Tezkere Meclis’e gönderiliyor

Askeri yöntemler sorunu çözmüyor Gönderen: rizgarionline Tarih: 10.10.2007 Saat: 08:38 Katkıda Bulundu rizgarionline Rizgarî Online/DTP Grup Başkanı Ahmet Türk, ''Bu sancılı, sıkıntılı dönemde hepimiz rahatsızız. Ama gerçekten bir diyaloğun, bir sürecin başlatılması zamanıdır'' dedi. Türk, TBMM'de gazetecilerin, öldürülen askerlere ilişkin sorusu üzerine, çatışmanın olduğu yerde, sosyal, toplumsal ve psikolojik bütün tedbirlerin alınması gerektiğini vurgulayarak, "Meseleyi sadece askeri yöntemlerle çözmeyi hedefleyen mantığın hiçbir zaman başarılı olmadığını gördük" dedi. Ahmet Türk, "Şimdi biz herşeyi bir tarafa doğrultuyoruz; sadece inkar ve askeri mantıkla sorunları çözmeye çalışıyoruz. Tabii bunun da istenilen sonuçları olmuyor. Şimdi diyaloğun geliştirildiği bir dönemde tabii ki insanlar daha fazla birbirini anlıyor ve ortak çözüm koşullarını yaratıyor" dedi. Türk, "Şimdi ortaklaşma yok; siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, bölge insanları ne düşünüyor? Yani bu konuda hiçbir çalışma yapılmıyor. Tabii ki bu sancılı, sıkıntılı dönemde hepimiz rahatsızız. Ama gerçekten bir diyaloğun, bir sürecin başlatılması zamanıdır. Ben inanıyorum ki insanlarımız, bir diyalog ortamı oluşturulduğu zaman birbirini anlar. O diyaloğun getirdiği olumlu, pozitif hava, farklı bir sürecin başlamasına da neden olabilir" diye konuştu. Rizgarî Online/Şırnak kırsalında operasyon yapan 13 askerin öldürülmesi üzerine “sözün bittiği yer” açıklaması yapan Türk hükümeti, “sınır ötesi” operasyonu acil gündemine aldı. Türk Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında toplanan AK Parti Merkez Yürütme Kurulu, “terörle mücadele” kapsamında, sınır ötesi operasyon için tezkerenin hazırlanarak Meclis’e gönderilmesine karar verdi.“Terörle Mücadele” Yüksek Kurulu'ndan sonra konuşan Başbakan Erdoğan "Meşru müdafaa hakkımızı kullanacağız" dedi. Partisinin Merkez Yürütme Kurulu'na bilgi veren Türk Başbakan, sınır ötesi operasyon için bütün gerekçelerin oluştuğunu vurguladı. Türk haber ajanslarının kaydettiğine göre, Erdoğan parti kurmaylarına “Girilmesi gerekiyorsa girilecek, yetki ise yetki, para ise para her türlü imkan sağlanıyor, sağlanacak” dedi. Ajansların kaydettiğine göre Türk Genelkurmayı, Kurul’dan çıkan kararı tatmin edici buldu. Sınır ötesi operasyonun hangi noktalara düzenleneceğine dair harekat planlarının yaz başından beri hazır olduğunu belirten yetkililer, operasyona başlamak için tezkere ve direktif beklediklerini ifade ettiler. Öte yandan parlamento meclis grubunda konuşan Faşist MHP lideri Devlet Bahçeli; “Ben bu kürsüden, sık sık referandum yapacağını müjdeleyen sayın Başbakan’a, bu uygulamasına sınır ötesi operasyon için bir referandum yaparak başlamasını öneriyorum. Böylece kendileri ve hükümeti, okyanus ötesinden talimat almaktan kurtulacak, sürekli telafuz ettiği ‘cumhurun iradesi’ne de başvurmuş olacaktır. Hükümetin aymazlığına rağmen inancım odur ki hainler ve işbirlikçilerine gereken ders eninde sonunda verilecektir"açıklaması yaptı. RO/Zilan Dersim

Türk Dışişleri bakanı, Kerkük ve Kürd kazanımlarına göz diktiklerini yineledi

  Gönderen: rizgarionline Tarih: 10.10.2007 Saat: 08:35 Katkıda Bulundu rizgarionline Rizgarî Online/PKK/KCK yöneticilerinin Federe Kürdistan bölgesinde bulunmasını bahane ederek, özgür Kürdistandaki ulusal yapılanmayı dağıtmak ve Kerkük referandumunu engellemek için kaç yıldır fırsat kollayan Türk devleti, 15 askerin öldürülmesini fırsat bilerek, “sınır ötesi operasyon” adı altında Federe Kürdistani işgal etmek için yeni hazırlıklara başladı. Türk Dışişleri Bakanı Ali Babacan, “sınır ötesi operasyon” olasılığına yönelik Meclis’ten tezkere çıkarılmasına ilişkin “Ne tür hazırlık yapılacaksa tüm kurumlar çalışmaya başlamıştır” dedi. Ortadoğu turu kapsamında Ürdün’de bulunan Dışişleri Bakanı Ali Babacan, CNN TÜRK Ankara Diplomasi Muhabiri Osman Sert’in sorularını cevaplandırdı. CNNTürk muhabirinin aktardığına göre, “Terörle mücadele” konusunda açıklamalarda bulunan Babacan, “İlgili kurumlar bu dakika itibarıyla çalışmalara başladı. Gerekli tedbirleri, gerekli hazırlıkları yapmakla görevlendirildi” ifadelerini kullandı. Terör konusunda sorunların azalmadığını, giderek çoğaldığını belirten Babacan, “Bugüne kadar denenenler, yapılanlar var, bundan sonra yapılacaklar var” dedi, ancak ayrıntıya girmedi. “Güneydoğu'da verilen son kayıpların terörle mücadele noktasında hükümetin kararlılığını daha da arttırdığını” kaydeden Babacan, ABD ve Irak hükümetlerinden de “ellerinden geleni azami şekilde yapmalarının beklendiğini” belirtti. "ABD ile yakın ilişki bekliyoruz" Ali Babacan “ABD hükümetinin bizlerle yakın bir ilişki içinde olmasını bekliyoruz” diye konuştu. “Kuzey Irak’taki PKK varlığı konusunda Türkiye’nin şikayetlerinin tüm dünyaca bilindiğini” ifade eden Babacan, bölgesel Kürd yönetimiyle de iletişim kanallarının varolduğunu söyledi. “Bizim Türkiye Cumhuriyeti olarak muhatabımız Irak’taki merkezi yönetim” diyen Ali Babacan, İstanbul'da yapılacak Irak'a Komşu Ülkeler Toplantısı’ına da değindi. Irak ile ilgili Türkiye’nin “olmazsa olmazlarını” sıralayan Babacan bunları “Irak’ın birliği, toprak bütünlüğü” ve “Irak’ın doğal zenginliğinin tüm ülke tarafından paylaşılması” olarak özetledi. RO/Ömer Kaçar

'Kürt kâbusu'nu bizzat Türkiye yaklaştırıyor

 Kuzey Irak'taki Kürt oluşumunu en büyük tehdit olarak gören Türkiye, böylece 80 yıldır nasıl ilişki kuracağını bilemediği Kürt vatandaşlarını yine dışlıyor. Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'ni düşman saymak, içerideki 'Kürt gerçeği'nden kaçmaktır MUHAMMED NUREDDİN Türkiye'ye Kürt kâbusu yaklaşıyor. 80 yıldır kendi Kürtleriyle nasıl ilişki kuracağını bilemeyen Türkiye şaşkın; hatta tabiri caizse, dışarıdaki Kürtlerle yakınlaşmaktan da aciz. 'Dışarıdaki Kürtler', bölgesel denklem içinde 'içerideki Kürtler'e dönüşebiliyor. Hal böyleyken, içerideki Kürtler de dışarıda kalıyor. Kuzey Irak'taki Kürt gerçeği bu ve bu gerçek, MHP'li vekillerinden birinin de ifade ettiği gibi, şu an federatif bir şekil alan, sadece bağımsızlığını ilan etmemiş bir 'yarı devlet'e dönüşüyor. Gerek Türkiye ve Irak'ta, gerekse başka ülkelerde uygulandığı üzere insanlık dışı anlamıyla milliyetçi ideolojilerin, kendi vatandaşlarını 'yabancılaştırma' noktasında en belirgin rolü oynadığı veya buna katkıda bulunduğu şüphesiz. Ortadoğu'da hep askeri operasyonlar ve işgallerle gerçekleşen değişimler daha fazla bölünmeye yol açtı. Peki küreselleşme çağında bir devletin kapılarını değişim rüzgârına kapatması mümkün mü? Saddam Hüseyin Kürt kimliğini epey erken bir zamanda, 1970'te tanıdı. Hatta Irak Kürtlerine eşsiz bir özerk yönetim verdi. Gerçi Kürtler bu yönetimin sadece kâğıt üzerinde kaldığını düşündü. Saddam'dan önce de 1958 devrimi, anayasa ve yasalarda bu kimliği tanımıştı. Bugün Türkiye, Kürt isyanlarının 1925'ten bu yana kesilmemesine rağmen kendisini sıfır noktasında buluyor. İslamcıları ve laikleriyle Türk yetkililer 'Kürt gerçeğini' ve 'Kürt sorununu' tanımakta adeta yarışsa da, bu kof klişenin ötesine geçebilen yok. Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök bile bu hafta bir söyleşide, 'Kürt gerçeğinin' varlığını itiraf etti. Fakat iş bunun anayasa ve yasalarda somutlaştırılmasına geldiğinde, devlet yapısının ve toprak bütünlüğünün maruz kalacağı tehdide dair uyarılar yapılıyor ve sorun sıfır noktasında kalıyor. Bu bakış açısını Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt somutlaştırıyor. Büyükanıt, Türkiye için öncelikli tehlikenin Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurulması ihtimali olduğu görüşünde. Ona göre bu durum sadece güvenlik açısından değil, siyasi ve psikolojik açılardan da tehlikeli. Zira Büyükant'ın da belirttiği gibi, Irak'taki Kürt oluşumu Türkiye Kürtleri için 'cazibe ve çekim merkezi' oluşturacak ve bu durum özellikle de Türkiye'nin Kürt bölgelerinde ayrılıkçılığı teşvik edecek. Ayrıca Türkiye'deki Kürtlerin sayısı 13-14 milyondan az değil. Yani Irak Kürtlerinin üç katı. ABD'nin bölgeyi bölme planına yarıyor Türkiye'de Kürt kâbusu yaklaşıyor. Bu kâbusu yaklaştıranlar da, Türkiye'nin NATO 'müttefikleri'nden ve özellikle de ABD'den başkası değil. Zira herkes ABD'nin Irak'taki savaşının hedeflerinden birinin de, bölgeyi Irak'tan başlayarak etnik ve mezhepçi temellerde parçalamak olduğunu düşünüyor. Fakat geçmişte Rusya'daki Bolşevik devriminin yol açtığı Sykes-Picot anlaşmasında Fransızların ve İngilizlerin yaptığı gizli komplolarının aksine, ABD bu bölme planını açıkça ifade ediyor. Batı güce sahip ve bu gücü 'petrolü kontrol altına almak ve bölgeyi bölmek' şeklinde hayata geçiriyor. Fakat şartlar uygun olmasa bunda başarı elde edemezdi. Ülke içinde kendi rejimleri tarafından işgal edilmiş olan insanlar dışarıyla mücadele edemez. Saddam Hüseyin döneminde yaşanan buydu. Türkiye gibi başka yerlerde de aynı durum yaşanabilir. Zira hangi Türkiyeli Kürt, yıllarca Türkiye'deki Kürt kimliğini eritmeye çalışmış bir rejimi savunmaya hazır olabilir ki? Kuzey Irak'taki Kürt devletinin tehlike olarak görülmesi, içerideki 'Kürt gerçeğiyle' mücadeleden kaçmak değil mi? Türk liderler, Kürt kâbusunu son derece yakın kılan yanlış politikalarını tekrarlıyor. (Katar gazetesi Şark, Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü, 7 Ekim 2007)