PKK'nin Kürtlerin yaşadığı dört devlette etkisinin giderek büyüdüğünün altını çizdi.

Chatham House: Türkiye PKK'yi asla yenemez Düşünce Merkezi Chatham House yayınladığı raporda PKK'ye karşı Irak'ta tüm Türk askeri operasyonlarının sonuçsuz kalacağını ve Ankara'nın PKK'yi asla yenemeyeceğini kaydetti. Chatham House bugün yayınladığı raporda 1984 yılından beri Ankara'ya karşı silahlı mücadele veren PKK'nin 'yerel bir destek ve sınır bölgelerinde girilmez toprakların sunduğu korumaya sahip olduğunu' ifade etti. Operasyonlar sonuçsuz kalıyor Londra merkezli düşünce kuruluşu 'Türkiye büyük ihtimalle PKK'yi asla yenemeyecek ve tüm yeni sınırötesi baskınlar büyük ihtimalle sonuçsuz kalacak' dedi. Chatham House Irak hükümetinin PKK ile mücadeledeki 'çekincesini' ortaya çıkaracağı 'askeri risklere' bağlıyor. Düşünce kuruluşu, 'PKK'yi dağlardan çıkarmayı başarsalar da, bu bölgeyi Tora Bora (Afganistan'da Talibanların eski merkezi) stilinde bir kaleye dönüştürmeleri için radikal islamcılara kapı aralayabilecek' diye kaydetti. Kürtler siyasi bir yeniden doğuş yaşıyor 'Kürtler bugün siyasi bir yeniden doğuş yaşıyor' diyen Chatham House, PKK'nin Kürtlerin yaşadığı dört devlette etkisinin giderek büyüdüğünün altını çizdi.

üzerinde 'Kürdistan' yazan malları Mersin Limanı'nda durduruldu.

'Kürdistan' etiketine vize yok YENISAFAK-Mısır'dan Kuzey Irak'a götürülmek üzere deniz yolu ile Uluslararası Mersin Limanı'na (MIP) gelen ve Mesut Barzani'ye ait olduğu iddia edilen petrol rafinerisi parçalarından oluşan malların, üzerinde 'Kürdistan' yazdığı için Mersin Limanı'ndan Kuzey Irak'a çıkışına izin verilmedi. Edinilen bilgiye göre, Mersin Gümrük Müdürlüğü elemanları, Mısır'dan deniz yolu ile Mersin Limanı'na gelen ve Mersin'den de Kuzey Irak'a gönderilecek olan içinde akaryakıt rafinerisi parçalarının bulunduğu 35 parça kargo yükünün üzerinde 'Kürdistan' yazılarının olduğu tespit edildi. 'Kürdistan' isminde bir ülke olmadığı için gümrük yetkilileri, bu kargoların Kuzey Irak'a çıkışına izin vermedi. Ankara ile temas kuran Mersin Gümrük Müdürlüğü yetkilileri, gelen malların Mısır'a geri gönderilmesini istedi. Üzerinde 'Kürdistan' yazılı yükler, Uluslararası Mersin Limanı 3 nolu rıhtımından boş bir alana indirilerek bekletilirken, 'Kürdistan' yazılarının çoğunluğunun üzeri de siyah boya ile kapatıldı. Daha önce de Çin'den gelen 2 konteynır malın, belgelerinde 'Kürdistan' yazdığı için tekrar Çin'e geri iade edildiği öğrenildi.

TURK SALDIRILARI VE SINIR IHLALLERI DUNYA BASININDA...

Dünya operasyonları ve Rice'ı konuşuyor ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'nin Irak'a 'sürpriz' bir ziyaret yaptığı gün Türk askerinin sınırı geçmesi, tüm dünyada büyük ilgi çekti. -NYT: "TÜRK SINIRINDA GERİLİM ARTARKEN RICE IRAK'TA"- New York Times, "Rice, Irak'ın Türkiye ile dağlık sınırında gerilimlerin artarken ülkeyi önceden açıklanmamış bir ziyaret yaptı" derken, Türkiye'nin Kuzey Irak'a yönelik operasyonların ABD'yi "hassas" bir durumda bıraktığını yorumunu da yaptı. -W.POST: "RİCE IRAKLI KÜRTLERİN HAYALKIRIKLIĞIYLA KARŞI KARŞIYA KALDI"- Washington Post, Rice'nin Irak'ı ziyaret ederken yüzlerce Türk askerinin sınırı geçtiğine işaret ederken Rice'nin bazı Iraklı Kürt liderlerinin "hayal kırıklığı" ile karşı karşıya kaldığını belirtti. Gazete, üst düzey bir Pentagon yetkilisine dayanarak Türkiye'nin ABD'ye ancak ilk grup uçağın havalanmasından sonra askeri kanallardan haber verdiğini de öne sürdü. FT: "RİCE OPERASYONLARIN ETKİLERİNİ AZALTMA ÇABASINDA TERSLİK YAŞADI"- Financial Times de, Condoleezza Rice'nin Mesut Barzani'nin kendisi ile buluşmayı reddettiğini belirterek Rice'nin "Türkiye'nin operasyonunun etkilerini azaltma çabalarında bir terslik yaşadığını" savundu. Gazete, Rice, Kürtlere operasyonların "kontrol dışına çıkmayacağı" yolunda güvence vermeyi amaçladığını yazdı. -FİGARO: "ABD TÜRKİYE'Yİ KINAMAYACAK"- Fransız Le Figaro da, Rice'nin, açık bir biçimde söylemeden Türkiye'nin operasyonuna destek verdiğini belirterek, "Türkiye'nin Kuzey Irak'a operasyonlar konusunda ABD'den bir kınama gelmeyecek" yorumunu yaptı. -EL PAİS: "ABD TÜRKİYE'DEN SÜKUNET İSTEDİ"- İspanya'nın en büyük gazetesi El Pais de, "ABD'nin, 2003 yılındaki işgalden bu yana Irak'ın göreli olarak sakin olan tek bölgesi ateşe vermeye katkıda bulunmaması için Türkiye'den sükunet istedi" diye yazdı. -TİMES: "YÜZLERCE TÜRK ASKERİNDEN KIŞKIRTICI OPERASYON"- İngiliz The Times ise, Rice'nin Irak'ı ziyaret ettiği gün yüzlerce Türk askerinin "kışkırtıcı bir sınır ötesi operasyon"u gerçekleştiğini savunarak, "Türkiye'nin sınır ötesi operasyonu, Condoleezza Rice'nin Irak ziyaretini bozdu" görüşünü dile getirdi. -İNDEPENDENT: "SADDAM'IN DEVRİLMESİNDEN SONRA EN BÜYÜK OPERASYON"- Geniş bir hava operasyonun ardından 300 kadar Türk askerinin sınırı geçtiğine dikkat çeken İngiliz The İndependent de, "Türk operasyonları önemli, çünkü Saddam Hüseyin'in devredilmesinden bu yana en büyük operasyonlardır. Ayrıca Türkiye'nin iç politikasını ve Türkiye'nin ABD ve Irak ile ilişkileri üzerinde ciddi bir etkisi var" ifadesini kullandı. ANKA

Turk Medyasindan Cengiz candar ve M. Ali Birand'in son olaylara yaklasimlari...

Haydi şimdi tam zamanı, haydi… M. Ali Birand-Posta Harekatların sıklaşmaya başladığı şu sıralarda, Türkiye’nin bir karar vermesi ve yeni bir politika benimseyip uygulamaya başlaması gerekiyor. Mart ayına kadar da zamanımız var. Mart’ta kar kalkacak ve kollar sıvanacak. PKK terörü kanlı mı durdurulacak, yoksa kansız mı olacak, Mart’tan itibaren anlaşılacak. Ancak bakıyoruz, şu ana kadar tam bir kargaşa var. Her kafadan farklı ses çıkıyor. Türkiye harekatla son derece önemli bir moral üstünlük kazandı. Şimdi, bu süreci devam ettirmek gerekiyor. Önümüzde 2,5 ay var. Mart ayından itibaren, Güneydoğu ve Kuzey Irak’ta karlar erimeye başlayacak. Biz ne kadar bombalarsak bombalayalım dağlar yine geçit vermeye başlayacak. PKK yeniden, saklandığı yerlerden çıkacak ve Türkiye ile Irak arasındaki trafik daha kısıtlansa dahi yeniden başlayacak. Yeni bir döneme girilecek. Bu dönem kanlı mı olacak, kansız mı olacak, önümüzdeki 2,5 ay içinde atılacak adımlara, verilecek kararlara bağlı. Zira PKK askeri harekatlarla zayıflatılsa dahi, tümünden susturulamayacak. Dağdakileri indirmek için gereken yasalar şu sıralarda çıkarılmalı ki bir işe yarasın. Adına ne derseniz deyin -ister pişmanlık yasası, ister eve dönüş- ne çıkacaksa çıkmalı, bir şeyler yapılmalı ki, ilkbahar-yaz aylarında sonuç alınabilsin. İşte böylesine önemli ve duyarlı bir süreçteyiz. Peki, buna karşılık bizdeki durum ne? Doğrusu, pek parlak durumda değiliz. Bu değerlendirmeyi, İngiltere’nin IRA örgütüne karşı mücadele ettiği yıllarda sergilediği genel tutumla karşılaştırarak yapıyorum. İngiliz hükümetlerinin de muhalefeti vardı. Ancak, sırf muhalefet olsun diye hükümete karşı tutum almaz, yanlış gördüğü noktalara dikkat çekmekle yetinirdi. Bizdeki muhalefet ise sadece kendini düşünüyor. Bu ülkenin geleceğini etkileyecek olan bir yasa hazırlığına katkıda bulunmak yerine, yasanın çıkmaması için uğraşıyor. Oysa çok iyi biliyorlar ki, onlar iktidara gelince, aynı yasayı hem de daha esnekleştirerek uygulamak isteyecekler. Şimdi, kıyameti koparıyorlar. Sanki Kürt sorununun devam etmesi için çaba harcıyor gibiler. İngiltere’nin IRA terörünü yenmesi, ülke içindeki dayanışma, güvenlik güçleri ve iktidar arasında güven ve uluslararası destek sayesinde gerçekleşti. Bizdeki duruma bakın... Zaman zaman, siyasi iktidar ile TSK farklı bir tutum sergiliyorlar. Medya, sanki savaş devam etsin de ne olursa olsun gibi bir tutumda. Sahte bir milliyetçilik havası pompalıyor, buna karşı her türlü çözüm vatan hainliği gibi gösteriliyor. Söyleyin bana, terörü bu yaklaşımla çözebilir miyiz? * * * BAŞARI İÇİN EZBERİ BOZMALIYIZ “Bu karmaşadan kurtulmamız için neler yapmak gerekir?” diye sorarsanız, hem içerde, hem de dışarıdaki örnekleri ve deneyimleri birleştirip, konuyla iç içe yaşayan ve yaşamış güvendiğim yetkililerle konuşup çıkardığım ortak görüşleri şöyle özetleyebilirim MUHALEFET BAZI KONULARDA DESTEK VERMELİ MUHALEFET, sırf iktidara gol atmak, sırf iktidarın her söylediğine karşı çıkmak adına politika yürütmemelidir. Atılan her adımı vatana ihanet gibi bir tepkiyle karşılamamalıdır. İktidara yönelik eleştiriler kesilmemeli, ancak temel bazı konularda belirli bir anlayış aranmalıdır. Böyle bir tutum kamuoyunu etkileyeceği gibi, özellikle PKK ve uluslararası kamuoyuna “Türkiye iktidarı ve muhalefetiyle el ele hareket ediyor” mesajını verecektir. Dolayısıyla “son derece önemli bir kararlılık gösterisine” dönüşmesine yol açacaktır. Hem PKK, hem de PKK’yı destekleyenler, adımlarını daha dikkatli atacaklardır. ERDOĞAN İLE BÜYÜKANIT KAVGA İZLENİMİNİ SİLMELİLER ASKER ile iktidar arasındaki çekişme ve görüş ayrılıkları görüntüsü mutlaka giderilmeli ve tam bir ortak politika yürütüldüğü izlenimini verecek tutumlar benimsenmelidir. MHP lideri Bahçeli haklıdır. Bugünkü görüntü, askerin başka sivil iktidarın başka düşündükleri, birbirleriyle didiştikleri izlenimi vermektedir. Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt, bu izlenimi mutlaka silmelidir. MEDYA, ŞOVENLİĞİ BIRAKMALIDIR MEDYA’ya da bu geldiğimiz noktada büyük pay düşmektedir. Sorumsuz bir yayıncılık anlayışı ve sahte bir milliyetçilik gösterisi altında, savaş çığırtkanlığı yapılmaktadır. Kimi yalan, kimi abartılı haber ve yorumlarla, dökülen timsah gözyaşlarıyla, medya Türkiye’deki kafa karışıklığına ve genel kargaşaya büyük katkıda bulunmaktadır. Bu yaklaşımın bitmesi gerekmektedir. EZBERİMİZİ ARTIK BOZMALIYIZ İKTİDAR hem muhalefet, hem asker ile yeni diyalog kanalları kurmalı hem de tabuları bir kenara bırakıp bugüne kadar hiçbir işe yaramamış politika ve yaklaşımlardan vazgeçmelidir. Eğer bir çıkış aranıyorsa, Türkiye’yi yönetenler ezberi bozmalı, askeri-muhalefeti ve medyası da buna destek olmalıdır. A. PİŞMANLIK YASASI mutlaka genişletilmeli, PKK’nın cinayet işlememiş kadrolarına yaygın bir af getirilmeli ve Öcalan-Karayılan-Bayık üçlüsü hariç, lider kadronun ister Amerika, isterse Avrupa’ya göç etmelerine yani burnumuzun dibindeki Kuzey Irak’tan çekip gitmelerine izin verilmelidir. Buna karşılık, PKK’nın Kuzey Irak’taki kamplarının tümüyle kapatılması sağlanmalıdır. Bu şekilde belki PKK yok edilemeyecektir, ancak bir daha belini doğrultamayacak bir noktaya getirilecektir. B. KÜRT SORUNUNUN çözümüne katkıda bulunmak ve Kürt kökenli vatandaşlarımızı yanımıza çekip, PKK’dan uzaklaştırmak için de cesur davranmamız gerekmektedir. Özellikle Kürtçe dili öğrenimi başta olmak üzere, Kürt vatandaşlarımızın kültürel, sosyal ve ekonomik ihtiyaçları mutlaka karşılanmalıdır. Güneydoğu halkı işsizlikten ve umutsuzluktan kurtarılmalıdır. C. GÜVENLİK GÜÇLERİ bölgede yaşayanların tümünü PKK’lı gibi görmekten ve kötü muamele etmekten vazgeçmelidir. D. DTP kesinlikle kapatılmamalı ve konu mümkün olduğu kadar Meclis’e çekilmelidir. Siyaset içine alındıkça, Kürt sorunu dağlardan inecek ve PKK’nın varlığı gereksizleşecektir. SONUÇ Tekrar edeyim; Türkiye’nin önünde Mart’a kadar bir süre vardır. Kendi içinde kavga etmek yerine, yeni bir politika, yeni bir yaklaşım ve ortak görüş oluşturulamaz ise, elde edilmiş bir avantaj boşa gidecek ve bunca aydır sürdürülen birikim hiçbir işe yaramayacak, sonucu PKK’nın güçlenmesi olacaktır. PKK’dan Kerkük’e: Washington-Ankara-Erbil “siyasi-askeri” dansı... Cengiz ÇANDAR-Referans Kandil dağındaki PKK hedeflerine karşı girişilen Türk hava harekâtının yankıları devam ederken, iddiaya göre 700 kişilik bir Türk birliği, sınırın öte tarafında Hakurk’ta da şiddetli bir çatışmanın içinde. Bunu “sınırlı bir kara harekâtı” olarak görmek mümkün. Kandil bombardımanı, 2003 yılındaki savaştan bu yana, “Irak dışı” bir “aktör”ün en kapsamlı askeri harekâtı olarak değerlendirilme özelliğini koruyor. Biz, bu konuda, harekâtın “siyasi anlamı”nın, “askerî” yönünden daha önemli ve çarpıcı olduğunu anlatmaya çalıştık. Hakurk’taki “sınırlı kara harekâtı” bu konudaki görüşümüzü değiştirmedi. Nitekim, İngiliz The Guardian gazetesinin bu konulardaki tanınmış yorumcusu Simon Tisdall, dün, “Hafta sonunda Kürt PKK ayrılıkçılarını hedef alan hava baskınları, ABD’nin Bağdat’ı 2003’te ele geçirmesinden bu yana, en büyük Türk müdahelesini ifade ediyor. Ama, onların önemi askerî olmaktan ziyade siyasî. Onlar (hava baskınları) Washington ile Ankara’nın öpüştükleri ve aralarındaki ilişkiyi toparladıkları anlamına geliyor” diye yazdı. Amerika’nın “Türkiye yanlısı” somut pozisyon alışı, Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin “rahatsızlığı”nda da kanıtlanıyor ve kendisini gösteriyor. Barzani, kendisini ziyaret eden İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband’ın yanıbaşında, onunla düzenlediği ortak basın toplantısında, bombardımana şu sözlerle tepki göstermekten kaçınmadı: “Vatandaşlarımıza karşı cinayet işlenmiştir. ABD yeşil ışık yakmasaydı. Türkiye bunu yapamazdı.” Barzani, “dilinin kemiği olmaması”yla bilinen bir şahsiyet. Ancak, buradaki tepki, biraz dikkat edilirse, Türkiye’nin bombardımanından ziyade ABD’ye yönelmiş vaziyette. Nitekim, Barzani’nin tepkisinin asıl hedefinin ABD olduğu, Amerikan Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ile görüşmemesiyle de belli oluyor. Bunu da, yeğeni ve damadı, Kürt Yönetimi’nin Başbakanı Neçirvan Barzani, gayet net biçimde açıkladı. Yani, Mesut Barzani, Amerika’ya “küs” bir havada. *** *** *** ABD’nin PKK’ya karşı Türkiye ile işbirliği, önceki gün “Kandil bombardımanı” konusunda “ikircikli” bir dille haber veren Washington Post’a da nihayet yansımış durumda. Washington Post, bir Pentagon sözcüsüne dayanarak kaleme aldığı dünkü haberinde “Amerika, Irak’ta saklanan Kürt savaşçılarını izlemek için Türkiye’ye istihbarat sağladı” diye yazıyordu. Habere göre, Amerikan Savunma Bakanlığı sözcüsü Bryan Whitman, “Amerika, oradaki (Kuzey Irak’taki) isyancılarla ilgili durumla baş edebilmesi için Türk hükümetine istihbarat yardımı yapmaya devam ediyor” diye konuşuyor. Pentagon, daha önce de, PKK militanlarına vurabilmesi için “eyleme dönük (actionable) istihbarat” yardımında bulunduğunu açıklamıştı. Washington Post, “actionable istihbarat”ı, “bir askeri vuruş için hedefin yerini net biçimde belirleyen veri sunmak” ve “bu veri üzerine harekete geçmek” olarak tanımlıyor. Pentagon Sözcüsü Whitman’a, “Pentagon’un Türkiye’ye bu tür ‘actionable istihbarat’ı son hava baskınlarında verip vermediği” Amerikalı gazeteciler tarafından sorulduğunda, “Muhtemelen öyle” cevabıyla onaylamış oluyor. Amerikan Dışişleri Bakanlığı ise, açıkça “yeşil ışık” deyimini kullanmasa da, Dışişleri Sözcüsü Tom Casey, “Türkiye, Amerika ve Irak, PKK adında ortak bir düşmanla yüzyüzeyiz. O bir terörist örgüt ve biz kesinlikle bunu devre dışı bırakacak eylemlerin gerçekleştirildiğini görmek istiyoruz” diye konuşuyor. 5 Kasım’daki Erdoğan-Bush görüşmesinin “en çarpıcı yönü”nün Amerikan Başkanı’nın “PKK, Amerika’nın düşmanıdır” deklarasyonu olduğunu yazıp söylediğimizde, abarttığımızı düşünenler ve söyleyenler oldu. Son günlerin gelişmeleri, o “saptama”nın isabetini ortaya koyuyor. PKK ile mücadele uzun, sabır isteyen ve “çok yönlü” bir mücadele ama, bir Amerikan Başkanı’nın –kim olursa olsun- öyle bir “deklarasyon” yapmasından sonra, PKK’nın “ömrünün çok uzun olmayacağı”, dolayısıyla Kürtlerin PKK’nın “uluslararası sistem” tarafından gözden çıkarıldığını hesaba katarak davranmaları gerektiği “gerçekçi” bir beklenti olmalıdır. *** *** *** Mesut Barzani’nin “sıkıntısı” başka yerde. Amerika’yı “kendi yanınızda” tavra zorlamak için “anti-Amerikan” çıkışlar pekalâ iş yapıyor. Onun yaptığı da o. “Washington ibresi” somut biçimde Ankara yönüne dönmesi üzerine, kendisiyle Washington arasında bir “pazarlık” ve “kesişme noktası” arıyor. Onun nezdinde PKK değil, Kerkük önemli ve Kerkük konusunda da, ABD’nin Iraklı Kürt pozisyonundan ayrıldığının farkında. Nitekim, Condoleezza Rice, Kerkük’e gidip görüşmeler yaptı ve Kerkük’ün “Demokratik Irak için ve Irak’ın tümü için önemi”nden söz etti. Bu, Iraklı Kürtlerin Kerkük için kullandığı “dil” değil. Mesut Barzani’nin Condoleezza Rice ile görüşmeyecek ölçüde “küsmesi”, muhtemelen “Kandil bombardamanı”ndan ziyade “Kerkük referandumunun ertelenmesi” ve ertelenmesinden de önemlisi, istediği sonucu elde edemeyeği kuşkusuna kapılmasıyla ilgilidir. Neçirvan Barzani ise, dün Necef’te Şii dini lider Büyük Ayetullah Sistani ile görüşmesinden sonra “Kürt Bölgesel Yönetimi’nin altı aylık ertelemeden yana olduğunu” açıkladı ama bu açıklama, Kürtlerin “Şiî-Kürt ittifakı”ndan şu anda vazgeçemeyecek olması ve vazgeçebileceği ölçüde elinde “kart” bulunmaması gibi anlaşılmalı ve algılanmalıdır. Neçirvan Barzani, “erteleme”yi “teknik nedenler”e bağlasa da, o “teknik nedenler” altı ay sonra da yerli yerinde durabilir. Irak Anayasası’nın 140. maddesine göre, Kerkük’ün statüsü referandumunun, 2007 sonuna dek yapılması gerekiyordu. Yapılmadığına göre, söz konusu anayasa maddesinin düştüğü ve hukuk diliyle “keenlemyekûn” sayılacağını da söyleyenler var. Bu arada, Kerkük konusunda devreye BM de giriyor ve BM’nin Irak Özel Temsilcisi Staffan de Mistura’nın, hem “erteleme”den yana olduğu ve hem de Kerkük’ün Kuzey’deki Kürt yönetimine verilmesine pek de teşne olmadığı biliniyor. Önümüzdeki altı aylık süre, Türkiye-ABD-Irak Kürtleri-Bağdat arasında yoğun diplomatik manevralara tanık olacağa benziyor. Irak Kürtleri, ABD ile “makul”da uzlaşabilirlerse, Ankara-Erbil hattının yeniden oluşmasının da önü açılacak. Sınır ötesindeki askeri faaliyet kadar, çeşitli başkentlerdeki “diplomatik hareketlilik”e de dikkat gerekecek....

ABD'nin "Kürt" politikasında değişim

Türkiye'ye hava koridorunun açılması ve Kerkük konusunda gelinen son nokta, "Washington, iki müttefiki; Ankara ve Kürtler arasındaki dengeyi yeniden ayarlıyor" şeklindeki değerlendirmeleri artırdı. 16 Aralık-Kandil operasyonu: Ankara, geçtiğimiz pazar günü Kandil Dağı'na düzenlenen hava harekatından önce Washington'ı bilgilendirdi. ABD de hava sahasını Türk savaş uçaklarına açarak, operasyona yeşil ışık yaktı. Kuzey Irak yönetimi ise, operasyondan sadece 10 dakika önce bilgilendirildi. 17-18 Aralık-Kara harekatı: PKK'lı teröristlerin peşine düşen Türk askerlerinin, Irak sınırını geçmesi Kuzey Irak yönetimini daha da kızdırdı. Operasyonların koordineli yürütülmesini isteyen Kürt yönetimi, "Bu, böyle devam ederse sorun büyür" tehdidinde bulundu. Kerkük: Kürt yönetimi geçtiğimiz günlerde Kerkük referandumunun ertelenmesini kabul ettiklerini açıkladı. Ancak, dün bölgeyi ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın "Türkmenleri de sürece katın" çağrısı ve "Kerkük tüm Irak için önemlidir" açıklamaları, Kürt yönetiminin son dönemdeki en büyük hüsranı oldu. "ABD ile yeni dönem" mi? Zira; ABD Kerkük konusunda ağız değiştirdi. Bugüne kadar Türkiye'nin PKK uyarılarına kulak asmayan Washington, artık farklı hareket ediyor. Bunun en somut örneği de, istihbarat paylaşımının anlık ve uygulanabilir hale gelmesi oldu. Bu da, 1 Mart tezkeresinin reddiyle sarsılan, çuval skandalıyla yerle bir olan ilişkiler için yeni bir dönem olarak yorumlanıyor. Kandil Dağı bombalandı Genelkurmay Başkanlığı, 16 Aralık'ta, Irak'ın kuzeyindeki Kandil Dağı'nın Irak tarafında kalan kesimlerinde tespit edilen PKK'ya ait hedeflerin, Türk Hava Kuvvetleri savaş uçaklarının uyguladığı geniş kapsamlı bir hava harekatı ile vurulduğunu bildirmişti. Böylece TSK, PKK'ya karşı tarihinin en geniş kapsamlı hava operasyonuna imza attı. Kuzey Irak harekatında birçok gelişmiş savunma teknolojisi ilk defa kullanıldı. Operasyon sırasında modernize edilmiş F-4 2020 ve F-16'lar bölgede birlikte görev yaptı. Irak'tan operasyona kınama gelirken, ABD, PKK terörüyle mücadele için herşeyin yapılması gerektiği açıklamasında bulundu. Terörle mücadele kapsamında, sınır ötesinde ilk nokta operasyon ise, 1 Aralık tarihinde yapılmıştı. Genelkurmay Başkanlığı, ''Irak sınırları içinde 50-60 kişilik PKK'lı terörist gruba müdahale edildiğini'' duyurmuş ve ''İhtiyaç olursa bölgeye diğer unsurlarla müdahale edilecektir'' demişti.

Türkiye Kurdistan'da zararlı ve boş bir işe girişti

Türkiye'nin PKK'yı bombalayarak yok etme şansı az. PKK, Kürtlere tam kültürel hakların verilmesi ve güneydoğunun gelişmesiyle sahne dışı kalır Türkiye geçen pazar 50 savaş uçağını Kuzey Irak'taki hedefleri bombalaması için göndermekle yanlış nedenlerle yanlış bir iş yapmış oldu. Hedef, PKK'lı Kürt isyancıları öldürmekti. Bombardıman en az iki sivilin ve beş PKK üyesinin ölümüne yol açtı, bu arada Iraklı Kürtlerin çiftlik ve köylerini ateşe verdi. Fakat stratejik bir hareket mahiyetinde saldırı faydasızdan da kötüydü. PKK güçleri ulaşılmaz Kandil dağlarının yükseklerindeki mağaralarda saklanıyor, bu yüzden Türkiye'nin saldırısının pazar günkünden fazlasını başarma şansı çok az. Aslında böylesine boş bir hareketin taktik nedeni şuydu: Dağlara kar düştüğü için, Türkiye'nin tehdit ettiği türden bir kara harekâtı daha maliyetli ve çok daha etkisiz olacaktı. Fakat bu bombardımanı pek haklı kılmıyor. Türk ordusu milliyetçi kabadayılığını, bir komşusunun egemenliğini ihlal pahasına sergiledi; sınır ötesi saldırganlığa ABD'yi de katarken, AB'nin tepkisini çekti. Irak'ın Kürt Dışişleri Bakanı Zebari, ülkesinin Türkiye'nin böyle bir adımdan önce istişarede bulunmasını beklediğini söylerken örnek bir itidal sergiledi. Ona göre sivillerin öldürülmesi, saldırının 'yanlış bilgilendirmeye dayanıyor olabileceğini' gösteriyordu. Bu sadece Türklerin Irak'taki Kürt köylüleri öldürmeyi umursamadığını ima etmenin temkinli bir yolu değil, yanlış bilginin muhtemel kaynağına, yani ABD'ye yönelik diplomatik bir dokundurmaydı. Türkiye'nin kara birliklerini gönderme tehdidi sonrası, geçen ay ABD Ankara'ya PKK'yla ilgili istihbarat vereceğini açıkladı. Bu yüzden Türk Genelkurmay Başkanı General Büyükanıt'ın dün, "ABD istihbarat verdi" diye konuşması sürpriz değildi. Büyükanıt şöyle devam ediyordu: "Fakat daha da önemlisi, ABD, Irak hava sahasını açarak operasyona onay vermiş oldu." Bush'un Irak politikasında bundan daha tutarsız bir dönüş tahayyül etmek güç. Bush Irak'ın sınırlarının korunmasını öncelikli hedeflerden ilan etmişti. Ancak yönetim Türkiye'nin Irak'ın egemenliğini ihlal etmesine suç ortaklığı yaptı -üstelik bu, ABD'nin İran'ı Irak'a ajan ve silah sokmaması konusunda uyardığı, Suriye ve Suudi Arabistan'a Irak'a yabancı cihatçıların girmesini önlemeleri için baskı yaptığı bir dönemde yaşandı. Bush Türkiye'yi, Kürtlere tam kültürel ve dilsel haklar verip, yoksul güneydoğuyu kalkındırarak PKK'yı saf dışı bırakmaya çağırmalı. Türkiye'nin Kuzey Irak'ı bombalaması, AB üyeliği şansına da zarar. Ve bunlar ABD'nin aciz ve ikiyüzlü görünmesine yol açıyor. (Başyazı, 18 Aralık 2007) radikal

Erdoğan: Dünya bizi destekliyor; güvenlik güçlerimiz ne gerekiyorsa yapacak!

Dünya bizi destekliyor; güvenlik güçlerimiz ne gerekiyorsa yapacak Turkbasi Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Irak'a yönelik harekatla ilgili ''Şu ana kadar uluslararası camia bizim bu yaklaşımımızı haklı bulmuştur, desteklemiştir. Şu anda da ordumuz gerekli olan neyse bunu yapmaktadır. Güvenlik güçlerimiz bundan sonra da ne gerekiyorsa onu yapmaya devam edecektir'' dedi.