Kürtlere karşı suç işlemek meşrulaştırılıyor
Türkiye'de Ergenekon operasyonunu herkes kendine göre değerlendiriyor. Bu operasyonun nasıl başlatıldığı, sorgulamaya hangi sınırlar konulduğu, hangi siyasal sonuçları amaçladığı konusu irdelenmeden yapılan bütün değerlendirmeler eksiklik taşır. Bu tür olaylar kahvelerde, masa başlarında yapılan yüzeysel değerlendirmelerle anlaşılamaz. Özellikle manipülasyon imkanlarının arttığı günümüzde olayların arka planını ve amaçlarını doğru değerlendirmek çok önemlidir.
Tutuklanan kişilerin önemli bir bölümü on yıllardır Bölge'de yürütülen kirli savaş içinde yer alanlardır. Ordu içindeyken PKK'ye karşı yürüttükleri savaş nedeniyle itibarları ve etkileri sınırsız hale gelmişti. Emekli olduktan sonra dokunulmazlığı olan kişiler gibi dolaşmaları da PKK'ye karşı yürütülen kirli savaş içinde yer almaları nedeniyleydi. Bunlar, kendilerini PKK'ye karşı yürütülen savaşta gazi olmuş kişiler gibi göstermekteydiler. Bunların kendi içinde örgütlü olmalarını sağlayan da bu ortak kirli geçmişleridir. Birçok hukuk dışı yola kolaylıkla başvurmaları, kendilerini böyle görmelerindendir. Demek ki onları ortaya çıkaran, PKK'ye karşı yürütülen kirli savaştır. PKK ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan düşmanlığı ile birileri siyasi rant, ekonomik rant ve sosyal rant elde etmişlerdir. Bu kesimler de bunların yanında bir de darbe rantı elde etmişlerdir. Darbe yapma cesaretlerini, Öcalan ve PKK rantı olarak değerlendirmek yanlış olmaz.
Bugünlerde Ergenekon ve PKK bağlantısı kurmak isteyenler var. Bir bağlantı kurulması doğrudur. Bu da Ergenekon'un PKK'ye karşı yürütülen kirli savaş ve Kürt halkına karşı işlenen hukuk dışı suçlar ortamında ortaya çıktığıdır. Bunlar 'PKK'ye karşı en iyi savaşı biz yürüttük' diyen ve saçından tırnağına kadar PKK düşmanlığı yapan insanlardır. Bu gerçeği çarpıtıp PKK'nin Ergenekon ile ilişkide olduğunu ileri sürmek, Kürt halkına karşı işlenen suçları örtmek amaçlıdır. Ergenekon'u PKK ile ilişkilendirmek isteyenlerin amacı, Ergenekon'un PKK'ye karşı ve Kürt halkına karşı yürütülen kirli savaş içinde ortaya çıktığını gözden kaçırmaktır. Belki Ergenekon denen örgütlemenin tarihi eski olabilir, ancak bu düzeyde örgütlenmesi ve kirli işler imparatorluğu kurmaları, Kürt özgürlük mücadelesine karşı yürütülen kirli savaş içinde olmuştur.
Kürt özgürlük mücadelesine karşı işlenen suçların açığa çıkarılması çok önemlidir. Bölge'de yürütülen kirli savaş ve bu savaşla işlenen suçlar açığa çıkarılmadan ne Türkiye'ye demokrasi gelir ne de Kürt sorunu çözülür. Eğer Şemdinli davasının peşi bırakılmasaydı, bugün Türkiye'nin çehresi farklı olurdu. Ne var ki Van Savcısı'na sahip çıkılamadı. Şemdinli sanıkları tahliye edildi. Buna karşı ciddi tepki gösterilmedi. Şemdinli sanıklarının tahliyesi ilk gün ikinci-üçüncü derecede bir haber olarak bazı gazetelerde yer aldı. Şemdinli olayının açığa çıkarılmasında ısrarlı olmayanlar, şimdi Ergenekon soruşturmasıyla demokrasi kahramanlığı yapmaya çalışıyor. Böylelikle toplumu aldatmaya çalışıyorlar.
Eğer Ergenekon'un bütün suçları açığa çıkarılsa; devlet, ordu ve polis içindeki çeteler çökertilse, buna en başta Kürt Özgürlük Hareketi destek verir. Ancak durum böyle değildir. Erdoğan-Başbuğ görüşmesinde 'bunların darbe girişimleri sorgulanacak, ama Kürdistan'daki faaliyetleri sorgulanmayacak' biçiminde bir anlaşma yapılmıştır. Kürt halkına yönelik suçların dahil edilmeyeceği bir sorgulama kararı alınmış ve yürütülmektedir. Sadece hükümete karşı yapılmak istenen darbe girişiminden yargılanacaklardır. Belki Kürdistan coğrafyası dışında işlenmiş bazı suçlar da yargılama konusu yapılabilir.
Bu soruşturma sonrasında darbe planı harekete geçmediği için tutuklananların birçoğu beraat edecektir. Belki bir-iki kişi ise üç-beş yıllık ceza alacaktır. Bunlar da mahkemedeki iyi hal ve yatma süreleri dikkate alınarak kısa sürede bırakılacaktır. Çünkü bunların işledikleri asıl suçlar mahkeme önüne gelmeyecektir.
Tabii ki böyle bir yargılama da soruşturmayı başlatanların siyasi amaçlarına belirli düzeyde cevap vermiş olacaktır. Mevcut Genelkurmay Karargahı, dış güçlerin desteğini almak ve AKP'yi Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı kullanmak için bu operasyona izin vermiştir. Mevcut Genelkurmay-AKP uzlaşması nereye kadar sürer bilemeyiz, ama Ergenekon operasyonu üzerinden bir siyasi konsept oluşturulduğu ve bunun bir süre daha yürüyeceği görülmektedir.
Böyle bir yargılamanın sonucu ne olursa olsun Bölge'de işlenen suçlar görmezlikten gelinecektir. Bu kişilerin Bölge'de çok ağır suçlar işlemesine rağmen bu suçların görmezlikten gelinmesi, Kürdistan coğrafyasında işlenen suçların normal ve meşru hale getirilmesi anlamına gelmektedir. Ergenekon sorgulamasını büyük bir demokrasi hamlesi olarak görenler eğer samimilerse, bu kişilerin Bölge'de işledikleri suçları bir bir ortaya koymalıdırlar. Bölge'de işlenen suçların neden gündeme getirilmediğini, sorgulamada neden bu suçların üzerinde durulmadığını haykırmalıdırlar. Bölge'de suçlar işlenmiştir, bunlardan Kürt halkı çok ağır zararlar görmüştür. Sorgulama konusu olan darbeler ise girişim aşamasında kalmıştır.
Biz, bunların çok ağır suçlar işlediğini iddia ediyoruz ve yargılamanın bu suçlamaları da kapsamasını ısrarla vurguluyoruz. Ancak soruşturmaya kendi dar siyasi çıkarları için bakanlar, tutuklananların tüm suçlarını gündeme getirme ve Bölge'de işledikleri suçların suç ortaklarını gündeme getirilmesinde ısrarla kaçınmaktadırlar. Çünkü bunu yaptıklarında mevcut komuta kademesi ve birçok general işin içine gireceğinden bundan uzak durmaktadırlar. Böylece bu çevreler de bu soruşturmanın darbelerle sınırlı olmasını kabul etmiş durumdadırlar. Dolayısıyla ilkeli ve demokrat bir tutum içinde değildirler ve tutuklananların asıl suçlarını örten bir pozisyondadırlar. Özcesi Kürt Özgürlük Hareketi bunların tüm suçlardan yargılanmasını isterken ve bu konuda ısrarlı olurken, AKP ve Fethullah tarikatı çevreleriyle demokratlıkları ve liberallikleri Kürt sorununun demokratik çözümüne geldiğinde bitenler ise bu yargılananların Bölge'de işledikleri suçları bilerek ya da bilmeyerek örtmekte ve meşrulaştırmaktadırlar.
Faili meçhul cinayetler, köy yakıp yıkmalar, köylerde, kasabalarda yapılan işkenceler, Bölge'nin boydan boya zulüm altına alınması nasıl gerçekleşti? Bunları açığa çıkarmayan bir sorgulama tabii ki bir iktidar mücadelesi olarak değerlendirilir. Sadece darbe sorgulamasıyla sınırlı kalan, Kürdistan coğrafyasını içine almayan bir yargılamada Kürt Özgürlük Hareketi taraf haline getirilemez. Eğer böyle bir oyuna gelirse, Kürdistan'da baskı, zulüm ve cinayetin meşrulaştırılmak istenmesine alet olmuş olur. Türkiye'de Kürtsüz demokrasi yaratmak isteyenlerin, aynı zamanda Kürtsüz hukuk devleti anlayışı içinde oldukları da anlaşılmaktadır. Halbuki Türkiye'de demokrasinin ve hukuk devletinin var olup olmadığı Kürtlere yaklaşımla ele alıp değerlendirilmelidir. Bunun dışında her demokrasi ve hukuk sözü demagojiden ibarettir. Hatta Kürt gerçeğini ve Kürtlere baskıyı görmezlikten geldiği için çok tehlikeli bir anlayıştır.
Ergenekon soruşturması, Bölge'yi kapsamama koşulu ile başlatılmıştır. Bu açıdan Kürt halkına karşı işlenen suçlara dokunmama karşılığında birilerinin birilerine karşı iktidar mücadelesi yürütmesi sözkonusudur. AKP'ye 'Şemdinli'ye ve benzer olaylara dokunmazsan ve Kürdistan'da yürütülen savaşta inkarcı sömürgeciliğin ayağı olursan, seni hükümette tutarız' denilmiştir. AKP de Kürtlerin sırtından hükümet olmayı kabul etmiştir. Ergenekon operasyonu da AKP ve dış güçlerin PKK'yi tasfiye etmede rol oynamaları karşılığında Genelkurmay'ın izni ile başlatılmıştır.
Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, Ergenekon operasyonunun olduğu günlerde 'Dış güçlerin desteği olmadan PKK'yi tasfiye edemeyiz' demiştir. Şu anda Kürt Özgülük Hareketi'ne karşı, Türkiye içinde PKK'ye karşı kullanılacak tek siyasi güç de AKP'dir. Diğer taraftan AKP, 'PKK'ye karşı dış güçlerin desteğini en iyi ben sağlarım' diyor. Nitekim AKP, son aylarda diplomasi trafiğini hızlandırarak, 'PKK'nin dış kuşatmasını sadece ben yaparım' gayreti içine girmiştir. İnkarcı ve sömürgeci karargahlar, hem dış güçlerin desteğini almak, hem de AKP'yi kullanmak için bu operasyona destek vermiştir. Dolayısıyla operasyon karşılığında Türkiye'de demokratikleşmenin gelişmesi değil, başta Kürt demokratik güçleri olmak üzere demokrasi güçlerinin törpülenmesi amaçlanmaktadır.
Türkiye'de AKP'nin tek demokrasi gücü olarak gösterilmesi bir aldatmacadır. AKP artık bir demokrasi gücü değil, demokrasinin demagojisini yaparak toplumu oyalayan ve gerçek demokrasinin gelişmesi önünde barikat olan bir güç haline gelmiştir.
Türkiye'de Kürt sorununun demokratik çözümü için hiçbir adım atmayanlar, demokratikleşme iddialarında bulunamaz. Türkiye'de klasik iktidar blokları ile İslam'ı siyasallaştırarak devleti ele geçirmek isteyen yeni siyasal, ekonomik güçler arasında bir mücadele olduğu açıktır. Klasik iktidar blokları da kendi içinde parçalanmış durumdadır.
Şu anda inkarcı sömürgeciliğin karargahı da olan Genelkurmay Karargahı, ABD ve AB'ye dayanarak ve AKP'yi kullanarak amacına ulaşmak isterken, Ergenekon davasıyla tutuklananlar ise Avrasyacıdırlar ve Şangay beşlisine dayanarak ve AKP'yi kullanmaya gerek görmeden Kürtleri inkar ve imha hedefine ulaşmak istiyor. Birinciler, ikincilerin politik tercihlerini tehlikeli ve maceracı gördüğü için darbe girişimlerini sorgulatarak bunları etkisiz kılmaya yönelmiştir. Operasyonun arka planı ve neyi amaçladığını böyle değerlendirmek doğru tutum açısından gereklidir. MUSTAFA SİVASLI
0 Yorum:
Post a Comment