KÜRDİSTAN 2010 VIVA DÜNYA KUPASINA EV SAHİPLİĞİ YAPACAK

PNA-Nazım Bira Kepri/Hewler: Federal Kürdistan Bölgesi futbolda, 2010 VIVA Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacak. Kürdistan böylece, bu büyük organizasyona ilk kez ev sahipliği yapmış olacak…

image

VIVA Başkanlığı, dünyada devletleri olmayan halkların 2010 VIVA Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmak amacıyla internet aracılığıyla Kürdistan Futbol Federasyonu Başkanlığı’na resmi bir mektup gönderdi.

Futbol Federasyonu Başkanlığı da mektubu görüşmek üzere dün toplandı.

Toplantının ardından PNA’ya özel bir demeç veren Kürdistan Futbol Federasyonu Başkanı Sefin Kanenebi, “Konuya ilişkin bir toplantı gerçekleştirdik. Toplantıda, Kürdistan’ın 2010 VIVA Dünya Kupası’na ev sahipliği yapması konusunda karar aldık.” dedi.

2010 VIVA Dünya Kupası’na ev sahipliğini yapma noktasında razı olduklarını söyleyen Kanenebi, bu konuda VIVA’ya resmi bir mektup göndereceklerini söyledi.

VIVA KÜRDİSTAN’A HEYET GÖNDERECEK...

Futbol Federasyonu Başkanı Kanenebi, 2010 VIVA Dünya Kupası maçları için VIVA’nın Kürdistan Bölgesi’ndeki statlarda incelemelerde bulunacağını, daha sonra heyetin VIVA Dünya Kupası’nın Kürdistan’da yapıp yapmayacağı konusunda kararını vereceğini ifade etti.

FIFA bünyesinde olmayan uluslar için VIVA Dünya Kupası her iki senede bir düzenleniyor.

Kürtleri temsilen ilk kez Kürdistan erkek ve kadın Futbol Milli Takımlarının da katıldığı 2008 VIVA Dünya Kupası bu yıl İsveç'in Gallivare kentinde düzenlendi. Turnuvaya Kürdistan, Samiland, Padania, Provence, ve Suryoe milli futbol takımları katıldı.

Turnuvayı 4. Sırada tamamlayan Kürdistan Milli Futbol Takımı 2 beraberlik, 1 galibiyet ve 1 yenilgi alarak 5 puan toplayabildi.

Turnuvayı, İtalyan takımı Padania birinci, Suryoe ikinci, Samiland üçüncü, Kürdistan dördüncü ve Provence beşinci sırada tamamladı.

Turnuvada birinci olan İtalyan takımı Padania Nelson Mandela ödülünü aldı.

Kürdistan Mili Futbol Takımı 7-13 Temmuz tarihileri arasında İsveç’in Gallivare kentinde yaptığı maçlar ve sonuçları şöyle:

  • Samiland Kurdistan 2-1
  • Kurdistan Provence 3-0
  • Padania Kurdistan 2-1
  • Kürdistan Suryoe 0-0

Turnuvaya kadın futbol takımları alanında ise sadece Kürdistan ile Samiland takımları katıldı. Turnuvada Samiland takımı birinci oldu.

BAYDEMİR: ‘’HASANKEYFİ KORUMAYA ANT İÇTİK’’

PNA-Diyabarkır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, DTP'li Milletvekilleri ile birlikte Hasankeyf'i korumak adına ''Ant içtiklerini'' belirtti. image

DTP'li Milletvekilleri ile birlikte Hasankeyf'i korumak adına ''Ant içtiklerini'' belirten Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, tarihi kent Hasankeyf'in Ilısu Barajı suları altında kalmasına ilişkin projeyi yatırım olarak değerlendirmediklerini, bir yatırımın gerçek manada yatırım olabilmesi için insana dayalı olması gerektiğini belirtti. Baydemir, Ilısu Barajı'nın demokratik olmadığını ifade etti.

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Batman Esentepe Konuk Evi'nde Hasankeyf ve Ilısu Barajı'na ilişkin yaptığı açıklamada, Ilısu Barajı'nın insana dayalı olmadığını, sürecin şeffaf bir şekilde işletilmediğini ve yöre insanının sürecin dışında tutulduğunu savundu.

Baydemir, "Ilısu Barajı ile 12 bin yıllık tarih ortadan kalkacaktır. Ve henüz gün yüzüne çıkarılmamış olan 300'ü aşkın höyük yok olacaktır. Baraja yatırılacak kaynak, en fazla 60 yıl boyunca geri dönüşümlü olacaktır. Oysa Hasankeyf ve yörede bulunan höyüklerin açığa çıkarılmasıyla insanlık var olduğu müddetçe dünya var olduğu müddetçe turizm potansiyeli olarak ve istihdam aracı olarak, ekonomik kalkınma aracı olarak kullanma imkanına sahip olacaktır. Uluslararası sözleşmelere tabi olması gereken bir süreç hiçbir şekilde kriterler uygulanmadan Hasankeyf taşıma gibi bir politikayla çözüm arayışı ortaya koymaktadırlar. Bütün bu süreçler hem ulusal mevzuata hem de uluslararası mevzuata aykırılık teşkil etmektedir." Dedi.

Baydemir, Ilısu Barajı'na kredi sağlayan ülkelere çağrıda bulunarak, "Eğer Hasankeyf bu barajın yapımı için kredi sağlayan ülkelerin sınırları içerisinde olmuş olsaydı Hasankeyf'i boğacak bir baraj inşa edeceklerdi ise buyursunlar kredi versinler. Yok eğer böylesi bir tarihi dokuyu böylesi bir insanlık eserini boğacak bir girişimi kendi ülkelerinde yapmıyorlarsa o halde bizim ülkemizde de bunu yapmaya hakları yoktur. Kim kredi verirse versin biz bu sürecin başarıya ulaşmaması için Hasankeyf'in boğulmaması için elimizden gelen bütün gayreti göstereceğiz'' ifadelerini kullandı.

Baydemir, "Ortada bir cehalet var. Hasankeyf'in taşınacağı iddiası, ya da taşınarak kurtulabileceği iddiası. Bu da bir cehalet örneğidir. Bunu kim savunursa bence bu büyük bir cehalet örneğidir" dedi. (haberdiyarbakır)

BU İLERİ ANAYASADA HER ULUS KENDİNİ İDARE ETME HAKKINI TALEP EDEBİLİR

‘’KÜRDİSTAN ANAYASASI ÇOK İLERİ BİR ANAYASA. BU ANAYASADA HER ULUS KENDİNİ İDARE ETMEK HAKKINI TALEP EDEBİLİR’’ image

PNA-Kürdistan’da bulunan Türkmen grubun başkanı ve Kürdistan Parlemantosu üyesi Kerhi Altıparmak Kürdistan anayasasının çok ileri bir anayasa olduğunu ve çevre ülkelerinin şaşkınlığına sebep olduğunu söyledi.

Altıparmak, Kürdistan Bölgesi anayasasının birinci maddesinin Kürdistan’daki diğerı uluslara kendilerini idare etme hakkını talep etme hakkını verdiğini söyledi.

PNA’ya demeç veren Altıparmak, Kürdistan Anayasası taslağı ile ilgili çalışmaların tamamlanmak üzere olduğunu ve bunun halka sunulması için hazır olduğunu söyledi.

Altıparmak, taslakta, Kürdistan Bölgesi’nde bulunan bütün din ve ulusların haklarının korunduğunu söyledi.

Altıparmak,taslağın ilk maddesinde Kürdistan Bölgesi’nde bulunan diğer uluslara kendi bölgeleri içinde otonom bir idare talep etme hakkını verdiğini ve bu maddeye göre, Türmen ve diğer ulusların kendilerini otonom bir şekilde idare etme hakkını verdiğini söyledi.

Altıparmak, Kürdistan anayasasının çok  ileri bir anayasa olduğunu ve çevre ülkelerinin şaşkınlığına sebep olduğunu  söyledi. 

Her taşın altında Tuncay Güney

 image Rizgarî Online/Milliyet gazetesinden Tolga Şardan - Gökçer Tahincioğlu`nun “Ergenekon Analizi” araştırma dizisinde Ergenekon ile ilgili önemli açıklamalar yapan Tuncay Güney değerlendirildi. Ilgili haberi olduğu gibi aktarıyoruz. “Evinde ve ofisinde ele geçirilen belgeler Ergenekon soruşturmasının omurgasını oluşturan eski gazeteci Tuncay Güney, ilişkileri, yaşadıkları ve açıklamalarıyla kafa karıştırıyor. “Gay” olduğu gerekçesiyle askerlikten muaf tutulduğunu söyleyen Güney, sahte ruhsatla cip sattığı için tutuklandı, serbest kalınca da 10 yıllık vizeyle ABD’ye gitti. Toronto’da ‘haham yardımcısı’ kimliğiyle ortaya çıkan Güney, Ergenekon’la ilgili olarak savcıların Kanada’ya gelerek ifadesini almasını talep etti.

10 soru 10 cevap

1-Tuncay Güney kimdir? - 1972 doğumlu. Çorum Kargı nüfusuna kayıtlı. Küçük yaşta babasını kaybetti. Pertevniyal Lisesi’nin birinci sınıfında okurken, okuldan ayrıldı. Kendi anlatımına göre, askere gitmeden önce Milliyet, Sabah ve Akşam gazetelerinde, bir süre de Samanyolu Televizyonu haber programları bölümünde çalıştı. İran, Irak, Suriye, Lübnan, ABD gibi ülkelere gidip geldi. 5 Mayıs 1997’de askere gittiyse de, 4 ay sonra “gay” olduğu gerekçesiyle askerlikten muaf tutulmasına karar verildi. Döndükten sonra Yeni Strateji dergisinde çalışan, Strateji Araştırma Grubu’nu kurma çalışmalarına katılan Güney, 2 Mart 2001’de bir ihbar üzerine Adil Serdar Saçan’ın başında bulunduğu İstanbul Organize Suçlar Şube Müdürlüğü’nce gözaltına alındı.

2001 öncesinde gazetecilik yaptığı dönemde Tuğgeneral Veli Küçük’le sürekli görüştüğü biliniyor. Susurluk skandalıyla ilgili bazı fotoğrafları gazetelere sattığını anlatan Güney’in yine bu dönemde Mesut Yılmaz ile Abdullah Çatlı’yı fotomontajla yanyana getiren bir fotoğrafı bir DYP milletvekiline sattığı da biliniyor.

Hakkında İsmailağa Cemaati içinde yetiştiği, Fethullah Gülen’in sekreterlik işlerini gördüğü gibi iddialar da var.
Emekli MİT mensubu Mehmet Eymür’e ait olduğu bilinen “www.atin.org” adlı internet sitesinde, Güney gözaltına alınmadan yaklaşık 1 yıl önce çıkan “çift meslekliler” başlıklı yazıda anlatılan, istihbarat servisleri için çalışan gazetecinin de Güney olduğu öne sürülüyor.

VELİ KÜÇÜK İÇİN CİP

2- 2 Mart 2001’de gözaltına alınmasının nedeni ne? - Hakkında açılan davanın iddianamesine göre, Güney askerlik yaptığı dönemde tanıştığı teğmen M.O. ile ilişkisini daha sonra da sürdürdü. Bu sırada M.O., İstanbul Hasdal Kışlası’na tayin oldu. Güney ve M.O. temin edecekleri araçlara sahte ruhsat ve plaka hazırlamaya karar verdiler. Güney’in şoförlüğünü yapan eniştesi A.T. ve Strateji Araştırma Grubu’nu birlikte kurmak üzere anlaştığı Ü.O. da organizasyona dahil edildi.

Bu dönemde işadamı Korkmaz Yiğit’in yanında çalışan emekli bir polis, Akın Birdal suikastinin azmettiricisi Semih Tufan Gülaltay’ın Yiğit’i sıkıştırdığını belirterek, Güney’den yardım istedi. Söz konusu polis, Güney’e o dönemde emekliye ayrılmak üzere olan Tuğgeneral Küçük’e hediye edilmesi için bir de cip verdi. Güney, Küçük’ün cipi kabul etmediğini söyledi, ancak kendi anlatımına göre, söz konusu kişinin borcuna mahsuben araca el koydu. Gazeteye ilan veren Güney ve arkadaşları, aracı almak isteyen kişiyle nasıl olduğu anlaşılmayan biçimde emniyetin basın odasında pazarlık yaptı. Güney, kendisini polis olarak tanıttı. Aracın parasını ödeyen kişi dolandırıldığını anlayana kadar Güney ve arkadaşları aracı yeni bir ruhsat çıkararak başkasına da sattı.

3- Bu dönemde isnat edilen başka bir suçlama var mı? - Güney, aynı dönemde kendini JİTEM elemanı gibi tanıtıp, İstanbul Sarıyer Kısırkaya’daki bazı arazileri almaya çalıştı. Güney, buradaki muhtara, köye bağlı plajları işletenlerin PKK’lı olduğunu söyleyerek, plaj işletmesinin Mehmetçik Vakfı’na verilmesini istedi ve bazı sözleşmeler imzalattı. Bir yandan sahte meslek diploması satma planları yapıyordu. Evinde yapılan aramada, çok sayıda nüfus cüzdanı bulundu. Güney, bunlardan kiminin sahibiyle seks yaptığını ve kimliğin kendisinde kaldığını, kimini de yolda bulup üzerine fotoğraf yapıştırmak için sakladığını anlatıyor.

ABD’DEN 10 YILLIK VİZE

4- ABD ile bağlantısı var mı? - Güney gözaltına alınmadan kısa bir süre önce ABD Konsolosluğu’ndan 10 yıllık vize almış. Yine kendi ifadesinde, Temmuz 2000’de ABD’de olduğunu ve kısa süre önce Türkiye’ye geldiğini anlatıyor.

5- Ergenekon soruşturmasına kaynaklık eden ifadeleri neden verme gereği duyuyor? - Güney’in arama yapılan ev ve ofisinden Ergenekon’la ilgili 6 çuval belge çıktı. Belgeler arasında, “Ergenekon Yeni Yapılanma Yönetim ve Geliştirme Projesi”, “Lobi”, “Ulusal Medya”, “Birleşik Komün Girişimi” gibi dokümanlar da var. Bugün tutuklu bulunan çok sayıda kişinin ismi belgelerde geçiyor. Bir iddiaya göre, kendiliğinden, Güney’e göre ise, gördüğü işkence nedeniyle Ergenekon yapılanmasını anlatmaya başladı. Bu ifadeler tutanağa geçirilmedi, ancak kasede kaydedildi. Güney’in anlattıklarının 3 saati bulduğu söyleniyor.

Dönemin Organize Suçlar Şube Müdürü Saçan’ın açıklamalarına göre, Ergenekon’la ilgili araştırma projesi hazırlandı ve dönemin DGM Savcısı, bugünün İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’e götürüldü. Polis, Engin’in izniyle takip ve dinleme yaptı. Ancak sonuç alınamadı. Yine Saçan’ın ifadesine göre, Engin, belgeler ve anlatımların “soyut nitelikli” olduğunu belirterek takipsizlik kararı verdi.

DEPODAN ÇIKAN KASET

6- 6 çuval belgeyi nasıl elde etmiş? Takipsizlikle sonuçlanan soruşturmadan sonra belgelere ve kasede ne oldu?
- Güney, Kanal D’deki 32. Gün programında belgeleri Ergenekon yapılanması içinde yer alan, ancak bazı isimlerle ters düşen bir binbaşıdan aldığını anlattı. Açığa çıkan bilgilere göre, İstanbul Emniyeti’nin Ocak 2004’te Gaziosmanpaşa’daki bir depoya yaptığı baskında, söz konusu belgeler ve kaset ele geçirildi. Saçan’la bağlantılı olduğu öne sürülen depoda başka soruşturma belgeleri de bulundu. Fatih Başsavcılığı, gizli belgeleri sakladığı için Saçan hakkında dava açtı. Depodan çıkan tüm belgeler Fatih Adliyesi emanetinde saklandı.

Ergenekon soruşturması sürerken, Saçan’la birlikte görev yapan bir polisin ifadesi belgelerin izinin bulunmasını sağladı. İddiaya göre, yine soruşturma sırasında emekli Tuğgeneral Küçük’ün arşivinde de Saçan’la ilgili bazı rüşvet iddiaları bulundu. Yine iddiaya göre, Güney gözaltındayken rüşvet iddialarına ilişkin belgeler, Saçan aleyhine kullanılmak üzere hazırlandı. Ergenekon iddianamesi açığa çıkınca, bu iddianın da aydınlanması bekleniyor. Saçan, tüm iddialarla ilgili olarak savcılığa kendisi hakkında suç duyurusunda bulundu.

‘DOĞUŞTAN MUSEVİYİM’

7- Güney, serbest kaldıktan sonra ne yaptı? - Dolandırıcılık suçlaması nedeniyle 8 Mart 2001’de tutuklanan Güney, 1 gün sonra talep edilen 3 bin YTL teminatı yatırarak serbest kaldı. İddiaya göre Güney, bir süre sonra 10 yıllık vizesini kullanarak ABD’ye gitti. 32. Gün programında kendisini yurtdışına çıkaran kişinin Saçan olduğunu söyledi.

Güney, ABD’ye gittikten kısa bir süre sonra New York Institute adlı kuruluşta çalışmaya başladı. Zaten hakkındaki soru işaretlerinden biri de ABD’ye gider gitmez nasıl bu tip bir iş bulabildiği. Yurtdışında geçirdiği yıllarda neler yaptığı halen muamma, ancak ABD’de olduğu sanılıyor.
Güney, Ergenekon soruşturması başladıktan sonra Toronto’daki bir kilisenin ‘haham yardımcısı’ olarak ortaya çıktı. Söz konusu kuruluşun internet sitesinde sıfatı “editör” olarak geçiyor. Sitenin Güney’in yaşamını sürdürdüğü Kanada Toronto’da temsilciliği var. Kendi anlatımına göre, “doğuştan Musevi” olan Güney, haham yardımcılığı yapmayı da sürdürüyor. Güney’in bu ülkelerde çalışma ve oturma izni alıp almadığı ise bilinmiyor.

GÜNEY’İN İDDİALARI

8- Güney, Ergenekon soruşturması kapsamında hiç ifade verdi mi? - Hayır. Ama Güney’in anlatımlarını içeren kaset ve belgeler soruşturmanın omurgasını oluşturdu. Ancak Ergenekon iddianamesinde sanık olarak geçtiği belirtilen Güney, savcıların Kanada’ya gelerek ifadesini almasını talep etti.

9- Güney, 2001’de kasede alınan ifadesinde hangi iddialar var? - Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre Güney, bu ifadesinde, Ergenekon’un Bilecik’te Veli Küçük ve İP lideri Doğu Perinçek’in katıldığı bir toplantıda yeniden yapılandırıldığını, “Lobi” yapılanmasının belgesini Perinçek ve İP’lilerin kaleme aldığını anlatıyor.

Güney’e göre, Küçük’le DHKP-C arasında yoğun bir ilişki var ve Özdemir Sabancı suikastını da aslında DHKP-C değil, Ergenekon yapılanması gerçekleştirdi. Yine Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis ve emekli Binbaşı Cem Ersever’in ölümlerinin arkasında da Ergenekon var. Güney, Veli Küçük’ün uyuşturucu trafiğinden pay almak isteyen Fransız istihbaratı tarafından tehdit edildiğini de söylüyor, Ergenekon’un Hizbullah ve İBDA-C ile bağlantılı olduğunu da.

10- Güney, basına yaptığı açıklamalarda hangi iddialarda bulundu? - Güney, Yeni Şafak gazetesine çeşitli tarihlerde yaptığı açıklamalarda, Ergenekon’un isterse PKK’yı 1 ayda bitirebileceğini, ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ın Ergenekon’un 1 numarası ile görüşmek için Türkiye’ye geldiğini söyledi.

32. Gün programında ise Ergenekon’un sonunun Susurluk’a benzeyeceğini, 1 numaranın ismini söyleyemeyeceğini anlattı. Güney, Yeni Şafak’a röportaj vermediğini, kendisine bu gazeteden Ergenekon zanlılarının ifadelerinin gönderildiğini söyleyince, Yeni Şafak gazetesi İstihbarat Şefi Şaban Arslan da kendisiyle internetten yaptığı görüşmenin kayıtlarını yayımladı.

Önal: Doğrulara senaryo ekliyor

Tuncay Güney’in ifadelerinde söz ettiği ve “Kuzey Irak’a silah götürürken yanımızdaydı” dediği gazeteci Ayşe Önal, Yenişafak gazetesine verdiği demeçte, Güney için, “Tuncay doğruları, içine inanılmaz senaryolar ekleyerek anlatıyor” diye konuştu. Güney’in 1994 yılında Samanyolu televizyonunun ana haber spikerliği yaptığını hatırlatan Önal, Güney’in kendisini Fethullah Gülen’le tanıştırdığını söyleyerek “Sanıyorum 22 yaşlarındaydı. Bu kadar genç ve deneyimsiz olmasına rağmen kanalda çok güçlü olması beni şaşırtmıştı” ifadelerini kullandı.”

Bayrak yakma Ergenekon provokasyonu

image Ergenekon örgütü hakkında hazırlanan iddianamede, Mersin'de Newroz kutlamaları sonrasında Türk bayrağının yakılması eyleminin de Ergenekon örgütü tarafından organize edildiği kaydedildi. Hazırlanan Ergenekon iddianamesinde, soruşturma kapsamında ifade veren ve kayıtlara 'Gizli Tanık 17' olarak geçen kişinin beyanlarında Mersin'de 2005 yılında yaşanan bayrak yakma olayının Ergenekon tarafından organize edildiği belirtilerek, şunlara yer verildi: '2005 yılında Mersin'de meydana gelen bayrak yakılması sonucu tüm Türkiye'de çeşitli olayların meydana geldiği bayrak olayının bizzat provokasyon amaçlı olarak Ergenekon örgütü üyelerinden Ali Kutlu vasıtasıyla organize edildiğini, Meclis'i ele geçirip darbe yapmak amacıyla 10 bin adet kalpak ve bere sipariş edildiğini, bu derneklerin üst düzey yönetiminde önemli kararları Veli Küçük'ün aldığını ve problem çıktığında derneğe gelerek bu konuda dernek üyelerini yönlendirdiğini beyan etmiştir.'
Mersin'de Newroz kutlamaları sonrasında iki küçük çocuğun eline kimliği belirsiz sivil bir kişi tarafından Türk bayrağı tutuşturulmuş ve yakması istenmişti. Bu bayrak yakma olayı sonrasında birçok yerde protesto gösterileri yaşanmış, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği ve Kuvai Milliye Derneği gibi örgütler tarafından protesto yürüyüşleri yapılmış ve dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök basına yapmış olduğu açıklamada, 'sözde vatandaşlar' terimini kullanmıştı. DİYARBAKIR / ANF
Mumcu'yu CIA ve MOSSAD öldürdü
Derin devlet oldu devlet
'TSK bünyesindeki Ergenekon'

Derin devlet oldu devlet

Ergenekon iddianamesinde NATO'yla birlikte 'derin devlet'in oluşturulduğu kabul edildi ve haklı gösterildi. Ergenekon ise bu amaçın dışına çıkmış örgüt olarak gösterildi. Böylece operasyonun GLADYO'ya değil 'sivri uçlara' yönelik olduğu görüşü haklı çıktı

'Derin devlet' savunuldu
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edilen Ergenekon iddianamesi ilginç tespitlere yol açtı. Türk Gladyosu'na yönelik tarihi bir niteliği bulunduğu ileri sürülen soruşturmanın iddianamesinde NATO'nun birçok ülkede 'derin devlet' oluşumlarına gittiği belirtildi ve bunların 'devletin çıkarları için' hizmet ettiği iddia edildi. Ergenekon örgütü bu kapsamda ele alındı.
'Amaçları dışına çıkan örgüt'
imageNATO'nun kurduğu oluşumlardan bazılarının 'zamanla amaç dışına çıktığına' dikkat çekildi. 'Uzun yıllardan beri' faaliyet gösterdiği hatırlatılan Ergenekon'un da 1999'dan sonra 're-organizasyona' (yeniden yapılanmaya) gittiği kaydedilerek, 'terörist' faaliyetler içine girdiği, bu faaliyetlerin de 'derin devlet' faaliyetleri kapsamında ele alınmayacağı belirtildi.
Hem bağı var hem de yok
Susurluk hatırlatılarak Ergenekon'un devlet içinde etkin olduğu belirtilen iddianamede, daha sonra Ergenekon'un 'devletle bağı bulunmadığı' ileri sürülüyor. Ergenekon'un sadece 1999'dan sonraki faaliyetlerinin ele alındığı iddianame, Danıştay ve Cumhuriyet Gazetesi saldırılarıyla sınırlandırılıyor. Böylece Ergenekon operasyonuyla 'derin devlet'in sadece 'sivri uçlarının törpülendiği' kaydediliyor.
İddianamede ortaya konulan tespitler, Ergenekon operasyonunun sadece 'amaçları dışına çıkmış' NATO'nun kurduğu örgütün sivri uçlarının tasfiyesine yönelik olduğunu kanıtlıyor
Gladyo hikaye, 'sivri uçlar' iddianamesi
Önceki gün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen Ergenekon iddianamesinin yankıları sürüyor. İddianameye ilişkin birçok değerlendirme yapılırken, oldukça tartışılacak hususlara yer veriliyor. İddianamenin '2. Bölümü'nde yer alan ve 'ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ' başlığıyla verilen kısımda örgütün yapısı ve örgütlenmesi ile amaçları anlatılıyor. Bu kısımda derin devlet olgusu ve Ergenekon ilişkisi sorgulanıyor. İddianamede NATO tarafından birçok ülkede derin devlet örgütlerinin kurulduğu, bunların 'zaman içerisinde amaçları dışına çıktığı ve bir kısım kişi ve zümrelerin kendi amaç ve ideolojilerini gerçekleştirmek için kullandıkları birer terör örgütüne dönüştükleri' belirtiliyor. İtalya örneği verilerek 'amaç dışına çıkan' örgütlere karşı geliştirilen operasyonlarla birçok ülkenin 'Hukuk devleti' olmayı başardığı, ancak Türkiye'de bunun geliştirilmediği kaydediliyor. Gerçekleştirilen Ergenekon operasyonu da bu kapsamda ele alınıyor.
Ergenekon'un tanımı İddianamede Ergenekon örgütünün tanımı şöyle yapılıyor: ''ERGENEKON' terör örgütü en başta, 'derin devlet' ifadesi ile anılan, ülkemizde birçok kanlı eylemler gerçekleştiren, gerçekleştirdiği bu eylemlerle ciddi kriz, kargaşa, anarşi, terör ve güvensizlik ortamı oluşmasını amaçlayan ve bunu kısmen de olsa başararak ülkemizin gelişme ve kalkınmasının önünde engel olan bir örgüttür.'
Yeniden yapılanıyor Bu tanımın yapıldığı iddianamede, örgütün 'uzun yıllardan' beri faaliyet gösterdiğine de dikkat çekiliyor. Buna ilişkin şu belirleme yapılıyor: 'Soruşturma kapsamında elde edilen delillerden 'ERGENEKON' terör örgütünün uzun yıllardır ülkemizde faaliyet gösterdiği, 1999 yılında örgütün re-organizasyonuna ihtiyaç duyularak örgütün yapılanması, çalışma yöntemleri, yapılanması vb. hususları içerecek hususların yazılı hale getirildiği ve bu çalışma ile sivil unsurların örgüt içerisinde yer almasının sağlanması gerektiğinin vurgulandığı ve böylelikle 1999 yılından sonra örgütün sivil açılımlar sağladığı görülmüştür.'
NATO'nun etkisi Bundan hareketle derin devlet ve bu amaçla kurulan örgütlenmelere ilişkin de tespit yapılıyor: 'Çeşitli kaynaklardan edinilen bilgilere göre NATO'nun komünizmle mücadele amacıyla birçok ülkede kurduğu bu örgütler, zaman içerisinde amaçları dışına çıkmış ve bir kısım kişi ve zümrelerin kendi amaç ve ideolojilerini gerçekleştirmek için kullandıkları birer terör örgütüne dönüşmüştür. Dünyadaki birçok ülke İtalya örneğinde olduğu gibi bu oluşumlarla gerekli mücadeleyi yapmış ve bunu başardıklarında 'HUKUK DEVLETİ' olabilmişlerdir.'
Ergenekon'un etkisi Bu belirlemeyle Türkiye'nin NATO'ya üye olduğu 1952'den beri derin devlet örgütlenmesiyle karşı karşıya kaldığı ve bunun 'ülkeyi mafya ve terör cennetine' dönüştürdüğü belirtiliyor: 'Ne yazık ki, Ergenekon terör örgütü uzun yıllardır sürdürdüğü faaliyetlerle ülkemizin bir Mafya ve Terör Cennetine dönüşmesine neden olurken, bazen bir mafya liderinin yaptığı eylem ve açıklamalarla hükümetlerin düşürülebildiği, bazen de bir terör örgütünün gerçekleştirdiği eylemlerle ciddi kaosların yaşandığı ülke olmamıza sebebiyet vermiştir. Öte yandan gerçekleştirilen faili meçhul cinayetlerle ülkemizin yetişmiş insanları ve sahip olduğumuz önemli değerlerden olan aydınlar katledilmiş ve her olaydan sonra ülkemiz yeniden kaosa, karanlığa ve güvensizlik ortamına sürüklenmek istenmiştir. Böylelikle ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ, ülkemizde yaşayan tüm vatandaşların huzurlu ve güvenli bir yaşam sürmesini sağlayacak olan HUKUK DEVLETİ olmanın önünde daima bir engel teşkil etmiştir.'
Susurluk örneği İddianamede bütün bunlara rağmen Ergenekon bağlantılarının bir türlü deşifre edilemediği belirtilerek, Susurluk kazası burada örnek veriliyor: '20. yüzyılın sonlarına doğru Susurluk'ta meydana gelen bir trafik kazası ile ülkemizdeki bu kanlı örgütün kapıları kısmen de olsa aralanmıştır. Fakat örgütün o dönemdeki etkinliği ve gücü nedeniyle yeterince derinleştirilememiş, sadece buz dağının görünen yüzü aydınlatılmış ve örgüt amaçları doğrultusunda karanlık eylemlerine devam etmiştir. Ergenekon terör örgütünün devlet kurumlarında ciddi bir şekilde irtibatlarının olduğu da ortadadır. Bu nedenle Ergenekon'a yönelik başlatılan bir çalışmayı anında öğrendikleri gibi kendilerine yönelik çalışma yapan kişi ya da kurumları yıpratmak, yıldırmak ve baskı altına almak için anında örgütün her türlü imkan ve taktiklerini seferber ettikleri görülmüştür.'
Örgütsel dokümanlar İddianamede Ergenekon örgütüne yönelik en önemli kanıtlar olarak örgütsel dökümanlar gösteriliyor. Bunlar, 'Ergenekon-Lobi' ve 'Ergenekon-Analiz-Devletin Yeniden Yapılanması' başlıklı belgeler. Bu belgelerde örgütün amaçlarının, planlarının, örgüt şemasının ve yeniden yapılanmasının yer aldığı kaydediliyor. Belgelerde, 'Ergenekon terör örgütünün daha eski yıllardan beri faaliyetlerini sürdürdüğü, üst düzey yöneticilerin özellikle devlet kadrolarında çalıştıkları sırada edindikleri tecrübeler ışığında illegal olarak bu örgütün faaliyetlerini sürdürdüklerinin belirlendiği' kaydediliyor. Sözkonusu kişilerden Veli Küçük'ün Susurluk bağlantısına gönderme yapılıyor: 'Özellikle Susurluk kazası olarak bilinen olaydan sonra meydana çıkartılan illegal yapılanma üyelerinin bir kısmının devletin üst düzey birimlerinde görev yapmış görevli şahıslar olması ve bu şahısların birçoğunun 'Susurluk Çetesi' olarak bilinen davada ceza alıp mahkum olmaları oldukça anlamlıdır. Ancak bu olayın aydınlatılması için toplumsal desteğe karşın örgütün deşifre edilememesi, yapılanmanın devlet kurumları içindeki uzantılarının güçlü olması ile oluşumun derinliğinin ve etkinliğinin doğal bir sonucudur. Şüpheli Veli KÜÇÜK'ün adı birçok yerde geçmesine rağmen hakkında herhangi bir işlem yapılamamıştır.'
Asıl amaç 2. Bölüm'ün ilk kısımlarında bu tür tespitler yapılırken, sonraki kısımlarda ise Ergenekon operasyonunun asıl amacını ortaya koyan argümanlar geliştiriliyor. Temel argüman ise Ergenekon'un 'amaçları dışına çıkan' bir örgüt olduğu üzerinde geliştiriliyor. NATO'nun oluşturduğu örgütler ve bunların yarattığı tahribatlar ile Ergenekon'un uzun süreden beri faaliyetler yürüttüğünden bahsedilirken, sonraki bölümlerde Ergenekon'un 'devletle hiçbir bağının olmadığına' vurgu yapılıyor. Şu kısım dikkat çekicidir: 'Kendilerini 'derin devlet' olarak niteleyen ERGENEKON yapılanmasının devletin hiçbir resmi kurumuyla irtibat ve alakasının bulunmadığı, halihazırda devletin denetimi altında olmaksızın devletin yetkilerini kullanacak hiçbir kurum ve kuruluşun bulunmadığı, bulunmasının da mümkün olmadığı açıktır.'
Ergenekon örgütü 'kendine derin devlet süsü veren' bir örgüt olarak göstermekle suçlanırken, derin devletin tanımı Türk Dil Kurumu'na dayandırılarak yapılıyor: 'Devletin çıkarlarını gözetip kolladığı öne sürülen, göz önünde olmayan örtülü güç.' Bu tanıma karşılık, şu belirtiliyor: 'Derin devlet tanımının aksine olarak ERGENEKON terör örgütünün soruşturma kapsamında elde edilen deliler ve belgelerinden devletin çıkar ve menfaatlerinden çok, kendi ideolojik görüşlerinin hakim olması ve devleti demokratik olmayan yollardan baskı, sindirme, terör yöntemleri kullanılarak yönetmeyi amaçlamaktadır.'image
Bütün bu değerlendirmeler sonucunda iddianamede, Ergenekon'un NATO'nun etkinliğine paralel olarak 'uzun yıllardan beri' faaliyet yürüttüğünün kabul edildiği belirtiliyor. Böylece 'amaçları dışına çıktığı' için Ergenekon'un tasfiye edildiği yorumları da yol açıyor. Bu da 'derin devlet yapılanmasının değil, sivri uçların tasfiye edildiği' değerlendirmelerine haklılık kazandırıyor.
ALTERNATİF