Ergenekon iddianamesinde NATO'yla birlikte 'derin devlet'in oluşturulduğu kabul edildi ve haklı gösterildi. Ergenekon ise bu amaçın dışına çıkmış örgüt olarak gösterildi. Böylece operasyonun GLADYO'ya değil 'sivri uçlara' yönelik olduğu görüşü haklı çıktı
'Derin devlet' savunuldu
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edilen Ergenekon iddianamesi ilginç tespitlere yol açtı. Türk Gladyosu'na yönelik tarihi bir niteliği bulunduğu ileri sürülen soruşturmanın iddianamesinde NATO'nun birçok ülkede 'derin devlet' oluşumlarına gittiği belirtildi ve bunların 'devletin çıkarları için' hizmet ettiği iddia edildi. Ergenekon örgütü bu kapsamda ele alındı.
'Amaçları dışına çıkan örgüt'
NATO'nun kurduğu oluşumlardan bazılarının 'zamanla amaç dışına çıktığına' dikkat çekildi. 'Uzun yıllardan beri' faaliyet gösterdiği hatırlatılan Ergenekon'un da 1999'dan sonra 're-organizasyona' (yeniden yapılanmaya) gittiği kaydedilerek, 'terörist' faaliyetler içine girdiği, bu faaliyetlerin de 'derin devlet' faaliyetleri kapsamında ele alınmayacağı belirtildi.
Hem bağı var hem de yok
Susurluk hatırlatılarak Ergenekon'un devlet içinde etkin olduğu belirtilen iddianamede, daha sonra Ergenekon'un 'devletle bağı bulunmadığı' ileri sürülüyor. Ergenekon'un sadece 1999'dan sonraki faaliyetlerinin ele alındığı iddianame, Danıştay ve Cumhuriyet Gazetesi saldırılarıyla sınırlandırılıyor. Böylece Ergenekon operasyonuyla 'derin devlet'in sadece 'sivri uçlarının törpülendiği' kaydediliyor.
İddianamede ortaya konulan tespitler, Ergenekon operasyonunun sadece 'amaçları dışına çıkmış' NATO'nun kurduğu örgütün sivri uçlarının tasfiyesine yönelik olduğunu kanıtlıyor
Gladyo hikaye, 'sivri uçlar' iddianamesi
Önceki gün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen Ergenekon iddianamesinin yankıları sürüyor. İddianameye ilişkin birçok değerlendirme yapılırken, oldukça tartışılacak hususlara yer veriliyor. İddianamenin '2. Bölümü'nde yer alan ve 'ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ' başlığıyla verilen kısımda örgütün yapısı ve örgütlenmesi ile amaçları anlatılıyor. Bu kısımda derin devlet olgusu ve Ergenekon ilişkisi sorgulanıyor. İddianamede NATO tarafından birçok ülkede derin devlet örgütlerinin kurulduğu, bunların 'zaman içerisinde amaçları dışına çıktığı ve bir kısım kişi ve zümrelerin kendi amaç ve ideolojilerini gerçekleştirmek için kullandıkları birer terör örgütüne dönüştükleri' belirtiliyor. İtalya örneği verilerek 'amaç dışına çıkan' örgütlere karşı geliştirilen operasyonlarla birçok ülkenin 'Hukuk devleti' olmayı başardığı, ancak Türkiye'de bunun geliştirilmediği kaydediliyor. Gerçekleştirilen Ergenekon operasyonu da bu kapsamda ele alınıyor.
Ergenekon'un tanımı İddianamede Ergenekon örgütünün tanımı şöyle yapılıyor: ''ERGENEKON' terör örgütü en başta, 'derin devlet' ifadesi ile anılan, ülkemizde birçok kanlı eylemler gerçekleştiren, gerçekleştirdiği bu eylemlerle ciddi kriz, kargaşa, anarşi, terör ve güvensizlik ortamı oluşmasını amaçlayan ve bunu kısmen de olsa başararak ülkemizin gelişme ve kalkınmasının önünde engel olan bir örgüttür.'
Yeniden yapılanıyor Bu tanımın yapıldığı iddianamede, örgütün 'uzun yıllardan' beri faaliyet gösterdiğine de dikkat çekiliyor. Buna ilişkin şu belirleme yapılıyor: 'Soruşturma kapsamında elde edilen delillerden 'ERGENEKON' terör örgütünün uzun yıllardır ülkemizde faaliyet gösterdiği, 1999 yılında örgütün re-organizasyonuna ihtiyaç duyularak örgütün yapılanması, çalışma yöntemleri, yapılanması vb. hususları içerecek hususların yazılı hale getirildiği ve bu çalışma ile sivil unsurların örgüt içerisinde yer almasının sağlanması gerektiğinin vurgulandığı ve böylelikle 1999 yılından sonra örgütün sivil açılımlar sağladığı görülmüştür.'
NATO'nun etkisi Bundan hareketle derin devlet ve bu amaçla kurulan örgütlenmelere ilişkin de tespit yapılıyor: 'Çeşitli kaynaklardan edinilen bilgilere göre NATO'nun komünizmle mücadele amacıyla birçok ülkede kurduğu bu örgütler, zaman içerisinde amaçları dışına çıkmış ve bir kısım kişi ve zümrelerin kendi amaç ve ideolojilerini gerçekleştirmek için kullandıkları birer terör örgütüne dönüşmüştür. Dünyadaki birçok ülke İtalya örneğinde olduğu gibi bu oluşumlarla gerekli mücadeleyi yapmış ve bunu başardıklarında 'HUKUK DEVLETİ' olabilmişlerdir.'
Ergenekon'un etkisi Bu belirlemeyle Türkiye'nin NATO'ya üye olduğu 1952'den beri derin devlet örgütlenmesiyle karşı karşıya kaldığı ve bunun 'ülkeyi mafya ve terör cennetine' dönüştürdüğü belirtiliyor: 'Ne yazık ki, Ergenekon terör örgütü uzun yıllardır sürdürdüğü faaliyetlerle ülkemizin bir Mafya ve Terör Cennetine dönüşmesine neden olurken, bazen bir mafya liderinin yaptığı eylem ve açıklamalarla hükümetlerin düşürülebildiği, bazen de bir terör örgütünün gerçekleştirdiği eylemlerle ciddi kaosların yaşandığı ülke olmamıza sebebiyet vermiştir. Öte yandan gerçekleştirilen faili meçhul cinayetlerle ülkemizin yetişmiş insanları ve sahip olduğumuz önemli değerlerden olan aydınlar katledilmiş ve her olaydan sonra ülkemiz yeniden kaosa, karanlığa ve güvensizlik ortamına sürüklenmek istenmiştir. Böylelikle ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ, ülkemizde yaşayan tüm vatandaşların huzurlu ve güvenli bir yaşam sürmesini sağlayacak olan HUKUK DEVLETİ olmanın önünde daima bir engel teşkil etmiştir.'
Susurluk örneği İddianamede bütün bunlara rağmen Ergenekon bağlantılarının bir türlü deşifre edilemediği belirtilerek, Susurluk kazası burada örnek veriliyor: '20. yüzyılın sonlarına doğru Susurluk'ta meydana gelen bir trafik kazası ile ülkemizdeki bu kanlı örgütün kapıları kısmen de olsa aralanmıştır. Fakat örgütün o dönemdeki etkinliği ve gücü nedeniyle yeterince derinleştirilememiş, sadece buz dağının görünen yüzü aydınlatılmış ve örgüt amaçları doğrultusunda karanlık eylemlerine devam etmiştir. Ergenekon terör örgütünün devlet kurumlarında ciddi bir şekilde irtibatlarının olduğu da ortadadır. Bu nedenle Ergenekon'a yönelik başlatılan bir çalışmayı anında öğrendikleri gibi kendilerine yönelik çalışma yapan kişi ya da kurumları yıpratmak, yıldırmak ve baskı altına almak için anında örgütün her türlü imkan ve taktiklerini seferber ettikleri görülmüştür.'
Örgütsel dokümanlar İddianamede Ergenekon örgütüne yönelik en önemli kanıtlar olarak örgütsel dökümanlar gösteriliyor. Bunlar, 'Ergenekon-Lobi' ve 'Ergenekon-Analiz-Devletin Yeniden Yapılanması' başlıklı belgeler. Bu belgelerde örgütün amaçlarının, planlarının, örgüt şemasının ve yeniden yapılanmasının yer aldığı kaydediliyor. Belgelerde, 'Ergenekon terör örgütünün daha eski yıllardan beri faaliyetlerini sürdürdüğü, üst düzey yöneticilerin özellikle devlet kadrolarında çalıştıkları sırada edindikleri tecrübeler ışığında illegal olarak bu örgütün faaliyetlerini sürdürdüklerinin belirlendiği' kaydediliyor. Sözkonusu kişilerden Veli Küçük'ün Susurluk bağlantısına gönderme yapılıyor: 'Özellikle Susurluk kazası olarak bilinen olaydan sonra meydana çıkartılan illegal yapılanma üyelerinin bir kısmının devletin üst düzey birimlerinde görev yapmış görevli şahıslar olması ve bu şahısların birçoğunun 'Susurluk Çetesi' olarak bilinen davada ceza alıp mahkum olmaları oldukça anlamlıdır. Ancak bu olayın aydınlatılması için toplumsal desteğe karşın örgütün deşifre edilememesi, yapılanmanın devlet kurumları içindeki uzantılarının güçlü olması ile oluşumun derinliğinin ve etkinliğinin doğal bir sonucudur. Şüpheli Veli KÜÇÜK'ün adı birçok yerde geçmesine rağmen hakkında herhangi bir işlem yapılamamıştır.'
Asıl amaç 2. Bölüm'ün ilk kısımlarında bu tür tespitler yapılırken, sonraki kısımlarda ise Ergenekon operasyonunun asıl amacını ortaya koyan argümanlar geliştiriliyor. Temel argüman ise Ergenekon'un 'amaçları dışına çıkan' bir örgüt olduğu üzerinde geliştiriliyor. NATO'nun oluşturduğu örgütler ve bunların yarattığı tahribatlar ile Ergenekon'un uzun süreden beri faaliyetler yürüttüğünden bahsedilirken, sonraki bölümlerde Ergenekon'un 'devletle hiçbir bağının olmadığına' vurgu yapılıyor. Şu kısım dikkat çekicidir: 'Kendilerini 'derin devlet' olarak niteleyen ERGENEKON yapılanmasının devletin hiçbir resmi kurumuyla irtibat ve alakasının bulunmadığı, halihazırda devletin denetimi altında olmaksızın devletin yetkilerini kullanacak hiçbir kurum ve kuruluşun bulunmadığı, bulunmasının da mümkün olmadığı açıktır.'
Ergenekon örgütü 'kendine derin devlet süsü veren' bir örgüt olarak göstermekle suçlanırken, derin devletin tanımı Türk Dil Kurumu'na dayandırılarak yapılıyor: 'Devletin çıkarlarını gözetip kolladığı öne sürülen, göz önünde olmayan örtülü güç.' Bu tanıma karşılık, şu belirtiliyor: 'Derin devlet tanımının aksine olarak ERGENEKON terör örgütünün soruşturma kapsamında elde edilen deliler ve belgelerinden devletin çıkar ve menfaatlerinden çok, kendi ideolojik görüşlerinin hakim olması ve devleti demokratik olmayan yollardan baskı, sindirme, terör yöntemleri kullanılarak yönetmeyi amaçlamaktadır.'
Bütün bu değerlendirmeler sonucunda iddianamede, Ergenekon'un NATO'nun etkinliğine paralel olarak 'uzun yıllardan beri' faaliyet yürüttüğünün kabul edildiği belirtiliyor. Böylece 'amaçları dışına çıktığı' için Ergenekon'un tasfiye edildiği yorumları da yol açıyor. Bu da 'derin devlet yapılanmasının değil, sivri uçların tasfiye edildiği' değerlendirmelerine haklılık kazandırıyor.
ALTERNATİF
0 Yorum:
Post a Comment