Irkçı Türk Yargıtay`ı icazet verdi: Peşmerge vurmak serbest !

Irkçı Türk Yargıtay icazeti Peşmerge vurmak serbest

Rizgarî Online/Irkçı Türk Yargıtayı Federe Kürdistan bölgesinde PDK ve YNK Peşmergeleri ile silahlı çatışmalara girdikleri için etkin pişmanlıktan yararlandırılmayıp ömür boyu hapis cezasına çarptırılan PKK'lilerin cezasını sanıkların lehinde bozdu. Kürd düşmanı Irkçı mahkeme gerekçesinde: “KDP'nin bir devlet olmadığını, sanıkların KDP'yle Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ortak operasyonlarında meydana gelen çatışmalar nedeniyle cezalandırılabileceklerini, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içinde yer almadığı bir operasyonda Peşmergelerle çatışmaya giren PKK’linin müebbet hapisle cezalandırılamayacağı”nı belirtti.

Türk haber ajanslarının bildirdiğine göre KDP güçleriyle silahlı çatışmalara girdikleri gerekçesiyle Özel yetkili “Diyarbakır” 4, 5 ve 6'ıncı Ağır Ceza Mahkemelerinde yargılanıp ömür boyu hapse mahkum edilen PKK'lilerin hukuki durumlarına Türk Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesi açıklık getirdi.
Türk Yargıtayı, bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin kendiliğinden örgütten çekildiğini ilgili makamlara bildirip teslim olan ve TCK'nın 221'inci maddesi uyarınca etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen bazı PKK'lilerin, KDP ve KYB Peşmergeleriyle çeşitli tarihlerde silahlı çatışmalara girdikleri için ömür boyu hapis cezasına çarptırılmalarının usul ve yasaya aykırı olduğuna hükmetti.

Yargıtay, KDP ve KYB'nin bölgesel yönetimin belli başlı bazı bölgelerinden sorumlu iki ayrı parti olduklarını, kurulu bir devlet düzenine sahip olmadıklarını, bu nedenle Peşmergelerle silahlı çatışmaya giren, ancak Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarıyla hiçbir şekilde silahlı çatışmalara katılmayan PKK'lilerin etkin pişmanlıktan yararlanabileceklerini kaydetti.

Türk Yargıtayı, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin değişik tarihlerde KDP ve KYB güçlerinin de desteğini alarak “Irak'ın Kuzey'inde” düzenlediği ortak operasyon, harekat ve tatbikatlar sırasında meydana gelen çatışma, baskın ve pusu eylemlerine katıldıkları tespit edilen PKK'lilerin TCK'nın 302'nci maddesini düzenleyen `Ülkenin bölünmez bütünlüğü aleyhine silahlı eylemlerde bulunmak' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılabileceklerini vurguladı. Yargıtay kararında, KDP ve KYB ile olsa bile TSK personelinin içinde yer aldığı operasyonda meydana gelen çatışmalara katılanların ise müebbet hapisle cezalandırılmaları gerektiği ifade edildi.

Mahkemenin bu kararı doğrultusunda PKK'nin askeri örgütlenmesinde 13 yıl silahlı faaliyet yürüten, Peşmergelerle 10 kez çatışmaya giren ve geçen ay Xabur Sınır Kapısı'na gelerek teslim olan kadın PKK'li 6 aylık hamile A.K. serbest kaldı. Haftanin, Avaşin-Basyan, Kanicenge, Surede, Metina, Hakurk, Hınere kampları ile Qandil Dağı'nda 13 yıl silahlı faaliyet yürüttüğünü, KDP Peşmergeleriyle de 10 kez silahlı çatışmaya girdiğini anlatan A.K. Mahkemedeki savunmasında şunları söylemişti:
"Örgütün gümrük adını verdiği Kelaşin bölgesinde para yüzünden anlaşmazlık yaşanınca hem KDP, hemde KYB güçleriyle yaşanan çatışmaya katıldım. Köylüleri ve Peşmergeleri zorla alandan uzaklaştırıp mallarına el koyduk. Takviye gelen güç ile birlikte kalabalık grupta bu kez Hacıümran kasabası yakınlarında tekrar Barzani'ye bağlı Peşmerge karakollarına saldırdık. Zagros bölgesine geçip KDP denetimindeki köylülerin büyük ve küçükbaş hayvanlarına el koyduk. Ancak şu anda KDP- PKK ilişkileri çok iyi ve karşılıklı silah, mühimmat alışverişi yapılıyor. PKK'nın lojistik ihtiyacı ve hasta tedavilerini de KDP güçleri karşılıyor. KDP'yle çatışmaya girip teslim olmaya cesaret edemeyen çok sayıda kişi Kuzey Irak'taki kasabalarda sefalet içinde yaşıyor. Eşimle birlikte örgütten kaçtık. 6 aylık hamileyim, devletin beni affetmesini istiyorum."

4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi PKK'li A.K.'yı kendiliğinden teslim olduğu için etkin pişmanlıktan yararlandırıp ceza vermeden serbest bıraktı.

RO/Ömer Kaçar

Hizbülvahşet'in hamisi TSK ve Ergenekon : Hizbullahçılar PKK'ya karşı askeri birliklerde eğitildi

Hizbulvahşet hizbullah tsk ergenekon10 Rizgarî Online/Tuncay Güney'in 2001'de gözaltına alındığında Hizbullah ve JİTEM ilişkisine dair bilgiler verdiği de belirtildi. Yeni Şafak gazetesinin haberinde şunlara yer verildi; “Güney, emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün kendisine “Hizbullah o zaman yapılan hatalardan biriydi. Teoman Koman Paşa bunları başımıza bela etti” dediğini aktarıyor. Kanada'da yaşayan Ergenekon'un kilit ismi Tuncay Güney'in, 2001 yılında polise verdiği ifadede domuz bağı cinayetleriyle gündeme gelen Hizbullah'ın JİTEM tarafından kurulduğunu iddia ediyor.

Sorgulamayı yapan polis memurunun sorularını cevaplandıran Güney şu iddialarda bulundu:
“Hizbullah'ın normalde askerlerin kontrolü altında olduğunu biliyorum. Bunu bana ilk olarak, İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek söyledi. Direk Veli Paşa'ya söyledim. Dedim ki 'Paşam böyle böyle.' 'Doğrudur' dedi. O zaman yapılan hatalardan biri olduğunu söyledi.”

hizbullah_kan_bayrak KÜÇÜK KARŞI ÇIKTI

“Veli Paşa bana bir keresinde, Hizbullahçılar için 'Teoman Koman Paşa (Eski Jandarma Genel Komutanı) bunları başımıza bela etti' dedi. Hizbullahçıların PKK'ya karşı askeri birliklerde eğitildiğini de kendisi söyledi. Veli Paşa, Teoman Koman Paşa'nın bunların askeri birliklerde eğitmesine karşı çıkıyordu. Veli Küçük, Hizbullah'ın askeri kışlalarda eğitilmesine muhalefet ediyordu. O, dışarıda başka bir statüde eğitilmesinden yanaydı.”

GAZETECİYİ VURDULAR

Hizbulvahşet hizbullah tsk ergenekon Güney, 1992'de cinayete kurban giden 2000'e Doğru dergisinin muhabiri Halit Güngen'in de Ergenekon tarafından 'Hizbullahçıların jandarma kışlasında eğitildiği' bilgisine ulaştığı için öldürüldüğündü iddia etti. Güney, şöyle dedi: “Muhabir Halit Güngen, Diyarbakır'daki kışlada eğitim yapıldığını keşfetmiş. Diyarbakır'da bunlar (Hizbullah) güçlüydü çünkü. JİTEM, kontra Hizbullah kamplarını ortaya çıkaran Güngen'i öldürdü. Güngen Doğu Perinçek'in adamıydı. Fotoğraflar Doğu Perinçek'e geliyor, yayınlanmadan çocuk öldürülüyor. Adnan Akfırat bana, 'Türk Gladiosu öldürdü, biz bunu biliyoruz ama tekrar ittifak yaptık' dedi. Kemalist sosyalist ittifakı derler buna. Aslında burada hep kullanılan Doğu Perinçek oldu.”

JİTEM ORGANİZE ETTİ

Hizbulvahşet hizbullah tsk ergenekon4 Sorgu sırasında Güney'e, “Hizbullah, JİTEM mi, Ergenekon mu “ şeklinde bir soru yöneltiliyor. Güney bu soruya, “Hizbullaah'ı JİTEM organize etti. Jandarmanın tesislerinde akşamları eğitim verdiği biliniyordu. Güneydoğu'da, Diyarbakır'da, Silopi'de. O bölgelerdeki jandarma kışlalarında eğitiliyorlardı” cevabını veriyor.

'OKKAN SUİKASTI İYİ İŞ'

Veli Küçük'ün Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan suikastının çok profesyonel bir iş olduğunu söylediğini anlatan Güney şunları söyledi:
“Gaffar Okkan öldürüldüğünde, biz Veli Paşa'nın İzmit'teki evindeydik. Birisiyle buluşmaya gidecektik. Veli Paşa,
'Bu Hizbullah işi değil, Hizbullah böyle yapamaz bunu. Bunda başka iş var. Kimse bunu böyle yapamaz, yani korumalardan kaçtın ya o kadar koruma var. Emniyet Müdürlüğü'ne yakın. Bu kadar büyük bir eylem ve güzel bir eylem. Eğer ki Hizbullah yapmışsa onu takdir etmek lazım. Bu örgüt eylemi değil' dedi.

Güney'in Velioğlu yaşıyor iddiası

domuz_bagi Tuncay Güne, Beykoz'daki bir villada 17 Ocak 2000'da Beykoz'da polisin bir villaya yaptığı 4.5 saatlik bir operasyonda ölü olarak ele geçirildiği bilinen Hizbullah'ın lideri Hüseyin Velioğlu ile ilgili açıklamaların da senaryodan ibaret olduğunu öne sürüyor. Güney'in Velioğlu ile ilgili iddiları şu şekilde: “Ben en son Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu meselesini kendisiyle konuştum. O ölen adamın Hüseyin Velioğlu olmadığını söyledi. Hizbullah'ı ve İrfan Çağrıcı'yı (Çetin Emeç cinayeti sanığı) Türkiye, İran ve İsrail'in ortak kullandığını söyledi.” Tuncay Güney'in ölmedi dediği Hüseyin Velioğlu ağabeyi tarafından teşhis edilmişti. Velioğlu, ölümünden 20 gün sonra Batman Bozoğulları Mezarlığı'nda toprağa verilmişti.

RO/Akt:Zilan Dersim

Yüzyıllık yalan

  • Türkiye'de bugün sansürün kaldırılmasının 100. yılı kutlanacak. Ancak, sansürün kaldırıldığı söylenmesine rağmen, gazeteler bombalandı, basıldı, gazeteciler kurşunlandı, dağıtımcılar tutuklandı, gözaltında kaybedildi, televizyonlar kapatıldı.
  • Son 100 yıl içinde 65 gazeteci öldürüldü.
  • Son 2 yıl içinde 33 defa gazeteler, sayısız kez de dergiler kapatıldı.
  • Son olarak ise Hayat TV karartıldı.
  • Halen 20'den fazla gazeteci cezaevlerinde.
  • Muhalif gazeteciler, sansürün kaldırılmasının 100. yılında sansürün hep var olduğuna dikkat çekerek, AKP'nin yandaş medya yaratarak sansürü sürdürdüğünü vurguladı.

 Hayat TV susmayacakgundem_sansur_protesto
'Bölücü içerikli yayın yapmak' iddiasıyla frekansı iptal edilen Hayat TV'nin izleyicileri, sansürün 'kaldırılışının' 100. yılında Türkiye'nin her yerinde 'Sansüre inat yaşasın HAYAT' diyecek ve alanlara çıkacak.
Yüzyıllık yalan sürüyor
Türkiye'de bugün sansürün kaldırılmasının 100. yılı kutlanacak. Ancak, sansürün kaldırıldığı söylenmesine rağmen, gazeteler bombalandı, gazeteler basıldı, gazeteciler kurşunlandı, dağıtımcılar tutuklandı, muhabirler öldürüldü, gözaltında kaybedildi, televizyonlar kapatıldı. Son 100 yıl içinde 65 gazeteci öldürüldü. Son 2 yıl içinde ise 33 defa gazeteler hakkında kapatma kararı verildi. Muhalif gazeteciler sansürün kaldırılmasının 100. yılında sansürün hep var olduğuna dikkat çekerek, AKP'nin yandaş medya yaratarak sansürü sürdürdüğü vurgulandı. Genelkurmay Başkanı gazeteleri hedef gösterircesine 'terörist' ilan etti. Hayat TV bir hafta önce hiçbir mahkeme kararı gerekçe gösterilmeden 'bölücü yayın yapıyor' denilerek frekansı iptal edildi. DİHA üzerindeki baskılar da yine hakeza devam ediyor. Sansürün kaldırılışının 100. yılında gazeteciler Türkiye'deki sansürü değerlendirdi.
'Abdülhamit gitti ama...
 ragip_duran 'Hâlâ gerçek anlamda bir düşünce, ifade ve basın özgürlüğüne ulaşamadığımızı belirten gazeteci Ragıp Duran, 'Abdülhamit gitti ama yerine sağcı, milliyetçi, militarist bir ulus-devlet geldi. Resmi ideoloji olan Kemalizm'in, Kürt, Ermeni, İslamiyet ve özellikle de ordu konusundaki tabuları son zamanlarda nispi bir gevşeme, yumuşama göstermesine rağmen, Türkiye adliyelerinde ve cezaevlerinde bugün hâlâ düşünce ve yazıları nedeniyle yargılanan gazeteciler var' diye konuştu. Duran, AKP iktidarını da eleştirerek, 'AKP yönetimi de, 'sadece kendine Müslüman olduğu' için temel hak ve özgürlükler ile insan haklarını son derece dar ve ayrımcı bir çerçeveye oturtmuş durumda. AKP'nin neo-liberal biraz da kasaba taciri yaklaşımı, muhalif ya da farklı medya organlarını yandaşlarına satın aldırarak susturmak yönteminde tezahür ediyor. Düşünce, ifade ve basın özgürlüğü, bir yandan özgürlükçü bir hukuki altyapı gerektiriyor, bir yandan da tüm toplumun demokratik ve özgürlükçü bir zihniyeti içselleştirmesini talep ediyor' diye konuştu.
'Sansür hiç kalkmadı'
ragip_zarakolu1Basın üzerindeki sansürün 'kaldırılması' bayramının çok saçma olduğunu söyleyen gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Ragıp Zarakolu ise, 'Türkiye'de hiçbir zaman sansür kalkmadı. Sansür dünyanın her yerinde vardır. Avrupa basını da eleştirel haberlere yer vermiyor' dedi. Kürt basınına yönelik baskıları eleştiren Evrensel Gazetesi Yazıişleri Müdürü Fatih Polat da, 'Türkiye'deki sansür göstergesi olarak Hayat TV'nin yayınının durdurulması, Gündem Gazetesi'nin art arda kapatılmasıdır' dedi. Roj TV üzerindeki baskılara da değinen Polat, 'Roj TV üzerindeki diplomatik baskı Kürt sorununun çözümüne kapalı olanların talebidir. O halde Türkiye'de basın bayramından söz edemeyiz' dedi. Hayat TV Genel Yayın Yönetmeni Aydın Çubukçu ise, Türkiye'de sansürün, düşünce ve ifade özgürlüğünün kısıtlanmasıyla birlikte devam ettiğini belirterek, 'Özellikle Gündem Gazetesi üzerindeki baskıların yoğun yaşandığı dönemler ardından Hayat TV'nin karartılmasıyla Türkiye'deki düşünce ve ifade özgürlüğünün kısıtlandığını hepimiz görmekteyiz' dedi.
'Gündem en bariz örnek'
yuksel_genc Yüzyıldır Türkiye'de insanların özgür olduğuna dair kandırıldığını dile getiren Gündem Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yüksel Genç ise, 'Türkiye'de basın özgür ve sansürün çemberinden kurtulmuş falan değil, sansürü yasalarında savunan bir ülkede nasıl oluyor da sansürün kaldırılışı kutlanır anlaşılmaz bir durum' dedi. Genç, Hayat TV'nin de ucube gerekçelerle karartıldığını söyledi. Sansürün geçmişe oranla daha ince ve profesyonel yöntemlerle yürütülmekte olduğunu belirten Azadiya Welat Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Tayip Temel de, Kürt basınına yönelik bastırma ve yıldırma politikası uygulandığını belirterek, 'Azadiya Welat ise hem bu politikalar ile boğuşurken, bir de asimilasyon politikalarına uğratılmış bir dil ile yayın yaparak direniyor' dedi. Türkiye'de sansürün hukuken ortadan kaldırıldığını, fakat fiilen bunu göremediklerini belirten Bianet Koordinatörü Ertuğrul Kürkçü, Gündem Gazetesi başta olmak üzere benzeri özgür basın geleneğindeki gazetelerin yasaklanmasının, okuruna ulaştırılmaması hatta okurun gazeteyi saklayarak okumasının Türkiye'deki sansürün en bariz örneği olduğunu söyledi. Türkiye'deki sansürün internet ortamına da yayıldığı söyleyen Kürkçü, 'Türkiye resmiyette sansürü kaldırmasının 100. yıldönümü nedeniyle övünülecek, ama pratiğe baktığımızda internete dahi sıçrayan sansür en hat safhaya çıkmaktadır' dedi. Medyayı eleştiren Kürkçü, 'Kürtler, kadın hareketi, Aleviler çoğu zaman medyanın dışında bırakılıyor ya da birçok gerçeği sansürlenerek veriliyor. Bir yazar olarak sansürü iliklerime kadar hissediyorum. Ancak bu sansür karşısında karamsara düşmemek gerek' diye konuştu. Türkiye'de sansürün 'kaldırılışı'nın 100. yılında dahi basın yaşamının çok ciddi baskı altında olduğunu ifade eden Çağdaş Gazeteciler Cemiyeti Genel Başkanı Ahmet Abakay, sansüre karşı medya yönetimlerinin çok kötü bir sınav verdiğini belirtti. İSTANBUL / DİHA
UYGAR GÜLTEKİN - DERYA BAYRAM
Hayat TV susmayacak
hayat_tv_mustafa_kara 'Bölücü içerikli yayın yapmak' iddiasıyla frekansı iptal edilen Hayat TV, sansürün 'sözde' kaldırılışının 100. yılında Türkiye'nin her yerinde 'Sansüre inat yaşasın HAYAT' diyecek. 'Hayatın Tüm Renkleri' sloganıyla 3 Aralık 2007 yılında yayın hayatına başlayan Hayat TV'nin ekranı 16 Temmuz'da hiçbir mahkeme kararı olmadan yayın frekansı iptal edilerek karartıldı. Hayat TV çalışanları, 24 Temmuz'da sözde 'sansürün kaldırılmasının 100. yılında' Türkiye'nin dört bir yanında 'Sansüre inat yaşasın HAYAT' sloganı ile alanlarda olacak. Yayın durdurma kararına ilişkin ellerinde sadece İçişleri Bakanlığı Güvenlik Departmanı kaynaklı bir yazı bulunduğunu belirten Hayat TV Haber Müdür Mustafa Kara, hiçbir mahkeme kararı olmadan 'Roj TV'ye canlı yayın olanağı sağlamak' iddiasıyla frekansın iptal edildiğini belirterek, şimdi Ankara'da hangi yetkilinin hangi yetkiliye dayanarak böyle bir karar verdiğini bulmaya çalıştıklarını söyledi. AKP hükümetinin medyaya dönük yaklaşımlarına da değinen Kara, 'Son 6 yılda AKP medya organlarını satın aldırdı, TMSF aracılığı ile el koydurdu. ATV ve SABAH'ı Erdoğan'ın damadının yöneticisi olduğu bir şirket aldı. SABAH, ATV, Su TV, Kanal Türk, bunların en basit örneği oldu. AKP kendisine muhalif bir güç istemiyor' dedi. Kara, susturulabileceklerini bildiklerini belirterek, 'Önemli olan burada insanların kendi sesine sahip çıkmasıdır' dedi. Holding medyalarından gerçek bir gazetecilik beklemenin doğru olmadığını belirten Kara, 'Gazetecilik alternatif medyada yapılıyor. Saldırı da buralara aslında. Hayat'a, Gündem'e ya da Alternatif'e değil halkın haber alma özgürlüğüne dönük saldırılar var' diye konuştu. Taraf Gazetesi'nin aynı Recep Tayyip Erdoğan'a benzediğini söyleyen Kara, 'Taraf çıktığından bu yana 'darbelere karşı liberal ve özgürlüklerden yana' olduğunu söylüyor. Ama aynı Recep Tayyip Erdoğan'a benziyor. Kendine demokrat, kendine Müslüman. Hayat TV'nin kapatılması haber değeri görmedi. Bu bence bir ölçüttür' dedi. İSTANBUL / DİHA
D T P Hayat TV'nin kapatılmasını Meclis'e taşıyor
20 gazeteci cezaevinde
Gazeteciler için karanlık ülke: Türkiye

Türk uçakları Güney Kürdistan'ı bombaladı

Turkey Bombs Kurdish rebels in Iraqi Kurdistan 2008

09:35 Türk Genelkurmay Başkanlığı, dün gece Zap bölgesine yönelik hava saldırısı düzenlediklerini açıkladı.

Genelkurmay açıklamasında, savaş uçaklarının 23 Temmuz tarihinde Zap bölgesini bombaladığı belirtildi. 13 hedefin vurulduğunu iddia eden Genelkurmay, operasyonların 'askeri ihtiyaçlara göre yurt içinde ve yurt dışında kararlılıkla' devam edeceğini belirtti.TSK_Kandil_i_bombaladi__Bir_okul_ve_hastane_yerlebir_20071216_160340

Türk ordusunun saldırıları sonucu Zap'ta çıkan yangınlarda köylüler büyük zarar görmüştü. Bu son saldırıda nerelerin tam olarak hedef alındığı konusunda bilgi yer almadı. Irak ve Kürt hükümeti ise bombalamalara ilişkin henüz tepki göstermedi.

Türk ordusu 19 Temmuz günü 19.20 sıralarında Amediye kazasına bağlı Kanimasi nahiyesindeki Maye, Ormana ve Ura köylerine top atışları yaptı. Yine aynı gün 02.00 sıralarında Güney Kürdistan'a yönelik bombalama başladı ve saat 07.20'ye kadar sürdü.

18 Temmuz'da saat 12.30 sıralarında da Türk savaş uçakları Amediye kazasına bağlı Deraluk nahiyesindeki Nerwe, Rekane köylerini bombalamıştı. PKK kaynakları da Türk ordusunun dün Zap bölgesini bombaladığını bildirmişti. ANKARA-ANF

BURASI TÛRKIYE…

image O kadar da korkmayın
Türkiye'nin 'korku cumhuriyeti' olduğunu gösteren traji-komik olayların ardı arkası kesilmiyor. Öyle ki, yurttaşların her hal ve hareketi 'tehlikeli' bulunuyor ve yargılama gerekçesi yapılıyor
301 sokağa düştü
Savcılar 301 davalarına bambaşka bir boyut kazandırdı. Geçen yıl Diyarbakır Bağlar'da Murat İkincisoy ile Abdurrezzak Uruçtekin kavga etti. İkincisoy, Uruçtekin'e 'Siz ajansızın, milleti ihbar ediyorsunuz...' dedi. Olay polise intikal etti. Uruçtekin şikayetçi olmadığı halde Savcı, İkincisoy hakkında 301. maddeden dava açtı.
Oyuncağı bomba yaptılar!
İzmir'de 27 Kasım 2007'de jandarma tarafından evi basılarak gözaltına alınan ve kamuoyuna 'bombacı' şeklinde yansıtılan DTP üyesi Bedia Güzelyüz, ilk duruşmada tahliye edildi. Güzelyüz, evine yapılan baskında el konulan oyuncakların, 'bomba düzeneğinde kullanılan malzemeler' olarak gösterildiğini belirtti.
Polis şikayet edilir mi?
Mersin'de Özgür Yurttaş Demokrasi Evi Derneği, 2 Mart 2008'de kongresini yaptı. Kongre sonrasında dağılan katılımcılara polis saldırdı. Dernek, polis hakkında suç duyurusunda bulundu. Ancak savcı, derneğin kapatılması için dava açtı ve polisler hakkında yapılan suç duyurusunu kapatma delili saydı.
Bombaları oyuncak çıktıbedia_guzelyuz_oyuncak_bomba
Jandarma tarafından evi basılarak gözaltına alınıp, 'PKK bombacısı' gerekçesiyle tutuklanan ve ilk duruşmada tahliye edilen DTP üyesi Bedia Güzelyüz, evine yapılan baskında çocuk oyuncaklarının, 'bomba düzeneğinde kullanılan malzemeler' olarak gösterildiğini belirterek, 'Beni bombacı terörist ilan ettiler. Sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunacağım' dedi.
Menemen'e bağlı Koyundere Beldesi Gazi Mahallesi'nde oturan Bedia Güzelyüz ve eşi Cihan Güzelyüz, 27 Kasım 2007'de Menemen Jandarma Komutanlığı ekiplerince evlerine yapılan baskın sonucunda gözaltına alınıp tutuklandı. 8 ay boyunca mahkemeye çıkarılmayarak tutuklu kalan Güzelyüz çifti, çıkarıldıkları ilk duruşmada tahliye oldu. Tutuklandıklarında haklarında basında, 'PKK bombacıları yakalandı', 'İzmir'i kana bulayacaklardı' şeklinde haberler çıkan Bedia Güzelyüz, yaşadıklarını anlattı. Güzelyüz, jandarmannı evinde 5 saat boyunca eğitimli köpeklerle birlikte yaptıkları aramada bir şey bulamadıklarını belirterek, 'Evde buldukları çocuk oyuncaklarını, kalem pili, volkman dinamosu ve hoparlörlerini, bomba düzeneğinde kullanıldığını iddia ettiler. Gözaltında fiziki ve sözlü hakarete maruz kaldık. 8 ay boyunca bana, eşime ve çocuklarıma haksız bir şekilde yapılan suçlamaların ve yaşatılan acıların sorumluları hakkında dava açacağım. Beni terörist olarak ilan eden Menemen Jandarma Komutanı ve medya kuruluşları hakkında tazminat davası açacağım. Gerekirse AİHM'e kadar giderim' dedi. Jandarmanın kayıp HADEP'li yöneticiler Ebubekir Deniz ve Serdar Tanış'ın fotoğraflarını göstererek, 'Sen bunların akıbetini biliyor musun? Senin de sonun bunlar gibi olacak. Evine son kez bak. Çocuklarınla vedalaş' diyerek tehdit ettiğini de söyleyen Güzelyüz, götürüldükleri jandarma karakolunda da Menemen Jandarma Komutanı'nın kendisine, 'Terörist kadın. Allah belanı versin. Hepiniz teröristsiniz. Allah tüm Kürtlerin, DTP'nin, DTP'yi Meclis'e taşıyanların belasını versin' diyerek hakaretlerde bulunduğunu söyledi.
Nüfus Müdürlüğü'nden kaydı silindi
Bombacı olarak tutuklanarak şok yaşayan Güzelyüz, tahliye olduktan sonra bir şok da nüfus müdürlüğü ve muhtarlıkta yaşadı. Menemen Nüfus Müdürlüğü'nde ve oturdukları Gazi Mahallesi Muhtarlığı'nda bulunan kayıtlarının silindiğini söyleyen Güzelyüz, cezaevinde bulundukları süre içerisinde Menemen Jandarma Komutanlığı'ndan mahalle muhtarlığına baskılar yapıldığını ve komutanın muhtara, 'Bunlar halk arasında dolaşan teröristlerdir. Bunları burada barındırmayın' dediğini belirtti. İZMİR / DİHA
301 sokağa düştü
Uzun süredir kamuoyunu meşgul eden 301 davalarına bir yenisi daha eklendi. Ancak bu seferki ise güler misin, ağlar mısın cinsinden bir dava. Geçen yıl Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde Murat İkincisoy ile Abdurrezzak Uruçtekin adlı yurttaşlar arasında kavga çıktı. İkincisoy Uruçtekin'e 'Siz ajansızın, milleti ihbar ediyorsunuz...' diyerek küfür etti. Olayın polise intikal etmesinden sonra Uruçtekin şikayetçi olmadığı halde savcı, İkincisoy hakkında dava açtı. Ancak bu kez dava darp veya tehditten değil, meşhur 301. maddeden açıldı.
Hrant Dink, Elif Şafak gibi aydınların yargılandığı Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesi bu kez bir kavgada yurttaşın başını yaktı. Diyarbakır'in Bağlar ilçesinde yaşayan Murat İkincisoy ile Abdurrezzak Uruçtekin arasında 2007 yılı Eylül ayında tartışma çıktığı ileri sürüldü. İnönü Caddesi'nde tartışan İkincisoy ve Uruçtekin arasında sözlü tartışma büyüyerek kavgaya dönüştü. İddialara göre 20 yaşındaki İkincisoy, tartışma esnasında 35 yaşındaki Uruçtekin'e 'Siz ajansınız, milleti ihbar ediyorsunuz, polisin de, devletin de Atatürk'ünüzü de...' diyerek küfür etti. Yaşanan bu küfürleşmenin ardından İkincisoy'un kürsüyle Uruçtekin'in kafasına vurduğu ve olay nedeniyle Uruçtekin'in hafif şekilde yaralandığı ileri sürüldü.
Uruçtekin'in yaralandıktan sonra olayın polise intikal etmesiyle birlikte İkincisoy hakkında, TCK'nin 301. maddesi uyarınca soruşturma başlatıldı. Soruşturma neticesinde Uruçtekin kendisine saldıranın İkincisoy olmadığını Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na bildirdi, ancak Başsavcılık İkincisoy hakkında TCK'nin 301. maddesi uyarınca 'Türklüğü, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılamaktan' 6 aydan 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. İkincisoy'un yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacak. DİYARBAKIR / ANF
DENİZ FIRAT
Suç duyurusu davalık etti
<IMG hspace=5 src="resimler/ozyurt_der_mersin.jpg" align=right vspace=5 border=0>Mersin Özgür Yurttaş Demokrasi Evi Derneği (ÖZYURT-DER) hakkında kapatma davası açıldı. Dernek Yöneticisi Ergün Altuntaş, Cumhuriyet Başsavcılığı'nın dernekleri hakkında açtığı kapatma davasının hukuk dışı olduğuna vurgu yaparak, demokrasi ve Kürt kurumlarına yönelik saldırılara karşı her kesimi tavır almaya çağırdı.
Başta Kürt kurumları olmak üzere demokratik kitle örgütlerinin yargı kıskacına alındığı Mersin'de Halk Evleri'nden sonra Mersin ÖZYURT-DER hakkında, kapatma davası açıldı. Cumhuriyet Başsavcılığı dernek hakkında, Medeni Kanun'un 'Derneğin amacı, kanuna veya ahlaka aykırı hale gelirse; Cumhuriyet savcısının veya bir ilgilinin istemi üzerine mahkeme, derneğin feshine karar verir. Mahkeme, dava sırasında faaliyetten alıkoyma dahil gerekli bütün önlemleri alır' şeklindeki hükmünü düzenleyen 89. maddesini gerekçe göstererek kapatma davası açtı. Dava dosyasında dernek üyelerinin daha önceden yargılandıkları sabıka kayıtları ve haklarında yapılan işlemler delil olarak gösterildi. Önümüzdeki günlerde ilk duruşması görülecek davaya tepki gösteren ÖZYURT-DER Yöneticisi Ergün Altuntaş, 'Kapatma davası yalnızca bir kurumu değil Kürt, yurtsever ve demokratik kesimleri hedeflemektedir' dedi.
Altuntaş, '2 Mart tarihinde kongremize katılan misafirlerimiz dernek çıkışında polisler tarafından darp edilmiş ve olay sonrası aslı astarı olmayan bir şekilde yasadışı gösteri yaptığımız gerekçesiyle derneğimiz hakkında kapatma davası açılmıştır' diye konuştu. Altundaş, 'Kongre sonrası kitleye saldıran polisler hakkında yasal işlemin başlatılması için suç duyurusunda bulunma yönünde karar almıştık. Bunu da savcılık, 'Eğer dernek polisler hakkında suç duyurusunda bulunma kararı almışsa bu yasadışı gösteriyi de o düzenlemiştir anlamına gelir' şeklinde bir suçlamaya da dosyada yer vermiş. Bu konuda bütün duyarlı yurttaşlarımızı bu tür yaklaşıma karşı durmaya çağırıyoruz' dedi.
Derneğe açılan kapatma davasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (AİHS) aykırı ve örgütlenme özgürlüğünün önünde engel olduğunu söyleyen Av. Filiz Soylu Bozan ise, iddia makamının derneğin polisler hakkında yapmış olduğu suç duyurusunu, 'Eğer dernek polisler hakkında suç duyurusunda bulunma kararı almışsa bu yasa dışı gösteriyi de o düzenlemiştir anlamına gelir' şeklinde yorumlamasının hukuk dışı bir tutum olduğunun altını çizdi. Bozan ayrıca, dava dosyasında dernek üyelerinin bireysel olarak daha önceden yargılandıkları suç dosyaları ve sabıka kayıtlarına yer verilmesinin hukuk dışı bir durum olduğuna ve hemen düzeltilmesi gerektiğine dikkat çekti. MERSİN / DİHA
MURAT KOLCA

Hizbullah-Zaman kapışması

zaman hizbullah Kamuoyu önüne çıkmaktan genellikle kaçınan örgüt adına dün ilk kez bazı gazetecilere gönderilen e-postalarda, “Son günlerde özellikle Fethullah Hoca grubuna bağlı basın yayın organlarında Hizbullah cemaatini Ergenekon yapılanmasıyla ilişkilendirme çabaları görülmektedir. Her halinden ısmarlama ve hayal ürünü olduğu anlaşılan bu yazı çelişkilerle doludur” ifadeleri kullanıldı.

Zaman Gazetesi'nin önceki günkü sayısında yer alan “Hizbulvahşet’in büyük hamisi Ergenekon çıktı” manşeti, Hizbullah örgütü yöneticilerini kızdırdı. Örgüt dün ilk kez bir basın açıklaması yaparak Fethullahçı yayın organlarını hedef aldı. Açıklamada, “Fethullahçıların gerçek kimliklerinin ortaya çıkması endişesiyle örgütü hedef aldığı” ileri sürüldü.

Önce Aksiyon dergisi, sonra da Zaman Gazetesi'nde yer alan haberlerde, Beykoz’da öldürülen örgüt lideri Hüseyin Velioğlu’nun Adana’da üst düzey jandarma görevlileriyle işbirliği içinde olduğu iddialarına yer verilmişti. Haberde, Velioğlu’ndan “komutanların emir eri” diye söz edilmişti. Yalnız bunlar değil, Zaman’ın büyük bir gafı da örgütü kızdırdı. Zaman, İran’da tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren Hizbullahi Menzil kanadı siyasi lideri Molla Mansur Güzelsoy’un, örgütün İlim kanadınca öldürüldüğünü iddia etmişti.

‘Masa başında üretilmiş...’

Kamuoyu önüne çıkmaktan genellikle kaçınan örgüt adına dün ilk kez bazı gazetecilere gönderilen maillerde, Fethullahçı yayın organlarına ağır eleştiriler getirilerek şöyle denildi: “Son günlerde özellikle Fethullah Hoca grubuna bağlı basın yayın organlarında Hizbullah cemaatini Ergenekon yapılanmasıyla ilişkilendirme çabaları görülmektedir. Her halinden ısmarlama ve hayal ürünü olduğu anlaşılan bu yazı çelişkilerle doludur. Bu grubun, aynı istikamette masa başında ürettikleri hayal ürünü yalan ve iftiralarına geçmişte de şahit olduk. Fethullah Hoca grubuna birkaç hatırlatmalarda bulunmak isteriz. İslama bağlılıkta eğer samimi iseniz, içinde bulunduğunuz bu hal ve eylemlerinizde İslamı ölçü olarak almanız gerekir. Belgesiz iftira ve karalama eylemlerini değil İslami bir cemaate karşı yapma, kâfir bile olsa hiçbir insana karşı böyle bir fiili işlemeye İslam cevap vermemektedir. Bugün atılımlar ve çıkarmalarla yerleşmek istediğiniz Güneydoğu’ya gelip rahat faaliyet yürütme imkânını, bağlı bulunduğunuz derin devlet size sağlamamıştır. Aksine Hizbullahçıların Allah yolunda akıttıkları temiz kanlarının bereketiyle oluşan ortam sayesinde olmuştur. Doksanlı yıllarda içinde bulunduğunuz zillet ve alçaltıcı durumu unutmayın.”

Fethullahçıları tel’in!..

“Hizbullah Basın Bürosu” imzasıyla yapılan örgüt açıklamasında, Fethullah grubunun “Devlet nezdindeki konumunu güçlendirmek, maddi ve teşkilati varlığını korumak uğruna kendi dışındaki İslami gruplara saldırı ve düşmanlık yaptığı” öne sürülerek şu ifadelere yer verildi:

“Kürt halkına hakaret içerikli dizileri televizyonunuzda yayınlatmaktasınız. Şoven tavrınızı İslami bir kamuflajla yaptığınız için bu hatalarınızın bedelini Müslümanlar ödemektedir. Her ne kadar bölge halkı sizi iyi tanıyor ve gerçek yüzünüzü biliyorsa da Türkiye genelinde bu yayınlarınızla iğfal ettiğiniz çok sayıda insan vardır. Bunların hesabının, bu dünyada sorulmazsa bile ahirette sorulacağını unutmayın. Hizbullahi Müslümanlara bu şekilde saldırma ve onları karalamanın nedeni, gerçek kimliğinizin ve bağlantılarınızın ortaya çıkacağı telaş ve endişesi içinde olduğunuz gibi bir tedirginlik gözlenmektedir. İçeride derin devlet ve gayrimeşru oluşumlarla, dışarıda ise uluslararası müstekbir güçlerle var olan karanlık ilişkilerin ortaya çıkmasından en çok korkusu olanlar sizler olmalısınız. Ayrıca Ergenekon operasyonunun tek tanığı olan ve Kanada’ya yerleşen şahsın da sizin televizyonun personeli olduğunu herkes bilmektedir. Sözde İslami bir grubun iftiralarını tel’in ediyoruz.” (MEHMET FARAÇ / Cumhuriyet)

PKK-DTP karışması

image Hasan Bildirici-  Sağlıklarına dikkat etmelerini istemenin dışında hiç bir eleştiri ve beklentimin olmadığı DTP’liler nihayet kongrelerini yaptı. İyi yaptı. Kongrede Ahmet Türk’ü Genel Başkan seçmekle de iyi ettiler. Zaten Ahmet Ağabey, Meclis Grup Başkanlığından ya beni Genel Başkan seçersiniz ya da... diye istifa etmişti.

Bir partinin mecliste grubu varsa, gruptaki etkin kişinin Genel Başkan olması normal.

DTP, devletin pek tutmadığı ve tanımadığı Nurettin Demirtaşı seçmekle neler olduğunu gördü.

Esasında bu kongre Kürt sorununda uzatmalara oynama ve mevcut tıkanıklığın statükosunu bir kez daha onaylama kongresi oldu.

Ahmet Ağabey seçilir seçilmez çözümün adresini gösterdi: Ankara ve meclis.

Ben de tam tersini iddia ediyorum. Kürt sorununda tıkanmanın ve çözümsüzlüğün adresi Ankara ve meclistir.

Kürt sorunu bu kadar farklılığı nasıl kaldırır? Ahmet Ağabeyin gösterdiği çözüm adresleri bizim tıkanma adreslerimiz olduğu sürece Kürt sorununun kilidi açılır mı?

Neyse, işin bu yanını çok kurcalamayalım. Zaten dedik ya, herkes Kürt sorununda oyalamaları oynuyor. Kürt sorunu, herkesin ayağını üstüne koymuş olduğu bir mayın. Ne ayağını çekebiliyorsun ne yürüyebiliyorsun. Herkes öyle durmuş tuhaf bir şekilde birbirinin suratına bakıyor.

Biz de bakıyoruz.

Paraya, silaha ve petrole endeksli Amerikan kültürsüzlüğü Ortadoğu’yu tapanlayıp geçecek ki, herkes pozisyonunu belirlesin.

PKK-DTP karışmasını yazacağım ama konu başka yöne kayıyor.

Bazıları diyor ki; PKK, DTP’ye karışmasın. Savcılar, mahkemeler, ordu, Türk meclisi, diğer partiler DTP’ye karışabilir, ancak PKK karışamaz!

Sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. PKK DTP’ye bal gibi karışır. Ayrıca karışması da gerekir. PKK’siz DTP’nin bir gün bile yaşama şansı yoktur. Eğer sorunlar PKK’nin DTP’ye karışmasından kaynaklanıyorsa, PKK’nin karışmadığı partilerde siyaset yapılabilir, fakat ondan da bir şey çıkmıyor

PKK her açıdan DTP’ye karışmasına karışır da, karışmanın biçimi ve hukukunda sorun var.

Kürtler diğer uluslar gibi devlet, parti ve ülke hukukuna sahip olmadıkları için birbirlerine karışmanın ve karışamamanın hukuku olmuyor.

Seçime katılıp milletvekili çıkaran Türk partilerinin toplandığı bir ye var: Türk meclisi... Değişik görüşten Kürtlerin ve partilerin bir araya gelip hesap verip hesap sordukları bir Kürt kurumu var mı? Yok... Kongresi, konferansı, konseyi var mı? Yok...

Kürtler birbirlerine karışmayacaksa, hesap sorup hesap vermeyecekse başka yerlere verilen hesapları o zaman yadırgamamak lazım.

Kürtlerin hukuku olmadığı için karışmanın hukuku da yok. Demek ki biz, karışmaktan ama hukuksal karışmaktan yanayız.

Benim görüşüme göre, bırakın PKK’nin DTP’ye karışmamasını, DTP merkezinin en az yarısının PKK'’ilerden oluşması lazım. Böyle olmadığı zaman PKK, DTP’ye kapı altı, duvar arkası karışıyor. O zaman da başka şeyler oluyor.

Örneğin son milletvekili seçiminde olduğu gibi, perde arkası bir komisyon kimin milletvekili olacağına karar veriyor ve halka da diyorlar ki, mutlaka bizim belirlediğimiz kişiyi seçeceksin. Perde arkası, kapı altı veya duvar gerisi çalışmak böyle olur işte... Dersimli Aysel Tuğluk Diyarbakır’dan, Maraşlı Fatma Kurtulan Van’dan seçilir...

20 milyonluk bir halkın kaderi kapı arkası gruplarla belirlenebilir mi? Bu nedenle ben PKK’nin DTP’ye karışmasını, fakat hukuk içinde karışmasını savunuyorum. Hatta zaman içinde DTP’nin açıkça PKK’ye dönüşmesini savunuyorum. İşin asılları devreye girmedikçe neyin ne olduğunu anlayamıyor ve ömrümüzü gölgelerle boğuşmayla geçiriyoruz.

Eğer bir Kürt Konseyi veya Kongresi olsaydı; PKK, DTP, PSK, KADEP, HAK-PAR ve diğer Kürt partileri bu kongreye gelerek hesap verip hesap sorarlardı. HPG gelip savaş bilançosunu sunardı. Savaşıp savaşmayacağına veya nasıl savaşacağına dair kongreden görüş ve karar isterdi.

Kongre ve Kürtler... Biliyorum, bazı arkadaşlar gülecek ve diyecekler ki; Kürt, ulusal irade mi takarmış kardeşim...

Kendi ulusal iradesini takmazsa Farsın, Arabın, Türkün, Alman’ın ulusal iradesini takar.

Sözü uzattım galiba; ulusal işlerin bir kuralı var: Bir ulus adına hareket edenler birbirlerine karışırlar. Hesap verip hesap sorarlar.

Başkaları bunu en azından hukuka uygun olarak yapıyor.

Kürdün hukuku olmadığı için, doğal olarak birbirine karışmanın veya karışmamanın hukuku da olmuyor.

Bu nedenle hukuk en çok hukuksuzlara lazım. Avrupalı 500 sene hukuksuzluktan birbirinin etini yedi. En son hukuka sığınıp kurtuldular.

Ne güzel ki, Kürtlerin de içinde olduğu Ortadoğu, hukukun girdabına girmiş bulunuyor. Kürt, Türk, Arap, Fars; insanlığın ortak hukukunun pençesinden kaçamaz...

85 senedir Kürdün ve Kürdistan’nın ciğerlerini söken Ankara’yı Kürtlerin kurtuluş adresi olarak gösteren partilerimiz ve ağabeylerimiz boşuna heveslenmesinler; insanlık hukuku, Ankara zalimliğinin yorgun ve bitkin bir şekilde Kürt halkının ayağı dibine düşmesini buyuruyor. bildiricihasan@hotmail.com Hasan Bildirici-

KÜRDİSTAN VE IRAK’TA KERKUK GERGİNLİĞİ:: “Yanlış hesap Bağdat’tan döndü”

DEVLET BAŞKANI TALABANİ’DEN SEÇİM YASASINA JET VETO...    

serok president talabani PNA-Federal Irak Devlet Başkanı Celal Talabani’nin, dün federal parlamentoda kabul edilen yeni seçim yasasını veto edeceği bildirildi. Talabani’nin basın bürosundan yapılan açıklamada, Devlet başkanı Talabani’nin, Irak’ta herhangi bir ayrıcalık gözetmeksizin bütün kesimlerin çıkarlarının korunmasında kararlı olduğu dile getirildi.

Açıklamada, Talabani’nin sadece 127 milletvekili tarafından kabul edilen yasayı kabul etmeyeceği ve düzenlemenin yeniden ele alınmasını istediği kaydedildi. Açıklamada onaylanan sözkonusu yasa tasarısının Irak halkının yüksek çıkarlarıyla bağdaşmadığı dikkat çekildi.

Yeni federal Irak’ın  bütün tarafların ‘’uzlaşma’’ temeli üzerinde yönetildiği belirtilen açıklamada ‘’ yeni Irak’ta anayasaya aykırı davranılarak Kürt halkı gözardı edilemez’’ denildi.

Kürdistan Bölge  yönetimi, bugün Irak Devlet Başkanlığı Konseyinden yeni seçim yasasını veto etmesini istemişti.

Kürdistan İttifakı , parlamentodaki oylamada, yasanın Kerkük ile ilgili bölümünün gizli oylanmasını protesto ederek oturumu terk etmişti. Kürdistan  yönetimi, gizli oylamanın anayasanın ihlali olduğunu dile getiriyor.

Federal Irak Devlet Başkanlığı Konseyinde Talabani’nin bir Şii, bir de Sünni yardımcısı bulunuyor.

KÜRDİSTAN PARLEMANTOSU, IRAK PARLEMANTOSUNUN KARARINI REDDETTİoil petrol kurdistan kerkuk kirkuk   
PNA-Federal Kürdistan Bölge Parlemantosu, dün Irak Parlementosunda yapılan ve Kerkük’ün 4 ayrı seçim bölgesine bölünmesini öngören kararını reddetti.

Federal Kürdistan Bölge Parlemantosu, dün Irak Parlemantosunun aldığı yerel bölgeler seçim yasası kararını redddetti.

Kürdistan Bölgesi Parlemantosu bugün olağanüstü toplandı.

Sabah saatlerinde yapılan olağanüstü toplantıda, Irak Parlemantosunun dün aladığı yerel bölgeler seçim yasa tasasırısı ele alındı.

Toplantıda konuşan Parlemanto başkanı Adnan Müftü, Irak parlemantosunun demokrasi ilkelerinden, anayasa ve parlemantonun örf ve adetlerinden uzak bir şekilde ve Irak’taki demokrasiye karşı darbe olarak adlandırılabilecek bir tehlikeli bir karar aldığını söyledi.

Irak Parlemantosunu aldığı  karar Kürdistan Parlemantosu tarafından reddedilirken parlemanterler de karar konusundaki görüş ve düşüncelerini dile getirdiler.

KÜRDİSTAN PARLEMANTERLER BİRİLİĞİ: YAPILAN OYLAMA ŞEKLİ OYLAMADAN ÇOK SAVAŞ İLANINA BENZİYOR’’KERKUK KURDISTAN  

Açıklamda, parlemanterler birliğinin aldığı karın güven bunlalımının ve zayıflığının bir ürünü olduğu belirtildi.

Doğru ve dürüst olan seçimin talimata ihtiyaç duymadığı dile getirilen beyannamede  seçim seklinin seçimden çok bir savaş ilanına benzediği belirtildi.

Beyannamede, Kürdistan halkının kendi çıkarları üzerinde hiçbir şekilde pazarlık yapmayacağını söyledi.

PNA-Kürdistan İttifak Listesi’nin Irak Meclisi’nin dünkü oturumuyla ilgili Irak Meclis Başkanığı’na bir eleştiri bildirgesini sunacağı bildirildi. Irak Meclis Başkanı Mahmud Meşhedani’nin yardımcıları da, Meşhedani’nin üslubu ve kararı karşısındaki şaşkınlıklarını dile getirdi.

Konuya ilişkin PNA’ya özel bir demeç veren Kürdistan İttifak Listesi’nden Federal Irak Meclisi’ne üye olan Pale Bawani, yasalara göre federal mahkemenin eleştiride bulunmaya yol verdiğini ve bu yüzden Kürdistan İttifak Listesi’nin bugün Irak Meclis Başkanlığı’na sunması için eleştiri bildirgesinin hazırlamasıyla meşgul olduğunu söyledi.

Bawani, Irak Meclis Başkan Yardımcıları Şeyh Halid Attiye ve Arif Tayfur’un da ortak bir basın toplantısında, yerel seçimler ile ilgili anayasanın 25. Maddesi üzerindeki oylama kararının gizli ve beklenmediklerini çünkü gizli oylamanın anayasaya aykırı olduğunu söylediklerini kaydetti.

Pale Bawani, çünkü seçimlerde Kerkük’ün 4 ayrı seçim bölgesine ayrılmasına karar verildiğini söyleyerek, bu durumda Kürtler, Araplar, Türkmenler ve Keldani-Aşurilerin ayrı ayrı sandıklarda oy kullanacaklarını vurguladı.

Dün Irak Meclisi’nde Kürdistan İttifak Listesi’nin karşı çıkmasına rağmen onaylanan yerel seçim yasa tasarısının yürürlüğe girmesi için Devlet Başkanı Celal Talabani’nin imzası gerekiyor.

 

PDK KERKÜK ŞUBESİ SORUMLUSU: ‘’KENDİMİZİ YENİ GELİŞMELERE HAZIRLADIK’’

kerkuk kurdistan PNA-Kürdistan Demokratik Parti (PDK)Kerkük’teki 3.Şubesi Sorumlusu Necat Hasan, kendilerini yeni gelişmeler için hazırladıklarını söyledi.

Hasan, PNA’ya verdiği demeçte, kendilerini yeni  gelişmeler için hazırladıklarını söyleyerek Kerkük halkının Irak’ın orta ve güney kesiminden Arap askerlerin Tuzhurmatu üzerinden Kerkük’e girmesine yol vermeyeceğini söyledi.

Hasan, ‘’Bu askerler Badinan, Sevsinan ve Halapçe’de kimyasal silahlarını denediler ama ellerinden hiçbir şey gelmedi’’ diye konuştu.

Hasan, en baştan, Kürt halkına karşı  iihanet için bir çaba olduğunu bildiklerini söyleyerek bu durumu ele almak için Kerkük’te bulunan  PDK ve YNK merkezlerinin toplandıklarını söyledi.

Hasan, dün Parlemantoda çıkan kararı kaale almadıklarını söyleyerek, bu tür kararların tasvip etmediklerini söyledi.

Hasan, Kerkük Valiliğinin halkı bu konuda bilgilendirmek için bir talimatname yayınlayacağını söyledi.

Kerkük’te kentin güvenliğine has 4 fırkanın bulunduğunu hatırlatan Hasan, Irak’lı askerlerin Tuzhurmatu üzerinden ilerlemesi halinde Kerkük halkının buna cavap vereceğini söyledi.

Hasan, Kerkük halkının bir daha  zulmü kabul etmeyeceğini söyledi.

Şarap mezesi olarak Genelkurmay bildirisi

image Dünya küçüldü ya... Bizim plaza medyasının 'mengerleri', Genel Yayın Yönetmenleri, gazetelerini 'bizim köy'den yönetiyorlar.
'Bizim köy' denince Mahmut Makal'ın köyü gelmesin aklınıza...
Bir şişesi bilmem kaç bin euroya içilen şaraplarıyla ünlü bir köyden söz ediyoruz. Hürriyet'in Ertuğrul Özkök'ü şöyle yazıyor: 'O akşam, Sardunya'nın 'Porto Cervo' adlı küçük köyünde bir restoranda otururken, Genelkurmay Başkanlığı'nca yapılan açıklamayı öğrendik. Yanımda Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin de vardı.'
Gözünüzün önüne getirin.
Pahalı şaraptan karşılıklı bir yudum içiyorlar. Dillerinin üzerinde o yudumu bir iki yuvarlıyor, sonra, konuşuyorlar: 'Haberi büyütelim mi?'
Özkök büyütmem diyor.
Ergin büyütürüm diyor...
Sanırsınız ortada iki gazete var... Öyle öyle de, sahibi aynı...
Yani ordunun karşısında Aydın Doğan haberi büyütmüş oluyor.
Ama siyasetin karşısında ise küçültmüş oluyor...
Her neyse... Özkök yazısında, Genelkurmay'ın halkı isyana teşvik eden 'beklentisini' bildiren bildiriyle, zatürree aşısının bedava olacağı haberini aynı büyüklükte verdiğini uzata, uzata, sündüre çekiştire, geviş getirir gibi anlatıyor...
Baylar!
Siz halkla, demokrasiyle, sivillikle dalga mı geçiyorsunuz...
Genelkurmay'ın bildirisini kaç punto, kaç sütun vermenizden söz etmiyoruz.
Nasıl verdiğinizi soruyoruz.
image Çok açık: Haberi büyüten de küçülten de aynı işi yapmış. Elini habere sürmeden olduğu gibi, satır satır, noktası virgülüne kadar aynıyla vermiş...
O haberin nasıl verileceğini öğrenmek mi istiyorsunuz?
Aynı gün yayınlanan Alternatif Gazetesi'ne bakacaksınız...Ne denmişti?
Ordu halkı isyana çağırdı...
Yani... Yani bildiriyi yayınlayanlar suç işledi....
Arz-talep kanunu
Liberal ekonomistler arz-talep kanununa bayılırlar. Fiyatların oluşmasında temel kanundur onlara göre... Gerçek payı vardır da, fiyatların altındaki asıl gerçeğin yanından transit geçer.
Konumuz artı-değer filan değil. Ergenekon.
Taraf Gazetesi Ergenekon üzerine müthiş bir yayın yapıyor.
Medya pazarında en önde...
Müşteri giderek artan ölçüde Ergenekon'a ait 'şok' haber talep etmeye başlıyor...
Böyle olunca, Ergenekon soruşturmasını sulandırmak isteyen Doğan Medya Grubu da yavaş yavaş arz-talep kanunu gereğince piyasaya Ergenekon malları sürmeye başladı.
Dünkü Milliyet 'Ergenekon'da kritik kavşak' başlığı ile Tohga Şardan ve Gökçer Tahincioğlu'nun hazırladığı Ergenekon analizinin üçüncüsünü yayınladı. Özel Kuvvetler'den emekli Binbaşı Fikret Emek'in marifetleri yeni bir ambalajla piyasaya sürüldü...
Sorun şu:image
Bu Ergenekon'a ait 'şok' belgeler sınırlı... Oysa yaratılan piyasa beklentileri sınırsız. Okur sürekli olarak daha yüksek dozda 'şok haber' talep ediyor... Bu mekanizma, uyuşturucu bağımlılarını mahveden mekanizmanın bire bir aynısı...
Ve yayınlarını esas olarak piyasaya 'şok haber', 'gizli belge' sürmeye dayandıranların işi, şimdiden haber verelim, giderek zorlaşacak...
Sonuç şu: Ya piyasaya sahte 'şok haber' sürülecek, ya da dükkan kapanacak...
'İspiyonaj' telaşı
M. Ali Birand telaşlı... Yalnız o değil.
Jandarmanın fişlemesinde ABD, AB, Almanya ya da İsrail tarafından 'enforme' edildiği söylenen gazeteciler müthiş huzursuz.
M. Ali Birand en telaşlılarından ve en huzursuzlarından...
Dünkü yazısında eski ABD Büyükelçisi Parris'in 'AKP'nin kapatılma ihtimali hala ağır basıyor, ama son günlerde başka seçenekler de konuşulmaya başlandı, kapatma davası ağustosun bir cuma günü sonuçlanır' şeklindeki açıklamasına karşı günler öncesinde medyadaki tepkilere durup dururken değiniyor.
Bayatlamış haberler üzerine şu telaşlı, huzursuz satırları yazmış:
'Parris'e neden bu kadar öfke duyuldu anlayamadım. Herhalde 'bu ülkeyi ABD yönetiyor, Amerikalı her şeyi biliyor' kompleksimizden kaynaklanıyor olsa gerek... Parris'in Türkiye'yi en iyi tanıyan ve iyi kaynaklarla temas kurabilen bir uzman olduğunu unutuyoruz. Bizim bu tahminleri yapmamız ne kadar doğalsa, onun da görüşlerini açıklaması o kadar doğal değil mi?'
Demek istediği şu: image
Ne Parris beni, ne de ben Parris'i 'enforme' ettim.
Her şey kendi kendine oluyor...
Ceng Özden - Fırat Dağlı