Serok Celal Talabani, Mısır'da PukMedia/Irak Devlet Başkanı Celal Talabani bir dizi ziyaret gerçekleştirmek ve görüşmelerde bulunmak üzere Mısır'a geldi. Ülkenin resmi haber ajansı MENA, Talabani'nin dün havaalanında Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek ve Başbakan Ahmet Nazif tarafından karşılandığını duyurdu. Talabani'nin medya danışmanı Hiwa Osman da, Irak Devlet Başkanı'nın Mısır'da kalacağı süre içinde resmi temasların yanı sıra Pan-Arab Oyunları'nın açılışı törenlerine de katılacağını belirtti. Iraklı ve Mısırlı yetkililer, Talabani'nin Mısır'daki temasları sırasında Türkiye'nin muhtemel bir Kuzey Irak operasyonu başta olmak üzere Irak'ın güvenliği ile ilgili konuları gündeme getirmesinin beklendiğini ifade ediyor.

Fisk: Batı Türk şantajlarına teslim oldu LONDRA(10.11.2007)- İngiliz The Independent gazetesi yazarı Robert Fisk, ABD Başkanı George Bush yönetiminin, Ermeni soykırımı konusunda Türklerin baskılarına boyun eğdiğini belirtti. Fisk, Bush için ‘’aslan kuzuya, hatta fareye döndü’’ dedi. Dünyaca tanınan İngiliz gazeteci Robert Fisk, The İndependent gazetesinde ‘’Beyaz Saray’da Yahudi Soykırımı inkarı’’ başlıklı yazısında, ABD Bush yönetiminin, Türk generallerin tehditleri ile Türklerin Ermenilere karşı soykırım inkarı için yürüttüğü milyonlarca dolarlık kampanyaya boyun eğdiğini yazdı. Fisk, şer eksenine karşı kılıç çektiğini iddia eden haçlı seferi kralı olarak tanımladığı ABD Başkanı George Bush’un Türklerin baskıları karşısında boyun eğitini ifade etti. Fisk, Bush için ‘’aslan kuzuya, hatta fareye döndü’’ dedi. TÜRKLER ŞANTAJ YAPIYOR 1915 yılında Osmanlı Türk yönetiminin sistematik bir şekilde bir buçuk milyon Ermeni’nin ölümüne yol açan soykırım uyguladığını hatırlatan Fisk ‘’ancak Türkler bunları söylememize izin vermiyorlar. Onlar batılı güçlere–bizim kendi İngiliz hükümetimiz dahil, şimdi de ABD- bilinen utanç verici inkarları için şantaj yapıyor’’ diyerek Bush ve ABD Kongresinin Türk yalanlarına katıldığını söyledi. ABD dışilişkiler komitesinin geçtiğimiz ay Ermenilere karşı soykırım tasarısını kabul etmesi ardından Türk generali Yaşar Büyükanıt’ın tehditlerine dikkat çeken Fisk, tehditler karşısında ABD Başkanı Bush’un, Türkiye’nin bir NATO üyesi olduğunu, tasarının ABD Kongresinde kabul edilmesi durumunda bunun ‘uluslar arası terörle mücadeleye’’ zarar vereceğini söylediğine işaret etti. Fisk, ‘’Avrupa’daki Yehudiler dışında hiç kimse 1915 yılında Türkiye’deki masum Ermeniler kadar ‘terör’ kurbanı olmadı’’ ifadelerini kullandı. UTANÇ İÇİNDE BAŞINI ÖNE EĞMESİ GEREKENLER ‘’Utanç içerisinde başını öne eğmesi gerekenler arasında’’ Irak’taki savaşı kazanmakta olduklarını iddia eden Irak’taki ABD askeri komutanı General David Petreaus ile ABD Bağdat elçisi Ryan Crocker’ın de bulunduğunu belirten Fisk, iki yetkilinin Ermeni soykırımının tanınmasının Irak’taki çabalara zarar vereceğini söylediklerine dikkat çekti. Fisk, ‘’sakın yanılmayın, Soykırım parçasının bu iğrenç inkarının arkasında büyük böcekler vardır’’ dedi. CUMHURİYETÇİ LİNİNGSTON TÜRKLERDEN PARA ALDI ABD Louisiana eyaleti eski temsilcisi Cumhuriyetçi Robert L. Livingston’ın Türklerden 12 milyon dolar alarak, Ermeni soykırımının tanınmasını engellemek amacıyla başarılı kampanya yürüttüğü bilgisini veren Fisk ‘’kendisi bizzat Türk yetkililerinin Capitol Hill’de ABD kongre üyelerini tehdit etmeleri için eskort etmiştir’’ dedi. İleri sürülen tehditlerden birinin ABD’nin İncirlik hava üssüne ilişkin olduğunu yazan Fisk ‘’gerçek dünyada bunun adı şantajdır’’ diyerek, Savunma Bakanı Robert Gates’in ‘’incirlik üstü ve yolların tehlikeye gireceği’’ sözlerini aktardı. Fisk ‘’Gates’in ifadeleri çok acı ve ironiktir” ifadesini kullanarak 1915 katliamında Ermenilerin yolunun İncirlik’ten geçtiğinin altını çizdi. KATLEDİLEN ERMENİLER İNCİRLİK’TEN GEÇTİ Fisk ‘’Çoğunluğu zorla kendilerini ölüme getiren, hayvanları taşımak için kullanılan tren vagonlarına bindirildi. Yolculuk yaptıkları trenlerden biri Adana’nın doğusundan gidiyordu ve demiryolu üzerindeki ilk istasyonun adı İncirlikti. Bush’un kaybetmekle korkutulduğu, şimdi büyük askeri havaalanının bulunduğu aynı İncirlik. Eğer Türklerin iddia ettiği, Bush’un tanımaya yanaşmadığı soykırım gerçekleşmeseydi, Amerika şimdi İncirlik’i kullanma iznini Ermenilerden isteyecekti. Ancak korkmayın. Türkler Bush’un postallarını korkutmuşsa da, o hala büyük Pers gücünün yuvasını yıkmaya hazırdır. Bush bizi insanlar eğer ‘Üçüncü Dünya Savaşını engellemek istiyorsa İran’ın nükleer silah elde etmesinin önüne geçmesi gerektiği’ konusunda uyarmıştır. Ne kadar saçma. Bush, Birinci Dünya Savaşı hakkındaki gerçeği söyleme cesaretini bile gösteremiyor. Bizi ‘dünyadaki teröre’ karşı koruyacak olan batının liderinin Beyaz Saray’ın *David Irving’i olduğunu kim tahmin edebilirdi ki?’’ *David Irving: 1938 doğumlu İngiliz tarihçi Irving, İkinci Dünya Savaşı’ndaki Yahudi Soykırımı’nı inkâr edenlerin başında geliyordu. ANF NEWS AGENCY

 (Arsiv foto)Gebze'de, 16 yaşındaki Zeynel Abidin(Fotograf) Karakaya'nın yolu "Kürtler geçemez" denildikten sonra 20 kişilik Ülkücü grup tarafından kesildi. Grup lideri JİTEM çalışanı İsa Şentürk'ün "Vurun" talimatı üzerine küçük Karakaya'ya 12 kurşun sıkıldı. Ülkücülerden kaçarken araba çarpan öğrenci ağır yaralandı 12:56/Çanakkale'nin Biga İlçesi'nde Atatürk Anadolu Lisesi'nde okuyan M.B adlı öğrenci ülkücülerin saldırısına uğradı. M.B, saldırıdan kaçmak isterken kamyon çarpması sonucu ağır yaralandı. Çanakkale'nin Biga İlçesi'nde ülkücüler tarafından sürekli tehdit edildiği söylenen Atatürk Anadolu Lisesi 2. sınıf öğrencisi M.B. (15) kaldığı yurda giderken ülkücü bir grubun saldırısına uğradı. Saldırıdan kaçmak isteyen M.B'ye yoldan geçen kamyon çarptı. Kazada ağır yaralanan M.B Çanakkale Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak yoğun bakıma alındı. Tunagür Erkek Öğrenci Yurdu'nda kalan M.B'nin Kürtçe müzik dinlediği için yurtta kalan diğer ülkücü öğrenciler tarafından sürekli tehdit edildiği yurt idaresinin ise bu duruma göz yumduğu iddia edildi. ÇANAKKALE (DİHA)

DTP'ye 'ölüm listesi' gönderildi DTP Malatya eski İl Başkanı Nuray Kılınç'a 72 saat içinde öldürüleceksin tehditinde bulunan kişiler, DTP Genel Merkezi'ne de ölüm listesi gönderdi. Ölüm listesinde son günlerde hedef tahtasına konan DTP Van Milletvekili Fatma Kurtulan ile DTP Milletvekilleri Sabahat Tuncel, Aysel Tuğluk ve Ahmet Türk de yer alıyor. Bölgede artan tartışmaların ardından ırkçı saldırıların hedefindeki DTP'ye ölem listeleri gelmeye başladı. Önceki gün DTP Malatya eski İl Başkanı Nuray Kılınç'a '72 saat içinde öldürüleceksin' diye tehdit mesajı gönderen şahıs, DTP Genel Merkezi'ne ölüm listesinin yer aldığı faks gönderdi. HPG tarafından alıkonulan askerlerin resimlerinin yer aldığı 'http://www.hezenparastine.com/tr/news/images/lesker_dil/index.html' web adresinin yazıldığı metinde, 'Yukarıdaki linkte PKK terör örgütünün Türk askerini nasıl serbest bıraktığını gösteren resimler yer almaktadır. Gerçi bu resimlere bakmanıza gerek yok, siz zaten bire bir işin içinde olan insanlarsınız. Hatta bir arkadaşınızın müstakbel eşi orada zaten yönetici konumunda bir arkadaş, yani PKK terör örgütünün birebir siyasi kanadısınız' ifadeleri yer aldı. 'Hepinizi tek tek öldüreceğiz' DTP Malatya eski İl Başkanı Nuray Kılınç'ı hedef alan ibarelerin yer aldığı tehdit faksında şunlara yer verildi: 'Bu yaptıklarınızın hesabını tek tek vereceksiniz. Allaha yemin olsun, önce Malatya il başkanınız olmak üzere hepinizi tek tek öldüreceğim. O zaman bakalım el mi yaman, beymi yaman. Masum insanları öldürmek nasıl bir duygu imiş bunu canınızla sınayacaksınız. Allah şehit ailelerine sabır, ölen mehmetçiklerin mekanını cennet etsin.' Faksı gönderenler, aynı metne öldüreceğini söylediği kişilerin adres, telefon bilgilerini yazarak, bu kişileri şöyle sıraladı: Fatma Kurtulan, Sabahat Tuncel, Aysel Tuğluk, Ahmet Türk Lider konumunda, Diyarbakır Osman Baydemir, Tunceli Songül Erol Abdil, Malatya Nuray Kılınç. Kurtulan uyarmıştı Kürt siyasetçiler üzerindeki baskı özellikle basının hedef göstermesiyle had safhaya çıktı. Ölüm listelerinin Türk basının hedef göstermesinin ardından gelmesi ise dikkat çeken bir nokta oldu. DTP Milletvekili Kurtulan, eşiyle ilgili yayınlanan ve hedef tahtasına konmasıyla ilgili yaptığı açıklamada, 'Kişilik haklarıma bir saldırı olarak değerlendirdiğim kimi basın organlarının, bu yaklaşımlarını gözden geçirmeleri beklentisi içerisinde olduğumu, aksi taktirde karşılaşacağım ırkçı, şovenist tepkilerin sorumluluğunun kendilerinde olacağını kamuoyumuzla paylaşmak isterim' diye kaydetmişti. VELİ AY DİYARBAKIR (DİHA)

DTP ve Kürt kurumları medyanın hedefinde Sınır ötesi operasyona kilitlenen medya, Bush-Erdoğan görüşmesi sonrasında DTP'yi yeniden hedefine aldı. Bir çok köşe yazarı ve TV yorumcusu DTP'ye yönelik ağır hakaretlerde bulunurken, Kürt hareketine içeriden yönelim olacağının da adeta habercisi oldu. Son aylarda Türkiye gündemini sınır ötesi operasyon, Kürtlere yönelik milliyetçi saldırılar oluşturuyor. Son dönemlerde artan operasyonlar ile birlikte yaşanan çatışmalar gerekçe gösterilerek, sınır ötesi operasyon için yoğun bir diplomasi yürütülürken, Türkiye'nin yürüttüğü diplomasinin hedef değiştirdiği ortaya çıkıyor. ABD Başkanı George W. Bush ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 5 Kasım'da yaptığı görüşme sonrası sınır ötesi operasyon tartışmaları yerini DTP tartışmalarına bıraktı. Askerleri kurtaran DTP'li vekiller suçlu ilan edildi Bush-Erdoğan görüşmesinden hemen sonra operasyona yönelik somut bir 'onay' alınmadığı için, başta medya olmak üzere siyasetçiler, hedefi içe yöneltti. PKK tarafından alıkonulan askerlerin serbest bırakılması için girişimlerde bulunan DTP Milletvekilleri suçlu ilan edilirken, heyette yer alan Grup Başkanı Fatma Kurtalan, eşi PKK'de olduğu için 'terörist eşi' olarak hedef tahtasına oturtuldu. DTP'nin yaptığı ve daha önceki kongrelere nazaran daha sakin geçen 2. Olağanüstü Kongre ile de DTP hedef haline getirildi. Kongre'den hemen sonra, uzun süredir DTP yöneticiliği yapan ve kongrede Eşbaşkan seçilen Nurettin Demirtaş'ın geçmişi gazete sayfalarına taşınarak, 'Şahin' kanat olarak nitelendirildi. Basın hakarette hızını alamadı Kongre salonuna bayrak asılmasına rağmen bunu görmeyen basın, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e kongre salonuna 'Bayrak asılmaması' ve 'İstiklal Marşı'nın okunmamasını sorarak ilk tepkiyi aldı. Aynı gün, bazı internet siteleri kongrede İstiklal Marşı okunmadığı için DTP'yi 'terbiyesizlik' ile suçlayarak hakaretlerde bulundu. Bunlarla hızını alamayan basının DTP'yi hedef haline getirme çabasına devam etti. Dün akşam Kanaltürk adlı televizyon kanalında Mine Kırıkkanat ile bir programa katılan Tuncay Özkan, DTP'ye yönelik hakaretin dozunu artırdı. DTP'yi ve DTP'lileri kastederek, 'Bunlar alçaktır' diyerek hakaret eden Özkan, 'Alçaklığın adını DTP koymuşlar' diyerek hakaretini sürdürdü. Aynı programda öfkesini kusmaya devam eden Özkan, yaptığı hakaretlere rağmen savcıları DTP'ye karşı göreve çağırdı. Programda Batasuna yöneticilerinin tutuklanmasını örnek gösteren Kırıkkanat ise, DTP'lileri 'Cahil olmak' ile suçladı. DTP'nin hedef haline getirilmesi ve dışa yönelmiş gibi gözüken hedefin içeride DTP ve Kürt kurumları olarak seçilmesi gazete köşelerinde de kendini hisettirdi. Uzun süre DTP'ye 'yol göstermeyi' kendine iş edinen Taha Akyol, kongre ile birlikte DTP'yi terörist olarak ilan ederek, 'DTP, terörün sözcüsü bir partidir' dedi. Akyol, DTP üzerine 'Eli kanlı bunların' başlıklı yazısında DTP Eşbaşkanı seçilen Demirtaş'ı hedef gösterdi. Dün gazetelerin Ankara temsilcileri ile görüşen Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt da DTP'yi hedef haline getiren sözler sarf ederek, 'Bir ayağım frende, kaldırırsam iç çatışma çıkar' tehdidinde bulundu. ANKARA (DİHA) KENAN KIRIKKAYA

İran Yüksek Mahkemesi “casuslukla” suçladığı Kürt gazeteci Adnan Hasanpur ‘un idamına onay verdi. TAHRAN (10.11.2007)- İran Yüksek Mahkemesi “casuslukla” suçladığı Kürt gazeteci Adnan Hasanpur ‘un idamına onay verdi. Hasanpur ile birlikte 16 Temmuz’da idam cezasına çarptırılan Hiwa Botimar’ın cezası ise iptal edildi. Adnan Hasanpur’un avukarı Salih Nikbaht, “Adnan Hasanpur hakkındaki idam cezası Yüksek Mahkeme tarafından onandı” dedi. Hasanpur, “casusluk” suçlamasının yanı sıra “askeri alanlara ilişkin bilgileri ifşa etmek” ve “Amerikan Dışişleri Bakanlığı’ndan bir kişi ile ilişkiye geçmek”le suçlanıyor. İran’da tutuklanan gazetecilerin çoğu benzer iddialarla suçlanıyor. İran’a göre bu suçlar Hasanpur’u “Allah’ın düşmanı” yapıyor ve mahkeme de idam cezasına bunu gerekçe gösteriyor. Avukat Nikbaht bu değerlendirmeye tepki göstererek müvekkilinin kurtulması için mücadeleye devam edeceğini söyledi. Nikbaht ayrıca Hasanpur ile birlikte idam cezası alan diğer Kürt gazeteci Hiwa Botimar’ın cezasının ise Yüksek Mahkeme tarafından iptal edildiğini duyurdu. Botimar’ın Doğu Kürdistan’daki Meriwan mahkemesinde yeniden yargılanması gerekiyor. 27 yaşındaki Adnan Hasanpur ve 29 yaşındaki Abdulvahid Hiwa Botimar, 16 Temmuz günü Doğu Kürdistan’da Meriwan Mahkemesi tarafından idam cezasına çarptırıldı. Her iki gazeteci de Ağustos 2005’te kapatılan haftalık Aso gazetesine çalışıyordu. Adnan Hasanpur, aynı zamanda, Prag’da yayın yapan Voice of America veya Radio Farda gibi yabancı basın organlarına çalışıyordu. Kürt kültürel hakları savunucusu Adnan Hasanpur 25 Ocak 2007 tarihinde evine düzenlenen baskınla tutuklanmış Mahabad Cezaevi’ne konulmuştu. Burada Hasanpur’un ailesi ve avukatları ile görüşmesine izin verilmemişti. Meslektaşı Abdulvahid Botimar ise aynı zamanda çevre örgütü Sabzşia’nın aktif üyesiydi. Botimar, 25 Aralık 2006’da tutuklandı. Her iki gazeteci idam cezalarının infazı için 18 Temmuz günü Sine Cezaevi’ne götürüldü. İran rejimi her iki gazetecinin mesleklerinden ötürü değil, İslam Cumhuriyeti’ne eline silah almaktan yargılandığını savunuyor. Oysa Avukat Nikbaht, Hasanpur’un İslam Cumhuriyet’ine muhalif hareketler içinde gerçekten yer aldığına dair hiçbir eyleminin olmadığını kaydediyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) ise Hasanpur ve Botimar’ın Aso gazetesine çalıştığı ve İran Kürdistan’ındaki çok hassas sorunları işlediğine dikkat çekiyor. Her iki gazetecinin serbest bırakılması için başta RSF, Af Örgütü ve Uluslar arası PEN olmak üzere çok sayıda kampanya başlatıldı. RSF’ye göre bugün halen İran’da 10 gazeteci cezaevinde bulunuyor. Bu da İran’ı gazeteciler açısında Ortadoğu’nun en büyük cezaevi yapıyor. İran’ın, gazeteci tutuklama ve sansür alanlarında dünyanın en kötü ülkelerinden biri olduğunu belirten RSF, bu ülkede son bir yıl içinde 80’e yakın gazetecinin göz altına alındığını, en az 20 basın kuruluşuna da sansür uygulandığını bildirdi

BASIM EL TUVEYSİ-Radikal Kuzey Irak'a geniş kapsamlı askeri operasyon başlatma amaçlı Türk hazırlıkları, Kürt bölgesinin zayıflığını ve siyasi seçkinlerinin tutarsızlığını gözler önüne serdi. Zira henüz başlamayan ancak iki hafta önce sekiz Türk askerini kaçıran PKK'lı Kürt savaşçıları hedefleyen muhtemel operasyon, Irak'taki Kürt bölgesinin siyasi gerçeğini, Amerikan siyasi makyajından uzakta gündüz vakti projektör altına koydu. Bu Amerikan makyajı Irak'taki işgalin karmaşasını yatırıma dönüştürdü, Kuzey Irak'ta yeni ve güçlü bir devlete dönüşen Kürt bölgesine dair temenni ve hayallerle aşırıya kaçan propagandayı genelleştirdi, bu efsaneyi Irak'ı bölme stratejisinin temeli haline getirdi. Kürt liderlerin yaşadığı korku bir dizi gerçeğin yanı sıra, bölgesel ve uluslararası sonuçları teyit ediyor. Birincisi, Irak Kürtlerine verilmiş uzun ve kısa vadeli bütün seçenekler cehennem seçenekleri ve Iraklı Kürtlerin geleceği ancak, siyasi, coğrafi ve tarihi gerçekler çerçevesinde Irak'ın ulusal bütünlüğüyle temin edilir. İkincisi, Kürtler açısından Irak, ulusal devlet tercihi, stratejik ve siyasi boyutları bulunan tarihi ve hayati çıkarların sonucu. Ayrıca bu, sosyal ve ulusal gerçeklerle, karşılıklı entegrasyon ve Iraklıların yüzlerce yıl boyunca oluşturduğu ortak kimliğin dokusunu sürdürme iradesiyle çelişmez. Üçüncüsü, Kürt bölgesinin zayıflığı ve siyasi seçkinlerin yaşadığı karmaşa, Kuzey Irak'ın bölgedeki çekişmenin temel alanına dönüşmeye aday olduğunu ve Kürt sorununun daha fazla bölünme, kibir ve siyasi saptırmaya boyun eğerse Kürt halkının bedelini ödeyeceği yeni acılar ve trajediler aşamasına gireceğini gözler önüne serdi. Herkesin bildiği üzere siyaset 'kalıcı müttefikler kuralı'na boyun eğmez. Ancak, Irak Kürdistanı'ndaki siyasilerin tarihi, Irak'ın geleceği konusunda pusulayı kaybetme ihtimalini açıklıyor. Türkiye savaş öncesi Kürtlerin müttefikiyken, savaşı desteklemeyince düşmana dönüştü. Bu durum ileri gelen Kürt liderlerinden birini, Erdoğan'ın PKK liderlerinin teslim edilmesi çağrısını, 'Bir Kürt kedisi bile vermeyiz' sözüyle alaya almaya sevk etti. Irak'ın ulusal bayrağı dönüyor(MUS) Kuzey Irak'taki Kürt otoritesi ayrılıkçı hayalleri nedeniyle siyasi ve stratejik gerçeklere aksi yönde hareket etti. ABD'deki reklamlarda 'özgür Irak' diye görüntülendi ve ulusal bayrağı reddetti. Bu iddialar, ilk dış tehdit karşısında alaşağı oldu. Kürt liderler Türk bombardımanından korkarak kamu kuruluşlarını Irak bayrağını asmaya çağırdı. Ortadoğu'daki Kürt meselesi Irak'ın kaldırabileceğinden büyük ve meselenin geniş bölgesel uzantıları var. Irak Kürtleri, Irak'ta komşu ülkelerdeki Kürt gruplardan daha fazla güvenlik elde etti. Mantığa ve gerçekleri anlamaya muhtaç olan ve tek bir Irak içinde kazanılmış ulusal devletlerinin geleceğini tehdit eden hayale bel bağlamamak ferasetten... Acaba Kuzey Irak'taki Kürt otoriteleri ciddi askeri tehdit baskısı altında kendi bölgelerinde hareket eden Kürt savaşçılarla mücadelede milislerini devreye sokar mı? Iraklı Kürtlerin ulusal devlet gerçeği dışındaki tüm tercihlerinin sonu cehennem. Kürtlerin ve diğer Iraklıların bu dersi almasının vakti geldi. (Ürdün gazetesi Ghad, 4 Kasım 2007)  

Avrupa'da Kürtler bu haftasonu sokaklarda Avrupa'nın bir çok kentinde bu hafta sonu Kürtler sokaklara çıkarak Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın cezaevi koşulları ve Türk devletinin işgal tehditlerini kınayacak. Avusturya, Almanya, Norveç ve İsveç'te düzenlenecek gösterilere binlerce kişinin katılması bekleniyor. VİYANA: Avusturya'da yaşayan Kürdistanlılar, Avusturya Kürt Dernekleri Federasyonu'nun (FEYKOM) Viyana'da organize edeceği merkezi bir yürüyüşte buluşacak. Kürtler, Türkiye'nin Kürtlere yönelik faşist saldırılarakarşı seslerini yükseltecek. 10 Kasım Cumartesi günü saat 13.00'te Viyana'daki Karlsplatz'da bulunan tarihi Opera Binası önünde toplanacak olan Kürtler, buradan Ring Strasse üzerinden Prinz Eugen Strasse'de bulunan Türk Büyükelçiliği önüne kadar yürüyecek. Yürüyüşte dağıtılmak üzere FEYKOM tarafından binlerce Almanca ve İngilizce bildiri ve yüzlerce döviz hazırlandı. Eyleme Viyana'da yaşayan Kürtlerin yanısıra Graz, Linz, St. Pölten, Ternitz ve Krems kentlerinde yaşayan Kürtler de katılacak. Öte yandan Kürtlerin yürüyüşüne paralel olarak Türk Büyükelçiliği'nin organizasyonu ile Türklerin de aynı gün Viyana'da bir yürüyüş yapacağı öğrenildi. Eyleme ilişkin açıklamada bulunan FEYKOM yöneticilerinden Mewlüt Küçükyaşar, Kürtleri yürüyüş esnasında Türk ırkçı gruplar tarafından geliştirilebilecek provokasyonlara gelmemeye çağırdı. PFORZHEİM:Almanya'nın Pforzheim kentinde bulunan Kürdistan Aileler Birliği Derneği organizesiyle de 10 Kasım'da 'Êdî Bese' kampanyası çerçevesinde bir yürüyüş gerçekleştirilecek. Eylemde Öcalan'a yönelik tecrit ve Türk faşist gruplarının Kürtlere karşı ırkçı saldırıları protesto edilecek. Ayrıca İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT)'nin de Mart ayında İmralı'ya yaptığı ziyaretin sonuçlarını açıklaması istenecek. Saat 12.30'da Kürdistan Aleviler Birliği Derneği önünde başlayacak olan yürüyüş Rathaus önünde düzenlenecek miting ile son bulacak. OSLO: Eylemler İskandinav ülkelerinde de sürüyor. KCK'nin başlattığı 'Edi Bese' kampanyası çerçevesinde Norveç'in başkenti Oslo'da Cumartesi günü saat 13.00'de tren istasyonunda başlayacak olan yürüyüşte Türk devletinin işgal tehditleri kınanacak. STOCKHOLM: 10 kasım saat 13:00`te İsveç'in başkenti Stockholm'daki Norrabantorget`te başlayacak olan yürüyüş Sergentorg'tda bir miting ile son bulacak. 'Edi Bese' kampanyası çerçevesinde yapılacak gösteride, işgal tehditleri kınanacak, Öcalan'ın sağlık durumuna dikkat çekilerek Avrupa kamuoyu duyarlılığa çağrılacak. GÖTEBORG: İsveç'in Göteborg kentinde de aynı gün öğleden sonra saat 16.00'da Göteplatsen meydanında yürüyüş start alacak. İskandinav ülkelerinde yapılacak yürüyüşleri organize eden Kürt dernekleri, tüm Kürdistanlıları eylemlere katılmaya çağırarak Kürtler arasın birliğin güçlendirilmesini istedi. ANF

"Sınır ihlaline” kırmızı ışık Rizgarî Online/Türk Başbakanı Erdoğan, temasları çerçevesinde İtalya Başbakan yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Massimo D'Alema’dan sonra İtalya Meclis Başkanı Fausto Bertinotti ile görüştü. Görüşmede “terörle mücadele” konusu da gündeme geldi. Bertinotti görüşme sırasında, İtalya Meclisi'nde 2006 Aralık ayında kabul edilen bir önergede, "Türkiye'nin toprak bütünlüğüne saygı esası çerçevesinde Kürdlerin azınlık olarak da tanınmasının" istendiğine değindi. Buna karşılık Erdoğan ise Türkiye'de azınlık kavramına farklı bir anlam yüklendiğine vurgu yaparak, “Kürd kökenli vatandaşların diğer vatandaşlarla her açıdan eşit konumda oldukları” iddiasında bulundu.   Massimo D'Alema ise, başkent Roma'daki Saint Regis Grand Oteli'nde, Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşme sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Türkiye'nin yapacağı olası bir “sınır ötesi operasyonu” endişeyle karşıladıklarını belirten D'Alema, ''Zira çatışmanın genişlemesi, Irak için ek bir istikrarsızlık unsuru olma riskini de içermektedir. Bu durum, bize göre temkinli davranmayı zorunlu kılıyor. Dolayısıyla, ihtiyat çağrısında bulunduk.'' Açıklaması yaptı. D'Alema, Türkiye'nin “sınırötesi nokta operasyonlar'' düzenleme olasılığına ilişkin bir soruyu ise şöyle yanıtladı: ''Ben, nokta operasyonun ne anlama geldiğini bilebilecek durumda değilim. Bununla ne kastedildiğini, siz de biz de bilmiyoruz. Türk yetkililerin değerlendirmesine göre Kuzey Irak'ta 4 bin silahlı adam bulunuyor. Dolayısıyla 4 bin silahlı adamı nokta operasyonlarla vurabilmek kolay bir şey değil. Bize göre sınır ötesi operasyon, çatışmanın genişlemesi riskini de bünyesinde barındırmaktadır.'' D'Alema, Erdoğan'ın, PKK'nin ''kökünü kazımak''tan söz ettiğinin kendisine hatırlatılmasına karşılık olarak da, ''Bu, Erdoğan'ın sözü. Tabii ki bu Türkiye açısından anlaşılabilir bir şeydir. Askerler ve siviller arasında ölüm saçan bu saldırıların durması ve bir çözüm bulunması, bizim de paylaştığımız bir şeydir. Bunun için hepimiz elimizden geleni yapmaya hazırız'' dedi. D'Alema, konuşmasının devamında; ''Ama biz, Türkiye-Irak sınırında geniş çaplı bir çatışmanın, çözüm olabileceğine de inanmıyoruz. Bizler, bunun tehlikeli olacağı inancındayız. Biz derken, ABD ve Avrupa Birliği'nin yaklaşımını da kastediyorum. Yani bunu kişisel görüşüm olarak söylemiyorum.'' Erdoğan ile yaptığı görüşmede, Türkiye'ye sorunun barışçıl biçimde çözümü için yardım etmeye hazır olduklarını belirttiğini de ifade eden D'Alema, ''Kendilerine, bu sorunun Irak ve Türkiye arasında, çatışma değil bir işbirliği ruhu içinde çözülmesi konusunda, Kuzey Irak'taki yetkililerle diyalog ve oradaki yetkililere baskı konularında yardım etmeye hazır olduğumuzu da dile getirdik'' diye konuştu. RO/Cemil Süphan

Türkiye Kürdistan krizinden İran da eksik kalmıyor! Hazım Mubidayn*/İran diplomasisi, Türkiye'nin PKK isyancılarını yok etmek için Kuzey Irak'ı işgal etme tehditlerinden kaynaklanan gerginlik karşısında epey etkin. PKK savaşçıları, Türk güçleriyle çatışmak için Irak Kürdistanı dağlarındaki üslerden harekete geçiyor. İran diplomasisi, krizi siyasi olarak kontrol etmeye ve İran'da da çatışmaların patlak vermesini engellemeye çalışıyormuş gibi görünüyor. Ancak dikkatli bir gözlem, Tahran'ın Bağdat, Şam ve Ankara'da ortaya koyduğu diplomatik hareketliliğin, İran güçlerinin Irak Kürdistanı'na sığınan İranlı Kürt isyancılara saldırılarıyla aynı zamana denk geldiğini gösterir. Çelişkili İran siyasetinden umutsuz olanlar, Dışişleri Bakanı Muttaki'nin ziyaretlerinde, İran ve Türkiye Kürtlerinin hareketlenmelerine karşı bölgesel bir kuşatma amaçlı girişimler yaptığını görür. Bu girişimler, Iraklı Kürtlerin soydaşlarına örnek olabilecek deneyimlerini kuşatma altına almaya kadar varıyor. Kürtler komşu ülkelere yayılmış halde ve haklarına ulaşmaksızın yaşamakta. Nükleer programı nedeniyle ABD'nin askeri saldırısına maruz kalırsa Körfez ülkelerine saldırma tehdidinde bulunan İran'ın pragmatist siyaseti, Körfez halklarının, ABD üzerinde etkisi bulunmayan Arap Müslümanlar olduğunu görmezden geliyor. Öte yandan, Irak Kürdistanı'nda iktidarda bulunan Kürt yönetimle, merkezi hükümetteki Kürtlerin Türkiye sınırındaki krize bakışı farklı. Zira Erbil'deki Kürtler nüfuzlarını güçlendirme fırsatını kullanmaya çalışırken, Bağdat'taki Kürtler, Bağdat'ın Erbil'inkilerle çelişen çıkarlarını göz ardı edemiyor. Bağdat'ın çıkarları, Kürt milliyetçiliğini ilelebet yok etmek isteyen Ankara ve Tahran'ın değirmenine su taşıyor. ABD'yse, PKK'yı Irak'a yönelik planlarını bozmaksızın kontrol etmek amacıyla taraflar arasında eşgüdüme hazır olduğunu açıkladı; ABD, Erbil, Ankara ve Bağdat'taki müttefiklerinin taleplerini dikkate almak ve denge kurmak için çalışıyor. Bu planlar kuşkusuz Kürtlerin haklarını koruyan bir federatif devlet gerektiriyor ve Şiilerin kazanımlarını geri almasa da onlara Sünnilere baskıda bulunma hakkı vermiyor. Türkiye'yle Kürdistan sınırları üzerindeki krize katkıda bulunmaya çalışan İran da hedefsiz değil. *Ürdün gazetesi Rey, 3 Kasım 2007/Radikal