Murat Karayılan ile Ropertaj: AKP'yi Kürdleri kandırmakla sucladi!

Gönderen: rizgarionline Tarih: 09.09.2007 Saat: 11:12 Katkıda Bulundu rizgarionline Hoşenk Awsi*/"Kürdistan İşçi Partisi" Türk-Irak sınırına paralel Kandil dağlık bölgesinde faaliyet gösteriyor. Bunlar, son zamanlarda Türkiye'de oluşan yeni siyasi atmosferden ve Meclise Kürt temsilcilerin ulaşmasından da yararlanarak, siyasi ve askeri faaliyetlerini yoğunlaştırdı. Kuzey Irak'taki Kürtlerin milli duygularının da büyümesi, söz konusu partiye olan sempatiyi artırdı. Bu durum, Erdoğan Hükümetini, Irak'taki Kürt liderleri defalarca uyarmaya itti. Türkiye'nin iddialarına göre, artan sempati, sınırlardaki Kürt faaliyetlerine kılıf uydurulmasına neden oluyor. Murat Karayılan ile yapılan bu röportajda, Türkiye'deki son siyasi gelişmeler ve Iraklı Kürt partilerle ilişkilerinin doğası konularında görüşleri alındı. Ayrıca Suriye'deki rejime de değinildi ve Hafız Esad dönemindeki haliyle şimdiki hali arasında karşılaştırma yapıldı. Karayılan, Kürtlerin İsrail ile olan ilişkileri konusunda yöneltilen suçlamaları da yanıtladı ve başkalarına zarar vermemek kaydıyla çıkarlarıyla örtüşen ilişkiler kurmanın en doğal hakları olduğunu söyledi. AWSİ:Türkiye'deki son genel seçimin sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? KARAYILAN: Bu seçimler, hem Türkiye için hem de halkımız için önemli bir duraktı. Kürt halkının varlığını inkar eden geleneksel Türk siyasetine güçlü bir darbe indirdi ve bu ırkçı politikanın başarısızlığını kanıtladı. Türkiye'nin Kürt bölgesindeki kavga iki partiyle sınırlı kaldı: Biri Kürtleri temsil ediyordu; diğeri ise Türk Devletini, o da AKP idi. Kürtler bütün engellemelere ve tacizlere rağmen, parlamentoya 22 milletvekili göndermeyi başarabildi. AWSİ: Kimilerine göre seçimlerin en önemli sonucu, Kürt hareketinin -sekiz kadın milletvekili dışında- hapisteki Sabahat Tuncel'i Meclise ulaştırmayı başarmış olması? KARAYILAN:Eskiden tek bir kadın vardı o da Leyla Zana idi. Ama artık sekiz kadın var. Bir ekleme daha yapmak istiyorum: Tuncel'in, yaşının küçük olmasına rağmen Geçici Başkanlık Divanında Katip Üyelik yapması, Türk makamlarını rahatsız etti. Nasıl olurdu da hapisten çıkan "terörist" bir Kürt kızı böyle bir göreve getirilirdi? Bu, hareketimizin Kürt toplumunun bünyesinde bir çeşit devrim yarattığının en önemli göstergesi. Hatta pek çok gereksiz geleneği ortadan kaldıran toplumsal bir devrim olarak bile nitelenebilir. AWSİ: Sizce AKP, sizin hareketinize düşman olan tarafta mı yol alıyor? KARAYILAN: Arada bir fark var; bir tarafta devletin resmi teorisi var. Bunun içeriği ırkçı ve şiddete davet ediyor. Diğer tarafta ise, ilkine paralel bir teori var; dine ve ırkçılığa dayanıyor ve devlet çerçevesinden çıkmıyor. Her iki teori de Kürt davasına düşmanlıkta birleşiyor, tek bir farkla: İkinci teorinin sembolleri, geleneksel devletin hendeklerinden gelmiyor. Ancak Kürtleri din ve parayla kandırmaya çalışıyor. AKP'nin Kürdistan'da aldığı oylarda dini istismar ve oy satın alma kokusu var. Özetle bu teori, Kürt halkına olan düşmanlığını açıkça belli eden geleneksel teoriden daha tehlikeli. AWSİ: Öyleyse Erdoğan Hükümetinden beklentiniz ne? KARAYILAN: Kürt parlamenterlerin Meclisteki varlığını, demokratik bir Türkiye çerçevesinde, Kürt davasına çözüm arayışı yolunda kendilerine uzatılmış bir barış eli olarak algılamalarını diliyoruz. Bu parlamenterlerin de, hedefe ulaşma yolunda, Türk tarafıyla diyalog yolunu açmaları için vesile olmalarını diliyoruz. Şu zamana kadar herhangi bir Kürt-Türk diyaloğu olmadı. Şu anda yaşanan ise, Türklerin Kürtleri bastırması. Ancak kimliğinden arınmış bir Kürt’le diyalog yapılıyor. Kürt meselesine adil ve demokratik bir çözüm bulmak Türkiye'nin de yararına. Yeni hükümetle ilgili bu yöndeki umutlar zayıf da olsa hala var. Kürt tarafı olarak da AKP'ye bir şans daha vereceğiz. Ancak Türk politikası aynı durumda kalırsa, şiddetle karşı koyacağız. Bu, geçmiş yıllarda gördüklerinden de şiddetli olacak. AWSİ: Türkiye, Irak Kürdistan'ındaki Kürt partileri size destek olmakla suçluyor. Bu suçlamalardaki doğruluk payı nedir? KARAYILAN: Bu iddialarda hiçbir doğruluk payı yok. Sadece Kürtleri iç savaşa çekmeyi amaçlıyor. Irak'taki Kürt partileri Türkiye'ye, kendi meselesini, sadece kendi sınırları içinde çözmesi gerektiğini söylüyor. Türkler de bunu "bize destek çıkmak" olarak algılıyor. AWSİ: O halde Irak Kürdistan partileriyle ilişkinizin doğası nedir? KARAYILAN:Şu anda aramızda anlaşmazlık yok. AWSİ: Aranızda siyasi veya ekonomik işbirliği var mı? KARAYILAN: İşçi partisi bu dünyada yaşayan bir hareket ve çevresiyle ilişki içinde olmaması imkansız. Biz sadece Kandil Dağları'nda değiliz. Zaten bu dağlar da bir ülkenin sınırları dahilinde. Sana ilişkilerimiz çok iyi ve sağlam desem, mübalağa etmiş olurum. Hiç ilişkimiz yok dersem, bu da doğru olmaz. Normal bir ilişkimiz var. Kastettiğim şu: Herhangi bir taraftan maddi veya siyasi destek almıyoruz. AWSİ: Irak'taki Kürt partilerle bu türden bir ilişkiye hazır mısınız? KARAYILAN: Kürtleri toparlayacak milli ve demokratik bir çerçeve olmalı diye düşünüyoruz. Bu yüzden de Kürdistan Kürtlerine tek bir ulusal Kürt birliği çatısı altında birleşme çağrısında bulunuyoruz. Böyle bir birlik kurmak için şu anda koşullar uygun olmayabilir. Ancak yine de odaklandığımız ve gerçekleştirmeye çalışacağımız bir hedef olarak kalacak. AWSİ: Türklerle yapacakları bir anlaşma sonucunda herhangi bir Kürt kuşatmasından korkmuyor musunuz? Yakın tarihte Irak Kürdistanı'ndaki Kürt partilerinin Türkiye ile olan ilişkilerine baktığımızda sizinle savaşmayı hedeflediklerini görüyoruz. KARAYILAN: Görüşmeler bizi hedef alan bir anlaşmayla bitebilir. Zaten geçmişte de böyle şeyler yaşandı, ancak hepsi başarısız oldu. Bunlardan biri de liderimiz Abdullah Öcalan'a el uzatan uluslararası korsancılıktı. Bunlara rağmen Kürdistan'ın her yerinde hala faaliz. Bizce Kürt partileri bizi hedef alan senaryolardan vazgeçmeliler. Eminiz ki böyle bir senaryoda yer alırlarsa, Kürtler tarafından şiddetle mahkum edilecekler. AWSİ: KYB lideri Celal Talabani'nin, Öcalan'ın tutuklanmasından bu yana size karşı tavrı, kaçakları ve size karşı olanları desteklemek yönünde oldu. Bu, size karşı Türkiye ile bir düzen kurdukları anlamına gelmiyor mu? KARAYILAN: Bunu KYB'ye sorman gerekir. Biz her zaman, bütün taraflarla iyi ilişkiler içinde olmaktan yanayız ve her tarafın da kendi hatalarını görmesi gerektiğine inanıyoruz. Ben, garantisini vermemekle beraber, hiçbir Kürt hareketinin, aleyhimize olan bir senaryoda yer alabileceğini düşünmek istemiyorum. Çünkü bu, Kürt halkı adına bir felaket ve cinayet olur. Şuna da işaret etmek istiyorum, istisnasız, geçmişteki bütün Kürt eylemleri, Kürdistan'ı işgal eden güçlerce yenilgiye uğratılmadı. Yenilgiler, Kürt ihanetlerinin sonucuydu. Değinmek istediğim bir nokta daha var: Türk Devleti, Kürdistan'ı ortadan kaldırmak için yeni bir karar aldı. İlk adımda da İşçi partisinin tasfiye edilmesi gerekiyor. Ardından da Güney Kürdistan'ın (Irak Kürdistan'ı)... Bunun için de Türkiye iki aşamalı bir hedef belirledi: Birincisi bizi tasfiye etmek. İkincisi de Irak Anayasası'ndan 140. maddeyi çıkarmak ve Kerkük'te referandum yapmak. Bu konuda da Türkiye, İşçi partisiyle mücadelesinde bazı Kürt partilere destek verdiği için pişman, çünkü bu destek bir Kürt devletinin kurulmasını sağladı. AWSİ: Suriye ile olan ilişkileriniz nasıl? Bu ilişkiler gerçekten oradaki Kürtlerin durumunun görmezlikten gelinmesi hesabına mıydı? KARAYILAN:Arap dünyasıyla ilişkimiz Filistin halkıyla ilişkimizle başladı. Ardından da Suriye ile ilişki kurduk. Bu ilişki herhangi bir tarafa rağmen olmadı. Aksine, o dönemde Türkiye ve Suriye arasındaki anlaşmazlıktan faydalandılar. O zamanlar İskenderun ve su sorunu vardı. Şunu söylemek istiyorum, Suriye ile ilişkilerimiz temizdi. Bizi maddi olarak desteklemediler, biz de böyle bir şey istemedik. Hafız Esad'ın döneminde dış baskılara karşı onurlu bir mücadele vardı. Yönetim kadromuzu Türkiye'ye teslim etmek için yapılan bütün cazip tekliflere rağmen buna yanaşmadı. Bu tavır bizim için çok değerliydi, hiçbir zaman da unutmayacağız. AWSİ:Yani Baas partisiyle yahut devletle ilişkiniz olmadı? KARAYILAN:Hayır. Bizim, Esad ailesiyle samimi ilişkilerimiz vardı. Liderimiz Öcalan'a: Buradaki varlığın Suriye'yi tehdit ediyor dediklerinde, Suriye'den çıkma kararı aldı. Hafız Esad sadece İşçi partisinin değil, aynı zamanda Kürt halkının da dostuydu. O dönemde Suriye'deki Kürtlere karşı politikası da esnekti. Irak'taki Kürt siyasi oluşumlarıyla da iyi ve samimi ilişkileri vardı. Onun dönemi Kürt halkı için olumlu bir dönem oldu. Kürtlerin bunu unutmaması gerekir. Suriye ile olan ilişkilerimize eski sıcaklığın yeniden dönmesini temenni ediyoruz. AWSİ: Suriye ve Türkiye arasında Adana Anlaşması yapıldı. Bu anlaşma, iki ülke arasında bütün alanlardaki, ama özellikle de istihbarat alanındaki ilişkilerin gelişmesini sağladı. Bu anlaşma çerçevesinde de yönetim kadronuzdan onlarca kişi Türkiye'ye teslim edildi. Suriye ile ilişkilerinizde suları tekrar nasıl mecrasına koyabilirsiniz? KARAYILAN: Bizim de isteğimiz bu yönde. Söz konusu anlaşma Hafız Esad zamanında imzalandı. Ancak içeriğinin fiilen uygulanması ölümünden sonra oldu. Esad bize karşı olumsuz bir uygulamada bulunmadı. Şuna da işaret etmem gerekir ki, bizim eski yönetim kadromuzdan bazı kimseler o zamanki ilişkilere zarar verdiler. Sonradan anlaşıldı ki bunlar, örgütümüzü komşu ülkelerle çatışmaya sokmayı planlıyorlardı. AWSİ: Osman Öcalan ve grubunu mu kastediyorsunuz? KARAYILAN: Evet. Suriye'de bulundukları dönem Suriye ile aramızı bozmaya çalıştılar. Ancak Suriye'de Türkiye'den yana umutluydu. Ülke iki seçenekle karşı karşıyaydı: Ya Kürtlerin dostluğu ya da Türklerin... Suriye ile aramızı bozan şey, rejimin Türkiye ile stratejik ilişkilere kayması ve Kürtlerin dostluğundan vazgeçmesiydi. AWSİ: Size karşı bir Türk-İran düzeni söz konusu mu? İran ordusu Kandil Dağı'nı sürekli bombalıyor ve Türk ordusuyla ortak tarama operasyonlarında bulunuyor. KARAYILAN: Bu doğru. Ancak hiç kimse bize baskı uygulayarak bir sonuca varamadı. Biz de baskıyla hiç kimseyle ilişki kurmayız. AWSİ: Peki ya baskı olmasaydı? O zaman kabul eder miydiniz? KARAYILAN: Eğer ortak bir çıkar olsaydı olabilirdi. Herkes şunu bilmeli ki baskılar taviz vermemize neden olamaz. Aksine bizi daha çok ısrarcı yapar. İranlıların ve Türklerin bize karşı saldırıya geçmeleri halinde ise karşı koymaya devam ederiz. Bizim İran ile çatışmaya girmek gibi planlarımız yok. Buradan da İslami Cumhuriyet'i, bize karşı saldırılarını durdurması konusunda uyarıyoruz ve İran'daki Kürt meselesini barışçıl yollarla çözmesini talep ediyoruz. AWSİ: Amerika'yı size karşı ittifak kuran grubun içinde mi görüyorsunuz? KARAYILAN: Amerika, şu an için bu konuda çıkarı olduğunu düşünmüyor. Çıkarlarını korumak için başka hesapları var. Şu anda bizimle, bölgenin dışında olduğu zamana göre daha az alışveriş içinde. Amerika bize neden saldırsın ki? Biz onun çıkarlarını nasıl bir tehlikeye atalım ki? İşçi partisi Kürtlerin meşru haklarını talep ediyor. Bu mu Amerika'nın çıkarlarını tehlikeye atacak! AWSİ: Ama Amerika Öcalan'ın yakalanmasında rol aldı. O zaman da partiniz aynı taleplerde bulunuyordu. Amerika'nın size karşı politikasındaki değişikliğin nedeni ne? KARAYILAN: Doğru. O zaman örgütümüzü güç kullanarak dağıtmaya çalıştılar. Ancak liderin tutuklanmasının ardından bile başarısız oldular. Onlar Öcalan'ın hareketinin toplumsal bir sisteme dönüştüğünün farkına varamadılar. Amerika daha sonraları bu gerçeği fark etti. Bu yüzden de aleyhimize hızlı kararlar alacağını sanmıyorum. Amerika muazzam, çıkarcı bir devlet. Türkiye ise Kürtlerle olan çatışmanın bir yarım asır daha devam etmesini istiyor. Ama Amerika Türkiye'yi sonsuza kadar desteklemek ve askerlerini bu dağlara çıkarmak zorunda değil. AWSİ: Bölgedeki ABD varlığına nasıl bakıyorsunuz? KARAYILAN: Anlaşılan o ki, Amerika bölgedeki sorunların ne denli derin olduğunun farkında değildi. Bölgeden çıkması ise şiddet dalgasını büyütecek ve işleri daha karmaşık hale getirecektir. Amerika'nın bölgeye gelişinin hem olumlu hem de olumsuz sonuçları oldu. AWSİ: Siz Amerika ile ilişkiye hazır mısınız? KARAYILAN:Bağımsızlığımızdan taviz vermeye neden olmayacak herkesle ilişkiye hazırız. AWSİ: Kürt-İsrail ilişkilerine çok fazla eleştiri yöneltiliyor. Siz bu duruma nasıl bakıyorsunuz? Bunun Kürt davasına bir katkısı var mı? KARAYILAN: İsrail'in bölgenin gerçeği olduğunu kabul etmemiz gerek. Bölge halklarının da birbirlerinin varlık haklarına saygı göstermesi gerek. Sorunlar barışçıl yollarla ve karşılıklı saygıyla çözüldüğü sürece ilişkilere karşı değiliz. Biz Filistin halkına zarar vermeyecek ilişkilerden yanayız. Kürtler de bölgede bir güç oluşturuyor. Çıkarlarına hizmet eden ilişkiler kurmak da hakları. AWSİ: Türk makamları, Kürt lider Öcalan'a, Türkiye'ye karşı İmralı'dan siyasi ve askeri savaşı sürdürdüğüne dair suçlamalar yöneltiyorlar, bunun doğruluk payı nedir? KARAYILAN: Öcalan fikri ve mücadeleci bir miras bıraktı. Bu miras daha yüzyıllar boyunca örgütümüze hakim olabilir. Son açıklamaları da Kürt halkı için siyasi ve toplumsal proje ve programlar değerinde. Tutuklu bulunduğu yerden örgütü yönetmesine gerek yok. Ayrıca hareketimiz o kadar genişledi ki, bir insanın hücresinden bunu yönetmesine imkan yok. Hem avukatıyla bir saatten az bir görüşme süresinde ve sıkı bir gözetim altındayken bir örgüt nasıl yönetilebilir ki? AWSİ: Öcalan Irak Kürdistan'ındaki Kürt deneyimine keskin eleştiriler yöneltiyor ve onu İsrail'e benzetiyor. Siz de İsrail'in, bölgenin bir gerçeği olduğunu ve bunu kabul etmek gerektiğini ifade ettiniz. Öte yandan da Irak Kürdistan'ındaki kazançları koruyacağınızı defalarca açıkladınız. Bunu Öcalan ile aranızda bir çelişki olarak görmüyor musunuz? KARAYILAN:Ortada çelişki yok. Başkan Öcalan da aynı şeyleri savunuyor. Bunun için de ortaya dört fikir attı. Birincisi bir Kürt ulusal konferansı düzenlemek. İkincisi, Kürt askeri güçlerini birleştirmek. Üçüncüsü, demokratik bir konfederasyon kurmak ve dördüncüsü, Kürt halkını birleştirmek. Zaaf ve tehlike merkezlerine işaret ettiği doğru. Irak Kürdistan'ındaki partileri de bunun sonuçları konusunda uyarıyor. Ancak aynı zamanda Türkiye'yi de, Kürt halkına düşmanlık politikası gütmeye devam etmemesi konusunda uyarıyor. *İngiltere'de Arapça yayımlanan el Hayat gazetesi 31 Ağustos 2007 Hazırlayan:S.Welat

Sabahat Tuncel: DTP ana muhalefet partisi ANF BATMAN (08.09.2007)- Demokratik Toplum Partisi (DTP) İstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel, DTP'nin ilk günden itibaren ana muhalefet partisi olduğunu ispatladığını söyledi. Batman Kültür ve Sanat Festivali kapsamında Yaşar Kemal Kent Ormanı'nın açılışına katılan Milletvekili Tuncel, Türkiye demokrasisi açısından önemli bir sürecin başladığını belirterek, Kürtler'in ikinci defa kendi temsilcilerini parlamentoya gönderdiğini söyledi.  "Kürtler ilk defa 16 yıl önce temsilcilerini meclise göndermişti. Ne yazık ki sekteye uğradı. Kürt parlamenterler yaka paça alınıp cezaevine konuldu’’ diyen Tuncel, Kürt halkı bu kez bir kadınını cezaevinden çıkarıp meclise gönderdiğini vurguladı.  Tuncel şöyle dedi: ‘’Bu, Türkiye demokrasisi açısından, Türkiye siyaseti açısından önemlidir. Bu önemli bir mesajdır. Nedir bu mesaj? Benim cephemden alınması gereken mesaj; 'Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için bu ülkede insan hakları, demokrasi ve özgürlükler için mücadele et.' Bu sorunun çözümü için çaba harca. Ama aynı şekilde devlete de bir mesajdır. Bugün PKK adına yargılanan bir kadını cezaevinden çıkartıp parlamentoya gönderiyorsak, 'bu sorunu parlamentoda çöz' demektir. Bunun arkasında bir halkın özgürlük ve demokrasi özlemi var. Bunun böyle dikkate alınması lazım."  Konuşmasında Sabahat Tuncel, DTP'nin ilk günden itibaren ana muhalefet partisi olduğunu ispatladığını belirtti. Program görüşmelerinde bunu ortaya koyduklarını belirten Tuncel, bundan sonra da Türkiye'nin en büyük ana muhalefet partisi olacaklarını kaydetti.  Bu konuda gerekli desteği görmediklerini ifade eden Tuncel, "Yine bize denildi ki 'çocuklarınızı terörist ilan edin, sizi farklılıklarınızla kabul edeceğiz'. Hiçbir Kürt ferdi, kürt halkı bunu kabul etmez. Kimse bunu bizden beklemesin. Kürtler bu ülkede demokratik ve barışçıl ortamda kendi kimliklerini özgürce ifade ederek, farklılıklarıyla bu coğrafyada yaşamak istiyor. Bunu çok net bir şekilde ifade ettik. Bizden faydalanmaları gerekir. Bizi ötekileştirerek değil, 'bize benze, gel' diyerek değil, farklılıklarımızla birlikte bu sorunu çözebiliriz. Biz şunu söylüyoruz. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü, Kürt halkına hizmet kadar Türkiye halkına da hizmettir. Bu böyle ele alınmalıdır. Biz bu sorunu çözersek Batman ile İstanbul'u daha yakın kılacağız. Bu ülkenin doğusuyla batısını daha yakın kılacağız. Bu böyle bilinmelidir. Bu sadece Kürtler'e hizmet değil, aynı zamanda Türkiye halklarına büyük bir hizmettir. Bunun böyle ele alınması gerekir" dedi.  Sabahat Tuncel, cezaevinden çıkıp Batman'a geldiğini, ancak halen cezaevlerinde binlerce arkadaşının bulunduğunu dile getirerek, "Hep söylüyorum benim bir yanım tutsak. Eminim ki hepinizin de bir yanı tutsak. Eğer tutsak olan yanımız özgür olursa hepimizi kazanacağız" diye konuştu.  Milletvekili Tuncel'in konuşmasından sonra program, verilen konserle son buldu. Açılışa DTP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata, Belediye Başkanı Hüseyin Kalkan ve çok sayıda davetli katıldı.

AKP'den yeni icraat:Yası da hazmedememek

Yası da hazmedemediler İçişleri Bakanlığına Beşir Atalay'ın getirilmesinden sonra poliste başgösteren tuhaf uygulamalara bir yenisi daha eklendi.  Antep Nizip İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı özel harekat timlerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda polis, dün sabah 07.00 sıralarında Karşıyaka Mahallesi'nde Siirt'in Eruh ilçesi kırsalında çıkan çatışmada 6 arkadaşıyla birlikte yaşamını yitiren HPG'li Müslüm Solmaz için kurulan iki taziye evini bastı. Baskında HPG'li Solmaz ile aynı çatışmada yaşamını yitiren 6 arkadaşına ait fotoğraflarla sarı, kırmızı ve yeşil renkli eşarplara el koyan polis, Bozan Gürbüz, Cebrail Gürbüz, Mehmet Solmaz, Mahmut Solmaz, Kadir Solmaz, Bozan Solmaz, Mehmet Solmaz, Kadir Solmaz, Yasin Solmaz ve Ahmet Şut adlı kişileri gözaltına aldı. Polisin gözaltına almadığı Leyla, Halise, Hazal ve Celal Solmaz adlı kişilerin kimliğine el koyduğu öğrenildi. Öte yandan Müslüm Solmaz için açılan taziye evini ziyaret eden DTP Antep İl Başkanı Mustafa Tunç, il örgütü binasından çıkarken dün sabah gözaltına alındı. ANTEP

Dersim'de asker 2 yerde orman yangını çıkardı

Dersim merkeze bağlı Geyiksu Köyü kırsal alanında operasyona çıkan askerlerin, ormanlık alanı top atışlarıyla ateşe verdiği iddia edildi. Yangının Geyiksu'da bulunan yerleşim alanlarına kadar uzandığı öğrenildi. Yurttaşlar ise yangına yetkililerin hiç bir müdahalede bulunmamasından dolayı panik içersinde olduklarını bildirdiler. Hozat İlçesi'ne bağlı Ali Boğazı Bölgesi'nde kobra tipi helikopterlerin operasyon alanını bombalaması sonucu çıkan ve 2 günden bu yana süren orman yangını ise, büyüyerek devam ediyor. Yangının Ovacık İlçesi Merko Köyü kırsal alanına ulaştığı bildirildi. Öte yandan Türk Ordusu'nun Kürdistan'daki operasyonları yayılarak devam ediyor. Şırnak, Siirt, Ağrı ve Batman kırsallarındaki operasyonlarında şiddetli çatışmalar yaşandığı bildiriliyor. Türk Genelkurmay Başkanlığı'nın bilgilerine göre, Şırnak'ın Güçlükonak ilçesi kırsalında operasyon düzenleyen ordu güçleriyle HPG gerillaları arasında çatışma çıktı. 19.15'de başlayan ve gece yarısına kadar süren çatışmanın sonucu hakkında ise bilgi verilmedi. Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesi kırsalında da kapsamlı yeni bir operasyon başlatan Türk ordu güçleriyle HPG gerillaları arasında çatışmaların yaşandığı bildirildi. Siirt'in Şirvan ve Pervari ilçeleri kırsalındaki operasyonlarda da akşam saatlerinde çatışmalar çıktığı kaydedildi. Operasyonların Ağrı'nın Diyadin ilçe kırsalı ile Batman'ın dağlık alanlarında devam ettiği bildirildi. HPG ise, Hakkari'de 6 Ağustos günü yaşanan çatışmada 3 askerin öldüğünü duyurdu. DİYARBAKIR

Yaşıtları '13 Kurşun'la Uğur Kaymaz'ı anlattı

Bağlar Belediyesi Eğitim Destek Evi'nde başlatılan sinema atölyesine katılan çocuklar, senaryosunu yazdıkları '13 Kurşun' isimli film çekimlerini tamamladı. Mardin'in Kızıltepe ilçesinde polisler tarafından 13 kurşunla öldürülen Uğur Kaymaz'ın yaşamını konu alan film, 10 Eylül'de gösterime girecek.

Senaryo eğitimi alan tüm çocukların öykülerinin birleştirildiği filmin çekimleri bir hafta sürdü. Filmde Uğur Kaymaz'ı Raman Kültür Sanat Merkezi oyuncusu 13 yaşındaki Zindan Çakıcı canlandırdı. Yönetmenliğini Radyo Sinema Televizyon Öğrencisi Deniz Oğuzsoy yaptığı filmde, gerçek yaşam kesintilerin yerine simgesel özellikler göze çarpıyor. Kaymaz'ın okulda, evde ve sokaktaki yaşantısından kesitler yer alan filmin son sahnesinde, Kaymaz'ın vurulduğu yerde bir terazi yer alıyor. Terazinin bir kefesinde 13 kurşun, diğer kefeye de 12 çocuk tek tek birer oyuncak bırakıyor. 13. çocuk ise oyuncakların üzerine bir kurşun kalem bırakıyor. Ancak 13 kurşunun yer aldığı kefe daha ağır basıyor. Filmin Yönetmeni Oğuzsoy, sinema atölyesine katılan çocuklarla kurgu atölyesi ve kamera üzerinde eğitim verme gibi planları olduğunu ancak, imkansızlıklar yüzünden sadece senaryo eğitimleri verdiklerini söyledi. Eğitimden bir buçuk ay sonra çocuklarla ortak senaryo oluşturma kararı aldıklarını ifade eden Oğuzsoy, filmin ajitasyondan uzak, simgesel bir çalışma olmasına dikkat ettiklerini söyledi. Çocukların hazırladığı senaryoyu birleştirdikten sonra ortaya '13 Kurşun' isimli filmin çıktığını anlatan Oğuzsoy, 'Sokak aralarında çekim yapmaya başladık. Zaten öyle çok fazla bir imkanımız yoktu. Bazen çekim yaptığımız yerde 200'den fazla çocuk toplandı. Yani çok zorlandığımız anlarda oldu ama güzel anılarımızda oldu' dedi. Kaymaz'ın bir gününü filme yansıttıklarını belirten Oğuzsoy, 'Son sahnede adaleti temsil etmesi için bir terazi kullandık. Bir kefeye oyuncak, diğer kefeye ise 13 kurşun bıraktık. Çocuğun adaletle olan ilişkisine dikkat çekmek istiyoruz. Çekimlerde bire bir Uğur'un vurulduğu anı çekmedik. 13 kurşun sesiyle dönen 12 çocuk var.' Oğuzsoy, atölyeye katılanlar çocuk olduğu için Uğur Kaymaz'ı işlediklerini kaydetti. Uğur Kaymaz'ı hiç görmediği halde, 'Yürekten tanıyorum' diyen 13 yaşındaki Zindan Çakıcı, bir hafta süren film çekimlerinde Uğur Kaymaz'ı canlandırdı. Kaymaz'ı canlandırmanın mutluluğunu yaşadığını söyleyen Zindan Çakıcı, 'O' da bir çocuk ve bizim gibi duyguları vardı. Ama yaşayamadı. Onun duygularını yaşıyorsak ne mutlu bize. 13 kurşun denildiğinde aklıma ilk Uğur geliyor' Son sahnede duygulandığını söyleyen Çakıcı, 'Oynarken Uğur Kaymaz'ı düşündüm. Bunu canlandırırken bile üzülüyorum. Keşke Uğur yaşasaydı ve bu hik‰ye de olmasaydı' dedi. DİYARBAKIR - DİHA

Nesrin Yazar