Müttefik Güçlerin Irak'taki geçici sivil yöneticisi Paul BREMER ‘' gün geçtikçe, Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak ve Kürdistan'a ilişkin planlarını, Kürtler olmadan gerçekleştiremeyeceğini daha iyi kavramaktadır diyordu'' (SELAHATTİN, 18/2 2004)
Peki o günden bu güne ne oldu ne değişti ki? Irak Parlamentosunun Kerkük'le ilgili aldığı haksız karar yine gerginlik yarattı. Kararla ilgili Demokratik tepkilerini mitingle protesto etmek isteyen Kürtlere intihar saldırısı yapıldı. Aralık 2007'de yapılması planlanan referandumun son ertelenme tarihi Haziran 2008 sonunda doluyordu.
Irak Kürtleri, Haziran sonuna kadar bir çözüm planının önlerine gelmesini bekliyorlardı.
Birleşmiş Milletler Irak misyonunun hazırladığı ve BM Genel Sekreteri'nin Irak Özel Temsilcisi Steffan de Mistura 'nın 5 Haziran'da Irak Hükümeti'ne sunduğu plan Kürtlerin hoşuna gitmedi.
Talabani'nin veto edip Irak Parlamentosu'na iade ettiği yeni mahallî seçim kanununa göre, Kerkük'teki Türkmen, Arap ve Kürtlere il meclisinde eşit sayıda temsil hakkı tanınıyordu.. Böylece Kerkük'ün yönetimi bu üç unsur arasında eşit paylaşılması isteniyordu.
Bu kanunu protesto etmek için toplanan binlerce Iraklı Kürdün arasında bir canlı bomba patlatılıyor; 25 kişi Şehit ve yüzlerce kişi de yaralanıyor.
Irak ve Güney Kürdistan'da hâlâ bir çok Kürt çevrelerince yaşanan gelişmeler ve olup bitenlerden bu güne dek doğru okunmuyor ve gerçekçi davranmıyorlar. Kerkük Kürt şehri olduğu kabul edildi, 140 madde kabul edildi ve Kerkük kurtuldu gibi propagandalar baştan beri biraz da Kürdün Kürde propagandası gibi geliyordu bana.
Kerkük ve Musul'un geleceği üzerine siyasi ve politik güçlerin konumu çok önemli ve ciddi sorunları beraberinde getirir. Bu güne dek her iki bölgede de Kürtlerin talepleri söylemden öteye gitmezken, Irak'taki siyasi otorite şimdilik Kürtler için çözümden yana olumlu gelişmeler gözükmüyor. Herkes diyorlar “Musul ve Kerkük'ü'' kazanan Irak'ı kazanır. ABD'nin tavırı şimdilik Musul ve Kerkük'ü ne Kürtlere ne de Araplara vereceğini yönünde. En fazla bu iki şehirde Kürt etkinliğinin artmasına izin verebilir diyorlar.
Tarihsel olarak Musul'a bağlı E'ZİDÎ Kürtlerin çoğunlukta olan ŞENGAL kazası bu politikaların yapısından dolayı önemli merkezi konumunda.
Musul'da; Şengal, Rebia, Zimar, İnzala, Tilkef ve Kesk bölgeleri en çok Araplaştırılan ve demografik yapısıyla oynanan Kürt yerleşim yerlerinin başında geliyor.
Kerkük ise, Kürdistan' ın Musul ilinde ve Musul'un 160 kilometre güneydoğusunda, bir sıra tepelerin altında, geniş bir ovanın kenarında ve Edhem ırmağı üzerinde, Şehrezor sancağının merkezinde bir kenttir. Halkının dörtte üçü Kürd, geriye kalanları da Türk, ve Arap, Yahudi ve Keldanidir.
Kerkük'te, Kürtler nüfusun çoğunluğunu teşkil etmektedir. Onlar ne Türk ne de Arap'tır.Kürt dili ile konuşmaktadırlar. Eğer yalnızca etnik argüman dikkate alınırsa, o zaman bundan çıkacak zorunlu sonuç bağımsız bir Kürt devletinin kuruluşu olmalıdır, çünkü nüfusun sekizde-beşini Kürtler oluşturmaktadırlar.Burada Kürtlerin kendi kaderlerinin tayın hakkından başka seçenek yoktur.
Irak hükümetleri Kerkük bölgesini Araplaştırmak için onlarca yıldır bir etnik temizlik politikası sürdürmüştür. Bu hükümetler Kerkük'teki etnik nüfusu, özellikle de etnik temizlikten önce nüfusun çoğunluğunu oluşturan Kürtlerin nüfusunu azaltmaya çalışmışlardır.
(GSE 04.01.2005 Tarihli Irak Analizi ve ABD) başlıklı yazıda; Arap ve Türkmenlerin en çok rahatsız oldukları husus Kürtlerin Bağımsızlık Talepleridir diye ifade ediliyor.
Şöyle ki; Kürtler bağımsız bir Kürt devletinin kurulması konusunda referandum yapılması için Birleşmiş Milletlere ve iddialara göre Irak hükümetine bir dilekçe sunmuşlardı. Dilekçede Irak'ın kuzeyi “Güney Kürdistan” olarak tanımlanmakta ve uluslar arası koruma altındaki Kürtlerin Kuzey Irak'ın fiilen özgür olabilmesi için 13 yıldır çaba sarf ettikleri ve Arap ağırlıklı Irak tarafından kontrol edilmek is tendiklerinden bağımsızlıklarını talep ettikleri dile getirilmektedir denilmektedir''.
Son zamanlarda alınan duyumlara göre, Ankara'da bazı Türkmenlerle Arap milliyetçilerini ve kimisi terörle irtibatlı Sünni-Şii Arap örgütlerinden adamları toplayıp Kerkük'e Askeri müdahale seçeneği gündeme getiriliyor.Bir KDP yetkilisine göre, gösteri öncesi Türkmeneli TV'ye çıkan Tugay Komutanı Hasan Turan gösteriye yönelik, “yarın (28 Temmuz günü) Kerkük'te yapılacak olan gösteri kanun dışıdır. Biz böyle bir gösteriye müsaade etmeyeceğiz ve böyle bir şeyi de kabul etmeyiz” şeklinde demeç verdiğini, gösteriyi provakate ettiğini belirtti. Olası ki Ergenekonun Güney Kürdistan ayağı da faal çalışmaktadır. Geçmiş te, PKK içinde D. PERİNÇEK ve Y. KÜÇÜK bu görevleri yaptı. Şimdi de Irak Türkmen Cephesi Başkanı Sadettin ERGEÇ ve arkadaşları Türkiye ile Kerkük arasında ayni görevi yapmaktadırlar.
Geçmişte bir Türkmen yetkili aynen şunları söylüyordu'' Aslında Kerkük'te yaşayan Türkmenler, Kürtlerle hiçbir sorunları olmadığını ve dostça huzur içinde yaşadıklarını anlatıyorlar. Tek şikayetleri, Türkiye'nin Irak Türkmen Cephesi ile birlikte çeşitli provokasyonlar yaparak aralarını bozmaya çalışması. Türkiye'den tek istekleri, kendilerini rahat bırakmaları ve Kürtlerle aralarını bozmaya çalışmamaları. Türkmenler ilk kez, Kürdistan' da oluşan özerk yönetim sayesinde haklarına kavuşmuşlar. Türkiye tarafından Türkiye'deki Kürt halkına tanınmayan haklar Sayın Barzani tarafın dan Türkmenlere tanınmış. Bugün Güney'deki Türkmenlerin okulları, televizyonları, siyasi partileri, dernekleri var. İlk kez kimlikleriyle seçimlere katılıyor, yerel meclislerde ve merkezi parlamentoda temsil ediliyorlar denilmekte.(Berxwedan 5-Şubat 2007)
Hep yazdık ve söyledik dünya eski dünya eğil, Bölge eski bölge değil ve Kürtlerle eski Kürtler değil.Türkiye'nin Petrole konmak istemi halk tabiri ile öyle kolay değil adama yedirmezler. Kerkük sorununun sadece güneyli Kürtlerin ya da Kürt federe hükümetinin bir sorunu olmadığını, Kerkük sorunu tüm Kürtlerin bir sorunudur. Dolayısıyla Kerkük'e saldırı Diyarbakır'a saldırıdır. Birleşmiş Milletler Irak özel temsilcisi Stefan De Mistura'nın Kerkük konusundaki raporunu bütün Kürtler "taraflı" olarak nitelendirerek raporun Kürtlerin hak hukukuna göre değil, bazı malum güçlerin siyasal ve ekonomik çıkarlarına göre hazırlanmıştır.
BM Irak temsilcisi De Mistura'nın 12.Haziran'da Kerkük referandumunun gündemde olmadığı yönündeki açıklamalara referandumu erteleme çabalarını Kürtleri güçsüz, yoksul bırakıp rap tu zapt altına alma anlamına gelir ki, Kürtler asla bu duruma razı olamazlar. Kürtler her zaman ve her koşulda uyanık ve birlik olmalıdır. Özgür Kürtdistan'ın Bağımsızlığı birlikten ve beraberlikten geçer. 5.08.2008 http://www.kurdinfo.com/ Ali Buran
0 Yorum:
Post a Comment