Halepçe, Qamışlo, Beyazıt ve Gazi katliamları protesto edildi

Batman, Van, İzmir, Ankara, Adana, Hatay ve İskenderun'da, Beyazıt, Halepçe, Gazi ve Qamışlo katliamları basın açıklamaları ve sessiz yürüyüş etkinlikleriyle kınandı. Etkinliklerde, Kürtlere yönelik katliamlara sessiz kalınmaması çağrısı yapıldı. İZMİR Aralarında DTP, EMEP, SDP, ÖDP ve ESP'nin de bulunduğu çeşitli siyasi parti ve sivil toplum örgütü üyesi bir grup, Konak eski Sümerbank önünde, Beyazıt, Halepçe, Gazi ve Qamışlo katliamlarını protesto etmek amacıyla basın açıklaması yaptı. Açıklamada, 'Gazi, Halepçe, Beyazıt, Qamışlo katliamlarını unutturmayacağız' pankartı açılarak, 'Bıji bıratiya gelan' 'Gün gelecek, devran dönecek, katiller halka hesap verecek' sloganları atıldı. Grup adına basın açıklamasını yapan Volkan Köse, ezen ve ezilenlerin kavgasında zoru ve şiddeti her derde deva gibi gören egemenlerin tarih boyunca onlarca katliama kan taşıdığını belirterek, 'Özgürlük ve eşitlik sevdasına panzerle copla yanıt vermeleri yetmediğinde kimyasal silahlar, hardal gazları kullandılar' dedi. 16 Mart 1978 tarihinde Beyazıt'ta 7 TİP'li öğrencinin, 16 Mart 1988 tarihinde Halepçe'de binlerce Kürt'ün, 12 Mart 1995 tarihinde Gazi Mahallesi'nde 17 Alevi-Kürt yurttaşın, 2 Mart 2004 tarihinde Qamışlo'da 3 Kürt yurtseverinin katliama maruz bırakıldığını hatırlatan Köse, bu katliamların devrimcilerin, Kürt yurtseverlerinin hafızalarından hiçbir zaman silinmeyeceğini söyledi. Köse, son olarak, 'Gün dünyamızı katliamlarla kan gölüne çevirenlere karşı hesap sorma bilinciyle sokağa çıkma günüdür' dedi. Grup açıklamanın ardından Konak Kemeraltı girişine giderek burada 23 Mart'ta Gündoğdu Meydanı'nda gerçekleştirilecek Newroz kutlamalarına katılım çağrısı yapan bildiriler dağıttı. BATMAN İHD Batman Şubesi, Halepçe Katliamı'na ilişkin dernek binasında basın açıklaması yaptı. Açıklamaya, DTP Batman İl Örgütü yöneticileri ile sivil toplum örgütü temsilcileri katıldı. Açıklamayı okuyan İHD Batman Şube Başkanı Av. Ferhat Bayındır, 'Katliam klasik silahlarla değil kimyasal ve biyolojik silahlarla yapıldı. Çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu Halepçe halkı katledildi. Bu katliam insanlık tarihinin utanç sayfasına 'Halepçe Katliamı' olarak geçti' dedi. Halklara karşı suç işleyenlerin cezalandırılması gerektiğini söyleyen Bayındır, 'Dünya halklarının yaşam hakkına böylesi zalimane tecavüzlerin sorumlularından hesap sorabilecek Uluslararası Ceza Muhakemesi statüsünün başta ABD olmak üzere, tüm devletlerce onaylanmasını istiyoruz. Halklara karşı suç işleyen, hangi devletin yöneticisi olursa olsun yargılanmasını istiyoruz' dedi. VAN Demokratik Toplum Partisi (DTP) Gevaş İlçe Örgütü binasında, Halepçe Katliamı'nı protesto etmek amacıyla 1 günlük açlık grevi başlattı. Açlık grevine DTP Bahçesaray İlçe Başkanı Faruk Göz ve DTP Gevaş İlçe yöneticileri de katıldı. Açlık grevini basın açıklaması ile duyuran DTP Gevaş İlçe yöneticilerinden Nevzat Kaçmaz, yüzyıllardır Kürtlere zulüm ve baskının yapıldığını söyledi. Kürtlerin bir çok defa katliam ve soykırımla karşılaştığını ifade eden Kaçmaz, 'Kürtlere en büyük katliamı yapan katilleri kınıyoruz. Kürtlerin bundan böyle aynı acıları yaşamamaları için birlik içinde olmaları gerekiyor' dedi. Bahçesaray DTP İlçe Başkanı Faruk Göz ise, Almanya'da Hitler tarafından yapılan soykırımın bir benzerinin 16 Mart'ta Kürtlere karşı gerçekleştiğini söyledi. Kürtlere yönelik yaşanan ve sürdürülen katliamları kınadıklarını ifade eden Göz, 'Barış bize çok uzak değil. Kürt halkı barış istemektedir. Kürtler artık acı çekmek istemiyor' şeklinde konuştu. ANKARA Halkın Kurtuluş Partisi üyesi bir grup, Yüksel Caddesi'nde İnsan Hakları Anıtı önünde, Halepçe, Kızıldere, Beyazıt, Gazi katliamlarını protesto amacıyla basın açıklaması yaptı. Açıklamada, 'Devrim şehitleri ölümsüzdür', 'Katil sermaye hesap verecek', 'Laiklik yoksa özgürlük demokrasi yoktur' sloganları atılarak, Mustafa Kemal ile Lenin'in fotoğraflarını aynı bir arada bulunduğu pankart açıldı. Grup adına açıklama yapan Halkın Kurtuluş Partisi Ankara İl Başkanı Sait Kıran, Türkiye'deki ve Halepçe'deki katliamların emperyalist güçler tarafından yapıldığını belirterek, 'Kürt halkı Demirci Kawa'dan beri bir mağmadır için için kaynayan. Zaman zaman volkanlaşmasına rağmen, gerçek kraterinden püsküremediği için çıkış yolunu bulamamaktadır' şeklinde konuştu. Kıran, Kürtleri, Ordu Gençliğini, Aydınları omuz omuza vererek emperyalistlere karşı mücadele etmesi çağrısında bulundu. ADANA Adana'nın Ceyhan İlçesi'nde DTP Ceylan İlçe Örgütü tarafından Halepçe Katliamı'nı protesto amacıyla basın açıklaması ve sessiz yürüyüş yapıldı. Gazi Orhan Kemal Bulvarı'nda bir araya gelen binlerce kişi, 'Edî Bes e', 'Halepçe unutulmasın', 'Yeni Halepçeler olmasın', ''Yaşasın Newroz' dövizlerini taşıyarak Küçük Kırım Caddesi'ne doğru sessiz yürüyüş gerçekleştirdi. Burada basın açıklamasını okuyan DTP Ceyhan İlçe Başkanı Seyfettin Aydemir, bir çok ülkede yasaklanan kimyasal silahların, Kürtler üzerinde kullanıldığına dikkat çekerek, Halepçe Katliamı'na ABD'nin göz yumduğunu söyledi. Aydın, ABD'nin Irak'a müdahalesiyle, Saddam Hüseyin yakalanıp idam edilmesiyle Halepçe Katliamı'nı gündemden düşürerek tarihte anlaşılmayan bir olay olarak bırakıldığını dile getirdi. Açıklamanın ardından grup, 'Bijî biratiya gelan', 'Bijî Newroz', 'Halepçe unutulmasın' sloganlarını atarak dağıldı. İSKENDERUN İHD İskenderun Şubesi de dernek binasında Halepçe Katliamı'na ilişkin basın açıklaması yaptı. Açıklamayı okuyan Şube Başkanı Sadullah Çağlar, Halepçe Katliamı'nın insanlık tarihine utanç sayfası olarak geçtiğini belirterek, '5 binden fazla insanın katledildiği bu katliama ne uluslararası kurumlar yeterli tepkiyi gösterdi ne de dünya kamuoyu. Ülkeler arasındaki silahlanma yarışı bütün hızıyla devam ediyor. Dünya kaynaklarının önemli bir bölümü silahlanma ve savaşlara ayrılıyor. Barış talepleri ve çabaları ne yazık ki etkili olmuyor' şeklinde konuştu. HATAY Ezilenlerin Sosyalist Platformu (ESP) üyeleri, Hatay Merkez İlçesi Antakya'da Ulus Meydanı'nda basın açıklamasıyla Halepçe Katliamı'nı protesto etti. 'Barış için özgürlük, kardeşlik için eşitlik' pankartının açıldığı açıklamada, Kürtçe ve Türkçe sloganlar atıldı. Grup adına açıklamayı yapan Tuncay Yıldız, katliamın ABD destekli olduğunu belirterek, 'Kürt sorununda emekçi çözüm Türk ve Kürt halkının el ele omuz omuza özgürlükçü, demokratik, adil ve onurlu çözümüdür. Türk ve Kürt işçi ve emekçilerinin özgürce, eşitçe, kardeşçe birlikte yaşama isteğinin somutlaşmasıdır' dedi. Türkiye'de yaratılmak istenen Kürt düşmanlığı çizgisinin Türkiye halklarının çıkarlarına hizmet etmeyeceğine vurgu yapan Tuncay, 'Bu süreçle birlikte, iç savaş olasılığının bu tehlikeli yükselişten geçtiği açıktır. Böyle bir politika Türkiye egemen sınıfları ile ABD ve AB emperyalizminin çıkarlarından başka bir şeye hizmet etmez' diye kaydetti. DİHA Diyarbakır'da Halepçe Katliamı kınandı

BAYDEMİR: KALBİMİZ KÜRT HALKIYLA’

PNA-Halepçe katliamının 20.yıl dönümü münasebetiyle Türkiye Kürdistan’dan Kürdistan Bölgesine gelen belediyeler heyetine Başkanlık eden Diyarbakır Büyükşehir Belediye başkanı Osman Baydemir, ’’ Kalbimiz her zaman Kürt halkının kalbiyledir’’ söyledi. PNA’ya konuşan Baydemir, ‘’ 16 mart dünya tarihinin büyük sembollerinden biridir. Biz de Halepçe katliamının yıldönümü münasebetiyle Kürdistan Bölgesi’ni ziyaret ettik. Kalbimiz Kürt halkının kalbiyledir. Böyle bir suçun her ulus ve millete karşı işlenmesine karşıyız’’ dedi. Belediyelerin dünya barışında önemli rollerinin olduğunu söyleyen Baydemir, ‘’Barış için Dünya Belediyeler Kongresine katılacaklarını söyledi. Barışın ilerletilemesinde ve istikrarın sağlanmasında özel etkisi olan bütün yol ve adımlardan bahsedeceğiz. Ayrıca, kültürel, ekonomik ve teknik açıdan ilerleme için Türkiye Kürdistan’ındaki belediyelerden istifade edilmesi çağrısında bulununuyorum’’ dedi. Baydemir ve beraberindeki heyet, bugün Kürdistan Bölgesine ulaşmıştı.

Harekât 'izni' siyasi çözüme alan açtı

Gönderen: rizgarionline Tarih: 15.03.2008 Saat: 10:23 Katkıda Bulundu rizgarionline Sami Şuruş*/ABD, Türkiye'nin sınır ötesi harekâtına yeşil ışık yakarak aslında Kürt sorununun ancak siyasi yollarla çözüleceği mesajını vermek istedi. Washington'ın hesaplarına göre, operasyon yapılırsa PKK'nın silahla yok edilemeyeceği anlaşılacak, ordunun öfkesi dinecek ve siyasete alan açılacaktı. Türk güçleri iki hafta önce Irak Kürdistanı'nın engebeli dağlarında konuşlanmış PKK'ya karşı bir askeri operasyon düzenledi. Fakat dikkat çeken nokta, uluslararası ve bölgesel düzeyde medya ve siyasetçilerden geniş ilgi gören operasyonun, Ankara'nın çizdiği hedefleri gerçekleştiremeden son bulmasıydı. Bu hedeflerin başında, PKK savaşçılarının ortadan kaldırılmasının geldiği malum. 1984-2003 arasında PKK'yı ortadan kaldırma gerekçesiyle Irak Kürdistanı'na 20'den fazla harekãt düzenleyen Türkiye'nin, son operasyon öncesinde müttefiki ABD'yi yeşil ışık yakmaya ikna etmek için azımsanmayacak gizli bir çaba harcadığına işaret ediliyor. Irak'ın uluslararası sınırlarının ve topraklarının, BM kararları gereği ABD'nin işgal yönetimi kontrolüne girdiği biliniyor. Gazze örneği ders niteliğinde Ankara kendi çabalarıyla da yetinmedi ve ABD'yi İran sınırına yaklaştırmak isteyen İsrail'e de, Türkiye'nin taleplerine olumlu karşılık vermesi için Washington'a baskı yapma görevi verdi. Sonrasında ABD'nin Türk talebine onay verdiği görüldü. Fakat başlayan operasyon durdu. Hatta Ankara güçlerini çektiğini açıkladı. Bu çekilme, ABD'nin Türkiye'ye geniş çaplı istihbarat yardımı sunduğunu gizlememesine rağmen yaşandı. Operasyondan önce birçok kişinin, Ankara için hayal kırıcı olan bu sonucu tahmin ettiği tartışma götürmez. Zira PKK, şiddet yanlısı tezlerine rağmen özellikle de Türkiye'deki Kürtler arasında dikkat çekici bir sevgiden besleniyor. PKK ayrıca, Irak-Türkiye sınırının iki yakasına konuşlanmış eğitimli bir orduya sahip. Çete savaşı yöntemlerini izleyen bu silahlı örgüt, 25 yılı aşkın süreye uzanan savaşçı deneyimi doğrultusunda hareket ediyor. Bu dönemde faydasız kanlı faaliyetlerde bulunmasına rağmen, Türkiye içinde ve dışında çete ve örgütlenmeler kurdu. Fakat, askeri yöntemlerin PKK'yı ortadan kaldırmaktaki başarısızlığı, örgütün 'gücünün sırları'yla sınırlı değil. Zira bu sırlar zayıflığın köklerini taşıyor. Askeri yöntemler siyasi sorunların çözümünde bir gün bile fayda sağlamadı. En yakın örnek, Gazze'deki Filistinlilerin her gün maruz kaldığı İsrail yıkımı, ölümü ve işgali. Dahası, Türk operasyonlarının meydana geldiği yer, BM kararları gereği Amerikan işgal otoritesine boyun eğmiş Irak devletinin aktif bir parçası olan Irak Kürdistanı. Yani, Irak'ın sınırlarının ihlal edilmesi, ABD'nin korumasını üstlendiği Irak'ın egemenliğinin ihlalinden başka bir anlama gelmez. Üstelik, Ankara'nın açık savaş alanına çevirmek istediği bölge, Irak'ın dikkat çekici kalkınma ve istik-rarla beslenen tek bölgesi. Burası ayrıca, ABD'nin tüm Irak için model oluştur-masına bel bağladığı bölge. Ek olarak, ABD Türk operasyonlarının kontrol edilmesi zor bölgesel çekişmelere yol açmasından endişeleniyor. Zira, bu bölgede İran'a muhalif silahlı gruplar da faaliyet halinde ve Türk operasyonları, bu grupların hedef aldığı ülkeleri benzer saldırılara teşvik edebilir. Bu ve başka nedenler, ABD'yi dört yıl boyunca Türk işgaline karşı çıkmaya sevk etti. Fakat Türkiye'deki iç anlaşmazlıkların, özellikle de askeri ve siyasi kurumlar arasındaki gizli çekişmenin dozunun artması, Washington'ın, PKK'nın Irak Kürdistanı'ndaki sınırlı mevzilerine karşı askeri operasyona izin vermesine yol açtı. Türkiye'de, siyasilerle asker arasındaki anlaşmazlıkların karar aşamasında tehlikeli bir uçuruma gelmiş olması kuvvetle muhtemel. Zira asker, hükümet izin verirse PKK'yı yok etmeye kadir olduğunu ifade ediyor, siyasilerse dolaylı bir biçimde askerin en önemli görevinin kışlaya dönmek ve siyasileri PKK sorununu sakince çözmeleri için serbest bırakmak olduğu üzerinde duruyordu. Bu noktada birçok gözlemci, ABD'nin operasyona şu nedenlerden ötürü izin vermiş olma ihtimalini uzak görmüyor: Ordunun öfkesini dindirmek ve ABD'nin, gerçekleşse bile askeri operasyonun PKK'yı yok edemeyeceğini ispatlayacağı ve hükümetin siyasi çözüm fırsatlarını atırması gerektiği yönündeki kanaati. Bir taşla üç kuş Bu çerçevede Türk güçlerinin çekilmesinden bir gün önce Ankara'ya gelen ABD Savunma Bakanı Gates, Türk ordusunun çözmek için sınır ötesine gittiği soruna, iç siyasetin çerçevesi dışında çözüm bulunmayacağını teyit etti. Gates, PKK'nın Türkiye, ABD ve Irak'ın ortak düşmanı olduğunu vurgulasa da, bu cümleler üzerinde durdu. Bundan üç saat sonra da ABD Başkanı Bush'tan aynı bağlamda açıklamaların gelmesi, birçok gözlemciye Washington'ın Türk operasyonuna izin vererek bir taşla üç kuş vurmak istediği mesajını verdi: • Türk ordusunun askeri seçenekten vazgeçmesi ve PKK'dan siyasi araçlarla kurtulmanın faydasına ikna edilmesi. Zira Washington'a göre, örgüt üzerindeki askeri baskı, PKK'nın bir yandan Türkiye içindeki terörist-dinci gruplarla işbirliği-ne, diğer yandan da İran ve Irak'taki terörist grupların desteğine başvurmasın-dan başka bir şeye yol açmayacak. • Türk hükümetinin ve ordusunun, PKK sorununun barışçıl çözümünün, Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'yle işbirliği ve doğal ilişkiler kurulmasıyla gerçekleşeceğine ikna edilmesi. • Türk ordusunu ve hükümetini, Kürt siyasi sorununu ülke içinde çözmeye başlamaya ikna edilmesi. Zira bu sorunu görmezden gelmeye devam etmek, başka terörist Kürt partilerinin ve gruplarının ortaya çıkması dışında bir şey getirmez. Türk ordusu PKK'yı askeri yöntemlerle ortadan kaldırabilse bile... Ordu gerçek mevzisine dönüyor Ordunun kanaatiyse, Irak'tan küçük de olsa zaferle çıkmanın, ülke içindeki konu-munun sağlamlaşmasına destek olacağı ve AKP'nin reform programlarını önleyeceği yönündeydi. Fakat rüzgar istediği gibi esmedi. Hatta ABD'nin savaş için verdiği son fırsat da 10 günde harcandı. Buradaki ironiyse, çekilmeyle birlikte şiddet yönteminin bırakılması ve Kürt sorunuyla siyasi ve barışçıl ilişki kurul-ması çağrısı yapanların -hükümet, ABD, Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ve hatta PKK'nın- kucağına düşen bir siyasi zafere dönüşmesinde. Son harekâtın sonucunda, Türk ordusunun siyasi mevzi-den askeri kamplardaki gerçek mevzile- rine gerilemenin eşiğine geldiğine söyler-sek abartmış olmayız. *Londra'da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, 9 Mart 2008/Radikal