Kürdistan - ŞENGAL'DEKİ PATLAMADA TÜRK VE SURİYE İSTİHBARATI DESTEKLİ AŞİRETLERİN PARMAĞI...

PNA-Kürdistan Bölgesi ve çevresinde düzenlenen saldırılarda parmağı bulunduğuna inanılan Kürdistan Adalet ve Özgürlük Partisi ile Yezidi İlerme ve Kalkınma Hareketi Türkiye ve Suriye tarafından desteklendiği ve Türkiye'nin bölgedeki bu faaliyetlerini neredeyse hiç Türk vatandaşının yaşamadığı Musul’da açtığı konsolosluk üzeri gerçekleştirdiği iddia edildi. İddiada Kürdistan’daki birçok saldırıda Kürdistan Adalet ve Özgürlük Partisi ile Yezidi İlerme ve Kalkınma Hareketinin parmağı bulunduğu bugün Kürdistan’ın en büyük aşiretler arasında yer alan Zebari ve Herki aşiretlerin, Musul’da kalan kesimlerinin birçok Sünni aşiretler ve gruplar ile ilişkilerinin açık olduğu ve bu aşiretlerin alttan alta sık sık Türk ve Suriye istihbaratlarıyla görüşmekte olduğu belirtildi. Kürdistan Adalet ve Özgürlük Partisi’nin içinde yer alan bir Kürt kaynak, Kürt Yezidilere karşı düzenlenen son saldırıdan bu karanlık ilişkileri deşifre etmek istediğini belirterek bu parti hakkında önemli bilgiler vermek istediğini söyledi. Konuya ilişkin ANF'a açıklamada bulunan adının açıklanmasını istemeyen parti yetkilisi, ''Daha önceleri Barzani aşireti ve KDP ile kan davaları olan Herki, Sürcü, Zebari, Rekani v.b aşiretler KDP’ye karşı Saddam’a sığınarak Saddam’a koruculuk yapmışlardı. Bu aşiretlerden Zebari aşiret reisi olan Leto Ağanın kardeşi 2001’de eski bir BAAS’cı ve Saddam’ın fedaisi olan bir kimsenin eliyle Musul’da öldürürdü. Bu olaydan sonra Leto Ağa Musul düştüğünde de Suriye sınırındaki Rabia kasabasına geçerek, Suriye’ye sığınmak istemişti. Ne kadar YNK ve KDP kendi temsilcilerini göndererek Kürdistan’a geri dönmesini istediyseler de O gelmedi. Bir süreliğine burada kaldıktan sonra Leto Ağa Ürdün’e geçti. Burada Irak’ın gidişatını izliyordu. Bazen bize haber göndererek, Saddam’ın geri dönebileceğini bunun için Musul’dan başka yerlere gitmemeleri için aşiretine sürekli telkinlerde bulunarak, bizlerde yakında büyük şeyler yapacağız şeklinde umut veriyordu. Saddam idam edildikten sonra açıktan başka arayışlar içine girdi. Ürdün’de bazı eski BAAS’cılar ile Mıhıdın ile Cohan Sünni aşiretlerin (BAAS’ın sürekli beslendiği aşiretlerdir.) yanında bazı Ürdünlü şahsiyetler de bunlara katıldılar. Bu şahsiyetlerin çoğu asker kökenli ve bazı generallerinde içinde bulunduğu bir TECEMÜH(birlik) şeklinde örgütlenmeye çalıştılar. Ürdün bu oluşuma ses çıkarmadı ve engel olmadı. Fakat gerektiği biçimde de askeri, maddi ve manevi olarak destek vermeyeceğini farklı kanallarla bunlar iletti. Onun için bu grup dışardan destek almak için BAAS’cılar yoluyla Suriye ile ilişkilendiler ve destek istediler. Suriye kabul edince bu gruptan Leto ağa, Kardeşi Erşad Zebari ve bazı eski BAAS’cılar, Suriye’ye geçtiler. Burada İran, Suriye ve Türkiye üçlüsünün Kürt kazanımlarını geriletmek ve Kürtler üzerindeki inkâr ve imha politikasının devam ettirmek için kendi aralarında yapmış oldukları anlaşmalar sonucu bu şahsiyetleri, Ankara’ya götürerek burada yapmış oldukları tartışmalar sonucunda Partileşme kararı çıktı ve Ankara’da partileştiler. Bunların Ankara gidişleri oldukça gizli tutuldu ve hiç basına yansımadı. Daha sonrada İstanbul’da Sünni grupların katılmış olduğu toplantıda bazı Kürt şahsiyetlerin bu toplantıya katıldığı şeklinde basında yansıtmalar oldu ve o zaman partileştikleri söylentileri yayıldı. O doğru değildi, o toplantıya katılmışlardı fakat ondan önce Ankara’daki toplantıda partileşmişlerdi. Bu partinin başkanlığını Leto’nun kardeşi ve eski Irak Bakanlarında olan Erşad Zebari getirilmişti. Ankara toplantısında bu partiye her türlü desteği aktif biçimde Suriye ve Türkiye’nin vereceği kararı alındı.'' dedi. Yetkili ''Irak’taki BAASçılar üzerinde Suriye’nin ciddi bir etkisi olduğu ve Irak’ta, Türkiye ile Suriye’nin birçok noktada birlikte hareket edeceği ve birbirlerine destek sunacakları noktasında yeni bir anlaşmanın da Ankara toplantısında alındığıydı. Bu noktada Suriye, Sünniler üzerindeki etkisini kullanarak Musul, Kerkük v.b yerlerde Türk istihbaratına kolaylıklar sağlayacaktı. Türk devleti bu gruplara gerekli yardımı Suriye üzerinden gönderdi.''dedi. Adının gizli tutulmasını isteyen yetikili, ''Musul’daki radikal İslamcı örgütler ile eski BAAS’cılar bu örgüte açık destek sunmakta. Bunlar halk arasında bir siyasi parti oldukları, özgürlük yürüyüşü içinde yer almak istediklerini dile getiriyor. Fakat bu güne kadarda bir program ve tüzükleri çıkmış değil. Bu partinin kuruluş amacı tamamıyla Türkiye ve Suriye devletlerine ajanlık temelinde. Propagandalarında ne kadar adalet ve özgürlük deseler de esasta öyle bir şeyin olmadığı, KDP ve Barzani aşiretinin düşmanlığı üzerine kurulmuş bir parti olarak dile getirmek daha yerinde olur.''diye konuştu. Yetkili, ''Bu partiye aktif destek veren diğer aşiret de Herki aşiretidir. Herki aşiretinin ağası Cevher Herki Irak düşmeden önce Ürdün, sonra da Suriye’ye gitti fakat Mesut Barzani Cevher ağayı Suriye’den getirterek Kürdistan’a yerleştirdi. Cevher Herki kaybettiği köylerini tekrardan geri alıp aşireti ile kendi toprakları üzerine dönmek için çok çaba gösterdi. Gerekli destek çıkmadı çünkü köyler onlara geri verilseydi Bervari ve kendi tarafındaki Zebariler ile karşı karşıya gelinirdi. Onun için Barzani bu sorun karşısında sesiz kaldı. Cevher Ağa bundan bir sonuç almayınca kendi aşiretini toplayarak bizim ile ‘KDP arasındaki düşmanlık hala devam ediyor. Bunlar bizim hiçbir sorunumuzu çözemezler’ şeklinde bir açıklama yaptı ve Leto Zebari’nin yanında yer aldı. Son dönemlerde bu ihanet cephesine Rekani aşiret reisi Memet Ağanın da destek verdiği bildiriliyor.'' dedi. Yetkili devamla; ''Irak düştüğünden bu güne kadar Musul’da yaklaşık olarak Zebari aşiretinden 50’ye yakın insan öldürüldü. Leto Zebari ve Cevher Herki Musul’daki tüm aşiret üyelerini hem daha iyi korumak, hem saldırıların kimler tarafında yapıldığını tespit etme hem de kurdukları partinin faaliyetlerini daha rahat yürütebilmeleri için Musul’un kenar mahallesi olan KORÇELİ’de mülkiyeti Şebeklere (küçük bir azınlık) ait olan topraklara yerleştiler. Herki aşiretinin Musul’daki sayıları yaklaşık olarak kırk bin olduğu Zebarilerin de bunlardan daha fazla olduğu bilinmektedir. Buraya gelen her aile için yeniden ev yaptılar. Tüm masrafları bunlar tarafında karşılandı. Bu paranın Suriye ve Türkiye tarafında aşiret ağaları yolu ile verilmektedir.'' diye konuştu. Diğer önemli bir ihanet çalışması ise Yzidiler içinde Yezidi İlerleme ve Kalkınma Hareketi olarak bilinen çalışmadır. Farklı bir kaynak; ''bu hareketin yürütücüleri ve önde gelen kadrolarının çoğunun Saddam döneminde BAAS partisinin kadroları oldukları bunlarında esas amacının; KDP’e düşmanlığı üzerinden Kürt düşmanlığını körüklemek, Yezidiler içinde geçmişten beri KDP’ye karşı olan kesimi bir araya getirtmek, Yezidilerin Kürt olmadığı, Yezidi olduklarına inandırtma, Kerkük referandumunu erteleme, Kerkük dışındaki yerlerde olası referandum çalışmalarını sabote etmek ya da Kürdistan’a katılmasını engelleme çalışmalarını yürütmektir. Bunun için önceki seçimlerde bu hareketin kendi başına seçime girdiği, Musul ve çevre kasabalarında Sünni radikal İslam örgütlerinin seçimlerde bunlara aktif destek verdikleri. Hatta sandık başlarında durdukları birçok mahalle ve semtlerde denetimi ellerinde bulundurdukları için bu parti lehine yolsuzluk yaptıklarıdır. Sonuçta bu partiye bir Parlamenter çıkarabildiler. Böylelikle Yezidilerin genelini etkilemeye çalıştılar. Bu hareket, şu anda Yezidiler içindeki işsizlik ve yoksulluktan büyük oranda faydalanmakta. Birçok kesime maddi yardımda bulunarak kendi tarafına çekmeye çalışmaktadır. Bunun yanında Suriye aracılığı ile Avrupa’da bulunan bir şirket yolu ile Yezidilerin çoğunu Avrupa’ya çıkarmaya çalıştığı bu biçimde Kürdistan’ı boşaltmaya çalışmaktadır. Bu şirket yolu ile yetmiş bine yakın davetiye hazırladıkları söylenmektedir. Yezidi İlerleme ve Kalkınma Hareketi, Suriye tarafında aktif desteklendiği ve her türlü desteği aldığı her yönü ile açık. Bu partinin eski genel başkanı Mehmet Ferhan Cico bu parti yolu ile neler yapılacağını anladığında istifa ederek ‘ben Kürdüm Ezidilik sadece bir inançtır’ şeklinde açıklama yaptı. Suriye ve Türkiye, eskiden beri KDP ile kan davalı olan ve rahatsız olan kesimleri bir çatı altında toplayarak Kürt ve Kürdistan’a karşı bir korucu ordusu yaratmanın peşinde. Irak’ta, Türk istihbaratının aktif faaliyet yürütmesinde Suriye’nin büyük bir desteği söz konusu. Sünni örgütler ve eski BAAS’cılar ile ilişkileri olan ve bu kesime her türlü desteği sunan Suriye, bu örgütleri Türk istihbaratı ile ilişkilendirme, ortak çalışma ortamı yaratma noktasında Türkiye için birinci derecede referans kapısı durumunda. Aynı kaynak bu iddiaları şöyle dile getiriyor: “Musul’da bırakın bir yabancının kalmasını, biz kendimiz bile Musul’u olmamıza rağmen her an öldürülebiliriz. Hiç kimsenin can güvenliği olmadığı, her gün ortalama 20 insanın kafasını kesilip sokaklara atıldığı bir kenti düşünün. Diğer taraftan hiçbir Türk vatandaşın olmadığı bir yerde, Türk konsolosluğu açmışlar. Dünyanın neresinde görülmüştür ki bir diplomat bu kadar riski üstlenebilsin. Bunların her yönü ile istihbaratçı oldukları bilinmektedir. Halbu ki bizler kendi gözlerimizle görmüşüz, yanlarında çalışan Kürtler vardır. Konsoloslukları Musul havaalanındadır. 70 kişilik Türk istihbaratçısı tarafından güvenliği alınmaktadır. Dışarıda gözlemlendiğinde çoğu subay giyimli her yönü ile asker oldukları belli. Bunlar akşam saat 5 sıralarında plakasız arabalarla çıkıyorlar. Ertesi gün o saatlere kadar bazen de gecenin geç saatlerinde ancak yerlerine dönebiliyorlar. Bunlar İslami örgütlerin en güçlü olduğu; Hey Tahril, Hey Teneke, Hey Arabi, Hey Saddam, Babıl Top mahalleri ile Zebari ve Herki aşiretlerin son dönemde yerleşmiş oldukları Korçeli mahallerine gitmektedirler. Dışarı çıktılarında Arap elbiseleri giyiyorlar. Bu mahaller ki, bugüne kadar ABD askerleri ve Musul asayiş güçlerinin havadan ve karadan ablukaya almadan giremediği yerlerdir. Bunlar nasıl rahatlıkla dört beş kişi şeklinde girebiliyorlar. Biz biliyoruz ki bundan iki sene önce Türk tırları ve kamyonları buralara giremiyorlardı. Birçok kişi Türk oldukları için kafaları kesildi arabaları yakıldı. Şimdi ne oldu da İslami örgütlerin, Türklere karşı tavrı değişti? Bir Türk işçisinin gezemediği bir yerde nasıl oluyor da, Türk diplomatları bu kadar rahat ve güvenlikli bir biçimde gezebiliyorlar. Hiçbir Türkün olmadığı bir yerde Türk konsolosluğu ne tür bir çalışma yapacaktır. Hewler, Süleymaniye’de on binlerce Türk vatandaşı olmasına rağmen neden burada bir konsolosluk açmıyorlar. Çünkü bunlar; burada esasta istihbarat faaliyetleri yürütüyor. Bu konsolosluk bir istihbarat merkezi ve Kürt karşıtı bir karargâhı gibi çalışmaktadır. Bunun aksini iddia edenler varsa, gelsin Musul’da 24 saat bu konsolosluğun faaliyetlerini gözlemlesinler. Ya da burada çalışan kişilerin kimliklerine baksınlar. Diplomat mı? Yoksa istihbaratçı mı oldukları ortaya çıkacaktır. Türklerin Musul’da bu kadar geniş ve açıktan faaliyet yürütmesinde aktif destek sunan Suriye’dir.''