KUZEY KURDISTAN- TURK UCAKLARINDAN SIVIL KURD HALKA GOZDAGI!

Savaş uçakları Yüksekova’da alçak uçuş yaptı Şenol ÇAKIR/YÜKSEKOVA (Hakkari), (DHA)milliyet TÜRK Hava Kuvvetleri'ne ait iki ‘Fantom’, Hakkari'nin Yüksekova İlçesi'nde alçak uçuş yaptı. HAKKARİ'nin Yüksekova İlçesi'nde alçak uçuş yaptı. Uçakların, Hakkari’de cumartesi günü yapılacak ‘Savaşa Hayır’ mitingi için bildiri dağıtıldığı saatte uçması dikkat çekti. Hakkari’deki mitinge Yüksekova’dan binlerce kişinin katılması için hazırlık yapıldığı belirtildi. Malatya Eraç'da bulunan 7'nci Ana Jet Üs Komutanlığı'ndan kalkan ve halk arasında 'Fantom' olarak bilinen 2 F-4E Phantom tipi savaş uçağı, Hakkari’nin Yüksekova İlçesi’nde bugün saat 14.20’de alçak uçuş yaptı. Malatya'dan keşif amaçlı kalkan ve şehir merkezine büyük bir gürültü ile alçalan savaş uçakları, Yüksekova 21'inci Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı’nın bulunduğu bölgeden tekrar gökyüzüne yükseldi. Üç kez şehir merkezine alçalıp yükselen savaş uçaklarının bu görüntüsü heyecan yarattı. Savaş uçakların, Cumartesi günü Hakkari’de yapılacak olan ‘Savaşa hayır’ mitingine katılım için bildiri dağıtıldığı saatte alçak uçuş yapması dikkat çekti. Hakkari’deki mitinge Yüksekova’dan binlerce kişinin katılması için büyük bir hazırlık yapıldığı belirtildi.

Kürtlerin yüzelli yıldır süren özgürlük kavgası 28.11.2007 Saat: 23:03 Katkıda Bulundu rizgarionline/ Metin Aktaş/ Bütün halklar, uluslar özgürlüğünü kolay elde etmemişlerdir. Özgürlüğünü elde etmiş halkların, ulusların tarihlerini incelediğimizde bunu görürüz. Ama hiçbir halkın özgürlük kavgası Kürt halkının özgürlük kavgası gibi uzun, çetin ve acı olmamıştır. Üç kuşak Kürt insanının hayatı özgürlük mücadelesi uğruna verdiği acılarla, kıyımlarla, sürgünlerle, trajedilerle doludur. Kürtlerin yüz elli yıldır süren özgürlük mücadelesi zaman zaman kesintiye uğrasa, zayıflasa da hala sürüyor. Kürtlerin yaşadığı acıları yeryüzünde çok az halk yaşamıştır. Halkların, ulusların uluslar üstü kurumlarda bütünleştiği, ortak bir yaşam kurma çabası içerisine girdiği dünyamızda hala varlığını ispatlamak için kavga eden talihsiz mazlum halklardan biridir Kürtler. Dersimde efsaneleşmiş bir adam vardır. Kasık. Gerçek ismini bilmiyorum. Kimsede bilmiyor. Kasık’ın kahramanlığını, nişancılığını, cesaretini anlatılmakla bitirmez Kasık’la aynı yıllarda yaşamış insanlar.O insanların gözünde insan üstü bir varlıktır Kasık. Peki gerçek nasıl? Kasık kim? Kasık yirmi ,otuz keçisi olan kendi halinde ufak tefek, cılız, varlığıyla yokluğu bilinmeyen yoksul bir Kürt köylüsüdür. Bir kış gün onların köyünün yakınlarındaki köyde bulunan jandarma karakolundaki askerler gelip Kasık’ın evini basarak sırayla Kasık’ın karısına tecavüz ederler. Askerler evi terk edince kadın kendini asar. Akşam eve döndüğünde yaşananları öğrenen Kasık deliye döner.Tek silahı olan baltasını kaparak o kış gecesi metrelerce kalınlıkta karı yararak karakola ulaşır. Ve baltayla yüzlerce silahlı askerin bulunduğu karakolu basar sekiz asker öldürür ,onlarcasını yaralayarak kaçar. Bu olaydan sonra Kasık efsaneleşir.Devleşir. Binlerce asker Kasık’ın peşine düşer ama onu yakalayamazlar. Askerler Kasık’ı yakalamayacağını anlayınca başına büyük bir ödül korlar. Dersim’deki kelle avcıları ve ispiyoncular Kasık’ın peşine düşer. Bir gün Kasık hastalanır bir köye sığınır. İspiyoncular onu yakalar. Kasık ”Siz beni öldürün askerlere teslim etmeyin!” diye çok yalvarır ispiyonculara. Ama Kasık’ı dinlemezler ispiyoncular. Kasık’ın kellesine konulan ödülü almak için onu bağlayarak götürüp askerlere teslim ederler. Askerler Kasık’ı kurşuna dizerken olaya tanık olan bir insanla konuşmuştum.Adamın anlattığına göre o ufak tefek,sıska insan küçücük bedenine yapılan korkunç,dayanılmaz işkencelere rağmen askerlere boyun eğmemiş ve kurşuna dizilerek can verinceye kadar isyanını ,direncini sürdürmüştü. Bu olayı neden anlattım biliyor musunuz? En çaresiz zavallı bir insanı bile sıkıştırıp yaşama şansı vermezseniz karşılaşacağınız direnç çok güçlü olacaktır. Hiç bir güç ölümle yüzleşmiş canlının direnci kadar güçlü olamaz. Bir kış günü uyandığımda küçük bir kedi yavrusu gördüm kapımda. O kadar küçüktü ki, o kadar zavallıydı ki onu kovamadım. Kıyamadım ona. Biraz süt koydum önüne. Eve girdim. Köpek havlamasıyla kendimi dışarı attığımda gördüklerime inanmadım. Bir avuç içi kadar canı olan yavru kedi tam on tane iri yarı canavar gibi sokak köpekle kavga ediyordu. Kedinin bu direncini gören hiçbir köpek ilk hamleyi yapma cesaretini gösteremiyordu. Ben kişisel olarak sorunların kavgayla, şiddetle çözümüne katılmayan bir insanım. Çünkü şiddetle sağlanan çözüm insanlara ölüm, sürgün acı verir.Bu çözümde yeni sorunların doğmasını yol açar. Bana göre en çözümsüz sorunlar bile karşılıklı hoşgörü ve anlayışla çözülebil inir, en karşıt güçler bile makul bir demokratik ortamında bir arada yaşayabilir. Bu düşüncelere sahip olduğum için yaşamım boyunca gerek toplumsal sorunların gerek bireysel sorunların demokratik barışçıl yöntemlerle çözülmesini savunmuşum. Ama gel görkü hayat hep benim isteklerimin tersini yapmıştır. Çünkü güçlü, egemen olan iktidar sahipleri kendisi gibi olmayan, düşünmeyen insanlara, etnik kimliklere,kültürlere,inançlara asla kendilerini demokratik alanda ifade etme, sorunlarını barışçıl yöntemlerle çözme fırsatını vermemişler onlar hep zorla ölümle yüzleştirerek ıslah etmeye kalkmışlardı. Hal böyle olunca ölümle karşılaşan insanın direnci de korkunç olmuştur. Bırakın son yüz elli yılda yaşanan korkunç olayları,son yirmi yılda yaşananlara baksak bile bunu görürüz. Diyarbekir, Dersim Seğenk zindanlarında en ağır, dayanılmaz işkenceler altında bile insanlar ölümü pahasına onurlarını ve özgürlüğe olan bağlılığını kanıtlayarak iktidar sahiplerini en güçlü oldukları yerde ölerek yendiler. Kürtlerin yüz elli yıldır süren özgürlük ve adalet kavgasında son yirmi, yılda yaşananlar gerçektende çok acı, dramatik. Özgürlüğü, temel insani hakları gasp edilen Kürtlerin direnci çok çetin olmuştur. Ne yazık ki bu alanda yaşanan acılar henüz öykü, roman olarak yazılmadı.Bu konularda yazılan az sayıdaki roman, öyküde ya yasaklandı, ya insanlara ulaşılmaması için yok sayıldı. Üzülerek ifade edeyim ki Kürtlerin kendiside henüz edebiyatın gücünü anlamış değildir. Bu konuları yazan az sayıdaki Kürt kökenli yazar yazdıklarını yayınlama sıkıntısı çekiyor. Kürt kurumlarında yeterli destek göremiyor . Hasan Bildirci’nin Dönüşü Olmayan Yol Romanı’nı okuduğumda son yüz elli yıldır Kürtlerin yaşadıklarını düşündüm. Son yirmi yılda ülkemizde yaşanan ‘düşük yoğunlukta savaş’ın küçük bir kesitini anlatan roman bize iktidar sahipleri tarafında temel insani hakları gasp edilen Kürt halkının gösterdiği inanılmaz direnci anlatır. Biz ister bu mücadele tarzını beğenelim ister beğenmeyelim ama gözlerimizin önünde yaşanan,yaşanmış korkunç bir acı gerçek var. Aynı ülkenin insanları çok zor doğal şartlarda biri birleriyle savaşıyor biri birlerini öldürüyor, ormanlar, köyler yakılıyor, insanlar zorla yaşadıkları topraklardan sürülüyor, işkence görüyor… Roman dağa çıkan Sarya’nın ardında dağa çıkan Sarya’ya aşık Haydar’la Sarya’nın çok zor şartlarda özgürlük için verdikleri mücadeleyi ve bu mücadele içerisinde biri birlerine olan aşklarını, tutkularını,acılarını,sevinçlerini, pişmanlıklarını anlatır. Bir giz olan ,söz edilmesi,anlatılması yasak olan dağdaki gerilla hayatını anlatır roman. Sadece anlatmaz sorgular. Romanın en çarpıcı olan yönlerinden biride bu. Dağa çıkan insanlar kendini sorgular, yaptıkları doğrumu? Bu mücadele yöntemiyle başarıya ulaşmak mümkün mü? Özgürlüğü elde etmenin başka mücadele yöntemleri var mı? Sorular sorular… Size romanda anlatılan kurguyu anlatmayacağım. Çünkü sizden romanı okumanızı istiyorum. Yaşamın küçük bir kesitini güzel bir dille anlatmış yazar. Romanı okuduğunuzda kendinizi romanın içerisinde bulur romanın kahramanlarıyla sevinir, üzülürsünüz. Duygu yüklü bir roman. Yaşamın yasaklanmış bu kesitinde bile asla hiçbir kuralın sevgiyi, aşkı öldüremeyeceğini anlatır yazar. Yazıma son vermeden önce romanın kurgusunda gözüme çarpan bir eksikliği de yazmadan edemeyeceğim. Keşken defterin dile geldiği kısımlar ayrı bölüm halinde yazılsaydı. Romanın birkaç bölümünde gereksiz yere ortaya çıkan defterin anlatımları kurguyu hem bozmuş hem de karışıklığa sebep olmuştur. Romanı bitirdiğimde yasaklandığını duydum üzüldüm. Keşken bu roman yasaklanmasaydı ülkemizde yaşayan bütün etnik kimliklerden, sınıflardan, inançlardan insanların bir öcü olarak görülen dağa çıkmış gencecik insanların ne düşündüklerini, niçin dağa çıktıkların, nasıl yaşadıklarını, nelerle karşılaştıklarını öğrenebilme fırsatları olsaydı. Biz biri birimizi tanımadıkça biri birimizi nasıl anlarız? Sorunlarımıza nasıl çözüm buluruz? İnkar ve imhayla bir yere ulaşılmayacağını öğrenmemiz için daha ne kadar insanımızın ölmesi gerekiyor? Bunca acı yeter. Artık mutluluğu sevinci anlatsın yazarlarımız.

Olli Rehn: Türkiye’de işkence sürüyor BRÜKSEL: Avrupa Birliği Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn, Türkiye’de işkence ve kötü muamelenin özellikle tutuklama öncesinde sürdüğünü söyledi. Avrupa Parlamentosu’nun üyelerinden Vittorio Agnoletto İstanbul Beyoğlu polis karakolunda Nijeryalı Festus Okey’in ölümü ve diğer bazı kişilerin de dövülmeleri iddialarıyla ilgili bir yazılı soru önergesi verdi. Agnoletto AB’nin Türkiye’deki işkence ve kötü muamele olaylarıyla ilgili ne gibi uygulamalarda bulunduğunu sordu. YAKINDAN İZLİYORUZ AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn ise önergeye verdiği cevapta, Komisyon’un İnsan Hakları Derneği tarafından rapor edilen kötü muamele ve işkence olaylarından haberdar olduğunu ve bu vakalarla ilgili polis araştırmalarını ‘çabukluk, tarafsızlık ve bağımsızlık’ koşulları çerçevesinde yakından izlediğini söyledi. Rehn, ‘’Türk hukuki çerçevesi işkence ve kötü muameleye karşı geniş teminatlar içermektedir. Ancak hala vakalar meydana gelmektedir, özellikle de tutuklama başlamadan önce” diyerek, işkence ve kötü muameleyle ilgili gelişmelerin Komisyon tarafından yakından izlendeiğini kaydetti. PROJELER FİNANSE EDİLİYOR Olli Rehn, Türkiye’ye yönelik olarak, AB’nin ve Demokrasi ve İnsan Hakları İçin Avrupa Girişimi adlı kuruluşun, katılım öncesi yardımlar çerçevesinde finanse ettiği önemli sayıda proje bulunduğunu, bu projelerin işkence ve kötü muameleyi önlemeyi amaçladığını belirtti. Rehn, projelerin adli tıp, işkence mağdurlarının tedavisi ve insan hakları eğitimi alanlarında devam ettiğini de kaydetti. SORU ÖNERGESİ Avrupa Parlamentosu sol grup üyesi Vittorio Agnoletto soru önergesinde, Türk hükümetinin işkence karşıtı politikalarıyla ilgili resmi açıklamalarına karşın Beyoğlu’ndaki polis merkezinde işkence olaylarının Türkiye’deki İnsan Hakları Derneği tarafından rapor edildiğini vurguladı. Rapordaki Nijeryalı Festus Okey’in 20 ağustosta burada öldürüldüğü, Nezir Cirik ve Arif Cirik’in 10 ağustosta dayak yediği, 26 temmuzda gazeteci Öznur Dağ’ın, Sezai Yakar adlı kişi gibi fiziksel şiddete maruz kaldığını soru önergesinde yer veren Agnoletto daha birçok olayın kesin tarih ve isimlerle belirlendiğini kaydetti. Temmuz ayında polisin görev ve yetkilerini belirleyen yasada yapılan, işkence ve kötü muamelenin önlenmesine yönelik değişikliğe değinen, Türkiye’de işkencenin sadece bu olaylardan ibaret olmadığını belirten Vittorio Agnoletto önergesinde, “Komisyon, Türkiye’deki işkenceyle mücadeleyi finanse etmek için hangi özel girişimlerde bulunmakta, hangi programları uygulamaktadır? Komisyon, Türk yetkililere, İstanbul Beyoğlu’ndaki polis merkeziyle ilgili ciddi durumu aktarmakta mıdır? AB-Türkiye katılım müzakereleri çerçevesinde, Komisyon’un Ankara’nın işkenceye karşı yasal reformlar yapmaya başlaması konusunda hangi koşulları bulunmaktadır ve Türk Hükümeti’nin bunlara karşı reaksiyonu ne olmuştur?” soruların yanıtlanmasını istedi. ANF NEWS AGENCY

Cyber Median's Guerillas

Kürt hackerler 27 Kasım’da 60 site hackledi İSTANBUL: Kürt hackerler PKK’nin 29. kuruluş yıldönümü dolayısıyla devlet organlarına, sanatçılara ve çeşitli kurumlara ait 60 siteyi hackledi. Yapılan saldırıları kendilerinde ColdHackers adını veren grup üstlendi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın resimlerinin bırakıldığı sitelerde uyarı yazıları dikkat çekti. Ayrıca ColdHackers için yapılmış bir müzik etiketi de sitelere bırakıldı. 27 Kasım PKK’nin kuruluş yıldönümü vesilesiyle yapılan sanal saldırıda 60 kadar site hacklendi. Bunlar arasında, devlet organlarına ve sanatçılara ait sitelerin yanı sıra, haber siteleri de bulunuyor. Siteler arasında Atilla Taş, Mustafa Yıldızdoğan gibi sanatçıların siteleri, KKTC haber, Kanal 78 gibi internet haber siteleri ve Suruç Milli Eğitim Bakanlığı gibi devlet organlarının siteleri yer alıyor. Hackelen sitelerden bazıları şöyle: http://www.kktchaber.com/haber (http://ku-zone-h.org/deface_mirror/?id=342), atillatas resmi sitesi (www.atillatas.org/forum), Mustafa Yıldızdoğan Fan Sitesi; http://www.yildizdogan.biz/mydboard, http://suruc.meb.gov.tr/ (http://suruc.meb.gov.tr/duyurular, http://ku-zone-h.org/deface_mirror/?id=329), http://www.kanal78.com/ (http://ku-zone-h.org/deface_mirror/?id=314), http://akademidergi.com/yazar (http://ku-zone-h.org/deface_mirror/?id=343, http://www.zone-h.org/component/option,com_mirrorwrp/Itemid,160/id,6883898/) ANF NEWS AGENCY

CINAYET!

Yüksekova'da bir asker nöbette öldürülmüş halde bulundu HAKKARİ - Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde Fehim Yavaş adlı bir asker nöbet yerinde göğsünden vurulmuş halde ölü bulundu. Alınan bilgilere göre, Yüksekova 21. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı'nda nöbet tutan Komando Er Fehim Yavaş, nöbet yerinde göğsünden silahla vurulmuş halde bulundu. Yüksekova Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Er Yavaş kurtarılamadı. Askerin ölümü üzerine Askeri Savcılıkça soruşturma başlatıldı. ANF NEWS AGENCY

‘’Adapazarı Kürtlere mezar olacak’’

Sakarya’da neler oluyor? SAKARYA - Kürtlere saldırıların en fazla yoğunlaştığı kentlerin başında gelen Adapazarı ve Hendek ilçelerinde gözaltına alınan Kürt öğrenciler linç girişimine maruz kaldı. Bir kişinin molotof kokteyli saldırısı düzenleyeceği ve kentte afiş asılacağı iddiasıyla Sakarya Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne polisler Sakarya Üniversitesi’nde okuyan öğrencilerin evine baskın düzenleyerek 29 kişiyi gözaltına aldı. Öğrencilerin evlerinde yapılan aramada PKK propagandası içeren dokümanların bulunduğu iddia edildi. Öğrencilerden 9'u emniyette sorgulandıktan sonra serbest bırakıldı. 20 öğrenci de Erenler Sağlık Ocağı'nda sağlık kontrolünden geçirildikleri sırada toplanan bir Türk milliyetçisi, öğrencilere saldırdı. Burada PKK ve Kürtler aleyhine slogan atan milliyetçiler ‘’Adapazarı Kürtlere mezar olacak’’ sloganları atması dikkat çekti. LİNÇ TEHDİTLERİ Kürtlerin saldırılara maruz kaldığı Sakarya'nın Akyazı beldesine Diyarbakır'dan çalışmak için gelen fındık işçileri geçtiğimiz aylarda linç girişimine maruz kalmıştı. Başını MHP'lilerin çektiği yaklaşık 1500 kişilik grup, Kürt işçilere saldırmıştı. Olaylarda 4 kişi ağır yaralanmıştı. MHP'liler Kürt işçilere ''sizler PKK'lisiniz'', ''Pis terörist Kürtler'' diyerek Kürtlerin Sakarya ve Akyazı’yı terketmesini istemişti. ANF NEWS AGENCY

Wilson'ın 'Kürt' kahvaltısı iptal ABD'nin Ankara Büyükelçisi Wilson'ın Kürt kökenli vekillerle yaptığı buluşmalar tepki çekince geri adım attı. Büyükelçi, bugünkü randevuyu iptal etti. ABD Ankara büyükelçiliğinden gelen açıklamada bugün Ufuk Uras ve 4 milletvekili ile yapılacak kahvaltılı toplantının iptal edildiği bildirildi. Gerekçe olarak ise ilk kahvaltının tepki alması gösterildi. AK PARTİLİLER İPTAL ETTİ Büyükelçi Wilson'ın davetlileri arasında AK Parti'nin Kürt kökenli milletvekilleri de yer alıyordu. Davette Kürtler ve onların sorunlarının ele alınacağı bildirildi. Davete ilk anda olumlu yanıt veren vekiller daha sonra çeşitli bahaneler göstererek randevularını iptal ettiler. Bunda, Wilson'ın Türkiye'nin içişlerine karıştığı yönündeki tepkiler etkili oldu. Bugünkü yemeğe, Ufuk Uras dışında AKP Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, AKP Siirt Milletvekili Mehmet Yılmaz Helvacıoğlu, AKP Van Milletvekili Gülşen Orhan ve AKP Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda davet edilmişti. ONLARLA AÇIK DTP İLE GİZLİ Wilson'ın görüşmelerde devre dışı bıraktığı DTP'de ise sert tepkiler var. Sırrı Sakık, ABD yetkilileri ile bir araya geldiği akşam yemeğinde "Neden onlarla açık, bizimle gizli görüşüyorsunuz?" diye sordu. BU TÜRKİYE'YE SAYGISIZLIK DTP Grup Başkanı Ahmet Türk'ün tepkisi ise daha sertti: "Hükümetten ses yok, ABD görüşmeler yapıyor. ABD'nin misyon üstlenerek devreye girmesi Türkiye'ye saygısızlıktır. ABD bunu kimin adına yapıyor?" WİLSON'UN KAHVALTI SOFRASI ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson önceki gün sabah, bazı politikacıları PKK’yla mücadelede neler yapılabileceğini araştırmak üzere Türkiye’ye gelen Kongre üyesi Christopher Shays’ı kahvaltıda buluşturdu. Bu buluşmaya DTP'liler çağrılmadı. Onun yerine DTP'li vekillerle gizli akşam yemekleri organize edildi. internet haber

ABD DIŞİŞLERİ BAKANI YARDIMCISI NEGROPONTE’DEN KÜRDİSTAN’A SÜRPRİZ ZİYARET: ‘’KÜRDİSTAN BÖLGESİ ABD’NİN MÜTTEFİKİDİR’’ PNA-ABD Dışişleri bakanı yardımcısı John Negroponte Kürdistan Bölgesi'ne sürpriz bir ziyarette bulundu. Negroponte ve beraberindeki heyet , Federal Kürdistan Bölgesi (FKB) Başbakanı Neçirvan Barzani tarafından kabul edildi. Selahaddin kasabasında düzenlenen görüşmede, Kürdistan Bölgesi hükümeti ile ABD arasındaki ilişkiler ve mevcut sorunlar değerlendirildi. Görüşmede konuşan Negroponte, Kürdistan Bölgesini demokratik bir bölge ve ABD’nin müttefiki olarak nitelendirdi. Görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan Başbakan Barzani, Negroponte’nin ziyaretinin Kürdistan Bölgesi için temsili ve çok önemli olduğunu söyleyerek, ‘’Kürdistan Bölgesi Irak’ın bir parçasıdır. Kürdistan Bölgesi’nin gerek siyasi ve gerekse de başka açılardan şimdi ya da gelecekte bu ülkenin kapısı olması mümkündür.’’ Dedi. Negroponte’de yaptığı açıklamda, petrol yasası, yerel yönetimler ve ulusal uzlaşma gibi genel konularda önemli adımların atıldığını söyledi. Negroponte, ‘’ Bu açıdan yaptığımız araştırmalar ve incelemeler iyi oldu. Genel olarak bütün ayrıntılar değerlendirildi. Bu anlamda da biz iyimseriz. Siyasi ve asayişi konulardaki ilerlemelerde birbirimize yardımcı olmayı arzu ediyorum.’’ Dedi. Negroponte, daha önce de dört defa Kürdistan Bölgesini ziyaret ettiğini söyleyerek, ‘’Kürdistan Bölgesi demokratik bir bölgedir ve Amerika'nın yoldaşıdır. Kürdistan Bölgesine ziyaretim de çok yararlıdır.’’ Dedi. Negroponte’nin Irak’ta üç gün kalması bekleniyor.

MÜZAKERE VAKTİDİR Mehmet Ali Küçük-Kurdistan-Post/Tarih: 29 Kasım 2007 Perşembe/ K. Kürdistan’da bir uluslararası plan devreye girdi. Mimarını bilemesek bile (muhtemelen ABD), yönetmenini biliyoruz bu planın: İngiltere. Daha önce de değindiğimiz üzere, İngiliz Savunma Bakanı’nın G. Kürdistan’ı ziyaretiyle düğmesine basılan bir plandır bu. Planlaması ve diplomasisi tahminen çok öncesinde başlatılan ama uygulaması için G. Kürdistan Yönetimi’nin ikna edilmesi beklenilen bir plan. Demek ki artık G. Kürdistan Yönetimi Kürdler adına masaya oturacak ense kalınlığına kavuşmuştur. Hem PKK’nin pazarlıkta oynadığı ve oynayacağı rol, hem de Güney’deki devletleşme açısından tarihi kazançlardır bunlar. Not edin: tarihin dönüm noktalarından biridir içinden geçtiğimiz dönem ve birlik ruhunu pekiştirebilirsek geleceğin Kürd kongresinin en nemli taşlarını bugün döşeyebiliriz. Uygulanan plana dönersek. David Philips isimli bir Amerikalıya ait olduğundan bahsetmiştik. Genel hatlarıyla olumlu ama Kürd kimliğinin Türk Devleti tarafından anayasal kabulune net ifadelerle değinilmediği için eksik bir plandır. Türk Devleti’nde yeniden bir askeri darbe olmadığı takdirdeyse uygulanacağı kesindir. Türk Ordusu bir askeri darbe yapma cesaretinden yoksun olduğundan; bir askeri darbeyi bir ay dahi taşıyamayacaklarından; Türk Devleti Kürdlerin en azından sosyal ve kültürel haklarıyla ilgili açılımlar yapma zorunluluğuyla karşı karşıyadır. Yapılacak reformlara akılcı bir şekilde katılabilirsek; PKK isyanının 30. yılında, bu örgütün mücadelesini taçlandırma sayılamayacak olsa bile, kısmi bir kazanç elde etmemiz mümkün olabilecek. Bu bağlamda değinecek olursak, PKK Yönetici kadrolarından Sozdar Avesta’nın kaleminden bizlerle paylaşılan ‘silah bırakma çağrısına dair’ metni hepiniz okumuşsunuzdur. PKK, üzerinde tartışılacak bir planla kendilerine gidilirse bunu müzakere edeceklerini ilan etti. Bunu müzakerelerin başladığı şeklinde mi okumalıyız bilemiyoruz ama durum, bunun böyle olduğunu gösteriyor bize. Böylesi durumlarda, kitle önderlerine düşen eylemlilikleri çoğaltmak ve karşı tarafa ne kadar güçlü olunduğunu göstermektir. Net bir şekilde ifade edecek olursak; Demirtaş’la beraber dinamik bir çehreye bürünen DTP, küçük büyük demeden ve kenar köşede DTP desteğini kesmiş olanları da dahil olmak üzere K. Kürdistan’ın tüm şehirlerinde, biri diğerini takip eden; DTP parlamenterleri ve yönetiminin yek vücut Kürdlerin ve dünyanın karşısına çıkıp taleplerini dillendirdikleri mitingler düzenlemeleri oldukça yerinde olur. Ağırbaşlı eylemlerde net taleplerle; DTP dışındaki Kürdleri de mümkün mertebe katarak böylesi mitingler düzenlenmesimasada diplomasi yürütenlerin elini oldukça güçlendirecektir. Bir not Kürd entellektüellerine: olan biteni takip ederken oyuna getirilmediğimizi görmek gerekmekte. Kabul etsek de etmesek de, PKK’nin gerilediği taleplerde buluşulan bir plan devreye sokulmuştur. Bundan sonrası örgüt olarak PKK’nin kendi geleceğine dair alacağı kararlardır. Kuzey Kürdleri içinse, uzaklara sürülmüş veya eli kolu bağlanmış kendi entellektüelleriyle kucaklaşmaları ve ortak projelerde Kürd kimliğinin perçinlenmesi vaktidir. İhmal edilen din meselesi (hem müslüman Kürdler ve hem de müslüman olmayan Kürdler), Türklerin üstünde çokça uğraştıkları Zaza – Kurmanc ayrımı meselesi; dil meselesi; süren ve şehirlerde mutlaka çözüme kavuşturulması gereken kadının kimliğini sorunu; savaşın fiziksel ve psikolojik travmaları ve elbette fazlası... Ve tüm çözümü Kürdçe geliştirme zorunluluğu. Kürdçeyi nasıl tekrar günlük dil haline getirebileceğimiz üzerine henüz çözüm bulabilmiş değiliz mesela! Bunları halkın kendiliğinden çözmesini beklemiyorsak; 40 yılını devirmiş neredeyse kesintisiz savaşın, dolayısıyla yıkımın; belli bir takım kazançlar ve tavizler dengesi kurularak vadesini kendimizin ayarlayacağı bir barışla kesilmesi mantıklıdır. Hem G. Kürdistan’ın belini doğrultması ve her dört parçadaki gelişmelerin serinkanlı analizi ve biraraya nasıl gelineceği üzerinde kafa yorulması için de gereklidir böyle bir zaman. PKK’nin açıklamasına dönelim. Müzakere teklifi, aslında PKK’nin uzun süredir tekrarlayıp stratejisi haline getirdiği ‘Demokratik Cumhuriyet çözüm planı’ teklifine yapılan karşı teklifi ‘gördüm’ demesidir. Taraflar masaya oturmuşken –normalde- silahlar indirilir. Şimdi önce Türkler fiilen ve net bir şekilde ateşkesecekler, karşılığında PKK ilan edilmiş ateşkesini fiilen devreye sokacak ve bizler de alanları dolduracağız. Saldırmadan; sadece birliğimizi göstermek maksatlı. Bu sefer satılma olmayacak. Bu sefer diz çökertilen Türklerdir. Ağırbaşlı olması gerekenler ise bizleriz; Türklere, kazandıklarını pompalama fırsatını vermeyin. Kendi kazancımızın Türklerin başarı hanesine yazılmasına göz göre göre izin vermeyelim!