YORUM : Irak Kürtleri kimle dans edeceklerini bilemiyorlar

M.Ali Birand-Posta-Başbakan Erdoğan’ın bugün başlayacak Bağdat gezisi eğer son anda iptal edilmezse bir “ilk” olacak. Bu ziyaret, birçok açıdan son derece önemli mesajlarla dolu geçecek. Her ne kadar AKP’nin kapanma davası nedeniyle toplumun dikkati bambaşka konulara yönelmiş olsa dahi, Türk Başbakanı’nın ilk ziyareti, hem Sünniler, hem Şiiler, hem de Irak’lı Kürtler tarafından büyük bir dikkatle izlenecek. Bölge ülkeleri de Türk Başbakan’ının neler söyleyeceğini ve nasıl bir tutum alacağını merak ediyorlar.Bugün Başbakanın Irak gezisi var. Eğer son anda iptal edilmez veya ertelenmezse bu bir “ilk” olacak. Bağdat ziyareti, birçok açıdan son derece önemli mesajlarla dolu geçecek. Her ne kadar AKP’nin kapanma davası nedeniyle toplumun dikkati bambaşka konulara yönelmiş olsa dahi, Türk Başbakanı’nın ilk ziyareti, hem Sünniler, hem Şiiler, hem de Irak’lı Kürtler tarafından büyük bir dikkatle izlenecek. Bölge ülkeleri de Türk Başbakan’ının neler söyleyeceğini ve nasıl bir tutum alacağını merak ediyorlar.mehmet ali birand

Türkiye, Irak için bölgedeki en önemli denge unsurlarından biri.

İran’ın Şiiler üzerindeki etkinliği arttıkça, Türkiye’nin yaklaşımı da değer kazanıyor. Ankara’nın tutumu, Sünni ve Şii’ler arasındaki dengeleri etkiliyor. İran’ın ağırlığı yaygınlaştıkça, Türkiye’ye bakışlar değişiyor. Irak’ın, İran hegemonyasına girmemesi için Ankara’nın tutumu daha önemseniyor. Amerika’nın gözünde Türkiye, İran’ın önünde bir kalkan gibi görülüyor.

Tabii bir de Kuzey Irak Kürtleriyle ilişkiler var ki, o kendi başına bambaşka dengelerle ilgili. Bölgedeki Kürt sorununun anahtarı, giderek Mesud Barzani ve Celal Talabani’nin eline geçiyor. Eskiden bu ikili küçük birer oyuncuydu. Bugün politika yapıcı konumundalar.

Kürtler, Sünni-Şii mücadelesi sırasında kendi statülerini çok başarılı bicimde sağlamlaştırdılar. Hem otonom bölgelerini anayasa soktular, hem de merkezi hükümetteki etkinliklerini arttırdılar. Irak’ın tek istikrarlı bölgesi durumundaki Kuzey Yönetimi, hem içerde hem de dışarıda saygınlık kazandı.

Kürtler ellerindeki kartları çok iyi kullandılar.

Herhalde Başbakan’ın Bağdat ziyaretini en yakından izleyecek olan diğer bir ülke de Amerika olacak. Erdoğan’ın her adımı Washington tarafından büyük bir dikkatle izlenecek. Zaten ziyaretin şekli, tarihi ve içeriği, ABD’nin yakın gözetimi altında hazırlandı. Irak, ABD için öylesine önemli ki, hiçbir Türk Başbakan’ının burada istediği politikaları uygulayabilme şansı yok. Erdoğan’ın da, durumun gerektirdiğinin dışında fazla bir hareket yeteneği olmayacak.Yine de, önemli sonuçların çıkacağı bir ziyaret yaşanacak.Ancak Türkiye açısından en önemlisi, Kürt politikalarındaki nüanslar olacak.

KÜRT POLİTİKASINI KİM SAPTIYOR ?

Kuzey Irak Kürtleri artık kararlarını vermiş durumdalar.Türkiye ile çatışma değil, uyuşma politikası izleyecekler. Ancak bunun bir koşulu var.

O da, Türkiye’nin de Kuzey Irak Yönetimine saygı göstermesi. Yan bahçedeki disiplinsiz ve yaramaz, söz dinlemeyen mahalle çocuklarına terbiye vermek isteyen, mahallenin büyüğü gibi davranılmaması. Eğer Türk yöneticileri , Kürtlerin gururunu kırıp burunlarını sürterek bazı şeyleri kabul ettirmek isteyeceklerse, Kürtler de “ rahatsızlık vermek için” ellerinden geleni yapacaklar.Şu aşamada durum sakin görünüyor.

İki tarafın da niyeti iyi geçinmekten yanaymış gibi görünüyor.

Kürtler, İran’ın Irak’ın genelindeki etkinliğinden çekiniyorlar. Kuzey Irak Yönetimi sırtını İran’a dayamak istemiyor. Aksine, Türkiye’yi tam anlamıyla bir denge unsuru olarak görüyor. Batı dünyasına açılmanın ve petrollerini Avrupa’ya akıtmanın anahtarının Ankara’da bulunduğunun farkındalar. Üstelik, Güneydoğudaki Kürt akrabaları sayesinde, Ankara üzerindeki etkilerinin çok daha yüksek olduğunu biliyorlar. Tahran ile böyle bir ilişkileri yok.Yeter ki, Türkiye böyle bir ilişki düzenini kabul etsin.

Başbakan’ın Bağdat ziyareti sırasında birkaç saatliğine dahi olsa, Erbil’e inip Kuzey Irak Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani ile el sıkışması çok istediler. Bunun ne kadar güç olduğunun da farkındalar. Zira, Kürt politikasının oluşturulmasındaki asker ağırlığının oranını bir türlü saptayabilmiş değiller.

Türkiye ile dans etmeye hazırız, ancak kaç kişiyle dans edeceğimizi bilemiyoruz. Tango iki kişi arasında olur, oysa Ankara’da çok fazla muhatap var.” diyen, Kuzey Irak Yönetiminin önde gelen isimlerinden biri, hükümetin duruma ne kadar hakim olduğunun bilinmediğine dikkat çekti.Tabii öte yandan da kapanma davası var.

Bu dava bitmeden, AKP ve özellikle de Erdoğan’ın geleceği kesinleşmeden kimse elindeki kartları çıkarmak istemiyor. Dramatik jestler yapmanın zamanı olmadığının altı çiziliyor.Başbakan’ın Erbil’e uğramak istememesinin nedenleri arasında bu belirsizlikte sayılıyor. Ayrıca Kuzey Irak Yönetimine bu jestin yapılması için henüz erken olduğu görüşünün ağır bastığı belirtiliyor.

Aslında büyük bir fırsat kaçmış değil. AKP ve Erdoğan’ ın durumları belli olduktan sonra, gelecek yıl aynı tip bir başka gezi daha yapılabilir ve Erbil de dahil edilebilir.

“ABD İLE STRATEJİK GÜVENLİK ANLAŞMASI UYGUN HALE GETİRİLECEK”

090708103117 PNA-Kürdistan İttifak Listesinden Irak Parlamentosuna üye olan Dr.Mahmut Osman, Irak ile ABD arasında imzalanması beklenen uzun vadeli stratejik güvenlik işbirliği anlaşmasının, değiştirilerek, Iraklıların diline uygun hale getirileceğini söyledi.

IRNA’nın haberine göre, Osman,  konuyla ilgili yaptığı açıklamada, ABD ile stratejik güvenlik işbirliği anlaşmasının, değiştirilerek, Iraklıların diline uygun hale getirileceğini söyledi.

Amerika ile Irak arasında Mart ayında başlayan görüşmeler uzun vadede dostluk ve işbirliği anlaşma çalışmaları olarak duyurulmuştu. Bu anlaşmayla BM Güvenlik Konseyi'nin Irak'taki Amerikan varlığı için belirlediği son tarih olan 31 Aralık 2008'den sonra da Amerikan birliklerinin, Irak topraklarında kalabilmesinin yasal temellerinin atılmasının hedeflendiği belirtiliyor.

AKP'nin Newroz'daki tutumu ise Ergenekonculardan farklı değildi

Ergenekon'la AKP'yi aklıyorlartaksim1mayismudahale
Taksim'de 1 Mayıs'a izin verilmemesinin 'Ergenekoncuların kanlı saldırı yapma' ihtimaline dayandırılması, işçilere karşı polisin gerçekleştirdiği gaz bombalı, biber gazlı, sopalı saldırıdan dolayı AKP hükümetini aklama çabası olarak görülüyor. AKP'nin Newroz'daki tutumu ise Ergenekonculardan farklı değildi. DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş, 'Hükümet, 1 Mayıs'ta İstanbul'da yaşanan saldırılardan dolayı kendisini aklamaya çalışmaktadır' dedi.

 
Selahattin Demirtaş: “Ergenekon'la AKP'yi aklama çabası”

Taksim'de 1 Mayıs'a izin verilmemesinin Ergenekoncuların kanlı saldırı yapma ihtimaline dayandırılması, işçilere karşı polisin gerçekleştirdiği gaz bombalı, biber gazlı, sopalı saldırıdan dolayı hükümeti aklama çabası olarak görülüyor.  İstanbul'da mitingi yasaklayarak 'darbecileri önleyen' AKP'nin Newroz'daki tutumu ise Ergenekonculardan farklı değildi. DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş, 'İşçi ve emekçiler açısından değişen bir durum olmamıştır. Ergenekon'dan kurtulan işçi ve emekçiler AKP'nin saldırısına uğramıştır' dedi.28mart_amed_katliam_enes_ata
Ergenekon soruşturması kapsamında kamuoyuna sızdırılan bilgiler arasında, darbecilerin 1 Mayıs'ta kanlı bir provokasyon tertiplediği iddiaları da yer alıyor. Hükümet kaynaklı bu iddialara göre, Ergenekoncular polis kıyafeti giydirilmiş tetikçileri kullanarak, provokasyon için ortam hazırlayacaktı! Polisin bu yönlü aldığı istihbarat doğrultusunda sendikaların 1 Mayıs'ta Taksim'de yapacağı mitinge olası provokasyonların önüne geçilmesi amacıyla izin verilmediği ileri sürülüyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, 1 Mayıs sonrası yaptığı konuşmalarda, provokasyonların önüne geçtiklerini savunmuştu. Başbakan hakkında gensoru önergesi verilmiş, AKP'nin oylarıyla önerge reddedilmişti. Önceki gün basına servis yapılan 'Taksim mitingi yasaklanmasaydı Ergenekoncular 1 Mayıs'ta provokasyon yapacaktı' iddiası hükümetin sorumluluğunda işçi ve emekçilere karşı gerçekleştirilen gaz bombalı, biber gazlı, taşlı, sopalı saldırıdan dolayı AKP'yi aklama çabası olarak değerlendiriliyor. 1 Mayıs olaylarıyla birlikte AKP, sol liberaller ve emekçiler arasındaki desteğini yitirmeye başlamıştı. '1 Mayıs' iddialarını değerlendiren DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş, hükümetin özrünün kabahatinden büyük olduğunu söyledi. Demirtaş, şu değerlendirmelerde bulundu: 'Eğer 1 Mayıs Ergenekon provokasyonundan dolayı yasaklanmışsa bu durumda, bu provokasyonu kimler yapacaktı? Bu kişiler saptandı mı? Kamuoyuna açıklanması gerekir. Eğer bu provokasyondan dolayı tutuklanan yoksa bu iddia AKP'nin büyük bir yalanı olarak kayıtlara geçecektir. Geçtiğimiz günlerdeki tutuklamalar 1 Mayıs'la ilgiliyse iki ay sonra tutuklamaların gerçekleşmesi bir skandaldır. Ortaya atılan iddialar AKP'nin Ergenekongenelkurmay_eylem_plani soruşturmasını kendi siyasi programı doğrultusunda yürüttüğünü göstermesi açısından dikkat çekicidir. Kaldı ki, Taksim'de provokasyon yapacak olan güçler rahatlıkla Kadıköy'de de yapabilirdi. Dolayısıyla emekçiler açısından değişen bir durum olmadı. Ergenekon'dan kurtulan işçi ve emekçiler AKP'nin saldırısına uğradı. Provokasyonu önledikleri iddiasıyla hükümet, 1 Mayıs'ta İstanbul'da yaşanan saldırılardan dolayı kendisini aklamaya çalışmaktadır. Ayrıca Newroz'ta Van, Hakkari, Yüksekova ve Siirt'te yaşanan kanlı saldırılar AKP'nin Ergenekon'dan farklı olmadığını ortaya koyuyor. Batıda 'Ergenekon'la mücadele eden AKP, Bölge'de kendisi Ergenekon'a dönüşüyor. Newroz'daki saldırıların hesabını sormayanlar, 1 Mayıs'ın hesabını veremez, soramaz.'serdartanis_ebubekirdeniz

İşte AKP'nin demokratlığı
2001'de Şırnak'ta jandarma tarafından gözaltına alındıktan sonra kendilerinden haber alınamayan DTP yöneticileri Serdar Tanış ile Ebubekir Deniz'in durumu Meclis'e taşındı. DTP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, önceki gün Tanış ve Deniz'in durumunu Meclis gündemine taşıyarak, Ergenekon soruşturması kapsamında aranan emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün o dönemde Şırnak'ta görev yaptığını hatırlattı. Ancak Tanış ve Deniz'in fotoğraflarının bulunduğu afişi Meclis kürsüsüne asan Sakık'a AKP'liler tahammül edemedi. AKP'liler, 'Onlar militandı' diyerek tepki gösterince, Sakık, 'Nasıl demokratsınız, hani çetelere karşıydınız?' karşılığını verdi. ANKARA

Devletimiz biraz kirlidir!

  • Nazım Alpman*/Sıkı bir pehlivan olan eski içişleri bakanı Saadettin Tantan, Kırkpınar güreşleri için konuk olarak gittiği Edirne'de şöyle demiş:
  • - Çok fazla bilgi kirliliği var! Ne demek bu? Doğru bilgilerle birlikte yalan yanlış, ipe sapa gelmez yalanların da “bilgi”olarak doğruların arasına karıştırılarak kamuoyuna takdim edilmesi…İstihbaratçılara özgü bir uygulama. Böylece karmaşık durum içinde yalanlar günışığında sönmüş balon haline geldiğinde, gerçek olanlara da “yalanmış” muamelesi yapılır hale geliyor. Ergenekon Operasyonu 'nda Mustafa Balbay gibi bir ismi gözaltına alıp sonra da onun kitaplarında yazıp okurlarıyla paylaştığı bilgilerin “gizli raporlar” olarak sorulması böylesi bir bilgi kirliliği yaratıyor.NAZIM ALPMAN
  • Balbay için ortaya atılan iddialar yalan olduğuna göre, demek ki diğer bilgiler ve iddialar da yalanmış!!!
  • Acaba?
  • Bu kadar çok abartılı iddia arasında “minik” bilgiler de heba olup gidiyor. Kirli mekanizma “dokunulmaz” barınağında varlığını korumaya devam ediyor.
  • Çete için gözaltına alınıp tutuklanan Osman Gürbüz için eski başbakanlardan Mesut Yılmaz ta 24 Aralık 1996"da Susurluk Komisyonu"na şunları söylüyor:
  • - Eski DHKP-C militanı olan Osman Gürbüz 1995'in Ocak ayında Kocaeli'nde yakalandı. Üzerinde Abdullah Çatlı'daki gibi kimlik çıktı. Emniyet Genel Müdürü devreye girerek serbest bıraktırdı.
  • Kimdi o emniyet müdürü?
    Onu Osman Gürbüz'ün bir başka“eylemi” vesilesiyle öğreniyoruz.
  • Mesut Yılmaz 1996'da anlatmış:
  • - Bu şahsın altında BMW marka otomobil vardı. Araç Genelkurmay'a aitti, Ankara'ya gönderilmesi istendi, gönderdik. Araç Mehmet Ağar tarafından seçim öncesi Elazığ'da kullanıldı. Seçimden sonra bakan olunca eşi tarafından kullanılmıştır.
  • Gürbüz'ün (yani Genelkurmayın) BMW'sinde neler vardı?
  • Başbakan görevini icra eden Yılmaz, TBMM kayıtlarına geçen şu bilgileri veriyor:
  • - Smith Wesson tabanca, 357 adet magnum mermisi, seyyar polis sireni ve bir kanlı erkek cekedi!
  • Daha ne olabilir ki?
  • Emniyet Genel Müdürü, Genelkurmay Başkanlığı, sözüm ona “solcu” bir militan, cinayet aletleri, kanlı ceket… Hepsi bir arada orta yerdeyken, üzerinden atlanıp geçiliyor.
    Hiçbir yetkili “sorumlu” hale getirilemiyor.
    Kimseden hesap sorulamıyor.
  • Geçenlerde bir jandarma tatbikat sırasında plastik mermi yerine gerçek mermi kullanarak sivillerin yaralanmasına sebep olduğu için genelkurmay başkanı istifa etti!
  • Fransa'da…
  • Bir devlet, eğer sahiden devlet ise üst kattakiler böyle davranır.
  • Ama bizimkiler gibi çeteleşmiş katiller güruhu haline gelmişse, sadece kendi insanlarına acılar çektiren bir zulüm mekanizması olarak orta yerde durur.
  • Sağa sola iftiralar atarak katillerini güvence altına alıp yolana devam eder.
    İşin özeti bellidir:
  • - Devletimiz biraz kirlidir! *Sansürsüz com/09.07.2008

'Saç kazıtma bir vahşettir'

Öcalan'ın saçının zorla kazıtılmasına tepkiler arttı. DTP ve Barış Meclisi üyeleri, uygulamanın bütün Kürtlere yapılmış bir hakaret olduğunu belirterek, hükümetten çözümsüzlüğü derinleştiren politikalarından vazgeçilmesini istedi


sarikaya_canpolat_altintas_emirogluToplumsal barış dinamitleniyor

DTP Eşbaşkan Yardımcısı Mustafa Sarıkaya: Sayın Abdullah Öcalan'ın Türkiye siyasetindeki rolünü kimse görmezden gelemez. Aynı zamanda ileri sürdüğü  görüş ve düşünceler, Kürt sorunu ve Türkiye'nin genel demokratikleşme sürecine ilişkin Türkiye açısından önümüzdeki dönemlerde çözümleyici olabilecek, toplumsal barışa hizmet edebilecek görüş ve önerilerdir. Buna karşı kendisine reva görülen tecrit uygulaması giderek onur kırıcı bir dayatmaya vardırılıyor. Bu toplumsal barışın dinamitlenmesi anlamına geliyor. Bu coğrafyanın önemli bir gerçekliği olan Sayın Abdullah Öcalan'a yapılan bu uygulamanın tek kelimeye toplumsal vahşetten öte bir anlamı yoktur. AKP'nin klasik devletçi ve anti-demokratik yapısı, Kürtlere karşı çok berrak bir şekilde ortaya çıkmıştır. Sayın Öcalan'ın kişilik ve onurunun rencide edilmesi, Kürtlerin rencide edilmesi, Türkiye'de toplumsal barıştan yana olan tüm toplumsal kesimlerin onurunun rencide edilmesi demektir.


dtp_bayragi2005[1] Kürt halkına hakaret

Türkiye Barış Meclisi Sekretaryası Üyesi İmam Canpolat: Eskiden beri bu politika uygulanıyor. Kürt Halk Önderi'ne ve Kürtlere yönelik politikalarda ya demokrasi ya da baskı, imha, teslim alma kıstas alınır. Bunların demokratikleşmedeki kıstası ikincisi. Bu son günlerde bir gerginlik var. Ben Kürtleri daha çok ezerim yarışı var. Sayın Öcalan'a yönelik geliştirilen tutuma da bu çerçevede bakmak gerekiyor. Son uygulama sadece Sayın Öcalan'a değil tüm Kürt halkına yapılan hakarettir. Kürdün onuruyla oynama anlamına gelmektedir. Bu Türkiye'ye bir şey kazandırmaz, çelişkileri derinleştirir. Sırf tahrik olsun veya başka yönlere çekmeye dönük normal olmayan bir uygulama. Türkiye'de bu gerginliğin arttırılması istenmiyorsa Kürtlerin de hassasiyeti var, buna dikkat etmek gerekir. Sayın Öcalan sıradan bir tutuklu ve hükümlü değil, milyonlarca insanın imza verdiği, kendi iradesi olarak tanıdığı bir kişi. Hele halk önderi ise bu hassasiyet daha da artıyor. Özellikle Türkiye'yi yönetenler bu konuda daha dikkatli davranmalı.

 
Kürtlerin duyarlılığıyla oynanmamalı

DTP Yurtsever Demokratik Gençlik Meclisleri Sözcüsü Cezmi Altıntaş: İmralı'daki sistematik tecridi de aşan işkencenin bir halkası olarak Sayın Öcalan'ın saçının kazıtılması, kendisini siyasal irade olarak gören Kürt halkının demokratik iradesine bir saldırı ve hakarettir. Halkımızda büyük bir infial yarattığını belirtmek gerekiyor. Tabii ki İmralı işkencesi, kesinlikle Türkiye'deki siyasal durumdan, bu son yaşanan gelişmelerden, özellikle Kürt sorununa dönük muhtemel gelişmelerden çok bağımsız değildir. Hiçbir hukuka dayanmayan, kendi hukuklarına ve uluslararası hukuka uymayan bu uygulama kesinlikle Kürt sorununun çözümsüzlüğüne dönük bir yaklaşımdır. Bu kabul edilmez ve tahammül edilmez. Kürt halkının duyarlılığıyla oynanmamalıdır. Bu Türkiye'nin barışına ve demokrasisine hizmet etmez. Bu uygulamalardan derhal vazgeçilmelidir.

12 Eylül uygulaması

DTP Kadın Meclisi Üyesi Şilan Emiroğlu: Öcalan en zor koşullarda İmralı Adası'nda bulunuyor. Bu Kürt iradesine karşı bir saldırıdır. Kürtlerin bu konuda hassasiyetleri var. Kürtler Sayın Öcalan'ı her zaman kendi iradesi olarak kabul ediyor ve bu saldırı bütün Kürtleredir. Tabii biz izliyoruz, Sayın Öcalan 9 yıldır İmralı Adası'nda Türkiye'nin barışı için, özgürlük için, bütün insanlar için çözümler üretiyor ve bu yönlü isteklerini ortaya koymuştur. Fakat görüyoruz ki Türkiye'de barışseverim diyen ve Türkiye'deki sorunları çözelim diyenler bu saldırıları daha çok geliştiriyor. 12 Eylül'de insanları tek tipleştirilmeye çalışılıyordu, şimdi de bunu Öcalan'a uygulamak istiyorlar. Kürtler bu uygulamayı kabul etmez.
Tutuklular Öcalan için saçlarını kazıttı

Gerilla: 14 yaşındaki Tonğ'u evine gönderdik, JİTEM öldürdü

jitem_silahiyla Van'ın Başkale ilçesinde 14 yaşındaki Şehnaz Tonğ, adlı çocuk yaştaki kızın JİTEM elemanları tarafından öldürüldüğü bildirildi.


PKK'nin üst düzey yetkililerine yönelik suikastler gerçekleştirmek için dağa gönderilen Tonğ'un sorgusunu yapan gerillalar, yaklaşık 15 gün önce Tunğ'un evine gönderildiğini söylediler.

Yaşının küçük olduğu gerekçesiyle Tunğ'a yönelik cezai bir yaptırıma gitmediklerini söyleyen gerillalar, '14 yaşındaki bir kız ajanlaştırılarak bizi öldürmek için gönderilmiş. Bir süredir çocukları kullanıyorlar. Madi durumu iyi olmayan Kürt ailleleri JİTEM ve karakollar tarafından tespit ediliyor. Bu aillelere maddi vaatlerde bulunuyorlar. Şehnaz'ın ailesinin durumu biraz böyle. Kandırmışlar, para ile satın alınmışlar' diye konuştular.sehnaztong
Tunğ'un Haziran ayı ortalarında dağa gönderildiğini söyleyen gerillalar, şüpheli tavırları nedeniyle izlemeye aldıkları ve ardından sorgusunu yaptıklarını belirttiler. Sorgusunda Tunğ'un ittiraflarda bulunduğunu anlatan gerillalar 'Sorgusu ardından yaşı küçük olduğu gerekçesiyle evine gönderdik. Kendisine bu tür işlere bulaşmaması gerektiğini anlattık. Zaten psikolojisi bozulmuştu, çok yıpratılmış. Karakolda defalarca tecavüze uğramış. Ancak iki gün önce Türk basınından Tunğ'un tarafımızca öldürüldüğü söylendi. Bu tümüyle bir çarpıtmadan ibaret. Geçen yılda sızan ajanlarda oldu, bazılarını o zamanda evlerine gönderdik. Bazıları da 'eğer gidersek bizi öldürürler' diyerek gerillada kalmak istedi. Ancak Tunğ'un durumu farklıydı. Hem yaşı küçüktü, hem de psikolojik sorunluydu. Bunun için evine gönderdik. Ancak Türk basınında Tunğ'un gerillalar tarafından öldürüldüğü haberi özel savaş propagandasıdır. Şehnaz 14 yaşında kandırılmış bir çocuk. Yanımızada kaldığı iki hafta boyunca da kendisine en ufak olumsuz bir yaklaşımımız olmadı. Muhtemelen biz bıraktıktan sonra JİTEM tarafından öldürülmüştür' dediler. ANF
İşte JİTEM'in ağına düşen 14 yaşındaki kızın hikayesi

Arşiv Bağlantıları 28.09.2007-03.10.2007 : JİTEMCİLER KONUŞUYOR</
Türkiye'nin 'ölüm mangaları' Kandil'de P K K 'ye yakalandı
İki kardeş birbirlerinden habersiz ajanlaştırıldı
Hedef KALKAN ve KARAYILAN
Denenmemiş kirli yöntemler
İstanbul'da ajan tuzağı
Semavere zehir atıp Kaytan'ı zehirleyecektim

Kürsüde kayıp afişi

serdar tanis ebubekir deniz TBMM’de gündemdışı söz alan DTP’li Sırrı Sakık, 2001’de HADEP Silopi İlçe Başkanı Serdar Tanış ile parti yöneticisi Ebubekir Deniz’in, jandarma tarafından gözaltına alındıktan sonra kayboluklarını söyledi.

AKPLiLER RAHATSIZ OLDU

Sakık, bu sırada yanında getirdiği Tanış ve sirri sakik Deniz’in fotoğraflarının yer aldığı afişi, Genel Kurul kürsüsüne astı. AKP’li milletvekilleri, Sakık’a tepki göstererek, afişi indirmesini istedi. Bunun üzerine Sakık, “Niye rahatsız oluyorsunuz? Bu insanlar bu ülkenin vatandaşları değil miydi? Hani demokrattınız, hani çetelerden hesap soruyordunuz? Bu insanlar gözaltına alındılar ve hala kayıp. Niye tepki gösteriyorsunuz? Siz bu kadar demokratsınız” diye konuştu.

Rizgarî Online/DTP Milletvekili Sakık, 2001 yılında jandarma karakoluna çağrıldıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınamayan HADEP Silopi İlçe Başkanı Danış ve yönetici Deniz’in fotoğraflarının yer aldığı afişi TBMM kürsüsüne astı. Ergenekon sorgularında verilen ifadelere göre iki kürdü, halen Ergenekon soruşturmasının zanlılarından olan Türk Emekli Tuğgeneral Levent Ersöz’ün katlettirdiği belirtildi. DTP Muş Milletvekili ve Meclis İdare Amiri Sırrı Sakık, Meclis kürsüsünde eylem gerçekleştirdi. Sakık 2001 yılında jandarma karakoluna çağrılan ve o günden sonra kendilerinden haber alınamayan HADEP Silopi İlçe Başkanı Serdar Danış ve yönetici Ebubekir Deniz’in fotoğraflarının yer aldığı afişi Meclis kürsüsüne astı. Genel Kurul’da Sakık’ın, kürsüye afiş asması ve “kürt coğrafyası" ile “sizin vatandaşlarınız" sözleri AKP’lilerle arasında tartışmalara yol açtı.

Radikal gazetesinin bildirdiğine göre DTP Muş Milletvekili ve İdare Amiri Sırrı Sakık, Meclis Genel Kurulu’nda gündem dışı söz alarak 2001 yılında “kaybolan” HADEP Silopi İlçe Başkanı Serdar Danış ve yönetici Ebubekir Deniz’in, Jandarma tarafından karakola çağrıldığını ve daha sonra da kendilerinden bir daha haber alınamadığını söyledi. Dönemin cumhurbaşkanı, Adalet Bakanı ve Başbakanına yapılan başvurulara rağmen Danış ve Deniz’in izinin bulunamadığını belirten Sakık, “Belki bugün yaşıyor olsalardı Parlamento grubumuzda olacaklardı ancak faillerinin araştırılması kimsenin aklına gelmedi" dedi.

Ergenekon soruşturması kapsamında aranan Emekli Tuğgeneral Levent Ersöz’ün de o dönemde bölgede görev yaptığını kaydeden Sakık, Meclis kürsüsünden, Danış ve Deniz’in fotoğraflarını gösterdi. Sakık daha sonra da elindeki afişi Meclis kürsüsünün önüne astı.SIRI SAKIK TBMM

AKP’liler tepki gösterdi

AKP milletvekilleri afişin Meclis kürsüsüne asılmasına tepki gösterirken Sakık, “Niye rahatsız oluyorsunuz. Bu insanlar bu ülkenin vatandaşı değil mi? Nasıl demokratsınız hani çetelerden hesap soruyordunuz? Siz bu kadar demokratsınız" dedi.
AKP’lilerin laf atmayı sürdürmesi üzerine salondaki kavas, kürsüdeki afişi kaldırmaya çalıştı. Sakık ise kavasa müdahale ederek afişi kendisi kaldırdı. Sakık AKP milletvekillerine ise “Burası halkın kürsüsüdür. Çetecilerin kürsüsü değil. Ergenekon çetesi bunları katletti. Kürt coğrafyasında insanlar kayboluyor. Bunlar bu coğrafyanın insanları değil mi. Sizin ilçe başkanınız olsa ne yapardınız, sizin vatandaşınız olsa ne yapardınız" diye seslendi.
Sakık’ın “Kürt coğrafyası" ve “sizin vatandaşınız olsa ne yapardınız?" sözleri AKP’lilerin tepkisine yol açtı. AKP milletvekilleri “ne demek sizin vatandaşınız" diye bağırdı. AKP’li Necat Birinci de “Meclis kürsüsünden bölücülük yapıyor" sözleriyle tepki gösterdi. Sakık ise “özür diliyorum, bizim vatandaşımız. Böyle bir şey kastetmedim. Sizin partiliniz olsa ne yapardınız demek istedim" diyerek sözlerini düzeltti. Sakık, “Bizim mal varlığımız onurumuzdur. Onurumuzu kimseye çiğnetmeyiz. Bu insanların hukukunu savunmak hem ahlaki, hem vicdani, hem de İslamidir" diye konuştu.

Sakık konuşma süresinin tamamlanmasının ardından Meclis Başkanı Güldal Mumcu’dan süre istedi. Mumcu’nun süresini doldurduğunu söylemesine rağmen konuşmasını sürdüren Sakık, ‘kürsüyü işgal ediyorsunuz’ uyarısı üzerine de konuşmasını tamamladı. (anka) RO/ Cemil Süphan RIZGARI

Alınak: Ankara kanlı kefen istilasına uğrayacak!

mahmut-alinak2 Rizgarî Online/Eski DEP Milletvekili Mahmut Alınak verdiği yeni eylem mesajında, DTP Genel Başkanı seçilmesi halinde devlet ile PKK arasındaki çatışmanın durdurulması için `Kanlı Kefen' eylemi başlatacaklarını ve heryeri kanlı kefenlerde donatacaklarını duyurdu. 20 Temmuz'da yapılacak olan DTP kongresinde genel başkanlığa aday olduğunu belirten Mahmut Alınak yaptığı yazılı açıklamada şöyle dedi: "Devlet ve PKK arasındaki çatışmalarda gençler ölmeye devam ediyor. Kamuoyunu bu korkunç gidişe karşı uyarmak için, ülkeyi baştan başa kanlı kefenlerle donatacağız. Kanlı kefenler bir hafta boyunca evlerimizde ve arabalarımızda asılı kalacak. Bu kefenleri daha sonra kamyonlarla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve İlker Başbuğ'a göndereceğiz. Ankara kanlı kefen istilasına uğrayacak. Daha önce de söylediğim gibi ya çözecekler, ya gidecekler."

`KARGALAR KADAR OLAMIYORUZ'

Kargaların bile kendilerinden biri tehlikeye düştüğünde ortalığı birbirline kattıklarını, çığlık çığlığa yardıma koştuklarını anlatan Alınak, şöyle devam etti: "Bizler kargalar kadar olamıyoruz. Kargaların cesareti bile bizde yok.Televizyonların karşısına geçip ödlekçe gençlerin omuzlarda taşınan tabutlarını seyrediyoruz. Zavallı bizler; korkaklar ordusunun neferleri olma utancını daha ne kadar taşıyacağız? Devleti yönetenler başkalarının çocuklarının kanı üzerinde vatan, millet nutukları atmayı bıraksınlar. Zerre kadar vicdanları varsa, ya çözüm bulsunlar, ya da Cudi'ye ve Gabar'a kendi çocuklarını göndersinler. Çocuklarını gönderme cesareti gösteremeyenler, gençlerin hayatı üzerinde tepinmeyi bıraksınlar."

Köy yakanlar devrede

Bamitnekoyu Diyarbakır'ın Lice ilçesinde operasyona çıkan askeri birlikler Bamitnê Köyü'ne bağlı Reşan Mezrası'nda çobanlarla büyük baş hayvanları uzun namlulu silahlarla taradı. Olayda 2 büyük baş hayvan telef olurken, askerler köylüleri 'Derhal köyü terkedin, yoksa Atatürk zamanını uygularız' diyerek Şeyh Sait döneminde uygulanan katliamı uygulayacakları tehdidinde bulundular.
Bölge'de artan çatışmalarla birlikte askerin köylüler üzerindeki baskıları da giderek artıyor.

Özellikle bahar aylarıyla birlikte JİTEM elemanlarının da bulunduğu birlikler, Dicle, Kulp, Lice, Hani bölgesinde baskılarını arttırmaya başladı. Bu baskılarla birlikte 90'lı yıllarda binlerce köyün yakılıp-yıkıldığı milyonlarca insanın zorunlu göçe tabi tutulduğu Bölge'de yeniden köy yakma ve boşlatma yöntemi devreye sokulmaya çalışılıyor.

Dicle'de JITEM elemanlarının 'operasyon bölgesine götürup öldürmekle ' tehdit etmesinin ardından bu kezde Lice'de benzer bir olay yaşandı. Lice'nin en büyük köylerinden olan ve 1994 yılında bütün evleri yakılarak boşaltılan Kutlu (Bamitnê) köyünde hayvanlarını otlatan köylüler bu kez askerlerin hedefi oldu. Haziran ayı boyunca operasyonların yoğunlaştığı Bamitnê ve mezralarında askerler ve JITEM elemanları köylüleri tehdit etmeye başladı. 15 Haziran'da düzenlenen operasyonda askerler çobanlarla hayvanları hedef aldı. Hayvanların ve çobanların üzerine ateş açan askerler 2 büyük baş hayvanı öldürdü. Olay nedeniyle köylülerin 6 büyük baş hayvanı ise kayboldu. Bununla yetinmeyen askerler bu kez de köylüleri köyü boşaltmaları konusunda tehdit etti. 'Köyü yakarız, çadırlarınızı yakarız' diyerek tehdit eden askerler, köylülerin derhal köyü boşaltmasını istedi.
Olayı anlatan köylülerden Halis Toğçu, eşi ve 3 çocuğunu operasyon esnasında tehdit eden askerler, 'Derhal köyü terkedin, yoksa Atatürk zamanını uygularız' diyerek Şeyh Sait isyanı sonrasında uygulanan katliamı uygulayacakları mesajını verdi. Tehditler karşısında can güvenlikleri kalmayan köylüler ise çareyi IHD'ye başvurmakta buldu. Halen 6 büyükbaş hayvanları kayıp olan köylüler IHD Diyarbakır Şubesi'ne başvurarak, hayati güvencelerinin bulunmadığını belirtti. Yaşanan olay üzerine köylüler Lice Cumhuriyet Başsavcılığına da suç duyurusunda bulundu. Bamitnê Köyü 1994 yılında Bolu Komando Tugayı'na bağlı birlikler tarafından basılmış ve köydeki bütün evler bir gecede ateşe verilmişti. Operasyonda 6 köylü ise askerler tarafından öldürülmüştü. DİYARBAKIR