İşte suç örgütü değil denilen TSK'nin vukuatları

Binlerce faili meçhul cinayetin sorumlusu olan JİTEM'in kurucusu emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün de aralarında bulunduğu kontr-gerillanın Ergenekon adlı birimine karşı yapılan operasyon, gözleri bir kez Türkiye ve Bölge'de karanlık cinayetlere çevirdi. Türkiye'de ve Bölge'de işlenen siyasi cinayetler, derin devlet olarak adlandırılan kontr-gerilla tarafından Kürt sorununun çözümünün engellenmesi ve Türkiye'nin demokratikleşmesinin önüne geçilmesi için gerçekleştirildi. 1990 yılında Halkın Emek Partisi (HEP) Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın'ın katledilmesiyle başlayan siyasi cinayetler aydınlatılmadıkça ne devlet, ne herhangi bir yurttaşı asla temiz sayılmayacak. Temiz devlet, temiz siyaset, temiz toplum siyasetçi, işveren ve gazeteci cinayetleri aydınlatılmadıkça mümkün olmayacak. Kontr-gerillanın 1960'lardan günümüze kadar karıştığı suikast ve katliamların açığa çıkarılması ve kanayan bir yara olan Kürt sorununun demokratik çözümünün sağlanması ise Hakikatleri Araştırma Komisyonu gibi bir oluşumla mümkün. 1960 ve 1980'li yıllarda ülkedeki devrimci ve demokratlara karşı faaliyet göstermek için ordu içinde yapılanan kontr-gerilla 1984'ten sonra Kürtlere karşı kullanıldı. Kontr-gerilla birimleri, Kürtlerin sorunun demokratik ve barışcıl yöntemlerle çözülmesi için güçlü hamlelere giriştiği dönemlerde ortamı terörize etmek için harekete geçerek, suikast, bombalama, kundakçılık gibi birçok kirli eyleme imza attı. Kontrgerillanın Kürtlere karşı işlediği katliam ve cinayetleri PKK'ye maletmeye çalıştığı ise 1996 yılında meydana gelen Susurluk kazasıyla ortaya çıkmıştı. JİTEM için uzun yıllar çalışan Abdülkadir Aygan gibi tetikçilerin itirafları, Meclis Susurluk Araştırma Komisyonu raporları, kimi savcılık tutanakları ve merhum başbakanlardan Bülent Ecevit'in arşivinden çıkan gizli belgeler, kontr-gerillanın Kürt sorununun çözümünü engellemek, demokratikleşmenin önüne geçmek için siyasi cinayetlere ve katliamlara yöneldiğini ortaya koyuyor. Ancak kontr-gerilla birimlerinin zaman zaman uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı işlerinden elde ettikleri rantı paylaşma konusunda kendi aralarında giriştikleri rant paylaşma kavgası son Ergenekon operasyonu örneğinde olduğu gibi hiyaza getirme müdahalesiyle sonuçlanıyor. Ergenekon operasyonunun AKP hükümetinin kendi iradesiyle yapılmadığı, operasyona kontrol dışına çıkıldığı için derin devlet olarak bilinen kontr-gerillanın karar verdiği kaydediliyor. 1990'lardan beri kullanılan Veli Küçük ve elemanlarının artık derin devletin sırtında kambur haline geldikleri için ipleri çekilirken, devletin kendisini kontr-gerilla çetelerinden temizleyebilmesi için, öncelikle binlerce faili meçhul cinayetin aydınlatılması gerekiyor. Susurluk kazasıyla birlikte pisliği her tarafa saçılan kontr-gerilla çetelerinden arınmak için devletin ve toplumun Türkiye'nin kirli ve karanlık tarihiyle yüzleşmesi şart. Türkiye, temiz devlet, temiz toplum olmak istiyorsa başta 1977 1 Mayıs'ındaki Taksim katliamı, 1978'deki Maraş katliamı, 1994'teki Madımak katliam gibi katliamlarla Şemdinli'de halk tarafından suç üstü yakalanan Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın 'iyi çocuklarının' bütün kirli ve kokuşmuş bağlantı ve ilişkilerinin açığa çıkarılması gerekiyor. Ancak Genelkurmay Başkanı Büyükanıt'ın Makedonya Savunma Bakanı Lazar Elenovski ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklama, ne yazık ki, devletin temizleneceği beklentilerinin beyhude olduğunu ortaya koyuyor. Büyükanıt, Ergenekon operasyonuyla ilgili olarak, 'Her toplumda yasa dışına çıkan insanlar olabilir. Bunlar yargı önünde görüşülür ve yargı kararını verir. Her fırsatta ortaya çıkan şeyleri TSK ile ilişkilendirmek çabası var. TSK bir suç örgütü değildir. Onun için bu tür şeyleri TSK ile ilişkilendirmeye çalışmak beyhude bir çabadır. Bunun cezasını yargı verecektir' diyordu. Ancak Şemdinli'de Umut Kitabevi'ni bombalayan astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz'in Askeri Mahkeme tarafından tahliye edilmeleri 'yasa dışına çıkan devlet görevlilerine' adaletin tavrının ne olduğunu da ortaya koyuyor. Suç üstü yakalanan Şemdinli bombacısı astsubayları bizzat Büyüanıt 'iyi çocuklar' diye savunmuştu. Askeri Mahkeme tarafından bombacı astsubatların serbest bırakılması Türk ve Kürt halkının boğazına sarılmış kontr-gerilla çetelerinin her ne pahasına olursa olsun korunduğunu ortaya koyuyor. Türk devleti kirli ve karanlık tarihinden arınmak ve adeta bir uyuşturucu kaçakçılığı ve cinayet şebekesi gibi çalışan suç örgütü kontr-gerilla çetelerinden kurtularak onurlu devletler safında yer almak istiyorsa 1970'lerden günümüze bütün katliamları aydınlatmalı ve sorumlularından adalet önünde hesap sormalıdır. Bu ise Ergenekon operasyonunda görültüğü gibi denetim dışına çıkmış birimleri hizaya getirmek için yapılan operasyonlarla değil, tamamen devletten bağımsız çevrelerce oluşturulacak Hakikatleri Araştırma Komisyonu ile mümkündür. Orgeneral Büyükanıt'ın 'TSK bir suç örgütü değildir' şeklindeki açıklamalarının aksine ordu içinde yapılanan suç örgütü kontr-gerillanın gerçekleştirdiği ve halen sorumlularının açığa çıkarılmadığı siyasi cinayetlerden bazılarını hatırlatmakla yetinelim. VEDAT AYDIN HEP Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın'ın 5 Temmuz 1991'de evinden JİTEM elemanları tarafından gözaltına alındıktan sonra katledilmesi Kürtlere karşı suikastlerin miladıydı. Emekli Tuğgeneral Veli Küçük ve binbaşı Cem Ersever tarafından kurulan suç örgütü Jandarma İstihbarat Teşkilatı JİTEM, hak ve özgürlük taleplerinde bulunan Kürtleri yasa dışı yöntemlerle 'susturma'ya çalıştı. JİTEM'in bilinen ilk büyük eylemi 5 Temmuz'da evinden gözaltına alınan HEP Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın'ın infaz edilmesiydi. JİTEM tetikçisi Abdülkadir Aygan bu cinayeti yıllar sonra itiraf etti. MUSA ANTER 1992 yılında suç örgütü JİTEM ve Hizbullah tetikçileri Bölge'de Kürt yurtseverlere karşı adeta sürek avı başlattı. Bu süreçte Haziran 1992'de yayın hayatına başlamış olan Özgür Gündem Gazetesi hedef haline getirildi ve başta gazetenin yazarı Musa Anter olmak üzere Cengiz Altun, Mecit Akgün, Hafız Akdemir, Çetin Ababay, Yahya Orhan, Hüseyin Deniz, Burhan Karadeniz, Kemal Kılıç, Ferhat Tepe, Nazım Babaoğlu, Seyfettin Tepe gibi Kürt gazeteciler ve onlarca gazete dağıtımcısı JİTEM ve Hizbullah tetikçeleri tarafından katledildi. Kürt bilgesi Musa Anter, 20 Eylül 1992'de katledildi. Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş'ın Susurluk Araştırma Raporu'nda, Apê Musa'nın devlet tarafından katledildiği kabul edildi. Gazeteci cinayetlerinin devlet tarafından işletildiği ise Musa Anter cinayetinde olduğu gibi bizzat Başbakanlık Teftiş Kurulu raporunda itiraf edildi. 3 MEHMET SİNCAR Faili meçhul cinayetleri araştırmak için 4 Eylül 1993'de Batman'a giden HEP Mardin Milletvekili Mehmet Sincar, JİTEM tetikçileri tarafından katledildi. Devlet bakanları Necmettin Cevheri ile Mehmet Gölhan, 24 saat geçmeden tetikçinin yakalandığını duyurdular. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ise öfkeliydi: 'İşi batırdılar. Çıkacak işi batırdılar. Biraz susalım...' Sonra yalanlamalar geldi. Tetikçiler firarda dendi. Yıllar sonra Susurluk raporunu hazırlayan Kutlu Savaş ise cinayeti JİTEM tetikçileri Alaattin Kanat, İsmail Yeşilmen ve Mesut Mehmetoğlu'nun planladığını bir raporla dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'a iletti. Ancak, cinayetin sorumluları açığa çıkarılmadı, kimse yargılanıp mahkum olmadı. 3 İŞVERENLER İNFAZ EDİLDİ 4 Kasım 1993'te dönemin Başbakanı Tansu Çiller İstanbul'da Holiday Inn Oteli'nde 'PKK'nın haraç aldığı işadamları ve sanatçıların isimlerini biliyoruz, onlardan hesap soracağız' dedi ve ardından Kürt işverenlerine yönelik suikastler başladı. Çiller'in tehditlerinden iki ay sonra Kürt işveren Behçet Cantürk şoförüyle birlikte evine giderken kaçırıldı. Ertesi gün Sapanca yolunda şoförüyle birlikte cesedi bulundu. İki ay sonra ise Cantürk'ün avukatı Yusuf Ekinci, Ankara'da kaçırıldı. Ekinci'nin cesedi de iki gün sonra Konya yolunda bulundu. Yusuf Ekinci de iki ay sonra aynı yöntemle katledildi. Fevzi Aslan ve yeğeni Şahin Aslan ise, İstanbul Şehremini'nde bir kahvede otururken polis olduklarını söyleyen dört kişi tarafından gözaltına alındı. Fevzi ve yeğeninin cesetleri ertesi gün Hendek'te bulundu. Bu cinayetten iki ay sonra da Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Hakkarili Namık Erdoğan kaçırıldı. Erdoğan'ın cesedi Ankara-Kırıkkale yolunda üç gün sonra bulundu. DTP Milletvekili Pervin Buldan'ın eşi Savaş Buldan da 2 Haziran 1994 günü İstanbul'daki Yeşilyurt Çınar Oteli'nde arkadaşları Adnan Yıldırım ve Hacı Karay ile kaçırıldı. Cesetleri iki gün sonra ölüm üçgeni olarak anılan kontr-gerillanın karargahının da olduğu Bolu'nun Yığılca ilçesi yakınlarında bulundu. Ancak, cinayetlerin sorumluları açığa çıkarılmadı, kimse yargılanıp mahkum olmadı. SİLOPİ KAYIPLARI Türkiye'nin gündemini uzun süre meşgul eden binlerce 'faili meçhul' olaydan biri de HADEP Silopi İlçe Başkanı Serdar Tanış ve İlçe Yöneticisi Ebubekir Deniz'in, 25 Ocak 2001 günü Silopi İlçe Jandarma Komutanlığı'na çağrıldıktan sonra gözaltında kaybedilmeleriydi. AİHM'in verdiği mahkumiyet kararına rağmen TSK bünyesindeki askerlere dokunulamadı. Savcılar ve hakimler bu suçlu askerleri korudu. Adalet Bakanlığı da, savcı ve hakimlerin bu süç örgütlerine soruşturma açmamasına göz yumdu. Kemalistleri de katlettiler Ordu içindeki suç örgütü kontr-gerilla birimleri sadece Kürt gazetecileri, yurtseverleri ve işverenleri katletmekle kalmadı, Kemalist aydın ve yazarları da katletti. Kontr-gerilla tarafından öldürülen gazeteci Uğur Mumcu, Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi, DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler, Prof. Dr. Muammer Aksoy, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç ve Prof. Dr. Bahriye Üçok suikastleri de hiçbir zaman açığa çıkarılmadı ve sorumlularından yargı önünde hesap sorulmadı. Ancak PKK'ye maledilmek istenen Uğur Mumcu cinayetinin MİT içindeki suç örgütü kontr-gerilla birimi tarafından öldürüldüğü Ergenekon operasyonu sırasında ele geçirilen tutanaklarla ortaya çıktı. Söz konusu cinayetlerin kontr-gerilla birimlerince işlendiği ortaya çıkan tüm bu cinayetlerin sorumlularının adalet önünde hesap vermeleri için ise tamamen cesur ve namuslu kişilerce oluşturulacak Hakikatleri Araştırma Komisyonu ile mümkün. Veli 'küçük' abi 'büyük' Suç örgütü Ergenekon'a yönelik operasyonun üzerinden yaklaşık 2 hafta geçti. Planladıkları cinayetler ve bombalı saldırılarla 2009'da askeri darbeye ortam hazırlamayı amaçlayan Ergenekon'un emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün de aralarında bulunduğu 14 elemanı tutuklandı. Operasyonda, kontr-gerillanın bir birimi olan bu yapılanmanın kimlerle bağlantılı olduğu, finans kaynakları, gerçekleştirdikleri eylemler ve içinde yer aldığı kirli ilişki ağı kısmen ortaya çıkarıldı. Ancak, kontr-gerillanın '1 Numarası' halen meçhul. Ergenekon'a yönelik operasyon talimatının da birim denetimden çıktığı için '1 Numara' tarafından verildiği kaydediliyor. '1 Numara' olduğu iddia edilen kişilerden bazılarının adları şöyle: *Korgeneral Hasan Kundakçı: 1986-1988 yılları arasında Özel Harp Dairesi Başkanlığı, 1993-95 yılları arasında Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı yaptı. 1997'de emekliye ayrılan Kundakçı'nın adı birçok kez kontrgerilla bağlantılarıyla gündeme geldi. Kundakç, Veli Küçük'ün Kara Harp Okulu'ndan devre arkadaşı. Operasyonda tutuklanan Kuvayı Milliye Derneği Başkan Yardımcısı Hüseyin Görüm de, 1 Numara'nın Kundakçı olduğunu belirtmişti. *Orgeneral Doğan Güreş: Genelkurmay Başkanlığı yaptı. Güreş'in görevi sırasında Bölge'de çok sayıda köy yakma, faili meçhul cinayet, bombalama, suikast gibi olaylar yaşandı. Güreş Susurluk sanığı MİT'çi Korkut Eken'in cezaevine girmesine tepki göstermişti. *Orgeneral Necati Özgen: 1991-1995 yılları arasında Jandarma Bölge Asayiş Kolordu Komutanı olarak Bölge'de görev yaptı. Hakkında JİTEM'le ilgili iddiaların gündeme geldiği dönemde JİTEM tetikçisi Abdülkadir Aygan'la çekilen fotoğrafları h�l� hafızalarda silinmeyen Özgen de Korkut Eken'i savunmuştu. *Orgeneral Teoman Koman: MİT eski Müsteşarı ve Jandarma Genel Komutanlığı gibi önemli görevlerde bulundu. Koman, özellikle Susurluk olayıyla öne çıktı. Meclis Susurlurluk Olayını Araştırma Komisyonu'nda JİTEM ve çete bağlantıları nedeniyle dinlenilmesi istenen Koman, bu isteği reddettiği gibi, Veli Küçük'ün dinlenmesini de engelledi. Yeşil kod adlı JİTEM tetikçisi Mahmut Yıldırım ve Abdullah Çatlı'yla ilişkileri belgelenen Koman da Korkut Eken'in savunuculuğunu yapmıştı. *Orgeneral Şener Eruygur: 2002-2004 yılları arasında Jandarma Genel Komutanlığı görevini üstlendi. Eruygur'un, görevde olduğu dönemde 'Sarıkız' ve 'Ayışığı' adıyla iki darbe planı hazırladığı ortaya çıktı. *Orgeneral Yaşar Büyükanıt: Genelkurmay Başkanlığı görevini yürütüyor. Şemdinli'de suçüstü yakalanan JİTEM elemanı astsubayları 'iyi çocuklar' diye savundu ve 39 yıl ceza alan astsubayların serbest kalmalarını sağladı. *Orgeneral İ. Hakkı Karadayı: 1994-1998 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı yaptı. Türkiye'nin gündemine oturan 28 Şubat sürecinin baş aktörlerinden olan Karadayı, JİTEM tarafından gerçekleştirilen birçok faili meçhul cinayetin de sorumlusu. Hasan Kundakçı'dan sonra '1 Numara' olarak adı sıkça gündeme gelen ikinci kişi. BAYRAM BALCI