Türk Polisinden Gözaltında çivili işkence!

iskence_turkiyede_polisGözaltında çivili işkence
Van'da gözaltına alınan Zeki Şimşek (36) ve Ömer Aşan (16), Emniyet Müdürlüğü'nde gözaltında kaldıkları 3 gün boyunca polisler tarafından çivi ve sigara ile işkenceye maruz kaldıklarını belirterek suç duyurusunda bulundu.

 


Van'ın Akköprü Mahallesi'nde mazot ve benzin satarak geçimini sağlayan Zeki Şimşek (36) ve Ömer Aşan (16) ihbar üzerine gözaltına alındı. Gözaltına alınan Şimşek ve Aşan, götürüldükleri İl Emniyet Müdürlüğü'nde işkenceye maruz kaldıklarını belirtti. Çivi ve sigarayla kendilerine işkence yapıldığını söyleyen Aşan ve Şimşek, polisler hakkında suç duyurusunda bulundu.

omer_asan_iskence_magduru_turkey_crimes 7 Eylül'de evlerine yapılan baskınla gözaltına alınarak Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldüklerini belirten Şimşek, 'Emniyet Müdürlüğü'nde 'Gazi' olarak çağrılan polis, bizi lavabo ve soyunma odasına götürerek, eşyaları çaldığımızı kabul ettirmeye çalıştı. Olayla alakamızın olmadığını söylememize rağmen bizi dövmeyi sürdürdü' dedi. Kaba dayaktan sonra polislerin ellerine aldıkları çivilerle kendilerine işkence yaptığını söyleyen Şimşek, vücutlarının birçok yerinin çiviyle çizildiğini belirtti. Üç gün boyunca işkenceye maruz kaldıklarını belirten Şimşek, 9 Eylül akşamı çıkarıldıkları savcılık tarafından serbest bırakıldı. Şimşek, olaydan sonra polisler hakkında suç duyurusunda bulundu
Aşan ise, '3 günlük işkenceden sonra polisler bizi savcılığa götürdü. Doktora ve savcılığa götürülürken işkence gördüğümüze dair konuşmamamız için tehdit edildik. Sürekli 'Eğer savcılıkta işkence yapıldığını anlatırsanız sizi yaşatmayız' tehdidinde bulundular.

zeki_simsek_iskence_magduru_turkiye Ancak biz savcılıkta her şeyi anlattık' şeklinde konuştu. Doktordaki muayenelerinde kendilerine rapor verilmediğini söyleyen Aşan, savcılıktaki ifadelerinin ardından yeniden doktora götürüldüklerini söyledi. Aşan, ikinci muayenin ardından doktorun raporu kapalı bir zarf içerisinde savcılığa gönderdi' dedi. VAN - DİHA
ERDOĞAN ALTAN

KÜRTLER 36. PARALELE RAZI MI?

36paralel

Kürtler ile merkezi Irak hükümeti arasındaki kriz giderek derinleşiyor. İşin en tuhaf ve ilginç tarafı Kürt yöneticilerinin yaşanan krizin derinliğini kendi basın ve kamuoylarından gizlemesidir.

Kürtler ile merkezi Irak hükümeti arasındaki kriz giderek derinleşiyor. İşin en tuhaf ve ilginç tarafı Kürt yöneticilerinin yaşanan krizin derinliğini kendi basın ve kamuoylarından gizlemesidir. Güney Kürdistan basın ve medyası yaşanan soruna karşı ilgisiz mi? Yoksa sorunu olduğu gibi yansıtmaktan çekiniyorlar mı? Bilemiyorum. Yetkililer yaşanan gelişmeler hakkında basın ve kamuoyunu bilgilendirmiyorlar bu açık.

Hewlêr erbil katliami

DİYALA KÜRTLERDEN ARINDIRILDI, KÜRT HÜKÜMETİNDEN SES YOK
ANF-Çünkü Arap orduları Diyala’ya girdiklerin bugüne kadar operasyon üzerine operasyon düzenliyorlar. Resmi rakamlara göre dokuz-on günlük süreç içinde yaklaşık olarak 800 kişi gözaltına alındı. Diyala halkı “operasyonlarda yakalanan 800 kişinin çoğunluğu resmi dairelerde çalışan Kürtlerdir” diyor. Bu operasyonlarla Diyala kent yönetimi tümden Kürtlerden arındırılıyor. İşin ilginç yönü hiçbir Kürt yetkili bu operasyonlara ‘dur’ demiyor ve sessizliklerini koruyorlar. Bir şehirde bu kadar ‘terörist’ barınmışsa demektir ki tüm şehir halkı ‘teröristlere’ yardım yataklık yapmıştır ve ‘teröristlerin’ çoğunluğu Kürt’tür. Acaba bu mümkün mü?   
Diyala ve Xaneqin’den sonra sıranın Süleymaniye ve Hewler’e gelirse hiç şaşmamak lazım. Mevcut politikalarla Arap ordularını Kerkük’te durdurmak mümkün değildir.
KÜRTLER 36. PARALELE RAZI MI?
Kürtler kendi duruşlarıyla adeta Arap ordularına Güney Kürdistan’ı işgal edin davetiyesi çıkarıyorlar. Bunun ne kadar bilinçli ya da bilinçsiz olduğu başka bir tartışma konusudur. Burada sorgulanması gereken Kürt yetkililerin oldukça pasif bir savunma içerisinde olmalarıdır.

Öyle görünüyor ki Kürtler şimdiden 36. paralele razıdırlar. Yeter ki o statüden daha geri bir konuma düşürülmesinler. Kerkük giderse ardı sıra Süleymaniye, Hewler ve Dohuk’un da gideceği bilinmelidir.
Mevcut durumda bile Güney Kürdistan’ın peşmerge ve asayiş güçlerinin maaşları ödenmekte zorluk çekiliyor. Yine ekonomik hiçbir geliri olmayan bir Kürt hükümetinin göbekten merkezi Irak hükümetine bağlanmayacağını kimse söylemesin.

09 May 2007 19 and wounded 70 people erbil hewler katliam bomb

ULUSLA BİRLİK POLİTİKASI YOK
Bugüne gelinmesindeki en büyük sebep Güneyli güçlerin başta ulusal bir politikalarının olmayışı, yine kendi içlerinde parti (YNK ve KDP) çelişkilerinin en üst düzeyde devam etmesinden kaynaklanmıştır. Kendi içlerinde birlik ve ortak bir politikası olmayan güçleri kim ciddiye alabilir. İki ayrı peşmerge gücü, iki ayrı istihbarat örgüttü (Parastin, Zanyari), iki ayrı federal hükümet (Soran ve Behtinan), dış güçlerle iki ayrı devletmiş gibi ilişkilenmeler ve anlaşma yapmaları v.b durumu nasıl izah edilebilir.
Bu tabloya bakıldığında burada Kürt halkı adına olumlu tek bir şey çıkar mı? Ya da bu tabloyla güçlü bir duruş sergilenebilir mi? Elbette Arap ordularını Kerkük, Xaneqin, Diyalaya çağıran daha sonra Maxmur, Şengal, Şexan, Dohuk, Süleymaniye ve Hewler’e çağıracak olanda bu duruş olacaktır.
erbil Hewlêr katliami TALABANİ ARAPLARIN BU POLİTİKASINA DESTEK VERİYOR
YNK, özelde Celal Talabani Arapların bu politikasına destek vermektedir. KDP içinde ismini vermek istemeyen bir yetkili; “sorunun bu düzeye gelmesinde YNK’nin Kerkük sorunu noktasında takındığı tavır oldukça belirleyici olmuştur” diyor.
KDP'liyetkilinin yaptığı değerlendirme şöyle: “Kerkük politikasının dönüm noktası Celal Talabani’n 25 Şubat 2007 tarihinde hastalanması ve tedavi için Ürdün’e götürülmesiydi. Asıl politika burada belirlendi. Daha sonra 2 Şubat 2008 tarihinde Celal Talabani’n Kerkük’te Türkmen ve Araplarla yapmış olduğu toplantı ve sonrasında Türkiye ziyareti Kerkük politikası ve Irak’ta ki Kürtlerin statüsünü belirlemiştir. Sorun ne kadar Kerkük sorunu olarak görünse de Kerkük sorunun altında Kürt statüsü belirlenmiştir.
Irak parlamentosunda onaylanan 24 maddeyi tartışmak için 22 Ağustos 2008 tarihinde Bağdat’ta KDP ve YNK pilotbüro üyeleriyle Mesut Barzani ve Celal Talabani toplandıklarında bu toplantıda Celal Talabani’nin ‘Kerkük bir Arap şehridir Kerkük konusunda yapabileceğimiz bir şey yoktur. Boşuna çaba harcamayalım.’ şeklinde tavır takındı ve onun için yapılan bu toplantı sonuç almadan dağılmıştır’’ dedi.
Yine bir taraftan Kerkük sorunu tüm sıcaklığıyla tartışılırken diğer taraftan Celal Talabani Kerkük il yönetimine (polis, asker ve diğer resmi dairelere) yetkili düzeyde yeni 300 Türkmen’in alınması için talimat veriyor. Böylelikle Kerkük il yönetiminde yaklaşık olarak 1500 Türkmen alınmış oluyor. Anlaşılan o ki Celal Talabani sorun daha tartışma sürecinde iken yetkisini kullanarak Kerkük’ü Türkmen ve Araplara teslim etmek istiyor. 
Sonuç olarak Kürtler, Araplar neden böyle davranıyor demekten ziyade, Kürtlerin kendi içlerinde neden birlik olmadıklarını, tarihi bir fırsattı bireysel ve ailesel çıkarlara kurban edilmesini sorgulamalılar. Sorun çözümü, Kürtlerin birliğinden geçer.
Çünkü ufukta Kürtler istemeseler de Araplarla son bir çatışma daha yaşayacaklar.

 

www.KurdTime.blogspot.com

Askerler 36 bölgede ormanları ateşe verdi

Türk ordusu Ağustos ayında da Kürt ormanlarını yakmaya devam etti. Temmuz ve Ağustos aylarında 36 alanda orman yangını çıktı. Devlet yangınlara herhangi bir müdahalede bulunmazken bazı alanlarda halkın kendi imkanları ile yangınları söndürdü.

 

Batı illerinde yaşanan orman yangınlarını söndürmek için tüm gücünü seferber eden Türk hükümeti, insan hakları örgütleri ve çevrecilerin uyarılarına rağmen Kürt bölgelerindeki yangınlar karşısında sessiz kalmayı tercih etti.
Kürt bölgelerinde asker eliyle çıkarılan yangına halkın müdahale etmesi bile engellenirken, yanı başındaki yangınları görmeyen hükümet Gürcistan'in Borjomi Milli Park'in da çıkan yangına müdahale için yangın söndürme uçakları gönderdi.
Ağustos ayında Türk ordusun orman katliamı aralıksız sürdü. AKP'nin ağaç kesme kampanyası da hükümetin doğa politikasını gözler önüne serdi. Orman yangınları Meclis'e de yansımasına rağmen hükümet ordunun yaktığı ormanlar karşısında herhangi bir tavır değişikliğine gitmedi. Sonuç olarak DTP'liler hükümet müdahale etmezse kendilerinin orman yangınlarına müdahale edecekleri tepkisinde bulundu.
Bu yıl orman yangınlarının sistematik bir hal aldığı görüldü. Sadece Temmuz ayında ANF kayıtlarına göre 27 alanda oraman yangını çıkarıldı. Yangınlara herhangi bir müdahalede bulunulmazken, sivil toplum örgütleri orman yangınlarına sert tepki gösterdi.


Ağustos ayında ANF kayıtlarında göre en az 9 alanda yangın çıkarılırken 1-9 Eylül tarihleri arasında ise 3 alanda ordu tarafından ormanlık alanlar ateşe verildi.
EYLÜL:
7 EYLÜL / DİYARBAKIR: Türk ordusu tarafından Diyarbakır'ın Dicle İlçesi Kırkpınar Köyü kırsal alanında 7 Eylül günü yürütülen operasyon sırasında ormanlık alan ateşe verildi. Olay yerinde incelemelerde bulunan İHD üyeleri ve DTP'li milletvekilleri ile belediye başkanlarının da aralarında bulunduğu heyete bilgi veren köylüler, askerlerin ormanlık alanı ateşe verdiğini söyledi. İnceleme yapan heyet ise giderek büyüyen yangına karşı yetkililerin duyarsız kaldığını belirtti.
5 EYLÜL / BİNGÖL: Bingöl merkeze bağlı Bilaloğlu Köyü yakınlarında sabaha karşı orman yangını başladı. Merkeze yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta başlayan yangının akşam saatlerinde de devam ediyordu. Yangının söndürülmesi için herhangi bir müdahalede yapılmadı.
4 EYLÜL / DERSİM: Desim merkeze bağlı Sütlüce mevkiinde operasyonlar nedeniyle bombalanan ormanlık alanda yangın çıktı. Kırmızı Dağ'ın eteklerinde bulunan ağaçların yangığı yangına müdahale edilmedi.
AĞUSTOS:
28 AĞUSTOS / DERSİM: Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) bağlı birliklerin Dersim kırsalında başlattığı operasyon kapsamında, kobra tipi helikopterlerle ormanlık alanların bombalanması sonucu yangın çıktığı öğrenildi. Giderek büyüyen yangının dumanı Ovacık İlçe merkezini kapladı.
28 AĞUSTOS / DERSİM: Dersim merkez ile Ovacık ilçesi arasında yer alan Tornova Köyü kırsalında da top atışları ve helikopterlerin bombalaması sonucu yangın çıktı.
27 AĞUSTOS / BİNGÖL: Genç kırsalı bombalanıyor Bingöl'ün Genç İlçesi'nin Bulgurlu Köyü'nün Konacık (Dewrec) Mezrası'nın kırsalında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK), operasyonunda atılan havanların mezraya isabet etti. Mezranın meralarında yangın çıktığı öğrenildi.
21 AĞUSTOS / DİYARBAKIR: Diyarbakır'ın Lice İlçesi kırsal alanındaki ormanlık alanda yangın çıktı. Rüzgârın etkisiyle kısa sürede büyüyen ve üzüm bağlarının kül olmasına yol açan yangını söndürmek için Lice halkı seferber oldu.
16 AĞUSTOS / DİYARBAKIR-ELAZIĞ: Türk ordusu Diyarbakır'ın Dicle ilçesi ile Elazığ'ın Arıcak ilçeleri arasında yer alan Pirajman ve Görese dağı (Koye vazdon) bölgelerinde operasyon başlattı. Yerel kaynaklar bombalama sonrası bölgede yangın çıktığını ve hiç bir müdahalenin de yapılmadığını bildirdi.
13 AĞUSTOS/ DİYARBAKIR: Diyarbakır'ın Lice İlçesi'ne bağlı Hezane Köyü'nde bulunan Hezane Karakolu'ndan kırsal kesime yönelik gerçekleştirilen top atışlarından sonra ormanlık alanda yangın çıktığı bildirildi.
8 AĞUSTOS / SİİRT : Siirt'in Eruh İlçesi'ne bağlı Çiyayê Reş bölgesi, Bağgöze Jandarma Karakolu'na bağlı askerlerce ateşe verildi. Yangın Çiyaye Reş bölgesindeki Bağgöze (Aynê) ve Kaşıkyayla (Zuvanya) köyleri arasında bulanan ormanlık alanda çıktı. Kaşıkyayla Köyü'ndeki yangın halkın kendi imkanlarıyla söndürüldü.
5 AĞUSTOS/ DİYARBAKIR: Diyarbakır'ın Dicle İlçesi kırsalında TSK'nın operasyonu sırasında çıkan çatışmadan sonra bölge bombalandı, Bozek Taşları Ormanı'nda yangın çıktı. Öğle saatlerine kadar süren yangı köylüler tarafından söndürüldü.
5 AĞUSTOS/ DERSİM: Dersim, Pülümür, Nazımiye üçgenindeki kırsal alanda Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yürüttüğü operasyon kapsamında ormanlık alanın bombalanmasının ardından yangın çıktı. Yangın herhangi bir müdahale yapılmadı.ANF