Diyarbakır'da ilkokul öğrencileri tutuklandı

cezaevi1_300 Diyarbakır'da yaşanan gösteriler sonrasında gözaltına alınan 5'i ilköğretim okulu öğrencisi olmak üzere 6 çocuk, 'örgüt üyesi olmak' ve 'örgüt adına suç işlemek' iddiasıyla tutuklandı.
Diyarbakır'da 20 Ekim'de yaşanan gösterilerde gözaltına alınanlardan 5'i ilköğretim öğrencisi olmak üzere 6 çocuk tutuklandı.
Bugün adliyeye çıkartılan Ş.B (13), E.B (13), V.D (13), M.A (14) ve Ş.A (14) savcılık ifadelerinin ardından tutuklanma istemiyle mahkemeye sevk edildi.
1. Sulh Ceza Mahkemesi'ne sevk edilen 5 çocuk, 'örgüt üyesi olmak' ve 'örgüt adına suç işlemek iddiasıyla tutuklandı.
Adliyeye çıkarılan 17'si çocuk 51 kişinin savcılığa ifade verme işlemleri ise devam ediyor.ANF


Malazgirt Newroz Tertip Komitesi üyelerine hapis cezası
Muş'un Malazgirt ilçesinde 2007 yılında yapılan Newroz Bayramı kutlamalarında 'suç ve suçluyu övmek' suçlamasıyla yargılanan Tertip Komitesi üyelerine 1 yıl 6'şar ay hapis cezası verildi.
DTP Malazgirt İlçe Örgütü öncülüğünde 2007'de yapılan Newroz Bayramı kutlamasından dolayı tertip komitesi hakkında 'Suç ve suçluyu övmek' suçlamasıyla Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. Tertip Komitesi'nde yer alan DTP İlçe Başkanı Nedim Alkan, Belediye Başkan Yardımcısı İhsan Yalçın, Ahmet Yağcı, Kemal Çetin, Celal Öztürk ve Erhan Eren hakkında açılan dava sonuçlandı. 6 kişiye 1 yıl 6'şar ay hapis cezası verildi. Cezaya tepki gösteren DTP'liler, karara itiraz edeceklerini söyledi.
MUŞ (DİHA)


İHD Gebze Cezaevi'nde kadın tutuklulara yönelik saldırıyı kınadı
İHD İstanbul Cezaevi Komisyonu, Gebze Cezaevi'nde kadın tutuklulara yönelik yapılan saldırıyı kınayarak, sorumluların cezalandırılmasını talep etti.
Gebze Cezaevi'nde PKK'li kadın tutuklulara erkek adli tutukluların bıçak ve sopalarla saldırmasına tepki gösteren İHD İstanbul Cezaevi Komisyonu, Galatasaray Meydanı'nda açıklama yaptı. 'Hapishanelerde işkencelere, baskılara, saldırılara son' pankartını açan grup 'Hapishanelerde tecrit kaldırılsın', 'Hapishanelerde yeni ölümler istemiyoruz', '45/1 maddesi uygulansın' dövizlerini taşıyarak 'İnsanlık onuru işkenceyi yenecek', 'Baskılar bizi yıldıramaz' sloganlarını attı. Konuya ilişkin açıklama yapan İHD Cezaevi Komisyon Üyesi Sevim Kalman, 'Hapishanelerde, karakollarda ve sokakta kolluk güçleri tarafından yapılan işkenceler, bu işkenceler sonucu meydana gelen ölümler, yaralanmalar yakın süreçte büyük artış göstermiştir' dedi. Gebze Cezaevi'nde kadın tutuklulara yapılan saldırıyı endişe içerisinde takip ettiklerini belirten Kalman, 'Yaşamın her alanına yayılan işkence ve şiddet olaylarını ve bu olayların sorumlularını kınıyor, etkili olarak soruşturulması ve sorumluların ortaya çıkartılarak cezalandırılması ve bu tür olayların tekrarının engellenmesi için acil önemleler alınmalı' diye belirtti. Cezaevlerinde ve özellikle F Tipi cezaevlerinde tutuklulara yıllardır ağır tecrit uygulandığını kaydeden ve Öcalan'ın durumuna dikkat çeken Kalman, 'İmralı'da 9 yıla yakın bir zamandan beri tek başına tutulan Abdullah Öcalan'a uygulanan ağır tecrit koşullarına ek olarak son günlerde fiziki saldırılar yapıldığı kamuoyuna avukatlar tarafından bildirilmiştir. Bakan'ın bunları da görüp müdahale etmesi gerekmektedir' dedi. Kalman, işkence ve şiddet olaylarını ve bu olayların sorumlularını kınadıklarını belirterek sorumluların cezalandırılmasını istedi.
Kalman ayrıca İHD Cezaevi Komisyonu Gebze Cezaevi'ne gidip inceleme yaptıklarını ve hazırlayacakları raporu kamuoyuna sunacaklarını söyledi.
İSTANBUL (DİHA)


Kadın tutuklulara bu kez de asker hakareti
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik saldırıyı protesto etmek için 10 günlük dönüşümsüz açlık grevine giren Bergama M Tipi Cezaevi'ndeki kadın tutuklular, askerler tarafından sözlü tacize uğradıklarını bildirerek, bu durumun fiziki saldırıya dönüşmesinden endişe ettiklerini belirtti.
Gebze Cezaevi'ndeki kadın tutuklulara yönelik, adli tutuklular tarafından yapılan saldırının ardından kadın tutuklulara yönelik bir saldırı iddiası da Bergama M Tipi Cezaevi'nden geldi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik fiziki saldırıyı protesto etmek için 10 günlük açlık grevi başlatan Afyon Korkmaz, Sema Kurt, Mürüvvet Akyol ve Remziye Yardımcı adlı PKK'li kadın tutuklu ve hükümlüler, aileleri aracılığı ile açıklama yaptı. Cezaevi idaresi tarafından kötü muameleye maruz kaldıklarını bildiren tutuklu ve hükümlüler, son bir haftadır cezaevi görevlileri tarafından arama bahanesiyle tüm eşyalarının tahrip edildiğini ve iletişim haklarının engellendiğini belirtti. Yetkililerin tavrını sürdürmesi halinde açlık grevini süresize çevirecekleri uyarısında bulunan tutuklu ve hükümlüler, cezaevi koşullarının her geçen gün ağırlaştığını ve kadın tutukluların çeşitli tacizlere maruz kaldığını ifade etti. Özellikle jandarma görevlileri tarafından ağza alınmayacak, hakaret ve küfürlere maruz kaldıklarını bildiren tutuklu ve hükümlüler, 'Bu durumun fiziki saldırıya dönüşmesinden endişe ediyoruz' diye belirtti. İZMİR (DİHA)
Gebze'de P K K'li kadın tutuklulara saldırı

Erdoğan’a Dersim’de protestolu karşılama

erdogan dersim akp protesto Kurdistan-Post.Org ANF DERSİM 

Dersim'de binlerce kişi yürüyüş düzenleyerek ve AKP Dersim İl binası önüne siyah çelenk bırakarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Dersim'e gelişini protesto etti. Kitle adına açıklama yapan DTP Dersim İl Başkanı Murat Polat, Erdoğan'a seslenerek, hiçbir tehdidin Dersim'in onurunu satın almaya, diz çöktürmeye gücünün yetmeyeceğini belirterek, "Diyarbakır'da halktan aldığın tokat gibi cevap yetmedi mi? Hangi yüzle ilimize geliyorsun sormak istiyoruz" dedi.

Dersim'de Yer Altı Çarşısı'nda bir araya gelen binlerce kişi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Dersim'ye gelişini protesto etmek amacıyla yürüyüşe geçti. AKP İl binasına doğru yapılan yürüyüşe DTP Dersim Milletvekili Şerafettin Halis, Belediye Başkanı Songül Erol Abdil, DTP, EMEP, Eğitim Sen, SES, Genel-İş, Halk Kültür Merkezleri, Halk Cephesi, ESP, Demokratik Haklar Platformu ve Partizan'ın da aralarında bulunduğu sivil toplum örgütleri ve siyasi parti temsilcilerinin de aralarında bulunduğu binlerce kişi katıldı. "Bê serok jiyan nabe", "Ateşle oynamayın", "Öcalansız dünyayı başınıza yıkarız ", "Öcalan'a uzanan elleri kırarız", "Munzur'da baraja hayır" dövizlerinin taşındığı yürüyüşte, sık sık "Bê serok jiyan nabe", "Ateşle oynamayın", "Öcalansız dünyayı başınıza yıkarız", "Öcalan'a uzanan elleri kırarız" sloganları atıldı. Yürüyüş nedeniyle yoğun güvenlik önlemi alındı.

‘DERSİM HALKI SATILIK DEĞİL’

AKP İl binası önünde sona eren yürüyüşün ardından kitle adına açıklama yapan DTP Dersim İl Başkanı Murat Polat, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı karşılamak için davul zurnayla, memur ve öğrencileri zorla katmaya çalışarak bir gösteri hazırlandığını belirterek, "Tayyip Erdoğan yerel seçimlerde Diyarbakır'la birlikte Dersimi de istediğini her fırsatta söylüyor. Sözde Dersim'i kazanmak için seferberlik ilan etmişler. Para aktarıyorlar, sadaka dağıtarak yandaş bulmaya çalışıyorlar. Dersim halkı satılık değildir" dedi.

‘HANGİ YÜZLE GELDİN’

Hiçbir tehdidin Dersim'nin onurunu satın almaya, diz çöktürmeye gücünün yetmeyeceğine vurgu yapan Polat, şunları kaydetti: "Kendisine buradan açıkça soruyoruz ve sesleniyoruz. Halk burada. Peki sen neredesin? Durduğun yer neresidir? Biliyoruz ki şu an bir tiyatro içerisindesin. Demagojiye karnımız tok, ilimize yaptığın hizmetler nedir, bilmek istiyoruz. Yanındaki tarikat hocaları ve karşısında hazır ola geçtiğin kışlanın paşaları dışında ve bir avuç çıkarcı dışında kim var yanında? Bu halkın karşısına çıkacak yüz kaldı mı acaba sende? Diyarbakır'da halktan aldığın tokat gibi cevap yetmedi mi? Hangi yüzle ilimize geliyorsun sormak istiyoruz" diye konuştu.

Polat, demokratik hak ve özgürlüklerin kısıtlanması formülleriyle yasalar çıkarıldığını, işkence ve hak ihlallerinin gözaltından başlayarak cezaevlerine kadar sistemli olarak tırmandırıldığını, karakolda, Metris Cezaevi'nde yapılan işkence ile katledilen Engin Çeber'le birlikte bu yıl içerisinde 35 yurttaşın tutukluyken öldürüldüğünü hatırlattı. Emekçilere yönelik sürgün ve hak gasplarının alabildiğine pervasızlaştığını belirten Polat, "Sadece AKP iktidarı döneminde 27 demokrat, emekçi insanımız sürgün edilmiştir" diye kaydetti.

ÖCALAN BİRİNCİ DERECE MUHATTAP
Kürtlerin özgürlük, eşitlik, demokrasi ve barış taleplerinin sınır özesi operasyon tezkeresi, OHAL'e dönüş hazırlıkları, işkence ve ölümlerin artırılmasıyla cevaplandığını söyleyen Polat, Ergenekon generallerini ödüllendirilerek bırakıldığını söyledi. Akan kanın durması, demokrasi, barış ve Kürt sorununun çözülmesi için birinci derecede muhatap alınması gereken Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a karşı yapılan fiziki saldırı ile sorunu çözmek yerine yangına benzin ile gidildiğini vurgulayan Polat, "Yapılan bu saldırı Kürt hassasiyetini tetikleyerek halkın yoğun tepkisi ve öfkesine yol açmıştır. Ve gerçekleşen demokratik eylemliliklerde bir yurttaşımız güvenlik güçlerince katledilmiş, yüzlercesi yaralanmıştır" diye konuştu.

‘ERDOĞAN ÇEVRE DÜŞMANI’

Sit alanı ilan edilerek turizme açılması gereken vadilerin barajlar ve su ile doldurarak yok edilmesinde ısrar etmenin doğa ve çevre düşmanı olmak olduğunu belirten Polat, "Başbakan unutmamalıdır ki, Dersimliler yaşadıkça Munzur, özgür akmaya devam edecektir. Ve sana da Munzur'dan bir tas su, bir çakıl taşı düşmeyecek, iktidar şansın da olmayacaktır" dedi. Erdoğan'a Dersim'ye neden geldiğini soran Polat, "İnancımıza, dilimize, kültürümüze ve doğamıza saygı duyuyor musunuz? Asimilasyon bir insanlık suçudur diyordunuz. Asimilasyon ve inkar politikalarından ne zaman vazgeçeceksiniz? OHAL uygulamalarından, operasyonlardan, dağlarımızın bombalanmasından ne zaman vazgeçeceksiniz?" diye sordu.

‘DERSİM’E SEFER OLUR ZAFER OLMAZ’

Kürt sorunun çözümünün sınır ötesi operasyonlarda ve emperyalist merkezlerde değil içerde olduğunu belirten Polat, şunları dile getirdi: "İlimizin sorunlarını muhataplarından dinleyip yanıt bulmak için mi, yoksa göz boyamak, basına bir kare poz vermek için mi geldiniz? Geçmişimize ve geleceğimize saygı duyacak mısınız, yoksa Kasımpaşalı kabadayı üslubunuzla bizlere gözdağı mı vermeye devam edeceksiniz? Sizden bu sorulara cevap vermenizi bekliyorduk. Ama anlaşılıyor ki, sizin halkın karşısına çıkmaya yüzünüz yok. Sorunları çözmeye cesaretiniz, iradeniz ve niyetiniz yoktur. Ve halkımızın sofrasında, Dersim coğrafyasında sana ve senin gibilere yer yoktur. Dersim, hak edene dostluğunu gösterdiği gibi, hak etmeyene öfke ve tepkisini tarihi boyunca göstermiştir ve göstermeye devam edecektir. Dersim'e sefer olur ama zafer asla."Konuşmanın ardından AKP İl binasına siyah çelenk bırakıldı. Kitle daha sonra "Bijî serok Apo" sloganlarını atarak dağıldı.DERSIM PROTESTO AKP

BAŞKAN BARZANİ YURDA DÖNDÜ...

BARZANI IRAN PNA-İran yönetiminin resmi daveti üzerine üç gündür Tahran’da bulunan federal Kürdistan başkanı Mesut Barzani ,beraberindeki üstdüzey heyet ile bugün öğle saatlerinden sonra yurda döndü.Başkan Barzani Uluslararası Mıhırabadi Havaalanında ülkenin üstdüzey yetkilileri tarafından resmi bir törenle yolcu edildi.

Çeşitli temaslarda bulunmak üzere üç gündür Tahran’da bulunan Başkan Barzani , başta İran cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad olmak üzere bu ülkenin enüst düzey yetkileriyle ayrı ayrı görüştü.

Bölgenin yanısıra dünya medyasında büyük bir ses getiren başkan Barzani’nin  bu son Tahran ziyaretinde  İran, Irak ve Kürdistan Bölge yönetimi  arasındaki  üçlü ilişkilerin özellikle siyasi ve güvenlik alanında geliştirilmesi noktasında çok önemli konuların gündeme getirildiği belirtiliyor.

Kürdistan Siyasi Partiler Yüksek Konseyinden üst düzey bir heyetin de Başkan Barzani’yi  eşlik ettiği bu son Tahran ziyaretinin, çeşitli siyasi kesimlerce Kürdistan Bölge Yönetiminin geleceği açısından büyük bir önem taşıdığı dikkat çekiliyor.


Dr.FUAD HÜSEYİN: ‘’KÜRDİSTAN BAŞKANI BARZANİ’NİN İRAN ZİYARETİ İKİ TARAF ARASINDAKİ İLİŞKİLERİN İYİLEŞTİRİLMESİ İÇİN ÇOK İYİ BİR ADIMDIR’’Kurdistan Iran 200825-Oct-08 [12:6]PNA-

Federal Kürdistan Bölge Başkanlığı Divanı Başkanı Dr.Fuad Hüseyin, Kürdistan Başkanı Mesut Barzani’nin İran ziyaretinin bu ülke ile genelde Irak ve özelde de Kürdistan arasındaki ilişkilerin daha da sağlamlaştırılması ve iyileştirilmesi için bir adım olduğunu söyledi.

PNA’ya yaptığı açıklamda Hüseyin, Kürdistan Başkanı Mesut Barzani’nin İran ziyaretnin Kürdistan Bölge Başkanı sıfatıyla bu ülkeye yaptığı ilk ziyaret olduğunu ve bu ülkede başta İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad olmak üzere üst düzey İranlı yetkililerle biraraya geldiğini bildirdi.

Hüseyin, görüşmelerin genel olarak Kürdistan Bölgesi ile İran arasındaki ilişkilerlerle  ilgili olduğunu söyledi.

Görüşmelerde genel olarak Irak’ın durmunun da ele alındığını ifade eden Hüseyin, bu çerçevede Irak ile ABD arasında imzalanması beklenen stratejik anlaşmdan bahsedildiğini söyledi.

Hüseyin, görüşmede, ayrıca, Kürdistan Bölgesi ile İran arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerden bahsedildiğini söyleyerek Kürdistan Başkanı Mesut Barzani’nin  İran ziyaretinin İranın genelde Irak ve özelde de Kürdistan ile ilişkilerinin daha da sağlamlaştırılması ve daha da iyileştirilmesi için bir adım olduğunu sözlerine ekledi.

Ne yapmalı?

Orhan Miroglu-Taraf

Mahmut Baksi yetmişli yıllarda sürgünlüğe zorlanmış ve yakalandığı hastalıktan ölünceye kadar da yurt dışında, İsveç’te yaşamış bir Kürt aydınıydı.

Ölünce, vasiyeti üzerine, cenazesi İsveç’ten getirildi ve Diyarbakır’da toprağa verildi.

“Atatürk mezarından kalkmış ve şu anda, Diyarbakır Ulucami önünde, oturmuş karpuz satıyor deseler inanırım, ama devletin çözüm için adım atacağına inanmam,” diyordu Baksi.

Bu inanç aslında Kürt aydınlarının yıllardır paylaştığı bir inançtır ve hâlâ çok güçlü.

Çünkü itiraf etmek gerekir ki bu inancı sarsacak veya boşa çıkaracak bir şey olmadı bugüne kadar.

Öte yandan, insanın aklına hep umutsuzluğu düşüren bu inanca rağmen; Kürt aydınlarının ve siyasetçilerinin önemli bir bölümü, her iki halkın, eşit ve demokratik haklar kullanarak birlikte yaşayabileceklerini dün olduğu gibi bugün de savunuyorlar.

Ama bunu savunmak artık kolay değil ve gittikçe zorlaşıyor.

Kürt sorununda çözümsüzlüğün merkezi haline gelmiş ordu, bütün bir cumhuriyet dönemi boyunca denenmiş ama sonuç vermediği gibi, sorunu içinden çıkılmaz bir hale getirmiş politikalarla, toplumun yüzleşmesini istemiyor.

Generaller, bu yüzleşme gerçekleşirse bu savaşın sürdürülemeyeceğini çok iyi biliyor çünkü.

Genelkurmay Başkanı Aktütün’de askerî ihmal olabileceğine ilişkin eleştirilerin bile telaffuz edilmesine bu yüzden tahammül gösteremedi.

Oysa bu savaşın tarihi içinde, toplumdan gizlenen ne Aktütünler var, saymakla bitmez.

Gerçek şu ki başta Başbakan olmak üzere kimse çözüme yakın ve çözümü düşünüyor değildir.

Erdoğan, partisinin yüzde 50’nin üstünde oy aldığı bölgeyi ziyaret ediyor, onu dinleyecek insan bulamıyor.

Ama o bildiğinde ısrarlı hâlâ.

Kürt sorununda Başbuğ’a en ufak bir itirazı yok.

Geçmişte bu meselede askere kayıtsız şartsız destek sunan partilerin ve siyasetçilerin bugün esâmisinin bile okunmadığının farkında değil.

Bu tercih nedeniyle, partisinin bir yılda nasıl hızlı bir düşüş yaşadığını görmek ve anlamak istemiyor Başbakan, ama bir yandan da kamuoyunu boş ve anlamsız beklentilerle oyalamaya çalışıyor.

Mir Dengir Fırat’ı Ahmet Türk’e gönderiyor.

Eğer bu meselenin genel başkan düzeyinde, restoranlarda konuşulacak yanı kaldıysa eyvallah, ama yine de bu mekânlarda DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve İbrahim Bilici’yle oturması gereken Mir Dengir Fırat değil, Cemil Çiçek’tir bence.

AKP’nin Kürt sorunundaki resmî politikasını kim belirliyorsa ve bu konuda kimin fikirlerinin değişmesi çözüme katkı sunacaksa DTP’lilerle buluşması gereken odur.

Öyle Kürdü Kürtle buluşturarak çözemezsiniz Kürt sorununu.

Kaldı ki, Ahmet Türk ve Mir Dengir’e kalsa, Kürt sorunu çoktan çözülmüştü zaten.

AKP içindeki 70 Kürt milletvekiline susmayı tavsiye edecek, kamuoyu bu milletvekillerinin ne düşündüğünü bile bilmeyecek, sonra da Mir Dengir Fırat’ı DTP’lilere göndereceksiniz.

Sayın Fırat da Aktütün’de olup bitenlerin bile gizlenemediği bir dönemde, Ahmet Türk’le Kürt sorununu konuştuk demeyecek, diyemeyecek, Ahmet okuldan arkadaşımdır filan diyerek restoranın garaj kapısından sıvışıp gidecek.

Medyaya da birlikte yenilen istavritin lezzetini yazmak kalacak.

Farkında mıyız bilmiyorum, 1984’te başlayan birinci aşaması bitti bu savaşın, ikinci aşamasını yaşıyoruz.

Artık kabul edilebilir sınırlarda tutulamayacağı açık olan bir savaş söz konusudur.

Ve bu savaş bu muameleyi hak etmiyor.

Asker ve gerilla analarının siyasetçilerden beklediği bu değildir.

Eğer gerçekten diyalog yolları denenecekse, kamuoyuna açık müzakere süreci benimsenmelidir.

Atılacak adımların mahiyetini kamuoyu bilmek zorunda.

Gizlenecek, hakkında yorum yapılamayacak neyi kaldı bu savaşın?

Devletin ta Beka’dan başlayarak Öcalan’la her zaman görüştüğünü mü bilmiyoruz?

Öcalan’ın avukatları aracılığıyla dile getirdiği görüşleri ve çözüm için yaptığı önerileri mi?

Yoksa bu kirli savaşın Ergenekon adında bir canavarı nasıl yaratmış ve büyütmüş olduğunu mu?

Kabul edelim ki, gerçeklerle yüzleşemediğimiz ve gerçeği sorgulayamadığımız için bu trajedinin yaşanmasına engel olamadık.

Şimdi Türkiye’de iki farklı ulusal zemin iki farklı ulusal psikoloji var. Bu ulusal psikolojiler, gerilimler etnik hınç ve öfkeyi besliyor ve toplumsal ayrışma derinleşiyor.

Gerçek zeminlerde, gerçek ve samimi buluşmalar görmek istiyor toplum.

Bunun da yeri TBMM’dir.

TBMM en önemli ulusal sorununu, Kürt sorununu görüşmek üzere tek gündemle toplanmalı ve burada alınacak kararları kamuoyu yüz sene sonra değil şimdiden bilmelidir.

Bu savaşla ilgili olmayan, bu savaşı acı duyarak, içinde hissetmeyen tek yurttaşı kalmadı Türkiye’nin.

1984’ten bu yana askerliğini çatışma bölgesinde yapan 15 milyon civarında insan bu savaşın gerçekliğine ya tanık oldu, ya da bizzat çatışmalara katıldı.

Neyi kimden gizleyeceksiniz?

Bu kirli savaşın ayıbı da, günahı da ortada.

Sayın Başbakan Diyarbakır belediyesiyle uğraşmaktan vazgeçin, Türkiye Diyarbakır’dan daha büyük ve daha önemli, yönettiğiniz bu ülke bir iç savaşın, Türkler ve Kürtler arasında yaşanacak bir iç savaşın eşiğinde bulunuyor.

Bu gidişatı durdurmak sizin elinizde.

Özal’ın kadersizliği sizi korkutmasın, tarih tekerrür etmez hiçbir zaman.

Kaldı ki sizin elinizdeki imkânların hiçbiri rahmetli Özal’da yoktu.

Bu imkânları kullanmaz ve harekete geçmezseniz çok sürmez, Kürt sorununu, BM Güvenlik Konseyi’nde konuşmak zorunda kalabilirsiniz.

Bizden söylemesi.