijten, ''Orduya da güçlü mesaj vermek gerekiyor. İyi işleyen modern demokrasi istiyorlarsa kendilerini sınırlamalılar'' diye konuştu. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın KKTC'yi ziyaret ederek ''çözümde ilk söz hakkı bizim'' mesajı verdiğini savunan Oomen-Ruijten, Kıbrıs sorununun çözümünde ordunun yapıcı davranmasını istedi. 'SİYASİ SÜRECE YARGI DARBESİ' Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk ise ''doğru bir üslupla'' raporu hazırlayan Oomen-Ruijten'e teşekkür ederek, Türkiye'deki son gelişmelerle ilgili şunları kaydetti: ''AKP ve DTP'ye açılan davalar hala beklemede. Bu konuda çok açık olmalıyız. Türkiye'de siyasi sürece yargı darbesi yapılıyor. Yargı, halkın çoğunluğunun seçimine 'yanlış' diyor. Bu hiçbir şekilde kabul edilemez. Yargının verdiği imaj çok kötü. Türkiye'de yargı reformu talebi konusunda tutumumuz sert olmalı.'' Lagendijk, Oomen-Ruijten'in raporunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya'da yaptığı ''asimilasyona hayır'' konuşmasıyla Türkiye'deki Kürt kökenlilerin kültürel hakları arasında bağlantı kurmasını kabullenemeyeceğini ifade etti. Taslak raporla ilgili söz alan diğer milletvekilleri ve siyasi grup temsilcileri de yargının ve ordunun siyasete müdahalelerini eleştirirken, AP'nin her iki kesime çağrı yapmaması ve demokratik yollarla seçilmiş Türk hükümetini muhatap alması gereğini vurguladı. Değişiklik önergelerinin 3 nisana kadar verilebileceği Türkiye taslak raporunun, mayıs ayında AP Genel Kurulunda oylanması bekleniyor. 'ERGENEKON SORUŞTURMASI KARARLILIKLA SÜRDÜRÜLSÜN' Taslak raporda, Ergenekon soruşturmasının kararlılıkla sürdürülerek örgütün ''devlet organlarındaki tüm bağlantılarının ortaya çıkarılarak örgütle ilişkisi olanların yargıya teslim edilmesi'' isteniyor. Yeni sivil Anayasa hazırlığının ''insan hakları ve özgürlüklerin korunmasını anayasanın merkezine yerleştirme'' açısından çok önemli bir fırsat sunduğu anlatılan raporda, yeni anayasa çalışmasında sivil toplumun geniş katılımının sağlanması tavsiye ediliyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ''2008'in refom yılı olacağı'' taahhüdünün memnuniyetle karşılandığı belirtilen raporda, hükümetin parlamentodaki çoğunluğuna dayanarak reformlarda kararlı davranmasının Türkiye'nin modern demokratik refah toplumuna dönüşümünde hayati önem taşıdığı vurgulanıyor. ''2007 yılında ordunun siyasete müdahale çabalarının demokrasinin üstünlüğüyle sonuçlanmasından'' övgüyle bahsedilen taslakta, ''demokratik yollarla seçilmiş siyasi liderliğin iç ve dış politikayla güvenlik konularının şekillenmesinde tam sorumluluk üstlenmesinin ve ordunun demokratik sorumluluğa saygı göstermesinin garanti altına alınmasında'' ve TBMM'nin askeri ve savunma politikasında bu kapsamdaki tüm harcamalarda tam denetim yetkisinin tesis edilmesinde ''hükümetin yeni sistematik çabalar göstermesi'' talep ediliyor. TCK 301'E ÖNCELİK Türk Ceza Kanunu'nun 301'inci maddesinin ''tekrar tekrar verilen taahhütlere'' bağlı kalınarak öncelikle değiştirilmesi istenen belgede, ifade özgürlüğü kapsamında yeni reformların yapılmamış olması eleştiriliyor. Taslak raporda, ''Vakıflar Kanunu'nun onaylanmasını memnuniyetle karşılıyoruz. AB Komisyonunun metni tetkik ederek gayrimüslim azınlıklarca mülklerin idaresi, satın alınması ve 3. kişilere satılmış olanlar dahil geri alınmasının mümkün olup olmayacağını araştırması gerekir'' deniliyor. Vakıflar Kanunu'nun kabulünün ardından Türk hükümetinin bu olumlu adımı değerlendirerek dini özgürlüklerle ilgili tüm taahhütlerini yerine getirmesi istenen taslak belgede bu kapsamda tüm dini toplumluluklara faaliyetleri için gerekli yasal statü, ruhani görevlilerin eğitimi, hiyerarşik seçim ve ibadet yerlerinin inşası konusunda yasal çerçeve sunulması, Heybeliada ruhban okulunun yeniden açılması ve ''ekümenik partik'' unvanının kullanımına izin verilmesi taleplerine yer veriliyor. 'KÜRT MESELESİ İÇİN SİYASİ İNİSİYATİF BAŞLATILSIN' Belgede, ''Türk hükümetine, Kürt meselesinin kalıcı çözümü amaçlayan siyasi inisiyatifin öncelikli olarak başlatılması çağrısı yapılır'' ifadesine yer verilerek, DTP'li milletvekilleri ve belediye başkanlarından ''demokratik Türk devleti içinde Kürt meselesine siyasi çözüm arayışına yapıcı şekilde dahil olmaları'' isteniyor. Taslak raporda, Başbakan Erdoğan'ın Almanya'da yaptığı ''asimilasyona hayır, entegrasyona evet'' konuşmasının not edildiği belirtilerek, bu kapsamda ''Türkçe dışındaki dillerde televizyon yayınına ve eğitime erişimde ve kamu hizmetlerinin verilmesine'' değiniliyor. Kadına yönelik şiddetle mücadelede Türkiye'nin sağladığı ilerlemeden övgüyle bahsedilen belgede, ''eşit muameleyle kadınların eğitime erişimleri ve ekonomik açıdan güçlendirilmeleri Türkiye'nin daha fazla ekonomik kalkınması ve refahı açısından kritik önemdedir'' deniliyor. ''Türkiye ekonomisindeki olumlu gelişmeleri övgüye değer bulan'' raporda, kayıt dışıyla mücadele ve sosyal güvenlik sisteminde reform yapılması talep ediliyor. Terör örgütü PKK'nın eylemleri şiddetle kınanarak ve terörle mücadelede Türkiye'yle dayanışmaya vurgu yapılan raporda, terör örgütünün ön koşulsuz olarak derhal silah bırakması isteniyor. Raporda, ''Türkiye'ye karşı terörist eylemlerde topraklarının üs olarak kullanılmasına izin vermemeleri konusunda'' Irak hükümetine ve bölgesel Kürt yönetimine çağrı yapılarak, bu kapsamda Türkiye ve Irak arasındaki diyalogdan memnuniyet duyulduğu belirtiliyor. 'ERMENİSTAN'LA SINIR KAPILARI AÇILSIN' Kıbrıs sorununa, BM gözetiminde kapsamlı çözüm bulunması gereğine vurgu yapılan taslak belgede, Ada'dan ''Türk askerlerinin çekilmesinin çözüm müzakerelerini kolaylaştıracağı'' savunuluyor. AP'nin önceki Türkiye raporlarında yer bulan 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarına değinilmeyen rapor taslağında, ''Türkiye'nin ekonomik ambargoyu sona erdirerek Ermenistan'la sınır kapısını yeniden açması, Türk ve Ermenistan hükümetlerinin geçmişteki olaylarla ilgili açık ve samimi tartışmaya izin vererek uzlaşma sürecini başlatması ve AB Komisyonunun bu süreci kolaylaştırması'' çağrıları yapılıyor. ''Karadeniz havzasında, Orta Asya'da ve daha geniş Orta Doğu'da AB dış politika hedeflerinin gerçekleştirilmesinde önemli bir ortak olarak Türkiye'nin rolü tasdik edilir'' denilen raporda, AB Komisyonuna ve üye devletlere çağrı yapılarak bu bölgelerde Türkiye ile işbirliği potansiyelinden daha iyi yararlanılması isteniyor. Raporda, Türkiye'nin Bosna Hersek ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ndeki Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP) misyonları yanında Kosova ve Afganistan gibi NATO operasyonlarına katılımı övülürken, ''Türkiye'nin AB-NATO stratejik işbirliği anlaşmasının uygulanması engellemesinden üzüntü duyulur'' deniliyor. Türkiye'nin ''Avrasya'nın enerji terminali olma hedefini ve Avrupa'nın enerji güvenliğine katkıda oynayacağı rolü tanınan'' taslakta enerji faslının müzakerelere açılmasına destek veriliyor. Oomen-Ruijten'in hazırladığı rapor taslağında, ''vize kolaylığı anlaşması müzakerelerine başlamaları'' için AB Komisyonu ve Türkiye'ye çağrı yapılıyor. (AA)

Polisler Hakkari’de kendilerine taş attığını iddia ettikleri bir çocuğun kolunu kameralar önünde “taş atan kolu kırarlar” diyecek kadar insanlıktan çıkmış bir vaziyette kırdı. ROJ TV’de yayınlanan bu görüntüler, Kürtlere katliamları reva gören ve sessiz kalanlara ithaf olunur... YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

Türkiye: Ülkücü saldırı mağduru öğrenciler adliyede

ANKARA - Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde ülkücü saldırıları protesto ederken gözaltına alınan 3 öğrenci bugün, savcılığa çıkartılıyor. Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde önceki gün ülkücülerin solcu öğrencilere saldırısıyla başlayan gerginlik dün de devam etmişti. Ülkücüler dün, Sosyalist Gençlik Derneği üyesi Selçuk Akbıyık’a yemekhaneye giderken satırla saldırı düzenlemiş ve Akbıyık’ı başı ve yüzünden yaralamıştı. Akbıyık’ı saldırıdan kurtarmak isteyen ve ülkücü saldırıları protesto eden öğrenciler, polis müdahalesine maruz kalmış ve İnan Özden, Erhan Şatur ve İsmail Yılmaz adlı öğrenciler gözaltına alınmıştı. Dün geceyi gözaltında geçiren öğrenciler bugün Ankara Adliyesi’ne götürüldü. Öğrencilerin savcılığa çıkartılması beklenirken, arkadaşlarına sahip çıkan öğrenciler de, adliyeye gitti. Bu arada dün satırlı saldırıya uğrayarak hastaneye kaldırılan Selçuk Akbıyık da, dün akşam polis tarafından gözaltına alındı. Terörle Mücadele Şubesi’ne götürülen Akbıyık, ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı. ANF NEWS AGENCY

Leyla Zana'nın Viyana’daki temasları sürüyor.. -ANF

VİYANA:Avusturya Sosyal Demokrat Parti’nin davetlisi olarak Avusturya'nın başkenti Viyana’ya gelen DEP eski milletvekili Leyla Zana'nın görüşmeleri sürüyor. 1995 yılında kendisine verilen Bronu Kreisky Barış Ödülü’nü almak için Viyana’ya gelen Leyla Zana parlamenter ve insan hakları örgütleriyle bir dizi görüşmede bulunuyor. Viyana’daki Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı’nda görüşmeler gerçekleştiren Leyla Zana, dün de Avusturya Parlamentosu Başkanı Barbara Prammer Eva Glawischnig ile bir görüşme yaptı. Meclisteki siyasi parti temsilcileriyle de görüşen Zana, Sosyal Demokrat Parti’nin Uluslararası Sekreteri Andreas Schieder ile de ikili bir görüşme yaptı. Basına kapalı gerçekleştirilen görüşmeler hakkında detaylı bilgi verilmezken, Kürt sorunu ve Türkiye’deki son siyasi gelişmelerin değerlendirildiği belirtildi. Zana ayrıca 1995 yılında kendisine Barış Ödülü veren Bruno Kreisky Forumu’na teşekkür ziyaretinde bulundu. Öte yandan Zana için dün akşam bir resepsiyon verildi. Resepsiyonun ardından Zana, Sosyal Demokrat Parti Uluslararası Sözcüsü Andreas Schieder ile birlikte “İnsan Hakları ve Türkiye’nin Demokrasisi” konulu panele katıldı. Panelde yapılan tartışmaların ardından Kürt sanatçı Dilşad Said bir müzik dinletisi sundu. DEP eski milletvekili Leyla Zana’nın programı Cumartesi günü Viyana Üniversitesi ana kampüsünde vereceği “İnsan Hakları” konulu seminerle sona erecek.

Kürdistan özerk bölgesi apaçık bir ekonomik canlanmaya sahne

Steve Negus*/ Kuzey Irak'ta Erbil şehrinin kuzeyinde bir dağın yamacına iki katlı lüks evler yükseliyor: Hanzad Amerikan Köyü. İsmiyle müsavi bu mekan kesinlikle California veya Arizona'daki planlı bir banliyöden farksız. Irak'taki genel tabloya bakınca IMF tahminlerine göre ülke ekonomisinin 2008'de yüzde 7 oranında büyüyeceğine ihtimal vermek zor. Bu aslında petrol fiyatlarındaki artışın doğal sonucu.Bağdat, içinde bulunduğu siyasi çıkmaz ve idari atalet dolayısıyla kımıldayamaz halde. Oysa Kürdistan özerk bölgesi apaçık bir ekonomik canlanmaya sahne. Erbil'in merkezindeki vinçler ve Güney Asyalı göçmen işçiler güruhu bu yoksul bölgeye bir Körfez devleti görünümü kazandırıyor. Bu arada ticaret şirketleri ve de bazı yatırımcı şirketler, kendisini "Irak'ın kapısı" olarak ilan eden görece istikrarlı bir bölgede iş kurmaya ikna olmuş. Neredeyse tümüyle ithalata bağımlı olup petrolle beslenen 60 milyar dolarlık bir ekonomiden nasiplenme hevesindeler. Kürdistan bölge yönetimi yetkilileri, bölgelerinin çok değil birkaç yıl önce, Kürd gerillaları tecrit gayesiyle binlerce köylüyü yok eden Saddam Hüseyin rejimi altında sefalet çektiğini söylüyorlar. Yatırımcılar için hemen her sektörde fırsatlar vardır, ama ne var ki genç bir piyasaya yeni girenler, ilkel bir bankacılık sistemi, elektrik kesintileri ve daha başka altyapı yetersizliklerinden muzdarip olacaklardır. Amerikan Köyü de, bölge yönetiminin, 2007'de yatırım yasasının kabul edilişinden bugüne Irak Kürdistanı'nda yapıldığını söylediği 2 milyar dolarlık yatırımın bir parçası. Projeyi yürüten ABD merkezli Sigma inşaat şirketinin Irak Ülke Müdürü Jim Covert, "bol nakite rağmen harcayacak yer bulamayan" insanlarla dolu bir piyasaya erkenden girmekle şanslı olduklarını söylüyor ve Kürdistan Bölge Yönetiminin çabaları sayesinde projenin son hızda ilerlediğini kaydediyor. Bankacılık sistemi öyle ilkel ki alıcılar sıklıkla yeni modern evler için bavul dolusu peşinat yatırıyor. Bir diğer sorunsa güvenlik koşulları. Kürdistan güneye kıyasla daha güvenli olmakla birlikte bölge, sınırda radikal Kürdistan İşçi Partisi ile Türk ordusu arasındaki çatışmaların yanısıra arasıra bombalı intihar saldırılarına sahne olmuyor değil. Burada Türk tanklarının Erbil'in göbeğine dek sokulacağını düşünen kimse bulamazsınız: Ki bunda Türk tüccarların işleri tıkırında olmasının ve Türk müteahhitlerinin bölgenin en önemli kamu projelerinde yer alıyor olmalarının katkısı küçümsenemez. Kürdistan Bölge Yönetimi Yatırım Dairesi Başkanı Heriş Muharrem, "Türk dostlarımıza, siyasi anlaşmazlıklar ile ticareti birbirinden ayırt etmelerini öneririm" diyor. Ancak işadamları, Kürdlerin son sekiz yıldır Irak ordusunun Kürdleri kırıp geçiren saldırılarında tutun da geçen ay Türklerin yaptığı askeri harekata dek sayısız yıkıcı saldırıya maruz kalan bir bölgede uzun vadeli yatırımlar yapmaya isteksiz olduklarını söylüyorlar. Kürdistan Bölge Yönetimi yetkilileri de, hızla gelişen ekonominin sorunlar yarattığını kabul ediyor. Kürdler de sürekli olarak yüksek enflasyondan yakınıyor. Kürdistan Bölge Yönetimi yetkilileri, tüm bu gizli tehlikelere karşın bir yerden başlanması gerektiği görüşündeler. *İngiltere'de yayımlanan Financial Times gazetesi/18 Mart 2008 Hazırlayan:Kaya Vural rizgari

Rektörden iddia: Türkiye 2 yıl içinde bölünür

Star-Görev yaptığı üniversitenin yatırım programıyla ilgili olarak Erzurum'da bulunan Prof. Dr. Arıboğan düzenlediği basın toplantısında, son dönemde yaşananlarla Türkiye'nin bir kaosa sürüklendiğini iddia etti. AK Parti'nin kapatılma davası karşılığında Ergenekon operasyonu gibi görünen devlet içi çatışmanın aslında olayın sadece görünen kısmı olduğunu öne süren Arıboğan, ''Bunların olayın özünü sakladığı inancındayım. Önümüzdeki dönemde Türkiye çok temel bir sorunla karşı karşıya kalacaktır. Önümüzdeki dönemde Kürt sorununun çok ciddi bir şekilde Türkiye'nin gündemine gireceğini düşünüyorum'' dedi. 'DEVLETİN BACAKLARI KIRILDI' Türkiye'nin çok zor bir dönem geçirdiğini ifade eden Arıboğan, şu iddialarda bulundu: ''Genel görünüme baktığımızda Türkiye'de bir devleti oluşturan bütün bacakların kırıldığını görebiliriz. Türkiyede yargı sistemi iflas etmiştir. Yargı erklerin en kuvvetlisi olarak tanımlanmaktadır. Yargı şu an şaibe altındadır. Yargı şu an siyasallaşmıştır. Yasama, yani Meclis iradesinin üzerinde kapatma gölgesi vardır. Bunun dışında da AK Parti'nin yürütmesi açısından Başbakan ve onunla birlikte partinin en önemli kadrolarının tasfiyesi söz konusudur. Lider potansiyeli olanlar bu 71 kişilik listesinin içindedir. Devletin hukuk sistemi iflas ettiğinde, devletin Meclisi, devletin hükümeti iflas ettiğinde ordusunun ne vaziyette olduğuna bakmak gerekir. Orduyu kıpırdayamaz duruma getirmiş durumdalar şu anda.'' DİNE 'İRTİCA' YAFTASI Ülkenin en önemli yapıştırıcılarından birisi olan dinin, tamamen irtica ve şeriatla örtüştürüldüğünü de öne süren Arıboğan, ''Türkiye'de şu an devleti ve toplumu bir arada tutan bütün ayaklara yönelik direkt bir saldırı var. Devlet çökmek üzeredir'' iddiasında bulundu. 'ASKERİ DARBE YAŞANABİLİR' Böyle bir çöküşten kaos veya askeri darbenin çıkmasının bekleneceğini savunan Arıboğan, ''Her iki durumda da ortaya çıkacak görüntü çok nettir. Türkiye'de askeri bir yönetim iktidara gelirse, istikrarlı ve demokratik bir yönetim sağlasalar bile, uluslararası kamuoyu gözünde bu bir askeri yönetim olacaktır. Bir Kürt devletinin kurulması anormal derecede kolaylaşacaktır'' görüşünü öne sürdü. ADIM ADIM 'KÜRT DEVLETİ'NE DOĞRU Arıboğan, ''Eğer devlet kendi içinde çatışmaya giderse Türkiye'nin bölünmesi ve Kürt devletinin ortaya çıkması 2 yıl sürmez. Şu gidiş ne devletin içinde temizlik, ne AK Parti'nin kapatılması, ne de laik anti laik çatışmasıdır; bu Kürt devletinin kuruluş aşamalarıdır. Türkiye'de çok ciddi bir uluslararası bir operasyon var şu anda. Adım adım Kürt devletine doğru gidiliyor'' diye konuştu. 'DTP KAPATILIRSA İLLEGALİTE MEŞRULAŞIR' Yaşanan sorunların önümüzdeki günlerde tamamen Kürt sorununa bağlanacağını öne süren Arıboğan, ''Nevruz hadiseleri basit bir şey değil. Türkiye'nin artık bunlarla uğraşması lazım'' dedi. DTP'nin kapatılmasının da çok olumsuz etkileri olacağını öne süren Arıboğan, ''Legal yöntemler kapatıldıktan sonra illegalite meşruiyet kazanacaktır. 'Bakın görüyorsunuz partimizi kapatıyorlar' deyip bunu da provoke edeceklerdir'' şeklinde konuştu

CDK, Kürtlere saldırıları Hitler dönemine benzetti

  Avrupa Kürt Demokratik Toplum Koordinasyonu (CDK), Van, Siirt ve Yuksekova'da devletin saldırılarına karşı direnen halkı selamladı. CDK, Türkiye'de ırkçı rejimin Hitler döneminden çok daha vahşice saldırdığını kaydetti. CDK 2008 Newroz'u kutlamalarında Kürt halkına yönelik saldırıları sert bir dille kınadı. '2008 Newrozu'nda halkımızın görkemli direnişine ve serhildanina tahammül edemeyen inkarcı ve sömürgeci rejim bir kez daha katliam ve şiddet geleneğine sarılmıştır' diyen CDK, Van, Siirt ve Yüksekova'da devletin saldırılarının devam ettiğini belirtti. CDK, 'Halkımızın bu saldırılar karşısındaki direnişini selamlıyoruz. Newrozlaşan halkımız, bir kez daha Önderliğinden ve özgürlüğünden asla vazgeçmeyeceğini hiç bir tereddüde yer vermeyecek bir şekilde tüm dünyaya haykırmıştır. 2008 Newroz'u Kürt haklinin kendi istemi ve iradesine karşı yapılan her türlü kirli hesabın ve imha konseptinin başarılı olamayacağını ortaya koymuştur' ifadelerini kullandı. 2008 Newroz'unun Kürt halkı ve özgürlük mücadelesi üzerinde yapılan hesapları bir kenara attığının altını çizen CDK, bundan sonra tüm güçlerin hesaplarını halkımızın bu görkemli cevabını dikkate alarak yapmak zorunda olduklarını kaydetti. Hitler benzetmesi CDK açıklamasında şöyle dedi: 'Halkımızın binyıllardır geleneksel olarak kutladığı Newroz bayramını önce Türk bayramı ilan edip sonrada demir dövme gibi traji-komik utanç tablolarını yaratan inkarcı rejim halkımızın Ede Bese dediği 2008 Newroz'undaki görkemi hazmedememiş, Zap direnişinde aldığı yenilginin intikamını halkımızdan almak istemektedir. Gerillaya gücü yetmeyen soykırımcı zihniyet Alman faşizminin yöntemlerini halkımıza karşı kullanmaktan çekinmemektedir. Kuskusuz ki bunu yaparken Avrupalı 'demokratların' susarak ve görmezden gelerek sunduğu desteğe güvenmektedir. Hitler döneminden çok daha vahşice saldıran ırkçı rejimin her türlü vahşet uygulamasını teröre karşı mücadele olarak meşru gören Avrupa'nın bu hastalıklı zihniyeti, Newroz bayramı gibi binyıllardır gelenekselleşen bir bayram kutlamasına yönelik yapılan bu vahşete de sessiz kalması en hafif deyimiyle ikiyüzlülük olarak tanımlanabilir. Bizim hem halk olarak hamda özgürlük mücadelesi olarak bize yapılanları asla unutmayan bir yapımız var. Ne unutuyor ne de affediyoruz. Halkımıza yapılan vahşete karşı sessiz kalmayacağımızı tüm dünya iyi bilmelidir. Avrupa'da yasayan Kürtler olarak her zeminde ve koşulda değerlerimizden vazgeçmeyeceğiz. Katliamlara karşı bulunduğumuz her alanda direnmek ve demokratik meşru tepkimizi ortaya koymak zorundayız. Unutulmasın ki bize kazandıran ve bundan sonrada kazandıracak tek yol direniştir.' BRÜKSEL - ANF

Newrozu Heyeti: Türkiye Kürtleri imha etmeye çalışıyor

ANF-HAKKÂRİ (25.03.2008) - Newroz kutlamalarını izlemek üzere Hakkâri'ye gelen Uluslararası Gözlemci Heyet, Hakkâri ve Yüksekova'da gördükleri karşısında dehşete düştüklerini belirterek, "Gördüğümüz şey Türkiye Kürtleri imha etmeye çalışıyor" ifadesini kullandı. Yaklaşık 1 haftadır Newroz kutlamalarını izlemek için Türkiye'de bulunan ve Hakkâri'ye gelen Antonio Papıs, Maria Saba, Anna Maria Artu, Diego Vacca, Adelaide Leoni ve Salavotere Siddi'den oluşan 6 kişilik Uluslararası Gözlemci Heyeti yaptıkları incelemelere ilişkin bilgi verdi. Heyet Sözcüsü Anna Maria Artu, geçen yılda Türkiye'de incelemelerde bulunduklarını da hatırlatarak, Yüksekova ve Hakkâri'de yaşananlar karşısında dehşete düştüklerini söyledi. Genel olarak Türkiye'nin AB giriş sürecinde ne kadar yol aldığını gözlemlediklerini belirten Artu, Türkiye'de geriye gidiş olduğuna dikkat çekti. Türkiye'nin kendi çalışmalarını engellemek için her türlü yola başvurduğunu ve arkadaşlarının tartaklanarak gözaltına alındığını, kendilerine hem psikolojik hem de fiziksel olarak şiddet uygulandığını anlatan Artu, çalışmaları boyunca polis ve askerler tarafından sürekli rahatsız edildiklerini kaydetti. Türkiye'nin AB'ye sürekli olarak "Biz iyi işler yapıyoruz" dediğini ancak gördüklerinin durumun tam tersi olduğunu tespit ettiklerini dile getiren Artu, "Türkiye Newroz'da kötü pratikler sergilemiştir. Gördük ve yaşadık. Yüksekova ve Hakkâri'de dehşete düştük. Gördüğümüz şey Türkiye Kürtleri imha etmeye çalışıyor" dedi. Bir kimliğin şiddetle asla imha edilemeyeceğine vurgu yapan Artu, şunları kaydetti: "Bir kimlik üzerinde ancak bu kadar baskı olabilir. Kürt halkı Newroz'unu kutlamak istiyordu ancak halkın üzerinde helikopterler uçuruldu. Biz ağır baskı altındayız. Otelden dışarı çıkamıyoruz. Biz gözlemlerimizi ve gördüklerimizi AB'ye rapor edeceğiz. Biz Türkiye'nin daha iyiye gittiği umudunu taşıyorduk ama tam bir hayal kırıklığı yaşadık. Bizler geçen sene de Türkiye'ye geldik, Türkiye geçen sene oranla bir adım daha gerilemiş, Türkiye bu şekilde asla AB'ye giremez." Heyet Hakkâri'deki incelemelerini bitirdikten sonra Yüksekova'ya geçecek.

Güneydoğu yeniden PKK’ya mı dönüyor

Can Dündar-Milliyet Ankara kendi derdindeydi; nevruzla ilgilenemedi. Oysa bu 21 Mart önemliydi. Kara harekâtından sonraki ilk nevruz, PKK’ya verdirilen tahribatın ve bölgenin operasyon sonrası tansiyonunun ölçülmesi açısından da merakla bekleniyordu. Bölge valilerinin çoğunun hassasiyetle davranmasına karşın Van, Siirt, Hakkâri üçgenindeki yetkililerin yasakçı tavrı ve polisin orantısız güç kullanımıyla olaylar yaşandı. Bir ölü, çok sayıda yaralı var. * * * Ancak nevruzun asıl siyasi sonucu, Abdullah Öcalan isminin belki önceki yıllardan da fazla ön plana çıkması oldu. Ankara protokolü Milli Kütüphane bahçesinde nevruz ateşi üstünden atlayadursun Diyarbakır’da Öcalan resimleri taşındı, “Biji Serok Apo” sloganları atıldı. Bunlar daha önceki yıllarda da olurdu; ama bu kez alanda Öcalan’a ait bir ses kaydı da dinletildi. Leyla Zana, “İnanıyorum ki 2010’da o da aramızda olacak” dedi. İmralı’da koşulların düzeltilmesi için yapılan oturma eyleminde de Öcalan’ın avukatlarına verdiği notlardan mesajı okundu. Bu mesajda Öcalan Ankara’ya “Beni muhatap alın” çağrısı yaptı. Nevruz, PKK’nın bölgedeki etkisinin azalmayıp tersine arttığı izlenimini doğurdu. * * * “Yıkılmadık ayaktayız. Adres biziz” mesajlı bu gövde gösterisinin Ankara’da tüyleri diken diken ettiğini tahmin etmek zor değil. Ancak bu gelişmeden hoşlanmamak ayrı, gelişmenin farkına varmak ayrıdır. Türkiye, askeri alanda önemli bir hamle yaptı. Bunu diplomatik alanda da destekleyerek Batı’nın desteğini sağladı. Lakin askeriye ve diplomasinin hamlelerinin siyasi alanda beklenen sonucu yaratmadığını, hatta tersine, örgüte mevzi kazandırdığını görüyoruz. Neden? Siyaset boşluk kaldırmaz da ondan... * * * Güneydoğu, 22 Temmuz seçimlerinde feodal bağları, PKK baskısını, geleneksel oy kalıplarını kırarak oyunu, barış ve çözüm isteyen iki parti arasında üleştirdi. Bölgedeki yaklaşık 5 milyon seçmenin 3 milyona yakını AKP’nin, 1 milyona yakını da DTP’nin adaylarına oy verdi. Şimdi bu iki parti de kapatılma davalarıyla yüz yüze... Davaların haklılığını haksızlığını ya da bu partilerin politikasını bir yana bırakın ve şunu düşünün: Siz bölgenin seçmeni olsaydınız ve oy verdiğiniz iki partiyi de kapatıyor olsalardı ne hissederdiniz? Seçimin sadece bir göz boyama olduğunu düşünüp Meclis’ten umudu kesmez miydiniz? Meşru zeminde çözüme, parlamentoda temsile sırtınızı dönüp yüzünüzü yeniden dağa, kıra, adaya çevirmez miydiniz? Hakkı yenmişlik ve adamdan sayılmama duygularıyla hepten bilenip daha radikal hale gelmez miydiniz? * * * Yaşanan biraz da budur. Meşru kanallar tıkanınca siyaset nehri yatağından taşmış, yeniden illegal alanlara doğru akmıştır. Bu hava, bir süre öncesine kadar “Artık ben karışmıyorum. İstesem de buradan yapabileceğim bir şey yok” mesajı yollayan Öcalan’a yeniden alanlara “ses”lenme ve rol üstlenme şansı kazandırmıştır. Bunu, meşru siyaset içinde seçenek üretemeyen sistemin bir ikramı kabul etmek gerekir. Devlet, Öcalan’ı muhatap almamakta kararlı. Bölgenin oy verdiği partileri de “zararlı” bulup kapatıyor. Peki nasıl bir çözüm düşünüyor?

Cheney: Kürdistan’ı görmem istisnai ve ilginç bir fırsattı !

Rizgarî Online/ ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney, gerçekleştirdiği Orta Doğu gezisine Türkiye durağını bizzat Başkan George W. Bush'un eklettiğini, bu çerçevede Türkiye'yi ''bir ölçüde'' Bush'un talimatıyla ziyaret ettiğini söyledi. Cheney, Türkiye'den ayrılmadan önce ABC televizyonuna verdiği ve metni Beyaz Saray tarafından yayımlanan demecinde, ''gezi programım, kimi göreceğim, nereye gideceğim konusunda Başkan Bush ile beraber çalıştık. Gitmemi istediği bir yer olarak Türkiye'yi programıma özellikle kendisi ekledi. Dolayısıyla buraya bir ölçüde kendisinin talimatıyla geldim'' dedi. AA’nın haberine göre Cheney, Ankara'daki temaslarının içeriği konusunda bilgi vermezken, İran'ı nükleer silah elde etmeye yönelik şekilde uranyum zenginleştirmeye çalışmak ve Orta Doğu'da barış çabalarını sabote ettiğini ifade ederek, '' İranlılar bariz bir şekilde, nükleer silah için gereken düzeyde uranyum zenginleştirmeye çalışıyor'' dedi. Irak savaşında yaşamını yitiren ABD askerlerinin sayısının 4 bine ulaştığının hatırlatılması üzerine Cheney, kayıplardan üzüntü duyduklarını, ancak Amerikan ordusunun ''gönüllü askerlerden oluştuğunu'' söyledi. Cheney, Demokrat Partinin başkan adayları Barack Obama ve Hillary Clinton'ı da, ''sonrasını düşünmeden'' Irak'tan asker çekmek istemekle suçladı. Öte yandan Cheney'in, Türkiye'ye uçmadan hemen önce gezisini izleyen gazetecilerle İsrail'de yaptığı yuvarlak masa toplantısının metni de, Beyaz Saray tarafından yayımlandı. Burada ziyaretlerinin o ana kadarki bölümünü özetleyen Cheney, şöyle konuştu: ''Kürdistan'a da gitme fırsatını buldum. Bu, benim Kürdistan'a ilk ziyaretim oldu. Orada Başkan (Mesud) Barzani ile zaman geçirdim. Körfez Savaşı'nın sonunda ABD'nin oraya giderek Çekiç Güç operasyonunu kurması ve daha sonra da uçuşa yasak bölge oluşturmasıyla, Saddam Hüseyin'in etkisinden kurtarılan Irak'ın o bölgesinde neler olduğunu görmek, istisnai ve ilginç bir fırsattı. Kürdler, ekonomilerini kalkındırmada çok başarılı oldu. Bunu ilk defa şahsen görme şansına sahip oldum ve bu da, gezimin özel bir bölümü oldu.'' RO/Ömer Kaçar

Debkafile: “Cheney, İran için Türkiye’ye gidiyor“

Rizgarî Online/ABD Başkan Yardımcısı, bugün İsrail üzerinden Türkiye'ye gelecek. ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Türk Genelkurmay Başkanı Büyükanıt ile baş başa görüşecek. Bir haftayı aşkın bir süredir Ortadoğu turunda olan Cheney, Ankara'ya dün bulunduğu İsrail üzerinden gelecek. Türk Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile de görüşecek olan Cheney'nin temaslarında, başta Iran, Irak ve enerji kaynaklarının Türkiye üzerinden nakli olmak üzere, Afganistan ,“terörle mücadele” gibi konuların gündeme gelmesi bekleniyor. Öte yandan Başkan Yardımcısı Dick Cheney'nin Ortadoğu turuna çıkmasının ardında, İran yönetiminin devrilmesine yönelik planlara destek aramak olduğu yorumu yapıldı. İsrail istihbaratına yakınlığıyla bilinen Debkafile adlı internet sitesinin değerlendirmesine göre Cheney, 17 Mart'ta başlayan ve Irak, İsrail, Umman, Suudi Arabistan ve Türkiye'yi kapsayan gezisinde bölgenin nabzını tutmayı amaçlıyor. 10 günlük gezide, Cheney'nin İran'ın "gizli nükleer programını durdurmak amacıyla ABD askeri müdahalesinin gerekçelerini" anlattığı ve destek istediği iddia ediliyor. Haber sitesine konuşan üst düzey bir yetkili, "Görüşülecek konuların başında İran geliyor" dedi. Cheney'nin İran başlığını son anda gündeme koyduğu ve tüm ziyaret edeceği ülkelere de "yorucu ve uzun bir tartışmaya hazır olmaları" mesajını yolladığı da haberlerde yer aldı. Debkafile, ABD Başkan Yardımcısı'nın yarın geleceği Ankara'daki temaslarıyla ilgili, "Türkiye tüm savaş planlarında en önemli ülkelerden. Çünkü İran'a gidecek ABD savaş uçakları ve füzeleri Türkiye'nin hava sahasından geçmek zorunda. Ayrıca bu uçaklar, Türkiye'deki hava üslerini de kullanmak zorunda" ifadelerini kullandı. Haberde, ABD ile Türkiye'nin geçtiğimiz ay Federe Kürdistan bölgesine düzenlenen kara harekatı sırasında birlikte çalıştıklarına da dikkat çekti. RO/Zilan Dersim

İkbal Yaşar'ı onbinlerce kişi uğurladı

17:21Hakkari'nin Yüksekova İlçesi'nde çıkan olaylarda yaşamını yitiren İkbal Yaşar'ın cenazesi, on binlerce kişinin katıldığı törenle toprağa verildi. Büyük Cami'de dini vecileri yerine getirilen İkbal Yaşar'ın cenazesi yüzbinlerce kişinin katıldığı yürüyüşle Orman Mahallesi'ndeki mezarlığa getirildi. Mezarlıkta, PKK ve Demokratik Konfederalizm bayrakları açan kitle, Kürt halk Önderi Abdullah Öcalan'ın posterini taşıdı. Törende, 'Biji Serok Apo', 'Şehit namirin', 'Kahrolsun TC', 'Katil Erdoğan', 'Özgürlük ateşi sönmeyecek' sloganları atıldı. Hakkari Bağımsız Milletvekili Hamit Geylani, DTP Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır, Şemdinli Belediye Başkanı Hurşit Tekin ile Şırnak ve Silopi belediye başkanlarının katıldığı törende, kitlenin üzerinden defalarca helikopterler uçtu. Bu sırada mezarlıkta bulunanlar, helikopterlerin uçuşunu yuhaladı. Eşi gözyaşlarına boğuldu Törene katılan Yaşar'ın eşi Halime Yaşar, Kürtçe ağıtlar yakarak, 'Eşimi kaybettim, kim bana eşimi verecek' dedi. Kızkardeşi Fadile Yaşar da 'Erdoğan İslamiyeti kullanarak, halkın oylarını aldı. Kardeşimi nasıl verecek söylesin. Bu bedelin karşılığını nasıl ödeyecek, bunun hesabını yapsın' dedi. 'Cenaze çalınmıştır' Törende konuşan Hakkari Bağımsız Milletvekili Hamit Geylani, 'Cenaze ailesinden çalınmıştır, geceyarısı götürülüp, defnedilmiştir. Ancak gösterilen direniş ve kararlılık sonucu geri alınmıştır. Layık olduğu şekliyle on binlerle getirilip defnedilmiştir. Burada 60 bin kişi toplanmış. Bunların içinde kötüler de vardır. Ancak biz bu duruşumuzla, bu kötüleri ayıklayacağız içimizden. Kötülere de direnişimizle en güzel cevabı verdik' dedi. DTP'li Sevahir Bayındır ise, 'Yüksekovalıların direnişini selamlıyorum. İkbal Yaşar Newroz şehididir' dedi. Konuşmaların ardından sarı kırmızı yeşil flamayla süslenmiş tabuta sarılı Yaşar'ın cenazesi toprağa verildi. Yürüyüş başladı Törene katılanlar 3 noktadan dağılmaya başladı. Şemdinli yolundan dağılan kitle ilçe merkezine doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüşçüler arasında görevlendirilen bine yakın kişi, kitlenin ilçe merkezine yürüyüşünü engellemeye çalışıyor. İlçe, merkezinde özel harekat timleri yoğun güvenlik önlemi aldı. Yüksekova'da, 3 günlük yas ilan edildi. Yaşar'ın ailesi taziyeleri Kani Hayder Mahallesi'ndeki taziye çadırında kabul edecek. HAKKARİ (DİHA)

KÜRDİSTAN BÖLGE BAŞKANLIĞI’NDAN İRAN’IN KÜRT KÖYLERİNİ BOMBARDIMAN ETMESİNE SERT KINAMA…

  PNA-Federal Kürdistan Bölge (FKB)Başkanlığı sözcülüğü, İran ordusunun Kürdistan Bölgesi’nin Kaledze bölgesini bir kaç gündür bombalamasıyle ilgili olarak bir açıklama yaptı. Bölge başkanlığı sözcülüğü tarafından yapılan açıklamada, İran’ın üç gündür Kaladze bögesine bağlı bazı köyleri bombardıman ettiği, bu bombardımanların bu köylerde yaşayan halkta korku, Kürdistan halkında da büyük bir endişe yarattığı belirtildi. 22.03.2008 tarihli açıklamada, ‘’Biz bu bombardımanları sert bir şekilde kınıyoruz ve bu bombardımanları en kısa zamanda durdurulması çağrısında bulunuyoruz’’ denildi.

Hakkâri'de asker şehre indi!

DTP il binası önünde Newroz'u kutlamak için toplanan binlerce kişiye yapılan müdahalenin ardından gerginlik sürüyor. Hakkâri'de sabah saatlerinde DTP il binası önünde Newroz'u kutlamak için toplanan binlerce kişiye yapılan müdahalenin ardından gerginlik sürüyor. Esnafın kepenk açmadığı kentte jandarma kent merkezine inerken, polis ise 'Ya Allah bismillah Allah u ekber' diye bağırıyor. Hakkâri'de sabah saatlerinde DTP il binası önünde toplanan kitleye polisin müdahale etmesi sonucu başlayan olaylar sürerken, polise ve özel hareket timlere takviye olarak jandarma da kent merkezine indi. Olaylar Hakkâri'nin geneline yayılırken, esnaf kepenk açmadı. Polisler Sevgi Hastanesi'nde bulunan yaralılara müdahale etmek isteyince hastane görevlileri ve polisler arasında arbede yaşandı. DTP binasına gaz bombalı saldırı Bu gerilimin ardından Hakkâri Bağımsız Milletvekili Hamit Geylani'nin de içinde bulunduğu DTP il binasına gaz bombalarıyla saldırıldı. Çıkan olaylarda onlarca kişi yaralanırken, Hakkari eski Belediye Başkanı Metin Tekçe'de atılan gazlardan etkilenerek hastaneye kaldırıldı. Öte yandan polislerin 'Ya Allah bismillah Allah u ekber' diyerek göstericilere gerçek ve plastik mermi sıktığı bildirildi. Kentteki gerilim sürüyor./.. HAKKÂRİ (DİHA)

Van'da bir panzer ateşe verildi, 65 yaralı var

Van'da Newroz kutlamasına izin verilmemesi üzerine çıkan olaylar kent geneline yayılıyor. Şu ana kadar 14'ü polis 65 kişinin yaralandığı olaylarda son olarak bin panzer ateşe verildi. Van'da bugün Valilik tarafından yasaklanan Newroz kutlaması nedeniyle DTP İl binası önünde toplanan vatandaşlara yönelik polis müdahalesinin ardından başlayan olaylar büyüyor. Mahalle aralarında yapılan gösterilerde polisin tutumunu kınayan göstericiler, yer yer polis müdahalesine maruz kalıyor. Özellikle Hacıbekir ve Akköprü Mahallesi'nde toplanan ve şehir merkezine doğru yürüyen binlerce kişi polisle çatışıyor. Panzer ateşe verilmek istendi Olayların sürdüğü Hacibekir ile kent merkezi arasında bulunan Özel Hayat Hastanesi önünde gruba müdahale eden bir panzer, göstericiler tarafından ateşe verildi. Yanan araçtan kendilerini zor kurtaran polisler, olay yerinde yaya olarak uzaklaştı. Panzer, takviye kuvvetlerin gelmesi üzerine söndürüldü. 65 kişi yaralandı Gün boyu devam eden olaylarda 14'ü polis 65 kişi yaralandı. Hastanelere kaldırılan 5 sivilin durumunun ağır olduğu ve yoğun bakımdaki tedavilerinin sürdüğü öğrenildi. VAN (DİHA)

Newroz’da gözaltı sayısı 400’e yaklaştı

ANF HABER MERKEZİ (23.03.2008)- Van, Hakkari, Urfa, Batman, Silopi ve Siirt’teki Newroz kutlamalarında polisle göstericiler arasında çıkan olaylarda gözaltı sayısı yükseliyor. Şu ana kadar yaklaşık 400 kişi gözaltına alındı. VAN Van'da bugün Valilik tarafından yasaklanan Newroz kutlaması nedeniyle DTP İl binası önünde toplanan vatandaşlara yönelik polis müdahalesinin ardından başlayan olaylarda 70 kişi yaralandı, 130 kişi gözaltına alındı. Alınan bilgilere göre hastanelere kaldırılan 5 sivilin durumunun ağır olduğu ve yoğun bakımdaki tedavilerinin sürdüğü öğrenildi. Polis saat 12.30'da, DTP il binasına baskın yaptı. 2 yaralının sedye ile çıkarılıp hastaneye götürüldüğü DTP il binasında 30 kişi gözaltına alındı, bilgisayar ve bazı evraka el konuldu. Olaylar sırasında şu ana kadar gözaltına alınanların sayısı 130’a yükseldi. HAKKARİ Hakkari'deki Newroz kutlamalarında 2'si polis 23 kişinin yaralandığı, 45 kişi de gözaltına alındı. Hakkâri'de yapılan Newroz kutlamasına yönelik müdahalenin ardından gerginlik mahalle aralarında sürerken, helikopterlerin gruplara gaz bombası attığı bildirildi. Hakkari'de gündüz saatlerinde başlayan gerginlik, akşam saatlerinde de devam etti. Mahallelerde toplanan gençler, yüksek tepelere Demokratik Konfederalizm bayrağı asarken, Hakkâri semalarında helikopterlerin dolaşması dikkat çekti. Hakkâri Bağımsız Milletvekili Hamit Geylani'nin de içinde bulunduğu DTP il binasına gaz bombalarıyla saldırıldı. Çıkan olaylarda 23 kişi yaralanırken, Hakkari eski Belediye Başkanı Metin Tekçe'de atılan gazlardan etkilenerek hastaneye kaldırıldı. Hakkari’de gösterilerde polisin şu ana kadar 45 kişiyi gözaltına aldığı öğrenildi URFA Urfa'da on binlerin katıldığı Newroz kutlaması sona ererken, 123 kişinin gözaltına alındığı kaydedildi. Urfa'da Otogar yanındaki alanda yapılan Newroz kutlamasının ardından başlatılan gözaltı avı sürüyor. Edinilen bilgilere göre şu ana kadar 123 kişinin Evren Sanayi Sitesi girişinde ve alanda gözaltına alındığı bildirildi. Emniyete götürülen 123 kişinin Newroz kutlamasında yasadışı pankart açtıkları ve slogan attıkları iddiasıyla sorguya alındığı bildirildi. Urfa’da Otogar'ın hemen yanında bulunan boş alanda 50 bin kişinin katılımıyla yapılan Newroz kutlaması ardından, kamera kayıtlarından tespit edilen kişiler polisler tarafından evlerine baskın yapılarak tek tek gözaltına alındı. . Şehrin çıkış noktalarında da arama noktası oluşturan polis, bazı kişileri ilçe ve köylere giderken gözaltına aldı. SİİRT Siirt'te Newroz kutlamasına izin verilmemesinin ardından Siirt'tin birçok mahallesinde çıkan olaylarda gözaltına alınanlar için savcılık 48 saat ek süre istedi. İHD Siirt Şube Başkanı Vetha Aydın, Siirt'te çıkan olaylarda 16 kişinin gözaltına alındığını, gözaltına alınanların bir çoğunun yaralı olduğunu belirtti. Siirt'e gözaltına alınanların isimleri şöyle: Hüseyin Ceyhan, Ramazan Yılmaz, Celalletin Maral, Sabri Bark, Mehmet İnan, Mehmet Can Özer, Ahmet Tunç, Lezgin Taşçı, Sait Özalp, Sabri Erdoğan, Salih Ekinci, Ali Bengi, Kasım Daşçı, Dilber Özbey, Mizgin Şen, Mahmut Eşiyok. DİYARBAKIR Yüzbinlerce kişinin dün katıldığı Diyarbakır’daki Newroz kutlamaları sırasında Kürt Halk Önderi Abdullah öcalan posteri açtıkları ve PKK lehine slogan attıkları iddiasıyla 10 kişi bugün polis tarafından gözaltına alındı. İZMİR İzmir'de yarın Gündoğdu Meydanı'nda düzenlenecek olan Newroz kutlaması öncesi başlatılan gözaltı furyası devam ediyor. İzmir'in Torbalı İlçesi'nde 20 Mart'ta düzenlenen Newroz kutlamasına katıldıkları gerekçesiyle 6 inşaat işçisi gözaltına alındı. "Yasadışı örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla gözaltına alınan işçilerin Bozyaka Terörle Mücadele Şubesi'nde sorgulandığı öğrenildi. İzmir’in Buca’da ilçesinde önceki akşam yapılan newroz kutlamasına katıldıkları iddiasıyla gözaltına alınan 7 kişi tutuklandı. Tutuklananlardan 4’ünün SDP İl yönetimi üyesi Nisbet Atmaz, İrem Sezgin, Elvan Güngör ve İlkay Tanyel olduğu bildirildi. Diğer 3 kişinin ismi öğrenilemedi. BATMAN Batman'da 100 bin kişinin katılımıyla yapılan Newroz kutlaması sonrası yürüyüş yapan vatandaşlara polis müdahale etti, 8 kişi gözaltına alındı MALATYA Malatya'da 20 Mart gecesi eş zamanlı olarak polis ve jandarma tarafından gerçekleştirilen ev baskınlarında gözaltına alınan DTP Malatya İl Başkanı Kemal Çalgan, yöneticiler Emrah Dağdelen, Serhat Deniz, gazete dağıtımcısı Sabahattin Işıklı ve çoğu İnönü Üniversitesi öğrencisi 19 kişi adliyeye getirildi. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ifade veren 19 kişiden Mehmet Akbaba, Mahir Uğur ve Kemal Uğur serbest bırakılırken, diğer 16 kişi ise tutuklandı. Öte yandan 20 Mart günü Malatya Paşa Köşkü Mahallesi'nde polisin kimlik istemesine karşı çıktıkları için gözaltına alınan HÖC aktivisti 7 kişi de Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde "Polise mukavemet" iddiasıyla tutuklanarak Malatya E Tipi Cezaevi'ne gönderildi. ELAZIĞ Elazığ'da ise önceki gün gözaltına alınan 19 kişi Cumhuriyet Başsavcılığı'na sevk edildi. Savcılıktaki ifadelerinin ardından 1 kişi serbest bırakılırken, 18 kişi ise tutuklanma talebiyle nöbetçi mahkemeye sevk edildi. Mahkeme 12'si Fırat Üniversitesi öğrencisi olan 16 kişinin tutuklanmasına, 2 kişinin ise tutuksuz yargılanmasına karar verdi. Elazığ'da tutuklanan 16 kişinin tutuklama gerekçesinin ise Elazığ'da gözaltına alınan bir kişinin verdiği ifadeler olduğu bildirildi. SİLOPİ Silopi'de Newroz kutlamaları sonrası gözaltına alınan 18 adliyeye getirildiMahkemeye çıkarılan kişilerden şu ana kadar 6 kişi serbest bırakılırken, 6 kişi de tutuklanırken, 6 kişinin ise savcılıktaki ifade alınma işlemi sürüyor

Van'da panzer bir kadını ezdi, polis 7 kişiyi silahla yaraladı

Van'da bugün kutlanması Valilik tarafından yasaklanan Newroz kutlaması için DTP il binası önünde toplananlara yönelik silahlı saldırının ardından çıkan gerginlik tırmanıyor. Kentin birçok mahallesine sıçrayan olaylarda polisin gerçekleştirdiği silahlı müdahalelerde 7 kişi yaralandı, bir kadın ise panzer altında kaldı. DTP Van İl Örgütü önünde toplanan DTP milletvekilleri Fatma Kurtulan ve Özdal Üçer'in de aralarında bulunduğu binlerce kişi, polisin silahlı, panzer, gaz bombalı ve coplu saldırısına maruz kaldı. Onlarca kişinin yaralandığı olaylarda çok sayıda kişiye kurşun isabet ettiği, panzer altında kalan bir kadının ise Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yoğun bakıma alındığı bildirildi. Çok sayıda yaralının getirildiği Van Devlet Hastanesi polis ablukasına alınırken, olayların kent geneline yayıldığı öğrenildi. Polis 7 kişiyi silahla yaraladı Cumhuriyet Caddesi üzerindeki DTP İl binası önünde başlayan olaylar, birçok mahalleye yayıldı. Başta Hacibekir, Akköprü, Serhat, Şabaniye Mahallesi başta olmak üzere birçok mahallede barikatlar kuruldu. Yüzlerce kişinin katıldığı kutlamalarda polisler, Akköprü ve Belediye Garajı yanında kitlenin üzerine ateş açılması sonucu 7 kişi yaralandı. Yaralılar ambulanslarla hastanelere kaldırıldı. DTP il binasına gaz bombası Bu arada DTP il binasına yapılan baskında polis gaz bombası kullandı. 3 kişinin gazdan etkilenerek hastaneye kaldırıldığı baskında, aralarında DTP Genel Merkez Yöneticisi Ercan Sezgin'in de bulunduğu 40'ı aşkın kişi gözaltına alındı. Kentte gerginlik sürüyor... VAN - ANF

Cejna Newrozâ gelê Kurd pîroz be!

Ortak düşman PKK mi?

 AL JAZIRA-Analistler El-Cezire'ye Ankara'nın PKK militanlarını kökünü kazımak için kuzey Irak'ta yürüttüğü askeri operasyonun ABD desteği olmadan gerçekleşmeyeceğin belirtti. ABD'nin, Türkiye'nin Irak'a müdahalesini yasaklamak için oluşturduğu 'kırmızı çizginin' ihlal edilmesinin Ankara'nın PKK'ye verilen desteği ve bölgede Kürt devletinin oluşumuna tolerans göstermeyeceği yönünde Bağdat'a güçlü bir mesaj gönderdiği söyleniyor. Türkiye'nin eski dışişleri bakanlarından İlter Türkmen: 'PKK'nin Türkiye ve bölgedeki istikrar için sürekli bir tehdit oluşturduğunu düşünüyoruz. ABD bu durumu görüyor ve Türk ordusuna istihbarat ve lojistik sağlıyor' dedi. Saddam Hüseyin hükümetinin 2003 yılında devrilmesinin ardından Ankara, Irak Kürtlerinin Bağdat'ta kazandığı gözle görülür güç ve etkiyi ve de bağımsız devlet düşlerini gerçekleştirmek attıkları adımları izledi. Irak nüfusunun yüzde 20'sinden azını oluşturan Kürtler cumhurbaşkanlığı, dışişleri bakanlığı ve başbakanlık kabinesindeki kıdemli görevlerde yer aldılar. Irak Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesut Barzani Irak bayrağını dalgalandırmayı reddetti ve (merkezi Irak petrol bakanlığı tarafından kınanan ve yasadışı bir girişim olarak görülen) yabancı şirketlerle petrol anlaşması imzaladı. Türkmen 'Operasyonun [Türk ordusunun gerçekleştirdiği] PKK varlığının son bulması ve Irak Kürtlerinin birleşik bir Irak bünyesinde yaşamaya devam etmelerinin kendileri için daha iyi olduğu mesajı verdiğini' söyledi. NATO müttefiki Türkiye, Barzani'nin Kürdistan Demokrat Partisi'ni (KDP) 2006 yılında PKK' ye yardım ve yataklık etmekle suçladı. Barzani bu iddiaları reddetti. PKK ve Türk ordusu arasında çatışma Türkiye'nin güneydoğusunda yoğunlaştığında, Ankara PKK'yi bitirmek ve bölgesel Kürt oluşumunun bağımsız devlet rüyasını sonlandırmak için geniş çaplı bir operasyon hazırlığı yaptığının sinyalini verdi. Irak Kürtleri 1950'li yıllardan bu yana hakimiyet için savaşmakta ve 1960, 70 ve 90'lı yıllarda birçok defa gerilla yavaşı yürüttü. 1991'deki Körfez savaşının ardından ABD ve İngiltere tek taraflı özerk ilan edilen Kürt bölgesini korumak için uçuşa yasak bölge uygulamasını gerçekleştirdi. Bu tarihten itibaren Kuzey Irak'taki Kürt kentleri esas itibariyle güneydeki komşu kentlerden ayrıldı ve Mart 2003'teki ABD işgalinden kaynaklı yaşanan şiddet olaylarından etkilenmedi. Kürt konuları uzmanı Irak'lı Harun Muhammed, 'Kürtler ABD vesayet ve koruması altında çok şey kazandılar fakat şimdilerde emellerini büyütmüş olabilirler' diyor. Muhammed 'Iraklı Kürt partilerinin hâlâ ABD güçlerine bağlı olduğunu ve PKK militanlarını barındırarak ABD ve Türkiye ilişkilerine zarar verdiklerini' söyledi. 'Onlar [Kürtler] ABD'nin bölgedeki çok önemli müttefiki ve NATO'nun ikinci en büyük ordusuna sahip Türkiye'yi hayal kırıklığına uğratmayacağını anlayamadı.' Ortak düşman Diğer yandan Barzani'nin partisi KDP ile ilişkili Kürt politika analisti Hüseyin el Caff Iraklı Kürtlerin PKK'yi sınırlandırmak için elinden geleni yapıyor olduğunu ve onların kuzey Irak'taki bürolarını kapattıklarını söylüyor. Hüseyin el Caff, El Cezire'ye 'PKK militanları çok tehlikeli dağlık bölgelerde faaliyet yürütüyor ve güçlü Türk ve ABD ordularının bile oraya erişmezken, peşmergelerin bunu başarmasını nasıl bekleyebilirler?' dedi. Bağdat ve Washington yönetimi 'terörist' oluşum olarak değerlendirdikleri PKK'yi yok etmek için Türkiye birlikte hareket etme konusundaki isteklerini dile getirdi. ABD'nin Bağdat'taki elçilik sözcüsü Mirembe Nantongo El Cezire'ye, 'Başkan George W. Bush ve Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın PKK'nin Türkiye, Irak ve ABD'nin ortak düşmanı olduğunu açıklamasını yaptığını' hatırlatarak ABD'nin tutumunun net olduğunu söyledi. Hükümeti oluşturan koalisyon üyelerinden birisi olan Irak Yüksek İslami Konseyi basın yetkilisi Hamid el Saadi 'Türkiye'nin PKK teröristleriyle uğraşmasının gerekliliği konusunda anlaşma ve anlayış olduğunu' konusunu kabul ediyor. Ancak Hamid el Saadi Türk ordusunun operasyonun uzun sürmesi ve sivil kayıplarla sonuçlanması konusunda kaygısını dile getiriyor. El Saadi 'Ülke bütünlüğümüze yapılan her saldırıya açıkça karşıyız. Kuzey Irak'taki Kürt kardeşlerimizin de bizimle bu görüşü paylaştıklarını düşünüyoruz, bununla birlikte, Irak hükümeti müdahalenin sivillerin yaşamlarını ve çıkarlarını etkilememesi konusunda net bir açıklama yaptı' dedi. Irak, ABD ihaneti? Diğer yandan El Jaff, Iraklı Kürtlerin ABD'nin tutumuna kızdıklarını ve bazılarının ihanete uğradıklarını hissettiklerini söyledi. 'Kürtler ABD'nin tutumu sebebiyle rezil oldu. ABD'nin sadece kendi çıkarlarını düşündüğünü biliyoruz; ancak biz yapabileceğimiz her şeyi yaptık ve bu durumu hem ABD hem de Iraklı yetkililer biliyor' diyerek devam etti. Sadece Kürt özerkliğinin Kuzey Irak'a istikrar getirebileceği konusunda ısrar eden El Caff, 'Bu önemli konu, Kürtlerin Bağdat'tan talepleri modern Irak devletinin kurulduğu 1921'e kadar uzanıyor. Şimdi haklarımızı geri kazanmaya çalışıyoruz ve bu da-Irak'ın parçası olduğumuz için-hem Irak hükümetinin hem de süper güç olduğu için ABD'nin desteğiyle olmalı. Özerklik sorunu çözülmezse, bu durum kuzey Irak'ın başına bela olmaya devam edecektir' diyor. Ahmed Canabi (*) (*) El Cezire'den alınmıştır. Çeviren: Osman İşçi