Döve döve öldürdüler

Van’ın Erciş İlçesi’nde yürüyüş yapmak isteyen DTP’lilere saldıran devlet güçleri, 58 yaşındaki Mehmet Deniz’i coplarla döverek, kanlar içinde yerde bekletti. Kanlar içindeki Deniz’i önce Emniyet’e ardından hastahaneye götürdüler. Beyin kanaması geçirdiği anlaşılan Deniz kurtarılamadı. Zap direnişinin ardından iyice pervasızlaşarak, demokratik eylemlere saldıran devlet güçleri, önceki gün Van’ın Erciş İlçesi’nde ölüm kustu. DTP’lilerin yürüyüşüne saldıran polis, 58 yaşındaki Mehmet Deniz’i döverek öldürdü. Deniz dün devlet güçlerinin saldırgan tutumu altında toprağa verildi. DTP, devlet terörünü kınayarak, “Her türlü meşru hak talebini saldırganlıkla bastırmayı adet haline getirmiş bir iktidar gerçeğiyle karşı karşıyayız” dedi. Van’ın Erciş İlçesi’nde DTP’nin önceki gün “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” nedeniyle düzenlediği etkinliğin ardından yaklaşık bin kişilik bir grup yürüyüş yapmak istedi. Polis, biber gazı ve cop ile halka saldırdı. Havaya ateş açan polisler, 58 yaşındaki Mehmet Deniz’i coplarla döverek öldürdü. Yaralı halde gözaltına alınan Deniz, daha sonra kaldırıldığı hastanede beyin kanaması nedeniyle yaşamını yitirdi. Görgü tanıkları Deniz’in Erciş Devlet Hastanesi bahçesinde 10’a yakın polis tarafından coplarla dövüldüğü, yarım saat yerde baygın bekletildek sonra polis aracı ile İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüğünü açıkladı. ‘Doktora izin vermediler’ Dicle Haber Ajansı’na konuşan görgü tanıklarından Sefer Saygıner (60), Mehmet Deniz’in Erciş Devlet Hastanesi bahçesinde 10’a yakın polis tarafından coplarla dövüldüğünü söyledi. Saygıner, şunları anlattı: “Devlet Hastanesi’nin önünde polisler bize cop ve kalaslarla saldırdılar. Biz bir kaç kişi kaçtık. Mehmet yere düştü. Yere düşünce 10’a yakın polis yerde vurmaya başladı. Kanlar içinde kalmıştı. Hastaneden bir doktor ile 2 hemşire çıktı. Doktor müdahale etmek istedi, ancak bir sivil polis, tekme atarak, doktoru uzaklaştırdı. Hemşireler de ağlayarak, içeri girince kimse müdahale etmedi. Polisler o şekilde araca atarak, götürdüler. Emniyet’ten tekrar hastaneye getirilmiş.” ‘Teşhis edebilirim’ Nurullah Canpolat isimli görgü tanığı ise, “10 polis vururken, gençler gelip kurtarmak için taş atmaya başladı. Polis havaya ateş ederek, gençleri uzaklaştırdı. Yaklaşık yarım saat yerde kaldıktan sonra alıp Emniyet’e götürdüler” dedi. ‘Kurtarmak istedik ama...’ Olayın tanıklarından İhsan Monak da Deniz’in Devlet Hastanesi bahçesinde 10 polis tarafından coplarla dövüldüğünü teyid ederek, şunları söyledi: “Polislerin Mehmet amcaya vurduklarını gördüm. Bütün vücudu kan içindeydi. Biz kurtarmak istedik. Havaya ateş açtılar. Eğer bilgime başvurulursa, Mehmet Deniz’i döven polisleri de Deniz’e müdahale etmek isteyen doktoru döven polisi de teşhis edebilirim.” Cenaze’ye de saldırı Mehmet Deniz’in cenazesi, dün Van Devlet Hastanesi’nden alınarak Çelebibağ Beldesi’ne götürüldü. Buradaki camide yapılan törene DTP Van Milletvekili Fatma Kurtulan, Bostaniçi Belediye Başkanı Gülcihan Şimşek, DTP PM Üyesi İzzet Belge’nin aralarında bulunduğu binlerce kişi katıldı. Dini vecibeleri yerine getirildikten sonra Deniz’in cenazesi sarı-kırmızı-yeşil flamalarla süslenmiş tabutla, beldedeki mezarlığa doğru yola çıkarıldı. Deniz’in fotoğrafını yakalarına takan kitle, sık sık “Katil Erdoğan”, “Vur gerilla vur Kürdistan’ı kur” sloganlarını attı. Deniz’in cenazesi, yapılan yürüyüşün ardından Çelebibağ Mezarlığı’nda “Şehid namirin” sloganları ile defnedildi. Cenazenin defin işlemleri sırasında askeri bir aracın mezarlığın yanına gelmesi ile kitle aracı taşlamaya başladı. Araç olay yerinden uzaklaştıktan kısa bir süre sonra jandarma robocoplar olay yerine geldi. Kitle ile jandarma arasındaki gerginlik sürerken, jandarma ekipleri sık sık havaya ateş etti. ‘İnsan yaşamı bu kadar ucuz mu?’ Gerginliğin bitmesi ardından mezarlıkta konuşma yapan DTP Van Milletvekili Fatma Kurtulan, Cizre’de Yahya Menekşe’nin panzer altında kalarak yaşamını yitirmesinin üzerinden bir ay geçmeden, Mehmet Deniz’in cop darbeleri ile öldürüldüğüne dikkat çekti. Kurtulan, konuşmasında AKP Hükümeti ile Türk Başbakan Erdoğan’a çağrıda bulunarak, “Ne zamana kadar böyle devam edecek? İnsan yaşamı bu kadar ucuz, bu kadar basit olur mu? Bu kadar keyfi bir cinayet olur mu? Başbakan Gazze’deki olayları kınıyor. Buna ne diyeceksiniz, Başbakanımız? Bize bir cevap vermek zorundasınız” dedi. 100’den fazla kişinin de gözaltında olduğunu söyleyen Kurtulan, Erçiş’teki mülki amirler ve emniyet yetkilileri hakkında yasal işlem başlatılmasını istedi. DTP ‘devlet terörü’nü kınadı Öte yandan DTP Genel Merkezi ve Kadın Meclisi dün yazılı bir basın açıklaması yaparak polisin saldırısını kınadı. Genel Merkez’den yapılan açıklamada, Mehmet Deniz ölümüne devlet terörünün neden olduğunu belirtildi. DTP, şiddete rağmen hükümetin ‘demokratikleşme’ söylemini devam ettirmesini “ikiyüzlülük” olarak niteledi. Açıklamada, şu ifadelere yer verildi:”Her türlü meşru hak talebini saldırganlıkla bastırmayı adet haline getirmiş bir iktidar gerçeğiyle karşı karşıyayız. AKP Hükümeti’nin demokratik hak taleplerine yönelik bu tahammülsüz ve saldırgan tutumunu kınıyor, her türlü baskı ve engellemeye rağmen halkımızla birlikte alanlarda olma kararlılığımızı bir kez daha dile getiriyoruz.” DTP Kadın Meclisi de saldırıların ölümle sonuçlanmasını “öldürme ve intikam alma hissinin göstergesi” olarak yorumladı. VAN-ANKARA YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

Başkan Talabani’ye Açık Mektup Kamal Mirawdeli Ekselansları yarın Türkiye’yi ziyaret edecek. Türk devletinin yaptığı davetin ayrıntılarını bilmiyoruz. Ancak davetin zamanını ve bağlamını biliyoruz. • Ziyaretinizden sadece birkaç saat önce, bu gece Türkiye Kürt köylerini yeniden bombalamaya başladı. • Ziyaret Türkiye’nin Kürdistan bölgesinin işgalinden 10 gün sonra gerçekleşiyor, ki saldırı PKK savaşçılarının kahramanca direnişi sayesinde yenilgiye uğratıldı. • İşgalin Kürt bölgesine verdiği zarar 20 milyon doları aştığı tahmin edilmektedir. Bölgeye giden Irak parlamentosu delegasyonu Türkiye’nin saldırılarında yasaklanmış silahlar kullandığını ve bölgeye bazıları çocuk oyuncağı görünümünde olan binlerce mayın bıraktığını tespit etmiştir. • Türk şirketleri Türk askeri saldırısı henüz başlamadan önce Kürdistan’dan çekilmeye başlamışlardır. • Türkiye’nin Zaxo ve Amedi’de dört askeri üssü bulunmaktadır. 1996’dan beri bu üsler Kürdistan Demokratik Partisinin yaptığı anlaşmayla Kürdistan’da bulundurulmasına rağmen, bu üslerin Kürdistan’da bulundurulmasına izin verdiği için Irak yönetimini kınamak Iraklı Başbakana bırakılıyor[http://www.xebat.net/article.php?id=15722]. • Türkiye’ye bu kadar büyük güç, varlık ve ayrıcalık verilmesi yabancı bir tarihçi veya bir gözlemci için çok tuhaf görünecektir. *Türkiye Irak anayasasınca federal Irak bölgesi olarak tanınan Kürdistan bölgesi Türkiye tarafından hiç tanınmamıştır. *Türkiye hiçbir zaman bölgenin Kürtlüğünü tanımamıştır ve oraya Kuzey Irak demektedir. El Cezire, El Arabiye, BBC vb gibi dünya medyasında izlediğim tartışmalarda Türk cumhurbaşkanı, Başbakanı, Dışişleri Bakanı ve yetkilileri yanlışlıkla veya tesadüfen bile Kürt sözcüğünü ağızlarına almadılar. Iraklılık Türkler için Türkiye’deki Türklükle aynıdır: Kürt kimliği ve varlığının inkarı. *Ekselansları bütün Irak siyasal gruplarının konsensüsünün sonucu olarak Irak Cumhurbaşkanlığına seçildiği halde, sadece Kürt olmanızdan dolayı Türkiye şu ana kadar sizi davet etmeyi, ziyaret etmeyi veya tanımayı reddetmiştir. O Yüzlerce deneyim ve kanıttan şu ana kadar Kürt sorununa ilişkin Türk politikası şu şekilde olduğu aşikardır: - Türkiye’de Kürt ulusal kimliğinin inkarı. - Türkiye’deki 20 milyon Kürdün insani, kültürel, vatandaşlık, ve ulusal haklarının inkarı -Türkiye dışında Kürt ulusal kimliğinin ve Kürdistan’ın varlığının inkarı. Bu yüzden, Türkiye stratejik ulusal güvenlik için önceliğini Orta Doğu’da Kürt Ulusal Hareketine karşı savaşmaya vermiştir. Aynı şekilde, Kürdistan bölgesinin federal gelişimini durdurmak için Iraklılık ideolojisini kullanmakta ve bunu harekete geçirmektedir. Kürdistan bölgesel yönetiminin anti-ulusalcı politikaları sayesinde, ekonomik, istihbarat, siyasal ve Kürdistan’ın askeri işgali dahil, bu amaca ulaşmak için bütün kaynaklarını kullanmaktadır. 140.Maddenin uygulanmasının ertelenmesi ve ırkçı Türkçülerin Türkmenleri kullanması bu seferberliğin bir parçasıdır. Sayın Talabani, Bütün yasal, doğal ve geleneksel insani pratikler bir yana, sizin deneyim ve kavrayışınıza sahip bir lider ulusunuzun karşılaştığı baskı gerçeğini açıklamak için konumunu kullanmayı reddeder veya tereddüt ederse, biz Kürtlere çok büyük üzüntü verecek ve hayal kırıklığına uğratacaktır. İnsanlar kimlikleriyle tanımlanır. Eğer kimliğinize saygı gösterilmiyor veya kimliğiniz inkar ediliyorsa, ağırlığınız, değeriniz ve şerefiniz yoktur. Türklüğünü inkar etmedikçe, Abdullah Gül’le tokalaşmayı veya konuşmayı reddedebilir misiniz? Niçin benzer bir muameleyi kabul etmeniz gerekir? Irak Cumhurbaşkanı olduğunuzu ve Tüm Iraklılar adına konuşmak zorunda olmanızı anlıyoruz. Fakat davet edilmenizin nedeni Kürt sorunu, PKK’nın güney Kürdistan’daki durumu ve rolüdür. Siz Irak Cumhurbaşkanısınız çünkü Kürt halkı oylarını Kürdistan Demokrat Partisi ile Kürdistan Yurtseverler Birliği için kullandı çünkü Mesut Barzani bu konum için sizi destekledi. Siz daima Irak Arapları için konuştunuz. Şimdi Irak Cumhurbaşkanı olarak Iraklı Kürtler ve bir Kürt olarak kuzey Kürdistan’daki özellikle 20 milyon Kürt için bir ulus adına konuşmanızın zamanıdır. Daha başlangıçta Türk parlamentosunun Türk ordusuna sanki PKK ile savaşmak için değil de pikniğe gider gibi, bir sene Kürdistan bölgesine girip çıkma tezkeresi vereceği belliydi Ancak güney Kürdistan’a müdahale etmek ve Kerkük’le istikrarlı federal güney Kürdistan bölgesinin gelişimini engellemek için bu bahaneyi kullanmak kendi yönetiminin aleyhine dönmüştür ki, bu Türkiye’deki Kürtler için de bir model olabilir. Sizden rica ediyorum ve halkımın çoğunluğunun böyle düşündüğüne inanıyorum. PKK’yı terörist bir örgüt olarak ilan etmeyin. Türkler terörizmi başkalarına uygulamadan önce, terörizmi bilimsel olarak tanımlamalı ve kendilerine uygulamalılar. Biliyorsunuz ki PKK daima tek taraflı ateşkes çağrılarınıza yanıt verdi. PKK sivillere saldırmaktan ve kökten dinci ideolojiyi geliştirmekten kaçındı. PKK savaşçıları başka alternatifi olmayan kadın ve erkeklerden oluşmaktadır. Eğer Türkiye ciddi bir genel af ilan etse ve gerçekten PKK’nın ve diğer Kürt siyasal örgütleri ile sıradan vatandaşların Türkiye’deki demokratik sürece katılmalarına izin verse, tek bir Kürdün şiddeti tercih etmeyeceğini çok iyi biliyorsunuz. Bu halkımızın barışçıl doğası ve hoşgörülü kültürünün bir parçasıdır. Eğer Türk anayasası Kürtler dahil farklı tüm etnik ve dinsel unsurları tanırsa, böyle bir katılım ancak o zaman gerçekçi ve inandırıcı olabilir.Bu iki noktada ısrar etmeniz gerekir: genel af ve Kürt halkının anayasada tanınması. Aynı zamanda Türkiye’nin şunları yapmasında ısrar etmelisiniz. Türkiye: •Kürdistan’daki üslerini kaldırsın. • Iraktaki siyasal süreci ve Kürtlerin rolünü tanısın. • Bir Irak federal bölgesi olarak Kürdistan bölgesini tanısın ve siyasal ve ekonomik açıdan bu temelde ilişki kursun. • Kerkük sorununa karışmayı bıraksın. • Sizi bir Iraklı Kürt cumhurbaşkanı olarak kabul etsin ve saygı göstersin.. Bizi hayal kırıklığına uğratmayacağınıza dair inancımı koruyorum. Kamal Mirawdeli