Çocuğunu reddet kurtul!

Y.Özgür Politika Türk devleti çatışmalarda ölen asker ve polis ailelerine verdiği tazminatları gerilla ailelerinden zorla tahsil etmek istiyor. Devlet, gerilla ailelerine “ya çocuğunuzu reddedin ya da tazminatı ödeyin” dayatmasında bulunuyor. Gerillalar karşısında çaresizliği Türk devletini her türlü yolu denemeye itiyor. Devlet Bu seferde çatışmalarda ölen polis ve asker ailelerinin istediği tazminatları gerilla ailelerinden zorla almak istiyor. Türk devleti 10 bin YTL’yi aşan tazminat bedelinden kurtulmalarının tek yolunun evlatlarını reddetmek olduğunu söylüyor. Bu duruma tepki gösteren Hayri İmak, “biz değil evimizi, köyü ya da Dersim’i hepsini de vereceğiz ve dilenerek de olsa bu paraları ödeyeceğiz ama şehidimizi, şehitlerimizi reddetmeyeceğiz. Biz şehidimizin arkasındayız” dedi. Değişik tarihlerde Dersim bölgesinde çatışmalarda yaşamını yitiren yaklaşık 28 asker ve polis ailesi İçişleri Bakanlığı aleyhine tazminat davası açtı. Ailelerin davayı kazanması üzerine, TC. İçişleri Bakanlığı bu güvenlik güçlerinin tazminat bedellerini çatışmaların bir diğer mağdur tarafı olan ve çatışmalarda yaşamını yitiren Kürt gerillalarının ailelerinden tazmin etmek için aileleri mahkemeye verdi. Sivas Kangal Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2000/61 ve 2003/262 esas sayılı kararı ile açılan davalarda İçişleri Bakanlığı Hazine Vekilliği tarafından gerilla ailelerinden istenen tazminat bedelleri 2.700 YTL’si asıl, 7.837,88 YTL’si faizi olmak üzere toplam 10.537.88 YTL. İnsan Hakları Elazığ Şube Başkanı Nazif Koç’un verdiği bilgilere göre tazminat istenen ailelerden bazıları şunlar: Arif Eroğlu, Fidan Bildik, Gülizar Ekici, Kazım İmak, Hatun İmak, Hüseyin Ekici, Cem Özdemir, Ali Gürlevik, Yılmaz Anlama. Devlet hem suçlu hem güçlü Kendi vatandaşına sahip çıkmayan Türk devletinin tazminat talebinde bulunduğu ailelerden birisi de 1996 yılında Sivas’ta meydana gelen bir çatışmada 10 arkadaşıyla birlikte yaşamını yitiren PKK gerillası Özgür İmak. Ailesinin ve halen hayatta olan mücadele arkadaşlarının verdikleri bilgiye göre Özgür İmak, üstelik Türk devletinin tazminat istediği tarihlerde yaşanan çatışmalarda da yer almamış. 12 Kasım 2002’de Özgür Politika gazetesinde haberi yer alan PKK gerillası Özgür İmak için yapılan anıt mezara saldıran askerler anıt mezarı tahrip ediyorlar. Yine 1999 yılında Özgür İmak’ın babası Kazım İmak bir kontrolde gözaltına alınarak işkencede iki kolu kırılıyor. Hem suçlu hem güçlü olan devlet tüm bunlarla yetinmeyerek şimdi de İmak ailesinden tazminat istiyor. Hukuksuz uygulamalar Özgür İmak’ın Almanya’nın Duisburg kentinde yaşayan ve Almanya Kürt Dernekleri Federasyonu (YEK-KOM) yönetiminde yer alan amcası Hayri İmak, konuya ilişkin gazetemize açıklamada bulundu. Hayri İmak, İçişleri Bakanlığı’nın İmak ailesine karşı açtığı davayı kendilerine tebliğ etmeden gıyabında mahkemeyi sonuçlandırıp İmak ailesini tazminata mahkum ettiğini söylüyor. Hayri İmak, bakanlığın bu kararına itiraz ettiklerini ve mahkemenin Erzincan’a intikal ettiğini belirtti. Erzincan mahkemesinde de davayı kaybettiklerini belirten Hayri İmak, daha sonra Yargıtay’a itiraz başvurusunda bulunduklarını aktardı. Kararın kendilerine tebliğ edilmediğini söyleyen İmak, şu bilgileri veriyor: “Biz Yargıtay’a başvurduğumuz süreçte yerel seçimler oldu. Bizim avukatımız olan Kenan Çetin de bu yerel seçimlerde Dersim’e bağlı Pertek kazasında belediye başkanı oldu. Bu sebeple avukatlığı bırakmış ve bürosunu kapatmış. Bürosunu kapatırken de elindeki dosyaları başka avukata devretmemiş. O süre içinde de -sanırsam 2006 yılı olacaktı- Yargıtay’dan itiraz başvurumuza red gelmiş fakat bu ret kararı bizim ailemize ulaşmamış.” Hayri İmak, “bu baskıları yaparken bizim adreslerimizi biliyorlar, evlerimizi basmayı biliyorlar, gelip kardeşimi götürmeyi biliyorlar, beni her gün soruşturup, asker kaçağı, vatan haini, PKK yöneticisi vb. gerekçelerle vatandaşlıktan atıyorlar. Bunların belgelerini adresimize göndermesini biliyorlar ama Yargıtay’ın resmi mektubunu bir türlü bizim adreslerimize tebliğ etmesini bilmiyorlar. Burada açıkça bir kasıt var” dedi. ‘Ret etmemizi istiyorlar’ İmak, 21 Mayıs 2008 tarihinde askerler nezaretinde haciz memurlarının Pertek kazasında oturan Özgür İmak’ın babası Kazım İmak’ın evine ve köydeki babalarının evine giderek varolan mallarına haciz koyarak ihtiyati tedbir aldırdıklarını aktarıyor. İmak, “Ama işin ilginç ve alçakça yanı da ağabeyim Kazım İmak ve babama akıl veriyorlar; ‘Siz Özgür’ü evlatlıktan ve verasetten men davası açın, böyle bir çocuğumuz yok deyin devlet borcunuzu silsin, mallarınızı kurtarın’ diyorlar. Devletin esas hedefi bu. Ailemiz de bunu yapmıyor, evlatlarımızdan vazgeçmemiz zaten mümkün değil” diye konuştu. Ailelerin bu şekilde teslim alınmaya çalışıldığını söyleyen Hayri İmak, devletin de bu yoksul ailelerin bu kadar parayı denkleştiremeyeceğini bildiğini onun için böyle çirkin, insan haklarına sığmayan bir uygulamaya giderek bütün o güvenlik güçlerinin ailelerinin istedikleri tazminatları birkaç gerilla ailesinden tazmin etmeye çalıştıklarını ekledi. İHD: Takipçisi olacağız Konuyla ilgili bilgilerine başvurduğumuz İnsan Hakları Derneği (İHD) Elazığ Şube Başkanı Nazif Koç, olayı İHD olarak takip edeceklerini de belirtti. Yine Adana’da Leyla Kaplan, Batman’da Güler Otaç hakkında da ailelerine yönelik bu şekilde davalar açılmış durumda. ‘Şehitlerimizi reddetmeyeceğiz’ Hayri İmak, “Ben bütün aileme söyledim. Biz değil evimizi, köyü ya da Dersim’i hepsini de vereceğiz ve oralarda otlakçılık, çobanlıkta yapacağız, dilenerek de olsa, kredi çekerek de olsa bu paraları ödeyeceğiz ama şehidimizi, şehitlerimizi reddetmeyeceğiz. Biz şehidimizin arkasındayız” dedi. Hukuksal olarak haklarını sonuna kadar arayacaklarını gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceklerini söyleyen İmak, Türk devletinin bu uygulamalarının basit bir politika olmadığını, bu uygulamaların bir kez kabul ettirilirse önü alınmayacak hale getirileceğini ifade etti. “Orada 28 tane güvenlik görevlisi ölmüşse karşılığında binlerce gerilla ölmüş. Peki onların tazminatı ne olacak” diye soran Hayri İmak, “O gerillaların aileleri, ailelerin hakları ne olacak? Vahşice kolları, bacakları kesilen, kafaları kopartılan, gözleri çıkarılan, hakaret edilen gerillaların ailelerinin hakları ne olacak? Bu gerçekten maneviyse onlar manevi olarak zaten suçlular, maddi olarak da çok daha suçlular’ dedi. ‘Bu uygulamalar tarihte ilk’ Özgür İmak’ın vahşice katledildiğini, cenazesini teslim aldıklarında tanıyamadıklarını söyleyen amcası Hayri İmak, şöyle devam etti: “Onların belirttiği 1993, 1994 tarihlerinde Özgür daha çok gençti ve bahsettikleri Dersim alanında değildi. Onunla birlikte olan arkadaşlarının açıklamaları var. Bunu devlet nasıl ispatlayacak? Bunun ispatı yok ki. Belki de devlet kendisi bu olayları yaptı. Türk devletinin bu uygulamaları tarihte belki de hukuksal açıdan bir ilktir. Yani bir savaş oluyor. Bir savaşın içinde bir kişi kendi isteğiyle savaşa katılıyor. Burada aileyi suçlamanın bir anlamı, mantığı var mı? Aileler hem kayıp veriyor hem de bu şekilde baskıyla zorla, maddi dayatlamalarla mağdur ediliyor.” Bu davada uluslararası bütün hukuk yollarına başvuracaklarını söyleyen Hayri İmak “Hem suçlu hem güçlü olan Türk devletinin bu baskıları karşısında başarısız olunursa bunun önü alınamaz. Yarın bütün gerillaların ailelerine, birçok davalar açarlar. Özgürlük gerillalarını teslim alamayan Türk devleti bu şekilde onların ailelerini teslim almak istiyor” diyerek sözlerini noktaladı. MURAT ALPAVUT

GULAN DEVRİMİ

GULAN DEVRİMİ'NİN 32. YILDÖNÜMÜNDE PDK SİYASİ BÜROSU: "GULAN DEVRİMİ ULUSLARARASI KOMPLO VE TALİHSİZ CEZAYİR ANLAŞMASINA BİR CEVAPTI" PNA-Kürdistan Ulusal Özgürlük Hareketi tarihinde önemli dönüm noktalarından biri olan "Gulan Devrim"nin 32.yıl dönümü münasebetiyle Kürdistan Demokratik Partisi (PDK) Siyasi Bürosu tarfından bir mesaj yayınlandı. Mesajda: "Gulan Devrimi'nin 32.yıldönümü münasebetiyle halkımızı içtenlikle kutluyoruz ve ulusun bu kutsal yıldönümünün daha çok kazanımlara vesile olması ve Kürdistan halkının Kürdistan Bölge Başkanlığı, Parlamento ve Hükümeti sayesinde hayatlarında huzurlu ve refah içinde olmaları temennisinde bulunuyoruz" denildi. Mesajda ayrıca, "Gulan Devrimi Ulusal Büyük Eylül Devrimi'nin devamı, uluslararası komplo, Kürdistan Ulusal Özgürlük Hareketi ve Kürdistan Liderliği'ne karşı yapılan talihsiz Cezayir Anlaşmasına bir cevaptı. Ancak fedekar ve saygı değer Peşmerge, örgütlenmeler ve geniş halk tabanı bu büyük komplodan daha güçlüydü. Bu yüzden kısa bir süre içinde bu başarıdan sonra yeni program ve strateji ile devrime devam etti. Peşmergelik, siyasi ve partisel faaliyetleri devam ettirdi. Bunun sayesinde Kürt halkının meşru davası daha ileri bir aşamaya ulaştırıldı. Bütün bu mücadeleler sonucunda 1991'deki kazanımlar elde edildi. Bunun ürünü Kürdistan Bölgesi halkının özgürlüğü, Parlamentonun kurulması ve Kürdistan Bölgesi Hükümetinin kurulmasıydı. Bugün halkımız bu kazanımlardan dolayı mutludur." denildi.

"AKP 'Kürt Sorunu Var' Dediği Yerden Devam Etmedikçe Paket İşe Yaramaz"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yarın (27 Mayıs) Diyarbakır'da biz dizi ekonomik projeyi kapsayan beş yıllık GAP Eylem Planını açıklayacak. bianet Diyarbakır'daki sivil toplum kuruluşları (STK) temsilcilerine Erdoğan'ın açıklayacağı paketin yerel seçimleri nasıl etkileyeceğini, Kürt sorununda demokratik bir açılım sağlayıp sağlamayacağını sordu. "Doğuda olağanüstü hal ile taşlar yerinden oynamıştı" Demokrasi Platformu'ndan avukat Sezgin Tanrıkulu, Erdoğan'ın 2005'te Diyarbakır'da yaptığı açıklamayı hatırlattı: "Daha sonra bahsini bile açmasa da 'Kürt sorunu vardır. Geçmişte yapılan hataları telafi edeceğiz, bu sorunla yüzleşmeliyiz' demişti. Fakat daha sonra Kürt sorununu siyasi ve sosyal anlamda ele almadı" dedi. Tanrıkulu'na göre Kürt sorununda demokratik bir çözüm için Başkakan'ın açıklayacağı paket bir fayda sağlamayacak. Çünkü hem halk hem de hükümet bu konuda umutsuz. Şiddetin önüne geçmek için siyasi iklimin değişmesi şart. Erdoğan'ın özellikle doğudan da sıkı destek aldığı 2007 Temmuz seçiminden sonra Kürt sorununda takındığı tavrın devletle, orduyla uzlaşan bir tavır olduğuna dikkat çeken Tanrıkulu değişmesini talep ettiği siyasi iklimin de Erdoğan'ın 2005'teki Diyarbakır ziyaretindeki açıklamasından hareketle olması gerektiğini düşünüyor. Türkiye'nin batısı için enerji doğusu içinse sulama odaklı bir ekonomik açılımın doğru olduğunu söyleyen Tanrıkulu "Ancak ekonomik bir formül eksiktir. Erdoğan Kürt sorununu askeri sorun olarak görmemeli, yok saymaktan vazgeçmeli" dedi. Diyarbakır Kadın Merkezi (KA-MER) Başkanı Nebahat Akkoç "Şu saaten yapılacak her çalışma ister istemez önümüzdeki seçimleri etkileyecektir" dedi. Akkoç'a göre henüz ne olduğu tam bilinmese de doğuda bundan önce de pek çok paket umutla açıklandı ancak halkı hayal kırıklığına uğrattı. Akkoç, paketin demokratikleşmeye katkıda bulunmasını umuyor. Sanayiici İşadamları Derneği'nden Raif Türk ise yerel seçimlere daha 10 ay olduğunu, böylesi değişken gündemi olan bir ülkede uzun vadede tahmin yapmanın zor olduğunu ancak Erdoğan'ın açıklayacağı planın doyurucu olması halinde seçimleri AKP lehine etkilemesinin de muhtemel olduğunu ifade etti. "GAP eylem planı Kürt sorununa açılım getirir mi" sorununa Türk, "Sanmıyorum. Erdoğan'ın son altı aydır yaptığı açıklamalara bakınca sadece anadilde yayın yapılabilen bir televizyondan bahsettiğini görüyoruz. Belki bu fikir hayata geçer ancak ötesi yok." Ekonomik kalkınmanın doğu için çok önemli bir ihtiyaç olduğunun da altını çizen Türk yine de Yozgat'taki yoksullukla Diyarbakır'daki yoksulluğun henüz kıyaslanamayacağını aktardı. "Doğuda yıllarca sıkı yönetim, olağanüstü hal idaresi vardı. Kenttekiler batıya göç etti, kentlere köyü boşaltılmış yoksul, kent adına vasıfsız çiftçi geldi. Taşlar yerinden oynadı. Yozgat'taki de yoksulluk da Diyarbakır'daki hepimizin sorunu ancak doğuda taşların yerine oturması, önce normalleşmemiz gerek" dedi.