KÜRDLER’DE ELEŞTİRİ VE HAKARET

Ben özgür bir Kürdistan’da sadece Kürd olarak değil, özgür bir Kürd olarak yaşamak istiyorum. Eleştiri ve hakaret-Edip Bedirhan/KURDISTAN-POST.COM Kürd değerlerine saygı başlıklı yazımdan sonra aldığım bazı tepkilerden ötürü eleştiri ve hakaret üzerine bazı değerlendirmeler yapma ihtiyacı duydum. Belki bazılarınız, “ya okurlar böyledir işte, her söylediklerine cevap yetiştirirsen başka bir iş yapmaman lazım” diyebilir, ancak şunu unutmayalım ki biz, aydını – köylüsü, işçisi – burjuvası ile aydınlanmış bir toplumun basamaklarının daha başındaysak eğer, o zaman herkesin tepkisini işlemek zorundayız. Birilerinin söylediklerine tek tek cevap vermek benim tarzım değil, en gerçekçi yöntem gelen tepkileri bir potada toplayıp genel yorumlamaktır. Burda da bunu yapacağım. Alternatif kavramının en büyük özelliği, eskisine benzememektir. Lakin özellikle 20. yüzyılda başlayan Kürd ulusal kurtuluş hareketlerine baktığımız zaman düşman sistemlerine alternatif olarak ortaya çıkmalarına rağmen bazı noktalarda ona benzeşmekten kendilerini kurtaramamışlardır. Bu durum hemen hemen bütün örgütlerimiz için geçerlidir. Bunun örneklerini fazlasıyla verebiliriz. Ancak ben daha çok demokratik kültür ve dolayısıyla da düşünce özgürlüğü üzerinde durmak istiyorum. Herkesin kendisine göre doğruları vardır. Bilime inanan insanların doğru kavramına yaklaşımını süreçler belirler. Doğruların ebediyeti mümkün olamaz. Bugün ulaşılan bir doğru kendisi ile beraber bir kalıcılık değil, olsa olsa yeni bir doğruya ulaşmak için basamak olmayı beraberinde getirir. O yüzdendir ki dünya balık veya öküz boynuzlarından inip binlerce yıl sonra evrenin boşluğuna yerleşti. Doğrulara bilimsel yaklaşım batılı toplumlarda daha yaygın iken, doğulu toplumlarda bu durum içler acısıdır. Varılan her doğru tıpkı tanrı gibi mutlak ve ebedi olarak kabul gördüğü için, ulaşılan her doğru ancak ve ancak yeni doğrular için ebelik rolü göreceğine tam bir cellad işlevi görmektedir. Hal böyle olunca, kangren olmuş doğrulara karşı mücadele hem çok cüzzi oranda hem de kanlı geçer. Örneğin Emeviler ve Abbasiler döneminde İslama yeni yorumlar getiren ilim ve din adamlarının hemen hemen hepsi ibreti alem olsun diye hunharca katledilmişlerdi. Günümüzde bile ortadoğu ülkelerinin istisnasız hepsi bu utanç örnekleri ile doludur. O yüzden bugünün hangi doğulu rejimine bakarsanız bakın, her ne kadar modern görünse de genetik olarak binlerce yıl öncesinin zihniyetine yapışıktır. Türklerin Kemalist cumhuriyeti adeta puta tapınma merkezi haline getirmesini başka hangi biçimde izah edebiliriz ki! Temel sorun doğrulara yaklaşımdır. Doğrulara yaklaşım insanın bakış açısını şekillendirir. Ya tanrı gibi kabul eder ve taparsınız, ya da sorgular ve yeni bulgulara ulaşırsınız. Bizdeki durum daha çok tapınmadır. En sosyalist ve demokrat geçinen hareketlere baktığınızda bile durum aynıdır. Doğrular kalıcı gerçekler olarak görüldüğü için ifade özgürlüğü de daima katliama uğramaktadır. Bu coğrafyada her şey kafa üstü yürüyen bir insandır aslında. Doğrunun karşıtı yalan, eleştirinin anlamı da hakaret olarak algılanıyor. Oysa ki doğrunun karşıtı yalan değil, yanlıştır. Gerçeğin karşıtı yalandır. Eleştirinin anlamı ise yeniye ulaşmak için sorgulamaktır. Bu nedenle, özgürce düşünmek isteyen herkes yalancı ve iftiracı olarak algılanır. Doğulu bir toplum olduğumuz için bu vahim durum biz Kürdler’de de aynıdır. Ancak 20. yüzyılda dünyadaki aydınlanma hareketlerinin Kürd örgütleri üzerinde pozitif etki yapması gerekirken, zihniyetteki tutuculuk buna müsade etmemiştir. Çağdaş düşünce tarzının Kürdler’de gelişmesinin diğer halklara göre zemini daha güçlüydü oysa ki. Çünkü Kürdler binlerce yıldır ezilen bir halktı ve yeni olan her şeye daha yatkındı. Örgütler kendilerini yeniye kaptıramadıkları için, halkı da kaptıramadılar. Demokratik düşünce kültürünün, dolayısıyla da özgür ifade hakkının cendere altında olması Kürdler’e çok şey kaybettirmiştir. “Benim doğruma inananlar benden, inanmayanlar işbirlikçi” türünden yaklaşımlar, Kürdistan’ın her parçasında düşmanın parçaladığı Kürd toplumunu biraz da kendi ellerimizle parçalamaya yol açmıştır. Bunu sadece bir örgüt için değil, istisnasız bütün örgütlerimiz için söylemek mümkün. Bu anlayış karşısında kim düşüncesini özgürce ifade edebilir ki? Kim tanrıları reddedebilir ki? Etiketçilik bizde çok yaygın kullanılan bir yöntem. Sizin doğrunuzu sorguladığım andan itibaren etiket yemem kaçınılmaz bir durum. Ya ihanetçi, ya ajan, ya da yaranmacı etkiti yerim. Durum böyle olunca, yanlış olan doğrular halkasına bir kanser noktası daha eklenir. Eleştiri her zaman karalama, karalama da her zaman eleştiri olarak algılanır. Tam bir kördüğüm. Bir ülkeyi kan dökerek ele geçirebilirsiniz ama böyle bir kördüğümü kan bile açamaz. ABD’nin Irak’ta içine düştüğü vaziyet bunun en iyi örneğidir. Kürd aydınlanması bir an önce gerçekleşmesi gereken bir zaruriyettir. Bu aydınlanma gerçekleşmediği sürece kafa üstü yürüyen bu insanı ayaklarının üstüne koymak mümkün değil. Zaten bu aydınlanmanın önündeki temel ve en büyük engel, doğrulara yaklaşım ve eleştiriyi algılayış biçimidir. Kürdler birleşebilir, kırk milyon Kürd topyekün silahlanıp büyük Kürdistanı da kurabilir fakat Kürd aydınlanması gerçekleşmediği sürece değişen sadece ve sadece iktidarın milliyeti olacaktır. Düşüncenizi ifade edemediğiniz bir Kürdistan’ın İran veya Türkiye’den milliyet dışında herhangi bir farkı olur mu? Aydınlanma cesaret ister. Buna yeltenenlerin neleri kaybedeceklerini iyi hesaplaması gerekir. Kaybeden bir halk mı veya aydınlanma peşinde koşarken kaybeden canlar mı? Temel sorun işte budur. KDP, YNK, İKDP, PKK, KOMELE ve benzeri diğer tüm örgütlerimizin demokrasi isterken, demokratik özgür düşünceye ne kadar tahammül gösterdikleri meçhuldür. Hangisini eleştirirseniz bir diğerine yaranmakla suçlanırsınız. Demokrasi isteyenlerin önce kendi içlerinde demokrat olmaları şarttır. Kürd aydınlanması en çok da örgütlerimizin işine yarar oysa ki. Siyaseten önleri açılır. İnsan ve beyin gücü artar. Diplomasi mevzileri artar. Bu durumun tek bir kaybedeni vardır, o da düşmanın ta kendisi olacaktır. Bir diğer önemli konu demokratik muhalafettir. Kürd aydınlanmasının en önemli ayağı demokratik muhalefettir. Aslında bu aydınlanmanın önünü demokratik muhalefet açar dersek daha doğru olur. Parti ve örgütlerimizin zaman aşımına uğramış doğrularını ortaya koymak için bu muhalefet şarttır. Bunu siyasetçiler değil, aydınlar yapacak. Ancak ters yüz olan herşeyde olduğu gibi bu konuda da son derece büyük çarpıklıklar var. Demokratik muhalefet adı altında karşı cephedekilerin birbirine karalama kampanyaları ile yürümeleri bu yöntemi kitlelerin gözünde çirkin kılmaktadır. Aydınlanma için esas tehlike de budur aslında. Birileri ya bilerek ya da bilmeyerek çarpık bir muhalefet ile Kürd aydınlanmasının önüne geçmektedir. Bu durum daha çok internet üzerinden yürümekte. En basitinden örneklendirirsek, PKK’ye demokratik muhalefet yapmak isteyenler, kırıp-dökmeyi esas alarak doğması gereken bu muhalefeti ta en başından düşük olarak doğmaya zorluyorlar. PKK’yi Ergenekon gibi örgütlenmelerle birebir aynı kalıbın içinde gösterenler, ihbar niteliğinde haber yapanlar, sadece demokratik muhalefete zarar vermekle kalmıyor, aynı zamanda düşmanın ekmeğine de yağ sürmüş oluyorlar. Abdullah Öcalan’ı en çok karalayanlar, ona en çok benzemek isteyenlerdir! Güneyli güçleri en çok karalayanlar, onların kazandığı mevzileri içine sindiremeyenlerdir. Yazı yazarken olumsuz tepkiler almak mümkündür. Ancak bazı şeyleri hazmetmenin de zamanı gelmiştir artık. Bu konuda örgütlerimiz kadar halkımızın da üzerine düşenler vardır. Örneğin, Kürd değerlerine saygı başlıklı yazımdan dolayı güneyli Kürdler’e yaranmakla suçlanmamın ne anlamı var? Benim kimsenin gözüne girme gibi bir derdim olamaz. Demokratlık konusunda halen de yeterince eksik olan KDP veya YNK’ye yaranmaya hiç ihtiyacım yok. Zorlu bir sınavda oldukları için yeri geldiğinde onları desteklerim ancak yanlışlarına kalemimle ortak olmam. Her aydınımızı bir yerlere yaranmakla suçlarsak, ne kadar karanlık bir Kürdistan yaratacağımızın farkında mıyız acaba? Karanlık bir Kürdistan yerine, aydınlık bir Kürdistan ancak ve ancak sorgulama yöntemi ile yaratılır. Düşünüyorum da eğer Kürdistan şimdi özgür olsaydı ve orda yaşıyor olsaydım, dünkü yazımdan dolayı büyük ihtimalle cezaevine girerdim. Nitekim güney parçasındaki özgür Kürdistan’da bunun örnekleri bir hayli fazla. Daha şimdiden gazeteler kapatılıyor, aydınlar cezaevlerine atılıyor. Ben özgür bir Kürdistan’da sadece Kürd olarak değil, özgür bir Kürd olarak yaşamak istiyorum.