Türkiye yargısız infazdan 105 bin euro tazminata mahkum oldu

STRASBOURG -Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 11 yıl önce yargısız infaz edilen bir Kürde ilişkin davada Türkiye’yi 105 bin euro tazminata mahkum etti. 1996’da Emniyet Güçleri tarafından gözaltına alınan Atilla Osmanoğlu’ndan bir daha haber alınamadı. 11 yıl önce yargısız infaz kurbanı olan Atilla Osmanoğlu’nun 68 yaşındaki babasının AİHM’e taşıdığı davada karar çıktı. Mahkeme Türkiye’yi “yargısız infaza kurban” giden gence ilişkin davada “etkili bir soruşturma yapmayarak” insan hakları ihlalinde bulunmaktan mahkum etti. Türkiye Osmanoğlu’na 105 bin euro maddi ve manevi tazminat ödeme cezasına çarptırıldı. MANTIKSIZ VE ANLAŞILMAZ Mahkeme Türkiye’nin bu olaydaki “tam etkisizliğinin”, anlaşılmaz ve “mantıksız” olduğunu kaydederek, yaşam hakkını koruyan insan hakları sözleşmesinin 2. Maddesi ve kötü muameleyi yasaklayan 3. Maddeyi ihlal ettiğine karar verdi. Baba Osmanoğlu ve komşuları Mart 1996 tarihinde Atilla’nın kendilerini Emniyet Güçleri olarak tanıtan iki silahlı kişi tarafından alıkoyduğuna tanık olmuştu. Bu tarihten beri Atilla Osmanoğlu’nun hayatta olduğuna dair hiçbir belirtiye rastlanmadığı gibi, nereye defnedildiği de bilinmiyor. Baba Osmanoğlu, oğlu için altı kez polis gitti ve her seferinde gözaltına alınanlar listesinde olmadığı ileri sürülerek geri çevrildi. Atilla Osmanoğlu tam olarak 25 Mart 1996 günü Diyarbakır ili Melikahmet Caddesi 97 No'lu işyerinde saat 11.00 sıralarında gözaltına alındı. Baba, DGM Cumhuriyet Başsavcılığına, OHAL Bölge Valiliğine, İl Valiliğine, Uluslararası Af Örgütüne vb. tüm başvuru mekanizmalarına başvuruda bulunulmuş ancak etkin bir sonuç alınamamıştı. 1968 yılında Diyarbakır'ın Hazro İlçesi'nde doğan Atilla Osmanoğlu 6 kardeşten üçüncüsüydü. Babası Hazro Kaymakamlığı Tapu Kadastro Müdürlüğü'nde memur olarak çalışıyordu. İlk ve ortaokulu Hazro'da okudu. Liseye devam etmeyen Osmanoğlu'na babası ilçede bir dükkân açtı. Ticaretle uğraşan Osmanoğlu, Hazro'dayken "yardım ve yataklık" yaptığı iddiasıyla 1991 yılında gözaltına alındı. Baskılardan dolayı Osmanoğlu ailesi, 1992'de Diyarbakır merkeze göç etti. Diyarbakır'da İller Bankası'nda bir ay geçici işçi olarak çalıştıktan sonra "sakıncalı" olduğu gerekçesiyle işten çıkarıldı. Osmanoğlu, kaçırılmadan önce toptan gıda maddeleri sattığı işyerinde çalışıyordu. Gözaltına alındığı ana babası şöyle tanıklık etmişti: "Oğlumu götürenlerden biri esmer ve ‘M’ bıyıklıydı. 30 yaşlarındaydı. Uzun boylu, sarışın ve Amerikan tıraşlı olan ise 26-27 yaşlarındaydı. Ben dükkâna girerken onu alıp götürdüler." AYGAN’IN İTİRAFI JİTEM itirafçısı Abdulkadir Aygan da Osmanoğlu’na ilişkin çarpıcı itiraflarda bulunmuştu. Aygan’ın itirafları şöyle: “Cizre-Silopi karayolundan Habur Gümrük Kapısı'na doğru giderken, Silopi'nin içinden geçiliyor. Hac Konaklama Tesisleri'ne varmadan, askeriyenin karşısında olacak. Yani orada sol tarafta askeriye var. Askeriyenin karşı tarafında yani yolun Güney tarafında sağ tarafında ekili arazilerin içerisinde giden bir toprak yol var. Habur Çayı'na doğru gidiyor o yol. O yoldan 200-300 metre gidilince o toprak yolun sol tarafında atılmış bir tanker var. Petrol tankeri var. Bu çöplük gibi orada duruyor. Yani bir hurda gibi. Bir kişinin cesedi bunun içerisine atıldı ve Koçero (Cindi Acet) isimli bir şahıs tarafından Tahra ile kafasına vurulmak suretiyle tanınmasın diye parçalanarak oraya atıldı. Şahsın ismini hatırlamıyorum. Kim olduğunu hatırlamıyorum şu an.” AİHM, Osmanoğlu davasının yanı sıra Türkiye aleyhine açılan 10 davayı daha bugün karara bağladı. İlhami Erseven, Hikmet Yıldırım, Veli Ateş, İsmail Öztorun, Ellez Duman, İsmail Kaya, Kenan Atakul, Süleyman Çetinkaya ve Bekir Arslan'ın ortak başvurusunda, Türkiye'nin “adil yargılanma hakkını ihlal etmekten” mahkum oldu. AİHM bu davada tazminata gerek görmezken Türkiye’nin sadece mahkeme masrafı olarak 1500 euro ödemesini karara bağladı. Huri Çoban, Ayşe Çoban, Nazım Çoban ve Cihan Çoban'ın açtığı ortak davada, “Türkiye'nin adil yargılanma hakkı ile özel ve mülkiyet hakkını ihlal etmekten” mahkum oldu ancak mahkeme bildirisinde tazminata ilişkin bilgi yer almadı. Emin Karakaya'nın açtığı davada Türkiye’yi “adil yargılanma hakkının ihlal etmekten” mahkum eden AİHM, bu davada da maddi tazminata gerek görmedi. Ayrıca soyadları Can, Korkmaz ve Sarıpınar olan üç kişinin yaptığı başvuruyu da karara bağlayan AİHM mal ve mülkiyetin korunması hakkının ihlal edildiğine hükmetti. , Soyadları Göğ, Kolsuzoğlu, Ağbayır ve Karabulut olarak belirtilen kişilerin başvurusunda ise adil yargılanma hakkının ihlal edildiği kaydedildi. AİHM bildirisinde tazminata gerek görülüp görülmediğine ilişkin ayrıntı yer almadı. ANF NEWS AGENCY

TSK sınır köylerini boşaltmak istiyor

HAKKARİ: Hakkari’nin Şemidinli ilçesi sınır köyleri abluka altına alınırken giriş-çıkışların da askeri izne bağlandı. Savaş ucaklarının da son zamanlarda alçak uçuşlar yapmasının da sınır boylarındaki köyleri boşaltmaya yönelik girişim olduğu belirtildi. Türk ordusunun onbinlerce asker bulundurduğu Hakkari’nin Şemdinli İlçesine bağlı sınır köylerini abluka altına aldı. Derecik bölgesinde askeri hareketlilik gözlenirken, sınırın sıfır noktasında bulunan Yeşilova Koyü’ne köy sakinleri tek tek aranarak kimlikleri kontrol edildikten sonra girebiliyor. Köye yabancıların girişine izin verilmezken, izin verilen kişilerin kimliklerine ise el konulduğu bildirildi. Yerel kaynaklar, aynı uygulamanın sınıra yakın bölgede bulunan köylerde de yapıldığını, son zamanlarda savaş uçaklarının da sınır köyleri üzerindeki alçak uçuşların arttığını söyledi. Uçakların alçak uçuşlarıyla köylülerin korkutularak zorla göç ettirilmek istendiği ileri sürüldü. Köylerin abluka altına alınması ile savaş uçaklarının köyler üzerindeki alçak uçuşların esas amacının ise sınıra yakın köyleri boşaltmak olduğu bildirildi. ANF NEWS AGENCY

Kürtlerin çıkarlarına karşı biraraya gelen10 taraf kendi aralarında uyuşmazlık içindedir

MAHMUD OSMAN: ‘’KÜRTLER, HAKLARINI ELDE ETME KONUSUNDA CESUR OLMALI’’ 23-Jan-08 [9:40]-PNA-Kürdistan İttifakı Listesi üyesi Dr.Mahmut Osman, ‘’Kürt ittifakına karşı birleşen 10 tarafın Kürt İttifakına karşı Maliki ile çalışamayacaklarını çünkü kendi aralarında uyuşmazlıklar olduğunu’’ söyledi. Osman, ‘’Kürtlerin haklarını elde etme yolunda korkmamaları gerektiğini ve kendilerinin de Maliki’nin maaşlı çalışanları olmadıklarını'' söyledi. PNA’ya demeç veren Osman, ‘’Bizim 4’lü ve 3’lü anlaşmamız var. Kürtlerin çıkarlarına karşı biraraya gelen10 taraf kendi aralarında uyuşmazlık içindedir, farklı görüş ve düşünceleri var. Kürt tarafı olmadan hiçbir iş sonuç alınamayacağı gibi bu kabul edilemez de’’ dedi. Kürtlerin düzenli bir şekilde çalışması sonucunda iseklerini elde edebileceğini söyleyen Osman, ‘’Kürtlerin siyasi sürecin önünü tıkamak istemediğini sadece anayasal haklarını elde etmek istediğini ‘’ söyledi. Osman, ‘’Kürt İttifakı ve Şii İtilaf Birliği arasında imzalanan anlaşmaya göre, taraflardan biri bu anlaşmdan çekildiğinde hükümetin yasallığı ortadan kalkakcak ve fesh olacak. Bundan dolayı, hükümet her şeyi istediği yapma durumunda değil’’ dedi. Kürdistan Bölgesinin bütçesinin kesilmesi tehditleri konusunda Osman, ‘’Bu bütçe, Maliki’nin değil. Devletindir.Biz, Maliki’nin maaşlı çalışanları değiliz. Biz hükmetin ortağıyız.Ancak, eğer hükümetin bir yetkilisinin performansı konusunda bir eleştiri varsa, bu Kürdistan Bölgesinin bütçesinin kesileceği anlamına gelmez’’ dedi.