Yetkiye Ne Hacet! Vahşet Sürüyor…

Ordu yetkilileri topyekûn imha ısrarını dile getirirken, Bölge'de yaşananlar korkunç düzeye ulaştı. Genelkurmay Bölge için özel yetkiler isterken, son dönemlerde görülen uygulamalar, 'yetkisiz bunlar yapılıyorsa yetkili daha neler yapılır' kaygısını güçlendirdi. İnfaz edilen HPG'liye işkence edildi, bir sivil yurttaş öldürüldü, köy tarandı

buyukanit_basbug_devir_teslim_toren

Kulakçılar işbaşında
Bölge'de 1990'lı yıllarda görülen vahşet uygulamaları yeniden devreye konuldu. Mardin Derik kırsalında infaz edilen HPG'li Mustafa Tangüner'in kulağı kesildi. Tangüner'in vücudunda sigara yanıkları ve kesik izleri tespit edildi.
Bir infaz daha
Askerin Bölge'de gerçekleştirdiği infazlara bir yenisi eklendi. Mardin Nusaybin'de pikniğe çıkan Nusret Kalkan, askerlerce öldürüldü. Kalkan'ın ailesinden 20 kişi gözaltına alınırken, Mardin Valisi ise, Kurt'u 'terörist' ilan etti.
Köyü taradılar
Bingöl Karlıova'ya bağlı Kızılağaç köyünün Meşeli Mezrası kobra helikopterlerle tarandı. İHD'ye başvuran köylüler, köyün 2 saat boyunca tarandığını belirterek, yetkililerin köyde inceleme yapmasını istedi.
Ya yetkileri olsaydı
Askerin yetkisinin arttırılmasını isteyen Büyükanıt, geçen yıl Erzincan'da araçlarında taranan arıcıları örnek gösterdi ve askerlerin yetkileri olmadığı için bir şey yapmadıklarını ileri sürdü. Ancak gerçekler Büyükanıt'ı yalanlıyor.
infaz_nusretkalkan_cenaze2 Yetkiye ne hacet öldürüyorsunuz ya!
Göreve geldiği günden beri sivil katliamları meşrulaştırmak isteyen eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, önceki gün görevini Orgeneral İlker Başbuğ'a devrettiği devir-teslim töreninde sivil katliamlar için sınırsız yetki istedi. Her fırsatta bu katliamların meşrulaştırılmasını isteyen Başbuğ'un görevde bulunduğu dönemde meydana gelen sivil infazlar ise yetkiye gerek olmadığını gözler önüne serdi. Bölge'de Büyükanıt'ın görev süresince onlarca insan askerler tarafından vurularak öldürülürken, sadece Dersim'de 4 sivil yurttaş askerler tarafından öldürüldü, 5 kişi de yaralandı.
Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, dün görevini Orgeneral İlker Başbuğ'a devretti. Devir-teslim töreninde yaptığı konuşmada, jandarmaya 'katliam' yetkisi isteyen Büyükanıt, 'terörle mücadele'de başarıya ulaşabilmek için mücadelenin hukuki esaslar çerçevesinde yürütüldüğünü, ancak bu hukuki esasların zorlaştırılmasının, 'terörle mücadele'yi zafiyete uğrattığını iddia etti. Büyükanıt, gerekçe olarak da 18 Haziran 2007'de Erzincan'da yaşanan bir olayı örnek gösterdi. Büyükanıt, bir kamyon kasasında örgüt üyelerinin olduğu istihbaratı alan güvenlik güçlerinin gizli bölmeleri arayamaması sonucunda kamyondaki örgüt üyelerinin ateş açtığını ve olayda askerlerin yaşamını yitirdiğini savundu. Ancak olayda Hasan Metin ve Ahmet Belli adlı arıcılar Ordu'ya giderken asker tarafından durdurulup arandığı sırada çatışma meydana gelmiş ve olayda Hasan Metin yaralanmıştı. Büyükanıt'ın konuşmalarının gerçeği yansıtmadığını belirten Hasan Metin ve Ahmet Belli'nin avukatı Hüseyin Aygün de, olayda askerin tüm yetkisini kullandığını belirterek, çatışmanın askerin bu yetkisini kullandığı esnada çıktığını söyledi. Elinde yetki olmaksızın kolluk güçlerinin öldürmeye devam ettiğini kaydeden Aygün, 'Yetkileri olsun olmasın öldürmeye devam ediyorlar ve yargı da üzerine gitmiyor. Kolluk kuvvetlerinin tutuklandığını ya da cezalandırıldığını görmedik. Genelkurmay'ın istediği yetkiler verilirse katliamlar olur. Yetkisi olsa da olmasa da kimse hesap sormuyor. Caydıran bir şey yok. Hükümet bu konuda caydırıcı önlemler almıyor. Caydıracak yerde tam aksine yeni cinayetlerin önünü açıyor' diye konuştu.
Bunlar 'yetkisiz' infazlar
reflect[1]_1 Büyükanıt öldürmek için askere daha fazla yetki isterken, sadece Dersim'de birkaç yıl içinde birçok sivil yurttaşın askerlerce öldürülmesi veya vurulması bile yetkiye ne gerek dedirtecek cinsten. İşte askerin Dersim'deki 'yetkisiz' infaz ve yaralamaları: Mazgirt Alanyazı köyünde İmam Boztaş 8 Mart 2004'te evinde öldürüldü. Mazgirt Aslanyurdu köyü Çanakçı Mezrası'nda Şirin Yıldırım, 21 Aralık 2004'te jandarma tarafından açılan ateş sonucu yaralandı. Dersim Merkez Aktuluk Köyü Meytan Mezrası'nda Hasan Şahin, 3 Ağustos 2005'te öldürüldü. Mazgirt Balkan köyünün Çangal Mezrası 30 Eylül 2005'te gece tarandı. Pülümür Kuzluca köyünde, Arıcılık yapan Hüseyin Arslan jandarma tarafından 18 Mayıs 2006'da öldürüldü. Aynı olayda bir kişi de yaralandı. Mazgirt Balkan köyünde 20 Temmuz 2006'da gece harman savuran köylülerin üzerine otomatik silahlarla ateş açıldı, Özcan Kaplan isimli yurttaş yaralandı. Mazgirt Göktepe köyünde 25 Ağustos 2007'de Hasan Canpolat, evinin önünde otomatik silahlarla tarandı, şans eseri kurtuldu. Mazgirt Koyunuşağı köyü Gölek Mezrası'nda 3 Eylül 2007'de Seydali Taydaş ve Hıdır Taydaş adlı kardeşler jandarma özel harekât timlerince tarandı. Olayda Hıdır Taydaş ağır yaralandı. Ovacık Yeşilyazı köyünü, askerler 10 Eylül 2007'de taradı. Hozat Boydaş köyü yakınlarında 27 Eylül 2007'de odun toplayan Bülent Karataş ve Rıza Çiçek tarandı. Karataş ölürken, Çiçek ağır yaralandı.
RÜŞTÜ DEMİRKAYA

Kulakçılar yeniden işbaşında!
Bölge'de 1990'lı yıllarda uygulanan vahşet uygulamalar yeniden devreye konuldu. HPG'lilerin cenezalerine her türlü işkence yapılırken, Mardin'in Derik ilçesi kırsalında çıkan çatışmada sağ yakalandıktan sonra infaz edilerek öldürülen HPG'li Mustafa Tangüner'in kulağı kesildi. Kafasından vurulan Tangüner'in vücudunun değişik yerlerinde sigara yanığı ve kesik izleri tespit edilirken, Tangüner'in ailesi bu vahşete karşı hukuk mücadelesine başlayacak. Aile, Türkiye'de hukuk yollarının tükenmesi durumunda olayı uluslararası hukuka taşıyacak.


mustafa_tanguren_hpgli_infaz_kulak

Derik ilçesi Tepebağ bölgesinde 23 Ağustos'ta çıkan çatışmada sağ yakalanan HPG'liler Mehmet Dölek (20) ve Mustafa Tangüner'in sağ yakalandıktan sonra kurşuna dizilerek infaz edildikleri ortaya çıktı. Öldürülen Mustafa Tangüner'in cenazesi önceki gün Diyarbakır'da toprağa verilirken, cenazenin yıkanması sırasında kafasında bir kurşun yarası olduğu ve vücudunun değişik yerlerinde sigara söndürüldüğü ortaya çıktı.
HPG'li Tangüner'in cenazesini yıkayan ve aynı zaman da akrabası olan Hikmetin Tangüner, Tangüner'in vücudunda ezikler olduğunu belirterek, 'Vücudu simsiyah olmuştu, kulağı kesilmişti. Kolundan parça kesilmiş. Vücudunda bıçak izi gibi birçok kesik vardı. Sigara yanığı izleri vardı. Bir cani bile bunu yapmaz. Ne Türkiye'de ne de başka bir yerde böyle vahşetler kabul edilemez' diye konuştu. HPG'lilerin aileleri ise olayın infaz olup olmadığı ve işkence olayının aydınlığa kavuşması için hukuki yollara başvuracak. HPG'li Tangüner'in babası Mehmet Mehdi Tangüner, 23 Ağustos'ta karakolun kendisini çağırdığını söyleyerek, 'Bana 'Oğlun çatışmada öldü, cenazesi Malatya'dadır' dediler. Önce inanmadım, gitmedim. Sonra beni merkeze gönderdiler. Onlar da doğruladı. Oğullarımla birlikte Malatya'ya teşhis etmeye gittik. Teşhis sırasında oğlumun vücudunun hep yanıklar içersinde olduğunu gördüm. Kulakları kesilmişti' diye konuştu. Oğlu HPG'li Tangüner'in sağ yakalandığını ve işkence edildiğini belirten baba Tangüner, 'Sol kolundan bıçaklarla parça koparılmış. Vücudunda da çok büyük yanık izleri var. İnsanlık dışı muamele yapmışlar oğlumun cesedine. Umut ediyorum ki bundan sonra kimseye bu insanlık dışı işkence vahşet uygulamazlar.' Baba Tangüner hukuki yollara başvuracaklarını ve gerekirse AİHM'e gideceğini söyledi.
Tangüner Ailesi'nin avukatı ve cenazenin hukuki işlemleriyle ilgilenen Av. Mehmet Şirin Tangüner daha önce de HPG'lilerin infaz edildiği yönünde bir takım bilgilerin olduğunu aktararak, '26 Ağustos'ta aileyle beraber Malatya'ya gittik ve teşhis için morgda cenaze üzerinde yaptığımız incelemede vücutta işkenceyi andıracak ciddi izler vardı. Sigara söndürmeden tutalım, sol kolunda ciddi parçalar alınmasına kadar. Kulakları kesilmişti. İnsani değerleri aşağılayan, insanlıkla hiçbir şekilde bağdaşmayan izler tespit ettik' diye konuştu. Bu olayın peşini bırakmayacaklarını söyleyen Av. Tangüner, hukuk mücadelesini başlatacaklarını ve iç hukuk yollarının tükenmesi durumunda AİHM'e gideceklerini söyledi. DİYARBAKIR - DİHA
HİKMET ERDEN / LEYLA SÖĞÜT
İlgili Haberlerin ayrıntısına ulaşmak için tıklayınız...

Yeni bir harekâtın başarı şansı düşük

 Türkiye'nin ABD desteğiyle sonbaharda yapmayı planladığı belirtilen kara harekâtının başarı şansı oldukça tartışmalı.

asker_kara_harekati

Uzmanlar, Türkiye'nin 1990'lı yılların politikalarına sarılarak geliştirmeye ve bu konuda ABD'ye verdiği büyük tavizler karşılığında hayata geçirmeye çalıştığı tasfiye konseptinin, Şubat 2008'deki Zap operasyonunda görüldüğü gibi başarı şansının çok düşük olduğuna dikkat çekiyor. Neden olarak ise, hem PKK'nin askeri ve coğrafi olarak konumlanması, hem de Kürtler arasında bir kez daha Kürt örgütlerinin karşı karşıya gelmesine karşı oluşmuş olan ciddi bir kamuoyunun bulunması gösteriliyor.
Masa başında ve karşılıklı tavizler karşılığında oluşturulan planların her zaman başarı şansı barındırmadığına dikkat çeken uzmanlar, Türkiye ve ABD'nin Zap operasyonundaki durumunu hatırlatıyor. Sonbaharda yapılması planladığı belirtilen olası bir kara harekâtında Türkiye ve ABD'nin hesaplarının Şubat 2008'deki Zap operasyonundaki hesaplarla hemen hemen aynı olduğuna dikkat çekilirken, burada yürütülecek olan bir mücadelenin de hemen hemen aynı taktikleri barındıracağı belirtiliyor. Türkiye'nin yine karadan bir askeri yığınakta bulunacağı, uzman birliklerle de yapacağı nokta operasyonlarıyla hedefleri vurmayı amaçlayacağı ve mümkünse alan kontrolünü elinde tutmaya çalışacağı kaydediliyor. Ancak Zap operasyonunda bunların hiçbiri gerçekleşmemiş, askeri birlikler coğrafya koşullarına bile dayanamamıştı. Bunun yanısıra uzmanlar, özellikle de PKK'nin konumlanışını, askeri taktiğini ve teknolojik donanımını göz önüne alarak Türkiye'nin askeri hesaplarının kolay kolay tutmayacağına işaret ediyor.
Zap operasyonunda sonuçlar çıkarmaya çalışan Türkiye'nin olası askeri harekâtta en önemli kozunun KDP güçlerini de savaşın içine çekmek yönünde olacağı belirtiliyor. Kuzeyden başlatacağı olası bir harekâtta Türkiye'nin, 1997'deki gibi Güney'de de KDP güçleri ve Amedi, Bamerni, Kanimasi gibi üslerdeki birlikleriyle PKK'yi kuşatmayı amaçlayacağı kaydediliyor. Ancak bu ihtimali zayıf bulan uzmanlar, şu hususlara dikkat çekiyor: 'KDP güçleri 1997'deki gibi dağlık alanda peşmergelik yapmıyor, savaşma kapasiteleri oldukça düşük ve dolayısıyla PKK'nin uygulayacağı gerilla taktikleri karşısında dayanmaları zor. Ama daha da önemlisi, Kürt kamuoyunun büyük tepkisini çekecek olan bir kara harekâtında KDP'nin yer alıp almayacağını, çok iyi hesaplaması gerekecek. Ortaya çıkaca sonuç, Türkiye'nin vereceklerinden en az on kat daha fazla KDP'ye kaybettirebilir.' KDP'nin Zap operasyonu sırasında da böyle bir durum değerlendirmesi yaptığını hatırlatan uzmanlar, 'Eğer KDP Kürt kamuoyunun tepkisinin düşük olacağını ve kazançlı çıkacağını hesaplasaydı Türkiye'ye destek vermekten çekinmezdi' tespitinde bulunuyor. Dolayısıyla olası bir kara harekâtında Kürtlerin karşı karşıya getirilmesi planı, Türkiye açısından oldukça zor görünüyor. Bu durum karşısında Türkiye'nin askeri harekâtını yine Zap operasyonundaki gibi kurgulamak zorunda kalacağı, en fazla Güney'e giriş noktaları ve harekât tarzı konusunda bazı taktik değişikliklere gidebileceği, bunun da PKK açısından çok zor bir durum ortaya çıkarmayacağı kaydediliyor.
Öte yandan uzmanlar PKK, Türkiye ve KDP açısından koşulların 1997'dekine hiç benzemediğini de hatırlatıyor ve ekliyor: '1997'den önce Türkiye'nin sayısız askeri operasyonu ve sürekli bir KDP, YNK desteği vardı. PKK ise bugünkü koşullarda olduğu gibi Güney Kürdistan'da tam anlamıyla yerleşik değildi. Bugün PKK'nin alan hakimiyeti hem askeri mevzilenme hem de silahlanma açısından her zamankinden çok daha güçlü. Türkiye ve KDP'nin alan hakimiyeti ve askeri varlığı ise sıfır. 1990'lı yıllarda KDP'nin denetiminde bulunan alanlar mevcuttu ve Türkiye büyük oranda bu alanlar üzerinden PKK'ye karşı daha rahat bir konumdaydı. Dolayısıyla olası bir harekât, ellerinde olan alanlar üzerinden şekillenmeyecek, çünkü denetimlerinde alanlar mevcut değil. Bu nedenle öncelikle alan elde etmeleri, daha sonra ise mümkünse yerleşmeleri gerekecek. Bu ise çok zor. Çünkü PKK boş durmayacak ve denetimindeki alanları kolay kolay bırakmayacak. Zap denemesi de bunu gösterdi.'
Uzmanlar, askeri harekât tarzının bile olası bir operasyonun başarısızlığını şimdiden gösterdiğine dikkat çekerek, bunun doğuracağı sonuçların Zap operasyonu sonrasında olduğu gibi doğrudan siyasi ve bölgesel hesapları etkileyeceğini belirtiyor. Bu ise, hesapların bir başka bahara ertelenmesi demek oluyor. www.kurdtime.blogspot.com
NURİ FIRAT