BAŞKAN BARZANİ: ‘’DIŞ GÜÇLERİN AJANDASI KERKÜK’TE BAŞARIYA ULAŞMAZ’’

PNA-Federal Kürdistan Bölge (FKB) başkanı Mesut Barzani, Bağdat’taki temaslarının ardından ulaştığı Kürdistan Bölgesi’nde düzenlediği basın toplantısında yaptığı açıklamada, dış güçlerinin ajandasının Kerkük’te başarıya ulaşmasına hiçbir şekilde yol vermeyeceklerini söyledi.

Başkan Barzani dün yaptığı yaptığı basın açıklamasında, ‘’Dış güçlerin ajandasının Kürdistan’da başarıya ulaşmasına hiçbir şekilde yol vermeyeceğiz’’ dedi.

Başkan Barzani, ayrıca, Kerkük’teki Türkmen ve Arap kardeşlere bir mesaj verdi.

Başkan Barzani, mesajında, ‘’ Arap ve Türkmen’ler bizim kardeşlerimizdir. Kerkük’te dış güçlerin ajandasına hiçbir şekide yol vermeyiz. Onlara  gelin bizimle oturup görüşün diyoruz. Haklarını elde etmeleri için bizden daha fazla istifade ederler.’’ Dedi. Başkan Barzani, ‘’Dış güçlerin ajandasının Kerkük’te başarıya ulaşmasına hiçbir şekilde yol vermeyiz’’ dedi.

Yerel seçim yasasının meclisten geçmesinin sebebi hakkında Başkan Barzani, ‘’Hata ittifakta olduğumuz taraflarda ve Kürdistan İttifakının performansındaydı. Düşmanlarda bu boşluktan istifade ettiler.’’ Dedi

ORTA VE GÜNEYDEN ASKERİ GÜÇ GETİRİLMESİNE GEREK YOK

PNA-Bugün sabah saatlerinde Kerkük’e sürpriz bir ziyarette buluan federal Irak Savunma Bakanı Abdulqadir Muhammet El Ubeydi , Kerkük yetkilileriyle bir araya gelerek ‘’Kerkük kenti Bağdat’ta anlatıldğı gibi istikrarsız değil bu konuda güvenlik güçlerine müteşekkürüz’’ dedi.

Konuya ilişkin PNA’ya özel bir demeç veren Kerkük İl Emniyet Müdürü Cemal Tahir , bugün sabah saatlerinde savunma bakanı El Ubeydi ve bir ABD generalinin de içinde yer aldığı üstdüzey bir heyet ile Kerkük’e geldiğini belirterek burada kendileri ve diğer üstdüzey güvenlik yetkilileri ile bir araya geldiğini söyledi.

imageEl Ubeydi’nin Kerkük’ün durumunu yakından görmek amacıyla  merkezi hükümet tarafından gönderildiğini söylediğini kaydeden Tahir, savunma bakanı El Ubeydi’nin Kerkük’ün güvenlik durumundan çok memnun kaldığını ve El Ubeydi’nin ,  Kerkük’ün durumunun %100 Bağdat’ta anlatılanlarının aksine olduğunu dile getirdiğini dikkat çekti.

El Ubeydi’nin , Kerkük’ün güvenlik açısından son derece istikrarlı bir kent olduğunu belirttiğini söyleyen Tahir,  bu konuda El Ubeydi’nin ‘’ orta ve güneyden herhangi bir askeri gücün kente getirilmesine gerek olmadığını belirttiğini açıkladı.

El Ubeydi’nin Kerkük’te istikrarlı durumun ortaya çıkmasını sağlayan güvenlik güçlerine teşekkür ettiğini de söyleyen  Tahir , bakanın  daha sonra Kerkük Valisi Abdurrahman Mustafa ile bir araya geldiğini ve burdan da Kerkük İl meclisine geçerek burdaki meclis başkanı ve üyeleri ile görüştüğünü belirtti.

İl Emniyet Müdürü Tahir , ayrıca , Savunma bakanı El Ubeydi’nin bugün kentte Türkmen ve Arap gruplarla da görüştüğünü sözlerine ekledi.

Kafkasya'da savaş başladı

 

image 8-8-2008-18:52Kafkasya'da uzun süreden beri süren siyasi gerginlik savaşa dönüştü. Gürcistan, bağımsızlığını ilan eden Güney Osetya'yı işgal ederken, Rusya havadan ve karadan Gürcistan'a karşılık verdi. Çıkan çatışmalar Gürcistan'ın başkenti Tiflis'e kadar yayılırken, onlarca kişinin yaşamını yitirdiği bildiriliyor. Gürcistan Devlet Başkanı Saakaşvili, işgal hareketini 'Özgürleştirme harekatı' olarak yorumlarken, Rusya, 'Gürcistan'ın cezalandırılacağını' duyurdu. ABD, AB, NATO, AGİT alarma geçti.Çatışma özellikle Rusya ile ABD'nin bölgedeki güç gösterisi bakımından önem kazanıyor. Öte yandan ABD-İran gerilimi bölgedeki durumu daha da gerilimli hale getiriyor.
Kafkaslar'da savaş
Türkiye'nin birlikte BTC ve Bakü-Tiflis-Kars tren hattı gibi projelere birlikte imza attığı sınır komşusu Gürcistan'dan bağımsızlığını ilan eden 70 bin nüfuslu Güney Osetya'ya Gürcü ordusu girerken, Rus savaş uçakaları Gürcistan topraklarını bombaladı, tanklar bölgeye girdi.
Rusya'nın Kafkasya ve İran sahasına yakın olmak için önemsediği, ABD'nin darbeyle getirdiği Mihail Saakaşvili eliyle petrol güzerhahı, Karadeniz ve İran'a yakın olmak için üzerinde durduğu Gürcistan ile Osetya-Rusya arasındaki fay hattı kırılarak savaşa dönüştü. NATO'ya girme talebi ve ABD'ye yakınlaşması nedeniyle Rusya'nın şimşeklerini üstüne çeken Gürcistan, bağımsızlığını geçtiğimiz yıllarda ilan eden, nüfusunun yüzde 90'ı Rus pasaportu taşıyan Güney Osetya'ya karşı ''anayasal düzeni yeniden sağlama' adı altında işgal operasyonu' başlattı.
2006 referandumunda Oset halkın bağımsızlıktan yana verdiği oyları tanımayan Gürcistan'ın ABD ile Rusya'nın da devreye girmesiyle önceki gün sağlanan Gürcü-Oset ateşkesinden birkaç saat sonra ateşkes bozuldu. Gürcü askerleri kısa sürede Güney Osetya'nın başkenti Tshinvali'yi zorlamaya başladı. Tshinvali'nin çevresindeki bazı yerleşim birimini kontrol altına aldı. Halk büyük panik yaşayarak sığınaklara koştu.
Bölgede barış gücü askeri bulunduran Rusya'nın da karşılık olarak Gürcü birliklerini bombaladı. Gün boyu çelişkili haberler gelse, Rusya çatışmalara dahil olduğunu yalanlasa da Rus Kanal 1 televizyonu, Rus tanklarının Güney Osetya'ya girdiğini kaydetti. Gürcistan hava sahasında 4 Rus savaş uçağını düşürdüklerini savundu. 150 Rus tankının Güney Osetya'ya girdiğini kaydeden Saakaşvili, 'Güney Osetya'nın başkenti Tshinvali'yi özgürleştirmeye başladıklarını' belirterek, Tshinvali'nin merkezinde çatışmaların sürdüğünü ve binlerce yedek askeri seferber ettiklerini söyledi. Saakaşvili, ulusa sesleniş konuşmasında, Rusya Federasyonu'na Gürcistan kentlerini bombalamaya son vermesi çağrısında bulundu.
Abhazya'dan gönüllüler bölgede Savaş haberlerinin duyulması üzerine Rusya'nın Kuzey Osetya bölgesi ve Abhazya'dan binlerce gönüllünün, Gürcistan kuvvetlerine karşı savaşmak için Güney Osetya'ya gitmek üzere yola çıktığı bildirildi. Interfaks ajansının haberine göre, Rusya'nın Kuzey Osetya bölgesinin Devlet Başkanı Taimuraz Mamsurov, 'yüzlerce Kuzey Osetyalı Güney Osetya'ya gitmek üzere yola çıktı. Bu kişileri durduramayız ya da gitmelerini engelleyemeyiz' dedi. Gürcistan'dan bağımsızlığını ilan eden Abhazya'nın Devlet Başkanı Sergey Bağaşp da Ahbaz gönüllülerin gidişini doğruladı. Öğleden sonra 14.00 ila 17.00 arasındaki ateşkes yapıldı. Anca o da bozuldu.
Tiflis bombalandı Rus savaş uçakları Gürcistan'ın başkenti Tiflis'e yaklaşık 20 kilometre mesafedeki Vaziani üssü ve Tiflis'e 30 kilometre mesafedeki Marneuli havaalanını bombalarken, Rusya Savunma Bakanlığı, 10'dan fazla Rus barış gücü askerinin öldüğünü açıkladı. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Gürcistan'ın köylerde etnik temizlik yapıldığına dair raporlar aldıklarını söyledi. Lavrov, 'Güney Osetya'daki köylerde etnik temizlik yapıldığı, mültecilerin sayısının arttığı, insanlar arasında paniğin büyüdüğü ve halkın hayatını kurtarmaya çalıştığına dair raporlar alıyoruz' dedi.
Beyaz Saray, NATO ve AGİT alarmda
Beyaz Saray, Gürcistan ile Güney Osetya arasındaki çatışmaların derhal durması çağrısında bulundu. Beyaz Saray tarafından yapılan açıklamada, taraflardan Güney Osetya krizinin çözümü için doğrudan görüşmeler başlatması istendi.
Olimpiyat Oyunları için ABD Başkanı George Bush ile Çin'in başkenti Pekin'de bulunan Beyaz Saray sözcüsü Gordon Johndroe, 'Tüm taraflar şiddete derhal son vermeli ve sorunu barışçı yollarla çözmek için doğrudan görüşmelere başlamalı' dedi. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) de, Güney Osetya'daki çatışmalardan 'ciddi endişe duyduğunu' belirterek, taraflara görüşme çağrısında bulundu. AGİT dönem başkanı Finlandiya'nın Dışişleri Bakanı Alexander Stubb, Tiflis ve Tshinvali ile temasta olduğunu belirtti ve tarafları en kısa zamanda Helsinki'de görüşmeye çağırdı. Stubb, bölgede durumun son derece gergin olduğunu ve gerginliğin hemen azaltılması gerektiğini kaydetti. Finlandiya Dışişleri Bakanı, yakın zamanda Gürcistan'a gitmeyi planladığını da ifade etti.
NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer, çatışmalardan 'büyük endişe duyulduğunu' açıkladı. Jaap de Hoop Scheffer, taraflara silahlı kuvvet kullanmamaları ve uzlaşma arayışı için doğrudan görüşmeler başlatmaları çağrısında bulundu. Genel Sekreter, NATO'nun gelişmeleri yakından izlediğini bildirdi.
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Terry Davis, çatışmalarda sivillerin ölmesinden endişe duyulduğunu, önceliğin 'hemen ve koşulsuz' ateşkesin ilan edilmesi olduğunu belirtti. Açıklamada, ateşkesi, barışçı ve daimi bir çözüme varılması için doğrudan görüşmelerin izlemesi gerektiği vurgulanarak, ülkenin bölge halkı için çok kötü sonuçlar doğurabilecek bir savaşın eşiğinde olduğu ifade edildi.
AB Komisyonu yetkilileri de, Gürcistan ile Güney Osetya arasındaki çatışmalardan duyulan 'büyük endişeyi' yansıtarak, taraflara şiddete başvurmaya derhal son vermeleri çağrısında bulundular. AB dönem başkanı Fransa'ysa, krizin çözümlenebilmesi amacıyla temasların artırılacağını bildirdi. Açıklamada, Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner'nin de ateşkes için taraflarla temasta olduğu kaydedildi. Uluslararası Kızılhaç örgütü de, Gürcistan'dan tek yanlı bağımsızlığını ilan eden Güney Osetya'daki yaralılar için insani yardım koridoru açılmasını istedi.
Yüzlerce sivil yaşamını yitirdi
Güney Osetya'nın lideri Eduard Kokoeti, Gürcü askeri birliklerinin saldırısında yüzlerce sivilin hayatını kaybettiğini söyledi. Kokoeti, 'Tshinvali'de ölenler arasında yüzlerce sivil var. Bu Gürcistan'ın Osetya halkına karşı üçüncü soykırımı. Asıl katil Saakaşvili'dir' dedi. Savaşın taraflarından Rusya'nın Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev de, Güney Osetya'daki Rus yurttaşlarının ölümünden sorumlu tutulacakların cezalandırılacağını söyledi. Medvedev, 'Ölümlerinin cezasız kalmasına izin vermeyeceğiz. Sorumlular hak ettikleri cezayı çekecek'' diye konuştu. Medvedev, Rusya'nın Kafkasya halkının güvenlik garantörü olduğunu ve öyle kalmaya da devam edeceğini sözlerine ekledi. Çin'de bulunan ABD Başkanı George W. Bush ve Rusya Başbakanı Vladimir Putin'in, Gürcistan ve Güney Osetya'da tırmanan çatışmalarla ilgili görüştükleri bildirildi. Beyaz Saray Sözcüsü Gordon Johndroe, 'ABD Başkanı ve Putin, durumu tartıştılar' demekle yetindi. Rusya Dışişleri Bakanlığı da, Gürcü yönetiminin 'aklını başına alması' gerektiğini bildirdi.
Güney Osetya sorunu
Gürcistan ile Güney Osetya arasında ABD ve Rusya'nın da devreye girmesiyle 7 Ağustos'ta sağlanan ateşkes, birkaç saatin ardından sona erdi. Gürcistan 8 Ağustos sabahı ''anayasal düzeni yeniden sağlama operasyonu'' kapsamında bölgeyi ateş altına aldı. Uluslararası toplumun tepki gösterdiği, sürmekte olan çatışmalara neden olan sorun, yıllar önce başladı. Gürcistan, 26 Mayıs 1918 tarihinde, ülkedeki bütün azınlıklara eşit siyasi ve sosyal haklar verdi, kendilerini serbestçe geliştirme imkanı tanıdı; Ancak 1919'da yerel meclisleri kapatma kararı aldı. Güney Osetya'daki Gürcü hakimiyeti 25 Şubat 1921 tarihinde Kızıl Ordu'nun Gürcistan'a girmesiyle sona erdi. Güney Osetya, 1922'de 'Güney Osetya Özerk Bölgesi'' olarak Gürcistan'a bağlandı. Eski Sovyetler Birliği zamanında durgun bir dönem geçiren bölge, Sovyetlerin dağılması sürecinin ardından pek çok bağımsızlık hareketine sahne oldu. SSCB dağıldıktan sonra kurulan Rusya Federasyonu'na bağlı Kuzey Osetya ile birleşmeyi isteyen Güney Osetya ve Gürcistan arasındaki gerginlik 1989 sonlarından itibaren artış gösterdi. Güney Osetya'nın, 20 Eylül 1990 tarihinde kendisini ''Demokratik Güney Osetya Sovyet Cumhuriyeti'' ilan etmesine, Gürcistan aynı yıl içinde söz konusu bölgenin özerk statüsünü kaldırdığını açıklayarak, tepki gösterdi. Bu gelişmeden sonra, 1991'de Gürcü birliklerinin başkent Tshinvali'ye girmesiyle çatışmalar başladı. 14 Temmuz 1992 tarihinde Ruslar, Gürcüler ve Osetlerden oluşan 4 bin kişilik barış gücü birlikleri bölgeye girerek, ateşkesi sağladı. Ateşkesin denetlenmesi için taraflar arasında Rusya'nın da katılımıyla ortak kontrol komisyonu oluşturuldu. Bölgede ateşkes sağlanıncaya kadar süren çatışmalarda 39 bin Oset ve 11 bin Gürcü evlerini terk etti. Güney Osetya bölgesinde yaklaşık 10 gün Gürcü köylerine yoğun ateş açılması üzerine başlayan çatışmalar şiddetlenerek devam etti. Son günlerde gerilim sınır çatışmalarıyla sürüyordu.
ABD'nin Kafkas oyunu

KCK: AKP gerçek suçluları koruyup gizliyor

kck_murat_karayilan KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı yaptığı yazılı açıklamada, Güngören'daki saldırının arkasında 'derin güçlerin' olduğunu belirterek, AKP hükümetinin gerçek suçluları koruyup gizlediğini bildirdi.
'Bir kez daha açıkça söylüyoruz ki, Kürt özgürlük hareketinin veya ona bağlı herhangi bir birimin Güngören'de gerçekleştirilen bu saldırı ve katliam ile hiçbir ilişkisi yoktur' açıklamasını yapan KCK, AKP hükümetinin İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın yalan söylediğini belirtti.
Güngören saldırısı derin güçlerin işi
KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı gündemdeki konulara ilişkin yazılı açıklamada bulundu. Açıklamasında KCK, Türkiye cumhuriyetinin yaşadığı sistemsel tıkanıklığı uluslararası güçlerin de devreye girmesiyle aşmak istediğine dikkat çekti.
AKP'nin kapatılmaması ve Ergenekon davasının da, Kürdistan'da işlenen katliam ve cinayetlerin dışında tutularak sürdürülmek istenmesinin bir uzlaşma olduğunu bildiren KCK, 'Tam da bu süreçte Güngören'de bu eylem muhtemel gelişmenin boyutunu başka yöne çevirmeye dönükte olabilir. Bu saldırının gerçekleştiği zaman dikkate alındığında, bu saldırının arkasında derin güçlerin parmağı ve yönlendirmesi olduğu açıkça ortadadır. Ayrıca Kerkük saldırısıyla birlikte düşünüldüğünde Kürt halkını hedef gösterme planının bir parçası olarak pratikleştirildiği ihtimalini güçlendirmektedir' dedi.kurden pkk kurdistan kurds kurdische (1)
KCK, başta Türk basının, kimi emniyet yetkilileri ile CHP lideri Deniz Baykal'ın Güngören'deki katliamı özellikle Kürt özgürlük hareketine yüklemeye çalışmasının dikkat çekici olduğunu belirtti.
Bu katliam ile hiçbir ilişkimiz yok
KCK açıklamasında, 'AKP hükümetinin İçişleri Bakanı Beşir Atalay, sonderece pişkin bir biçimde yalan söyleyerek, hareketimize iftira atmış ve hiçbir ilişkimizin olmadığı bu olayı Kürt özgürlük hareketine yüklemek istemiştir. İçişleri bakanı bir takım senaryolarla birlikte bazı yurtsever Kürt gençlerini tutuklayarak, kendi yalanına malzeme oluşturmaya çalışmakta ve olayı Kürt halkına mal etmeye çalışmaktadır' dedi.
'Bir kez daha açıkça söylüyoruz ki, Kürt özgürlük hareketinin veya ona bağlı herhangi bir birimin Güngören'de gerçekleştirilen bu saldırı ve katliam ile hiçbir ilişkisi yoktur. Bütün yurtsever, demokratik güçler ve dünya kamuoyunun bunu böyle bilmesi gerekir' diyen KCK, elinde hiçbir maddi delil bulunmamasına rağmen AKP hükümeti kendini temize çıkarmak, yapılan suçu örtbas etmek ve gerçek suçluları koruyup gizlemek amacıyla alelacele böyle bir açıklamada bulunmasının maksatlı olduğunu ifade etti.
Bu açıklama ile AKP hükümetinin Kürt halkına karşı beslediği düşmanlığın ulaştığı boyutun ortaya çıktığını ifade eden KCK, bu iddia ile tutuklanan Kürt gençlerinin de bir iftiranın kurbanı olarak seçildikleri kaydedildi.pjak-pkk-kurds
'Sistem içi uzlaşma var'
Bu saldırıdan dolayı Kürt özgürlük hareketinin suçlanmasının sistem içi bir uzlaşma olduğunu bildiren KCK açıklaması şöyle:
'AKP hükümetinin alelacele hareketimizi suçlaması gösteriyor ki, yapılan sistem içi uzlaşma Kürt halkına karşı birleşme temelinde yapılmış olup Kürdistan özgürlük hareketine dönük yeni bir saldırı dalgasının zeminini oluşturma amaçlıdır. Bu nedenle AKP hükümeti çok ikiyüzlü bir biçimde ve alçakça gerçek suçluları gizlemeye çalışmakta ve bu olayı hareketimize yüklemeye çalışmaktadır, bu aynı zamanda AKP hükümetinin Kürt halkına karşı saldırgan politikasının bir malzemesi olarak kullanacağı şimdiden bellidir. Açıkça görülüyor ki, AKP hükümeti bir kez daha geliştirdiği düşmanlık politikasıyla iktidarını pekiştirecek ve halkımızın kanı temelinde kirli amaçlarına ulaşmayı hedeflemiş bulunmaktadır.'
Çatışmalar şiddetleniyor
KCK, son günlerde artan çatışmalarada dikkat çekerek, Beytüşebbap'ta bir binbaşının komutasındaki 18 kişilik bir kontrgerilla takımının HPG güçleri tarafından tasfiye edilmesinin çatışmaların ulaştığı boyutu göstermek açısından önemli olduğunu belirtti.
Halklarımızı ve demokratik güçleri hareketimize karşı gerçekleştirilen iftiralar karşısında duyarlı olmaya çağran KCK açıklamasında şöyle denildi: 'Gerçekleşen bu eylem Kürdistan'da çatışmaların ulaştığı boyutu göstermek açısından önemlidir. Ancak Türk özel savaş hükümeti ve medyası bu eylemden hiç bahsetmemiş, sadece bu eylemde beş korucunun vurulduğunu söyleyerek yalan söylemiş ve gerçekleri çarpıtmıştır. Oysa HPG'nin bu eylemi koruculara karşı değil, bir kontra takımına karşı gerçekleştirilmiş ve bizzat üzerlerindeki 11 adet ferdi silah gerillalarca kamulaştırılmış olması bu eylemin kapsam ve içeriğini ortaya koymaktadır. Buna rağmen Türk genelkurmayının bu gerçekliği kamuoyuna açıklamamış olması bir yalandan öte, kamuoyu ve Türkiye halkına karşı yapılmış bir saygısızlıktır.PKK
Bir kez daha belirtelim ki, koruculuk Kürdü Kürde kırdırmanın, Kürt toplumsal yapısını parçalamanın ve bu parçalamayı kalıcılaştırmanın bir oyunudur. Şu veya bu nedenle korucu olma durumunda kalmış bireyler, Türk devletinin bu tehlikeli oynuna gelmemelidir. Kürt özgürlük savaşçılarının peşine düşen kontra ve kelle avcısı birliklerde ne pahasına olursa olsun kesin bir biçimde yer almamalıdırlar. Hareketimizin koruculara karşı bir özel eylem planı yoktur. Eğer böyle özel kontra birliklere katılmaz ve HPG güçlerinin üzerine gitmezlerse, kendilerine karşı hiçbir eylemin gerçekleştirilmeyeceğini bilmeleri gerekiyor. Gelinen aşamada Kürt halkına karşı oynanan bu oyunun boşa çıkarılması her Kürt yurtseverinin görevi durumundadır. Her korucu bir kez daha bu vesileyle durumu dikkatle ele almalı ve gözden geçirmelidir.'
'Ali Çekin'in cezaevinde tutulması cinayettir'
KCK, cezaevinde yaşamını yitiren 77 yaşındaki Ali Çekin'in ailesi ve yakınlarına da başsağlığı diledi.
KCK şöyle dedi: 'AKP hükümetinin Kürt özgürlük hareketine ve özgür Kürde öfkesi sadece belirtilen örnekle sınırlandırılamaz. Hergün başka yeni örnekler de yaşanmaktadır. En son yaşanan örneklerden birisi de, 77 yaşında ve ağır hasta olmasına rağmen Ali Çekin isimli yurtsever Kürt insanının tutukluluğuna devam edilmesi ve gereken tedavinin yapılmaması nedeniyle yaşamını yitirmesi de göstermektedir ki, AKP hükümeti Kürt halkına karşı düşmanlıktan başka yaptığı/yapacağı hiçbirşey yoktur. 77 yaşındaki bir insanın hasta olduğu bilinmesine rağmen gösterilen bu tutum bir cinayetten farksızdır. Bu vesileyle Ali Çekin'in ailesi ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz.'
BEHDİNAN-ANF

Ergenekon'u çözmeyen Göngören'i çözemez

huseyin_tureli_cemil_cicek Ergenekon operasyonuyla Temiz Eller iddiasında bulunan AKP, Güngören'de gerçekleri açığa çıkaracağına, devletin yıllardır uyguladığı kontr-gerillayı aklama yöntemini devreye koydu
Bizzat devlet bağlantılı oluşumlarca, Çorum, Beyazıt, Maraş, Gazi ve Şemdinli gibi birçok yerde katliamlar gerçekleştirildi. Yine Bölge illerinde devletin kontr-gerilla örgütlenmesi olan JİTEM ve Hizbullah örgütleri, binlerce faili meçhul cinayet gerçekleştirdi, gerçekleştirmeye devam ediyor. Bütün bunlar, ortaya çıkarılan belge ve bulgularıyla, bu işi bizzat yapanların itiraflarıyla ortaya konulmasına rağmen her zaman gizlendi.
Şemdinli'de suçüstü yakalandığı halde JİTEM'i aklayan AKP hükümeti, Ergenekon operasyonlarıyla Temiz Eller operasyonu gerçekleştirdiğini iddia etti. Ancak iddianamede hiçbir derin devlet faaliyetine dokunulmadı, devlet bağlantılı oluşumlar aklandı. Böylece AKP'nin iddiası boşa çıkarken, Güngören'de patlama meydana geldi. AKP, olayın faillerini meydana çıkaracağına, gerçeklerin üstünü örtme taktiği izledi.

İstanbul Güngören'de meydana gelen ve 18 kişinin ölümüyle sonuçlanan patlamayla ilgili tutuklanan 8 kişiyle ilgili İçişleri Bakanlığı'nın, Emniyet yetkililerinin ve Türk basınının gerçekleri açıklamadığı belgelerle kanıtlandı. Olay yerine bombayı bıraktığı ileri sürülen Hüseyin T'nin yaklaşık 4 yıldır çalıştığı işyerinin giriş-çıkış kayıtları Kandil'de eğitim aldığı yalanını ortaya koydu. Hüseyin T'nin, Kandil'de bomba eğitimi aldığı iddia edilen dönemde İstanbul'da özel bir hastanede tedavi olduğu ortaya çıktı. Ergenekon operasyonunda 'derin'e inmeyen AKP hükümetinin, Ergenekon'da izlediği taktiği Göngören'de de izlediği belirtiliyor. Göngören'in ucunun 'derin devlet'e dayandığı için AKP'nin Göngören patlamasının gerçek yüzünü açığa çıkartmayacağı kaydediliyor.
AKP hükümeti başta olmak üzere, muhalefet ve Türk medyasının ısrarla Göngören'deki patlamayı 'PKK üzerine yıkan' açıklamaların gerçeği yansıtmadığı belgelerle ortaya çıktı. İstanbul Güngören'de 26 Temmuz akşam saatlerinde düzenlenen iki saldırının ardından İçişleri Bakanı Beşir Atalay tarafından 'Bombacıları yakaladık' diye basına açıklanan Hüseyin T'nin bombalamaktan değil 'örgüt üyesi olmak' iddiasıyla tutuklandığı ortaya çıktı. Hüseyin T'yi tutuklayan mahkeme heyetinin özellikle 'Sizi bombadan değil örgüt üyeliğinden tutukluyoruz' dediği iddia edildi.
Eğitimde değil işyerinde
Hüseyin T'nin tutuklanmasının ardından Türk basınının 'Bomba eğitimi almış', 'Yedi günde yedi adres değiştirmiş' gibi haberlerin de doğru olmadığı kanıtlandı. Türk basınının iddia ettiği gibi 'bomba eğitimi' aldığı dönemde Hüseyin T'nin özel bir tekstil firmasında 2003 yılının Şubat ayından itibaren çalışmaya başladığı, çalıştığı işyerinin girişi-çıkış saatini gösteren sistemin kartlı bir mekanizmaya sahip olduğu ve Hüseyin T'nin yaklaşık 4 yıldır düzenli olarak bu işyerinde çalıştığı belgelendi. İşyerinin giriş-çıkış kayıtlarının son 2 aylık dökümünün polis tarafından da incelendiği belirtildi.
Evinde yakalandı
Ayrıca 'Yedi günde yedi adres değiştirdi' diye basın tarafından lanse dilen Hüseyin T'nin yaklaşık 5 yıldır ikamet ettiği adresinde yakalandığı bildirildi. Hüseyin T'nin Kandil'de bomba eğitimi aldığı ve üç ay önce Türkiye'ye giriş yaptığı iddia edilen dönemde ise İstanbul'da özel bir hastanede tedavi gördüğü sağlık karnesindeki resmi kayıtlarda mevcut. Özel bir televizyon kanalında önceki akşam Hüseyin T.'nin abisinin 'Askere kurşun sıkıyor' haberi de yalan çıktı. 3'ü kız toplam 12 kardeş olan Hüseyin T'nin ağabeyleri İstanbul'da çalışıyor.
Haberler düzmece
Kendisi ile görüştüğümüz ve görüntülenmesini istemeyen Hüseyin T.'nin ağabeyi, haberlerin tamamının düzmeceden ibaret olduğu, kardeşinin yıllardır evinden işine gidip gelen biri olduğunu ve mahkemede tutuklanma gerekçesinin ise bombalama olayı ile hiçbir bağlantısı olmadığını söyledi. Ağabey T., 'Daha Beşiktaş Adliyesi'nin önünde savcılıktaki sorguları bitmeden İçişleri Bakanı açıklama yaptı. Tutuklanıp tutuklanmadıkları bile belli olamadan basın kardeşimin bombayı patlattığı için tutuklandığını söylemeye başladı. Daha resmi olarak tutuklanmamışlardı. Resmi evrakları alıp incelesinler' dedi. Kendisinin ve diğer kardeşlerinin de yıllardır İstanbul'da çalıştığını söyleyen Ağabey T, haberleri yayınlayan televizyon kanalları hakkında dava açmaya hazırlanıyor.
Göngören'de Ergenekon taktiği
Göngören bombalı saldırısının tüm okları 'derin devlet' ve 'Ergenekon'u göstermesine rağmen ısrarla AKP hükümeti, muhalefet ve Türk basını tarafından PKK'nin üzerine atılması, 'hedef saptırma' olarak yorumlanıyor. Özellikle Başbakan Tayyip Erdoğan'ın olay yerindeki inceleme esnasında yaptığı açıklamayla başlattığı ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın da aynı sözleri kullanarak, 'yapanların kimliği'ni açık söylememesi de olayı maniple etmeye dönük olduğu belirtiliyor. Erdoğan'ın, Ergenekon'u kastederek, 'Saldırının zamanlaması failleri ele veriyor' şeklindeki açıklaması üzerinde durmayan Türk basınının, Kürt-Türk çatışmasını körüklemeye yönelik bir yayın izlemesi dikkat çekiyor. Türk basınının böyle bir yayın izlemesinde AKP hükümetinin payının büyük olduğu belirtiliyor. Ergenekon'u 2004 yılı ve sonrası 'darbe planları' ve 'AKP hükümetini devirme planları'yla sınırlı tutan AKP'nin, Ergenekon'da olduğu gibi Göngören'deki patlamada da asıl sorumluları açığa çıkarmayacağı dile getiriliyor. AKP'nin bu nedenle ısrarla 'açık kimlik' belirtmedikleri ve yaptıkları açıklamaların tamamen gündemi saptırmaya yönelik olduğu kaydediliyor.
Çiçek yalanı sürdürdü
Tüm bu tespitleri doğrulayan bir açıklama da Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'ten geldi. Bakanlar Kurulu toplantısından sonra açıklama yapan Çiçek, saldırı için 'Bildiğiniz gibi olayın faillerinin yakalanmasının ardından İçişleri Bakanı arkadaşımız İstanbul'da bir açıklama yaptı. Dolayısıyla bizim için geçerli olan açıklama budur, onun dışındaki açıklamalar bizim dışımızdadır' diye konuştu. İSTANBUL – DİHA FIRAT ÇAĞIN / UYGAR GÜLTEKİN
Alman İstihbaratı: PKK'nin işi değil
Uzmanlardan sonra Alman İstihbarat Teşkilatı'ndan (BND) da bombalı saldırının PKK'nin işi olmadığı açıklaması geldi. Bild Gazetesi'ne konuşan Alman İstihbarat Teşkilatı Şefi Ernst Uhrlau, saldırının arkasında 'El Kaide veya Türkiye'deki 'derin devlet'in' olabileceğini söyledi. Türkiye'de 'İslamcı teröristlerin' faaliyette bulunduklarına dikkat çeken Uhrlau, saldırının PKK'nin eylem tarzına uymadığını belirtti. Uhrlau, 'İşleniş itibariyle PKK tarafından yapılmışa benzemiyor. İşleniş tekniği, yer ve zaman konuları göz önüne alındığında, saldırının arkasında kökten dinci bir grubun veya Türkiye'deki derin devletin olma ihtimali daha kuvvetli. Bu içeriden bir saldırıya benziyor' dedi.

Aydar: Devlet Güngören'de uzlaştızubeyir_aydar1
Kongra-Gel Başkanı Zübeyir Aydar, Türk devletinin Güngören'de 17 kişinin ölümüne yol açan patlamaya ilişkin bir şeylerin üzerini örtmeye çalıştığını belirterek, olayın PKK'ye mal edilmesinin ordu ile hükümet arasındaki uzlaşmaya dayandığını kaydetti.
27 Temmuz günü İstanbul Güngören'de meydana gelen patlamanın üzerinden daha bir saat geçmeden bazı çevreler olayı PKK'ye yüklemeye çalıştı. CHP lideri Deniz Baykal, suçlamayı yapan ilk kişi oldu.
Ergenekon iddianamesinin açıklandığı, AKP davasının görülmeye başlandığı bir dönemde meydana gelen patlamada, ciddi hiçbir delil sunulmadan mahkeme kararından hemen sonra PKK'ye yüklendi. Ancak PKK saldırının kendileri ile ilgisi olmadığını belirterek kınadı.
Kongra-Gel Başkanı Zübeyir Aydar, Türk hükümeti ve medya organlarının hep bir ağızdan PKK'yi suçlamasına tepki göstererek, olayın kendileri ile bağlantılı olmadığını bir kez daha vurguladı.
'Bu olay baştan oluş itibari ile zamanlama itibariyle tümden daha önce işaret ettiğimiz gibi, son derece ilginç ve ilgi çekici bir olaydır. Yöntem, kullanılan malzeme ve yer itibariyle göz önüne alınması gereken bir olaydır' diyen Aydar, bu tür eylemlerin özgürlük hareketine zarar vereceğini kaydetti. Savaş kurallarına göre hareket ettiklerini ve sivilleri hiçbir zaman hedef almadıklarını ifade eden Aydar, 'Kürdistan Özgürlük Hareketi neden kendi kendimize zarar veren bir eylem yapsın?' diye sordu.
Bu patlama devlet içi hesaplaşmadır
Eylemin zamanlamasının Ergenekon iddianamesinin açıklanması, AKP'ye açılan kapatma davasının görülmesi ve Ankara'da yapılan gizli görüşmelere denk geldiğine dikkat çeken Aydar, 'Bu patlama devlet içi hesaplaşmalardır. Bunu Ergenekon çerçevesinde, yaşanan siyasi gerginlik ve iktidar çekişmesi çerçevesinde değerlendirmek gerekiyor' dedi.
Olay olur olmaz, bazı medya organları ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın hemen aynı saat içinde PKK'yi suçladığını belirten Aydar, 'Millet daha gaz patlaması derken onlar bizi suçladı. Bunlar düşündürücü' ifadelerini kullandı.
Aydar, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın �tutuklandılar ve her şey aydınlığa kavuştu' yönündeki sözlerine de değinerek, gözaltına alınanların aileleri ve avukatlarının açıklamalarına dikkat çekti.
Atalay'ın yaptığı 'Patlamanın faillerini bulduk' açıklamasının ardından tutuklanan 8 sanık hakkında bugünkü gazetelerde yer alan haberlere sanık avukatlarından Hüseyin Çalışçı sert tepki göstermişti. Çalışçı 3 Ağustos'taki açıklamasında iddiaları yalanlayarak, bombalı eylemi gerçekleştiren şahsın yakalanmadığını belirtmişti. Çalışçı, 'Gazete ve televizyonlarda yer alan 'Bombacı suçunu itiraf etti' şeklindeki haberler gerçeği yansıtmıyor. Çünkü tutuklanan sanıklardan hiçbiri bombayı patlattığı suçlaması ile tutuklanmadı' demişti.
Aydar, İçişleri Bakanı'nın kanıt sunmadan PKK'yi suçladığı tepkisinde bulunarak, 'Bütün bunların hepsi devletin bir şeylerin üstünü örtmeye çalıştığını gösteriyor' vurgusunu yaptı.
Anayasa Mahkemesi'nin kapatma davasına ilişkin kararından sonra basının karşısına geçen Beşir Atalay patlamadan PKK'yi sorumlu tutarak 'Kesin tespitler ve güçlü delillerle tereddüde yer bırakılmayacak şekilde olay aydınlatılmış ve faillerin büyük bölümü yakalanmıştır' dedi. Ancak bu 'güçlü kanıtların' ne olduğu konusunda herhangi bir şey söyleyemedi.
Fail olarak öne sürülen ve Türk medyası tarafından Kandil'den gelerek bombayı patlattığı iddia edilen şahsa ilişkin de gerçekler ortaya çıktı. Patlamanın ardından tutuklanan Hüseyin T.'nin yaklaşık 4 yıldır çalıştığı işyerinde giriş çıkış kayıtlarının olmasının yanısıra bomba eğitimi aldığı iddia edilen dönemde İstanbul'da özel bir hastanede tedavi olduğu belirlendi.
Taraflar uzlaştı, olay PKK'ye yüklendi
Zübeyir Aydar, patlama öncesi ve sonrası gelişmelere dikkat çekerek, Ergenekon soruşturmasının Türk ordusu ile ilişkilendirilmediğini belirtti ve bunun bir uzlaşmanın sonucu olduğunu kaydetti. Kürtlere karşı işlenen suçların iddianamede yer almadığını ifade eden Aydar, AKP kapatma davasına Anayasa Mahkemesi'nin aldığı kararın da ordu ile hükümet arasındaki uzlaşının sonucu olduğunu vurguladı. Aydar, patlamadan sonra yapılan Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısına işaret ederek ilk kez hiçbir ihraç olmadan YAŞ toplantısının yapıldığını belirtti. Bunun da bir uzlaşmanın sonucu olduğunu belirten Aydar, 'Taraflar uzlaşırken de suçlarını Kürtlere, Kürdistan Özgürlük Mücadelesi'ne yıkmaya çalışıyor. Bu kabul edilemez. Yalancını mumu yatsıya kadar yanar' dedi.
Aydar son olarak Alman istihbaratı tarafından patlamanın PKK'nin işine benzemediği yönündeki açıklamasını hatırlattı. Aydar, 'Alman istihbaratı bu konuda mutlaka ellerindeki bazı bilgilere dayanarak açıklama yapıyor. Onlar Türkiye'de ciddi bilgiler alan bir kurumdur' şeklinde konuştu.
Bild gazetesine konuşan Alman İstihbarat Teşkilatı şefi Ernst Uhrlau, Güngören'deki saldırının ardında El Kaide veya Türkiye'deki 'iç güçlerin' olabileceğini söyledi. Uhrlau Güngören'deki bombalı saldırının PKK'nin eylem tarzına uymadığını belirterek, 'İşleniş itibariyle PKK tarafından yapılmışa benzemiyor. İşleniş tekniği, yer ve zaman konuları göz önüne alındığında, saldırının arkasında kökten dinci bir grubun veya Türkiye'deki derin devletin olma ihtimali daha kuvvetli. Bu içeriden bir saldırıya benziyor' dedi.
Bulurlar buluştururlar
'Türkiye devleti de bunun iç mücadele olduğunu biliyor' diyen Ayar, 'Ama uzlaştılar ve bu uzlaşma çerçevesinde olaya kılıf arıyorlar' şeklinde konuştu. Suçlu olarak da PKK'nin ilan edildiğini belirten Aydar, 'Kürtler üzerine her şeyi yığmaya çalışıyorlar. Olayın bizimle bir bağlantısı yoktur. Gözaltına alınanların da patlama ile ilgili tutuklanmadıkları ortaya çıkıyor' ifadelerini kullandı.
Ergenekon iddianamesinde de geçen ve PKK'ye yüklenen bir çok olayı hatırlatan Aydar, şöyle dedi: 'Hareketimize yıktıkları çok sayıda olayda faillerin devlet olduğu görülüyor. Şemdinli'de suçüstü yakalananlar insanlar Ankara'da aklandı. Türkiye'de bağımsız yargı ve hukuki zeminde işleyen bir emniyet yoktur. Uzlaştılar, birkaç fail bulmaları gerekiyordu. Bulurlar buluştururlar, delil de oluşturur ve mahkum ederler. Geçmişte bunun örnekleri çok yaşandı' ANF
CELİL DEMİRALP

'Cantürk'ü ve Buldan'ı biz öldürdük'

behcet_canturk_savas_buldan Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Hikmet Çiçek'in evinde ele geçirilen belgelere göre, Behçet Cantürk ve Savaş Buldan'ın nasıl ve kimler tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı. Hikmet Çiçek'in evinde bulunan belgede Susurluk infaz timinde yer alan Cavit el yazısında, 'Behçet Cantürk'ü Savaş Buldan'ı biz öldürdük. Ölüm timinin şefi Tarık Ümit'ti' diyor.
'Cavit' imzalı ve itiraf niteliğindeki el yazısı notlarda, Cavit Susurluk çetesinin içinde olan bir kişi olduğunu anlatıyor: 'Biz Susurlukzedeleriz. Vatan millet için katıldığımız ve resmi zannettiğimiz bu çetede bazı faaliyetlerde bulunduk ama sonra ayrıldık. Bazı faaliyetlere alet edildik. Bazı suçlara itildik. Şimdi ise ciddi tehdit alıyoruz ve öldürüleceğiz.' El yazılı itiraf mektubunda, öldürülen Kürt işadamı Behçet Cantürk'le ilgili şu bilgiler yer alıyor: '1994 yılının Ocak ayı. Cantürk'ün alınması için Cihangir'deki Ümtaş Gentaş adlı şirketlerin ofisinde toplantı yaptık. Tarık Ümit de toplantıdaydı. İnfaz konuşuldu. N.G. Cantürk'ü kendisinin alabileceğini söyledi. 'Bu iş tereyağından kıl çeker gibi olacak' diyerek, teminat verebileceğini söyledi. Eve gidip 23.30'a kadar bekledim. Sonra Tarık Ümit geldi. 'Bu iş bitti Cavit. Bir kahve içelim' deyip, beni büroya gönderdi. O sırada Ankara'yı aradı ve biriyle 'ağbicim tamam çocukları yolladım' dedi. Büroya geldim. Sabah gazetelerde Cantürk ile şoförünün Sapanca yakınlarında öldürüldüğü yazıyordu.'
Büroda yattığını anlatan Cavit isimli şahıs, bu kez 1994 yılının Haziran ayında Tarık Ümit'ten bir telefon aldığını anlatıyor: 'Arabayı istediler. Alıp söylenen adrese gittim. Cihangir Otel'in lobisinde özel harekatçılarla Tarık Ümit oturuyordu. Ben arabada bekledim. Geç saatlerde Yeşilköy çınar Otel'e gittik. Tarık'la yolda irtibat kurulacaktı. Savaş Buldan ve arkadaşları otelden çıktı. Orada bekleyen Yüzbaşı İsmet, Ayhan, Ziya, Semih ve tanımadığım üç kişi 'dur polis' diyerek onlara doğru yürürken, Savaş Buldan arabasına doğru yöneldi. Hemen yakaladılar. Bunları arabalara bindirip yola çıktılar. Sabah öğrendim onlar da ölmüştü. Bundan sonra Tarık Ümit'le çalışmak istemiyorum.'
El yazılı notlarda, Cavit, Korkut Eken'in de sık sık büroya uğradığını yazıyor. Eken'in Tarık Ümit'e 'Yeşil'le birlikte oldu' diyerek, kendisine yakındığı iddia ediliyor. El yazılı notta, Eken'in bunları söylerken, büroda duran ve Mehmet Ağar'ın koruması olan Ömür Özçelik'in kardeşi Ömer Cicu belindeki tabancayı çıkararak 'Onu ben öldüreceğim komutanım' dediği belirtiliyor. İSTANBUL / ANFcezaevidirenisvar_welat

A. Welat da Ergenekon hedefindeydi
Ergenekon iddianamesinin ekinde, Güler Kömürcü ile Ergenekon üyelerinin MSN üzerindeki yazışmalarında günlük Kürtçe gazete Azadiya Welat'ı da hedeflerine aldığı ortaya çıktı.
İddianameye göre, görüşme Kömürcü ile adı S. Selahattin Altınok olarak kayda geçen şahıs ile Eylül 2007'de görüştü. Görüşmede Türkiye'de Azadiya Welat dışında başka yayın olup olmadığı soruluyor.
İddianamede ilgili kayıt şöyle yer alıyor: 'Tape: 1342 24.10.2007 tarihinde S.S.ALTINOK ile görüşmesinde özetle; Güler KÖMÜRCÜ'nün '...bir şey soracağım sana şuanda burada yani Türkiye'de yayınlanan yazılı basın olarak AZADİYA VELAT türü başka hangisi var.' '...yayınlanıyor di mi halen yazılı basında var' dediği, Taha'nın 'Valla şimdi tam bilgi sahibi...' dediği, Güler KÖMÜRCÜ'nün '...bir şey yazacağım da ...emin olamadım başka hangisi var yazılı basın diye' dediği...'
Ergenekon davasında tutuklu olan emekli Binbaşı Zekeriya Öztürk'ün önce Vatan Gazetesi'nde Azadiya Welat'ı hedef alan yazısı ile aynı zamanda Güler Kömürcü de Akşam Gazetesi köşesinde gazetenin PKK'nin yayını olduğunu öne sürmüştü. Kömürcü, milliyetçilerden bu gazeteye karşı sessiz kalmamalarını da istemişti. İSTANBUL / ANF

KERKEK KURKEK KIRKUK KURKIK KURDISTAN

PNA-Ülkeyi siyasi krizin eşiğine getiren yerel seçimler yasasına ilişkin yaklaşık bir haftadır Bağdat’ta yoğun müzakerelerde bulunan Kürdistan Bölge başkanı Mesut Barzani bugün başkent Hewler’e döndü. Başkan Barzani düzenlediği basın toplantısında Bağdat’ta yerel seçimler yasasına ilişkin siyasi grup ve kesimler arasında geçen yoğun müzakerelerin sonuçlarını değerlendirdi.

Bazı kesimlerin anayasayı hiçe sayarak Kürt halkını yeniden bir siyasi oyunun eşiğine getiridiğini belirten Başkan Barzani , Kürt halkının yeni Irak’ın asil korucularından biri olduğunu dikkat çekerek Irak’ın parçalanmamasını  garantileyecek  tek unsurun anayasa olduğunu hatırlattı.

Kerkük’e değinen başkan Barzani , yerel seçimler yasasının özellikle Kerkük ile ilgili 24.maddenin aqnayasaya aykırı bir şekilde federal meclisten geçmesinin burada yine çok ciddi siyasi bir oyunun oynandığını  ve burada dış güçlerin rolünün büyük olduğunu dikkat çekerek‘’hiçbir şekilde dış güçlerin Kerkük’te  kendi özel amaçlarına kavuşmasına yol vermeyeceğiz’’ mesajını verdi.

imageYeni Irak’ın özellikle iki başlıca ulus Kürt ve Arap olmak üzere bütün siyasi  tarafların uzlaşma temeli üzerinde kurulduğunu hatırlatan başkan Barzani , bu yeni Irak’ın kurulması sürecinde Kürdistan’da elde edilen ulusal kazanımların  demokrasi adı altında  bir parlamento kararı ile oldu bittiye asla seyirci kalamayacakalarını ve bunu hiçbir şekilde kabul etmeyeceklerinin altını çizdi.

Kürt düşmanları ve Kürtlerin kazanımalarına karşı kesimlerin son derece aktif bir siyasi süreç başlattıklarını  dikkat çeken başkan Barzani , bunun kendilerini çok duyarlı olmaya  ittiğini ve bu şovenist kesimlerin demokrasi  ve insanlık dışı amaçlarına ulaşamayacaklarını vurguladı.

Kerkük İl meclisinin Kürdistan Bölge Yönetimine  bağlanması  doğrultusunda verdiği karara ilişkin talebine başkan Barzani ‘’ İl meclisi  140.maddenin uygulanması şartını ortaya koymuştur. Tabi ki eğer bu madde uygulanmazsa Kerkük İl meclisinin kararı yerinde bir karar olacaktır ve biz de destekleyeceğiz’’ dedi.

Yeni Irak’ta  anayasal çerçevenin dışına çıkacak demokrasi dışı hiçbir girişimi kabul etmeyeceklerini vurgulayan başkan Barzani , Bağdat’ta  ülkenin  siyasi  sürecini baltalamak isteyen kesimlerin atmaya çalıştığı adımların önünü kesmek için çok yoğun müzakerelerde bulunduğunu belirterek burada ülkede özellikle siyasi konuların  anayasaya dayanılarak uzlaşma  temeli üzerinde yürütülmesi için  yeni bir komisyon kurduklarını söyledi.

Ayrıca başkan Barzani , BM ve ABD’nin Kerkük seçimlerine  ilişkin son anda  yeni bir öneri sunduğunu  hatırlatarak ve bu önerinin kendileri tarafından genel olarak kabul görüldüğünü de sözlerine ekledi.

Hayat ve Roj TV'ye destek

munzur_fest_hayattv_rojtv_destek

8. Munzur Kültür ve Doğa Festivali kapsamında Dersime'e gelen aydın sanatçı, yazar, akademisyen ve siyasetçiler, Hayat TV'nin kapatılmasını protesto etti. Kapatılma kararının AKP'nin ikiyüzlü politikalarının sonucu olduğu belirten aydınlar Roj TV'nin Almanya'da yasaklanmasını da kınandı. Kışla Meydanı'nda bir araya gelen ve aralarında aydın, sanatçı, yazar, sivil toplum örgütü, siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcilerinin de bulunduğu kalabalık bir grup önceki gün Hayat TV'nin kapatılmasına ilişkin basın açıklaması yaptı. 'Halkın televizyonu hayat açılsın' , 'Bu hayat bizim', 'Hayat susturulamaz' yazılı pankart ve dövizler taşıyan grup adına konuşan Sanatçı Ferhat Tunç, 'Hayat'a yönelik baskılar AKP'nin ülkede demokrat olmadığını gösteriyor' dedi. Bu topraklarda yaşananların sadece özgür basın tarafından dile getirildiğini belirten Dersim Belediye Başkanı Songül Erol Abdil de, 'Özgür basın dışındaki medya bu halkın taleplerini ve yaşadıklarını görmüyor. Bunları sadece özgür basın görüyor. Fakat bundan kaynaklı olarak özgür basın hedef yapılıyor. Bunun bir örneğini Roj TV'de gördük. Gazetelerin kapatılmasında gördük ve şimdi de Hayat TV'nin kapatılmasında görüyoruz. Bu uygulamalar halkımız tarafından kabul görmeyecektir. Özgür basına sahip çıkacağız' şeklinde konuştu. Daha sonra konuşan Yüzüncü Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlyas Yılmazer, ülke satılırken bunu yalnızca Özgür Gündem ve Hayat TV'nin gördüğünü ve bunu dillendirdiğini belirterek, 'İkisi de kapatıldı. Hayat TV kapatıldığı zaman içime kan damladı. Bu insanlığa yapılan saldırıdır. AKP hayatımızı karartamaz' dedi. Almanya Sol Parti Milletvekili ve Sol Parti Kurucusu Hüseyin Kenan Aydın da, 'Hayat TV'nin kapatılmasının en büyük nedeni, halka gerçekleri yansıtmasıdır. Hem Roj hem de Hayat TV için mücadelemiz devam edecektir' şeklinde konuştu. Hollanda İşçi Partisi Milletvekili Neşe Budak da Hollanda Meclisi'nin bu karara güldüğüne dikkat çekerek, 'AKP çek elini karartma hayatı' dedi. Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu 2. Başkanı Hıdır Temel da, Hayat TV'nin yanında olduklarını belirtti. Şair Hicri İzgören de 'Gün, ne yas ne de bayram günüdür. Gün mücadele günüdür' dedi. DERSİM / DİHA