- Röportaj*/Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu’ya göre, Kürt sorununun tartışılması ve çözüm yolunun açılması için önce Ergenekon çetesinin bitirilmesi gerekiyor. “Ergenekon bir demokrasi meselesidir. AKP dahil kim Ergenekon’la ilgilenirse, onunla bu soruna ortak olmalıyız biz. Kürtler, darbe isteyen silahlı bir örgüte DTP’nin tarafsız kalmasını tasvip etmez.” “Çetenin elinde, çok kolay adam öldüren hazır bir güç var. PKK itirafçıları bunlar. JİTEM’de yüzlerce itirafçı çalışıyor. Artık Türkiye ‘jandarma sistemini’ sorgulamalı. İtirafçıların güvenlik sisteminde ne iş yaptıklarını sormalı .” “Rusya’ya kaçan eski JİTEM Başkanı Levent Ersöz Kürtler için tanıdık bir Ergenekon ismi. Onun döneminde iki DEHAP’lı Jandarma’da kayboldu. Türk devleti onu mahkemeye çıkartamadı ve AİHM’de mahkûm oldu.”
NEDEN? SEZGİN TANRIKULU
Ergenekon soruşturması hem sol kesimde hem de Kürtler arasında ciddi bir yırtılmaya ve ayrışmaya yol açtı. Kürtlerin bir kısmı, devletin içindeki darbeci bir çetenin temizlenmesiyle demokrasi yolunda önemli bir adım atılacağını savunurken, bir kısmı da bu soruşturmanın “AKP’nin işine yarayacağı” görüşüyle konuya uzak durmayı tercih etti. Dün kongresi başlayan DTP, Ergenekon soruşturmasına mesafeli bir politika izleyerek, “Ergenekon çetesinin temizlenmesi Kürtlerin lehine değil mi,” sorusunu gündeme getirdi. Kürt aydınlarının önde gelen isimlerinden biri olan ve insan hakları ihlallerine karşı yıllardır verdiği mücadelelerle tanınan Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu’yla yaptığımız konuşmada, Ergenekon’un önemini, Kürtler için tehdit oluşturup oluşturmadığını, DTP’nin politikasını Kürtlerin tasvip edip etmediğini, AKP’nin bir Kürt politikasının olup olmadığını sorduk. Bunları cevaplayan Tanrıkulu, Washington’da Amerikalı yetkililerle Kürt meselesi hakkında yaptıkları son toplantıyı ve sonuçlarını da anlattı.
NEŞE DÜZEL: Türkiye büyük bir değişimden geçiyor. Bu son yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?
SEZGİN TANRIKULU: Türkiye, bugüne dek pek çok darbe girişimi yaşadı ve hiç hesap soramadı. Bütün hukuksuzluklar yapanın yanına kâr kaldı. Şimdi Ergenekon soruşturmasıyla Türkiye büyük bir fırsat yakaladı. On yıl önce Susurluk’ta, üç yıl önce de Şemdinli’de kaçırdığı fırsatı bu kez heba etmemeli ve Ergenekon davası sayesinde yakın geçmişiyle, anti demokratik sistemiyle yüzleşmeli Türkiye.
Darbeci paşaların gözaltına alınması sizce Türkiye için ne anlama geliyor?
Ergenekon soruşturmasıyla bir darbe süreci yarıda kesildi. İddianame mahkemece kabul edilirse, bu insanlar şüpheli sıfatından çıkıp darbe girişiminden ötürü sanık olacaklar. Darbe yapanlar eskiden cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyorlardı, şimdi sanık sandalyesinde oturacaklar. Hukuk karşısında kimsenin dokunulmaz olmadığının görülmesi bakımından ve demokrasi açısından çok önemli bu dava. Davanın sonucu ne olursa olsun, bundan böyle askerler, sadece emekli olduktan sonra değil, görevdeyken de kendilerine dokunulabileceğini, soruşturulabileceklerini, gözaltına alınabileceklerini düşünecekler. Darbe fikri artık ordunun kademelerinde çok yaygın, aleni ve cüretkâr bir biçimde konuşulamayacak.
Ergenekon çetesi birer birer toplanıyor. Eğer bu çete yakalanmasaydı Türkiye ve Kürtler neler yaşacaktı sizce?
Bunlar ülkede kaos ortamı yaratacaklardı. Siyasilere, aydınlara karşı eylemler yapacaklardı. Kaos ortamını da en kolay Kürtler üzerinden gerçekleştireceklerdi. Şemdinli bunun somut örneğiydi. Bunların elinde provokatör olarak kullanabilecekleri, çok kolay adam öldüren hazır bir güç var. Hatırlayın, Şemdinli’de bombayı bir itirafçı attı. JİTEM’de böyle yüzlerce PKK itirafçısı aktif olarak çalışıyor. Ergenekon sürecinde Türkiye jandarma sistemini sorgulamalı ve itirafçıların güvenlik sisteminde ne iş yaptıklarını artık sormalı.
Ergenekon çetesinin bitirilmesi Kürtlerin hayatına nasıl yansıyacak?
Ergenekon çetesinin üyeleri, savaştan, çatışmadan yana olan bir sistemin unsurları. Bu çetenin tasfiye edilmesi, Kürt sorununun demokratik yoldan çözümünün önünü açabilir. 30 Ağustos çok önemli.
Niye?
Ergenekon çetesi sadece emeklilerden oluşmuyor. Devletin içinde asker, sivil her düzeyde örgütlenmiş bir yapı bu. Darbe yaparak Türkiye’ye otoriter sistem getirmeyi hedefliyorlar. Belki 30 Ağustos’ta Ergenekon’un uzantıları emekli edilir. Zira tutuklanan Şener Eruygur’un 2004’te Jandarma Genel Komutanlığı’ndan emekli olmasından sonra Ergenekon soruşturması nedeniyle Interpol tarafından aranan Jandarma İstihbarat Başkanı Levent Ersöz ve gözaltına alınan yardımcısı Atilla Uğur da emekli edildiler. Belki 2008 ağustosunda da başkaları emekli edilir.
Kürt aydınlar ve politikacılar Ergenekon çetesinin yakalanması konusunda çok fazla görüş açıklamadı. Konuşanlar da daha ziyade mırıldanır gibi konuştu. Neden sesiniz gür çıkmadı?
Sokaktaki Kürt tepkisini koydu. Kürtlerin büyük çoğunluğu Ergenekon’u devletin bir iç hesaplaşması olarak görmüyor. Kürtler, devletin demokrasi karşıtı bu unsurlardan arınması halinde, Kürt sorununun çözüm sürecine gireceğini biliyorlar.
Darbelere, çetelere karşı muhafazakârların, Kürtlerin, solcuların kısacası demokrasi isteyen herkesin bir araya gelebileceğini düşünüyor musunuz?
2005 yılında Şemdinli davasının savcısı görevden alındığında Adalet Bakanlığı’nın önünde 50 bin, 100 bin kişi toplansaydı, belki Ergenekon soruşturması o zaman başlardı. Zira Şemdinli iddianamesi tam da bugün ortaya çıkarılan çeteye işaret eden bir üslupla yazılmıştı. Devletin içinde örgütlenmiş bir çetenin darbe için kaos ortamı yaratmaya çalıştığına dikkat çekmişti. Şemdinli’de yapamadığımızı bugün yapabiliriz. Ergenekon davasına, farklı kesimler olarak birlikte sahip çıkabiliriz.
Darbe karşıtları ortak bir platformda buluşabilir mi artık?
Buluşabilir. Türkiye’deki siyasal iklim, farklı kesimlerin ortak bir zeminde buluşmasının yolunu açtı bugün. Bu kesimler birbirlerine karşı önyargılarından kurtulurlarsa darbelere, çetelere karşı bir ‘demokrasi bloğu’ kurulabilir. Bu bloğu oluşturmanın tam zamanı şimdi. Devletle sorun yaşamak istemeyen, ‘bizim devletin zihniyetiyle bir sorunumuz yok’ diyen muhafazakârlar da solcular ve Kürtler kadar demokrasiye sahip çıkmaya başladılar artık.
Sizin AKP’nin politikalarından şikâyetçi olduğunuzu biliyorum. Bunun için de çok haklı nedenleriniz var. Üstelik Başbakan Kürt sorunu konusunda sizinle konuşurken bu sorunu çok küçümseyen bir ton tutturdu. AKP’nin bu tavrı, sizin Ergenekon konusundaki tutumunuzu etkiliyor mu?
Hayır. Çünkü Ergenekon demokrasi meselesidir. Kürt sorunu da demokrasiyle çözülebileceğine göre, AK Parti dahil kim Ergenekon’la ilgilenirse biz onunla bu soruna ortak olmak zorundayız.
Ergenekon tutuklamaları başladığından beri ülke değilse de medya ikiye bölündü. Bir kısmı Ergenekon davasını AKP muhaliflerini susturmak olarak görüyor, diğer yan ise bunun Cumhuriyet tarihinin en büyük temizlik hareketlerinden biri olduğunu savunuyor. Siz nasıl görüyorsunuz?
Ergenekon soruşturmasını AKP’ye karşı açılan kapatma davası nedeniyle başlatılan bir soruşturma olarak görme ve küçümseme eğilimi var. ‘AK Parti’yle devlet hesaplaşıyor’ diyorlar. Eğer Ergenekon böyle bir hesaplaşma olsaydı sadece, soruşturma bu noktaya gelemezdi. Bu dava, Cumhuriyet tarihinin en büyük temizlik hareketlerinden birine giden yolu açıyor. Güç ve iktidar sahibi olanlar bir gün evlerinden alınıp gözaltına götürüleceklerini hiç tahayyül etmemişlerdi. Bu soruşturmanın en can alıcı yönü de bu zaten. Rejimi hukuk dışı yollardan değiştirmeye kalkan herkes dokunulur hale geldi artık. Emekli olanların gözaltına alınması, görevde olanlara da bu konuda mesaj verdi. ‘AK Parti istedi ve Ergenekon bu noktaya geldi’ demek, AK Parti’de büyük bir güç vehmetmek olur.
Ergenekon türü örgütlerin özellikle Kürtlere karşı vahşice davrandığını biliyoruz. Kürtlerin Ergenekon konusundaki duyguları ne?
Hem toplum hem de avukatlar tarafından dikkatle izleniyor. Çünkü Ergenekon soruşturmasıyla Veli Küçük’ün gözaltına alınması, Kürt işadamlarının öldürülmeleriyle ilgili olayların da soruşturulması ihtimalini gündeme getiriyor. O dönemde Kürt işadamları, aydınlar, avukatlar İstanbul, Ankara ve Diyarbakır’da hep Ergenekon çetesi mensuplarının görevde oldukları sırada kaçırılıp öldürüldüler. Çiller’in 1993 kasımında meşhur bir açıklaması var.
Nedir o?
Çiller, “Biz örgüte yardım eden Kürt işadamlarının listesini biliyoruz. Gereken yapılacak” dedi. Şu anda gözaltında bulunan Osman Gürbüz işte bu konseptin yürütücülerindendir. Savaş Buldan, Behçet Cantürk, avukat Medet Serhat, avukat Yusuf Ekinci Kocaeli-Bolu civarında öldürüldüler. O sırada Veli Küçük Kocaeli Jandarma Bölge Komutanı’ydı. Diyarbakır’da Vedat Aydın, Musa Anter dahil yüzlerce aydın öldürüldü. Hiçbirinin faili bulunmadı. Ama bugün Ergenekon soruşturmasında adı geçenlerle emir komuta zinciri içinde çalışmış pek çok görevli var o dönemde. En önemlisi de hakkında Interpol aracılığıyla yakalama müzekkeresi çıkarılan Levent Ersöz.
Rusya’ya kaçan Levent Ersöz niye Ergenekon’un en önemli kişilerinden biri?
Türkiye’deki faili meçhul pek çok olayın odaklandığı yer olan Jandarma İstihbarat’ta başkanlık yapmış biri o. Daha önce de Şırnak’ta, Diyarbakır’da ve Bursa’da alay ve bölge komutanlıkları yaptı. Pek çok olay şimdi onunla aydınlatılabilir. Mesela 2001’de Şırnak’ta Jandarma Alay Komutanı’ydı. Şırnak’ın tümüyle yakıldığı, tarandığı 1990’ların başında da gene Şırnak’ta kurmay başkanıymış. Bu kişi Silopi, Diyarbakır, Bursa’da da çalıştı. Sonra Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanı oldu. Yani JİTEM’in başkanı oldu. Bu kişi Ergenekon gözaltılarından bir gün önce yurtdışına gitmiş. Demek ki...
Evet...
Demek ki hâlâ istihbarat ağı çok güçlü. Bakın... Bölgedeki binlerce faili meçhul cinayetin JİTEM tarafından işlendiği bütün Kürtler tarafından biliniyor. Mesela DEHAP’ın Silopi İl Başkanı ve iki yöneticisi bir gün Silopi Jandarma İl Alay Komutanlığı’na girdiler ve bir daha çıkmadılar. Bu dava AİHM’de görüldü. AİHM; Ankara Adliyesi’nin kütüphanesini duruşma salonu yaptı ve tanıkları çağırıp dinlemek istedi. Ama Türk devleti Levent Ersöz’ü mahkeme önüne çıkartamadı. Ve Türkiye tanık sakladığı için mahkûm oldu. Devlet Levent Ersöz’e söz geçiremedi o zaman.
Ergenekon örgütünün Kürt meselesiyle bir ilişkisi var mı?
Ergenekon örgütünün kuruluşu ya da varlığının temel nedenlerinden biri Kürt meselesidir. Bu örgüt Kürt meselesinin çözümsüzlüğünden beslendi. Bölgede faili meçhul cinayetlere, köy yakmalara, silah, uyuşturucu kaçakçılığına, her türlü yasa dışı işe bulaştılar. Kendi ifadelerine göre gayri nizami bir çatışma ortamı içinde bulundular. Dolayısıyla hukuk dışılık onların yaşam biçimi haline geldi ve devletle olan bağlarını daha sonra kendi adlarına kullanmaya başladılar. Ergenekon’la anlaşılıyor ki, darbeyle rejimi değiştirmeyi, AB sürecini kesip Türkiye’de otoriter bir sistem kurmayı hedeflemişler.
Ergenekon türü bir örgüt varlığını sürdürürse bu Kürtlerin hayatını nasıl etkiler?
Yeniden faili meçhul cinayetler, kayıplar yaşanır ki... Bu sorunu, Kürtlerin ve Türklerin çatışmasına dönüştürebilir. Çünkü artık çok basit meseleler, Türk-Kürt meselesi olabiliyor. Daha geçenlerde Ankara’nın bir ilçesinde Kürt işçilere karşı bir linç girişimi yaşandı. Üniversitelerde de benzer olaylar yaşanıyor. Muğla’da, Kocaeli’de, Balıkesir’de etnik çatışma izlenimi veren örnekler yaşandı. Kürtler, İzmir’in bir beldesinde evlerini terk etmek zorunda kaldılar. Bizi bekleyen asıl tehlike bu işte. Türkiye bir an önce bu çetelerden temizlenmeli. Eğer Ergenekon’la irtibatlı olarak bu şahısların geçmişlerinin üzerine gidilirse Türkiye kendi geçmişiyle hesaplaşmaya başlayabilir ve Kürt meselesinde çözüm yolu açılır. Çünkü bu insanlar Türkiye’de demokrasiyi engelleyen bir kliğin unsurları. Bunlar Kürt meselesinde silahlı çatışmadan yanaydılar. Mesela Şemdinli’deki olay kesinlikle Ergenekon’du.
DTP, Ergenekon soruşturmasında tarafsız duruyor. DTP, neden böyle tarafsız?
Kürtlerin yaşadığı bunca olaydan sonra, DTP’nin bu tutumu doğru değil. DTP, Ergenekon soruşturmasını rejim içindeki güçlerin bir iç hesaplaşması olarak görüyor ama, Türkiye’nin bu süreci ülkedeki demokrasi dışı güçlerle hesaplaşmaya dönüştürme imkânı var. DTP, soruşturmanın, Ergenekon’la geçmişte bölgede yaşanan olaylar arasında bir bağ kurmadığını ve kurmak istemediğini düşünüyor. Bir bağ kurulup kurulmadığını iddianameden anlayacağız. Eğer kurulmamışsa, bir siyasi partiye düşen görev bu bağı kurdurmaktır. Eğer Kürt sorununun demokrasiyle çözülmesini istiyorsak, başlayan Ergenekon sürecinin arkasında durmalıyız, destek vermeliyiz. DTP, Meclis’te olmanın gücünü de kullanarak Ergenekon’un üzerine gitmeli.
DTP’nin, darbe isteyen silahlı bir örgüt konusunda tarafsız kalmasını Kürtler olumlu mu karşılıyor?
Sanmıyorum. Bu tutumun DTP tabanı tarafından da olumlu karşılandığını tahmin etmiyorum. Ergenekon tarafsız kalınabilecek bir şey değil. Demokrasi, özgürlük ve barış isteyen herkes bu örgütün tümüyle ortaya çıkması için ortak bir tutum içinde olmalı. AKP Ergenekon’un üzerine gidiyor diye soruşturmanın karşısında durmak ya da tarafsız kalmak, solun demokrasi gündemini AK Parti’ye kaptırmaktır. Ayrıca bugüne dek insan hakları konusunda mücadele vermiş insanlara ve gruplara yapılan büyük bir haksızlıktır. Ergenekon her şeyden önce demokrasi için büyük bedeller ödemiş olan insanların sorunudur ve gündemidir.
Türkiye’de demokrasi ve özgürlük için ortak bir hareket olsa, bu, herkesin sorununu çözer mi yoksa Kürtlerin demokrasinin çözemeyeceği sorunları da var mı?
Kürtlerin demokrasiyle çözülemeyecek bir sorunları yok. Kürt meselesi bir demokrasi meselesidir. Kürtler Türkiye’de demokrasi istiyorlar. Kendilerini kendi kimlikleriyle ifade edebilecekleri, kendi kimlikleriyle örgütlenebilecekleri bir demokratik ortam istiyorlar. Bu ortamda federasyon talebi de dile getirilebilir. Kürtlerin neyi isteyip neyi istemedikleri ancak böyle bir ortamda açıkça ortaya çıkar. Ama yakın gelecekte Kürt meselesini demokrasiyle çözme yolunun açılmayacağı görülüyor.
Niye?
AK Parti Kürt sorunuyla ilgili valiliklere daha yeni 62 maddelik eylem planı gönderdi. Askerin politikasına uygun olan bu genelge, AK Parti’nin Kürt meselesini bir demokrasi ve kimlik meselesi değil de bir ekonomi ve asayiş sorunu olarak görme zihniyetinin değişmediğini gösteriyor. Talimatlar yağdıran bu Kürt paketi, asimilasyon politikalarının hayatın her alanında sürmesini öngörüyor. Okullarda Kürtçenin öğretilmesine karşı çıkılıyor. Oysa sorunun kimlik yönü çözülmeden şiddet ve çatışma Türkiye’nin gündeminden çıkmaz. Çünkü Kürt meselesi ağırlıklı olarak bir kimlik sorunudur. Siyasal bir sorundur.
Türkiye kendi demokrasi sorununu çözmeden Kürt sorununu çözebilir mi?
Çözemez. Kürt meselesi Türkiye’de bir demokrasi meselesidir. Türkiye demokrasi sorununu çözmelidir. Şimdi Ergenekon ortada dururken, biz nasıl kendi meselemizi konuşuruz ki? Önce hep beraber bu Ergenekon belasından kurtulmalıyız. Ergenekon gibi yapılar olmasın ki, Kürt sorunu tartışılabilsin ve demokratik çözümün yolu açılsın.
AKP ve DTP kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya. Ama iki parti de partilerin kapatılması konusunda ortak bir tavır alamıyor. İkisi de birbirinden uzak durmaya çalışıyor. Bu iki partinin böyle davranması, birbirlerine bu kadar benzemesi şaşırtıcı değil mi?
22 Temmuz seçimleri, sorunların Meclis’te çözülmesi için bir zemin yarattı ama bu umut kısa sürede yitirildi. Bu imkânı tek başına DTP yok etmedi. Bu insanların ellerini sıkmayarak, onları muhatap almayarak AK Parti de uzlaşmadı. Sonuçta bu durum, Kürtlerde, ‘Meclis gibi, demokrasi gibi yollarla Kürt sorunu çözülemeyecek’ inancını yaygınlaştırdı. Artık AK Parti de, DTP de kendilerini dönüştürmek zorunda. Çünkü Kürt sorununu sadece DTP çözemez. DTP, Türkiye’deki başka sorunların çözümüne ortak olarak Kürt meselesinin çözülebileceğini görmek zorunda. Mesela Kürtler, DTP’nin ‘Biz AK Parti’ye karşı laikliğin güvencesiyiz’ türünden yaklaşımlarını hiç demokratça bulmadılar.
Niye?
Bakın... Kürt meselesi ülkenin birinci partisi AKP’nin de içinde olduğu bir süreçle çözülebilir ancak. AKP’nin de bu gerçeği görmesi lazım. Ama AKP 22 Temmuz seçimlerinden sonra büyük bir yanılgı içine girdi. ‘Ben bu oyları mevcut politikalarımla aldım. Demek ki Kürt meselesi yok. Bu sadece ekonomik bir mesele. Ekonomi paketleriyle ve asayiş önlemleriyle bu iş biter’ diye düşündü. Kara ve hava harekâtları AKP’nin Kürt meselesinde ordunun güvenlik politikalarının dışında bir politikası olmadığını ortaya koydu. Zaten AKP’nin Kürt meselesinin çözümü için çıkarttığı bir yasal düzenleme yok. Yayın ve Kürtçe kursla ilgili düzenlemeler ondan önceki koalisyon hükümeti döneminde çıkarıldı.
2. BÖLÜM YARIN
- Demokrat Kürt aydınlarla demokrat Türk aydınlar ayrıldı mı?
- ABD Kürt sorununa nasıl bakıyor?
- Yeni Başkan’ın Kürt planı hazır mı?
- Kürt aydınlar silaha karşı çıkıyorlar mı?
- Nasıl bir çözüm istiyorlar?
*Neşe Düzel – Taraf/21.07.2008
0 Yorum:
Post a Comment