(Kürdistan ve Dünya Kamuoyu İçin, Kürdistan Ulusal Sorunun Çözüm Bildirgesi)

Kürdistan Ulusal Sorunun Çözüm Bildirgesi Demokratik Cumhuriyetçiliği, Avrupa nın bireysel haklar konseptini, Kemalist referans ve çözümsüzlüğü bağdaştırarak esas almak,ulusumuzun çözümü değildir.Çözüm; Kürt ulusunun ülkesini kurma sürecindedir 1880 tarihinde yeryüzünde 25 devlet bulunmaktayken, son 128 yıllık tarihte, 181 devlet daha kurulmuş olduğundan, bugün itibariyle dünyadaki devlet sayısı 206 dır.Yakın tarihte kurulan bu devletlerin bütünü; sömürge,işgal,manda statüsünden kurtulan, yada federasyon yapılanmasından ayrılarak oluşan devletlerdir.Devleti birbirlerine karşı sömürgeci statüko kurma ve sürdürmenin mekanizması olarak kullanmadan, devletlerini birlikte kurarak, iktidarı eşit şekilde bölüşen federal yapıdaki devletler dahi ayrıştı, ayrışma sürecindedir.Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği nden 20 den fazla devlet çıkarken,Yugoslavya Federal Cumhuriyeti yapısında ise, 7 ayrı devlet çıktı.İspanya da en zengin federal bölge olan Katalonya, ek federal haklara rağmen ayrılma mücadelesine devam ederken, bu ülke deki diğer bölgelere nazaran daha az gelire sahip Federal bölge Bask da ayrılma sürecindedir.Federal bir devlet olan Belçika’da, Valonlar ve Filamanlar ayrılma sürecindedir.Kanada da, özerk bölge olan Qobeç, anayasal olarak Kanada devleti içinde bağımsız devlet statüsüne yeni kavuşmuş olmakla birlikte, tümden bağımsızlaşma süreçleri devam etmektedir.Yugoslavya federasyonundan yeni ayrılan Karadağ Cumhuriyeti, Kıbrıs Rum Devleti,Lüksembourg,Malta ile adını burada sayamayacağımız pek çok devletin nüfusları,bir çok Kürdistan şehir veya ilçelerinin nüfusundan dahi azdır..Diğer bir değişle;Birleşik Arap Emirlikleri, Karayip Ada Devletleri veya federal yapıyı kabul etmeyerek bağımsız devlet ilan eden Kuzey Kıbrıs Türk devleti denilen yapı, birçok Kürt ilçesinin nüfusundan veya bir ildeki herhangi bir mahallesinin barındırdığı nüfustan daha azdır. Türkiye nin egemenliği altındaki topraklarda 30 milyon, Irak ın egemenliği altındaki topraklarda 6 milyon, Suriye’nin egemenliği altındaki topraklarda 3 milyon, İran nın egemenliği altındaki topraklarda da 15 milyon civarında Kürt nüfusu bulunduğundan, toplam 54 milyon nüfuslu Kürt ulusunun, dünyada devletsiz olan en büyük nüfus olduğu tartışmasızdır.Buna karşın,Arapların 22 devleti varken, Türk etnik kökenine tabi 7 devlet bulunmaktadır. Kürdistan,yaklaşık bin yıldır sömürge statüsüne alınan,içerisine alındığı statüko toplu imha,red ve inkarla sürdürülen, bölünen, parçalanan,paylaşılan dış ekonomilere artı değer sağlamada kullanılan,ulusal varlığı,ülkesi,kendi kendini bağımsızca yönetme hakkı,kültürü,dili yok sayılan, sonuç itibariyle de klasik bir sömürgede var olan haklara dahi sahip olmayan sömürge bir ülkedir.Kürdistan, sömürgeci devletler açısından, mallarını pazarlayacakları yan bir pazar olduğu gibi, geniş ve verimli tarım alanlarındaki üretimi, yer altı yer üstü zenginlikleri,petrol ve petrol kadar önem kazanmakta olan su kaynaklarıyla sömürgeci devletlerin ekonomilerine art değer transferinde kullandıkları bir ülkedir.Ayrıca, sömürgeci devletler,metropollerinde Kürt emekçilerinin emeğini en ucuza kullanarak,ekonomilerine artı değer transferi sağlamış olmaktadır.Kürdistan nın kuzeyine hüküm eden Kemalist ideolojili Türkiye devleti, batısına hüküm eden Basçı ideolojili Suriye Arap devleti, ve doğusuna hüküm eden fundamantalist İran devleti ile yakın zamana kadar güneyine hüküm eden Basçı-Saddamcı Irak devleti en katı totaliter sistemlerin ve ırkçı ideolojilerin sahibidir.Gerek Kürdistan da ve gerekse ülkemizi sömürgeleştiren söz konusu ülkelerde var olan bütün gericilik ile sorunlar; vatanımızın sömürge statüsünde tutulmasının ve de totaliter-ırkçı sistemlerinin bünyesinden doğmaktadır.Kürdistan ın kuruluşu, siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, demokratik gelişme ile istikrarı sağlarken, Ortadoğu da gerçek kardeşleşme kültürünün ortaya çıkmasına yol açar. Her halkın ulusal sorunu gibi, Kürt ulusal sorunu da; ülkesi Kürdistan nın topraklarına, ulusuna ve iktidarını kurumsallaştırma mekanizması olan bağımsız devlet kurma üçlüsüne bağlıdır.Verdiğimiz istatistiki verilerden de anlaşılacağı gibi,istisnasız olarak ulusal sorunu yaşamış ve yaşamakta olan her ulus, köktenci,devrimci ve gerçek çözümü, kendi bağımsız devletini kurmada bulmuştur.Kürt ulusu, dünyadaki diğer uluslardan farklı taleplerle ulusal mücadele yürüten,özlemleri ve hedefleri diğer uluslarla türdeş olmayan,kategori dışı, kendine özgü bir halk olmadığı gibi,dünyanın en kadim ve en temel kültürlerinden birinin yaratıcısı ve temsilcisi olarak, diğer bütün ulusların sahip olduğu hakların sahibi olmaya layıktır. Sömürgeciliğin her alandaki tahribatlarını ve izlerini yok edecek, uluslararası alan ve kurumlarda özne olmayı sağlayacak, özgün kurumlaşmasını en özgür şekilde gerçekleştirme imkanı verecek,ülke zenginliğini kendi içini kullanma olanağı yaratacak,ulusal ve ülkesel birliğe götürecek, kadim ulusal kültürünü özgürce kurumsallaştırma ve dünyanın evrensel kültürüne katkı sağlamaya imkan sunacak tek çözüm; bağımsızlıktır.Kadı Muhammed in önderliğindeki Doğu Kürdistan halkının, olanak bulur bulmaz 1946 da Mehabad Kürt Cumhuriyetinin bağımsızlığını ilan ettiği,Güney Kürdistan halkının 2003 yılında Saddam Hüseyin iktidarının devrilmesi ve federal yapıya geçilmesinden hemen sonra, bağımsız Kürdistan nın kuruluşu için 2 milyon imza toplayarak Birleşmiş Milletlere vermiş oldukları, Bedirxan Bey, Şeyh Ubeydullah, Şeyh Mahmud Berzenci ve 1925 ayaklanmalarının hedeflerinin kendi hükümet ve devletini kurmaya dönük olduğu, Azadi örgütünün resmi adının Kürdistan İstiklal Örgütü olduğu bilinmektedir.Resmi ideolojinin yazarları da,Kürt ulusal ayaklanmalarının bağımsızlıkçı olduğunu eserlerinde ortaya koymaktadır.1975 ten itibaren Kuzey Kürdistan da kurulan Kürt siyasal örgütlerinin, bağımsız birleşik Kürdistan programıyla halkı mücadeleye çağırdıkları ve halkımızın bu çizgi temelinde emek ve bedel sürecine katıldığı sır olmadığı gibi, kesin kopuş çizgisinin esas alındığı her süreçte; Kürt ulusal mücadelesinin siyasal, sosyal, kültürel, ideolojik, politik ve ekonomik açıdan güçlendiği, buna karşın bağımsızlık çizgisinin terk edildiği her dönemde ise; daralma, yozlaşma, ideolojik politik biçimsizleşme ve tasfiyeyi yaşama noktasına geldiği tartışmasızdır.Bu olgularda, Kürdistan Ulusal Mücadelesinin gelişimindeki temel kavşak,referans,değer,hedef,talep ile ağır bedelleri ödeme nedenlerinin ne olduğunu olgusal olarak ortaya koymaktadır.Kürt ulusunun talebinin ne olduğu konusunda bir tartışma veya muğlaklık yokken, muğlaklığı, biçimsizliği(konformizmi), ilkesizliği tarih ve toplum ile dünyadan kopukluğu yaşayanların, sömürgeci devletlerin kabul ve referanslarını esas almaktan kurtulamayan bazı Kürt eğilim ve kişilikler olduğu görülmektedir.İşaret ettiğimiz olgular temelinde, sorunun: tarihsel, toplumsal bilimsel ve devrimci temelde ele alınarak; Kürt sorunu olarak değil, Kürdistan sorunu şeklinde ortaya konulması ve bu çerçevede çözüm aranması zorunludur.Kürdistan Ulusal Mücadelesi, devrimci bağımsızlıkçı ve Kürdistani olmak zorundadır.Kürt ulusal sorunu doğru tanımlanmadan, doğru ve devrimci tanımlanmasına göre talepleri sıralanmadan, doğru ve kesin bir çözüme götürülmesi olanaklı değildir.Kürdistan ulusal sorunu; toprağa, bağımsız siyasal iktidara ve ulusuna bağlı olarak tanımlandıktan sonra, nihai hedef olan bağımsız devlet kuruluşundan vazgeçmemek koşulu ile, ara taleplerin günceleştirilmesi ve federasyon gibi bir ara aşamanın konjöktürel olarak geçirilmesi de mümkündür. Kürdistan Sorunu, Ortadoğu bölgesinin en büyük, temel ve güncel sorunu olduğu gibi, dünyanın da temel sorunları arasına yerleşen uluslararasılaşan bir sorundur.Kürdistan sorunu, toprağa ve siyasal iktidara ve ulusumuzun kolektif hakları temelindeki çözümüne saygılı olan her devletin katkısı ile arabuluculuğuna açıktır.Avrupa nın ve Kemalist Türkiye Devletinin bireysel haklarla çözme konseptine dayanan ve sadece Avrupa müdahalesi ile Avrupalı bazı siyasetçilerin arabuluculuğuna dayanan çağrının gerçek çözümü ve talepleri saptıracağı ve oluşan uygun uluslararası koşulları dış yönlendirmelerle heba etmeye yol açacağı aşikardır.Birinci dünya savaşı sürecinde oluşan uygun ulusal ve uluslararası koşullara rağmen, sömürgecilerin dış yönlendirmelerine, direk yada endirek manipulasyonlarına gelen ve kullanılan Kürt siyasetçi ve aydınlarının, içinde bulunduğumuz süreçte de oluşmuş bölgesel ve uluslar arası koşulları yeniden tüketmenin unsuru haline gelmemeleri gerekir. İttihat Terakkinin, Osmanlı İmparatorluğunun Balkanları kaybetmesinden sonra, Osmanlılık ilkesini terk ederek İslamlık ilkesini esas almaya başladığı,Arabistan ın kaybından sonra ise, İslamlık çizgisini de terk ederek Türkçülük çizgisini esas aldığı, İttihatçılığın hem kendisi hem devamı olan Kemalizm’in de günümüze kadar devam ettirdiği Türkçülüğü sürdürülme koşularının kalmaması sebebiyle, Türkiyelilik çatısı ve çizgisi üzerinden mevcut statükoyu koruyup sürdürmenin temel alındığı görülmektedir. Kürdistan ülkesini, Kürt ulusunun altından çekme ve bireysel haklar temelinde sorunu saptırma çalışmasında, Kürdistaniliği esas almayan bazı Kürt eğilim ve kişiliklerin ortaya koyduğumuz İttihatçı-Kemalist çizgide yönlendirilerek kullanıldıkları aşikardır.Kürdistanilik yerine, Türkiyeliliği esas almak, siyasal iktidar hakkını ve Kürdistan ülkesini satışa çıkarmaktır.Bu yaklaşımla,tasfiye sürecine giren,can çekişen İttihatçı-Kemalizmi kurtarmaya yönelmek, ve Kemalist referans ve kabulleri esas alarak, Kürdistan nın diğer parçaları üzerinde sallanan gerici sömürgeci zülüm statükosunun temeli olan Lozan antlaşmasını ve Sadabat Paktını yeniden üreterek sürdürmeye olanak sunmak Kürtlerin işi ve talebi değildir. Avrupa daki bir güç odağı ve Türk devleti içindeki diğer odak tarafından tetiklendiği intibahını veren, Kürt Enstitüsünün, Demokratik Cumhuriyetçilerle birlikte yönlendirilmesi sonucunda; DTP-HAKPAR-KADEP ve Kurdistani bir programa sahip olduğunu iddia eden TEVKURD ile bu siyasi eğilmelerin üyesi olmayan ancak kendilerini yurtsever olarak tanımlayan bazı bireylerin, Türkiyelilik çizgisi ve konseptini esas alarak,buna karşın Kürdistan konseptini ve kesin kopuş çizgisini pratik açıdan esas almayarak, hep birlikte, ”Türkiye de Kürt Sorununa Barışçıl Çözüm Çağrısı” başlıklı bildiriyi yayımlamakla;19 yüzyılda İngilizlerin klasik sömürgesi statüsünde bulunan Hindistan daki haklardan dahi geri ve sözde taleplerle Kürdistan ulusal mücadelesinin temel talep ve hedefleriyle oynadıkları, saptırmaya çalıştıkları görülmektedir.Türkiyelilik konseptini söz konusu bildiriyle de pratik açıdan esas almış bütün eğilim ve bireylerin; devletin tetiklediği Demokratik Cumhuriyetçi anlayış ve taleplerin savunucusu haline getirildiği yada geldikleri veya gizli Demokratik Cumhuriyetçi konumlarına son vererek açığa çıktıkları anlaşılmaktadır.Türkiye konseptini esas alanlar;ister Türkiye konsepti çerçevesinde iktidar isteminde bulunmuş olsun,ister iktidarı en sınırlı tarzda dahi istemeden aynı konsept içinde çözüm aramış olsun, sonuç itibari ile aralarında bir nitelik farklarının olmayacağını bildirileriyle ortaya koymuşlardır.Bu nedenle de; “Mevcut sınırları sorgulamadan, iktidar isteminde bulunmadan,birer vatandaş olarak, bireysel haklar temelinde,istisnasız bir gelen af,dil kültür, eğitim,televizyon hakkı,koruculuğun kaldırılması, köylerin onarımı, vatandaşlığın Türk etnik kökenine değil,Türkiyeliliğe bağlı alt kimlikler” şeklinde düzenlenmesini öngören sözde “çözümü” önererek, kolektif ulusal haklardan söz bile etmeden,varolan güçleri de doğrudan denetim ve teslimiyet sürecine alma çağrısı ile Türkiye devletine verme sürecinde birleşmiş oldukları,ayrıca sadece devletin Demokratik Cumhuriyetçilere kabul ettirdiği Avrupa nın bireysel haklar sistemi ile Avrupa nın müdahalesini ve Avrupalıların arabuluculuğunu esas aldıkları ve sonuç itibariyle de aynı gerici çizgiyi esas aldıkları,hep birlikte Türk egemenlik sistemini ülkemizde yeniden üretme çabasına girdikleri anlaşılmaktadır.Bu gerici “çözüm önerisi”; Kürt ulusunun çözümü değildir, red ediyoruz..Kürdistan ulusal sorunun çözümünü bu bildiride ortaya koyan bizler, aynı anlayış ve duruşu paylaşan bütün yurtsever devrimci ve Kürdistani güçler ile eğilim, kurum, aydın ve siyasetçi şahsiyetleri, bu çözüm çağrımızı destekleyip imzalamaya davet ederken, çözüm bildirgemizi Kürdistan ve dünya kamuoyuna saygılarımızla arz ediyoruz.20 05 2008 İMZALAYANLAR ADSOYAD MESLEĞİ İKAMET ETTİĞİ ŞEHİR 1-Medeni Ayhan/ Avukat-Yazar Ankara 2-Zeyneddin Özalp/(Seyh Zeyni) Siyasetçi Diyarbakır 3- M. Emin Kardaş/ Siyasetçi Diyarbakır 4-Tahsin Sever/ Öğretmen-Siyasetçi Diyarbakır 5-Zahit Bozarslan/ Siyasetçi Diyarbakır 6-Dağıstan Toprak/ Siyasetçi Ankara 7-Hişyar Özalp/ Avukat Cizre 8-Jawad Mella Doktor-Kurdistan Ulusal Kongresi BaşkanıLondra 9-Ali Kılıç/ Bilim adamı /Yazar Paris 10-Dara Cibran/ Peyamaazadi sitesi Editörü/yazar Atina 11-Serefxan Ciziri/ Lotikxane Sitesi Editörü/Yazar Nusaybin 12-Ali Usta/ Malame Sitesi Editörü/Yazar Berlin 13-Ali Cahit Kıraç/ Pdk-xoybun Sitesi Editörü/Yazar Berlin 14-Kutbettin Özer/ Siyasetçi/Yazar Berlin 15-Mehmet Ali Dinler/ Siyasetçi/Avukat Cizre 16-Jan Beth Sawoce/ Öğretim Üyesi Sıtokholm 17-Kale Kurdisi/ Şair Nusaybin 18-Zülküf Özel Siyasetçi Diyarbakır 19-Mehmet Sarma/ Emekli Mersin 20-Ahmet Aygün/ Serbest Cizre 21-Hüseyin Kaplan/ Siyasetçi Ankara 22-Behlül Yavuz/ Siyasetçi Diyarbakır 23-Simko Cibran/ Siyasetçi/Yazar Berlin 24-Mesut Akgül/Siyasetçi Ankara 25-Yüksel Han/ Reklamcı Ankara 26-Bahattin Polat/ İşçi Ankara 27-Menderes Ayhan/ Mühendis Diyarbakır 28-Halit Akasalan/ İşçi Mersin 29-Ahmet Geçer/ Emlakçı Derik 30-Aydoğan Özcan/ Tacir/ Tatvan 31-Alaadin Damar/ İşçi Kızıltepe 32-Ahmed Kurdi/ Siyasetçi Nusaybin 33-Hasan Besek/ Siyasetçi Diyarbakır 34-Servet Yıldırım/ Bezirgan/ Diyarbakır 35-Sedat Oğur/Öğretmen/Siyasetçi Diyarbakır 36-M. Ali Ekmen/ Yazar Diyarbakır 37-M. Kemal Ok/ Öğretmen Diyarbakır 38-Ozan Kardaş/ Serbest Diyarbakır 39-Latif Kaya/ Tarihçi Diyarbakır 40-M. Sabri Akgönül/ Öğrenci Diyarbakır 41-Süleyman Atsız/ Öğrenci Diyarbakır 42-Emin Dicle/ Serbest Batman 43-Ferit Söker/ Öğretmen Diyarbakır 44-Nuri Altun/ Batman 45-Diyadin Toprak/ Batman 46-Kazım Demir/ Batman 47-İzzet Tunç/ Gerçüş 48-Zeynel Abidin Turan/ Gerçüş 49-Yahya Ekmen/ Siyasetçi Gerçüş 50-Ahmet Bulut/ Siyasetçi Mardin 51-Metin Kaya/ Siyasetçi/ Diyarbakır 52-Melle Arif/Siyasetçi Diyarbakır 53-Kadri Aksoy/ Siyasetçi Diyarbakır 54-A. Cabbar Bilir/ Siyasetçi Şırnak 55-Hayrullah Uğur/ Siyasetçi Tatvan 56-İhsan Özcan/ Serbest Almanya 67-Ergül Kıyak/ Çalışan Avusturulya 58-Kadri Çelik/ Saatçi/ Diyarbakır 59-Bedri Aslaner/ Çandiyar Tatvan 60-Ethem Özyurt/ Mutaahit Tatvan 61-Eşref Engin/ Esnaf Van 62-Sıracettin Sevim/ Gazeteci Tatvan 63-Kemal Kılıçarslan/ Sanatçı Tatvan 64-Berivan Özalp/ Kîmyager Cizre 65-Şahin Daş/ Siyasetçi Diyarbakır 66-Mehmet Konuk/ Emekli Diyarbakır 67-Metin Esen/ Yazar Fransa 68-A.Kadir Çağer/ Emekli Diyarbakır 69-Abdullah Ekinci/ Avukat Cizre 70-Renas Özalp/ Mîmar Cizre 71-Rıdvan Dalmış/ Avukat Cizre JI BO REYA GIŞTÎ Fikra ko çareseriyê di “komara demokratîk” de dibîne û konsepta Ewropayê ya ji bo mafên takekesan û referansên kemalîzmê yên bi her awayî ji çareseriyê bi dûr in û bûyine sedemê têkilhevî û aloziyê, qet nabin rêya çareserî û dê qet nebin jî. Çareserî damezirandina dewleteka kurd li ser xaka Kurdistanê ye. Di sala 1880-yê de li ser zemînê cîhanê 25 dewlet hebûn. Ji 125 salan û virde 181 dewletên din hatin ava kirin. Niha li cîhane 206 dewlet hene. Hemî dewletên di van demê dawî de hatine ava kirin, ji statuya metîngerî (bindestî) rizgar bûne. An jî, ji statuya federasyonê rizgar bûne û bûne dewlet. Dewletên ne metînger yên bi îradên xwe bi hev re weke federatîf û xudanên desthilatî yên wek hev jî, ji hev veqetîyane, an jî di prosesa veqetandinê de ne. Ji Yekitiya Sovyetê zêdetirî 20 dewletan û ji komara Yûgoslavyayê ya federe jî 7 dewlet derketin. Li Spanyayê herêma federe ya Katalonyayê jî, ji bo serxwebûnê xebata xwe berdewam dike. Ji alîyê din, federeya herî feqîr Bask jî di prosesa cidabûnê de ye. Li Belçîkaya federe valon û flaman jî di heman prosesê de ne. Li Kanadayê herêma kebekan ya otonom jî, her çend beriya demekê li gora makezagona wî welatî mafê serxwebûnê di nava Kanadayê de wergitibe jî, daxwaziya dewleta serbixwe dike. Karadaxa ji Yugoslavyayê nû veqetayî, Qibrisa aliyê rûman, Luksembûrg, Malta û gellek dewletên din yên hijmarên wan jî gellek bajar û bajarokên ko kurdan kêmtir in; ji alîyê din de emaretên eraban yên yekgirtî, dewletên giravên Karayîbê, an jî dewleta tirk, ya başûrê qibrisê ya ko qîma xwe bi federasyonê neanî û xwe serbixwe îlankirî jî, bi hijmarên xwe ji gelek bajar û bajarokên kurd kêmtir in. Hejmara kurdan li bakûra ko di bindestê tirkan de 30 mîlyon, li başûr 6 milyon, li başûrê biçûk-Sûriyeyê 3 mîlyon, li Îranê nêzîkî 15 mîlyon heye. Kurdistan bi nifûsa xwe ya 54 milyon e, niha herî girseye ko di cîhanê de bê dewlet e. Li himberî vê 22 dewletên ereban û ji nîjada tirkan jî 7 dewlet hene. Kurdistan nêzî hezar salî ye ko di bin destan de ye. Di rewşa bindestiyê de hatiye talan û red kirin, perçe kirin û li hev belav kirine. Mafê wê yê xwe îdarekirinê ji destan hatiye sitandin û çanda wê hatîye red kirin û asîmîle kirin. Kurdistan bûye bazara dewletên dagirker. Axa wê ya ko bi ser erdî û bin erdî ya xwe ve ji alî petrol, av kiştekalî ve dewlemend e ji destn hatiye standin û bûye ava aşê dagirkeran û dewlemendiya wan dewlemendtir dike. Ji xeynî vê jî metropolên tirkan, bûyîne meydana metîngeriya keda kurdan. Li bakûr dewleta dagirker ya kemalîst, li başûrê biçûk erebên beesî, li rojhilat dewleta Îranê ya fundamantalîst û heta demekê nêzik ya Seddamê beesî hikûm dikin û dikira. Ew rejîmên totalîter û nîjadperest, bûne sedemên kewneperestiyên ko li welatê me û li wan welatên dagirker peyda bûyine. Rizgariya Kurdistanê ji bin destê van rejîman ddê rê li kultira biratiyê, wekheviyê veke û di warê sîyasî, aborî, civakî, demokrasiyê û kulturî de ji dê reng bide. Pirsa kurd û Kurdistanê weke pirsa hemî neteweyan ya biax, netewebûn û desthilatdariya wê ya siyasî ya ko qedera xwe bi destê xwe îdarekirinê ve girêdayî ye û divêt dewleta xwe li ser van her sê xusûsîyetan ava bike. Weke ko ji van îstatîstîkên me li jor jî dayîn têt fehm kirin ko, bêferq û cida dewletên ko bi pirsa neteweya xwe ve rûbirû bûyîne, çareseriya pirs û pirsgirêkên xwe, bi avakirina dewleta xwe, ji binî çareser kirine. Miletê kurd jî, ji miletên dinê ne cida ye û dê ew jî pirsgirêkên xwe bi damezirandina dewleta, xwe ji binî çareser bike. Miletê kurd ne kêmtir î ti miletan e. Bi kultur û dîroka xwe li ser axa xwe, miletekî herî kevnar e û xûdan dîrokeka dewlemend e. Mafên ji bo miletan, rewa hatiye dîtin mafê miletê kurd e jî. Miletê kurd dema ko xwe ji bin nîrê dagirkeran rizgar bike û saziyên xwe yên neteweyî ava bike û li ser qedera xwe biryar bide, dê karibe di tezgehên nêvneteweyî de bi serbilindî cihê xwe bigire û bibe arîkarê pêşveçûna mirovatiyê. Di dîroka gelê Kurdistanê de gelek prosesên şahidbûnê ji vê çendê re bike hene. Berxwedana Bedirxan Beg, ya Şêx Ubeydûllahê Nehrî, ya Şêx Mehmûd Berzencî û berxwedana 1925 a ya ko navê Komala wê ‘Komala Îstîqlala Kurdistanê’ bû û li rojhilatê Kurdistanê di 1946-ê de, di bin serokatiya Qazî Mihemmedê nemir de damezirandina Komara Mehabadê, li başûrê Kurdistanê piştî roxandina Sedam, di 2003-yê de damezirandina herêma federe û bi mebesta serxwebûnê berhevkirina 2 milyon îmze û teslîmkirina van îmzeya ya bo neteweyên yekbûyî. Ew tevger û berxwedan tev de ji bona serxwebûna Kurdistanê bûn. Nivîskar û îdeologên tirk yên fermî jî vê rastiyê teyîd dikin. Ji 1975-ê û virde li bakûrê Kurdistanê rêxistin hatin damezirandin, bi bernameyên rizgarî û yekitiya Kurdistanê hatine damezirandin û bi hezaran şehîd û bedel dane. Di hemî prosesên berxwedana kurdan de, di yên ko ji bo rizgariya Kurdîstanê hatine dayin de, berxwedan ji alî yê sîyasî, civakî, kulturî, îdeolojîk, polîtik û aborî ve xurt bûne. Lê çi dema ji van armancan bi dûrketine, lewazî, dudûlî, rizîbûn, bêrengî û bêhêvîtî bûye hakimê sîyaseta kurdan û rêxistinên wan. Ev, pir aşkere dide xûyanî kirin ko divêt berxwedanên bizava rizgarîxwaziya miletê kurd, bi fikr û raman û pîvanên kurd û Kurdistanî bên dayin û aramanca wan damezirandina dewleta kurdistanî be. Her çend ko di daxwazî û talebên kurdan de, ti şêlobûnî tine ye û zelal in jî; duh û îro jî hin kes û saziyên ko ji xwe û heqîqeta dinyayê bêxeber, dûdil, li gorî daxwaz, pîvan û referansên dagirkeran tev digerin hebûn û hene. Ew sazî û kesayetî doza kurd û Kurdistanê ne bi rêbaziya zanistî, dîrokî, civakî û neteweyî ve, lêbelê weke mesela-arîşeya kurdan tînin ziman û pêşkeş dikin. Berxwedan û daxwazên miletê kurd, divêt li ser esasê kurdistanîtiyê bêne dayin. Dema mesela neteweya kurd baş neyêt tespît kirin, daxwazên wê, li gorî wê neyên kirin, çareserî nabe çareseriyeka resteqîne. Pirsa neteweya Kurdistanê, bi xak îktidara serbixwe ya sîyasî û bi milletbûna wê ve girêdayî ye û hedefa wê ya dawiyê serxwebûn û damezirandina dewleta xwe bi xwe ye. Ew stratejî ya berxwedana Kurdistanê ye. Dema ev stratejî neyê ji bîr kirin, hingê hindek daxwazîyên demdemî ko bi konjonkturan ve girêdayî ne û dikevin xizmeta hedefên dawiyê de; yên mîna telebên kulturî û federsyonê dikarin bikevin ajendayê û bên ber biçav kirin. Doza mafê Kurdistanê ne bi tenê pirsa Rojhilata-nêvê ya esasî û girînge, her wiha ketiye ajendeya cîhanê û pirseka nêvneteweyî ye jî. Doza mafê Kurdistanê vekirî ye ji her hêz, dewlet û saziyan re ko hakimîtiyê bike û pêwîst e bike jî, ew erkek ya mirovahî û demokrasiyê ye jî. Lê divêt ew hêz, sazî û kesayetî ji bîr nekin ko doza mafê miletê Kurdistanê, bi dayîna mefên kesayetî ve çareser nabe. Ew bi doza axê, erka siyasî û bi milletbûn û avakirina dewletê ve girêdayî ye. Gelek aşkere ye ko konsepta dagirkerên Tirkiyeyê û ya Yekitîya Ewropayê ko li ser mafên takekesî hatiye ava kirin û çareseriyê hakimîtiya Ewropayê ve girêdide, dê rê li ber çareseriyeka rasteqine veneke û firsetên ji bo kurd û Kurdistanê yên di qada nêvxweyî, herêmî û nêvneteweyî derketin holê, weke ko tê xwestin, jê neyêt îstîfade kirin û dê jî mecra wê ya tabiî bêt derxistin. Di şerê cîhanê yê yekê de, digel ko şert û mercên nêvxweyî û nêvneteweyî hebûn jî, destwerdana dagirkeran ya dîrekt û ya îndîrekt, tesîr li ser rewşenbîr û sîyasetmedarên kurd kirin ko nekarîn ji wan firsetan sûd verbigirin. Îro roj jî şertên nêvxweyî û nêvneteweyî hene ko kurd dikarin jê îstîfade bikin. Divêt ew firsetên zêrîn jî destan neyên revandin û divêt em jî wan firsetan îstîfade bikin. Piştî împaratoriya osmanîyan Balkanya wenda kir, komara Îttîhat Terakkî dev ji osmanlîtiyê berda û benê îslamîyetîyê girt. Wan piştî ko Erebîstan jî wenda kirin, dew ji îslamîyetîyê berdan û tirkîtî girtin. Kemalîzm, Îttîhat Terakkî bi xwe ye û berdewama wê ya û heta îro roj tirkcîtiyê dide berdewam kirin. Lê îro roj bingehê berdewamkirina wê nemaye. Ji ber vê çendê ji tirkîcîtî li ser esasê Tirkiyecîtiyê tê berdewam kirin. Dixwazin statuya xwe li ser wê bingehê bidin berdewam kirin. Bi vê mebestê mesela kurd û Kurdistanê weke “pirsa kurd” dixin ajendayê û dixwazin wê bi navê mafê demokratîk û takekesî çareser bikin. Vê jî bi destê hinek kes û saziyên ko çareseriyê di siyaseta kurd û Kurdistaniyê de nabînin, didin kirin. Di şûna siyaseta kurd û kurdistaniyê de, pêşniyara li ser esasê fikra Tirkiyetiyê, destjêberdana armanca milletbûna kurdan û welatê wî Kurdistan, mafê wî yê xwebixweîdarekirinê ye. Tê xuya kirin ko dewleta tirk ya dagirker, dixwaze statuya xwe bi vî rengî biparêze û hinek kurd û saziyan jî di vê mebetsê de bi kar bîne. Karên ko dewleta tirk ji tengasiyê derxînin û arîkariya pêkanîna peymanên nû yên weke Lozanê û Sadebatê, ne karê kurdan e. Xûyaye ko banga “çareserîya pirsa kurd li Tirkiyeyê” ji bal hinek hêzên ewropî, Enstîtuya Kurdî ya Parîsê,DTP û hevalbendên wan yên di nêvdewleta tirkan de hatiye pêk anîn. Mixabin hin rêxistinên mîna Hak-Par, Kadep û bi taybetî Tevkurd a ko dibi ez xwedî bernameka kurd û kurdistanî me û hinek kesayetîyên welatperwer jî ketine nava vê xefkê û bang qebûl kirine. Ew bang, mixabin ji mafê hîndîstanîyan yê di esrê 19. de ko dema di bin destê brîtaniyan de jî kêmtir in. Bi vê bang û daxwazîyên xapînok, daxwazîyên neteweya kurd yên esasî tên winda kirin, bi hedefên wê tên lîstin û bi dûr xistin. Ew tendes, sazî û kesayetiyên ko ev bang qebûl kirine ji konsepta Tirkiyeyîtiyê re bûne parêzger an jî şemitîne an jî hevaltîya xwe ya bi dizî ko konsepta “cumhuriyeta demokratîk” re aşkere kirine. Kesê ko konsepta Tirkiyetiyê ji xwe re dikin esas ji îxtidara tirk tiştikê bixwazin an jî nexwazin wekê hev in û di nêv wan de ti ferq tine ye. Ew tişt bi vê bangê derketî ye holê. Ji ber vê çendê jî daxwaziyên sinorên dagirkeran nedane ber pirsan û minaqeşe nekirine, taleba îdarekirina xwe bi xwe nakin, çareseriya pirsa mafê neteweya kurd û Kurdîstanê weke mafên takekesî dibînin, “bêferq û cida afûya giştî, perwerda ziman û çand, avakirina gundan, televîzyona kurdî û nasnameya hemwelatbûna Tirkîyêtî yê”, li ser nasnameya xwe ya neteweyî re girtine. Dev ji mafê miletê kurd yê neteweyî berdane û dixwazin rê û rêbazan li ber hêz mirov û tezgehên neteweyî, bigrin û bi fetisînin. Ew kesên wesa nikarin ti çareseriyan pêşkeş bikin. Daxwaziyên ko ji dewleta tirk tên kirin, ew daxwaziyên ko dewletê bi “demokratîk cumhurîyetçiyan” daye qabûl kirin. Û hiştine hêviya wan kes û saziyan ko Ewropa serkeşiya wê dikê. Ew çareseriyeka lihevkirî ye ko derfetê têxê destê dewleta tirk de da ko statuya xwe bi domîne. Ew “çareseriya” paşvero ne çareserîya pirsa kurd û Kurdistanê ye, em vê red dikin. Me di vê belavokê de çareserîya pirsa kurd û Kurdîstanê danîye ber çavan. Em bang û gazî li kes, sazî, rêxistin, rewşenbîr, tezgeh û tendensên sîyasî, demokrat û humanîst dikin ko piştgirîya banga me bikin. Em vê pêşkeşê Kurdîstan û rê ya giştî dikin Bi silav û rêzgirtin.20 05 2008 NAV U PAŞNAV KARE DİKİ ÇİYE LÊ JÎ DİDÎ 1- M. Emin Kardaş Siyasetmedar Diyarbakır 2- Doç. Dr. Ali Kılıç Zana Paris 3- Tahsin Sever Mamoste-Siyasetmedar Diyarbakır 4-Zahit Bozarslan Siyasetmedar Diyarbakır 5- Medeni Ayhan Parêzger /Niviskar Ankara 6-Dağıstan Toprak Siyasetmedar Ankara 7- Zeynel Abidin Özalp Siyasetmedar Cizre (Sex Zeynî) 8-Dr.Jewad Mella Seroke kongraya niştimani Kurdistan Londra 9-Behlul Yavuz Siyaset medar Ankara 10-Hişyar Özalp Parêzger Cizre 11- Ahmet Geçer Emlaqfiroş Derik 12-Aydoğan Özcan Bazirgan Tatvan 13-Alaadin Damar Karker Kızıltepe 14-Ahmed Kurdi Siyasetmedar Nusaybin 15-Yüksel Han Reklamker Ankara 16-Hasan Besek Siyasetmedar Diyarbakır 17-Menderes Ayhan Endezyarê Elektirîkê Nusaybin 18-Servet Yıldırım Bazirgan Diyarbakır 19-Zülküf Özel Mamoste Diyarbakır 20-Sedat Oğur Mamoste-Siyasetmedar Diyarbakır 21-M. Ali Ekmen Nivîskar Diyarbakır 22-M. Kemal Ok Mamoste Diyarbakır 23-Ozan Kardaş Serbest Diyarbakır 24-Latif Kaya Dîrokzan Diyarbakır 25-M. Sabri Akgönül Xwendekar Diyarbakır 26-Süleyman Atsız Xwendekar Diyarbakır 27-Emin Dicle Serbest Batman 28-Ferit Söker Mamoste Diyarbakır 29-Dara Cibran Editore Malpera peyamaazadi-Nivîskar Berlin 30-Simko Sever Nivîskar/Siyasetmedar Berlin 31-Nuri Altun Batman 32-Diyadin Toprak Batman 33-Kazım Demir Batman 34-İzzet Tunç Gerçüş 35-Zeynel Abidin Turan Gerçüş 36-Yahya Ekmen Gerçüş 37-Ahmet Bulut Mardin 38-Metin Kaya Welatperwer Diyarbakır 39-Melle Arif Siyasetmedar Diyarbakır 40-Kadri Aksoy Siyasetmedar Diyarbakır 41-A. Cabbar Bilir Siyasetmedar Şırnak 42-Şerefhan Ciziri Editorê Malpera Lotikxane- Nivîskar Nusaybin 43-Ali Usta Editore Malpera Malame- Nivîskar Avrupa 44-Jan Beth Sawace Lime perwerde Stocholm 45-Mesut Akgül Siyasetmedar Ankara 46-Hayrullah Uğur Siyasetmedar Tatvan 47-İhsan Özcan Serbest Almanya 48-Ergül Kıyak Şagirte aşxane Avusturulya 49-Hüseyin Kaplan Siyasetmedar Ankara 50-Halit Alparslan Karker Mersin 51-Kadri Çelik Saetker Diyarbakır 52-Bedri Aslaner Çandiyar Tatvan 53-Ethem Özyurt Mutehît Tatvan 54-Eşref Engin Esnafî Van 55-Sıracettin Sevim Rojnamevan Tatvan 56-Kemal Kılıçarslan Sanatkar Tatvan 57-Berivan Özalp Kîmyager Cizre 58-Şahin Daş Welatperwer Diyarbakır 59-Qale Kurdisi Ozan Nusaybin 60-Ali Cahit Kırca Editöre Malpera pdk-xoybun/Nıviskar Berlin 61-Ahmet Aygül Serbest Cizre 62-Mehmet Sarma Teqaud Mersin 63-Halit Akaslan Karker Mersin 64-Mehmet Konuk Teqawîd Diyarbakır 65-Metin Esen Niviîskar/Wênekêş Fransa 66-A.Kadir Çağer Teqawîd Diyarbakır 67-Abdullah Ekinci Parêzger Cizre 68-Renas Özalp Mîmar Cizre 69-Rıdvan Dalmış Parêzger Cizre 70-Mehmet Ali Dinler Parêzger Cizre 71-Kutbettin Özer Niviskar/Siyasetmedar Berlin

Zana, İngiliz Parlamentosundaydı

İngiltere Parlamentosu'nda dün (19 mayıs akşamı) saat 19:00 ile 21:00 arasında düzenlenen bir toplantıda konuşan DEP eski milletvekili Leyla Zana, 'Türkiye'de sadece medyaya degil, Kürdün bütün varlığına karşı baskı var. Geçen gün mahkemedeydim..." dedi. Leyla Zana: Avrupa'dan Türkiye'ye baskı yerine katkı lazım Yaşar Karadoğan/ İngiltere Parlamentosu'nda dün (19 mayıs akşamı) saat 19:00 ile 21:00 arasında düzenlenen bir toplantıda konuşan DEP eski milletvekili Leyla Zana, 'Türkiye'de sadece medyaya degil, Kürdün bütün varlığına karşı baskı var. Geçen gün mahkemedeydim. Bana yapılan suçlamalara karşı, 'ben senin anayasanda yokum ki, suç işlemiş olayım. Olmayan bir şey nasıl suç işler?dıye söyledim.' dedi... Leyla Zana İngiliz parlamentosundaki toplantıya girişte ve toplantı sonunda ayakta dakikalarca alkışlandı. Toplantıyı çogunluğu Kürd, bazı Ermeni akademisyenler, İrlanadalı ve İngiliz izleyicilerin dahil olduğu 150-200 dolayında kişi izledi. İngiliz parlamenterler ve Lordlar Leyla Zana"yı Londra'da görmekten duydukları memnuniyeti dile getirdiler, İngiltere'nin AB'den sorumlu bakanının Leyla Zana'ya görüşme randevusu vermemesini eleştirdiler. Leyla Zana: Avrupa'dan Türkiye'ye baskı yerine katkı lazım

 

Yaşar KARADOĞAN

İngiltere Parlamentosu'nda dün (19 mayıs akşamı) saat 19:00 ile 21:00 arasında düzenlenen bir toplantıda konuşan DEP eski milletvekili Leyla Zana, 'Türkiye'de sadece medyaya degil, Kürdün bütün varlığına karşı baskı var. Geçen gün mahkemedeydim. Bana yapılan suçlamalara karşı, 'ben senin anayasanda yokum ki, suç işlemiş olayım. Olmayan bir şey nasıl suç işler?diye söyledim' dedi.

Toplantı dilinin Kürdçe olması yapılan oylama sonucu belirlendi. Leyla Zana sorulara ise Türkçe cevap verdi. Toplantıda Ali Manaz (Kürdçe-İngilizce) ve Andrew Penny (Türkçe-İngilizce) çevirmenlik yaptılar..

Açılış konuşması Lord Hamilton ve milletvekili John Austin tarafindan yapılan toplantıda İşci partisi milletvekili Jeremy Corbyn ve milletvekili O'Donnel ve KHRP direktoru Kerim Yıldız'da birer konuşma yaptılar.Leyla Zana konuşmasında, 'Kürdler tarihleri boyunca yaşadıkları ülkelerde isteklerine ulaşamadı. Bunun iki nedeni vardı. Kürdler ya bulundukları ülkelere inanmışlar, ya da Avrupaya yaslanmışlar. 21. yuzyılda Kürdlerin Kürdlere bakışı değişti. Kürd, Türk ve Avrupa'nın çıkarları çakışıyor. Bu benim için makul ve tarihsel bir yoldur. Anayasa değişikliği yapılırsa Kürdler de AB yasalarından yararlanabilir. Çözüm için zemin lazım. Bu zemin de anayasanın değiştirilmesidir. Bu anayasaya göre, Türkiye'de, Kürdlerden ve haklarından kim bahsediyorsa hakkında dava açılıyor ve hapse atılıyor. Kürdler Türkiye'ye de Ortadoğuya'da yaslanabilir. Halkımız bu 10 yıl içerisinde karanlık yolu istemediğini, AB'yi istedigini gösterdi. Ülkedeki halkımızın fikri berraktır. Ama Avrupa'da, diasporada yaşayanlarda böyle değil.

Halkın menfaatine göre bir politika lazım. Bu sadece benim değil, halkında görüşüdür. Bir devlet Kürd sorununa ilgi duyarsa, bir başka devlet Türkiye'ye yaklaşıyor. Avrupa'nın Kürd politikası berraklasmalıdır. Şahısların ve örgütlerin çıkarları halkın çıkarlarının önünde olursa halk bundan zarar görür. Hayatım boyunca devletlerin politikalarına inanmadım, çünkuü devlet politikaları çıkarcı ve değişkendir. Ama halkların kardeşliğine inanıyorum. Çünkü halkların vicdanı vardır. Dostlarımız Türkiye'nin baskıcı yönlerini dillendirdiler. Ben baskıyı yaşayan biriyim, ama mağduriyet politikasını sevmiyorum. Bütün baskının temel nedeni 12 eylül anayasasıdır. Değişiklik için anayasa ilk adımdır. Dostlarımız benim özgürleşmem için büyük çaba harcadılar, ama toplumun özgürlüğünü öne almak lazım. Benim ulusumun birçok talebi var. Türkler, Kürdler, Lazlar ve diğer etnik gruplar demokrasiden mahrum yasıyor. DTP de iktidara gelse kim olursa olsun, anayasa degişmeden birşey değişmez.

Kürdler varoluş mücadelesi verirken, bir statü elde etmek isterken ya dışa umut bağladılar, ya da hiç bir şey istemeden bulundukları devletlere inanıp yaslandılar. Bu da onları ya isyana, ya teslimiyete götürdü. İçinde bulunduğumuz yüzyıl ne isyanı, ne de varolma hakkının inkarını kaldırmaz.'Leyla Zana, Türkiye'de zihniyet değişikliği gerektiğini de söyledi ve konuşmasına şöyle devam etti:'Bu zihniyetin değişmesi için dostlarımıza baskı degil, katkı diyorum. Dostlarımız Türkiye'ye baskı derse inatlaşabilir, birlikte yapalım derse esnekleşebilir. Birlikte gerçek demokrasiyi inşa edebileceğimize inanıyorum. İnsanların kendilerini rahatlıkla ifade edebilmesi için anayasa değışikliği lazim. O zaman halkımız hangi modeli isterse, otonomi mi, federasyon mu, ya da hiç bir şey mi istemiyor belli olur. Ve bu iradeye saygı duyulur.'Leyla Zana, İran ve Suriye ile ilgili olarak ise şunları söyledi:'Orada da rejim sorunu var. Bütün sorunların altında diyalogsuzluk yatıyor. Doğru tarzda diyalog kurulmalı. Ben dünya göruşü olarak savaşı hiç bir zaman sevmiyorum. Kürdler hiç bir zaman imhacı ve baskıcı olmadılar. Kürdler terorist olamaz. Sadece bir halkın mücadelesi olarak gormek lazım. Eger insanlar köşeye sıkıştırılırsa kendisini savunmak zorunda kalır.'

'ŞANS KULLANILMADI'

Leyla Zana 1999 yılında PKK'nin ilan ettiği ateşkese de değindi ve şöyle konuştu:'1999'da sayın Öcalan'ın başlattığı bir süreç vardı ve yeterince dikkate alınmadı. Türkiye hükümetlerinin önünde büyük bir fırsat vardı. İran ve Suriye'ye de aynı şeyler söylendi, ama hiç kimse diyaloga yanaşmıyor. Ortadoğu'nun trajedisi de budur, ölmesini biliyorlar ama yan yana yaşamasını bilmiyorlar.'Leyla Zana bir çok soruya zaman yetersizliği nedeniyle cevap veremediğini öne sürerken, DTP ile ilgili bir soruya ise şu cevabı verdi:'DTP mücadelenin tümü değildir, bir parçasıdır. Kürdlerin gerçek arzusu onurlu bir barıştır.'

Ermeni soykırımı konusunda sorulan bir soruya ise Leyla Zana şu cevabı verdi:

'Ermeni sorunu ile ilgili bir soru gelmiş. İnsallah bu yüzyılda böyle bir şey olmaz. Geçmişe takılıp kalmamalı. Sağ geçmişe bağlı kaldı, sol çok öngörüde bulundu. Bu nedenle ani yitirdiler. Tekrar olmamalı bu yüzyılda.'

'80 yıllık Türk eğitim sisteminin Kürdlerin varlığının inkarı üzerine kurulu olduguna' da dikkat çeken Zana, 'bu zihniyetin değişmesi kolay değil. 15 yıl öncesine kadar varlığını kabul etmediği Kürdü bugün eşit düzeyde nasıl kabul edecek' dedi.

25 Mayıs'a kadar Londra'da kalacak Leyla Zana SOAS Universitesinde bir toplantıya ve ayrıca Hukukçular Birligi'nin düzenleyeceği bir seminere katılacak.