Wieland Schneider*/ Kuzey Irak Ordusu Kandil Dağları Çevresinde Bir Çember Oluşturdu. PKK'ya Karşı Askeri Harekat Sınırlı Kalacak. Haval ayağını gazdan çekiyor, çeşitli yöntemler uyguluyor ama nafile. Nissan marka beyaz cip, dağlara giden yolu dolduran deliklerin üzerinden bata çıka gidiyor. "Önümüzdeki bu bölgeye Bnari Kandil diyoruz. Birkaç hafta önce burası PKK savaşçıları ile doluydu." Haval kahverengi tepelerin arasından onların ardındaki dağlara kadar giden ovaya işaret ediyor. Dik tepelerin zirveleri bulutların ardında kayboluyor. Kandil dağları Türk sınırına kadar uzanıyor, tam Türkiyeli Kürd yeraltı örgütü PKK'nin kampları için uygun bir alan. Bir tavuk çiftliğine ait barakalar gördüğümüz son sivil bina. Bundan birkaç yüz metre ötede Irak sınır birliklerinin kampı ile karşılaşıyoruz. Kosina Kampı yüksek duvarları ve nöbetçi kuleleri ile Orta Çağ'dan kalma bir kaleyi andırıyor. Burası Kuzey Irak'taki özerk Kürd bölgesinin son dış karakolu. Bunun ardında PKK'nin bölgesi başlıyor. Ancak Kosina sınır askerlerinin kontrol noktasında (checkpoint) gezimiz sona eriyor. İran'dan Top Mermileri Ellerinde kalaşnikoflarla bekçi kulübesinden çıkıyorlar. "Dur, buradan öteye geçemezsiniz." Askerlerden bazılarının üzerinde Irak sınır birliklerinin açık renkli üniforması, bazılarının üzerinde ise iç güvenlikten sorumlu Kürd birlikleri ASAISH'in yeşil üniforması var. Bir süre tartıştıktan sonra kampın kumandanını çağırıyorlar. Siyah bıyıklı ve dostça bir çehreye sahip biri geliyor ve kendini sınır birliklerinden Yarbay Mohammed olarak tanıtıyor. Yarbay bize pek yardımcı olamayacağını belirtiyor ve gülümsüyor. Ancak bize çay ikram edebileceğini söylüyor. Çay bardağını elinde tutarken, "Kandil'e giden yol kapalı" diyor ve bunun üst düzeyden gelen bir emir olduğunu, başka birşey söyleyemeyeceğini söylüyor. Yalnız kontrol noktasında fotoğraf çekmeye izin var, ama dağları çekmek yasak. Ayrıca kontrol noktasından geçen sivillerin de fotoğrafını çekmememiz gerekiyor. Fatimah bu sivillerden biri. Kontrol noktasının öte yanında, PKK bölgesindeki Kalby köyünde yaşıyor. Fatimah önce pek konuşmak istemiyor gibi görünüyor. ABD'nin Türkiye'ye gizli servis bilgilerini verme vaadinden bu yana, bölgede Batı'dan gelen yabancılara şüpheyle bakılıyor. Ancak 50 yaşındaki kadın bir süre sonra konuşmaya başlıyor. Şu sıralar köylerdeki yaşamın zorlaştığını söyleyen Fatimah, "Bundan iki hafta önce köye top mermileri indi. Sanırım İran'dan atılmışlardı" diyor. Türk sınırı Türk toplarının köylere ulaşamayacağı kadar uzakta, oysa İran sınırı çok yakın. İran birlikleri geçtiğimiz haftalarda PEJAK'ın kamplarının bulunduğunu tahmin ettikleri noktaları ateşe tuttular. PEJAK, PKK'nin bir nevi kardeş örgütü ve İran'daki Kürd bölgelerinde savaşıyor. Onların kampları da Kandil dağlarında. Kalby'deki köylüler çobanlık yapıyor, yani kendilerini besleyecek durumdalar. Ama Fatimah geçtiğimiz günlerde durumun kötüleştiğini anlatıyor. Bunun nedeni: Kürt resmi makamları PKK bölgesine geniş çaplı yiyecek sevkiyatına izin vermiyor. Topyekün Abluka Talimatı Verildi Kürdistan Yurtseverler Birliği KYB üyesi Mohammed Yasta Ali "Her şeyi abluka altına alma talimatı verildi. Bölgeye hiç bir şey girmeyecek, yiyecek olsun, PKK'li olsun, gazeteci olsun" diyor. KYB'nin ana karargahı Kosina Kampından birkaç kilometre ötede. Burası Irak Devlet Başkanı Celal Talabani'nin partisi KYB'nin kalesi gibi. Ana karargahın önünde bir grup yaşlı adam bir şeyler tartışıyor. Üstlerinde yıkanmaktan rengi solmuş ceketler var, sırtlarında ise kalaşnikoflar. Cadde beyaz başörtülü küçük kızlarla dolu. Öğle vakti okuldan çıkmış eve gidiyorlar. KYB üyesi, Kandil bölgesini çember içine alma talimatının iki hafta önce verildiğini söylüyor. "Ama köylülerin geçmesine izin veriyoruz. Onların dış dünya ile ilişkilerini kesemeyiz" diyor. PKK bölgesinde nüfusları 500'e varan 50 kadar yerleşim bölgesi var. Bunlar Terörist Değil Kürd bölgesel yönetimi Kandil'i çember içine alarak, Türkiye'yi Kuzey Irak'a askeri harekatta bulunmaktan alıkoymak istiyor. Geniş çaplı bir harekat yapılmasa bile, dağlardaki PKK kamplarına nokta operasyonlarının yapılması olasılığı giderek artıyor. Türk medyasına bakılırsa, harekat kasım içinde gerçekleşecek; özel birliklerin Irak sınırı yakınlarına kaydırıldığı belirtiliyor. Ahmet hiç endişelenmiyor. 45 yaşındaki adam Peşdar'ın batısındaki Betwen bölgesinde küçük bir köyde yaşıyor. Köyün 20 km ötesinde PKK bölgesi başlıyor. Türk ordusu bu yüzden burayı da vurur mu? "Göreceğiz. Buraya kolay kolay asker getiremezler. Askerin sürekli burada tutulması güç olur. Türk sınırı çok uzakta." Peki PKK savaşçıları hakkında ne düşünüyor? "Ben ve burada yaşayan birçok kişi onları terörist olarak görmüyoruz. Türkiye'deki Kürdlerin hakları için savaşıyorlar." Ahmet şimdiye kadar asilere rastlamadığını söylüyor. "Onlar dağlarda. Burası çember içine alınmadan önce de buraya hiç inmezlerdi." PKK'nin Şarkısı Sonra birdenbire muzip muzip gülümsüyor. "PKK savaşçılarını mı görmek istiyorsun? İşte bak oradalar" diyor ve televizyon ekranını gösteriyor. Üniformalı kadınlar ile erkeklerin karda yürüdükleri, müzik enstrümanları çaldıkları ve şarkı söyledikleri görülüyor. PKK'nin gerilla savaşını öven popüler şarkının adı "Ha Gerilla." Bunu gösteren müzik videosu Mezopotamya kanalında gösteriliyor. Ahmed, "Programı yalnız Irak'ta değil her yerde izleyebilirsiniz. Uydu üzerinden Avrupa'dan yayın yapıyor" diyor. * Die Presse/17 Kasım 2007 Hazırlayan: Kaya Vural

AKP KURD MEBUSLARI KURDLERE VE KURDISTANA KARSI KULLANACAK!

BİRİNCİ ELDEN LOBİ Bugün/Başbakan Erdoğan'ın son günlerde hemen her konuşmasında ”Benim 75 Kürt vekilim var. Bölge halkı benimle birlikte” sözlerinin nedeni anlaşıldı. NE DTP NE DE PKK, KURTLERiN GERCEK TEMSiLCiSi AK PARTi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın son günlerde hemen her konuşmasında, "Benim 75 Kürt vekilim var. Bölge halkı benimle birlikte" sözlerini neden gündeme getirdiği ortaya çıktı. "Terörü ortadan kaldırmak, tasfiye etmek için siyasi, askeri, diplomatik bütün araçları belirli bir strateji içerisinde devreye sokuyoruz" diyen Erdoğan, bugüne kadar denenmemiş bir strateji uygulamaya koydu. BİRİNCİ ELDEN LOBİ İlk kez AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında gündeme gelen, Kürt kökenli milletvekillerinden lobi timi kurulmasına ilişkin öneriye AK Parti'nin Kızılcahamam Kampı'nda da yeşil ışık yakıldı. Yeni strateji hemen hayata geçiriliyor. Buna göre, AK Parti içindeki Kürt kökenli milletvekilleri, AB ve ABD başta olmak üzere uluslararası arenada PKK ve DTP'nin tezlerini çürütmek için birinci elden lobi faaliyetinde bulunacak. Kürt kökenli milletvekilleri, 'gönüllülük' esasına göre seçilecek ve dil bilenlere öncelik verilecek. En az üç, en fazla beş kişiden oluşacak heyetlere, önce Dışişleri Bakanlığı bürokratları tarafından özel brifingler verilecek. Lobi faaliyetinde bulunacak milletvekilleri, gittikleri ülkelerde, "PKK terör örgütüdür. Kürtlerin gerçek temsilcisi ne PKK ne de DTP'dir. Gerçek temsilcileri AK Parti'dir. Halk bizi tercih ediyor" şeklinde propaganda yapacak. Lobi faaliyeti için yola çıkacak vekillerin çantasında olacak dosyaların konu başlıkları şöyle olacak: PKK, terör örgütüdür. En büyük zararı Kürt halkına veriyor. Silahlı eylemlerle demokratik çözümün önünde engel oluşturuyor. PKK Kürt kökenlileri 'azınlık' diye tanımlıyor. Biz bunu kendimize hakaret kabul ediyoruz. Bizler Türkiye'nin asli unsurlarıyız. AJİTE EDİYORLAR Kürtlerin siyaset yapmasının önünde hiçbir engel yok. Kürt orijinli birisi rahatlıkla Cumhurbaşkanı olabiliyor. Sadece AK Parti'de 75 tane Kürt kökenli vekil var. Bakan ve parti yöneticileri var. Türkiye'de Kürt milliyetçiliğini savunanlar bile rahatlıkla politika yapabiliyor. AK Parti, bölgeyi kalkındırmak istiyor ama PKK bunu istemiyor. Gelişmeleri ajite ediyor. . Sadece AK Parti döneminde bölgeye 5.5 katrilyon lira yatırım yapıldı. PKK, bu yatırımların yapılmasından rahatsız oluyor. DTP'nin siyasi olarak bölgeyi temsil ettiğine ilişkin safsatalara inanmayın. AK Parti, 22 Temmuz'da Doğu Anadolu'da yüzde 56, Güneydoğu Anadolu'da ise yüzde 51.76 oranında oy aldı. Bağımsız adaylarla ilgili oyların analizine bakıldığında DTP, Doğu Anadolu'da yüzde 17, Güneydoğu Anadolu'da ise yüzde 25 oranında oy almış görünüyor. Bölgenin gerçek temsilcisi AK Parti'dir. BASINA SERT ELESTİRİ Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ak Parti 11. İstişare ve Değerlendirme Toplantısının ardından bir kapanış konuşması yaptı. Erdoğan, terörle mücadele konusunda basının yaptığı bazı haberleri eleştirerek " Terörle mücadele gibi hassas meseleler olmak üzere gerek yazılı gerek görsel medyamızda kaynağından doğrultulamamış uydurma ve hayali senaryoların hala haber yapıldığını görüyoruz. Basını ciddiyete ve sorumlu olmaya davet ediyorum" dedi. KİMSEYE PABUÇ BIRAKMAYIZ Konuşmasında muhalefete ve hizipçi siyaset yapanlara da seslenen Erdoğan, "Bu ülkeyi kendi malı zannedenlere asla pabuç bırakmayacağız" dedi. " İç ve dış konjonktürün sıkıntılı olduğu dönemde Ak Parti'nin onurlu duruşunun, demokrasiye sadakati büyük önem arz ediyor.” diyen Başbakan Erdoğan, “Türkiye'yi yönetemeyenler yüzünden vatandaşın vicdanını yaralayan büyük yanlışlar yapılmıştır. Allah'a şükür ki o vesayetçi siyaset de o tefrikacı hizipçi siyaset de tasfiye olmuştur." Aşı olmayana aş vereceklerini bildiren Erdoğan, " Bu milletin en büyük serveti olan gönül bereketinden hep birlikte besleneceğiz, aslolan budur. Nimeti de külfeti de adaletle paylaşmak için çalışacağız. " dedi. Terörle mücadele gibi hassas meseleler konusunda Ak Parti'nin esas amacının oy almak değil, milletin kalbini kazanmak olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan, "İnsanlarımızın hassasiyetleriyle oynayarak onların duygularını sömürerek duyarlılıklarını kışkırtarak gelecek tek bir oyu bile istemiyoruz. Sonucunda Türkiye kazanacaksa biz asla kaybetme korkusu taşımayız, bu böyle biline" diye konuştu. Belgin TORAMAN - Düzgün KARADAŞ

Sömürgeci ve emperyalist TC rejimine karşı Kürt birliği Osmanlı İmpartorluğunun yıkıntıları üzerinde sömürgeci bir anlayışla kurulan TC, 84 yıldır asimile edemediği Kürt halkına karşı sürekli olarak terör uygulamıştır. Uniter bir Cumhuriyet olarak kurulan TC devlet olarak şiddeti tekeline alarak halklar üzerinde sistematik baskı ve asimilasyon politikaları sayesinde günümüze kadar gelmiştir. TC, devlet olarak şiddet uygularken, bu şiddete karşı her türden meşru direnişi terör olarak adlandırmış ve elindeki propaganda aletleriyle devlet şiddetine direnen güçleri şaki, eşkiya, bölücü ve terörist gibi tanımlarla izole ederek elimine etmiş ve/veya elimine etmeye çalışmıştır. Baskı ve şiddet politikalarını haklı göstermek isteyen ve uluslararası destek sağlamak isteyen TC, son dönemde terörizmi sözde tırmandırırak bazı avantajlar sağlamıştır. Kürt direnişçilerini terörist gibi lanse ederek sömürgeci, totaliter ve emperyalist politikalarına destek bulmuştur. Sömürgeci politikalarının açık örneklerinden biri 15 kasımda Diyarbakır’da yaşanmış olup TC’nin karakterini gösteren örnek bir olaydır. Bu konu basında aşağıdaki gibi yansıtılmıştır ; Diyarbakır Valisi Hüseyin Avni Mutlu, törende yaptığı konuşmada, Atatürk’ün 15 Kasım 1937’de Diyarbakır’da halk tarafından büyük coşku ve sevgi gösterileriyle karşılandığını belirterek, “Diyarbakırlılar eşsiz devlet adamını ağırlamaktan büyük onur duymuştur. Her geçen gün Diyarbakır çağdaş uygarlık seviyesini yakalamak için çabalıyor, Atatürk’ün gösterdiği yolda emin adımlarla yürüyor” dedi. Folklor gösterisinin ardından, kortej yürüyüşe geçti. Vali Mutlu, 2. Taktik Hava Kuvvet Komutanlığı Kurmay Başkanı Tuğgeneral Ayhan Gümüş, 16. Mekanize Tugay Komutanı Tuğgeneral Birol Erdem’in ardından öğrencilerin yanı sıra askeri bando eşliğinde tören kıtası da yürüdü. İstasyon ve Ekinciler caddelerinden geçerek Anıt Park’a kadar süren yürüyüş sırasında marşlar okuyan askerler “Tek Bayrak, Tek Devlet, Tek Millet, Tek Dil”, “Bayrak İnmez, Vatan Bölünmez”, “Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez” ve “Ne Mutlu Türküm Diyene” sloganları da attılar. Evlerinin balkonlarına çıkan çok sayıda vatandaş, askerleri alkışladı. Türk ordusu, sömürgeleştirilen Kürdistan’ın başkentinde, Kürdistan’ı sömürgeleştiren Mustafa Kemal’in Diyarbakır’a gelişinin 70’inci yılında “Tek Bayrak, Tek Devlet, Tek Millet, Tek Dil”, “Bayrak İnmez, Vatan Bölünmez”, “Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez” ve “Ne Mutlu Türküm Diyene” gibi sloganlarla Kürtleri tehdit ve terörize ederek gösteri düzenlemiştir. Türk ordusu Türkiye’nin Kürt olmayan şehirlerinde Mustafa Kemal’in o şehre gelişinin yıldönümünde benzer gösteriler düzenlememektedir. Velhasılı Türk ordusu Kürdistan’da, sömürgeci tüm güçler gibi, Kürt halkına Kürt bayrağının olmadığını, Kürt devletinin olamıyacağını, Kürt milletinin olmadığını ve Kuzey Kürdistan’da Türk egemenliğinin kalıcı olacağını şiddet ile Kürt halkına göstermek istemiştir. Bu gösteri kendi başına TC’nin sömürgeci yüzünü açıkca gösteren bir örnektir. Böyle gösterinin bu dönemde yapılması, TC’nin Kürdistan’da çok kapsamlı bir programı yürürlüğe sokarak Kürdistan ve Kürtlere karşı savaşı yoğunlaştırdığını da göstermektedir. 2. Körfez savaşında somutlaşmaya başlayan Güney Kürdistan’daki yapıyı nötralize etmeyi hedefleyen TC, öncelikle programını uygulamak için gereken hazılıkları yapmış ve bunları teker teker uygulamıştır. Programının başarıya ulaşması için Kürtlerin birlikte hareket etmelerinin engellenerek, birbirleriyle çarpıştırılması amaçlanmıştır. Bunun için, Kürt direnişinin (sözde terör) Güney Kürdistan’dan kaynaklandığı sistematik olarak işlenerek ABD’nin desteği alınarak Güney Kürdistan üzerinde yoğun bir baskı oluşturulmuştur. Bunun sonucu, ABD’nin Güney Kürdistan politikalarında Türkiye bir faktör olarak katılmıştır. Diğer taraftan, Türkler tarafından büyük bir başarı olarak sunulan « ABD başkanının PKK’yi ortak düşman ilan etmesi » meselesi ise PKK’yi bölgede devletler düzeyinde bir aktör haline getirmiştir. Yani ABD bölge politikalarını Türkiye“ye endeksli olarak belirlerken PKK’yi hesaba katmak durumundadır. Bu durumu Kürtler lehine kullanmak mümkündür ve bunu Kürt politikacılarının tavırları belirleyecektir. Kürdistani siyasi güçler, bu konuda ordusu, partileri, basını ve tüm kurumlarıyla Kürdistan ve Kürt karşıtı sömürgeci ve emperyalist politikalar uygulan TC’nin politikalarını boşa çıkarmanın yollarını bulmalıdırlar.

Polisin müdahalesine gençler molotof kokteyli ve taşlarla karşılık verdi.

Gazi ve Ümraniye’de polisle göstericiler arasında çatışma İSTANBUL - İstanbul'da 'Êdi bes e' kampanyasına destek vermek ve PKK'nin 29. Kuruluş yıldönümünü kutlamak amacıyla Gazi Mahallesi ve Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi'nde bir araya gelen gruba polis müdahale etti. İki bölgede de polis ile göstericiler arasındaki çatışma sürüyor. Gazi Mahallesi Heykel Parkı'nda bir araya gelen yaklaşık bin kişi, "Êdi Bes e 27 Kasım'ı Yaratan Rêber Apo'yu Yaşa ve Yaşat" Demokratik Halk İnsiyatifi imzalı pankart açarak, yolları molotof kokteyli ile trafiğe kapattı. Bir süre "Biji PKK", "PKK halktır halk burada" şeklinde slogan atan kitleye çevik kuvvet polisi panzerle müdahale etti. Polisin müdahalesine gençler molotof kokteyli ve taşlarla karşılık verdi. Ara sokaklara dağılan gençlerle polis arasındaki çatışma devam ediyor. Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi'nde ise toplanan 200'ü aşkın genç sloganlarla ana caddeye doğru yürüyüşe geçti. Çevrede yoğun güvenlik önlemi alan polis, ana caddede panzerler ve gaz bombaları ile eyleme müdahale etti. Gençler müdahaleye taşlar ve molotof kokteyli ile karşılık verdi. Çatışma ara sokaklarda devam ediyor.

Denizli'de Kürtçe döviz taşıyan kadınlara saldırı yapıldı Denizli - Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü dolayısıyla bugün Denizli'de düzenlenen eylemde Kürtçe dövizler açıp slogan atan genç kadınlara tepki gösteren bazı gençler, "Burası Türkiye" diye bağırdığı öğrenildi. Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü'nde, Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) ile Demokratik Toplum Partisi'nden kadınlar, ellerinde çoğu Kürtçe yazılı dövizlerle Candoğan Parkı önünde toplandı. Eylemciler, polisin geniş güvenlik önlemleri arasında sloganlar atarak Delikliçınar Meydanı'na kadar yürüdü. Meydanda dövizleri kaldırıp kadına şiddeti protesto eden eylemciler, daha sonra kadına şiddeti anlatan bir tiyatro oyunu sergiledi. Vatandaşların meraklı bakışları arasında eylemlerini sürdüren eylemcileri izleyen bir grup genç, eylemcilere tepki gösterdi. "Siz Türk değil misiniz? Çekin gidin. Türkiye'de yaşıyoruz, burası da Denizli. Hepiniz Türk'sünüz, bu milletin ekmeğini yiyorsunuz" diye bağıran gençleri, polisler meydandan uzaklaştırdı.