Kürt İşadamlarını Biz Öldürdük

04 Ağustos 2008 Pazartesi 18:38

Ergenekon iddianamesinin 228 nolu ek klasöründe yer alan el yazılı itiraflar, Kürt işadamlarının öldürülmesi olayını aydınlatacak nitelikte..  Ergenekon tutuklusu Hikmet Çiçek'in arşivinde bulunan belgede “Susurluk infaz timinden Cavit” el yazısıyla itiraf ediyor: Behcet Cantürk'ü, Savaş Buldan'ı biz öldürdük, ölüm timinin şefi Tarık Ümit'ti..
Ergenekon iddianamesinin 228 nolu ek klasöründe yer alan el yazılı itiraflar, Kürt işadamlarının öldürülmesi olayını aydınlatacak nitelikte. Ergenekon sanığı Hikmet Çiçek'ten çıkan ve 'Cavit' isimli biri tarafından el yazısıyla yazılıp Susurluk çetesinin aydınlanması için Başbakanlığa iletilen belgede, faili meçhul cinayetler anlatılıyor.
Korkut Eken'in bulunduğu İzmir Urla'da bir askeri kışlada silah ve bomba eğitimi aldığını, Tarık Ümit tarafından kendisine sahte polis kimliği ile pasaport çıkarıldığını da itiraf eden Cavit, Kürt işadamları Savaş Buldan, Adnan Yıldırım, Hacı Karay, Fevzi Aslan, yeğeni Salih Aslan, Behcet Cantürk ile şoförü Recep Kuzucu'nun infaz edilmesi olayına tanık olduğunu söylüyor. Cavit mektubunda, korunmaya ihtiyacı olduğunu, hem polis hem de çeteler tarafından arandıklarını, ölüm tehditleri aldıklarını da belirtiyor.
SUSURLUKZEDEYİZ • Cavit isimli kişinin mektubunda yer alan itiraflar şöyle: “Biz susurluk olayına faal olarak kırışmış susurlukzedeleriz. Vatan, millet ve T.C'nin bölünmez bütünlüğü için çalışmak amacıyla dürüst bir şekilde resmi zannettiğimiz çeteye karışarak çeşitli faaliyetlerde fiilen bulunduk. Daha sonra bu işlerin yanlış olduğunu anlayıp çeteden ayrıldık. Ama beş parasız ve sabıkalı olarak şimdi hem polisler hem de çete üyelerinden kaçmak zorundayız. Çünkü kişisel faaliyetlere alet edildik. Gerek cinayetler gerekse başka türlü suçlar içerisine itildik. Aile düzenimiz bozuldu. Evimizden çocuklarımızdan ayrıldık.
Sayın Başbakan Susurluk olayını çözecekti. İlgili örgütle bağlantısı olanlar veya bilgisi belgesi olanlardan yararlanıp özel bir yasa çıkaracaktı. Ama öyle anlaşılıyor ki bu olayda gönüllü şahitler öldürüldükten sonra yasa çıkacak. Çünkü ciddi şekilde tehdit alıyoruz ve öldürüleceğiz...
BEHCET CANTÜRK • Tarih 14 Ocak 1994. Behcet Cantürk'ün alınması için gerekli hazırlıkları tamamlamak Tarık Ümit, N.G, M.K, Ö.Ö, A.Z.S ile C'yi Cihangir'deki Ümtaş Gentaş adlı şirketlerin ofisinde toplanması için adı geçen şahısları bir araya topladı. Kapılar kapandı. Telefonlara hiç cevap verilmeden infaz konuşulmaya başladı. Nurettin Güven, Behçet Cantürk'ü kendisinin alabileceğini ifade ederek 'bu işin tereyağından kıl çeker gibi olacağına teminat verebilirim' dedi. C.'ye Tarık Ümit'in Kızıltoprak'taki evinde beklemesi için görevlendirildi. Ö.Ö'de büroda kalması, A.Z.S ve N.G telefonla sürekli irtibat halinde olacaklardı. Ve ben bürodan ayrıldım. Eve gittim. Tarık Ümit de 15-20 dakika sonra geldi. Arabayı eve bıraktı. O da gitti. Ben 23.30'a kadar bekledim. Sonra Tarık Ümit geldi. Bana 'Tamam bu iş bitti Cavit. Bir kahve içelim. Sen büroya git' dedi. O sırada telefonu alıp Ankara'yı aradı. 'Abiciğim tamam çocukları da yolladım' dedi.
Sonra 'Ne demek kesin. Tamam. Ben bunların şoförlerine acıyorum. Ama ne yapalım bu iş bitti ağabeyciğim. Ne demek benim başka abim var mı? Yok, abiciğim bir kuruş yok pezevenkte. Yemin ederim hiç çıkmadı' Sonra kahve içip ayrıldım. Büroya geldim. Sabah gazetelerde Cantürk ile şoförünün Sabanca yakınlarında öldürüldüğü yazılıyordu. Saat 10.00'da Tarık Ümit, sonra da M.K geldi. Bir süre konuştuk. Cantürk'ün cenazesinde polisin Nurettin Güven'i aldığını duyduk...
UYUŞTURUCU AVI • Cavit 300 kg eroinin peşindeyiz. Nokta tespiti yapamadık. Parayı bulacağız' dedi. 'Dikkatli ol önümüzde çok yol var. Seninle daha çok operasyon yapacağız. Bu çocuklar da çok sağlam.' Pek bir şey anlamamıştım. Büro görevlisi Ali, ben ve Ömür Özçelik, büroda yatıp kalkıyorduk mesai saatlerinde. Büroda Yaşar Öz, Mehmet Emin Yaşar'ın ortağı ve bir de Yaşar'ın adamı olan Aydın, ayrı bir grup uyuşturucu işini onlar yaparlardı. Nurettin Güven ara sıra uğrar. Muhsin Korman'ın Nurettin Güven'in eniştesi uyuşturucu işi yapanların içinde olduğu için bu ikili işleri getirir operasyonlar bu talimatla yapılırdı.
Nitekim 25 Mart 1994'te kesin hatırlamamakla birlikte yine bir toplantı yaptık Tarık Ümit başkanlığında. Liceli Feyzi ve Salih Aslan (yeğeni) isimli şahıslarda 200 kilo eroin var. O alınacak. Ancak Cantürk'ün avukatı Medet Serhat da alınacak. Olay günü özel harekatçı polislerden Ayhan, Ziya ve Semih Cihangir'deki büroya geldiler. Nurettin Güven'in akrabası olan Mustafa isimli şahıs Feyzi ve Salih Aslan'ın yanında olduğu için onları bulmak kolay oluyordu.
FEYZİ SALİH ASLAN FEYZİ-SALİH ASLAN • Özel harekatçılardan Muhsin Korman ve ben Çırağan Oteli'ne gittik. Muhsin Korman otele girdi. Cantürk'ün avukatı eşiyle Yalova'dan veya Çınarcık'tan gelmişlerdi. Geceyi otelde geçirmişlerdi. Muhsin Korman onlara almak için içeri girdi. Yarım saat kadar sonra çıktı. Yalnızdı. Tekrar Cihangir'e geldik. Tarık Ümit Muhsin'e sordu. O da 'gelmediler birini bekliyorlar sonra alırız' dedi. Tarık çok kızdı. Haydi kardeşim öbürlerini alalım. Tarık, Ayhan Ziya Selim Feyzi'yi almak için gittiler. Ben yine Kızıltoprak'taki eve gittim. Orada bekledim. Bir saat kadar sonra iki kişi Feyzi ve Salih'i getirdiler. İkisinin de elleri arkadan kelepçeliydi. Tarık bunları döverken Salih'in başı telefonluk mermerinin köşesine çarptı. Kafasından kanlar fışkırıyordu. Sorgulamada Tarık devamlı eroini soruyordu.
Ayhan Semih ve ben Cihangir'e döndük. Büroda Semih beklemeye başladık... Tarık hala Cantürk'ün avukatını bekliyordu. Muhsin ise bana 'Ben onları almadım. Onlar gelmek istedi ama çok oluyor kardeşim bu adam manyak mıdır nedir?' dye konuştuk. Sonra Tarık ile konuştuk. Tarık 'Tamam yoksa gelin kardeşim' dedi. N.Güven, Muhsin Korman, Ayhan Semih ve ben Kızıltoprak'taki eve gittik. Tarık, Feyzi ve Salih'in gözlerindeki bantı çıkarmıştı. Onlar Nurettin Güven ve Muhsin Korman'ı gördüler. Tarık, Muhsin ve Nurettin, ayrı bir odada münakaşa ettiler. 'Hani biz bunları öldürmeyecektik. Bizim kirveliğimiz akrabalığımız var, neden gözlerini açtın' diye sonra karar verdiler, infaz edileceklerdi. Akşam 21.00 sıralarında evden çıktık.
Muhsin ve Nurettin'i de emin olmak için takip edelim. Bunlar ölmezse aşiret bizi mahfeder' diye takip ettik. Uzi silahlara susturucular takıldı. Hendek gişeleri yakınında önce birini sonra öbürünü arabadan attılar. Bu olaylardan 60 kilo eroin ele geçti. Tarık bunu İngiltere'de satmak için Nuretin Güven'i görevlendirdi. Ankara'ya gidip Nurettin Güven'e Ali Erdal adına yeşil pasaport aldı. Gerekçesi Dursun Karataş'ı öldürtmek. Nurettin Güven Hollanda'ya sonra İngiltere'ye gitti. Ve İngiltere'de tabanca ve susturucu ile yakalandı. Akebinde bütün gruptaki bütün silah ve resmi belgeleri Korkut Eken Tarık'a verdiği talimatla üzerine topladılar. Sadece Yaşar Öz pasaportu vermedi...
SAVAŞ BULDAN OLAYI • 3 Haziran 1994. Telefon eden Tarık 'arabayı getir Cavit' diyordu. Beyaz şahin marka arabayı alıp söylenen adrese gittim. Orada Muhsin, adamı Hasan Karabekiroğlu, Ayhan, Ziya, Semih, daha önce görmediğim kişilerle de otelin lobisinde oturuyorlardı. Orada yapılacak operasyonu bilmiyorum. Ancak geç saatlerde Yeşilköy Çınar Otel'e gittik. Muhsin ve ben arabada bekledik. Tarık'la yolda irtibat kuracaktık. Saat 04.30'da Savaş Buldan ve arkadaşları (Adnan Yıldırım ve Hacı Karay) otelden çıktı. Orada bekleyen Yüzbaşı İsmet, Ayhan, Ziya, Semih ve tanımadığım üç kişi 'Dur polis' diyerek onlara doğu yürürken, Savaş Buldan arabasına doğru yürüdü. Ama hemen yakaladılar. Bunları arabalara bindirip yola çıktılar. Sabah öğrendim onlar da ölmüştü. Bundan sonra Tarık Ümit'le çalışmak istemiyordum...
EMNİYETTE BULUŞMA • Korkut Eken sık sık büroyu arardı. Benimle görüşüp Tarık'ı sordu. Ben de 'Komutanım Tarık yok. Günlerdir uğramıyor. Ben ayrılmak istiyorum. Onu bekliyorum. Bu adamla çalışmak istemiyorum' dedim. Komutan da bana 'Cavit sen Ankara'ya gel benim işyerime' diyordu. Ben ve Ömür Özçelik Tarık'ın akrabası Ankara'ya gittik. Emniyet Genel Müdürlüğü'nde komutanla görüştük. Bu arada Mehmet Eymür MİT'te göreve getirilmişti.
Komutan Tarık'ın yanlış yaptığını, Yeşil'le birlikte olduğunu, yapılan işleri sağda solda anlattığını 'Cavit seni severim. Onu arıyoruz. Siz ordan ayrılın. Bu işleri biliyorsun size bir şey olursa üzülürüm' diyordu. Bu arada Mehmet Ağar'ın koruması olan Ömür Özçelik'in kardeşi Ömer Cicu belindeki tabancayı çıkararak 'onu ben öldüreceğim komutanım sen merak etme' diye konuştu. Komutan 'sen bu işe karışma' dedi. Daha sonra biz Ömür'le ayrıldık. Bürodan şahsi eşyalarımızı alarak Kocamustafapaşa'da tanıdığım bir eve gittik. Böylece büroyu terk ettik. Ara sıra komutanla görüşüyordum telefonla. Bir gün komutan beni görmek istediğini söyledi. Ve görüşme yeri olarak Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü'nde buluştuk.
MENTEŞ'TEKİ ASKERİ KAMPA GİTTİLER • 1993 sonlarıydı Avukat Şirin Benk beni bir akşam üstü Tarık Ümit'in Cihangir'deki bürosuna getirdi. Orada 'Cavit milli oldun yarın İzmir'e Menteş'e gideceksin. Ben seni üç ay sonra oradan alacağım. Sana T.C sınırları içinde kimse bir şey yapamaz artık. Ne yargı, ne polis. Orada iyi bir öğrenci ol. Beni utandırma. Artık bir fabrikanın ortağısın' dedi ve Tarık Ümit bürodan çıktı. Ben geceyi Şirin Benk'in Ümraniye'deki evinde geçirdim. Sabah 07.30'da buluşmak üzere. Sabah 07.30'da Göztepe kavşağında Şirin'le buluştuk. E-5 karayolunda bir Mercedes marka araba bizi bekliyordu. Arabaya bindik İzmir'e doğru yola koyulduk. Arabayı sonradan tanıdığım Halim Erdoğan kullanıyordu.
Şirin yine de 'Burhaniye'den gitmeyelim' dedi. Manisa'dan İzmir'e oradan da Menteş'e gittik. Kampa gittikten sonra nizamiyede Korkut Eken ile görüşeceğimizi söyleyip içeri girdik. Komutanla görüştük. 'Komutan bugün bitti. Pazartesi sabah 09.00'da burada ol' dedi. Tekrar İzmir'e geldik. Sabah taksiyle kampa gittim ve resmi kıyafetleri giyerek eğitime başladım. Sadece silah bomba eğitimi görmedim. On gün çeşitli silahlarla atışlar yaptım. Komutan 'Daha fazla kalma sende temel varmış' dedi ve beni Urla'ya gönderdi. İstanbul'a geldim. O gece Cihangir'deki büroda kaldım. Sabah Tarık Ümit'le konuştu. 'Bravo Cavit beni utandırmadın. Seninle Hollanda, Almanya, Yunanistan oradan da Suriye'ye gideceğiz' dedi ve fotoğraf istedi. Daha sonraki günlerde bir polis kimliği, Nihat Şahinler adına bir ehliyet, Ankara Emniyet Müdürlüğü Mahmut Kara adına üstünde benim fotoğrafım olan bir polis kimliği ve 9 mm çapında Beratta marka tabanca verdi...” (Taraf)

0 Yorum: