ZANA: HAKLARIMIZI İSTİYORUZ

Kürdistan: Batman'da 20 bin kişi 'artık yeter' dedi BATMAN: Batman'da yaklaşık 20 bin kişinin katıldığı 'Êdî Bes e' mitingine katılan DEP eski Milletvekilli Leyla Zana, bütün kışkırtmalara rağmen barışı savunacaklarını belirterek, "Artık yeter. Parti kapatma ile sorunu çözemezsiniz. Parti olmazsa da bu halk her alanı parti haline getirir" dedi. Batman'da DTP öncülüğünde sivil toplum kuruluşları tarafından düzenlenen "Êdî Bes e" mitingine yaklaşık 20 bin kişi katıldı. Festival alanında yapılan miting gecikmeli başladı. Kürtçe şiirlerin okunduğu mitingde, müzik eşliğinde halaylar çekildi. Miting alanına DEP eski Milletvekilli Leyla Zana ve beraberindekiler geldiğinde büyük alkış tufanı koptu. Mitingde ilk konuşmayı DTP İl Başkanı Salih Altun yaptı. Basınıyla bütün iktidarın üzerlerine geldiğini ifade eden Altun, "Bizi kendilerine benzetmek istiyorlar. Biz kimseye benzemeyeceğimizi, farklı olduğumuzu her alanda dile getireceğiz. Sayın Başbakan geçen sene Diyarbakır'da yaptığı açıklamada 'Sokağa kadında çıksa çocuk da çıksa gereği yapılır' demişti. Burada Kürt sorununa yaklaşımını ortaya koymuştur. Biz bugün bütün bu baskılara 'Êdî Bes e' demek için barışı haykırmak için bu alandayız" dedi. DEP eski Milletvekilli Leyla Zana sahneye çıktığında büyük bir alkış koptu. Son dönemdeki gelişmeleri değerlendiren Zana, "İster doğuda ister batıda, ister güneyde ister kuzeyde olsun Kürt halkı için kim bir taşı bir taşın üstüne koymuşsa bu bizim onurumuzdur. Bizi korkutmaya çalışıyorlar. Sizlere çağrım birlik olun" dedi. Kürt medyasına seslenen Zana, şunları belirtti: "Bir sürü televizyonları gazeteleri var. Kardeşliğin sesi olsunlar. Düşmanlık tohumlarını ekmesinler. Kim ne derse desin eğer bizler kuvvetliysek tüm dünyaya sesimizi duyururuz. İnanıyorum ki sayımız burada az da olsa yüreğimizdeki sıcaklık bu alanı taşırıyor." Siyasetin içindeki diğer Kürtlere de çağrı yapan Zana, şunları ifade etti: "Bugün herkesin kendi kimliğine sahip çıkması gerekir. Hangi partide olursa olsun. Kürtlerin siyasetlerini sürdürebilmelerini istiyoruz. Onurlarını koruyabilsinler. Ama yok diyorlar. Bizi ihanetin içine çekmek istiyorlar. Biz ihanet etmeyiz. Ama kimsenin de bize ihanet etmesine de müsaade etmeyiz. Herkes bunu böyle bilsin. Sabrımızı taşırmak istiyorlar. Lütfen duygularımızla oynamayın. İster asker olsun ister sivil iktidarınızı Kürt halkının sırtından yürütmeyin. Biz güçlüyüz diyorlar. Ama bu güç kaba güç olmasın. Anlayış sevgi gücü olsun. Hak ve hukuk gücü olsun. Ve bir halkın beklentilerini görme yerine getirme gücü olsun. Bizler büyük şeyler istemiyoruz. Doğal ve insanca haklarımızı istiyoruz. Al bu gücümüzü de gücünüze katın ve bu güç dünya barışına güç katsın." "Sınır ötesine tank ve topla uçakla değil barış için el sıkışmak için gidin" diyen Zana, şunları kaydetti: "Geleceğimiz için beklentilerimiz budur. Bütün kışkırtmalara rağmen bizler barışı savunacağız. İktidar eşitlik yanlısıyız diyor. Ama partileri kapatılmasına ilişkin ne kadar eşit olduğunu görebiliyoruz. Bize göre bu eşitlik bilime göre de terstir. Artık yeter. Parti kapatma ile sorunu çözemezsiniz. Parti olmazsa da bu halk her alanı parti haline getirir." KÜRTLER BUNU KABUL ETMEZ Zana'nın konuşması sık sık "Biji serok Apo", "Bê serok jiyan na be", "Şehit namirin" sloganları ile kesildi. Zana buna karşılık "Bu umudunuz bu sevinciniz onu yaşacaktır" dedi. Zana'nın ardından Batman Milletvekilli Bengi Yıldız, konuşma yaptı. DTP'nin kapatılma davasını değerlendiren Yıldız, şunları ifade etti: "Sizin partinizi kapatmak istiyorlar. Bunları siz kurdunuz ve bunların da savunucuları olacaksınız. Artık gazete yazarları da sizlerin mücadelesinin farklı olduğu kanaatine vardılar. Ve köşelerinde bu sorunun silahla çözülmeyeceğini yazıyorlar. Sizler bizleri Meclis'e gönderdiniz, ama sizin seçtiklerinizle konuşulmuyor. Halka siz barışla değil ancak savaşla hakkınızı alırsınız diyorlar. Bu anlayış daha fazla gözyaşı demek yazık değil mi analara. 'Ben Kürt sorununu çözerim' diyen Başbakan biz Meclis'e girdikten sonra 'Haydi gelin bu sorunu nasıl çözeriz' demedi. Hemen PKK'yi 'terörist' ilan edin dedi. Bunu diyenler Türkiye gerçekliğini görmemektedir. Yerel seçimlerde Dersim, Diyarbakır, Batman'ı alacağım diyorlar. Bu halkı din ve para ile alacağını sanıyor. Sivil anayasa yapıyorlar. Ama Kürde ilişkin tek bir madde yok. Kürtlerin dilini inkar ediyorlar. Diyarbakır'da askerleri yürütüp 'tek dil' diyorlar. Kürtler bunu kabul etmez. Dili inkar etmek halkı inkar etmektir. Hiç bir zaman sizlere ve değerlerinize ihanet etmeyeceğiz." ‘BİZE BENZEŞİN DİYORLAR’ Batman Milletvekilli Ayla Akad Ata ise yaptığı konuşmada, "Sizler yıllardır kurduğunuz değerleri bize emanet ettiniz. Yıllardır verdiğiniz mücadeleyi yeniden Meclis'te vermeye çalışıyoruz. Bizim dışımızda hiçbir parti Kürt sorununun çözümünü gündemlerine almamıştır. Bize benzeşin diyorlar. Biz farklı olduğumuzu söyledik. Sorunun çözümü için onların gösteremediği cesareti gösteriyoruz. Biz cumhuriyetin kuruluşunda vardık, demokratikleşmesinde de olacağız. Her önüne gelen farklılıklar zenginliklerimizdir diyor. Bunun özde deyin sözde değil. Meclis'te AKP dediğimiz için bize AK Parti diyeceksiniz diyorlar. Ak olmak için son 30 yıla damgasına vurmuş gerçekliği kabul edeceksin. Kürtler var ve sorunları var. Bu da benim sorunum diyeceksin ak olmak öyle kolay değil. İnsan ak görmediklerine ak demezler" dedi. Dilin inkârına da değinen Ata, "Dilimizi inkar etmeye çalışıyorlar. Bu ülkede bir dil değil bir dilin bir den fazla lehçesi konuşuluyor. Biji zimane kurdi. Bizler sizden aldığımızı emaneti her zaman size vermeye hazırız" dedi. Konuşmaların ardından miting sona erdi. Mitingde 2 dev Demokratik Konfederalizm bayrağı ile Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın posteri açıldı. "Tezkereye ve operasyona hayır", "Êdi Bes", "Tecride ve İmralı sistemine hayır", "Demokrasiyi radikalleştirelim, demokratik özerliği kuralım", "Sayın Bakan en iyi asker ölü asker mi?", "Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır", "Demokratik özerlikten demokratik cumhuriyete doğru" şeklinde pankartlarının yanısıra geçtiğimiz aylarda kalp krizi geçirerek yaşamını yitiren DEP eski Milletvekilli Orhan Doğan'ın fotoğrafı taşındı. ANF NEWS AGENCY

HALKA BASKI SURUYOR!

Urfa İl Örgütü binası, çok sayıda polis tarafından ablukaya alındı. Urfa Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı çok sayıda sivil ve resmi polis DTP Urfa İl Örgütü binası etrafında geniş güvenlik önlemi aldı. Polis, parti binasına girip çıkanların kimliklerini kontrol ediyor. Güvenlik önlemlerinin neden alındığı konusunda herhangi bir açıklama yapılmadı.

AB bakanları, Irak- Türk sınırındaki gelişmleri ve PKK sorunu üzerinde de duracak

AB DIŞİŞLERİ BAKANLARI, İHLALLERİN DURMASI İÇİN IRAK VE KÜRDİSTAN BÖLGESİ HÜKÜMETLERİNE ÇAĞRIDA BULUNACAK. 18-Nov-07 [14:19]PNA-AB Dışişleri Bakanlarının, yarın Brüksel’de başlayacak iki günlük Genel İşler Konseyi toplantısında PKK sorunu da ele alacakları belirtildi.. Bakanların, Irak ve Federal Kürdistan Bölgesi hükümetini, Türk sınırındaki ihlallerini önleme çağrısını yapacağı da bildirildi. Yarın Brüksel’de başlayacak olan iki günlük Genel İşler Konseyi toplantısının yoğun gündeminde Irak, İran, Kosova gibi konuların yer aldığıbelirtildi. AB Dönem Başkanı Portekiz’in başkanlık edeceği toplantıda Irak sorunu görüşecek ve bu konuda Zebari’nin değerlendirmelerini dinleyecekler. AB Bakanları, Irak’taki gelişmeleri gözden geçirirken Kasım başında İstanbul’da yapılan Genişletilmiş Irak’a Komşu Ülkeler Toplantısına da değinecekler. Irak hükümetini “siyasi istikrarı ve etkin bir ulusal uzlaşma süreciyi cesaretlendirmeye” çağıracak olan AB bakanları, Irak- Türk sınırındaki gelişmleri ve PKK sorunu üzerinde de duracak. Bu çerçevede, bakanların, “Terör ile mücadelede Irak ile Türkiye arasındaki diyalog ve işbirliğinin sürmesinin önemini vurgulaması ve Türk sınırının ihlal edilmesinin önlenmesi için Irak ve Kürt bölgesel hükümetini önlem almaya çağırması” bekleniyor.

Nerede savaş orada Almanya Türkiye, 5 Kasım'daki Erdoğan-Bush görüşmesinde çıkan 'anlık istihbarat' ve 'üçlü askeri mekanizma' kararıyla birlikte adım adım bölgesel bir savaşa sürükleniyor. Kürtlere yönelik imha konseptini devreye koyan AKP hükümeti ve ordunun, savaş hazırlığı yeni değil. 21 Ekim'de Hakkari'nin Yüksekova ilçesine bağlı Oramar bölgesinde çıkan çatışmada yaşanan asker kayıplarını gerekçe gösterip, Güney Kürdistan'a yönelik sınırötesi operasyon rotasına giren Türkiye'nin yeni silahlar aldığı ortaya çıktı. Kürtlere yönelik 'kitle imha silahları' kullanmakla birçok kez gündeme gelen Türkiye'nin, son bir yıl içinde ABD ve Rusya'dan sonra silah satışında dünyanın üçüncü ülkesi olan Almanya'dan 48 adet Leopard 2 tankı aldığı belirlendi. 1990'lı yıllarda Kürtlere karşı kullanıldığı için Almanya tarafından Türkiye'ye satışı durdurulan Alman tanklarının, Kürtlere yönelik saldırıların arttığı bir dönemde tekrar satılması dikkat çekiyor. Türkiye sadece Alman tanklarıyla değil, geçmişte yine Almanya'da üretilen ve 'kitle imha silahı' olarak bilinen 'kargo mermisi'ni kullanmakla da gündeme gelmişti. Kürtlere karşı insanlık suçu işlemekten kaçınmayan Türkiye, son olarak geçtiğimiz ağustos ayında Güney Kürdistan sınır hattında sivillerin yaşamına mal olan misket bombası kullandığı fotoğraflarla belgelenmişti. Bölge'de başlatılan askeri operasyonlar aralıksız sürerken, Türkiye'nin Almanya'dan yeni silahlar aldığı ortaya çıktı. Merkezi Stockholm'da bulunan Uluslararası Barış ve Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nün (SIPRI) 2006 Yılı Silahlanma Raporu'na göre, Kürtlere karşı kullanıldığı için Türkiye'ye satışı yasaklanan 48 adet Leopard 2 savaş tankı Türkiye'ye satıldı. Alman silahlanma raporunu sert bir şekilde eleştiren insan hakları örgütleri, Kürtlerin savaşla tehdit edildiği bir dönemde, Alman hükümetinin Ankara'ya Leopard tanklarını vermesinin Türk-Kürt çatışmasının kızışmasına hizmet edeceği uyarısında bulunuyor. Uluslararası Af Örgütü ve Oxfam Deutschland sivil kuruluşları yaptıkları açıklamalarda, Alman hükümetinin Türkiye'yi silahlandırmaktan vazgeçmesini istedi. Her iki açıklamada da, çatışmaların yaşandığı bölgelere silah satan Almanya'nın insan hakları ihlali yaptığına dikkat çekilerek, tankların Kürtlere karşı kullanılmasından da endişe ediliyor. Ankara'ya verilen Leopard 2 tanklarının Türk ordusunun olası bir sınırötesi operasyonda kullanılmasından da endişelenen sivil toplum örgütleri, silah satışının durdurulmasını istiyor. Alman tanklarının Bölge'de kullanıldığı belgelenmesine rağmen 'İki ülke arasındaki anlaşmanın ihlal edildiğine dair deliller bulunması halinde durumu gözden geçireceğiz' açıklaması yapan Alman Savunma Bakanlığı, hala sözünde durmuyor. Yasak ama... Almanya, 'NATO Anlaşması' çerçevesinde 1960'lı yıllardan bu yana Türkiye'nin silah ihtiyacını gideriyor. 1990'lı yılların başında Leopard tanklarının eski modellerini satan Almanya, düzenli olarak silah, muühimmat ve yedek askeri parçaları Türkiye'ye veriyor. Ancak Almanya'nın ihracat yasaları ise 'çatışmaların yaşandığı kriz bölgelerine silahların satılmasını ve onaylanmasını' açık bir şekilde yasaklıyor. Nitekim Türkiye'ye tank satışı yüzünden 1999 yılının son aylarında Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Yeşiller Partisi koalisyonu kopma tehlikesi yaşadı. Ancak Kasım 2005'te Türkiye'nin Almanya'dan 298 adet Leopard 2 tipi tank aldığı açıklanıyor. Dönemin Almanya Savunma Bakanlığı Sözcüsü de, tank satışını doğruluyor. Aynı zaman da Schroeder hükümetinin, Türkiye'nin AB üyeliğine destek vermesinin altında Leopard tanklarının satışı yattığı yorumları yapılıyor. Türkiye başı çekiyor Yine 2006 yılı silah raporuna göre, Almanya'nın geçtiğimiz yıl 4 milyar 200 milyon euro değerinde, dünyanın birçok kriz bölgesine, aralarında ağır silahların da bulunduğu, askeri mühimmat sattığı da görünüyor. Ayrıca raporda, 2005 yılına oranla Almanya'nın silah satışlarının yüzde 16 civarında gerilediği belirleniyor. Ancak bu durumun gelişmekte olan ve Avrupa ülkelerine yapılan silah satışlarının gerilemesine bağlanırken, savaşların yaşandığı kriz bölgelerine ise yoğun satış devam ediyor. Türkiye, Pakistan, Sudan, İsrail, Hindistan, Tayland, Çin, Güney Kore, Filipinler, Rusya, ABD, Hollanda, Belçika, Yunanistan, Letonya ve Güney Afrika, Almanya'dan silah alan ülkelerin başında geliyor. Hindistan ve Pakistan'a, Almanya'nın 250 milyon değerinde savaş araç ve malzemelerini sattığı da raporda yer alıyor. Silah satışlarıyla bölgesel savaşları tırmandıran Almanya, İsrail ve İslam ülkeleri arasında savaşın kızışmasını da körüklüyor. Leopard 2'nin 'marifet'leri Krauss-Maffei Wegmann şirketi tarafından üretilen Leopard 2, Alman yapımı ana muharebe tankı olarak biliniyor. 1970'lerde geliştirilmeye başlanan tank, 1979'da Alman ordusunun bünyesine katılmış ve Leopard (şimdiki adı Leopard 1) tankları ile değiştirilmiştir. Leopard 2A4 ve Leopard 2A5 tiplerinden oluşan tank, elektronik atış düzeneğine, lazer hedefleyicilerine, tamamen sabitlenmiş topa ve termal kameraya sahip. 1500 beygir gücünde saatte 70 km hız yapan tank, 4 metre dalış yapabiliyor, 1 metre yüksekliğindeki duvarları aşabiliyor. Almanya, Leopard 2 tanklarının daha modern A6 jenerasyonu nedeniyle elindeki eski tankları kademeli olarak Türkiye'ye aktarıyor. Zap'ta 'kargo mermisi' kullanıldı Türkiye, Kürtlere karşı büyük imha operasyonlarının yapıldığı 1990'lı yıllarda da Almanya'dan 'kitle imha silahları' satın almıştı. 20 Mart 1995'te Güney Kürdistan'a yönelik en büyük sınırötesi operasyon sayılan Çelik Operasyonu sırasında Türkiye'nin Zap'ta bulunan PKK kamplarına yönelik 'kargo mermisi' olarak nitelendirilen Alman yapımı M 483 tipi 155 mm'lik geliştirilmiş ağır topçu mermilerini kullandığı belirlenmişti. PKK kamplarının yanı sıra sivil yerleşim yerlerine yönelik kullanılan bombalar, yarattığı ciddi tahribatlar nedeniyle büyük tepki toplamıştı. Avrupa ve NATO için, Almanya'da Hitler tarafından 1939'da kurulan bir silah fabrikasında üretilen ve 'Kitle imha aracı' olarak nitelendirilen bu mermilerden 18 bin adedi Ocak 1993'te Türkiye'ye teslim edildi. Hem insan hem de sığınak, mağara, kamp ve hatta şehirlerin imhası için etkili bir silah olan mermiler, düştüğü yerde patlayabilen 88 bombacığı taşıyor ve atıldığı zaman hedefe yakın bir yerde her biri 20 cm kalınlığında çelik bloğu delebilen parçalara ayrılıyor. Öte yandan mermilerin Türkiye'ye maliyeti ise oldukça fazla olmuştu. Her bir merminin maliyeti 5 bin mark, toplam 18 bin merminin maliyeti ise 450 milyar Türk Lirası'na denk gelmişti. Aynı şekilde 'iç harekatta kullanılmak üzere' Almanya'dan alınan bombalar 1990'lı yıllar boyunca Bölge illerinde düzenlenen operasyonlarda sık sık kullanıldı. PANZERİN SÜRÜKLEDİĞİ ÜLKE! 16 Ekim 1992 tarihinde Özgür Gündem Gazetesi tarafından 'İnsanlık sürükleniyor' başlığıyla manşete çıkarılan haber, Cizre'de çatışmada öldüğü iddia edilen bir sivilin Almanya'da üretimi yapılan BTR 60 tipi panzerle yerlerde sürüklenmesini ele alıyordu. Haber üzerine Almanya Türkiye'yle ilişkilerini askıya almıştı. Türkiye ilişkilerin düzelmesi için Almanya'ya, 'Panzerler iç çatışmalarda kullanılmayacak' taahhüdünde bulunmuştu. VAHŞET, İNSANLIK YAKILIYOR! Söz konusu panzerler, yıllar sonra yine gündeme geldi ve Türkiye'nin taahhüdünü yerine getirmediği bir kez daha ortaya çıktı. Diyarbakır, Batman ve Kızıltepe'de 27 Mart-1 Nisan 2005 tarihleri arasında 14 kişinin ölümüyle sonuçlanan gösterilerde kullanılan panzerler, Beşiri'de yine sahneye çıkmıştı. 25 Ağustos 2005'te 7 HPG'linin öldürüldükten sonra yakıldığını belgeleyen fotoğraflarda BTR 60 tipi panzer ve 'akrep' olarak tabir edilen askeri araç, HPG'lileri iplerle yerlerde sürüklüyor. Güney'e misket bombası atıldı Uluslararası kuralları bile hiçe sayarak Kürtlere karşı kitle imha silahları kullanmaktan geri durmayan Türkiye'nin, son yıllarda dünya kamuoyu tarafından insanlık suçu sayılarak kullanımının tamamen yasaklanması istenen misket bombaları kullandığı da belgelenmişti. Sınırötesi operasyona odaklanan Türkiye, Alman tanklarının yanı sıra Güney Kürdistan'a yönelik saldırılarda birçok kez misket bombası kullandığı da ortaya çıkmıştı. Hem KCK hem de Güney Kürdistan yetkilileri, Türkiye'nin temmuz ayında 2, ağustos ayında ise bir kez misket bombası kullandığını ve bombardımanın yapıldığı bölgede patlamamış çok sayıda misket bombasının bulunduğunu duyurmuştu. Son olarak Türkiye'nin 9 Eylül'de Güney Kürdistan'ın Zaxo kenti kırsalına yönelik misket bombalarıyla bombaladığı duyurulmuştu. Bu bombardımanda biri çocuk 4 kişi yaralanmıştı. Misket bombası kullanan Türkiye'nin amacı, sınırı sivil yerleşimlerden arındırarak 'girilmez bölgeler' yaratmayı hedeflediği belirtiliyor. Ramazan Pekgöz

İNGİLİZ PARLAMENTER McCARTHY: ‘’KARDEŞLİK ÇAĞRISI YAPAN BAŞKAN BARZANİ’NİN YANINDAYIZ’’ 17-Nov-07 [16:15]PNA-İngiltere Parlamentosu üyesi Sara McCarthy, ‘’Kürtlerin tarih boyunca zulme uğradığını, şimdi bütün alanlarda bölgenin ilerlemesi için çalıştıklarını, Kürt liderlerin Irak’ın yeniden yapılandırılmasında ve kalkındırılmasında önemli rollerinin olduğunu, bundan dolayı da onlara yardım etmeleri gerektiğini’’ söyledi. Parlemantoda konuşan McCarthy, ‘’Saddam Hüseyin’nin diktatör rejiminin Kürt vatandaşlara yaptığı zulmden bahsederek, ‘’Buna rağmen Kürdistan Bölgesi’nin ilerleme kaydettiğini’’ söyledi. McCarthy, ‘’Kürdistan Bölgesi’nin güçlü bir ekonomisi var ve bu da ileriye doğru gidiyor. Bu bölge (Kürdistan Bölgesi) Irak’ın diğer bölgelerinden çok farklıdır’’ dedi. İlerlemenin kaynağının bölgedeki güvenlik ve istikrar olduğunu söyleyen McCarthy, ‘’Kürdistan’da 7 Üniversite var. Bunlardan ikisi İngilizce eğitim veriyor. Diğerlerinde ise İnglizce ikinci dil olarak kullanılıyor’’ dedi. Kerkük konusuna da değinen McCarthy, ‘’Kerkük tarih boyunca Kürdistanın bir parçası idi. Ancak Saddam Kürtleri oradan çıkardı ve oraya kendi adamlarını yerleştirdi’’ dedi. PKK ile Türkiye arasındaki sorunun çözümünde Başkan Barzani’nin sergilediği tavır konusunda McCarthy, ‘’Ben Kürt-Türk kardeşliği çağrısı yapan Başkan Barzani’nin yanındayım. Kürdistan Bölgesi’nin ilerlemesi komşu Türkiye ve Orta Doğu ülkeleri için önemlidir. Bundan dolayı onlara yardım etmeliyiz’’ dedi