MÜZAKERE VAKTİDİR Mehmet Ali Küçük-Kurdistan-Post/Tarih: 29 Kasım 2007 Perşembe/ K. Kürdistan’da bir uluslararası plan devreye girdi. Mimarını bilemesek bile (muhtemelen ABD), yönetmenini biliyoruz bu planın: İngiltere. Daha önce de değindiğimiz üzere, İngiliz Savunma Bakanı’nın G. Kürdistan’ı ziyaretiyle düğmesine basılan bir plandır bu. Planlaması ve diplomasisi tahminen çok öncesinde başlatılan ama uygulaması için G. Kürdistan Yönetimi’nin ikna edilmesi beklenilen bir plan. Demek ki artık G. Kürdistan Yönetimi Kürdler adına masaya oturacak ense kalınlığına kavuşmuştur. Hem PKK’nin pazarlıkta oynadığı ve oynayacağı rol, hem de Güney’deki devletleşme açısından tarihi kazançlardır bunlar. Not edin: tarihin dönüm noktalarından biridir içinden geçtiğimiz dönem ve birlik ruhunu pekiştirebilirsek geleceğin Kürd kongresinin en nemli taşlarını bugün döşeyebiliriz. Uygulanan plana dönersek. David Philips isimli bir Amerikalıya ait olduğundan bahsetmiştik. Genel hatlarıyla olumlu ama Kürd kimliğinin Türk Devleti tarafından anayasal kabulune net ifadelerle değinilmediği için eksik bir plandır. Türk Devleti’nde yeniden bir askeri darbe olmadığı takdirdeyse uygulanacağı kesindir. Türk Ordusu bir askeri darbe yapma cesaretinden yoksun olduğundan; bir askeri darbeyi bir ay dahi taşıyamayacaklarından; Türk Devleti Kürdlerin en azından sosyal ve kültürel haklarıyla ilgili açılımlar yapma zorunluluğuyla karşı karşıyadır. Yapılacak reformlara akılcı bir şekilde katılabilirsek; PKK isyanının 30. yılında, bu örgütün mücadelesini taçlandırma sayılamayacak olsa bile, kısmi bir kazanç elde etmemiz mümkün olabilecek. Bu bağlamda değinecek olursak, PKK Yönetici kadrolarından Sozdar Avesta’nın kaleminden bizlerle paylaşılan ‘silah bırakma çağrısına dair’ metni hepiniz okumuşsunuzdur. PKK, üzerinde tartışılacak bir planla kendilerine gidilirse bunu müzakere edeceklerini ilan etti. Bunu müzakerelerin başladığı şeklinde mi okumalıyız bilemiyoruz ama durum, bunun böyle olduğunu gösteriyor bize. Böylesi durumlarda, kitle önderlerine düşen eylemlilikleri çoğaltmak ve karşı tarafa ne kadar güçlü olunduğunu göstermektir. Net bir şekilde ifade edecek olursak; Demirtaş’la beraber dinamik bir çehreye bürünen DTP, küçük büyük demeden ve kenar köşede DTP desteğini kesmiş olanları da dahil olmak üzere K. Kürdistan’ın tüm şehirlerinde, biri diğerini takip eden; DTP parlamenterleri ve yönetiminin yek vücut Kürdlerin ve dünyanın karşısına çıkıp taleplerini dillendirdikleri mitingler düzenlemeleri oldukça yerinde olur. Ağırbaşlı eylemlerde net taleplerle; DTP dışındaki Kürdleri de mümkün mertebe katarak böylesi mitingler düzenlenmesimasada diplomasi yürütenlerin elini oldukça güçlendirecektir. Bir not Kürd entellektüellerine: olan biteni takip ederken oyuna getirilmediğimizi görmek gerekmekte. Kabul etsek de etmesek de, PKK’nin gerilediği taleplerde buluşulan bir plan devreye sokulmuştur. Bundan sonrası örgüt olarak PKK’nin kendi geleceğine dair alacağı kararlardır. Kuzey Kürdleri içinse, uzaklara sürülmüş veya eli kolu bağlanmış kendi entellektüelleriyle kucaklaşmaları ve ortak projelerde Kürd kimliğinin perçinlenmesi vaktidir. İhmal edilen din meselesi (hem müslüman Kürdler ve hem de müslüman olmayan Kürdler), Türklerin üstünde çokça uğraştıkları Zaza – Kurmanc ayrımı meselesi; dil meselesi; süren ve şehirlerde mutlaka çözüme kavuşturulması gereken kadının kimliğini sorunu; savaşın fiziksel ve psikolojik travmaları ve elbette fazlası... Ve tüm çözümü Kürdçe geliştirme zorunluluğu. Kürdçeyi nasıl tekrar günlük dil haline getirebileceğimiz üzerine henüz çözüm bulabilmiş değiliz mesela! Bunları halkın kendiliğinden çözmesini beklemiyorsak; 40 yılını devirmiş neredeyse kesintisiz savaşın, dolayısıyla yıkımın; belli bir takım kazançlar ve tavizler dengesi kurularak vadesini kendimizin ayarlayacağı bir barışla kesilmesi mantıklıdır. Hem G. Kürdistan’ın belini doğrultması ve her dört parçadaki gelişmelerin serinkanlı analizi ve biraraya nasıl gelineceği üzerinde kafa yorulması için de gereklidir böyle bir zaman. PKK’nin açıklamasına dönelim. Müzakere teklifi, aslında PKK’nin uzun süredir tekrarlayıp stratejisi haline getirdiği ‘Demokratik Cumhuriyet çözüm planı’ teklifine yapılan karşı teklifi ‘gördüm’ demesidir. Taraflar masaya oturmuşken –normalde- silahlar indirilir. Şimdi önce Türkler fiilen ve net bir şekilde ateşkesecekler, karşılığında PKK ilan edilmiş ateşkesini fiilen devreye sokacak ve bizler de alanları dolduracağız. Saldırmadan; sadece birliğimizi göstermek maksatlı. Bu sefer satılma olmayacak. Bu sefer diz çökertilen Türklerdir. Ağırbaşlı olması gerekenler ise bizleriz; Türklere, kazandıklarını pompalama fırsatını vermeyin. Kendi kazancımızın Türklerin başarı hanesine yazılmasına göz göre göre izin vermeyelim!

0 Yorum: