Binlerce faili meçhul, binlerce kayıp... Çorum, Maraş, Sivas, Gazi, Koşuyolu katliamları... Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Musa Anter, Hüseyin Deniz, Hrant Dink gibi onlarca aydın-gazetecinin katledilmesi... Ve daha birçok şey... Devlet arşivlerini açmalı, mağdurlar Ergenekon davasına müdahil olmalı
Davaya müdahil olacağız
Yıllardır geleneğini sürdürdüğümüz Özgür Ülke'nin bombalanması ve başta Musa Anter olmak üzere onlarca Kürt gazetecinin katledilemesi nedeniyle Ergenekon davasına müdahil olmak için girişimlerde bulunacağız.
Herkese çağrımız var
Böyle bir mücadele için, herkese çağrımız var. Yakınları faili meçhul cinayete kurban gidenler ve kaybettirilenler, canı yananlar, yerinden yurdundan edilenler, demokrasi ve insan hakları mücadelesi verenler...
Türkiye'de kirli bir geçmiş var. Bu kirli geçmişte, binlerce insan katledildi, binlercesi yerinden yurdundan sürüldü, binlercesi kaybedildi vs. Çorum, Maraş, Bahçelievler, Sivas, Gazi katliamları yaşandı. Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Musa Anter, Hüseyin Deniz, Cengiz Altun, Hrant Dink gibi onlarca aydın, gazeteci katledildi. Susurluk ve Şemdinli gibi olaylar meydana geldi ve kısmen de olsa gerçekler ortaya çıktı.
Belirttiklerimiz elbette özetin özeti. Ergenekon iddianamesinde yıllarca gizlenen belgeler, sırlar ortaya çıkıyor. Bazı belgeler, Savcılığın iddianemeyi aceleye getirmesiyle yanlışlıkla iddianamede yer aldığı anlaşılıyor, ama yer alması önemli. Her ne kadar, asıl kirli geçmişi gözler önüne seren, Ergenekon denilen şeyin bizzat devlet oluşumu olduğunu ortaya koyan ve bunun üzerinden hesaplaşmanın gerçekleştirilmesini gerektiren belgeler, Ergenekon iddianamesinde sadece ayrıntı olarak yer alsa da yine de önemli. Çünkü Savcılık, söz konusu belgeler üzerinden Ergenekoncuların yargılanmasını istemiyor, sadece 1999'dan sonraki bazı belgelere dayandırılan bir yargılama talepi var. Hal böyle olunca yıllarca 'devlet sırrı' olarak gizlenen birçok gerçeğin, her ne kadar iddianamede yer alsa da, yargılama ve kirli geçmişle hesaplaşma açısından bir önemi bulunmuyor.
Dönemin başbakanı tarafından Kutlu Savaş'a hazırlatılan Susurluk Raporu'nun 'devlet sırrı' olarak açıklanmayan bölümleri de iddianamenin eklerinde yer aldı. Burada bizzat devlet eliyle gerçekleştirilen birçok gerçek ifşa oluyor. Yetkililerin yıllarca varlığını kabul etmediği, ancak halkın yaşadıklarından hareketle varlığını çok iyi bildiği JİTEM'in devlet tarafından nasıl örgütlendirildiği; MİT, Emniyet ve Jandarma'nın yıllarca kontr-gerilla örgütlenmesinin oluşturulmasında nasıl rol aldığı, birçok eylemi nasıl yaptığı, birçok cinayeti nasıl işlediği Susurluk Raporu'nda 'devlet sırrı' olarak gizleniyor. Faili meçhul cinayetlerin, Kürt gazete ve dergilerin bombalanmasının, Kürt gazetecilerin katledilmesinin bizzat devlet eliyle gerçekleştirildiğinin yıllarca gizlendiği ortaya çıktı. Üstelik bütün bu konularla ilgili bilgilerin devlet arşivinde olduğu da belirtiliyor.
Bütün bunlar Ergenekon davasında yargılama gerekçesi sayılmıyor, iddianamede de ek olarak sunuluyor, yani Ergenekoncuların yargılanmasına delil kabul edilmiyor. Ancak asıl fiiller ve uygulamalar bunlar, asıl soruşturulması ve açığa çıkarılması gereken gerçekler bunlar. Bu açıdan iddianamede yer alması önem taşıyor. En azından yargılama sürecinde tarafların davaya müdahil olması açısından önemli.
Buradan duyurmak istiyorum, yıllarca geleneğini sürdürdüğümüz Özgür Ülke'nin bombalanması ve başta Musa Anter olmak üzere onlarca Kürt gazetecinin katledilemesi nedeniyle bu davaya müdahil olmak için girişimlerde bulunacağız.
Biz öteden beri bu olayların bizzat devlet eliyle yapıldığını söylüyorduk. Özgür Ülke'nin bombalanması olayıyla ilgili olarak dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in ve dönemin İçişleri Bakanı Necdet Menzir'in açıklamalarını birer kanıt olarak kabul etmiştik. Yine Özgür Ülke'nin bombalanmasından sadece 15 gün sonra ortaya çıkardığımız Tansu Çiller imzalı 'Gizli' ibareli belgeyle, saldırı kararının 3 gün önceden Milli Güvenlik Kurulu toplantısında alındığını kanıtladık. Yine Apê Musa'nın devletin kadrolu cellatları tarafından kaltedildiğini belgeleriyle ortaya koyduk. Ve daha birçok şeyi...
Bütün kanıtlarımızı, belgelerimizi davaya müdahil olmamızla birlikte ortaya koyacağız. Ama müdahil olmamız reddedilirse, bir kez daha Ergenekon davasının 'devleti aklama operasyonu' olduğu ve gerçeklerin 'devlet sırrı' olarak gizlenmeye devam edildiği açığa çıkacaktır. Bu ise, başta AKP hükümeti olmak üzere, bütün devlet organlarını birer suçlu gibi gösterecektir ve meşruiyetine bir kez daha gölge düşürecektir.
Ama kabul edilirse, adaletin yerini bulması, hakikatlerin ortaya çıkması için önemli bir adım atılmış olacaktır. Tabi bu adım, soruşturmanın gerçek anlamda doğru yürütülmesi, devletin bütün arşivlerinin açılması ve gerçeklerin bütün çıplaklığıyla açığa çıkmasıyla tamamlanırsa, o zaman adalet yerini bulmuş olacaktır. Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır'da söylediği gibi 'devletin yaptığı hatalar' ortaya çıkacaktır, hem de bütün boyutlarıyla. İşte o zaman hakikatler açığa çıkmıştır diyeceğiz.
Böyle bir mücadele için, herkese çağrımız var. Yakınları faili meçhul cinayete kurban gidenler ve kaybettirilenler, canı yananlar, yerinden yurdundan edilenler, demokrasi ve insan hakları mücadelesi verenler... Herkes müdahil olmalı... Örneğin yakınları faili meçhul cinayete kurban giden ve kaybettirilenler DTP Milletvekili Pervin Buldan'la birlikte davaya müdahil olmak için harekete geçmeli. Unutulmamalı, hakikatlerin açığa çıkması için mücadele gerekir...
Kayıp yakınları müdahil oluyor
Kayıplara Karşı Uluslararası Komite (ICAD), yargısız infazlarla ilgili Ergenekon'da belgelerin ortaya çıkmasıyla harekete geçti. İstanbul Galatasaray Lisesi önünde dün açıklama yapan kayıp yakınları, sık sık 'Gün gelecek devran dönecek katiller halka hesap verecek' sloganını attı. ICAD Türkiye Seksiyonu Maside Ocak, deşifre olan bir örgütün basın ve hükümet tarafından çarpıtılarak, darbe girişimcisi olarak yansıtıldığını belirtti. Ocak, 'Ama Ergenekon JİTEM'den askerlere, sermayedarlardan sivil kuruluşlara uzanan bağlantılarıyla kontr-gerillanın kendisidir' dedi. Tansu Çiller ve Mehmet Ağar dönemindeki gizli operasyonların açıklanması gerektiğine dikkat çeken Oruç, Ergenekon, JİTEM ve kontr-gerillayı deşifre etmek için önce Çiller, Ağar ve Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın yargılanması gerektiğini söyledi. Kayıp yakını Kenan Bilgin de, TSK üst düzey komutanları tarafından JİTEM ve kontr-gerillanın beslendiğini ifade ederek, komutanların yargılanmasını istedi. 1993'te öldürülen Özgür Gündem Gazetesi Muhabiri Ferhat Tepe'nin annesi Zübeyde Tepe de, Ergenekon'un tanıkları olduğunu vurguladı.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
0 Yorum:
Post a Comment