Kurdistan Haberleri (11) Haftasonu

Turk Medyasi:

'Hazırlıklar tamamlandı, sevkıyat durdu'
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sınır ihlali için hazırlıklarını tamamladığı belirtiliyor. Günlerdir bölgeye yapılan sevkıyat da durdu. Haberlere göre, bir aydır sınır bölgelerine yapılan asker sevkıyatına son verildi. Sınır noktalarına şu ana kadar çok sayıda gece görüş imkanlı Cobra, Süper Cobra ve Scorky helikopterleri gönderildi. Üst düzey bir güvenlik yetkilisi harekat için hazırlıkların tamamlandığını belirtti. Hakkari - Çukurca'da sayıları 150'yi bulan köy korucularının stratejik noktalardaki mevzilere ve nöbet yerlerine girmesi yasaklandı. Çukurca ilçesinin hemen karşısındaki Kuzey Irak'ın 5 kilometresinde peşmergelerin seyyar karakollar kurmaya başladığı, siperlerin de kazıldığı bölgeye 8 tankın gönderildiği bölgeden gelen haberler arasında.
Kuzey Irak'taki 20'yi aşkın köy ise boşaltıldı. Köylerde yaşayanların büyük bir bölümü iç kesimlerdeki köylere veya büyük kentlere gönderildi.
Sunday Times: Kandil'de PKK'lılarla beraber İngilizler var
PKK’nın yanında çeşitli uluslardan vatandaşların da "savaştığı" bildirildi.
The Sunday Times gazetesi, PKK’nın yanında "İngilizler, Ruslar, Almanlar, Yunanlılar, İranlılar ve Arapların da savaştığı"nı yazdı. Kandil’e çıkan gazete muhabiri, "Dağa giderken Irak ordusunun kontrol noktalarında gerilla mevzilerine giden yolu bize neşe içinde tarif ettiler" diye yazdı. İngiliz The Sunday Times gazetesi, Kandil’e çıkan muhabiri Hala Jaber’in izlenimlerini yansıttığı uzun haberinde "The Sunday Times, Kuzey Irak’ta Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile birlikte Türk kuvvetleri ile savaşan yabancıların arasında Britanyalıların da bulunduğunu açıklayabilir" dedi. Kandil Dağı’ndaki PKK’lılara dayanarak bazı Avrupalıların PKK ile güç birliğini yaptığını belirten gazete, "3 bin" kişiden oluşan PKK gücünde en az üç Britanyalı olduğuönu belirterek şöyle devam etti: "Diğerleri arasında Ruslar, Almanlar, Yunanlılar, İranlılar ve Araplar da var. PKK, hem Avrupa, hem de Amerika tarafından terörist bir örgüt olarak nitelendiriliyor. Jeep ile Kandil Dağı’na çıkan The Sunday Times muhabiri Jaber, "Turkey’nin, Kuzey Irak’taki Kürt bölgesel hükümetinin PKK’yı kıskaç içine almasın talebine karşın onlara yönelik herhangi bir eylemin işareti yoktu" diye yazdı. Hala Jaber "Dağa giderken Irak ordusunun her kontrol noktasında geçmemiz yönünde işaret yaptılar ve bize gerilla mevzilerine giden yolu neşe içinde tarif ettiler" sözlerini de kullandı. PKK’lılara yönelik ikmal yollarının da kesilmediğine dikkat çeken Jaber, Kandil’e çıkarken yolda gıda malzeme ile dolu birkaç aracı gördüklerini de anlattı. The Sunday Times muhabiri, görüştükleri İshanaz adlı bir PKK’lının "Saldırılarımız Türk kuvvetlerine odaklandı ve rehin askerlere saygı ile davranıyoruz" dediğini de aktardı. İshanaz, ayrıca rehin alınan askerlerin "talepleri yerine getirilinceye kadar tutulacağıönı söyledi. Gazete, aynı PKK’lının, "Bağımsız bir Kürdistan, Türkiye, İran ve Suriye’den kurtarılmış toprakları içermeli" de dediğini de aktardı.
BBC:
Irak, Türkiye'ye çokuluslu güç önerdi
PKK sorununa ilişkin olarak Ankara’da görüşmelerde bulunan Irak heyetinin, Ankara’ya sınırın köntrolü için "çok uluslu güçler"in kullanılmasını" önerdiği bildirildi. İngiliz yayın kurumu BBC’nin Bağdat muhabiri Jim Muir, Irak heyetinin, Ankara’da tatmin edici bulunmayan önerilerinin "gerçekçi ve uygulanabilir" olduğunu söylediğini belirtti. BBC de, Muir’e dayanarak şöyle devam etti: "Öneriler, sınırın kontrolü için çokuluslu güçlerin "mühtemelen Amerikan" kullanılmasını, eski Iraklı sınır karakollarının rehabilite edilmesi ve güçlerindirilmesi, yasa dışı olarak adlandırdığı (heyetin) üsler ve PKK’nın finansmanının kurutulmasına yönek adımları içeriyordu". BBC, "Türkiye ise, önerilerin uygulamaya geçilmesinin fazla zaman alacağını söyledi" dedi.
BAŞKAN BARZANİ EL-CEZİRE’YE KONUŞTU:
’HİÇBİR KÜRDÜ BÖLGE ÜLKELERİNDEN BİRİNE TESLİM ETMEYİZ’’ PNA-Federal Kürdistan Bölge başakanı Mesut Barzani, ‘’PKK’ye ait hiçbir merkez ve karargahın Kürdistan Bölgesi’nde varlığının olmadığını ve Kürdistan Bölgesinin de PKK ile Türkiye arasındaki sorun karşında taraf olmadığın’’ söyledi. El-Cezire’ye özel mülakat veren Başkan Barzani, ‘’PKK’ye ait hiçbir merkez ve karargahın Kürdistan Bölgesi’nde varlığının olmadığını ve Kürdistan Bölgesinin de PKK ile Türkiye arasındaki sorun karşında taraf olmadığını’’ söylerek ‘’Hiçbir Kürd’ü bölge ülkelerinden birine teslim etmeyiz’’ dedi. Başkan Barzani, ‘’Herhengi bir Kürdi bölge ülkelerinden birine teslim etmeyi kesinlikle reddettiklerini ve Kürdistan Bölgesi’nin sorunun bir parçası olmadığın’’ söyledi. Başkan Barzani, Türkiye’ye sorunu Kürt-Türk sorununa dönüştürecek bir iş yapmaması çağrısında bulunarak, ‘’Çünkü büyük bir felaket doğar’’ dedi. Başkan Barzani, Kürtlerin haklarına vurguda bulunarak, ‘’Kürt-Kürt savaşına asla izin vermeyeceklerini’’ söyledi. Başkan Barzani, ‘’Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın PKK’ye sorunlarının çözümü için ‘Parlemantoda siyaset yapın’ çağrısının olumlu olduğunu’’ söyleyerek ‘’Bu düşüncenin işlevsel hale getirilmesi çağrısında’ bulundu. Başkan Barzani, ayrıca, ‘’Araplara Kürdistan’da kardeşlerinin isteklerine destek olmaları’’ çağrısında bulundu.
RUSYA ULUSLARARASI ŞURA KOMİSYONU:
‘’OPERASYONLAR TÜRKİYE, SURİYE VE İRAN KÜRTLERİNİ AYAKLANDIRIR; BİR KAÇ DEVLET KURULABİLİR’’
PNA-Mustafa Sinu /Rusya: Federal Rusya Uluslararası Şura Komisyon başkanı Mihail, Margilov, ’’Türiye’nin Kürdistan Bölgesi’nde sınırötesi operasyon düzenlemesinin Irak’ta büyük bir yıkıma neden olacağını bununla beraber askeri operasyonların Türkiye, İran ve Suriye Kürtlerinin ayaklanmasına sebep olabileceğini’’ söyledi. Türkiye’nin sınır ötesi operasyon tehditleri konusunda Rus İtartas ajansına demeç veren Margilov, ‘’Türkiye’nin Kürdistan Bölgesine düzenleyeceği sınır ötesi operasyonların Irak ve ortadoğunun tamamında yıkıma neden olabileceğini’’ söyledi. Margilov, ‘’Türkiye’nin düzenlemek niyetinde olduğu bu operasyonlarla İngiliz ve Fransızlar tarafından çizilen haritayı değiştirebileceğini ancak Kürdistan Bölgesine düzenlenecek operasyonların Türkiye, Suriye ve İran’daki Kürtlerin ayaklanmasına da sebep olabilceğini’’ söyledi. Margilov, bununla beraber ‘’Dünyada tanınmayan bir kaç devletin kurulacağını’’ sözlerine ekledi.
RUSYA PARLEMANTO BAŞKANI YARDIMCISI:
‘’BÜYÜK KÜRDİSTAN HARİTASINI KENDİ ELLERİMLE ÇİZDİM ANCAK PENTAGON ONU BENDEN ÇALDI’’
PNA-Mustafa Sinu/Rusya: Rusya Parlamento Başkanı Yardımcısı, ‘’Büyük Kürdistan Haritasını kendi elleriyle çizdiğini, ancak bu haritanın Pentagon tarafından kendisinden çalındığını’’ söyledi. Rus TV Center kanalına konuşan Rusya Parlamento Başkan Yardımcısı Vladimir Jirinovski, Kürt sorunu karşında Kürtlerle aynı derdi yaşadığından bahsederek, ‘’Ben kendi ellerimle Büyük Kürdistan Haritasını çizmiştim. Ancak ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) bu haritayı benden çaldı ve onlar şimdi Büyük Kürdistan’dan bahsediyorlar’’ dedi. Öte yandan, Rusya’nın medya ve basın kuruluşlarında Türkiye’nin PKK bahanesi ile Federal Kürdistan Bölgesi’ne yönelik olası bir sınır ötesi operasyonundan bahsedildiği ve genel olarak basında yer alan gazete manşetlerinde Kürdistan Bölgesi’nin tarafından olunduğu bildirildi. Özellikle yüksek trajlı gazeteler önde olmak üzere Rus medyası Türkiye’nin Kürdistan Bölgesine olası bir sınır ötesi operasyon tehditlerine geniş yer yeriyor.
BAN Kİ-MOON’DAN TÜRKİYE’YE ÇAĞRI:
‘’PKK SORUNUNU SİYASİ YOLLARLA ÇÖZÜN’’
PNA-Bireşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, ‘’Türkiye’nin PKK bahanesi ile Kürdistan Bölgesi’ne askeri operasyon düzenlemesi konusundaki tutumu karşısında endişe duyduklarını’’ söyledi. Ban Ki-Moon, ‘Türkiye’ye sorunu askeri operasyon düzenleme tehdidiyle değil siyasi yollarla çözmesi çağrısında’’ bulundu. Gazetecilere konuşan Moon, ‘’Sorunun çözümü konusunda barışın araya girmesi ümidinde’’ bulundu. Genel Sekreter Moon, ‘’Askeri operasyonlar tehdidinin sadece bölgede istikrarsızlığa neden olacağını’’ söyledi.
JIRINOVSKI’DEN TURKİYE’YE SERT TEPKİ:
‘’TÜRKİYE’YE 21.YÜZ YILDA BAĞIMSIZ BİR ÜLKENİN TOPRAKLARINA GİRİLMEMESİ GEREKTİĞİNİ SÖYLEMEMİZ GEREKİYOR’’
PNA-Rusya Liberal Parti Lideri ve Rusya Parlamentosu Başkanı Yardımcısı Vladimir Jirinovski, Türkiye’nin PKK bahanesiyle Federal Kürdistan Bölgesi’ne askeri operasyon düzenlemesi tehditlerini değerlendirdği açıklamasında, ‘’BM Güvenlik Kurulunun bu konuda olağanüstü bir toplantı düzenlemesi’’ çağrısında bulundu. Jirnovski, ‘’Güvenlik Kurulunun Türkiye’nin Irak’a askeri operasyon düzenlememesi, aksi taktirde Irak’ın Kuveyti işgalinin ardından Irak’a uygulanan ekonomik ambargonun aynısının bu ülkeye uygulanacağı uyarısında bulunması gerektiğini’’ söyledi. ‘’Türkiye’nin Irak’taki her türlü askeri harekatının bir ülkenin bir başka ülkeye karşı savaşı anlamına geleceğini’’ söyleyen Jirinovski, ‘’Türkiye’nin kendi komşu ülkelerine saldırısı ilk değil 1974’te de Kıbrıs’ın kuzeyi’ni işgal etti ve şimdiye kadar da dünya bu bölgeyi tanımıyor.’’ dedi. Jirinovski, ‘’Türkiye’ye 21. yy’da bağımsız bir ülkenin topraklarına girilmemesi gerektiğini açık bir şekilde söylememiz gerekiyor.’’ dedi.
PNA-Irak Yüksek Ceza Mahkemesi Sözcüsü, Enfal Olayının soykırım(Genocide) olarak adlandırılacağını bildirdi. Süleymaniye kentinde dün gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yüksek Ceza Mahkemesi Sözcüsü Munir Hadad, ‘’ 11., 12. ve 13. maddelere göre Enfal Olayının soykırım olarak adlandırılacağını’’ söyledi. 1988 yılında Saddam rejimi (Ba’s) tarafından vahşice düzenlenen Enfal operasyonu sonucu 180 bin Kürt şehit oldu.
Türkiye-Irak-ABD Krizi: Dünyanın en zor işi Cengiz Çandar-Referans-“Bu krizle uğraşmak dünyanın en zor işi” demiş Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, Newsweek’in son sayısında yayınlanan röportajında. Hoşyar Zebari’nin Kürt olduğunu biliyorsunuzdur. Aynı zamanda Kürdistan Demokrat Partisi’nin ileri gelenlerinden biri olduğunu ve partinin lideri Mesut Barzani’nin dayısı, evet dayısı, olduğunu da belki biliyorsunuzdur. Başbakan Tayyip Erdoğan, Londra’ya giderken uçakta Iraklı Kürt liderlerin her birinin farklı sesler çıkarttığını, bunun bir “rol bölüşümü” olabileceğinden söz ederken, aklına birden Hoşyar Zebari geldi ve Hoşyar’ın Türkiye ile Irak hükümetleri arasında bir süre önce imzalanan Terörle Mücadele Anlaşması’nda “sıcak takip” konusunda en hararetle karşı koyan kişi olduğunu hayret-hayal kırıklığı ile anlattı. Devami icin...
Everest’in ilk ödülü Kürt yazara ANF-Everest Yayınlarının düzenlediği “İlk Roman” yarışmasında Kürt yazar Muhammed Munis’in “Uzak Hayat” romanı ile ödüle layık görüldü. Munis’e ödülü TÜYAP’ta yapılan bir törenle verildi. Everest Yayınları'nın ''Gizli Romancılara'' şans tanımak amacıyla bu yıl ikincisini düzenlediği ''Everest Yayınları İlk Roman Yarışması''nın sonuçlandı. Oya Baydar, Latife Tekin, Cemil Kavukçu, Semih Gümüş ve Hasan Ali Toptaş'tan oluşan seçici kurul, Muhammed Munis'in ''Uzak Hayat'' adlı romanını ödüle değer buldu. Muhammed Munis'e TÜYAP’ta düzenlenen bir törenle ödülü verildi. ROMANA BAŞLAMA SERÜVENİ 1978 yılında Şırnak-Cizre’de doğan Munis törende yaptığı konuşmada yazımsal çalışmalarını anlatarak, “Şiir romandan daha saf bir sanat dalıydı. Şiirin kişiye verdiği çok ciddi ahlak var, kişiyi saflaştırır, düşüncelerini durulaştırır, ama roman okumadığım için böyle düşünüyordum. Sonra klasikleri, romanları okudum. Bunları okuduğumda romanın şiirden aşağı yanı kalmadığını anladım. Romanın çok değerli bir sanat olduğunu o zaman anladım” diyor. Gabriel Garcia Marquez’in “Yüz Yıllık Yalnızlık”ı okuduğunda ‘roman yazmak gerektiğini’ ve bu sürecin kendisi için bir dönüm noktası olduğunu belirtiyor. Mersin Üniversitesi Tarih bölümünden mezun olan yazar Munis konuşmasında, “Kitaplarda okuduğum tarih, yıkımlar, savaşlar, acılar toplamıyla doluydu. Bu kitabım bir nebze karamsar. Okuduğum kendi alanımla ilgili kitaplar içine yansımıştır. İçi acılar, hüzünlerle doludur. Ama şu an umutsuz değilim. Daha umutlu düşünüyorum, yine de bunun kitabımın geçerliliğini yitirdiğini, ona sahip çıkmadığım anlamına gelmez. İçinde muhakkak umut var vardı. Herhalde bugün yazsam bir trajediye dönüştürmezdi. Karakterleri bir şekilde acıyla bağdaştırmazdım. Mutlaka içinde çok mutlu, mutluluğu hak eden karakterlerde olurdu” diyor. EN BÜYÜK HAYALİM KÜRTÇE YAZMAK Muhammed Munis, romanını Kürtçe yazmak istediğini anacak Kürtçe’ye tam hakim olmadığını söylüyor.
Çiçek: Başka bir devlet olsaydı PKK'ye çoktan yenilmişti
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, "Böylesine bir uluslararası desteğe sahip terör örgütü karşısında Türk milletinden başka bir millet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden başka bir devlet olsaydı şimdiye kadar çoktan havlu atmıştı. Biz şu anda askeri, diplomatik, siyasi ve ekonomik olmak üzere 4 tedbiri eş zamanlı olarak uyguluyoruz" dedi. Terörle mücadeleye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Terörü protesto gösterilerini değerlendiren Çiçek, şunları söyledi: Çiçek, terörün arkasındaki güçlerin bir iç çatışmayı körüklemek istediğini söyledi. Çiçek, Kanal 7 televizyonunda katıldığı programda soruları yanıtladı. "Eğer biz tepkimizi ortaya koyarken teröre lanet mitinglerinde hiç umulmadık sonuçlara işi götürebiliyorsak, iyi niyetle kötü niyetle, geçmişte yaşandı Maraş olaylarına bir bakın, Çorum'da yaşanan olaylara bir bakın, 6-7 Eylül olaylarına bir bakın, Sivas'ta yaşanan olaylara bir bakın birilerinin bir yanlışı sonuçta hepimizi üzen sonuçlara götürmüştür, bu yaraları kapatmakta zor olmuştur. Şimdi bazı gazete manşetlerinde görüyorum, bazı yerlerde tepki koyanlar bir kısım insanlara karşı da bir tavır içinde oluyor, bu tam terörün tuzağına düşmektir, teröre bundan daha büyük bir destek olmaz. Onun için bu ülkede yaşayan 70 milyon insan kardeşiz. Çiçek, şöyle devam etti: "Böylesine bir uluslararası desteğe sahip terör örgütü karşısında Türk Milletinden başka bir Millet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden başka bir devlet olsaydı şimdiye kadar çoktan havlu atmıştı. Halbuki bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu mücadeleyi veriyor. Zaman zaman belli zayiatlarda veriyor, üzüntümüz var, yüreğimiz de yanıyor. Ama bu mücadelenin tabiatında bu var ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti bugüne kadar terörle ilgili başarıyı hiçbir yerden destek almadan bu noktada tutabildi, buradan daha ileri bir noktaya götürecek. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve onun hükümeti olarak biz şu an dört tedbiri eş zamanlı ve koordineli olarak uyguluyoruz. Bir tanesi askeri tedbirdir, diplomatik, siyasi tedbirlerdir ve ekonomik tedbirlerdir... Ve bu politikanın uygulanışında devletin birimleri arasında, devletin organları arasında tam bir mutabakat var. Bunun altını çiziyorum, çünkü zaman zaman teröre karşı olan bir kısım söylemlerin içerisinde AK Parti iktidarıyla devlet organları arasında bir farklılık varmış gibi söylemeye çalışıyorlar." Çiçek, şunları kaydetti: "Bizden ne isteniyorsa bugüne kadar bundan sonra da bunu veririz, vereceğiz, tereddüt yok. Ama bu tezkerenin çıkmış olması aynı zamanda öbür tarafa muhatabımız olan bu belanın arkasında kimler varsa ya da bu belayı kimler besliyorsa onlara da bir sorumluluk yüklüyor. Biz onlara demek istiyoruz ki, 'bakın iş buraya geldi bıçak kemiğe dayandı eğer siz bu kısrağınızı kısa bağlamazsanız, bu itinizi, köpeğinizi doğru dürüst bir yere hapsetmezseniz bir daha zarar vermeyecek tarzda, bakın zaten bu bölge istikrarsız zaten bu bölgede bir kaos var bunun sorumlusu Türkiye değil, dünyayı içinden çıkılmaz bir hale getirirsiniz bizden günah gitti. Siz de bunun gereğini yapın bizi oyalamayın'.
KOSOVADAKİ 50 BİN TÜRK ANAYASAL GÜVENCE İSTİYOR
Dr.İsmet Turanlı Dün TRT tede Kosova hakkında bir yayın vardı. Ora halkı artık özgürlüğe kavuşacakları günü beklediklerini söylediler.50 bin Türkün de anayasada yer almak istediklerini.Şimdilik inzibat görevini UNO ve Nato kuvvetleri ile birlikte Türk askeri sağlıyor.Türkiyenin oradaki Türklere çok yardım ettiğini söylediler. Kıbrıs Rumları adanın çoğunluğuna bakınca bir Rum devleti olduğunu,Türklerinse ekalliyet olduğunu söylüyorlar.Türkiye'de ise Türkler çoğunlukta olduğu için Kürtleri azınlık dahi saymıyorlar.Çünkü tartışılamaz Lozan anlaşması var.Lozan anlaşmasında Kıbrıs'ı resmen İngilizlere verdiğimizde var.Yani Kıbrısta artık Lozan geçerli değil.Diğer taraftan 150 bin Kıbrıslı Türk için önce Denktaş,şimdide Baykal ayrı bir devlet sütatüsü istiyor.Gerçi Denktaş bir devlet kurdu ise de dünyanın hiç bir devleti tanımadı. Ne küstahlıktır ki (!) milyonlarca Kürt ,Barzani Irakın parçalanıp Kürdistan devleti kurmak istiyorlar. Kuzey Irakta ki Türkmenler için Ankara anlaşmasına göre Türkiyenin garantörlüğü olduğu keşfedildi.Bizim sivri akıllı köşe yazarlarına göre Saddam devrinde Irakta istikrar (!) vardı.Yüzbinlerce Şiiyi,on binlerce Kürdü ve Türkmeni katlederek istikrarı sağladığını bilmiyorlar. USA ister petrol için, isterse söylemleri gibi demokrasiyi getirmek için 300 milyar dolar harcayıp 3000 askerinin kaybını sineye çekerek.Gerek birinci ve gerekse ikinci dünya harbindede USA maddi ve askeri kaybı göze alarak Avrupaya gelmişti ve Hitlerden kurtardı.Sonrada Marshal planı gereği 40 milyar dolar yardım yaptı,senelerce Berlini Ruslara karşı korudular.O tarihi özveriyi köşe yazarları bilmiyorlar.Atatürk devrindede istikrar vardı.İstiklal mahkemeleri,Dersim ve Şeyh Sait isyanlarında on binlerce Kürdün ölümü pahasına. Benim cevabını bilemediğim bazı sorular var.Türkiyede milyonlarca Ermeni,yüzbinlerce Rum,yüzbinlerce Yahudi varken,bugün neden bunların sayıları on binleri geçmiyor.Herhalde Tehcirin,Varlık vergisinin,6-7 Eylül hadiselerinin bir etkisi olmasa gerek. Sonra Kürtlerin Türklerden anayasal olarak hangi hakları eksik? Onlarda Türklerle eşit olarak Türkçe öğrenmek hakkına sahipler.Gerçi okulsuzluktan Türkçe eğitimleri tam yapılamadığı için Komediyenler Kürtlerin Türkçelerini ne güzel taklit edip güldürü sağlıyorlar.Mesela Şener Şen gibi.Tıpkı Almanyada Türklerin almancası ile alay ettikleri gibi.4-5 bin köyde okullar tahrip edilirken Kürtler köylerinden uzaklaştırdıkları için Türkçeleri zayıf olduğu bir hakikat.Kürtlere eşitlik olsun diyee Türk“üm demek imkanı verildi.Türkiyeliyim diyemezler-Fakat Suriyeli Kürt ancak Suriyeliyim diyebilir.Arabım diyemez.İrandakilerde acemim mi desin yoksa İranlı Kürdüm mü.Bulgaristandaki Türkler Türküm demektedirler.Bulgarım diyemezler.Yahut Bulgaristanlı Türküm derler. İstanbul ve Ankaradaki Üniversite kliniklerinde 25-30 professör varken Güney doğuda birer yardımcı doçentle idare edilmesi eşit haklarda bir eksiklik sayılmaz.Batıda % 5 evde doğum yaparken,güneydoğuda %58 kadın evde doğum yapmakta,çocuk ölümlerindeki,anne vefiyatındaki uçurum denecek kadar yüzde farklılıkları eşitsizlikten kaynaklanmıyor. Bulgaristanda 3 tane etnik Türk partisi var ve koalisyondalar.Türkiyede Kürtlerede eşitlik sağlanması için sadece etnik Türk partilerine izin var.Kürtlerde Türklerle eşit olarak her sabah Türküm doğruyum amentüsünü söyleyebilirler.12 eylülde eşitlik sağlansın diye herkesin Türkçe konuşmasına müsade edilmedi mi?Bir nufus sayımında Kürtçe yabancı dil olarak sorulmasını ön gördüğü için genel müdür,çok kıymetli bir ilim adamı vazifesinden azledilmedi mi? Eşitliğe zarar verdiği için.Hrant asil Türk kanı taşımadığı ve eşitliği bozduğu için çavuş dahi yapılmadı mı?Mehmet Ali Birand Kölndeki bir konuşmasında Kürtlerin de Türkler gibi eşit olarak çalışma imkanına sahiptir dedi.Tıpkı askerlik görevi yapabildikleri,vergi ödedikleri gibi. Bakanlık yapmış milletvekil Şerafettin Elçi eşitliğe aykırı davranıp Kürdüm dediği için hapse atılmıştı. Türkücü Ahmet Kürdüm deyip eşitliği zedelediği için Fransaya kaçmağa mecbur kalmamış mı idi?Kamuran İnanın babası Kürt,eşi belçikalı,annesi Ermeni olmasına rağmen eşitliğe zarar gelmesin diye TV programında Türklüğünü isbat için Bahçeli gibi konuşuyordu.İbrahim Tatlıses ana dilinin Kürtçe,anasının Kürt olduğunu fakat eşitlik bozulmasın diye ben Türküm demiyor mu? Eşitlik olmasına rağmen ilk okula dahi gidememiş ve analfabetti.Urfada Oxford vardıda bizmi gitmedik dedi. KUZEY Irak’TA bir Kürt devleti kurulmasını komşusu devletler ve Arap ülkeleri istemiyor. Şayet Kürtler Fransanın güneyinde bir kasabada yaşasa idiler Andora gibi UNO da temsil edilen bir devlet konumuna girerdi.Yahut İsviçrenin kuzeyinde bir kasabada yaşasa idiler Lichtenstein gibi bir devlet kurabilirlerdi. Şimdi 40 milyon Kürt Ortadoğ'uda ,dört devletin ortasında olduğu için devletini kuramıyor.DEmekki en büyük talihsizlikleri coğrafi konumları. Bir Kürt arkadaşın dediği gibi Kürtler Allahın bile unuttuğu bir bölgede yaşıyorlar. Barzani pragmatik bir politika takip ederek derse ki ‚Biz kendi devletimizi kuralım fakat komşu ülkeler hiç endişe etmesinler ,biz onlara karışmayız.Onlar bulundukları yerdeki devletler ile anlaşsınlar,mesela Bulgaristanda ki Türkler gibi bulundukları devletlerin demokratikleşmesi ile insani ve anayasal haklarına kavuşsunlar.Böylece Barzani Türkiye,Suriye ve İran ile ilişkilerini dostane bir temele oturtsun.Yoksa Sevr fobisi,komşu devletlerin bölünme korkusu Barzaninin yakaladığı bu tarihi fırsatı gerçekleştirmesine mani olabilir.Komşu ülkelerdeki silahlı örgütlerinde silahı bırakıp demokratik, siyasi mücadeleye devam etmeleri sulh içinde yaşamağa hizmet eder.Bunun içinde Barzani ve Talabaninin yaptığı gibi Kürt grup ve sözcülerinin birlik olmaları gerekir.Maalesef Kürtlerin ezeli zaafiyeti bir birlik kuramayıp aralarında hainlik ıthamları yapmalarıdır.Ortada Bulgaristan ve Barzani Talabani reel politika örnekleri mevcutken ilkel, silahlı ve teröristik metotlarla masum insanlarında telefiyatına müsebbib olmak 21 ci asırda muasır medeni yaşama ters düşmektedir. Dünkü TRT yayınında birde İspanyadaki Basklar hakkında bir program vardı.Basklar son senelerde bir çok anayasal özgürlüklere kavuşmuşlar.Fakat şimdide tam istiklal istiyorlar.İspanyanın en zengin bölgesinde yaşıyorlar ve AB ye girdikten sonrada dahada zenginleşmişler.Çünkü hem AB den hemde Küreselleşmeden dolayı büyük yabancı sermaye girişiminden.Yayıncı bayan bir tenakuza düşerek orada o zenginliklere rağmen halkın yoksulluğunu demonstre etmek istedi,Fakat o yoksul bölgeye taksiciler gitmek istememişler.Yani demek istediki Kürtlerde eğer separatist politika güderlerse sonunda daha yoksullaşırlar.Kürtlerin Güneydoğuda dahada yoksullaşacaklarına vurgu yapmak istedi.Bektaşiye iki şişe şarap göstermişler,tadına bakıp hangisinin içilecek olduğunu sormuşlar.Bir şişeyi denedikten sonra ,öteki şişedeki şarap daha iyidir demiş.Öteki şişeyi tadmadan nasıl bu kanaate vardığı sorulduğunda.Tadına baktığından daha kötü olamaz demiş.Kürtlerde daha yoksul olursunuz denilince aklıma bu Bektaşi fıkrası geldi. Gençliğimde bir amerikan filmi görmüştüm.Sol tandanslı.İşçiler daha fazla ücret almak için sendikal bir toplantı yapmışlardı.O zamanlar Steinbeck,Caldwel moda idi.Filmin sonunda işçilerin otomobillerine binerek evlerine gittiklerini görünce kendi kendime bu ne biçim komunist propagandası demiştim.Zira o zamanlar Türkiyede ancak milyonerlerin arabaları vardı.İspanya belgeselini seyredincede yayıncının bu paradoksu hatırıma geldi.Çiller Bask modelinden bahsedince askerler ağzına biber sürdü ve söylediğini inkar etmedimi?Erdoğan keza Kört sorunu vardır diyince gene asker ağzına biber sürmedi mi? Kosovada ki Türklere,Iraktaki Türkmenlere,Kıbrıstaki Türklere,Rusyadaki Çeçenlere,Ermenistandaki Azerilere v.s. Türkiye eşitlik isterken Türkiyede Kürtlere eşitlik istemini elbetteki bir Paranoiaya olarak değerlendirmek gerekir.Buna nalıncı keseri politikası demeğe Kürtlerin hakkı olabilir mi? Bulgaristan AB ye girince Yunanlıları bir telaş aldı.Çünkü Bulgaristanda Türklerin etnik hakları Yunanistandan fazla olduğundan Yunanistandandaki Türklerin Bulgaristana geçeceklerinden korktular ve Bakoyani oradakilere kur yapmağa başladı.Türkiyenin bütün korkusuda Kürdistan kurulup,Kerküğüde içine alırsa orası Güneydoğudan daha zengin olacak ve etnik haklar öne çıkacak,Kürtler Iraka geçecekler diye.Şimdiden Türkiyede zayıf temel eğitimlerinden dolayı Üniversiteye girmeyen Kürt gençleri Kürdistana akın etmeğe başladılar.Korkunun ecele faydası yok.Türkiyenin artık canciğer dediği Kürtlere hami olması gerekir,Düşmanlıktan fayda gelmez. PKK korkusundan Türkiyenin kendisini kurtarmasi acilen tavsiye edilir.
Barzani: Kürt-Kürt savaşına asla izin vermeyiz ANF-AMSTERDAM(28.10.2007)-El Cezire televizyonuna konuşan Federal Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani, Kürtler arası bir savaşa asla izin vermeyeceklerini ve hiçbir Kürdü bölge ülkelerine teslim etmeyeceklerini söyledi. El Cezire televizyonunun sorularını yanıtlayan Barzani, Türk devletinin PKK’ye karşı savaşın dayatmalarına karşı Kürtler arası bir savaşa asla izin vermeyeceklerini söyledi. Barzani ‘’Kürt-Kürt savaşına asla izin vermem’’ dedi. Türkiye’nin Irak’tan 153 PKK üyesinin kendilerine teslim edilmesi talebine de cevap veren Barzani ‘’hiçbir Kürt’ü bölge ülkelerinden birine teslim etmeyiz’’ diye konuştu. Barzani, Federe Kürdistan bölgesinde PKK’ye ait hiçbir merkez ve karargahın olmadığını da söyleyerek, PKK ile Türkiye arasındaki soruna da taraf olmadıklarını ifade etti. Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın PKK’ye ‘Parlamentoda siyaset yapın’ çağrısı olumlu bulduklarını söyleyen Barzani ‘’bu düşüncenin işlevsel hale getirilmesi’’ çağrısında bulundu. Barzani, son haftalarda Türkiye’de Kürtleri hedef alan milliyetçi-ırkçı saldırılara da değinerek, Türkiye’nin sorunu Kürt-Türk sorununa dönüştürecek davranışlarda bulunmamasını isteyerek ‘’Çünkü büyük bir felaket doğar’’ uyarısında bulundu.
Ahmedinejad'tan telefonla 'PKK' diplomasisi İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad, Tahran’da Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile görüşmeden önce PKK soruna ilişkin "telefon diplomasini" yürüttü. Ahmedinejad, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yarısıra, İrak Devlet Başkanı Celal Talabani ve Başbakanı Nuri El Maliki’yi de aradı. Dün Abdullah Gül’ü arayan Ahmedinejad, Celal Talabani ile yaptığı görüşmede "Irak ile Türkiye arasındaki gerilimleri sona erdirmek için çaba gösterme iradesini" dile getirdi. Talabani’nin ise, Ahmedinejad’ın Babacan ile görüşmelerinde "tehditler ve askeri çözümler"in yanısıra müzakareler gereğini vurgulamasını istediği belirtildi. Mahmut Ahmedinejad, El Maliki ile görüşmesinde "PKK eylemlerine karşı çıkılması gereği" konusunda mutabık kalındığı bildirildi.
Kürt mağazalar yağmalanıyor Radikal/BURSA - Hakkâri Dağlıca'da 12 askerin şehit edilmesinin ardından başlayan 'Terörü telin eylemleri' kimi yerlerde 'terörün ta kendisi' halini aldı. Dağlıca'da şehit veren Bursa'da yaşananlar tehlikenin boyutunu ortaya koyuyor. Türkiye'nin zengin ve modern kentlerinden Bursa'ya gelenleri, kent merkezinde 'Bir papaz öldü. Hıristiyan oldular. Bir Hrant öldü Ermeni oldular. 10 günde 40 şehit verdik. Türk olamadılar. Hepimiz Türküz Hepimiz Mehmetçiğiz' ve 'Ya sev ya terk et' pankartları karşılıyor. Neredeyse tüm binalar, otomobil, minibüs, otobüs, okul servislerinde Türk bayrakları, şehitlerin posterleri asılı. Bursa'da 22 şubesi bulunan Şaypa mağazalarında da öyle. Şaypa'nın Altıparmak ve Çarşamba şubelerine şehit haberlerinin geldiği gün, binlerce kişi saldırdı. Mağazalar taşlandı, yağmalandı. Saldırının hemen ardından yerel gazetelere tam sayfa 'Teröre lanet' ilanları veren, mağazalarına bayrak asan Şaypa, 82 yıldır Bursa'da gıda ticareti yapan Şaylı ailesine ait. 'Etnik değil ticari kaygı!' Şirketin kurucusu Mardin doğumlu Abdurrahman Şaylı. Şirket hakkında 'PKK'ya yardım ediyorlar', 'Zana'yla ortaklar' şeklinde dedikodular yayıldığını anlatan yönetim kurulu üyesi Necati Şaylı, "Biz, 1925'ten beri Bursa'da ticaret yapan bir aile şirketiyiz" diyor, "Aile üyelerimiz dışında hiçbir ortağımız yok." Bu sözlerini Ticaret Odası kayıtlarını göstererek kanıtlıyor. Şaypa'nın Halkla İlişkiler Müdürü Bedirhan Bozali "Yıllardır şehit ailelerine erzak-yardımı yapıyoruız. Binlerce Türk bayrağı dağıtyoruz. Ama bu dedikodular yıllardır var" diye konuşuyor. Şaypacılara göre dedikoduların asıl nedeni 'Bursa'da perakende sektöründeki büyük rekabet.' Yağmayla ilgili sekiz kişi gözaltına alındı. Kürtlere 'Hepimiz Türküz' afişi
Dağlıca saldırısının düzenlendiği 21 Ekim ve şehit Samet Saraç'ın toprağa verildiği 23 Ekim günü Bursa'da Kürt kökenlilerin işlettiği pek çok dükkân saldırıya uğradı. Sahibi Diyarbakırlı olan 'Gözem' kahvehanesi gibi. Adını açıklamak istemeyen kahvehane çalışanı "Binlerce kişiydi. İçeri taş yağdırmaya başladılar, 'Bursa'dan defolun' diye bağırıyorlardı. Polis engellemese çok insan ölebilirdi" diyor. Üç gün kapalı kalan kahvehane şimdi açık. Girişte iki Türk bayrağı asılı. İçeride Atatürk portresinin yer aldığı afişte, 'Hepimiz Türk'üz' yazıyor. Kahvenin bulunduğu semtte bir kişi, "Tek tek dükkânları gezip bayrak veriyorlar. 'Asmamış olursan, gerisini sen düşün' diye tehdit ediyorlar" diyerek uzaklaşıyor. Uzun saçlı ve küpeli olmak da 'riskli'. Uzun saçlı bir genç yaşadıklarını anlatıyor: "Sloganlar atarak geliyorlardı. 'Satanist" diye bağırdılar. Küfür ederek saldırdılar. Kaçıp bir arkadaşımın evine sığındım, yoksa linç edilecektim." Altıparmak semtinde toplanan rock bar ve kafeler de atmosferden nasibini aldı. 21 ve 23 Ekim günü 60's adlı kafeteryaya çoğunluğu lise öğrencisi kalabalık sloganlarla saldırdı. Kafe sahibi Ogün Özden kırılan camları taktırırken "Yaşadıklarımızı kimse yazmadı, ülke duymadı" diyerek anlatmaya başlıyor: "Üç yaşındaki çocuğum, bebek arabasının içinde kapının önündeydi. Onun için çok endişelendim. 'Bursa'da satanist istemiyoruz, komünist istemiyoruz' diye bağırıyorlardı. Benim solcu olduğumu biliyorlardı. İçeriye taş yağdı, bir müşteri yaralandı. İçlerinde kız öğrenciler, çok acı ama daha önce müşterimiz olan gençler de gördük. 'Satanistler' diye bağırdıktan hemen sonra 'Şampiyon Bursa' diye maç tezahüratı yapıyorlardı. Gözaltına alınan olmadı." Üç yıl önce İstanbul'dan Bursa'ya gelerek kafeyi açan Özden, "Çocuğumu İstanbul'a gönderdim. Burada can güvenliğimiz yok. İşyerimi satarak gideceğim" diyor. Altıparmak'taki bütün bar ve kafelerde de Türk bayrakları asılı. Bir rock bardan ülkücü şarkılar yükseliyor. Özden, "Artık club mekânlar bile 'Ölürüm Türkiyem' çalıyor" diye konuşuyor. Üç kişi bıçaklandı
Şehit Saraç'ın toprağa verildiği gün restoran işleten Tuncelili Rıza Beyaztaş'a tehdit telefonu geldi. "Cenazeden sonra sizden hesap soracağız" dediler. Tuncelili diğer esnaf da aynı tehdidi almıştı. Çarşamba günü Beyaztaş Restoran'a gelen dört kişi, Beşiktaş-Liverpool maçını izlerken, dev 'Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez' pankartı açılınca kalkıp alkışladı ve diğer masalara sataştı. Kendilerini uyaran işletme sahibi Rıza Beyaztaş, Metin Beyaztaş ve Hüseyin Yıldız'ı bıçakladılar. Hüseyin Yıldız, iki gün yoğun bakımda kaldı. Bir saat sonra Tuncelili bir kişinin işlettiği Can Restoran önüne üzerinde Türk bayrağı bulunan çelenk bırakıldı ve işletmenin camları kırıldı. Tuncelililer Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Celal Hamvayat endişeli: "Biz barış, ülkenin birliğini isteyen insanlarız. Pek çok esnaf korkarak dükkânının kepenklerini indirdi." Camları kırılan, tabelaları DTP Bursa İl Başkanlığı önceki gün açılabildi. İl Başkan Yardımcısı Suat Ertuğrul, "Polis güvenliği alamadığını söyleyerek binayı boşaltmamızı istedi. Biz çıktık 15 dakika sonra binayı yakmaya çalışıyorlardı" diyor. Aynı binada, travestilerin kaldığı bir daire de saldırıya uğradı, talan edildi. Bursa Şube Başkanı Abdulaziz Akyol da İHD bürosunu saldırı kaygısıyla açmadıklarını anlatıyor: "Sokaklar da aynı durumda. Birkaç kişi trafiği keserek Türk bayrağı açıyor. Korna çalıp destek vermeyenlere saldırıyorlar. Dükkânları gezerek bayrak dağıtıyorlar. Yaptığımız açıklamalara yerel basın yer vermiyor." Gündem tekrar yayında! 23.10.2007 tarihinde mahkeme kararı ile Türkiye'den girişi engellenen gazetemiz Gündem internet sitesi ozgurgundem.net, yeni adresi http://www.ozgurgundem.org/ ile bugün tekrar yayına başladı. Milliyetçi şovenizmin had safhaya ulaştığı bugünlerde Kürt basını da her alanda susturulmaya çalışılıyor. Şimdiye kadar yayını 5 kez durdurulan gazetemizin Gündem'in internet sitesi 5 gün önce mahkeme tarafından Türkiye'den erişimi engellendi. 8 Eylül 2007'de 30 gün süreyle kapatılan gazetemiz, kapatma cezasının bitmesi ile birlikte ancak 1 gün yayın yapabilmişti. 8 Ekim 2007 tarihinde gazetemiz bir kez daha 30 gün süreyle kapatıldı. Son olarak 23 Ekim 2007 tarihinde internet sitemiz http://www.ozgurgundem.net/ mahkeme kararı ile erişimi Türkiye'den yasaklandı. Her türlü kapatma, susturma, yıldırma çabalarına karşı Gündem, özgür basın geleneğinin verdiği güçle gerçek haberin savunucusu ve sürdürücüsü olmaya devam edecektir.
'Böyle kardeşlik olur mu?' Milleti sokaklara dökmekle, gerçekleri çarpıtmakla çözüm değil, çözümsüzlüğünü derinleştirildiğini ifade eden Karayılan, şunları söyledi: 'Milliyet gazetesinin 24 Ekim'deki manşeti Dağlıca'daki (Oramar) asker kayıpları için 'Bu son olsun' biçimindeydi, biz de son olsun, diyoruz. Ama son olabilmesinin yolu Kürtleri tasfiye etmekten geçmiyor, Kürtler öyle tasfiye edilemez. Son olmasının yolu Irak Kürdistanı'na saldırmaktan geçmiyor. Bunun son olmasının yolu; sizin Kürt halkının da bir halk olduğunu kabul etmenizden geçiyor. 'Ya komşu olacaksınız, ya hedef olacaksınız' diyorsunuz. Ama komşuların karşılıklı birbirlerinin iradesine saygı göstermesi lazım! Kardeşlik böyle gelişir. Bizim amacımız halklar arası kardeşliği geliştirmektir. Kardeşler birbirini anlamalı ve tanımalıdırlar. Bir kardeş bir kardeşi tanımıyor, ayakları altında eziyorsa, böyle kardeşlik olur mu?' Karayılan, 'Biz kardeşlik istiyoruz, gerçekten kardeşlik ve özgür birlik istiyoruz' diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Biz, Türkiye'nin birliğinden yanayız ama özgür birliğinden yanayız. Kürtlerin yok edildiği, iradesizleştirildiği, uydulaştırıldığı, köleleştirildiği, paçavraya dönüştürüldüğü bir birlik bu saatten sonra zaten mümkün değildir. Kürtlerle birlik olmak istiyorsanız, Kürtleri de tanırsınız, dilini, kültürel ve siyasal haklarını tanırsınız. Bunun dünyada bolca örnekleri vardır, Avrupa'da bir sürü örnek vardır. İspanya'da Katalonya, İngiltere'de İskoçya örnekleri vardır. Bu hakları tanımaz, çözümü şiddette görürsen, bu son olmaz, daha çok yaşanır. Her iki tarafın da gençlerinin kanı dökülmesin! Bunu en çok isteyen biziz. Bunun için herkes sorumluluğunun gereğini yapmalıdır, sorumluluğuna sahip çıkmalıdır. Sorumluluk, birbirini dinlemek ve anlamaktır, kardeşçe bir arada yaşamak için birbirine saygı göstermektir. Bu acıların son olmasının yolu budur.' 'Kürtler teslim alınamaz' Karayılan, Türkiye'deki yetkililere de seslenerek şunlara dikkat çekti: 'Burada ben Türkiye'deki sorumlu güçlere, Türk hükümetine, Türk devlet yetkililerine şunu söylemek istiyorum; bu saatten sonra Kürtler teslim alınamaz. 'PKK'yi yok edeceğiz' diyorsunuz, PKK nasıl yok edilecek? PKK her taraftadır. 'PKK'yi kabul etmeyiz' diyorsunuz. Tamam, Kürt temsilcileri var, onları kabul edin, ama onlara da baskı uygulanıyor, onları da devre dışı kılmak istiyorsunuz. Burada dayatılan tümden bir iradesizleştirmedir ve bu kabul edilmeyecektir.' Kürt halkına karşı gelişen saldırılar ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın durumundan kaygı duyduklarını belirten Karayılan, 'Burada halkımıza şunu söylemek istiyoruz, her şeyden önce Önderliğimizin yaşamı konusunda ciddi kaygılar taşımaktayız, bunu daha önce de halkımızla paylaştık. Kürt halkı tarihinin bu önemli döneminde büyük bir sınavla karşı karşıyadır. Kendi Önderliğine ve değerlerine sahip çıkacak bir halk mıdır, değil midir gibi bir imtihanla karşı karşıyadır' şeklinde konuştu. 'Bugün Türkiye'de geliştirilen şovenizm, militarizm bir Kürt-Türk çatışmasına yol açacak düzeyde derinleştirilmektedir' diyen Murat Karayılan, 'Türk devlet yetkilileri bir taraftan halkı galeyana getirerek sokaklara döküyor, Kürtleri hedef göstererek sindirmeyi amaçlıyor, öte yandan da iki yüzlüce sağduyu çağrıları yapıyor' dedi. 'Kurumlarınızı koruyun' Türkiye'nin bu çabalarına karşı Kürt halkının, halkların kardeşliğini esas alması gerektiğini ifade eden Karayılan, ama bunu yaparken kendini geriye çekerek değil, değerlerini ve kurumlarını koruyarak yapması gerektiğinin altını çizdi. Karayılan, şu çağrıda bulundu: 'Bu açıdan halkımız demokratik, siyasal parti ve kurumlarına sahip çıkmak durumundadır. İkide bir basılarak, yakılması orada Kürt halkının iradesinin çiğnenmesi anlamına gelmektedir. Herkes kurumlarını korusun, o kurumlar halkımız için bir namus, bir şeref olgusu olarak ele alınmalıdır. Baskılar karşısında iradeli, örgütlü bir duruş sergilenmelidir. Halkımız değerlerine ve Önderliğine sahip çıkmalıdır, Önderlik hamlesine güçlü katılmalıdır. Türk devleti gündemi çarpıtarak, Irak'ı gündemleştirdi. Biz onun Önderliğimize ve halkımıza dönük yaptığı suç düzeyindeki uygulamalarını gündemleştirelim. Bu konuda Kürdistanlı gençleri, kadınları ve tüm halkımızı göreve çağırıyoruz. Halkların kardeşliği temelinde iradeleşme mücadelesini, kendine ve değerlerine sahip çıkma mücadelesini geliştirmeye, gelişecek muhtemel provokasyonlara karşı duyarlı olma temelinde kitlesel eylemlerle gereken cevabı vermeye çağırıyoruz.' BEHDİNAN - ANF Leyla Zana'nın konuşmasına inceleme Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Demokratik Toplum Kongresi'nde konuşma yapan DEP eski Milletvekili Leyla Zana hakkında inceleme başlattı. Leyla Zana'nın konuşmasının ses ve video kayıtlarını Emniyet Müdürlüğü'nden isteyen savcılığın, konuşmaların incelenmesinin ardından soruşturma açması bekleniyor. Zana konuşmasında, yeni Anayasa'da Kürtlerin varlığının ve kendi kültürleriyle yaşayabilme iradesinin yer almasını istemişti. Konuşmasında PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın durumunu da değerlendiren Zana, 'Size affedin diyeceğim ama bunu kendi kabul etmez. 9 yıldır adaya aldınız. Halktan kopardınız. Halkla iletişim kurabileceği bir yere nakledilirse ve o zaman da Kürtler silaha sarılırsa söz onlara karşı biz ayaklanacağız. Eğer bunu yapmazsak o zaman teröristiz' demişti. Zana'nın konuşmasının ardından gazetecilere açıklamada bulunan Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, 'Hukukçular gerekeni yapmalıdır' diyerek Zana hakkında soruşturma açılması gerektiğini ifade etmişti. DİYARBAKIR (DİHA
Kürtçe şarkı söylenen düğüne panzerli baskın Mersin'de Siteler Karakolu'na yakın mesafedeki açık alanda yapılan düğünü 'Kürtçe şarkı söylendiği' ve 'sarı, kırmızı, yeşil renkli flamalar açıldığı' gerekçesiyle panzerlerle basan kar maskeli özel timler, çevreye rast gele ateş açtı. Gözaltına alınan damat Serhat Kolanç, halay çekenlere kalas ve coplarla saldırıldığını belirterek, olayla ilgili suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Şevket Sümerler Mahallesi'nde Şırnaklı Kolanç Ailesi'nin yaptığı düğün, karakolluk oldu. Siteler Karakolu'na 50 metre mesafedeki uzaklıkta bulunan alanda dün akşam yapılan düğün, bir süre sonra kar maskeli özel timler ve polisler tarafından basıldı. Panzerler eşliğinde düğün alanına gelen polis, havaya ateş açarak damat Serhat Kolanç'ı gözaltına aldı. İfadesi alındıktan sonra serbest bırakılan Kolanç, polislerin kendisine 'siz bölücüsünüz, vatan hainisiniz' dediğini iddia ederek, olay anını şöyle anlattı: 'Saat 17: 00 sıralarında düğünümüz başladı. Bir süre sonra polisler Kürtçe şarkı söylenmesini hazmedemeyerek özel hareket timleri ile çevik kuvvet polisleri panzerlerle düğünü bastı. Havaya yüzlerce mermi sıkarken, halaydakiler kendilerini yere attı. Büyük bir arbede yaşandı. O esnada polisler, 'teröristler, bölücüler, vatan hainleri' diye bağırıp düğündekilere cop ve kalaslarla vurmaya başladı. Karakolda hakaret ettiler. Düğünü basma gerekçeleri 'Kürtçe şarkı söylendiği ve sarı, kırmızı, yeşil renklerin açıldığını' söylediler.' Açılan ateş sırasında evlerine de mermi isabet ettiğini kaydeden Kolanç, polisler hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını kaydetti. Damadın annesi Hazal Kolanç, olaya tepki göstererek, 'Artık düğünlerimize bile hazmetme güçleri yok. Sanki eylem yapıyormuşuz gibi maskeli timler ile çevik kuvvet polisleri birçok kişiyi dayaktan geçirdi. Şimdiye kadar yasımızı kendilerine tehlike buluyorlardı, artık düğünlerimizi de kendilerine tehlike görüyorlar' diye konuştu. MERSİN - DİHA
Tunceli'de operasyon genişliyor Tunceli merkez, Pülümür ve Nazımiye ilçeleri kırsalında başlatılan askeri operasyonlar aralıksız bir şekilde devam ediyor. Operasyonda yer yer çatışmaların yaşandığı bildirildi. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Tunceli'nin Sütlüce, Güleç, Kutudere mevkiinin iç kesimleri, Zaage, Kırmızıdağ mevkii ile Pülümür İlçesi'ne bağlı Kırmızı Köprü Köyü kırsal alanı ve Nazimiye, Mazgirt ve Bingöl üçgeninde HPG'ye yönelik başlattığı operasyon genişleyerek devam ediyor. Operasyon kapsamında bölgeye çok sayıda jandarma özel harekat birlikleri sevk edilirken, bölge kobra tipi helikopterler ve havan topları ile bombalanıyor. Operasyon kapsamında dün gece saatlerinden itibaren de bölgeye helikopterlerle yoğun bir şekilde askeri sevkiyat yapıldığı öğrenildi. Operasyonlarda yer yer çatışmaların yaşandığı bildirilirken, çatışma sonucuna ilişkin bir bilgiye ise ulaşılamadı. TUNCELİ (DİHA)
Irkçı saldırılara karşı meşaleli yürüyüş Sınır ötesi operasyona izin veren Meclis tezkeresi, İkitelli'de protesto edildi. Artan ırkçı saldırılar ve sınır ötesi operasyona izin veren Meclis tezkeresine tepkiler sürüyor. İkitelli PTT önünde bir araya gelen ve 'Êdi Bese, şovenizme, ırkçılığa, faşizme karşı yaşasın halkların onurlu mücadelesi yeter artık' yazılı pankart açan İkitelli halkı, meşalelerle protesto yürüyüşü düzenledi. DTP, DHP, ESP, Mücadele Birliği ve Birleşik İşçi Derneği'nin destek verdiği yürüyüşte sık sık 'Kürdistan faşizme mezar olacak', 'Faşizme karşı omuz omuza', 'İkitelli faşizme mezar olacak' sloganları atıldı. Yaklaşık yarım saat süren yürüyüşün ardından basın açıklaması yapıldı. Açıklamada konuşan Yüksel Bulut, Meclis'ten onay alan sınır ötesi operasyon tezkeresi ile Kürt halkı üzerindeki imha ve inkâr politikasının sürdürülmek istendiğine dikkat çekti. Bulut, 'Yaşanan son çatışmaların ardından burjuva medya tarafından ırkçı saldırılar geliştirilerek Kürt-Türk çatışmasının zemini yaratılıyor' dedi. Polis tarafından mahallede panzer ve çevik kuvvet ekipleri ile geniş güvenlik önlemleri alınırken, eylem sloganlarla son buldu. İSTANBUL
Güneyli Kürd köyleri boşalıyor! Türk ordusunun Güney Kürdistan'daki sınır bölgesindeki bombardımanları sonucu bölgesinde yaşayanların toplu halde göç etmeye başladıklarını bildiren Hollanda Volkskrant gazetesi köylülerin terörize edildiğini kaydetti. Gazeteye konuşan bir köylü 'Türkler ancak buradaki ailelerin cenazeleri üzerinden geçerek girebilirler' şeklinde tepki gösterdi. 'Kürtler toplu olarak sınır bölgesinden göç ediyor' başlıklı haberde ‘'terk edilmiş köyler, yakılmış araziler ve yollara isabet etmiş bombalar, Irak Kürdistan'ı Qesrok sınır bölgesindeki tahribat oluyor' denildi. Türkiye ile PKK arasındaki tansiyonun yükselmesi ardından Türkiye'nin son 10 gündür sınır bölgesini bombaladığını belirten gazete, Deştek köylülerinin Türklerin sınır bölgesini bombalamasına anlam vermediklerini zira onların 'burada PKK yok' dediklerini aktardı. Yüksek bir dağlık alanda bulunan Türk askeri birliğinin büyük Türk bayrağının ovadaki Deştek köyünden görüldüğüne işaret eden gazete, bombardıman sonucu köye giden yol ve arazinin büyük bölümünün yanarak tahrip olduğunu kaydetti. Deştek Köyü Belediye Başkanı Gorial Warda Michael, tahribatı göstererek 'Türkler bunu birkaç gün önce yaptı. Köyü korumak için birkaç erkek dışında 2500 kişi göç etti' dedi. Bombardımanlarda köylerin dışındaki arazilerin hedef alındığı, bazı arazilerin tahrip olmasına karşın tahribatın asgari düzeyde olduğunun belirtildiği haberde ‘'ancak buradaki halk terörize edildiğini hissediyor'' denildi. Türklerin köyünün yakınını bombalamasına anlam veremediğini söyleyen Belediye Başkanı Michael, 'ben bugüne kadar burada tek bir PKK'li görmedim' diyerek, ABD'nin gelip sınır bölgesini korumalarını istedi. Saddam döneminde tahrip edilen Deştek köyünün bir buçuk yıl önce Güney Kürdistan bölgesel hükümeti tarafından yeniden inşa edildiğini belirten Michael 'biz daha yeni gelmiştik ki şimdi insanların çoğu gene göç etti' dedi. Sınır boylarındaki Kürtlerin geçmişte şiddete çok tanık olduklarını yazan gazete, Zaxo sınır yolunda su ve kola satan 19 yaşındaki Arman Mustafa'nın kardeşinin 80'li yıllarda Saddam ordularından kaçarken Türk askerleri tarafından öldürüldüğüne dikkat çekti. Mustafa, 'Türkler ancak buradaki ailelerin leşleri üzerinden geçerek girebilir' diye konuştu. Mustafa Türlere artık hizmet etmeyeceğini söyleyerek gerginliğin artmasından bu yana Türkiye'den daha az müşteriye rastladığını belirtti. Gazete, normalde sınırın iki tarafında yoğun olan ticari araçların geçişinin de son zamanlarda büyük oranda gerilediğine işaret etti.

Kurdistan Haberleri - 10

Türk askeri Kürdistan’dan defol! - Türkische Armee raus aus Kurdistan!

Berlin'de yürüyüş: Türk askeri Kürdistan’dan defol Rizgarî Online-Berlin/ Türk ordusunun PKK’yi bahane ederek Federe Kürdistan bölgesini işgal ya da istikrarsızlığa sürükleme politikasını protesto amacıyla, Berlin Branderburg - Kürdistan Komitesi’nin düzenlediği yürüyüş bugün Almanya'nın başkenti Berlin'de saat:14:15’de başladı. Yürüyüşe yaklaşık 1 500 civarında bir katılım olurken, yürüyüş güzergahı boyunca Almanca ve Kurmancî sloganlar atıldı. Breidschedt Platz Gedächtnis Kirche’de başlayan yürüyüş, müzik eşliğinde coşkulu bir atmosferde Türk konsolosluğunun önüne kadar devam etti. Yaklaşık üç saat süren yürüyüşte en yoğun olarak haykırılan slogan ise Türk askeri Kürdistan’dan defol! - Türkische Armee raus aus Kurdistan! oldu.
Eyleme, yürüyüş güzergâhı boyunca ev, işyeri ve caddelerden yoğun bir şekilde alkışlarla destek verildi. Yürüyüş esnasında, Türklerden provakasyon amaçlı tacizler oldu. Ancak polisin müdahalesiyle provakasyon engellendi. Yürüyüş kortejinde bulunan bazı PKK’liler de komitenin tüm uyarılarına karşın KCK bayrakları açıp “Biji serok Apo” sloganı attılar. KCK’lilerin bu tavrı yurtsever kitle arasında dayatma ve provokasyon olarak nitelenip, yoğun tepki topladı. Pek çok kez kitle ile KCK’liler arasında tartışmalar da yaşandı. Komitenin duyarlılığı sonucu provokasyon çatışmaya dönüşmedi. Kürd, Alman ve Türk basını da yürüyüşü izledi. Yürüyüşte yer alan PDS Berlin milletvekili Giyasettin Sayan, Cihan haber ajansına verdiği mülakatta: “Kürd sorunun çözümü için Türk yönetiminin TBMM’de bulunan milletvekilleri, seçilmiş belediye başkanları ve bütün Kürd kurum ve organizasyonlarla görüşme yapıp, Kürdlerin ne istediğini sormalıdır. Bu organizasyonlar içinde PKK’de yer almalıdır, çünkü öteki Kürd organizasyonlarının yanı sıra PKK’de Kürd halkının desteklediği bir organizasyondur. Türk yönetimi Kürdlerin dil, kültür vb haklarını tanımalıdır. Sorun ancak bu şekilde çözülebilir.” Dedi.
Sayan ayrıca, “Türk yönetiminin Federe Kürdistan bölgesine savaş açmasına da karşı olduğunu” belirtti. Erdoğan ''Geçmişten ders almayanlar ABD dahil bölgede Türkiye'ye rağmen bir takım projeleri hayata geçirmenin peşinde."
CNN TÜRK-Erdoğan, Irak'ta ve Ortadoğu'daki gelişmelerde Türkiye'nin sürekli bir kenarda tutulmak istendiğini belirtti. Başbakan Erdoğan, İstanbul'da, Türkiye İş Kadınları Derneği'nce düzenlenen "Geleceğe Bakış, Kazanılmış Dersler" konulu sempozyumun açılışında konuştu. Başbakan, "Terör ve yoksulluk sarmalı bütün dünyayı etkisi altına almış karabasan haline dönüştü. Bütün bunlar sadece bölge içinde kalmıyor. İnsanlığın bu karabasana teslim olmasını kabul edemeyiz. Çalışmaları kararlılıkla sürdürüyoruz" dedi. Erdoğan, "Bizler terörle içiçe olan mücadelesini sürdüren bir ülke olarak bu işin acılarını çok iyi yaşayan bilen bir ülkeyiz. Bu konudaki mücadele kararlılığımızdan geri adım atmamız mümkün değil. Dostlarımızı bu mücadelede yanımızda görmek istiyoruz" diye konuştu. Başbakan ayrıca, "Terör örgütünü bu terör örgütüdür diye ifade eden ülkelerin teröristleri teslim etmemeleri anlaşılır değil. Bu samimiyet testini kaybetmektir. Samimi olsalar yapacakları iş bu teröristleri sahibine teslim etmektir. Bunu bugüne kadar hiçbir Avrupa ülkesi yapmadı" dedi. "Senin teröristin kötü, benim teröristim iyi mantığıyla bir yere varmak mümkün değil" diyen Erdoğan, "Bugün benim evim yanıyorsa, yarın senin evin de yanacaktır" diye konuştu.
Muş'taki 'ADD yürüyüşü' iptal edildi MUŞ (DİHA) - Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) tarafından Muş'ta organize edilen miting katılım olmayınca iptal edildi. Bölge illerinde öğrenci, memur, asker aileleri ve korucuların katılımı ile gerçekleştirilen PKK ve Kürt aleyhtarı gösterilerin bir halkası olan ve ADD tarafından organize edilen Muş'taki gösteri, katılım olmayınca iptal edildi. Milli Eğitim Bakanlığı'nın yasaklamasına rağmen okullalardaki öğrencilerin yürüyüşe zorlandıkları, ancak buna rağmen katılmadıkları öğrenildi.
"Kürtler, bölgenin en çok haksızlığa uğramış bir milletidir... Müstakil bir devlet halini alamayacaklar"
Mahir Kaynak'tan iddialar. Eski MİT mensubu Prof. Mahir Kaynak, PKK konusunda çok farklı bir iddia gündeme getirdi. PKK"nın ABD tarafından kullanılmadığını, tam tersine Türkiye ile ABD"yi karşı karşıya getirmek isteyen güçlerin olduğunu söyledi. Haber7"de yayınlanan Sefer Turan"ın hazırlayıp sunduğu "Doğu Batı" programına katılan Mahir Kaynak, PKK"nın dünyadaki pek çok gizli örgüt tarafından kullanıldığını öne sürdü. Kaynak şunları söyledi: "PKK konusunda ABD ve Avrupa örtüşüyor tezi de yanlış. PKK"nın bir kolunu destekleyen ABD, öbür kolunu destekleyen Avrupa. Bu iddiaları ciddiye alamazsınız. Bu eylemlerde ABD"nin kontrol ettiği PKK"nın ilişkisini çözemiyorum. Onun için bunu başkası yapmış olması lazım. ABD bunu hesaplayamayacak kadar aptal olabilir mi? Eylem yapacak teröristlerin eline ABD kendi silahını verecek kadar aptal olamaz. Onların eline istese kalaşnikof da verebilirdi. Ama birileri bunun ABD ile irtibatlandırılmasını istiyor. PKK'nın ardında gizli istihbaratlar var. İran-Rusya ortak prodüksiyonu da olabilir. ABD"yi bir ikilemle karşı karşıya bırakmak istiyor. "Ya Türkiye"yi, ya PKK"yı seçeceksin" diyor. ABD, Türkiye"yi feda edemeyeceğine göre PKK gidecek." Mahir Kaynak, Türkiye"nin kendisine Barzani"yi hedef alması gerektiği yolundaki yönlendirmeleri ciddiye almaması gerektiğini söyledi. Türkiye"nin hedefini genişletmesi halinde bunun bir Kürt-Türk çatışmasına dönebileceğini söyledi. Bütün olayların belli bir hesap çerçevesinde yürütüldüğünü belirten Kaynak, şöyle konuştu: “Bütün bu olanlar kontrollüdür. Sürpiz olsa dengeler bozulur. Düşünün bir kez, Anayasa kitapçığını atıyor bütün dengeler bozuluyor, şimdi ise savaş çıkıyor dövizin fiyatı bile kımıldamıyor. Çünkü Türkiye ne deniyorsa onu yapıyor.” Kaynak, Kürtler'in bölgede parlak bir geleceğinin olmadığı iddiasında da bulundu ve şöyle dedi: "Kürtler, bölgenin en çok haksızlığa uğramış bir milletidir. Ancak Kürtler işbirlikçi oldular. Güneyde Şiiler'le, Kuzeyde Türkler'le, doğuda İranlılar'la kavgalılar. İstediklerine ulaşamayacaklar. Yani müstakil bir devlet halini alamayacaklar."
Büyükanıt, “Bize bu acıları yaşatanlara, o acıları hayal bile edemeyecekleri bir yoğunlukta yaşatacağız”
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Cumhuriyet Bayramı nedeniyle yayınladığı mesajda terörle mücadeledeki kararlılıklarını vurguladı. Büyükanıt, “Bize bu acıları yaşatanlara, o acıları hayal bile edemeyecekleri bir yoğunlukta yaşatacağız” dedi. NTV-ANKARA - Genelkurmay Başkanı mesajında, Cumhuriyet’e ve onun kazanımlarına yönelik saldırıların yoğunluk kazandığına dikkat çekti. Bölücülüğün yarattığı terörün son dönemdeki saldırılarla Türk ulusunu yasa boğduğunu kaydeden Genelkurmay Başkanı, kahraman şehitlerin acısının, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mücadele azmini artırdığını vurguladı. Orgeneral Büyükanıt, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, bölücülük karşısında Cumhuriyet’in ulus devlet yapısının teminatı olmaya devam edeceğini söyledi. Büyükanıt’ın Cumhuriyet Bayramı mesajı İrtica tehdidine de değinen Genelkurmay Başkanı, “Unutulmamalıdır ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ve vazgeçilmez değeri olan ‘laiklik’ ilkesinin en güçlü savunucusu, yine yüce ulusumuzun kendisidir ve biz onun hizmetkarıyız” dedi. Büyükanıt mesajını, “Ne Mutlu Türk’üm diyene” sözleri ile bitirdi.
İstanbul'da Kürdlere katliam son anda fark edildi İSTANBUL (DİHA) - İstanbul Esenler'de Kürt ve DTP'li olan Önder Ailesi'nin düğün yaptığı salona saatli bomba yerleştirildiği ortaya çıktı. Olayın duyulması üzerine bini aşkın kişinin bulunduğu salonda büyük bir panik yaşandı. Bomba imha ekiplerinin olay yerinde incelemesi sürerken, binlerce Kürdün düğün salonu çevresindeki bekleyişi sürüyor. Esenler'e bağlı Menderes Mahallesi'ndeki Anıl Düğün Salonu'na saatli bomba konuldu. Kürt ve DTP'li olan Önder Ailesi'nin düğünü başladıktan 2 saat sonra (21:00) bomba farkedildi. Görevlilerin anons yapması üzerine kadın, genç, yaşlı ve bebeklerin bulunduğu salon apar topar boşaltıldı. Düğüne katılanlar büyük panik yaşanırken, polise haber verilmesi üzerine olay yerine bomba imha ekipleri geldi. Bomba imha ekiplerinin çalışması sürerken, salon çevresinde binlerce Kürt toplandı. Olay yerine giden DTP Esenler İlçe Başkanı Faysal Taş, düğün sahibi Önder Ailesi'nin yurtsever ve DTP'li olduğunu belirterek, "Irkçı saldırıların yoğunlaştığı bir dönemde böylesi bir şey bilinçli, çirkin ve vahşicedir. Emellerine ulaşamadılar. Ancak bu derin bir yaradır. İnsanlıktan çıkmışlar. Bu girişim, çoluk, çocuk, kadın, yaşlı demeden kesinlikle çok büyük bir katliamı gerçekleştirme planıdır. Biz bunları kabul etmiyoruz. Buna karşı sesimizi yükselteceğiz. Şu an bir tedirginlik var. Olaya hakim olmak istiyoruz" dedi. DTP'nin de düğüne davet edildiğini ve bir çok yurtsever Kürdün düğünde bulunduğunu ifade eden Taş, Kürtlere dönük büyük bir saldırı olduğunu vurguladı.
Kürt yazarları yeni yönetimini belirledi DİYARBAKIR (DİHA) - Kürt Yazarlar Derneği 2. Olağanüstü Kongresi Diyarbakır'da gerçekleşti. Kongrede yeni yönetim belirlendi. Kürt Yazarlar Derneği 2. Olağanüstü Kongresi Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Cep Sineması'nda gerçekleşti. Yaklaşık 25 delegenin katıldığı kongrede, dernek eski Beşkenğ Edip Polat bir konuşma yaptı. Konuşmasının çoğunluğunda dernek faaliyetlerine yer veren Polat, derneğin en önemli faaliyetinin örgütlenme olduğunu ve yakın zaman içinde 10 yeni yazarın derneğe üye yapıldığını söyledi. Dernek faaliyetlerini aktaran Polat, yeni yönetime de başarılar dileyerek salondan ayrıldı. Polat'ın konuşmasının ardından yönetim tarafından hazırlanan faaliyet raporu ile mali rapor okunarak oylandı. Kongreye katılımın zayıflığı dikkat çekerken, tartışmalar da yüzeysel bir şekilde gerçekleşti. Konuşmaların ardından dernek yönetimi için verilen liste oylamaya sunuldu. Kongre, yeni yönetimin belirlenmesinin ardından sona erdi. Kürt Yazarlar Derneği'nin yeni yönetimi şöyle: Yönetim Kurulu:* Abdulrezzak Seçkin - İrfan Babaoğlu - Mehmet Güngörmüş - Mehmet Deviren - Darulkeyyas Akay - Suzan Samancı - Ömer Dilsoz Denetleme Kurulu - Mihdi Perinçek - Orhan Miroğlu - Mehdi Tanrıkulu Onur Kurulu - Sami Tan -Yıldız Çakar - A. Hicri İzgören
Kürt sorununun yeni tanımı Ali Bayramoğlu-YŞafak Zaman acıları azaltır, öfkeleri bir ölçüde dindirir. Terör saldırıları sonrası yükselen savaşçı ruh hali yavaş yavaş sönüyor, duyguların yerini olabildiğince akıl alıyor. Akıl en çok siyasi iktidara gerek… Sorunun üzerine gitmek onun işi… Bu konuda yetkiye sahip olan ve sorumluluk taşıyan o… Kuzey Irak kamplarını vurmak, Irak yönetimini PKK'yla ilişkilerini koparmaya zorlamak şu an hükümetin izlediği politikanın özünü oluşturuyor. Peki, bunlar terörü dindirecek mi? Kürt sorununun çözümünde yol alınmasına imkân verecek mi? Bu sorulara yanıt vermek için Kürt meselesinin tanımını iyi yapmak ve ona bağlı olarak PKK'nın alanını iyi tespit etmek gerek… Ortadoğu'daki yeni dengeler, son terör saldırıları ve “ABD-Irak-Türkiye dengesi” Kürt meselesinin yeni bir tanıma ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Benzer bir şekilde PKK'nın da yapısı ve eylemleriyle eski PKK olmadığı anlaşılıyor. Yeni tanımda sadece Türkiye'nin değil, bölgenin resmi ve dinamikleri bulunmaktadır. Gerçekten de Türkiye'nin Kürt meselesi git gide bir Ortadoğu sorunu oluyor, uluslararası bir hüviyet kazanıyor. Kimi gerçekleri doğrudan ele almakta yarar var. ABD'nin Irak işgali sonrası hem sosyolojik hem siyasi anlamda “uluslararası bir Kürt alanı”nın ortaya çıktığı açıktır. Kuzey Irak sadece Irak Kürtleri için değil, aynı zamanda Türkiye, Suriye, İran Kürtleri için de bir “çekim merkezi” olmuştur. Denebilir ki, Kürtler bu çerçevede “modern” anlamda bir “uluslaşma süreci” yaşamaktadırlar. Bu süreç semboller üretmekte, yeni dayanışma biçimleri ortaya çıkarmakta, Kürt grupları arasındaki rekabete yeni kurallar koymaktadır. Bu açıdan Irak Kürtlerinin, özellikle Barzani ve Talabani'nin Türkiye'ye, Türkiye'nin Kürt sorununa ve PKK'ya bakışında düne oranla değişiklikler bulunmaktadır. Nasıl? Barzani ve Talabani için kendileri açısından yaşanan bu uluslaşma ve rekabet sürecinde arzu edilecek son gelişme Kürtler arası gerginlik ve çatışmadır. Tersine farklı Kürt grupları sahiplenme, Kürt alanının sınırlarını çizme ve koruma eğilimi sadece şimdiki anı değil ileriyi kurmaya yönelik stratejik bir tutum haline gelmiştir. Bu koşullarda Türkiye'nin Barzani ve Talabani'den, hiçbir karşılığı olmadan ve çok zorda kalmadan PKK'ya şu ya da bu düzeyde müdahale etmelerini beklemesi ham bir hayaldir. Öte yandan açıktır ki, ileriye yönelik bir Kürt devletinin ya da güçlü özerk bir Kürt yönetimin önünde en büyük engellerden birisi Türkiye'dir. Türkiye'nin Kuzey Irak yönetimine yönelik talepleri sadece PKK'yı değil, ileri aşamayı da kapsamakta, özellikle Barzani tarafından her seferinde tepkiyle reddedilmektedir. Hatta Irak Kürtleri bu mekanizmayı tersine kullanmakta, Türkiye'yle aralarına mesafe koydukları oranda kendi bütünlüklerini sağlamakta, uluslaşmaya, devletleşmeye doğru ilerleyişlerini hızlandırmaktadır. Bu durumda “PKK'nın uluslararası nitelik kazanan bir hareketin parçası olarak görüldüğünü, hatta dolaylı olarak Türkiye'ye yönelik bir baskı ve tehdit unsuru olarak algılandığını” söylemek pek yanlış olmaz… Açıktır ki, Türkiye sorunu dün tanımladığı gibi tanımlar, PKK'nın yaşam alanı bulduğu Ortadoğu ülkelerine yönelik güç kullanımına endekslenmiş bir politikada ısrar ederse, önümüzdeki dönemde ciddi sıkışıklıklar yaşayacaktır. Buna karşılık sorunun uluslararası bir nitelik kazanması, ilişkiler ve kimi tavizler üzerinden Kürt sorununda çözüme doğru ilerleme şansı olarak da değerlendirilebilir. Türkiye kendi sorununu Kuzey Irak'taki bir oluşum üzerinden çözme imkânlarına kavuşabilir. ABD'nin, Türkiye'nin ve Irak Kürtlerinin bölgedeki ortak bir hali üretmeleri mümkün olabilir. Yeter ki olup biteni doğru okuyalım. Meseleye sadece kendi açımızdan değil, ötekiler açısından da bakalım…
Aydınlar Silahları Gömmeye Çağırıyor Bianet/3 Kasım'da Ankara'da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından ortaklaşa düzenlenen "özgürlükçü bir anayasa" için "Özgür, Demokratik ve Eşit Türkiye" mitingine İstanbul'da aydınlardan ortak destek çağrısı geldi. Bugün Taksim, Hill Otel toplantı salonunda düzenledikleri basın toplantısında, imzacıları arasında Mehmet Ali Alabora, Aydın Çubukçu, Oya Baydar, Adalet Ağaoğlu, Pelin Batu, Ertuğrul Kürkçü, Berat Günçikan, Osman Kavala, Mahir Günşiray, Tarık Ziya Ekinci, Tahsin Yeşildere, Ercan Karakaş, Melek Taylan, Macit Koper, Tayfun Mater'in de bulunduğu bildiriyi basına açıklayan bir grup aydın, "yeni anayasa süreci"ni toplumsal uzlaşmayı sağlamak için tarihi bir imkan" olarak değerlendirdiler.İktidar partisi 1982 anayasasından kopamıyor Katılımcılar adına açıklamayı okuyan tiyatro sanatçısı Orhan Alkaya, "İktidar partisinin kapalı kapılar arkasında yürüttüğü anayasa çalışmaları, 1982 Anayasası'ndan kopuş yeteneğinden yoksundur. Anayasa tartışmalarının bir diğer cephesinde neo-liberal ekonomi politikalarına bir itirazı olmayan milliyetçi- otoriter güçler yeralmaktadır. Anayasa tartışmalarının kaderi bu güçlerin eline bırakılamaz" dedi. Basın toplantısında 3 Kasım mitingini düzenleyen TMMOB İkinci Başkanı Hüseyin Yeşil, Türk Tabipler Birliği TTB Merkez Konseyi Başkanı Gençay Gürsoy, KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul ile yazar Oya Baydar, yazar Adalet Ağaoğlu, Kürt siyasetçi Dr. Tarık Ziya Ekinci, şair Şennur Sezer de söz aldı.
ABD helikopterleri sınırda TÜRKİYE-Irak sınırı yakınlarında peşmergelerin kontrolündeki Halil İbrahim Gümrüğü'ne indikten sonra havalanan Amerikan CH-47 Chinook helikopterleri olası füze atışlarından korunmak için ‘chaff ve flare' olarak adlandırılan flaşörler atması ve sınırın Türkiye tarafında tank manevra tatbikatı yapılması heyecan yarattı. Havalandığında hedef haline gelen ABD helikopteri, saat 16.00 sıralarında Halil İbrahim Gümrük alanından kalkışında ısı güdümlü füzeleri şaşırtmak amacıyla ‘chaff ve flare' attı. Hızla yanan bu malzeme, helikopterin motor çıkışındaki oluşan sıcak havaya kitlenen ısı güdümlü füzeleri şaşırtıyor. Amerikan uçak ve helikopterlerinin, genellikle Irak ve Afganistan'da hedef olmamak için bu tür manevralara başvurduğu belirtildi. Pilotun komutuyla atılan sahte hedefler sayesinde uçak ve helikopterler füze tehditinden kaçabiliyor. Helikopterlerin motor çıkışlarında ayrıca ısının dağıtılması amacıyla özel cihazlar da bulunuyor. Benzer sistemler Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait bölgede kullanılan helikopterlerde de yer alıyor.
AYNI ANDA TANK TATBİKATI
Sınırın karşı tarafındaki Habur Sınır Kapısı'na yakın bölgede aynı dakikalarda tankçı birliğindeki 4 tank ve ‘Akrep' olarak bilinen zırhlı aracın sınıra paralel yolda yaptığı tatbikat dikkat çekti. Silopi Tank Taburu'ndan çıkan tanklar sınıra paralel yolda ilerlediği sırada, sınırın karşı tarafında ABD helikopterleri indikten bir süre sonra havalandı. Tanklar ile birlikte ABD helikopterlerinin aynı dakikalarda hareketlenmesi, bölgede heyecan yarattı. Askeri yetkililer, tankların tatbikatının rutin bir görev olduğunu bildirdi.http://www.kurdistan-post.com/
BAŞKAN BARZANİ: ‘’ERDOĞAN'IN PKK’ YE YÖNELİK ÇAĞRISI HAYATA GEÇİRİLMEYE ÇALIŞILMALIYDI...’’ PNA-Federal Kürdistan Bölge (FKB)başkanı Mesut Barzani, Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi’ne yönelik olası bir sınırötesi operasyonu ile ilgili yaptığı açıklamada, Türkiye ile PKK arasında var olan sorunun askeri yollarla çözülemeyeceğini hatırlatarak Türkiye’ye, sorunun barışçıl bir biçimde giderilmesini sağlayacak bir çözüm önerisini ilan etmesi çağrısında’’ bulundu. Amerikan televizyonu CBS News’e konuşan başkan Barzani, PKK’ nin bulunduğu dağlık bölgenin savaşmayı imkansız kıldığını belirterek ‘’Türk savaş uçakları 3 ay boyunca sözkonusu bölgeyi bombardıman etti ancak sonuç olarak bir tek PKK’liyi bile etkisiz hale getiremedi’’ dedi. Başkan Barzani, Türkiye’nin, sorunun çözülmesi için barışçıl bir çözüm önerisinde bulunması halinde kendilerinin PKK ‘ye bu barışçıl sürece katılması talebinde bulunacaklarını belirterek, ’’Eğer PKK bu sürece olumlu cevap vermezse onu (PKK) terörist bir grup olarak tanımaya hazırız’’ şeklinde konuştu. Türk ordusunun PKK’yi bahane ederek Federal Kürdistan Bölgesine savaş açmaya çalışmasının kendilerini son derece kaygılandırdığını belirten Başkan Barzani ,’’ Türkiye’nin bu yola başvurmamasını umut ediyordum. Çünkü Kürdistan Bölgesi , komşu ülkelerlerle ilişkilerini geliştirmeyi istiyor ve bu ilişkileri savunmaya büyük bir önem veriyor’’ şeklinde konuştu. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ nın PKK’ ye ‘’Silahı bırak ne sorunun varsa gel parlamentoda çöz’’ şeklindeki çağrısına dikkat çeken başkan Barzani, ‘’ Bu çağrıyı son derece olumlu buluyorum fakat bu çağrı, barışçıl bir çözüm önerisi adı altında pratiğe geçirilmeliydi’’ dedi. Başkan Barzani, ayrıca, ‘’Erdoğan’nın PKK’ ye yönelik çağrısının hayata geçirilmesi halinde sorunun kendiliğinden çözüleceğine inandığını’’ sözlerine ekledi.