İlk kez Kürtçe için miting düzenliyor

 

/ ANF-Kürt Dil ve Eğitim Hareketi'nin (TZPKurdî) sözcüsü Qahır Bateyi, Kürtçe'ye yönelik baskılara karşı herkesi 10 Haziran'da Yüksekova'da düzenlenecek mitingi katılmaya çağırdı.

10 Haziran günü Yüksekova'da 'Artık Yeter Dilimizle Eğitim İstiyoruz' mitingini gerçekleştiren TZPKurdî sözcüsü Bateyi eylemlerini 'asimilasyon ve oto-asimilasyona karşı başkaldırı' olarak değerlendiriyor.

TZPKurdî 2006 yılından bu yana Kürt dili üzerindeki baskılara son verilmesi için yoğun bir çalışma yürütüyor. Bir yandan Kürt eğitmenler yetiştirirken, diğer yandan örgütleme çalışmaları, dil kursları, paneller gibi etkinliklerle çalışmalarını sürdürüyor. Hareket şimdi de mitingler serisine başlıyor.

Mitinglerin ilki 10 Haziran'da Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde yapılacak. Bütün Yüksekova halkını eylemlerine çağıran TZPKurdî Sözcüsü Qahir Bateyî, ''Tüm teknik çalışmalar tamamlandı. 10 Haziran'da herkesi Yüksekova'da futbol sahasına bekliyoruz. Biz bu eylemimizi Kürt halkı ve Kürt dili açısından tarihi bir miting olarak ele alıyoruz. Başta Yüksekova, Hakkari, Çukurca ve Şemdinli'deki halkımıza çağrımız, yediden yetmişe her kesin Kürt ulusal kıyafetleri ile bu mitinge katılmalarını, bir günlük tüm işlerini bırakıp ulusal bir bilinçle mitinge sahip çıkmalarını istiyoruz" dedi.

Eylemlerinin asimilasyon ve oto-asimilasyona karşı bir başkaldırı olduğunu söyleyen Bateyi, "Yüksekova mitingi bir başlangıç. Bundan sonra da 'artık yeter anadilimizde eğitim istiyoruz' mitinglerini sürdüreceğiz. Sonbaharda ise Diyarbakır'da büyük bir miting planlıyoruz" şeklinde konuştu. 80 yıl boyunca Kürt dili ve kültürü üzerindeki büyük bir asimilasyon politikasının sürdürüldüğünü anlatan Bateyi şöyle dedi: "Bu asimilasyon sonunda Kürt dili üzerine büyük bir tahribat gerçekleşti. Bu politikalar sonucunda oto-asimilasyonda başladı. Böylece Kürt dili büyük bir tehlikeyle, yok olmayla karşı karşıya kaldı. Şimdi biz bunlara dur diyoruz. İlk kez Kürt dili için böyle Kürdi bir miting düzenleniyor."

TSK'de intihar salgını: 5 ayda 26 asker öldü

Ordu 'intihar' ediyor!TSK'de şüpheli intiharlar giderek artıyor. Barış Köroğlu adlı gencin, askerliğini bitirdiği gün intihar etmesi, ordudaki 'intihar' vakalarını yeniden gündeme taşıdı. Sadece 2008'in ilk 5 ayında basına yansıyan bilgilere göre, 26 askerin cenazesi ya 'kaza' sonucu öldü ya da 'intihar' etti denilerek ailelerine gönderildi. Bazı askerlerin sırtlarından vurulmuş olmalarına rağmen 'intihar' olarak açıklanması kuşkuları iyice arttırdı.

TSK'de intihar salgını: 5 ayda 26 asker öldü ABD ve Rus ordusu, geçen yıl intihar eden asker sayısını açıkladı. Asker intiharlarının en çok yaşandığı ordu olan Türk Silahlı Kuvvetleri ise susuyor. Bir yılda kaç askerin intihar ettiği ya da intihar süsü verilerek öldürüldüğü kesin olarak bilinmese de, gazetelere yansıyan haberler olayın boyutlarını gösteriyor. 2008 yılının ilk 5 ayında 26 asker şüpheli bir şekilde öldü.

Gazetelere yansıyan haberlerden derlenen bilgilere göre, TSK içerisinde, 2008 yılının ilk 5 ayında 26 asker şüpheli bir şekilde öldü. Artan ölümler karşısında askeri yetkililer, 'askeri zayiat' ve 'başınız sağ olsun' açıklamasının ötesine gitmedi. 2008 yılı ikisi intihar, 3 askerin ölümüyle açıldı. İki intihar vakası da Mardin'de yaşandı. Mardin'in Midyat ilçesi askerlik şubesi önünde nöbet tutan Serdar Akçe ile Derik'in Soğukkuyu Jandarma Karakolu'nda askerlik yapan Emrah Yücekaya'nın intihar ettiği açıklandı. Yücekaya'nın intiharı oldukça şüpheliydi. Çünkü Yücekaya'nın intihar ettiği gün koğuş arkadaşı Ufuktan Alaylı da öldü.

Şubat ayında ise basına 3 askerin şüpheli ölümü yansıdı. Adıyamanlı Hamza Eren Erdin adlı bir kişi, askerlik yaptığı Elazığ'ın Palu ilçesinin Arındık Jandarma Karakolu'nda G-3 piyade tüfeğiyle intihar etti. Askerin intihar nedeni ise, 'geçirdiği bunalım' şeklinde açıklandı.

27 Şubat günü Samsun'da acemi birliğini tamamladıktan sonra Şırnak'taki Tabur Komutanlığı'na teslim edilen İsmail Taştop, sırtından aldığı kurşunla yaşamını yitirdi. Taştop'un İstanbul'daki ailesinin evine giden bir albay, aileye, 'Oğlunuz kışla içerisinde intihar etti. Oğlunuz şehit değildir' dedi. 29 Şubat'ta da Şırnak'ta askerlik yapan 21 yaşındaki Zonguldaklı Hüseyin Arı'nın, nöbet sırasında intihar ettiği öne sürüldü.

Mart ayında 7 ölüm Mart ayındaki ilk intihar haberi Batman'dan geldi. Sason İlçesi Acar Karakolu'nda görevli Ali Hüseyin Erdil adlı askerin 3 Mart günü intihar ettiği söylendi. Askerin intihar nedeni ise açıklanmadı. 13 Mart günü Dersim'de askerlik yapan Afyonlu Mutlu Ölçer'in önce trafik kazasında öldüğü, sonra da kaza kurşunuyla yaşamını yitirdiği açıklandı. 14 Mart'ta Şırnak'ın Silopi ilçesinde bulunan Haç Konaklama Tank Taburu'nda görevli bir askerin intihar ettiği iddia edildi. 17 Mart günü Diyarbakır'da askerlik yapan Caner Aydın, nöbet tuttuğu sırada, intihar etti. Çanakkale'de askerlik yapan asker A.K. ise, izin için gittiği İstanbul'da bir kamyonetin kasasında kendini asarak hayatına son verdi. 20 Mart'ta ise İstanbul'da askerlik yapan Muşlu Menduh Argöz, iki kurşunla öldürülmüş halde ailesine teslim edildi. Mart ayında, E.S.G adlı askerin Van'ın Başkale ilçesindeki intiharıyla kapandı.

Ölümler nisanda da sürdü 4 Nisan günü gazetelere Bitlis'in Mutki ilçesinde Tolga Kandemir'in, 'yanlışlıkla ateş alan silahından çıkan kurşunla' öldüğü ileri sürüldü. 7 Nisan'da Kayseri'deki Kara Kuvvetleri Komutanlığı İsmail Seydişehir Kışlası Mühimmat bölüğünde nöbet tutan Urfalı H.K. isimli askerin intihar ettiği açıklandı. Ankara'da Acemi Birliği'ni tamamlayarak izin için İstanbul'a giden 22 yaşındaki Partizan Gazetesi okuru Celal Derviş, arkadaşlarına askerlik sırasında gördüğü işkenceleri anlatarak, askere gitmeyeceğini söyledi. Derviş, iznini tamamladığı gün yola çıkmadan önce kendini yaktı. Edirne'de askerlik yapan Engin Çelik adlı demokrat gencin de intihar ettiği öne sürüldü.

Mayısta 8, haziranda 1 ölüm Mayıs ayında 8 asker şüpheli bir şekilde öldü. 5 Mayıs günü, Çorum İl Jandarma Komutanlığı'nda askerlik yapan Mustafa Dallı ve 11 Mayıs'ta adı gizlenen bir askerin intihar ettiği açıklandı. 13 Mayıs'ta Ağrı Doğubeyazıt'ta askerlik yapan Fırat Koçak'ın intihar ettiği öne sürüldü. İzmir'de ise 22 Mayıs'ta Bornova'da bulunan 57. Topçu Tugayı'nda askerlik yapan Gökhan Barutçu, Balçova'daki Teleferik Tesisleri yanındaki ağaçlık alanda iple kendini ağaca asarak yaşamına son verdi. Foça Komanda Taburu'nda da bir asker intihar ederken, bir asker intihar girişiminde bulundu. Askerlerin, gördükleri işkence nedeniyle intihar ettiği öğrenildi. Mayıs ayının son intiharı ise Malatya'da yaşandı. Malatyalı Barış Köroğlu, Erzurum'daki birliğinden terhis olduktan beş saat sonra intihar etti. Haziran ayının ilk intiharı ise dün yaşandı. Adapazarı Tank Palet Fabrikası'nda görevli iken tayini Şırnak'a çıkan Uzman Çavuş Serdar Arslan başına tabancayla ateş ederek intihar etti. İZMİR - ANF A. Can Demir

Magazin: Kıyamet Fırat’ta kopacak hem de 12 Haziran’da!

Kendisini peygamber ilan eden Teksaslı tarikat lideri Yisrayl Hawkins, 12 Haziran'da Fırat civarında nükleer savaş çıkacağını iddia ediyor. Önceki kehanetleri tutmayan Hawkins, yine kıyamet kopmazsa, çokeşli evlilik yapmak ve bunu teşvik etmekten hapse girecek.

ABD'nin Teksas eyaletindeki Abilene şehrinde, kendi kurduğu "Yahve Evi" tarikatının lideri olan "Buffalo Bill" lakaplı Yisrayl Hawkins'in başı, son kıyamet kehaneti de tutmazsa yargıyla büyük derde girecek. Televizyonlarda ve internette yayınlanan videosunda, 12 Haziran perşembe günü "büyük Fırat Nehri civarında" nükleer savaşın başlayacağını ve kıyametin kopacağını ilan eden eski polis memuru, müritlerini de seferber etti.

Erzaklar şirketten:Yüzlerce kamyon, tarikatın Eula kasabası yakınlarındaki 44 hektarlık merkezine sürekli erzak taşıyor. Ancak bu, 73 yaşındaki Hawkins'in nükleer kıyamet konusundaki ilk kehaneti değil. Sözde peygamber, daha önce de 12 Eylül 2006'yı kıyamet tarihi olarak belirlemiş, Kenya'daki yüzlerce müridi bile bu tarihte gaz maskelerini takıp yer altı sığınaklarına kapanmıştı. Ancak kehanet bu sefer de tutmazsa, İncil'i yeniden yazdığını savunan Hawkins'in işi daha zor olacak. Boşa çıkan kehanetleri yüzünden tarikatı terkedenler, Hawkins'in müritlere "korku" sayesinde hükmettiğini ve bundan maddi çıkar sağladığını vurguluyor. Tarikatı 2004 yılında terkeden Miriam Martin, sözde peygamberin sürekli "Bana iki yıl daha verin. Dünyanın sonuna az kaldı" dediğini belirterek, müritlerin kıyamet stoğu yapmak için gereken yiyecek-içeceği Hawkins'e ait marketlerden aldığına dikkat çekiyor. Martin, "Her vaazı, sonunda birşeyler satın almak gerektiğine çıkıyor" diyor.

Callahan Savcılığı, en az 30 kadar karısı olduğu belirlenen Hawkins aleyhinde çok eşlilik davası açtı bile. Tutuklu yargılanan Hawkins'in bir sonraki duruşması 12 Eylül'de. Gelecek perşembe de kıyamet kopmazsa, tüm dikkatleri üzerine çeken peygamber, yolsuzluk ve sahtekarlık davalarının da eklenmesiyle uzun bir süre hapiste kalacak.Yazdığı kitapta, kıyamet savaşını "nükleer bebek" diye niteleyen Hawkins'in başında olduğu "Yahve Evi" tarikatının internet sitesinde, 12 Haziran kehanetiyle ilgili şu ifade var: "O dönemin sonuna doğru, büyük Fırat Nehri ve civarında, insanların dörtte üçünü öldürecek nükleer savaş yaşanacak."

Iste gundemin yol haritasi : Phillips Raporu (Kurdians Dosya)

Neden Phillips Raporu?

Gunumuzde Turkiye ve Kurtler arasinda yasanmakta olan guncel gelismelerinin aciklamasi, Amerika'nin uygulamadaki plani Phillips Raporu ile sekilleniyor. Bu rapor daha once Hurriyet'te gecmisti... Referans gazetesinden Cevdet Aşkın'da 04.06.2008 tarihli Barzani'den Kerkük'e veda, PKK iyice sıkıştı isimli makalesinde Phillips Raporunu vurguluyor. O halde Phillips Raporu'nu incelemekte yarar var. Kurdians

Phillips Raporu nedir?

Amerika'da Yeni Bir PKK Raporu-Barış Ornarlı Washington-11/11/2007 Amerikan Dışpolitika Ulusal Komitesi adlı düşünce kuruluşunun Proje Direktörü David Phillips, geçen hafta Washington'da bir dizi konuşma yaparak, "PKK'nın Silahsızlandırılması; Hareketinin Sınırlandırılması ve Yeniden Kazandırılması" başlıklı raporunu tanıttı.

Phillips, Johns Hopkins Üniversitesi, Amerikan Üniversitesi ve Georgetown Üniversitesi'ndeki Türk Araştırmaları Enstitüsü'nde birer konuşma yaptı, ayrıca, Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu'nda bir brifing verdi.

15 Ekim tarihli raporunda, Phillips, PKK'ya karşı sınır ötesi operasyon yapılmaması gerektiğini; herhangi bir operasyonun Türkiye'nin demokratik gelişmini zedeleyeceğini, Türkiye'deki Kürtleri aşırılığa iteceğini, bölgesel sorunları alevlendireceğini ve bunun da Türk Amerikan ilişkilerine zarar verip Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğini tehlikeye atacağını savunuyor.

Phillips, PKK sorununa çözüm olarak 'demokratikleşme' sürecine işaret ediyor. Bu bağlamda, David Phillips, 'sivil Anayasa' teklifinin önemli bir adım olduğunu; siyasi ve kültürel reformların ugyulanması gerektiğini; TCK 301. Maddesi ve Terörle Mücadele Kanununun kaldırılması gerektiğini düşünüyor.

Öte yandan, Phillips, Güneydoğu bölgesinin kalkındırılmasının önemine işaret ediyor. Phillips, özelleştirme ve toprak reformunun istihdam yaratacağını, yatırımlar sayesinde altyapının gelişeceğini belirtiyor ve sağlık ve eğitim çalışmalarına hız verilmesi gerektiğini dile getiriyor.

Bu tür reformların yapılması için Avrupa Birliği'nin önemli rol oynadığını belirten Phillips, Türkiye'nin tam üyeliği için destek verilmesi gerektiğini vurguluyor.

Phillips, uluslararası toplumun PKK'nın finansman ve propaganda altyapısını hedef alarak örgüt üzerindeki baskıyı arttırabileceğini yazıyor.

David Phillips, Türkiye'nin beklentilerinin gerisinde kalsa bile Irak'la 28 Eylül tarihinde imzalanan terörle mücadele anlaşmasının doğru bir adım olduğunu düşünüyor. Ancak Phillips, Irak hükümetinin bu anlaşmada yer alan adımları atmakta yetersiz olduğnu yazıyor. Onun yerine, Phillips, Irak'taki Kürt Bölgesel Yönetiminin bazı adımlar atması gerektiğini savunuyor. Buna göre, Phillips, Kandil Dağı çevresindeki PKK kontrol noktalarının Peşmergelere devredilmesi, PKK'ya mali desteğin kesilmesi, Mahmur kampında yaşayanların Türkiye'ye yerleştirilmesi ve Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi gibi PKK'yı destekleyen grupların sınırlandırılması önerisinde bulunuyor.

Phillips, Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani'nin bu adımları atması durumunda, Türkiye'nin Barzani'yle doğrudan ilişki kurması gerektiğini savunuyor.

David Phillips, Barzani ve Irak Devlet Başkanı Celal Talabani'nin nüfuzlarını kullanarak PKK'nın 12 ay süreyle ateş kes ilan etmesini sağlamasını istiyor.

Phillips makalesinde ayrıca şu ifadeye yer veriyor: "Türkler, Kerkük'ün Kürt bölgesine katılımının, bağımsız bir Kürt devleti kurulmasını tetiklemesinden kaygı duyuyor. Ve bunun da Türkiye'deki ayrılıkçı Kürtleri cesaretlendirmesinden korkuyorlar. Bundan kaygı duymamaları gerekir. Kürtler, denize çıkşı olmayan bir Kürdistan'da yaşamaktansa Avrupa'ya dahil olmak ister. Bu arada, Türkiye de şunun farkına varabilir: batı yanlısı, laik, istikrarlı bir Irak Kürtdistan'ı, İslamileşen bir Irak'a tampon oluşturur."

Phillips, PKK sorununun cephede çözümlenemeyeceğini belirtiyor ve PKK'nın barışçı bir yaklaşım sergilemesi durumunda, örgüt üyeleri için af ilan edilmesi gerektiğini düşünüyor.

Öte yandan, Phillips, Demokratik Toplum Partisi milletvekillerinin PKK'yla Türkiye arasında arabulucu olabileceğini yazıyor. Ancak, Phillips, DTP üyelerinin de terörü kınaması ve Türkiye'nin toprak bütünlüğüne bağlı olduklarını göstermesi gerektiğini dile getiriyor.

David Phillips, raporunda, Amerika'nın da Irak hükümeti ve Kürt Bölgesel Hükümeti üzerinde baskı kurarak Türkiye'yle ilişkilerini onarmasının şart olduğunu vurguluyor. Amerikan Dışpolitika Ulusal Komitesi, özel, partiler-üstü, kar gütmeyen bir düşünce kuruluşu. Dışpolitika üzerine araştırma yapan kuruluş, 1974 yılında New York'ta, Prof. Dr. Hans Morgenthau tarafından kuruldu. Realist eğilimli olan Amerikan Dışpolitika Ulusal Komitesi kendisini şu ifadelerle tanıtıyor: "Amerika'nın çıkarlarını tehdit eden ihtilafların çözümlenmesini hedefleyen ve bu amaç uğrunda çalışan, kar gütmeyen bir kurum."

Kuruluşun Proje Direktörü David Phillips, aynı zamanda Columbia Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma Merkezi'nde konuk araştırmacı olarak görev yapıyor. Daha önce Amerika Dışişleri Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği'ne danışmanlık yapan Phillips, Ellie Wiesel Vakfı Direktörlüğü'nün yanı sıra, Dışilişkiler Konseyi gibi düşünce kuruluşlarında farklı görevlerde bulundu.

Phillips, 2001 yılında Türkiye ve Ermenistan'dan bir grup aydın, işadamı, politikacı, kadın grubu temsilcileri ve yerel yöneticilerin oluşturduğu Türk-Ermeni Uzlaşma Komisyonu'nun birkaç yıl süren ve resmi olmayan çalışmalarına katılmıştı. Bu çalışmalar sonunda Türkiye ve Ermenistan'a, iki ülke arasında diyalog sağlayacak adımlar atmaları çağrısında bulunulmuş, Ermenistan, bugünkü Türkiye-Ermenistan sınırını belirleyen 1921 Kars Anlaşması'na bağlılığını tekrarlamaya çağrılırken Türkiye'nin de Ermenistan'la ilişkileri normalleştirme yönünde adımlar atmasının Avrupa Birliği'ne girme çabalarına destek olacağı anlayışıyla hareket etmesi görüşü dile getirilmişti.

Rizgarî Online/The Independent gazetesi, Amerika Birleşik Devletleri'nin New York Federal Rezerv Bankası'nda yaklaşık 50 milyar dolar tutarındaki Irak parasını rehin tutarak, Irak hükümetini askeri bir anlaşma imzalamaya zorladığını iddia etti. Gazetenin haberine göre, "ABD'de mahkeme kararlarına bağlı Irak'a ait 20 milyar dolar var. Amerikalı müzakereciler Irak'ın askeri anlaşmayı imzalaması için bunu silah olarak kullanıyor. Birleşmiş Milletler, Irak'a müdahale için ABD'ye verdiği yetki süresi dolunca, yeni bir düzenlemeye ihtiyaç var. Irak'a ait dış rezervler şu anda, ABD başkanının başkanlık dokunulmazlığı altında. Yargının müdahale hakkı bulunmuyor.BM'nin ABD'ye verdiği yetki süresi bitip yeni bir düzenleme yapıldığında, Irak dış rezervine uygulanan ABD başkanlık koruması kalkabilir. Bu durumda Irak, aleyhindeki mahkeme kararları ile hemen 20 milyar dolarını kaybedebilir. ABD, Irak'a, dış rezervlerinin yüzde 40'ını kaybedebileceği tehdidinde bulunuyor. Çünkü Irak'ın bağımsızlığı hala, 1990'larda Saddam Hüseyin döneminde uygulanmaya başlanan BM yaptırımları ve kısıtlamalarının kıskacı altında.

Buna göre, Irak uluslararası güvenlik ve istikrara tehdit oluşturuyor. Bu durumun düzeltilmesi için yeni bir düzenlemeye ihtiyaç var. ABD'nin bu konudaki teklifi ise Irak ve ABD arasında askeri bir anlaşma imzalanması.

Stratejik ittifak anlaşması imzalanması halinde Bush, bunu Senato'nun onayını sunmadan yürürlüğe koyma yetkisine sahip olacak.
Petrol fiyatlarının yükselmeye başlamasından bu yana da, Irak'ın dış rezervleri hızla yükseliyor. Fakat bu para, New York'taki Amerikan Federal Rezerv Bankası'nda tutuluyor. Rezervlerin kontrolü Irak hükümetine ait olmasına rağmen, ABD Hazinesi'nin rezervlerin muhafaza şekli üzerinde güçlü bir etkisi bulunuyor.

Iraklı yetkililer, geçen sene paralarını dolar dışında Euro gibi başka para birimleri arasında dağıtmak istediklerini bildirdiler. Fakat bu istek, ABD Hazinesi tarafından veto edildi. Amerikalı yetkililer, böyle bir olayın Amerikan dolarına karşı bir güvensizlik meydana getirmesinden çekindiler.

Iraklılar ise dünya piyasalarında doların hızla değer kaybetmesi karşısında dış rezervlerinde azalma olacağından endişe ediyor. Iraklı yetkililer, dış rezervlerini sadece dolar cinsinde tuttukları için yaklaşık 5 milyar dolar zarara uğradıklarını düşünüyor.

Iraklıların çoğu, ABD'nin askeri anlaşma imzalatarak işgalini kalıcı hale getirmeye çalıştığını düşünüyor."Yine Gazeteye göre, Amerikan tarafı Irak tarafına, Başkan George Bush'un 31 Temmuz'a kadar yeni anlaşmayı yürürlüğe koyma sözü verdiğini vurguladı.
Askeri anlaşmaya karşı çıkan Iraklı muhalifler ise, bu anlaşma ile Irak'ın ABD'nin bir uydusu olacağını ve ABD'nin ülkede 50'den fazla askeri üs kuracağını belirtiyor.