İşte AKP'nin Kürtleri

AKP DTP KURT MILLETVEKILLERI Erdoğan her fırsatta '75 Kürt vekilim var' diyor, ancak Erdoğan'ın Kürtleri, Kürtçe eğitimi bile gereksiz görüyor, 'Kürtler Rusça öğrensin' diyebiliyor
Başbakan Tayyip Erdoğan, her fırsatta 70 milyonun başbakanı olduğunu dile getiriyor. Ayrıca her platformda '75 Kürt kökenli milletvekili'nin olduğunu söyleyerek, Kürtlerin haklarını ve temsilcilerini bertaraf etmeye çalışıyor. Ancak Erdoğan'ın sözünü ettiği vekillerin ne kadar 'Kürt' oldukları, Kürtleri ne kadar 'temsil ettikleri', Kürtlerin en doğal ve insani haklarının başında gelen Kürtçe eğitime yaklaşımlarıyla çıktı.
Erdoğan'ın sözünü ettiği 75 milletvekilinden 62'sine ulaştık ve 'Kürtçe eğitim talebini destekliyor musunuz?' sorunu yöneltik. 29 milletvekilinin verdiği yanıtlar, 'Kürtçe eğitimin gereksiz olduğu, Kürtlere Çince, Rusça, İngilizce ve Almanca öğretilmesi gerektiği' yönünde oldu. Bu arada Erdoğan, 'Benim vekillerin telefonlarına herkes ulaşabilir' demişti, ancak 33 vekilin telefonlarına hiçbir şekilde ulaşılamadı.
Erdoğan'ın Kürtleri meğer bunlarmış
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gerek gittiği Avrupa gezilerinde, gerekse de Türkiye'de değişik yerlerde yaptığı açıklamalarda '70 milyonun temsilcisiyim', 'Kürtlerim temsilcisi benim' diyor. 22 Temmuz seçimleri öncesi Diyarbakır'da 'Kürt sorunu benim sorunum' diyen Erdoğan, bugün yine Diyarbakır'da olacak ve bakalım neler diyecek? Tabii ne diyeceği bilinmez ama 5 Kasım 2007 günü basın mensuplarının karşısına geçip 'Benim partim Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde birinci partidir. Kürt kökenli 75 milletvekilim var benim. Terör örgütü hiçbir zaman benim Kürt kökenli vatandaşlarımın temsilcisi olmamıştır. İstismar yapmışlardır' diyen Erdoğan'ın Kürt milletvekillerini aradık ve 'Okullarda Kürtçe eğitim verilmeli midir?' diye sorduk. Bakın bakalım kendisi de Kürt olan AKP'nin milletvekilleri Kürtlerin en temel ve doğal hakları olan 'anadilde eğitim ve öğretim haklarına' nasıl yaklaşıyor.
AKP Ağrı Mehmet Hanifi Alır: 'Zor bir soru. Cevabı da bir o kadar zor. Umarım bu tip konular zaman içinde hal olur. İnsanların anadillerini bile talep etmesi tartışılır bir konudur. (Kürtlerin anadilde eğitim talebi Meclis'e gelirse ne dersiniz?) Gelince bakarız.'
Pardon hangi kanal?
AKP Ağrı Milletvekili Abdülkerim Aydemir: İlk gün telefonunu açmadı. İkinci gün aradık telefonu kapalı. Üçüncü gün tekrar aradık: 'Ben ilk senden duyuyorum. Böyle eylemleri hiç duymadım. Sizin hangi kanaldı? (Bizimki haber ajansı) Haaa tamam. Ben duymadım haberdar değilim. Öğreneyim öyle. (Peki sizce okullarda Kürtçe eğitim verilmeli mi?) Uygun platformlarda görüşelim. Uygun bir platformda değilim. İyi günler.'
AKP Batman Milletvekili Ahmet İnal: İlk gün telefonu kapalıydı. İkinci gün de telefonu kapalıydı. 3. gün yanıt verdi: 'Doğal olarak herkesin anadilinde okuma, yazma, eğitim gibi her türlü talebinin yanındayız. Meclis'e gelirse de gönlümüzden geçen şeylerdir. Anadilin kısıtlanmasından yana değiliz. İnsani haktır.'
AKP Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen: İlk iki gün iki telefon numarasına da cevap vermedi. Üçüncü gün yanıt verdi: 'Ben devletin üniter yapısına zarar vermeyecek tüm toplumsal hakların kullanılmasından yanayım.'
AKP Diyarbakır Milletvekili Kutbettin Arzu: 'Ben DİHA'ya görüş vermiyorum. Hakkımda yalan yanlış şeyler yazıyorsunuz. (Hangi haberde yalan ve yanlış var, bize iletin tekzibini yayımlayalım) Ben uğraşamam. Yarım saatlik konuşma bir dakika veriliyor. (Biz bütün görüşmeleri kayıt altına alıyoruz. Siz bize hangi haber olduğunu söyleyin biz de ona göre cevap verelim) Hatırlamıyorum. (Peki Kutbettin Bey, Kürtçe eğitim konusunda görüş vermeyecek misiniz?) Bu konuda bir şey demeyi düşünmüyorum. '
AKP Bingöl Milletvekili Yusuf Coşkun: 'Ben trafikteyim. Size faks numaramı vereyim, siz oraya atın sorularınızı, ben size yanıtlayayım. Sorularınızın altına da faks numarası yazın.' (Sorular yazılıp fakslandı ama yanıt gelmedi.)
Bayram bitse de görüşsek!
AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan: 'Trafikteyim şu an.' (Kısaca yanıt veremez misiniz?) 'Bir cümlelik de vermeyeceğim. Şuan bu konuda bir şey söylemek istemiyorum. Bayramdan sonra görüşelim, hatta bu konuda bir şey söyleyince medyada çarpıtılıyor. Sizinle alakalı değil. Sizin yaptığınız masumane bir çalışma. Ama bayramdan sonra görüşelim. Geniş ve daha etraflıca.' (Bayramdan sonra aradık. Sayın Arslan DİHA'dan arıyoruz muhabirimiz Rüştü Demirkaya sizinle görüşecekti) 'Nereden arıyordunuz?' ( DİHA'dan arıyoruz) 'Ben müsait değilim.' (Ne zaman müsait olursunuz?) Soru üzerine Arslan telefonunu kapattı.
AKP Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan: İlk iki gün telefonuna cevap vermedi. Üçüncü gün yanıtladı: 'Dil bazında her manada her ülkede her dili öğrenmekte fayda var. Kürtçe dershaneler açıldı ama rağbet görmedi. Bunun nedenini araştırmak lazım. Bana göre her hayvan nasıl kendi diliyle öterse, her insan ilişki kurabileceği bir seviyede bir dili bilmesi lazım. Dil konusunda bir sıkıntı olacağını sanmıyorum. Biz bütün dillere bu hakkı tanıdık televizyonlarda. Her dilde yayın yapılıyor. Eğitim konsunda ise bunun resmileşmesi lazım. Herkes kendi dilinde kendi bölgesinde konuşabilsin. Meramını anlatabilsin ve kendi imk�nlarıyla yapabiliyorlarsa eğitim yapsın. Ama devlet okulları için kanun çıkarılmalı. Böylesi bir talep Meclis'e gelirse hayır demekte fayda yok. Evet demek lazımdır. Her şey serbest olsun. Yasaklarla bir yere gidilmez.
Nasıl sormamızı istiyorsunuz!
AKP Diyarbakır Milletvekili Ali ihsan Merdanoğlu: Böyle pat diye soru mu olur? Cevap vermiyorum. Trafikteyim. .
AKP Kars Milletvekili Mahmut Esat Güven: Bu soruyu cevaplandırmak istemiyorum.
Malatya ayrı cumhuriyet mi?
AKP Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz: Malatya'da böyle bir sıkıntı yok. Türkiye'nin resmi dili Türkçedir. Kürt Türk ayrımı yoktur. Kaldı ki halk buna müsaade etmez. Kürtçe TV'yi destekleyenlerdenim. Katkım olmuştur. Ama eğitim için kurslar açıldı kimse gitmedi. Gündem oluşturmanın doğru olmadığını düşünüyorum. İsteyen konuşuyor. Devletin resmi dili Türkçe'dir. Kürtçe'nin olmasının bir faydası olmaz.
AKP Mardin Milletvekili Süleyman Çelebi: İlk gün aradık telefonu kapandı (Şarjı bitmiş). Üçüncü gün ulaşabildik: 'Sıcak bakmıyorum. İnsanların beynine fitne sokmaya çalışıyorlar. Ben Kürdüm, ben onların konuştukları lisanı bilmiyorum. Rusça'dan bozmadır. Ben samimi olmadıklarını düşünüyorum. Şimdi bölgede insanların birliklerini sağlamaya değil nifak tohumlarını ekmeye çalışıyorlar. Burada bölge insanlarının farklı ihtiyaçları var. İş, aş bulabilsek Güneydoğu'nun sorununu çözeriz. Sorun Kürtçe değil. Ben Süryanice ve Arapça da biliyorum. Kürtçe eğitime sıcak bakmıyorum. Yarın Lazlar, Çerkezler, Araplar biz de açalım diyecekler o zaman. Türkiye bir mozaiktir kimsenin bunu yıkmasına izin vermeyiz.'
Ne uzun sürdü bu traş!
AKP Muş Milletvekili Medeni Yılmaz: 'Şu an müsait değilim. Traş oluyorum. Daha sonra, yarım saat sonra ararsanız sevinirim.' Yarım saat sonra aradık cevap vermedi. Ertesi gün tekrar aradık; bir numarası kapalı diğerine cevap vermedi.
AKP Ardahan Milletvekili Saffet Kaya: 'Bu numara size mi ait? Ben sizi yarım saat sonra ararım.' Arayan olmadı.
Gitsinler Ruşça öğrensinler!
AKP Muş Milletvekili Seracettin Karayağız: : Uygulanabilirliliğine inanmıyorum. İlkokulda verilse lisede, lisede verilse üniversitede ne olacak? İyi bir eğitim almaları önemli. Her yerde resmi dil var. Kürtçe'yi her yerde kullanabiliyorlar. Gidip Rusça, İngilizce öğrensinler, dünyanın kapısı daha fazla açılacak. Nitekim ulus-devlet bu. Devletin şeyi de Türkçe'dir. Osmanlı'da eğitim o kadar yaygın değildi. Medreselerde kendi dilinde verilirdi. Şu an bence kendi dilinden ziyade iyi bir eğitim almalı. Bakın biz iyi bir eğitim için derslik sayısını, Anadolu ve Fen liselerini arttırdık. Artık başka ile gitmeden eğitim alabilecekler. Ama Kürtçe eğitim farklı bir şey. O kadar eğitimciyi nerden bulacaksınız? (Varsayalım ki bulundu, teknik sorunlar hal oldu, eğitim verilmesini ister misiniz?) Mümkün olarak görmüyorum. Ülkenin yapısı olarak, her şeyi problem olur. Ben mümkün görmüyorum.
Sıkıntılı bir köydeyim!
AKP Siirt Milletvekili Afif Demirkıran: İlk iki gün ulaşamadık. Üçüncü gün yanıt verdi: 'Önemli olan Kürtçe öğretmekse özel okullar açıldı, kapandı. Batman'daki kapandı, diğerlerini bilmiyorum. (Peki sizce Kürtçe eğitim verilmeli mi?) Telefonda verilmeli midir, verilmemeli midir tartışması olmaz. Şu an sıkıntılı bir köydeyim, buna cevap verebilecek koşullar uygun da değil. Ama söylediklerimin hepsini yazmanızı isterim. AKP iktidarı ile halkın ihtiyacına göre çalışmalar yapılıyor.
Üstlerim bilir!
AKP Siirt Milletvekili Mehmet Yılmaz Helvacıoğlu: 'Ben bu konuda yorum yapamam. Bizim üst kurullar var, onlar görüş belirtir, biz ona uyarız. Ben yorum yapmam. TRT yayın yapıyor zaten. Ama biliyorsunuz, bunlar devlet politikası. Siz de taktir edersiniz ki bu böyle.'
Bilgim yok, oldu mu?
AKP Urfa Milletvekili Sabahattin Cevheri: İlk aramada telefonu meşguldü. İkinci aramada; 'Ben bu konuda yorum yapmasam. Oldu mu? Hadi iyi günler.'
AKP Urfa Milletvekili Eyüp Cenap Gülpınar : 'Ben bu konuda bilgi sahibi değilim, açıklama yapmıyorum. Kusura bakmayın. Oldu mu? İyi günler.'
AKP Urfa Milletvekili Abdurrahman Müfit Yetkin: 'Yani Kürtçe serbest oldu. Televizyon var. Normal eğitimde Kürtçe olmaz. Resmi dil Türkçe olduğu için Türkçe olması lazım. Türkçe olmalıdır.'
Başak'ı anlayana aşk olsun!
AKP Urfa Milletvekili Ramazan Başak: 'Şimdi bu bir devlet politikasıdır. Biz her türlü demokratik eyleme karşı saygılıyız. Yalnız demokratik kurallar içerisinde, asayişi bozmadan. İlgili kurumlarla gerekli izinler alındıktan sonra bu arkadaşlarımızın böylesi bir çalışması, eylemi var. Kürtçe bölgenin, Türkiye'nin gerçeği. Onun için ilgili sınırlar içerisinde kalmak şartıyla her türlü eyleme saygılıyız. Bu benim dememle olacak bir olay değil enine boyuna değerlendirmek gerek. Kürtçe kurslarla konu gündeme geldiğinde epey sıkıntı çıkmıştı, ama gayet düzenli bir şekilde izinler verildi. Ama şuan durum nedir bilmiyorum. Demokratik sınırlar her türlü eyleme saygılıyız. Şuan müsait değilim... İyi günler.'
Etrafım dolu, trafikteyim
AKP Urfa Milletvekili Abdulkadir Emin Önen: 'Şu an durumum hiç müsait değil. Yanım da bayağı dolu, konuşmak çok zor. Etrafım dolu, şu an araçtayım, araba kullanıyorum, yarın görüşelim.' Ertesi gün telefona cevap vermedi.
AKP Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda: Uçağa binmek üzereyim onun için görüşemem.
Siyaset yapıyoruz!
AKP Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu: Basın danışmanı: '10 dakika sonra arayın. Şuan telefon görüşmesi yapıyor, diğer telefonundan.' 10 dakika sonra aradık, yanıt verdi: 'Bu konuda herhangi bir konuşma yapamıyoruz. Partimizin genel görüşü var. Parti genel merkezinin görüşü neyse bizim de aynı görüşümüzdür. Sonuçta siyaset yapıyoruz. Her partinin kendi genel politikası var ve bunlar kamuoyunun gündemine bu şekilde sunulur. İyi çalışmalar kolay gelsin
Şey... Bursa'ya gidiyorum
AKP Elazığ Milletvekili Mehmet Necati Çetinkaya: 'Şuan yoldayım. Şeey... Bursa'ya gidiyorum... Çevrem müsait değil. Sonra konuşalım.'
AKP Erzincan Milletvekili Sabahattin Karakelle: Başkası açtı, 'Diğer telefonu ile konuşuyor, 5 dakika sonra arayın' dedi. 5 dakika sonra yanıt verdi: 'Böyle bir şey söz konusu değil. Eğitim dili olarak Kürtçe eğitim verilemez. Eğitim dili Kür... Türkçe'dir... Türkçe'dir... Devletin üniter yapısı var. Anayasa'da bunlar belirlenmiş. Ama vatandaşın Kürtçe konuşması serbesttir. Kürtçe konuşma yasağı yok. Eğitim dili Türkçe'dir. Bu kim? Bir kısım PKK terör örgütü bu işi bu şekilde kendine yeni bir alan bulabilmek için yapıyor. Terör örgütü dağılıyor, taraftar bulabilmek için yapıyor olabilir. Yoksa Kürt orjinli vatandaşlarımızın böyle bir talebi yok. Erzincan'da bu talep yok. Hatta vatandaşlarımız buna karşılar.'
AKP İstanbul Milletvekili Abdulkadir Aksu: 'Nerden arıyordunuz ? (DİHA'dan arıyoruz) Şu an bulunduğum yerde telefon iyi çekmiyor, beni daha sonra arayın.' (Fakat Aksu'nun telefondaki sesi gayet net geliyordu.)
Kürtçe eğitim isteyen yokmuş!
AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan: 'Kürtçe eğitim isteyen kim var? Normal, samimi bir vatandaşın talebi yok. Kürtçe eğitim talep edenlerin; ülkenin istikrarı adına, kalkınması adına, mağdur durumdaki insanlar adına bir şey talep ettikleri yok. Dertleri yönetimde etkin söz sahibi olmak. Yönetimdekileri istismar etmektir. Anadilde yani Türkçede zaten eğitim oluyor. Türkçenin değişmesi mi lazım? Kürtçe kurslar açıldı kim gitti? Hiç bir müracaat olmamış. Hal böyle iken, talep yokken bunun gündeme getirilmesi ortamın kaşındırılması, suni gündem oluşturulmasıdır. Türkiye'nin 'anadilde eğitim verilsin' gibi bir sıkıntısı yoktur.'
Kürtçe eğitim kararı varmış da haberimiz yok
AKP Adıyaman Milletvekili Şevket Gürsoy: Tabi canım bu karar alındı verilecek (Kürtçe eğitim). Bu Ergenekon-mergenekon yüzünden gecikiyor. Kürtler-Türkler birlikte çalışsın, birlikte yaşasın. Dünyada böyle bir şey yok. (Eğer böylesi bir talep meclise gelirse ne dersiniz?) Meclise gelirse ben 'Evet' derim.
AKP'nin 'servis dışı' vekilleri
Tabii şuana kadar okuduklarınız bizim uzun uğraşlar sonucu ulaşabildiğimiz Milletvekilleriydi. Şimdiki vekillere ise biz gazeteciler olarak ulaşamadık artık vatandaşlar nasıl ulaşır bilmiyoruz. AKP'nin servis dışı Bölge milletvekilleri:
AKP Adana Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat: Telefonu sürekli meşgul. İkinci gün aradığımızda ise telefonu kapalıydı. 3. gün aradık açmadı telefonunu. 4. kez arayınca basın danışmanı telefona cevap verdi ve 'Makamından arayın' dedi. Makamını aradık, Sekreteri; ' Başkanımız uygun olduğunda Rüştü bey ile görüştüreceğiz. Siz numaranızı verin' dedi. Numaramızı bıraktık fakat aradan 3 haftayı aşkın bir süre geçti arayan olmadı.
AKP Ağrı Milletvekili Fatma Kotan: Danışmanı; 'Kendisi şu an toplantıda öğleye ancak çıkar, belki. Ben notunuzu alayım kendisine iletirim.' Bize dönen olmadı.
AKP Erzincan Milletvekili Binali Yıldırım: Koruması açtı, 'Şu an toplantıda' dedi.
AKP Elazığ Milletvekili Feyzi İşbaşaran: İlk aramada telefonu meşguldü. İkinci kez aradık. Bu sefer de meşgule düşürdü.
AKP Elazığ Milletvekili Hamza Yanılmaz: Telefonunu açmadı.
AKP Van Milletvekili Gülşen Orhan: Telefonunu açmadı.
AKP Elazığ Milletvekili Faruk Septioğlu: Ulaşılmıyor.
AKP Elazığ Milletvekili Tahir Öztürk: Telefonunu açmadı.
AKP Erzurum Milletvekili Muhyettin Milletvekili Aksak: Bir telefonu servis dışı, diğeri ise kapalı.
AKP Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt: Telefonu servis dışı
AKP Urfa Milletvekili Mustafa Kuş: Cevap vermedi.
AKP Van Milletvekili Hüseyin Çelik: Telefonu servis dışı.
AKP Van Milletvekili İkram Dinçer: Telefonu kapalı.
AKP Van Milletvekili Kerem Altun: Bir telefonu servis dışı. Diğerini ise açmadı.
AKP Urfa Miletvekili Çağla Aktemur: Her iki numarası da kapalı.
AKP Diyarbakır Milletvekili Abdurrahman Kurt: Telefonuna cevap vermedi.
AKP Urfa Milletvekili Zülfikar İzol: Numara servis dışı
AKP Adıyaman Milletvekili Fehmi Hüsrev Kutlu: İki numarası da arandı ama iki numaraya da ulaşılamıyor.
AKP Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın: İki numarasına da ulaşılmıyor
AKP Ağrı Milletvekili Yaşar Eryılmaz: Numarasına ulaşılmıyor
AKP Ağrı Milletvekili Cemal Kaya: 3 gün boyunca aradık, sürekli çalmasına karşın telefonuna cevap vermiyor
AKP Bitlis Milletvekili Kazım Ataoğlu: Numarası servis dışı.
AKP Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen: Numaraya ulaşılmıyor. Üçüncü gün tekrar aradık: Telefon servis dışı.
AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler: Telefonu kapalı.
AKP Diyarbakır Milletvekili Mehmet Mehdi Eker: Üç gün boyunca aradık telefonu kapalıydı.
AKP Mardin Milletvekili Mehmet Halit Demir: Numarası servis dışı.
AKP Mardin Milletvekili Cüneyt Yüksel: Üç gün boyunca aradık telefonuna cevap vermedi.
AKP Mardin Milletvekili Gönül Bekin Şahkulubey: Her iki numarası da servis dışı.
AKP Urfa Milletvekili Yahya Akman: Telefonu kapalı.
AKP Hakkari Milletvekili Rüstem Zeydan: Telefonunu açmadı.
AKP Bingöl Milletvekili Cevdet Yılmaz: Telefonu kapalı
AKP Bingöl Milletvekili Kazım Ataoğlu: Bir telefonu servis dışı, diğeri ise kapalı
AKP Iğdır milletvekili Ali Güner: Danışmanı; ' Kendisi şuan Genel kurulda. Numaranızı bırakın ben kendisine iletirim'
Rüştü Demirkaya
ANKARA / DİHA

Kaynak: www.gundemonline.net

Bölgede kepenkler açılmadı

diyarbakir201020084 

Kürt Halk Önderi Abdulah Öcalan'a yönelik fiziki saldırı Şırnak, Mardin, Siirt ve Batman'da da kepenk açılmayarak protesto edildi. Öğrencilerin okulları boykot ettiği illerde, araçlar kontak kapattı.
ŞIRNAK

Şırnak'ın Cizre İlçesi'nde, Cizre Halk İnisiyatifi'nin çağrısı üzerine esnaflar kepenk açmadı. Eczanelerin dışında hiçbir kepenk açılmadı. Kepenklerin açılmaması üzerine polislerin, kepenk kapatan esnafların adresini aldığı ve kepenk açmaları yönünde uyardığı bildirildi. Ayrıca Dörtyol Kavşağı'nda kapalı kepenklerin polisler tarafından cop ve tekmelerle vurulduğu belirtildi. Silopi'de de esnafın yüzde 90'ı kepenk açmadı. Yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı ilçede gergin bekleyiş var.diyarbakir201020083
MARDİN
Mardin'in Kızıltepe ilçesinde kepenkler açılmadı. Öğrenciler okula gitmezken, araçlar kontak kapattı. Kepenklerin kapatılması üzerine yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı ilçe merkezinde gergin bekleyiş sürüyor. 10-15 kişilik gruplar halinde ilçe merkezinde çevik kuvvet polislerinin dolaşması dikkat çekerken, vatandaş durumdan tedirgin olduğunu belirtti. Nusaybin'de başta çarşı merkezi ve Kaçakçılar Çarşısı olmak üzere bütün mahallelerde esnaf kepenk açmadı. Şehirde yoğun güvenlik önlemleri alınırken, panzer, akrep, sivil polisler şehir merkezinde devriye geziyor. Derik'te de esnaf kepenklerini açmadı. İlçede resmi kurumlar dışında bütün esnafın kepenkleri kapalı olduğu gözlenirken, yoğun güvenlik önlemlerinin alınması dikkat çekti.diyarbakir201020085
BATMAN
Batman'da da esnafın yüzde 90'ı kepenk açmadı. Öğrenciler okula gitmedi, araçlar kontak kapattı.
URFA
Urfa'nın Süleymaniye mahallesi başta olmak üzere birçok mahallesinde esnaf kepenk açmadı. Çok sayıda öğrenci okulları boykot etti. Viranşehir, Suruç ve Ceylanpınar ilçelerinde de esnaf kepenk açmadı.
DİYARBAKIR (DİHA)

Doğubeyazıt'ta polis kitleye ateş açtı: Bir kişi katledildi

Bölgede kepenkler açılmadı

Yüksekova'da 30 bin kişinin katıldığı yürüyüşe müdahale

Nusaybin ve Kızıltepe'de gösteriler devam ed...

AKP İlçe binasına molotoflu saldırı

Erdoğan Diyarbakır hareket etti

 

Diyarbakır savaş alanı

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik fiziki saldırıyı ve Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır'a ziyaretini protesto etmek amacıyla yapılan gösteriler kentin dört bir yanında sürüyor. Eylemler kentin en işlek caddesi olan Ofis'e sıçrarken, Şanlıurfa, Malatya, Elazığ ve Adıyaman'dan takviye polis ekipleri getirildi.
Öcalan'a yönelik fiziki saldırıyı ve Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır'a ziyaretini protesto etmek amacıyla Diyarbakır'da tüm kepenkler indirilirken, kontaklar kapatılıp öğrenciler okula gitmezken, protesto gösterilerin ardından başlayan çatışmalar kentin dört bir yanında sürüyor. Bağlar, Yenişehir, Suriçi ve Kayapınar İlçeleri'nde protesto eylemleri sürerken, özellikle Bağlar Emek Caddesi ve 5 Nisan Mahallesi'nde şiddetli çatışmalar yaşandı. Yüzlerini puşilerle bağlayana yüzlerce genç çöp konteynırları ve refüj taşlarından barikatlar oluştururken, caddeler tamamen trafiğe kapatıldı. Polis, panzerlerle, kırmızı boyalı tazyikli su ve gaz bombaları ile kitleye müdahale ederken gençler ise polise taşlarla karşılık verdi. Polis başta Emek Caddesi olmak üzere bir çok bölgede kitlenin üzerine ateş açtı. Zaman zaman polisin müdahalesi sonucu sokaklara dağılan limonlarla gaz bombalarına karşı tedbir geliştirdi.sirnakkepenkler
Eylemler Ofis'e sıçradı
Yine olaylar Bağlar bölgesinden Diyarbakır'ın en işlek caddesi olan ve bazı işyerlerinin açık olduğu Ofis Semti'ne sıçradı. Ofis'e doğru yürüyüşe geçen grup MHP İl binasını taşlamak istedi. Polisin gruba müdahale etmesi sonucu çatışma çıktı. Polis havaya ateş açarken, olayları izleyen vatandaşlar polisi yuhaladı. Bunun üzerine polisler yuhalama yapan vatandaşlara müdahalede bulundu. Vatandaşlarda bunun üzerine taşlarla karşılık vererek, eylemcilere katıldı. Bu sırada çok sayıda kişi polis tarafından apar topar gözaltına alındı. Yaşanan çatışma sürerken, Ofis'te açık bir kaç işyeri de kepenklerini kapattı. Mahallelerde bulunan eylemciler zaman zaman araçları durdurarak polis olup olmadıklarını öğrenmek için kimlik sorgulaması dikkat çekerken, Türk medyasına tepkiden dolayı bir çok muhabir eylem alanlarına giriş yapamadı.
Bağlar'ın tüm mahallelerinde çatışma
Çatışmalar Bağlar İlçesi'nde Emek, Sakarya, Göçmenler, Gürsel, Körhat, Sağlık Ocağı, Öğretmenler, Oryıl, Barış, Cengizler, Yusuf İslam Caddeleri ve Cezaevi Üst Köşesi bölgesinde yoğunlaştı. Gürsel Caddesi'nde bulunan Mustazaf-Der eylemcilerin hedefi oldu. 'Hizbullahçı' olarak nitelenen dernek üyeleri eylemcilere sopa ile saldırdı. Bunun üzerine eylemciler dernek binasını taşladı. Dernek üyelerin çocuklara sopalarla dayak attıkları bildirildi.van20102008
Suriçi'nde eylemler sürdü
Şehitlik Semti'nde ise eylemler DSİ Caddesi ve Alipınar Köprüsü civarında yoğunlaştı. Kayapınar İlçesi'nde ise Huzurevleri, Şılbe, Aziziye ve Cumhuriyet Mahalleleri'nde ateşler yakılarak barikatlar kuruldu. Suriçi Bölgesi'nde ise özellikle Melikahmet Caddesi'nde zaman zaman gruplar bir araya gelerek, polisle çatıştı. Polis grupları dağıtmak için biber gazı ile gaz bombası kullandı. Burada gruplar ellerinde sancaklarla Demokratik Konfederalizm bayrakları ile Öcalan posterleri taşıdı. Suriçi'nde bulunan Büyük Postane'de eylemcilerin hedefi oldu ve atılan taşlar sonucu maddi hasar oluştu. Suriçi Bölgesi'ne DTP Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk, Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici ile DTP Diyarbakır İl Başkanı Nejdet Atalay incelemede bulundu.silopi191020083
Takviye polis ekipleri Diyarbakır'da
Yenişehir İlçesi'nde bulunan Ofis bölgesine olaylar sıçrarken, Şanlıurfa, Malatya, Elazığ ve Adıyaman'dan takviye polis ekipleri getirildi. Koşuyolu Bölgesi'ndeki olaylara ise Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı polisler müdahalede bulundu. Diyarbakır, kurulan barikatlar, sökülen refüjler ve çatışmalardan dolayı savaş alanına dönerken, bir çok bölgede yaşanan çatışmalarda çok sayıda kişi yaralandı. Bağlar Körhat Mahallesi'nde polis çocukları tartakladı. Gözaltına alınanların polisler tarafından tartaklanarak, hakaretlere uğradığı bildirildi. Yaralılar Diyarbakır Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Eylemcilerin kurdukları barikatları yıkabilmek için panzerler kitlenin arasına dalıyor. Ancak dağılan barikat tekrar eylemciler tarafından kurularak eylemler devam ediyor. İHD Diyarbakır Şubesi'ne yapılan başvurulara göre 7 kişi gözaltında olduğu bildirilirken, sayının çok sayıda olduğu ifade ediliyor.
DİYARBAKIR (DİHA) Kaynak Gundemonline.org

AKP'nin gerçek amacı

gazete_medya_basin Hükümetin kod ismiyle yazan medyadaki sözcüsü Yeni Şafak'taki köşesinde muazzam önemde sözler etti. Yasin Doğan ismiyle yazan yazar, ağzından değil, kaleminden de değil, lakin klavyesinden öyle bir söz kaçırıyor ki, hükümetin de, askeriyenin de, cümle Kürt Özgürlük Hareketi karşıtlarının da hep birlikte içten içe bildikleri bir gerçek böylece hükümetin yarı-resmi organı Yeni Şafak'ta tarihe not olarak düşüyor.
Yasin Doğan'ın yazısında yer alan altın değerindeki itiraf, şu cümleyle dile gelmiş: 'PKK'nın klasik bir terör örgütüne dönüştürülerek etkisizleştirilmesinin yolu uluslararası desteğinin kesilmesinden geçmektedir.'
Neymiş?
Demek ki, PKK 'klasik bir terör örgütü' değilmiş... Ama onu 'klasik bir terör örgütüne dönüştürmek' gerekirmiş. Böylece onu etkisizleştirmek mümkün olurmuş. Bunu başarmak için de PKK'nin 'uluslararası desteğini' kesmek gerekirmiş. Uluslararası desteği kesilince PKK 'klasik bir terör örgütüne dönüşecekmiş'...
Şimdi konuyu ele alalım:
Hükümetin medyadaki sözcüsü, PKK'nin 'klasik bir terör örgütü' olmadığını itiraf etmiştir.
'Klasik terör örgütü' nasıl bir şeydir?
19. yüzyıl sonu ve 20 yüzyıl başındaki haliyle 'klasik terör örgütü', örneğin Narodnaya Volya ya da İttihat ve Terakki gibi, politik amaçlarına 'suikastler ve sabotajlar' yoluyla ulaşmak isteyen gizli örgüt tipidir.
Geçtiğimiz yüzyılın, yani 20. yüzyıl boyunca türlüsüne tanık olduğumuz 'klasik terör örgütleri'ne örnek vermek gerekirse, 'Kızıl Ordu Fraksiyonu'nu (RAF) hatırlayabiliriz. Bunlar, çok farklı sivil, resmi, askeri hedeflere karşı suikast ve sabotaj yöntemlerini kullanmışlardır.
Hükümetin medyadaki sözcüsü, PKK'nin yukarda sayılan türde 'klasik terör örgütü' olmadığını itiraf etmiştir.
Haklıdır. PKK 'klasik terör örgütü' değildir.
İyi de, nasıl bir 'terör örgütü'dür? Hükümet sözcüsü bunu açıklayamıyor. Bu konuda herhangi bir tanım veremiyor. Veremez. Çünkü Türkiye'nin karşısında bir 'terör örgütü' yok, politik ve askeri bir Kürt ayaklanma örgütü var...
Konumuz bu değil. Konumuz şu: Belli ki, hükümet, şu anda yürüttüğü diplomatik faaliyetinin amacını belirlemiş: PKK'yi 'klasik terör örgütüne dönüştürmek'...
Yani PKK'yi, herhangi bir politik kitle hareketine ihtiyaç duymayan, her türlü yasal ve parlamenter çalışmayı reddeden, sayıca az, tamamen gizli, silahlı bir 'suikastçılar ve bombacılar' örgütüne dönüştürmek, hükümetin amacıdır. Hükümet böyle bir 'terör örgütünden' korkmuyor, PKK'yi böyle bir 'terör örgütü'ne dönüştürmek istiyor...
AKP'ye şunu sormalı: Siz PKK'yi gerçekten, 'klasik bir terör örgütü'ne dönüştürmek mi istiyorsunuz? Yani siz PKK'nin askeri-politik, kitlesel bir ayaklanma örgütü olmaktan çıkmasını, sivillerin bulunduğu yerlere 'canlı bombaları' göndermesini, siyasilere, ünlü kişilere suikastler düzenlemesini, 11 Eylülcüler gibi, binlerce insanın ölümüne yol açacak kanlı sabotajlar tertiplemesini, böylece PKK saflarında örgütlü insanların birer 'bebek katili', 'eli kanlı terörist' haline gelmesini, Türkiye'nin her bir köşesinde hiçbir amaç taşımayan kör şiddetin egemen olmasını, şimdi yalnız askeri hedeflere karşı kullanılan patlayıcıların metropolleri ateşe vermek için insafsızca patlatılmasını mı istiyorsunuz?
İşte her şey ortada: AKP imha ve inkar yolundan yürüyor ve bu yolla PKK'yi 'klasik terör örgütüne dönüştürmek' istiyor.
Barıştan yana olanlar ise, isyanın nedenlerinin ortadan kaldırılması yoluyla, PKK'nin silahsız, kitlesel, demokratik bir örgüte dönüşmesini istiyor.
Bildiğimiz kadarıyla PKK ve onun önderi Öcalan da, başından beri PKK'yi 'klasik terör örgütüne dönüştürmek' isteyen çetecilerle savaşıyor ve isyanın nedenleri ortadan kalktığı gün, silahsız kitlesel, demokratik bir parti olarak Türkiye siyasetine kendi katkısını yapmak istiyor...
Yasin Doğan, PKK'yi kanlı, kör şiddete tapınan, sivil hedeflere şiddet uygulayarak toplumu terörize etmek isteyen, her türlü gizli servisin elinde oyuncak haline gelen 'klasik bir terör örgütüne dönüştürme' amacına belli ki ulaşamaz...
Sonuç: Kürt sorununda çözümsüzlük yanlısı şovenist güçler, 'terörist örgütten' değil, kitlelere dayanan örgütlerden korkuyor. Onların 'terörle mücadele' lafları yalandır. Onlar, 'kitlelerle' mücadele ediyorlar ve bu halk karşıtı siyaseti 'terörle mücadele' diye gizliyorlar...
Yasin Doğan'ın yazısı, bu yalanın üstündeki utanç perdesini yırtmıştır.
AKP, Kürtlere karşı provokasyon partisidir. Kürtleri 'klasik terörizme' sürüklemek istiyor. İşte, elimizdeki kanıtı bir kere daha büyük harflerle yazalım:
'PKK'NİN KLASİK BİR TERÖR ÖRGÜTÜNE DÖNÜŞTÜRÜLEREK ETKİSİZLEŞTİRİLMESİNİN YOLU ULUSLARARASI DESTEĞİNİN KESİLMESİNDEN GEÇMEKTEDİR...'
Gazeteci değil, görevli
'Medya, terör örgütünün oksijeni'dir. Terör örgütü bunu bildiğinden, eyleminin medyada mümkün olduğu kadar yer alması için çaba gösterir. Mümkün olduğu kadar, 'medyatik' eylem yapmaya çalışır. Medya desteği arar. Doğrudan kendine bağlı medya yaratmaya çalışır. Ayrıca kontrolünde olmayan medyayı da uzaktan medyatik eylemlerle etkilemeyi hedefler. PKK bu yöntemlerin hepsini kullanmaktadır. Org. Başbuğ'un medyayı bu kadar önemsemesinin nedeni de budur.'
Yukardaki paragraf Milliyet yazarı F. Bila'ya ait. Bu paragraf çok şey anlatıyor: Ordunun medyadaki bu sözcüsü gazeteci olduğunu unutmuş. Medyaya karşı İlker Başbuğ'un verdiği muhtırayı savunurken, düşünce özgürlüğüne karşı düşmanca bir tutum alıyor.
Güya 'medya, terör örgütünün oksijeniymiş...' Eski bir İngiliz Başbakanı'ndan alınma bu lafla anlatılan nedir? Güya 'terrorist', 'medyatik eylem' yapmaya çalışırmış... Amacı da medyada yer almakmış. Demek istiyor ki, 'yer verilmezse oksijensiz kalır boğulurmuş...'
Bu klişe laflar, 'klasik terör örgütü' için doğru sayılabilir. Toplum içinde izole olan, dar bir suikastçılar ve sabotajcılar örgütü, ancak 'medyatik eylemlerle' medyada yer bulursa yaşayabilir. Çünkü onun yaptığı eylem, eylem yapılan yerle sınırlı kalır. Ekranlar ve gazeteler görmezden gelirse, etkisi de zayıf kalır. Türkiye gerçeğiyle uyuşmaz bunlar. Türkiye'de terör sorunu yok. Kürt sorunu var. Taş kafalara bu gerçek bir türlü girmiyor. Milyonlarca Kürt insanının kendi politik örgütlerine, kendi medyalarına sahip çıktığı açıktır. Hürriyet ya da Milliyet savaş haberlerine bir satır yer vermese de, Bölge'de Kürt kamuoyu canlıdır. Çünkü bu kamuoyu örgütlüdür. Sivil toplum örgütleri ağıyla işlenmiş, modernleşmiş. Hassas duyargalara sahiptir. Dağda hiçbir eylem medyatik değildir.
Savaşın kendisi yeterince medyatik sayılmalıdır. Savaşın içindeki mevzi çatışmalar, rutin çatışmalardır. 25 yıldır sürmektedir. PKK medyatik eylem yapmamaktadır. Medyatik eylemler ordu tarafından yapılmakta, tüm medyaya verilen brifinglerde, hava saldırılarının nasıl başarılı olduğu anlatılmaktadır. Medyayı ordu kullanmaktadır.
Fikret Bila ise PKK'nin hem kendi medyasını yarattığını, hem de kontrol etmediği medyayı kullandığını yazmaktadır. Yani demek istemektedir ki, Kürt özgür medyası ve Türk demokrat, liberal medyası yok edilsin...
'Medya ve oksijen' laflarının Türkçe anlamı budur, ve Fikret Bila kesinlikle gazeteci değil. Sıradan bir görevlidir... Öyle olmasa, Başbuğ'un tehditlerini 'medyayı önemsemek' diye yorumlar mıydı?
Taraf da yol ayrımında
'Özgürlükçü' eski bir arkadaşımızla söyleşiyorduk. Söz Başbuğ'dan açıldı.
Biz, 'Askeri vesayet rejiminden askeri rejime doğru bir adım atıldı, ekrandaki manzara, bir darbe durumunu andırıyordu' dedik.
Özgürlükçü arkadaşımız, buna tamamen katıldığını söyledi.
Biz, 'Ancak Taraf Gazetesi'nin askerle giriştiği cesur tartışmanın içeriğinde büyük bir zayıflık var' dedik.
Adeta kulaklarını dikti, dikkat kesildi.
'Neymiş o zayıflık?' diye sordu.
Biz, derdimizi şöyle anlattık: Taraf askeri eleştiriyor. Ama eleştiri 'neden barışçı çözüme razı olmuyorsunuz?' sorusuyla yapılmıyor. Örneğin Aktütün'le ilgili tartışmada Taraf, 'neden teröristlerle ilgili enformasyona rağmen onları bastırmadınız?' sorusuyla yer alıyor... Yani, Taraf, çok ağır eleştirilerde bulunmasına, hatta ordunun dokunulmazlığını sarsmasına rağmen 'ara' bir yerde 'duruyor.'
Eski arkadaşımız şöyle yanıtladı:
'PKK terörüne karşı çıkmadan askeri eleştirmek mümkün mü? İşte siz böyle yapıyorsunuz ve haliniz ortada... Gazeteleriniz teker teker kapanıyor, her birinizin yığınla davası var...'
Biz ise, Kürt sorununda çözümsüzlüğü besleyen en büyük argüman 'PKK başka, Kürt sorunu başka' argümanıdır diyoruz. DTP de haklı olarak böyle söylüyor. Bunlar birbiriyle organik olarak iç içe geçiyor. Eğer Taraf Gazetesi bu bağı görmezden gelirse, çözümsüzlüğe karşı duramaz. Çözümsüzlüğe karşı durulmayınca da askeri vesayete karşı durulamaz. Hatta, adım adım, 'biz sizden daha fazla PKK'yi imha etmek istiyoruz' yarışına bile mecbur kalınır... Ve silahın susmadığı durumda, savaşı 'liberal' yöntemlerle yürütmek ve Türkiye'de demokrasiyi korumak mümkün değildir.
Ya Kürt Özgürlük Hareketi ile birlikte askeri vesayete karşı...
Ya da askeri vesayetle birlikte Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı...
Bir başka türlü söylersek: Ya paşanın dediği yerde durulacak... Ya da vicdanların emrettiği yerde... Gundem