ONLARI KENDİ KENTLERİNE KADAR TAKİP EDECEĞİZ!

KDP Karargah Komutanı:  Ayaklarının altındaki toprağı yakarız ANF-AMSTERDAM(31.10.2007)-KDP Zaxo Karargah Komutanı Dr. Rızgar, Türk ordusunun Güney Kürdistan’a girmesi durumunda 100 bin kişilik ordu ile karşılaşacağı uyarısını yaptı. Habur üzeri girmeleri durumunda “bir milim bile yana çekilmeyeceklerini” söyleyen Dr. Rızgar ‘’ayaklarının altındaki toprağı yakacağız’’ dedi. Hollanda haber ajansı ANP’ye konuşan KDP Zaxo Karargah Komutanı Dr. Rızgar, olası bir Türk işgaline karşı hazır olduklarını belirterek ‘’hiç kimse kanın akmasından yana değil. Ancak Türklerin Irak’la olan sınırı geçmeleri durumunda bu kaçınılmaz olacaktır’’ dedi. Yerel yöneticilerin Türk askerlerinin iki yoldan gelebileceklerini söylediği aktarılan haberde Rızgar, Zaxo’nun kuzeydoğu bölgesi üzeri gelmeleri durumunda durdurulacaklarını söyledi. ‘’Türkler Habur yolu üzeri gelirlerse, bir milim bile yana çekilmeyeceğiz’’ diyen Rızgar, dağlık bölgelerde ‘göreceli’ heveslerini karşılamak üzere gelebileceklerini ancak daha ileri gelmeleri durumunda 100 bin kişilik Kürt ordusu topçu birlikleri ile karşılaşacaklarını söyledi. ONLARI KENDİ KENTLERİNE KADAR TAKİP EDECEĞİZ Mevcut durumda Türkiye’nin kapsamlı bir işgali göze almadığını söyleyen Rızgar, ‘’yan etkileri çok büyük olacaktır. Herkes kaybedecektir, Türkler de. Biz ayaklarının altındaki toprağı yakacağız. Ekonomi onlar için her şeydir ve biz onları kendi kentlerine kadar takip edeceğiz. Biz sivilleri öldürmeyeceğiz ancak binalarını vururuz’’ diye konuştu. Rızgar, Bunu Güneyli değil, Kuzeyli Kürtlerin yapacağını söyledi. Güney Kürdistan’da hakim olan görüşün, PKK’nin Güney Kürdistan’a girmek isteyen Türk ordusu için sadece bir bahane olduğu belirtilen haberde ‘’PKK güçlerinin üçte ikisi Türkiye’de bulunuyor, dolayısıyla bir işgal Türk-PKK sorununa son vermeyecektir. Irak’ın Türkiye ile olan sınır bölgesinde PKK’nin kalıcı üsleri yoktur. Tek üsleri Türkiye’den bir haftalık yürüme mesafesinde olan Keladize’dedir’’ denildi.

İran ve Güney Kurdistan kartı

Ankara ABD'yle uzlaşmazsa ağır bedel ödeyecek Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Başkanı Sedat Laçiner, Türkiye'nin Güney Kürdistan yönetimine destek olması ve İran'a tavır alması gibi seçenekler üzerinde Washington'la uzlaşmazsa ABD'nin bunun bedelini ağır ödeteceğini söyledi. Devletin resmi politikalarına dönük eleştirileriyle bilinen USAK Başkanı Sedat Laçiner, kurumun internet sitesinde yer alan 'ABD ne istiyor? Türkiye ne anlıyor?' başlıklı stratejik analizinde Türkiye-ABD ilişkileri üzerine çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. 1 Mart tezkeresiyle birlikte Türkiye-ABD ilişkilerini zora sokan bir başka sürecin de Ankara-Tahran-Şam yakınlaşmasında yaşandığına dikkat çeken Laçiner, bu ittifakı ve yol açtığı gelişmeleri şöyle özetledi: 'Türkiye'nin Suriye ve İran ile yakınlaşması Amerika tarafından Türkiye aleyhine notlar olarak kaydedilmiştir. 10'uncu Cumhurbaşkanı Sezer'in Şam ziyaretinde olduğu gibi Türkiye bu ilişkiyi Amerika'ya meydan okurcasına ayakta tutmuştur. İran tarafında da durum pek farklı olmamıştır: İki ülke arasındaki ilişkiler her alanda gelişme kaydetmiştir. ABD Tahran'a karşı tam baskı politikası izlerken İranlı diplomat ve siyasetçiler Ankara'da soluk almış, Türkiye Amerikan politikalarının altını oyan bir ülke olarak algılanmıştır. Gerginliğin zirveye çıktığı bir dönemde Türkiye'nin İran ile gaz anlaşması imzaladığını açıklaması bu bağlamda ilişkilere ciddi bir gerilim getirmiştir. Seçim öncesinde bir koz olarak kamuoyuna duyurulan açıklama daha sonra Dışişleri tarafından 'imzalanan henüz bir anlaşma değildir' şeklinde yumuşatılmaya çalışılsa da ABD'nin rahatsızlığı giderilememiştir. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Erdoğan'ın Amerikan topraklarında İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ile el sıkışması bardağı taşıran son damladır. Unutulmamalıdır ki bu görüşme Ahmedinejad ABD'ye en sert tonlarda meydan okurken gerçekleştirilmiştir.' İran ve Güney kartı Türkiye'nin son dönemde karşılaştığı sorunların ABD'ye bağımlı bir politika izlemesinden ve her aşamada onun rızasını aramasından değil, tam aksine Washington'dan bağımsız bir politika izlemesinden, hatta zaman zaman meydan okur tarzda hareket etmesinden kaynaklandığını savunan Laçiner, 'Ancak sokaktaki, biraz da şekil verilen heyecan bu basit gerçeğin doğru okunmasına engel olmaktadır' dedi. ABD'nin Türkiye'den taleplerini iki başlık altında toplayan Laçiner'e göre; bunlardan birincisi Türkiye'nin Güney Kürdistan'daki oluşuma destek vermesi ve hatta hamiliğini üstlenmesi gerekiyor. ABD'nin ikinci talebi ise, özellikle İran konusunda Ankara'nın Washington yönetiminin yanında yer alması. Laçiner'in bu konudaki değerlendirmesi şöyle: 'Türkiye'nin her iki konudaki tam desteği hayati bir önem taşıyor. Çünkü ABD özellikle İran konusunda askeri araçları kullanmada eskisi kadar rahat değil. Konvansiyonel bir savaştan ziyade diğer araçlar ile İran'ı istikrarsızlaştırmak ve bu yolla yola getirmek Amerika için hem daha ucuz hem de daha etkili bir yol. Irak'ın ise kalıcı bir şekilde İsrail ve ABD için tehdit olmaktan çıkması gerekiyor. Yani Amerikan yaklaşımına göre sadece Arapların hâkim olmadığı ılımlı bir veya birkaç Irak kurmak şart.' Ankara uzlaşmazsa bedel öder Değerlendirmesinde 'Türkiye ABD'ye rağmen hareket etmeye devam ederse ne olur?” diye soran Laçiner, şu öngörülerde bulundu: “Eğer Türkiye-ABD ikilisi bir uzlaşmaya varamazlar ise Türkiye'nin de bedel ödetebileceği iddia edilmektedir. Elbette Türkiye bölgenin önemli bir ülkesidir ve 1 Mart Tezkeresi'nde olduğu gibi ABD'ye ödetilecek bedeller vardır. Ancak ABD'nin de ilişkileri gittikçe bozulan bir Türkiye karşısında sessiz kalacağını düşünmek zordur. Bu açıdan ilk maliyet terörün devam etmesi olacaktır. Üstelik bu konuda ABD'nin Türkiye'ye karşı herhangi bir ciddi operasyon yürütmesine de gerek yoktur. Türkiye'ye örtülü bir şekilde Irak'ın kuzeyinde sadece dağlarda olmak üzere operasyon izni vermek dahi yeterlidir. Irak sınırından 40-50 km içeride ve Kandil çevresinde, ve elbette Türkiye dağlarında PKK peşinde 'koşturacak' bir Türkiye'nin başarısız olmasını temin etmek çok da güç değildir.'

Avrupa'nın kaderi: Afrika oldu!

FAŞİST TÜRK IRKÇILARI BU KEZ KUZEY KIBRIS’TA SAHNE ALDI Türkiye’de Kürdlere karşı genelkurmayın emri üzerine başlatılan linç kampanyası Türkiye’nin işgali altındaki Kuzey kıbrıs’a sıçradı. Faşist türk ırkçıları geçen hafta Lefkoşe’de muhalif ‘afrika’ gazetesinin önünde toplandılar. ‘Bozkurtlar’ ve Türkiye tarafından Kuzey kıbrıs’a yerleştirilen bir kısım fanatik Afrika gazetesini protesto etti. Şener Levent’in sahibi olduğu Afrika gazetesi önüne siyah çelenk bırakan saldırganlar, PKK tarafından esir alındığı öne sürülen 8 Türk askerinin fotoğraflarını yayınladığı için gazeteyi ‘Kürdleri ve teröristleri desteklemekle’ suçladılar ve tehditlerde bulundular. Uluslararası Gazeteciler Federasyonu Başkanı Arne König yaptığı 29 ekimde açıklamada sözkonusu saldırı ve tehditleri kınadı, ‘bunun kuzey kıbrıs’taki özgür ve bağımsız basına karşı gösterilen bir düşmanlık ve tehdit olarak görüldüğünü’ belirtti ve ‘bu saldırıyı kınadıklarını’ ifade etti. Kıbrıs gazeteciler Birliği de sözkonusu saldırıyı kınadı. Şener Levent’in daha önce sahibi olduğu avrupa gazetesi de benzer saldırılara, bombalama ve yangın gibi sabotajlar maruz kalmıştı. Gazetenin sahibi ve başyazarı Şener Levent ise 2000 yılında türk ordusu tarafından asılsız yere ‘RUM ajanı’ olarak suçlanmış ve tutuklanmıştı. Avrupa'nın kaderi Denktaş’a hakaret ettiği gerekçesiyle 2002 yılında 6 ay hapse mahkum edilen Şener Levent, 2000'de gazetenin KKTC'deki Türk askeri varlığını eleştirmesini takiben, üç muhabirle birlikte casusluk suçlamasıyla gözaltına alınmıştı. Mayıs 2001'de gazete matbaasında bomba patlamıştı. Kasım 2001'de vergilerini ödemediği gerekçesiyle bilgisayarlara da el konulmuştu. Avrupa'nın, Türk Başbakanı Ecevit ve Dışişleri Bakanı Cem'i Rum Kesimi'ne karşı tehditkâr bir çizgi izlemekle eleştirmesini takip eden bu olayın üstüne, Aralık 2001'de mahkeme kararıyla gazetenin bir haftalık geliri (5 milyar TL), mobilya ve makinelerine el konulmuştu. 'Avrupa' 15 Aralık'ta kapanmıştı. Levent "Kıbrıs'ın yüzü Avrupa'ya değil, tarih öncesine Afrika'ya dönük" diyerek gazetenin 'Afrika' adıyla yayınını sürdüreceğini açıklamıştı. Gazetede Türk işgaline karşı muhalefet yürütülüyor.

'Nerelisin diye sordular'

Radikal gazetesi:Kalkan'da Kürdler ırkçı saldırıya uğradı Gönderen: rizgarionline Tarih: 31.10.2007 Saat: 10:06 Katkıda Bulundu rizgarionline Behzat Miser*/ Terörü protesto eylemi adı altında bir araya gelen bazı kişilerin estirdiği teröre bir yenisi de Antalya'nın Kaş ilçesine bağlı Kalkan ve Yeşildere beldelerinde eklendi. Kürt kökenli vatandaşlar, 'milliyetçi' bir grubun saldırısına uğradı. Jandarma yetkilileri, bölgede olay olmadığını savunurken, dayak yiyen Ersin Acar, savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu söyledi. Acar, dört gündür peşpeşe saldırılara maruz kaldıklarını, dokuz Kürt kökenli vatandaşın öldüresiye dövüldüğünü anlattı. İddialara göre olaylar şöyle gelişti: Önceki gün Kalkan ve Yeşildere caddelerinde toplanan birbirinden ayrı iki grup, ellerinde Türk bayraklarıyla PKK ve Kürtler aleyhine slogan atarak yürümeye başladı. Gruplar bu sırada, beldelerin dört ayrı yerinde gözlerine kestirdikleri vatandaşlardan Türk bayrağını öpmelerini istedi. Saldırganlar, bayraklar öpülürken ellerindeki sopalar ve tekmelerle bu vatandaşları hastanelik edinceye kadar dövdü. Gruplar, bu sırada kendilerine "Yapmayın" diyen çevredeki vatandaşlara da saldırdı. 'Nerelisin diye sordular' Ersin Acar, Kalkan Sağlık Ocağı'nın arkasında arkadaşı İbrahim Öner'le birlikte yürürken, iki otomobil ve bir motosikletle gezen grubun saldırısına uğradığını anlattı: "Etrafımızda, ellerinde Türk bayraklarıyla tur attılar, sonra da bize nereli olduğumuzu sordular. 'Bingöllüyüm' dedim. Hep birden araçlardan inerek saldırdılar ve 'Siz teröristsiniz, ülkeyi bölmeye çalışıyorsunuz' dediler. Ben ekmeğimin derdindeyim, buradan kazandığım parayı aileme gönderiyorum. Bizim terörle ne işimiz olur?". 'MHP'ye yakınlar' Saldırganların MHP ve ülkü Ocakları'na yakın gruplar olduğunu söyleyen Likya Haber gazetesinin sahibi Özer Yılmaz, Acar ve Öner dışında yedi kişinin daha dövüldüğünü söyledi. Yılmaz şu bilgileri verdi: "MHP'li ağabeylerinden 'Hadi koçum, Kürtleri haklayın' talimatı aldılar. Cumhuriyet Bayramı öncesinde bu gruplar, 'Kürt avına çıkacağız' diyorlardı. Bu nedenle kaymakam ve diğer yetkililere olayı anlattım. Ama 'Bizim ilçemizde böyle olaylar olmaz' dediler. Saldırganlar gözlerine kestirdikleri kişilere bayrak öptürüp giriştiler." Kalkan'da yaşayan kapanan Nokta Dergisi'nin Genel Yayın Yönetmeni Alper Görmüş de, "Saldırganlar karanlıktan yararlanarak kaçmışlar. Bu nedenle şahit de yok" dedi. Ancak olayla ilgili sekiz kişinin yakalandığı ve savcılıkta sorgulanmakta olduğu öğrenildi. Radikal gazetesi/31 Ekim 2007

TÜRKİYE'DE 50'Yİ AŞKIN DEMOKRATİK KURUM KUNDAKLANDI

PKK'den Kürtlere çağrı: Tedbirlerinizi alın! 17:42-Koma Civaken Kurdistan (KCK), Türkiye ve yurtdışında Kürtlere yönelik saldırıların sabır sınırlarını zorladığını belirterek, bu sürecin tehlikeli bir noktaya doğru gittiği uyarısında bulundu. Moskova'daki cinayeti hatırlatan KCK, Kürtleri saldırılar karşısında her yerde savunma tedbirlerini almaya çağırdı. Türk devletinin bu dönemde stratejik düzeyde Kürt halkına karşı bir savaş seferliği ilan ettiğini kaydeden KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı, son günlerde özellikle Türkiye metropolleri ve değişik yerlerde demokratik Kürt kurumları ile işyerlerine yönelik ırkçı, faşist ve paramiliter çevreler tarafından yoğun saldırılar gerçekleştirildiğini bildirdi. 'Yurt içi ve yurtdışındaki tüm yurtsever Kürdistan halkına' seslenen KCK, 'Bu saldırılar gelinen dönemde artık toplumsal düzeyde Kürt halkının tüm dinamiklerini kapsamına almış bulunmaktadır. Kürt halkının katliama tabi tutulması ve özgürlük değerlerinden uzaklaştırarak, sindirmeyi hedefleyen bu saldırılar giderek daha tehlikeli bir düzeye getirilmektedir' dedi. TÜRKİYE'DE 50'Yİ AŞKIN DEMOKRATİK KURUM KUNDAKLANDI KCK, saldırıların başlamasından bu yana Türkiye'de 50'yi aşkın demokratik Kürt Kurumunun kundaklandığı, saldırılarla tahrip edildiği veya kullanılamaz duruma getirildiğini kaydederek, 'Yine farklı yerlerde Kürtlere ait birçok işyeri ve ev bu saldırılardan nasibini almıştır. Türk devleti içerisinde şiddet ve Kürt katliamından yana olan çevrelerin kışkırtması ve bizzat yönlendirmesiyle gerçekleştirilen saldırılar giderek artan bir düzeyde devam ettirilmektedir' açıklamasında bulundu. Kürt halkına karşı devlet destekli faşist saldırıların sadece Türkiye'yle sınırlı kalmadığına dikkat çeken KCK, saldırıların bugün Kürt halkının bulunduğu yurtdışına da taşırıldığını ifade etti. KCK, Türk devleti konsoloslukların yönlendirmesiyle Kürt halkının bulunduğu her yerde çeşitli düzeylerde saldırılar geliştirdiğini belirterek, bu saldırıların tırmandırıldığı alanlardan birinin Rusya Federasyonu olduğuna işaret etti. MOSKOVA'DA ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ MİLİTANI ÖLDÜRÜLDÜ Moskova'da geçtiğimiz günlerde gerçekleşen saldırıya dikkat çeken KCK şöyle dedi: '29 Ekim'de Rusya Federasyonu'nun başkenti Moskova'da Türk devletinin şiddet ve katliam yanlısı klikleri tarafından örgütlendirilen faşist-paramiliter güçler, Kürtlere ait bir iş yerini basmış, bu iş yerinde bulunan Kürdistan Özgürlük Mücadelesi'nin değerli militanı Bedran (Mehmet Ali Küçükkaya) arkadaşımız bu güçler tarafından katledilmiş, beş Kürt yurtseverde yaralanmıştır. Saldırı tarzından anlaşıldığına göre, bu güçler oldukça profesyonel ve örgütlü bir saldırı gerçekleştirmişlerdir. Dolayısıyla Bedran yoldaşımızın şehit düşmesine yol açan bu saldırı öyle sıradan bazı faşist çevrelerin gerçekleştirebileceği türden değildir. Türk devletinin istihbarat güçleri tarafından çok bilinçli ve planlı bir şekilde gerçekleştirilen bir saldırı olduğu görülmektedir. Bu durum hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak kadar açıktır. Yurtsever Kürdistan halkı, Türk devletinin tüm Kürt halkına karşı ilan ettiği savaş seferberliğinin düzeyini görerek, ona göre gereken tutum ve duruşu göstermelidirler. Özellikle Türk devletinin profesyonel unsurları tarafından 29 Ekim'de Rusya'da Kürt halkının değerli militanını alçakça bir saldırıyla katledilmesi olayı, tüm Kürt halkının daha fazla bir duyarlılık göstermesi gerçeğini açığa çıkarmıştır. Türk devletine bağlı ırkçı güçlerin, artık yurt içi ve dışında yaşayan tüm Kürtleri hedef kapsamına aldığı, her yerde Kürt halkına karşı yoğun katletme saldırılar içerisinde olacağı Bedran Yoldaşımızın şehit düşürülmesiyle son derece çarpıcı bir biçimde açığa çıkmış bulunmaktadır.' TÜRK DEVLETİ GERİLLA KARŞISINDAKİ BAŞARISIZLIĞINI 'Türk devleti, bir yandan sivil ve savunmasız Kürt halkına karşı sürdürdüğü saldırıları giderek daha fazla tırmandırmaya çalışırken, diğer yandan özgürlük gerillalarına yönelik gerçekleştirdiği kapsamlı, imha etme harekatları tarzında gerçekleştirdiği operasyonel saldırıları aralıksız bir düzeyde sürdürmektedir' diyen KCK, Kuzey Kürdistan'ın her bölgesinde Türk ordusunun ciddi ve kapsamlı operasyonları söz konusu olduğunu belirtti. KCK açıklamasında devamla şu ifadeler yer aldı: 'Özellikle Botan'ın Gabar, Cudi, Besta bölgeleri ile Dersim, Bingöl vb alanlarda çok kapsamlı ve kesin imhaya dönük operasyonlar gerçekleştirilmektedir. Türk ordusu, şimdiye kadar Gabar ve Oramar'da da görüldüğü gibi Kürdistan'ın tümünde gerçekleştirdiği operasyonlarda herhangi bir başarı sağlayabilmiş değildir. Bu başarısızlığını gizlemek için Türk basınının da yardımıyla bir taraftan yoğun bir psikolojik savaş tarzını yürüterek, şura da-bura da kıstırıldılar, örgütte panik var denilerek çok sayıda gerillanın vurulduğunu iddia etmektedir. Bu haberlerin hepsi sansasyonel amaçlıdır ve gerçeklerle alakası olmayan uydurma haberlerdir. Öte yandan tüm dikkatleri Güney Kürdistan üzerinde yoğunlaştırarak, buradaki Kürt halkının tüm kazanımlarını da hedeflemek ve ortadan kaldırmak istemektedir.' HER YERDE SAVUNMA TEDBİRLERİ ALINMALI 'Yurtsever Kürdistan halkının bütün özlü dinamiklerine yönelik yurtiçi ve dışında geliştirilen saldırılar karşısında, halkımız örgütlü, bilinçli ve planlı duruşla bu saldırıları boşa çıkarmalıdır' çağrısını yapan KCK, Kürtlerin öncelikle her yerde gerekli savunma tedbirlerini almasını istedi. KCK, 'Hiçbir yerde savunmasız kalmamalı, her yerde kendi içinde örgütlenerek bu saldırılar karşısında büyük bir metanet, olgunluk ve kararlılıkla durarak kendini savunmalı ve gereken cevabı vermelidir. Halkımız, halklar arası düşmanlık tohumlarını ekmek isteyen ırkçı-faşist provokasyonlara gelmemeli ama kendini ve kurumalarını da korumasını bilmelidir. Tüm halkımız, bulunduğu her yerde kendi içinde dayanışma ruhuyla savunma sistemini geliştirmeli ve Moskova'da verdiğimiz şahadet gibi olayların önüne geçmelidir. Bu konuda yurtsever tüm halkımızı saldırılar karşısında daha bilinçli, daha örgütlü bir biçimde görevlerine sahip çıkmaya çağırıyoruz' dedi. SALDIRILAR SABIR SINIRLARINI ZORLUYOR KCK, 'Kürt halkına karşı bu saldırıları tertipleyen ırkçı güçler bilmelidir ki, bu saldırılar sabır sınırlarını zorlamaktadır' diye uyardı. 'İlgili tüm güçler bilmeli ki, süreç giderek tehlikeli bir noktaya doğru sürüklenmektedir' diyen KCK, bunun önüne mutlaka geçmenin, barış ve halkların kardeşliğinden yana olan bütün çevrelerin en büyük görevi olduğunu belirtti. KCK şu mesajları verdi: 'Kürt halkı, bir halk olmaktan kaynaklı doğal hakları dışında kimseden hiçbir şey istememektedir. Var olan sorunları barış, kardeşlik ve birbirine saygı temelinde çözmek istemektedir. Kürt halkının bu amaçla yürüttüğü barış, demokrasi ve özgürlük mücadelesine ırkçı-militarist saldırılarla cevap verilmesi hiçbir sonuç vermeyecektir. Kaldı ki Kürt halkı her tarafta kendini savunabilecek bir önderliksel bakışı, ideoloji ve kültürleşme düzeyini yakalamış bulunmaktadır. Dolayısıyla bu yöntemle Kürt halkının teslim alınacağını sanmak büyük bir hayaldir.' MOSKOVA'DAKİ CİNAYET TÜRK DEVLETİNİN İŞİ Sovyetler Birliği'nin yıkılmasıyla beraber Turancı-ırkçı hayallerle Bağımsız Devletler Topluluğu'nun birçok ülkesine adeta seferberlik gibi çıkış yapan çok sayıda MHP kökenli faşist kadroların buralara yerleştiğini vurgulayan KCK, 'Bunlar, buralarda çeşitli gayri meşru ticaret, mafya vb sahalarda etkinlik kurmuş bulunmaktadırlar. Bu nedenle Bağımsız Devletler Topluluğu'nda bulunan tüm yurtsever halkımızın daha etkili bir savunma sistemini geliştirmek için örgütsüz davranmamalıdır' ifadelerini kullandı. KCK açıklamasında şu çağrılarda bulundu: 'Yakından tanıdığınız Şehit Bedran'ın anısına bağlılığın bir gereği olarak tüm halkımız dönemin emrettiği yurtseverlik görevlerine sahip çıkmalı, Edi Bese sloganıyla başlatılan Önderlik hamlesine tüm güçleriyle katılarak, kendisine ve geleceğine dönük yapılan saldırılara karşı daha mücadeleci bir duruşu sergilemelidir. Moskova'da Kürtlere ait işyerine yapılan saldırıyı ve Bedran arkadaşımızı katledenler Türk devletinin profesyonel tetikçileridir. Bu açıdan Rusya Federasyonu'nu bu alçakça saldırıyı yapan Türk kolluk kuvvetlerini bulmaya ve Türk devletinin bu saldırıdaki payını açığa çıkarmaya davet ediyoruz. Kürt halkının değerli evladı Bedran arkadaşımız ve Kürtlere ait işyerine yönelik yapılan saldırı Rusya topraklarında yaşanmıştır. Rusya'nın, Türk devlet elamanları tarafından yapıldığı açık olan bu saldırının faillerini bulacağına dair beslediğimiz umudu korumak istiyoruz.' ANF

Kim Terörist? 8 isgalciye dokunmayan HPG'mi yoksa her zamanki gibi lanetlikler mi?

Cenazelere insanlık dışı uygulama www.ozgurgundem.org Hakkari'nin Yüksekova ilçesine bağlı Oremar bölgesindeki çatışmada yaşamını yitiren iki HPG'linin cenazesine insanlık dışı muamele yapıldığı bildirildi. Köylüler, koltuk altlarına yerleştirilen değneklerle ayakta tutulan 2 HPG'linin hedef haline getirilerek kurşunlandığını söyledi. Yerel kaynaklardan alınan bilgilere göre, 21 Ekim'de Oremar, 22 Ekim'de ise Gelokı mıntıkasında yaşanan çatışmalarda iki HPG'linin yaşamını yitirdiği belirtildi. Her iki HPG'linin güvenlik güçleri tarafından alınarak Peri Tepesi'ne getirildiğini belirten Oremar Köyü'nden bir vatandaş, şunları anlattı: 'Cenazeler köyümüzün üst tarafından bekletilmektedir. Ancak askerler, her iki cenazenin koltuk altlarına değnekler yerleştirilerek ayakta tutulmaktadır. Askerler sürekli cenazelere atış etmekte ve üzerlerine pislik atmaktadır. Biz de bu insanlık dışı uygulamayı kabul etmediğimiz için cenazeleri almak amacıyla askeri yetkililerle görüştük. Ancak bütün girişimlerimize rağmen cenazeler bize verilmedi. Oradaki görevli Onur Yarbay, bize 'Cenazeleri tabura götürerek yakacağız' dedi. Biz buna karşı çıktık. Ancak askerler bizi tehdit etmeye başlayınca olay yerinden ayrılmak sorunda kaldık.' HAKKARİ

Kurdistan Haberleri -13

SURİYE VE İRAN’DAN SINIRDAKİ GERGİNLİK İÇİN İŞBİRLİĞİ...
PNA-Suriye ve İran Dışişleri Bakanları, Irak-Türkiye sınırında artan gerginliğe siyasi çözüm bulma çabalarında işbirliği yapacaklarını’’ bildirdi. Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim ve İranlı meslektaşı Manuçehr Mutteki, Şam’da yaptıkları görüşmede, Irak-Türkiye sınırındaki gerginliği ele aldı. Ortak basın toplantısı düzenleyen Suriye ve İran dışişleri bakanları, artan gerginliğe siyasi çözüm bulma çabalarında işbirlği yapacaklarını belirtti.
İRAN, HEWLER VE SÜLEYMANİYE KONSOLOSLUKLARINI YENİDEN AÇIYOR...
PNA-ABD askerlerinin Ocak ayında İran Konsolosluğu’nu basarak 5 İranlı görevliyi gözaltına almasının ardından, Hevler ve Süleymaniye’deki konsolosluklarını yeniden açma kararı aldı. Fars haber ajansına konuşan İran Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi müsteşarı Muhammed Caferi, konsoloslukları tekrar açma kararı aldıklarını ve Kürdistan Bölgesi yönetimiyle ortak bir güvenlik komitesi kurulduğunu duyurdu. Caferi, Kürt yetkililerin, PKK’nın İran’daki kolu olaran bilinen PJAK militanlarının, Bölge üzerinden İran topraklarına geçişinin engellenmesi için de çaba harcayacağını duyurdu.
FİNANCIAL TIMES: ‘’TÜRKİYE GEÇMİŞİYLE YÜZLEŞMEDEN AB’YE GİREMEZ’’
PNA-Financial Times gazetesi, ‘’Türkiye'nin geçmişi ile yüzleşmeden Avrupa Birliği’ne girme umudunun bulunmadığını’’ yazdı. Avrupa’nın da, kitle etnik temizliği dahil olmak, üzere geçmişini “çok başarılı bir biçimde unuttuğu”nu yazan gazete, Türkiye’nin de Ermenistan konusunda benzer bir durumda olduğunu öne sürdü. İngiliz gazetesi, Fransa ve ABD Kongresi’nde “Birinci dünya savaşı sırasındaki Ermeni katliamları soykırım olarak nitelendirme çabaları”nın Türkiye’de öfke yarattığını belirterek, “Daha sakin koşullarda Türk politikacı ve aydınları, tarihlerinin bu kanlı dönemi ile yüzleşme gereğini ve Türkiye’nin hesaplaşmadan AB’ye girme umuduğu olmadığını kabul edecekler.” Ancak bugünkü Türklerin, “Tarihten silinen, geçmişteki korkunç olaylarından haberdar olmadıkları”nı yazan gazete, “Belleği baskılamanın her zaman bir bedeli var” ifadesini kullandı.
ALTAN: ‘’SORUN PKK VE BARZANİ DEĞİL ‘’BİZİZ’’
PNA-"Bugün, güneyimizde kurulan bir Kürt devletini jetlerle bombalayarak, açıkça söylenmese de, bu Kürt devletini yok ederek Türkiye’nin Kürt sorununu çözmek isteyenler var elbette. Bütün bir toplumu kendileri gibi cellatlaştırmak istiyorlar. Büyük bir Kürt düşmanlığı yayıyorlar. PKK’nın o kanlı ve anlamsız saldırılarını “çözümleri”nin doğruluğuna kanıt olarak gösteriyorlar. Unuttukları basit bir ayrıntı var yalnızca. Daha önce o Kürt devleti orada yoktu. PKK bile yoktu. Ama Kürt sorunu durduğu yerde duruyordu." DEVAMINI OKU...
Irkçılık sınır tanımıyor
İstanbul, Ankara ve İzmir gibi illerden bölge illerine yolcu taşıyan otobüs firmaları, son dönemde artan ırkçı ve şoven saldırı dalgasından nasibini alıyor. Bölge illerine yolcu taşıyan firma yetkilileri, polisin ve askerin keyfi uygulamalarının yanı sıra, araçlarının taşlı saldırıya uğradığını, mola yerlerinde sürekli taciz edildiklerini belirtiyor. Best Van Firması yetkilisi Yaşar Turuş, bölgeye giden-gelen bütün firmalara 'terörist' muamelesi yapıldığını belirterek, Bodrum istikametinde araçlarını çeviren askerlerin 'Bodrum'da Kürtlerin ne işi var' diyerek otobüs şoförlerini ve yolcularını aşağıladığını söyledi. 21 Ekim'de Hakkari'nin Dağlıca bölgesinde HPG'liler ile TSK arasında yaşanan çatışmanın ardından Türkiye'de Kürt kurumları ve demokratik kurumlara yönelik ırkçı saldırılar arttı. Kurumlara yönelik saldırıların yanı sıra bölge illerine yolcu taşıyan firmalarda son dönemde gelişen ırkçı dalgadan payını alıyor. Diyarbakır, Van, Mardin, Şırnak gibi bölge illerine yolcu taşıyan otobüs firmalarının yetkilileri, son günlerde polislerin keyfi ceza uygulamalarında bulunduğunu belirterek, bu duruma tepki gösteriyor. 'Açlarımıza silah sıkılıyor' Hakkari Dağlıca'daki operasyon sonrasında 22 Ekim'de İzmir çıkışında otobüsleri taşlanan Mardin Dilmenler Firması yetkilisi Hatip Aydın, son günlerde firmalarına ait otobüslere bayrak asılmamasından dolayı polisin keyfi bir tutum sergilediğini ve çeşitli cezalar yazdığını söyledi. Aydın, firmalarına ait otobüslerin Kırıkkale, Keskin, Kayseri istikametlerinde taşlandığını ve kimi yerlerde araçlarına silah sıkıldığını ifade etti. Sivil araçların sık sık araçlarının önünde ani fren yaptığını ve otobüs şoförlerine elle taciz işaretleri yaptığını iddia eden Aydın, otogarlarda da çeşitli sıkıntılarla karşılaştıklarını anlattı. 'Araçlar keyfi şekilde aranıyor' Aydın, yaşadıkları sıkıntılara ilişkin şunları dile getirdi: 'Son zamanlarda bölge illerine yolcu taşıyan firmalarla diğer firmalar arasında keskin bir ayrım ortaya çıktı. 'Kürt' ve 'Türk' diye bir ayrım var. Eskiden beraber aynı çatı altında çalıştığımız diğer firmalar son günlerde bize karşı dışlayıcı bir tavır içerisindeler. Otogarlarda araçların bakımlarının yapıldığı istasyonlarda bizim araçların muavinlerine sataşıp taciz ediyorlar. Bazı firmaların muavinleri ile son zamanlarda sık sık kavgalar yaşanıyor. Bu durum gün geçtikçe içinden çıkılamaz bir hal alıyor. Araçlarımızın çıkış işlemleri bazen saatlerce polis tarafından geciktiriliyor. Bu yüzden son zamanlarda yaptığımız bütün seferler rötarlı. Daha önce bölge illerinden alışkın olduğumuz aramalara son zamanlarda batı bölgelerinde de rastlıyoruz. Sadece bölge illerine sefer yapan araçlar durdurulup keyfi aramalar yapılıyor.' Bodrum'da Kürtlerin ne işi var! Aynı baskılara bölge illerine seyahat yapan bütün firmaların maruz kaldığını söyleyen Best Van Firması yetkilisi Yaşar Turuş, bayrak asılan araçlarına bile polislerin keyfi cezalar yazdığını söyledi. Turuş, sorunun bayrak asıp asmamak olmadığını, bölgeye giden-gelen bütün firmalara 'terörist' muamelesi yapıldığını ifade etti. Son 2 hafta içersinde hiçbir aracın rötarsız hareket edemediğini, otogar çıkışlarında araçlarının kayıt işlemlerinin bazen saatlerce bekletildiğini belirten Turuş, Bodrum istikametinde araçlarını çeviren askerlerin 'Bodrum'da Kürtlerin ne işi var' diyerek otobüs şoförlerini ve yolcularını aşağıladığını ileri sürdü. Turuş, 'Son bir hafta içerisinde, Kayseri ve Afyon çıkışlarında 4 aracımızın camlarını kırdılar' diye konuştu. 'Linç olaylarından korkuyoruz' Best Van Firması'nda otobüs şoförlüğü yapan Mehmet Kızıl ise, geceleri mola yerlerinde diğer otobüs şoförlerinin ve yolcularının kendilerini taciz ettiğini belirterek, arama noktalarında polislerin araçtaki bütün bagajları aşağı indirdiğini ve kendilerini aşağıladığını söyledi. Kızıl, polisin son günlerde aracımıza bayrak asmamamızdan dolayı her arama noktasında 250 YTL ceza yazdığını ve bu uygulamanın kendilerine artık bıkkınlık verdiğini söyledi. Kızıl, Bozöyük ve Bilecik'te yaşanan linç olaylarının kendilerinin de başına gelmesinden korktuklarını söyledi. İSTANBUL / DİHA
BBC: Ankara Iraklı diplomatlara hakaret etti
PNA-BBC, PKK sorunu çözmek için Ankara’da görüşmelerde bulunan üst düzey Iraklı heyetin “soğuk bir biçimde karşılandığını” savunarak, heyetin Ankara’daki karşılanışının protokol açısından “diplomatik hakaret” olduğunu öne sürdü. ANKA’nın geçtiği haberde İngiliz yayın kurumu BBC, Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi’ne yönelik büyük çapta bir askeri operasyon planladığı inancının bulunduğunu kaydetti. "Türkiye, operasyon mu işgal mi planlıyor” başlıklı haberinde BBC, Türkiye’nin büyük bir operasyon yapma kararında olduğunu gösteren faktörler arasında, geçen hafta Ankara’ya gönderilen yüksek düzey Irak heyetinin "gördüğü muamelenin" de bulunduğunu belirtti. BBC, Iraklı heyetin Ankara’da “soğuk” bir biçimde karşılandığını belirterek“Diplomatik teamüllere göre heyetin gördüğü muamele, hakaret sayılır” ifadesini kullandı. Irak heyetinin Türkiye’de yaptığı görüşmelerin değerlendirildiği haberde, "Irak’lı yetkililere göre Türk tarafı Irak’ın önerilerine kayıtsız kalırken, kendisi de herhangi bir öneride bulunmadı" denildi. BBC’nin haberinde “PKK’ye hiddetle karşı çıkan Türk kamuoyunun tepkisi, belki büyük bir müdahalede etkili olabilir ama harekete geçmede yeterli olur mu bilinemez. Ancak bu arada Türk ordusu ve hükümeti arasındaki tedirgin ilişki de aşikar” ifadeleri kullanıldı. Irak ve Kürtlerin sorunu uluslararası diplomasinin çözmesini umduklarının belirtildiği haberde “İki müttefiki arasında çıkmaza giren ABD, sorunun çözümünde rol oynayabilir” denildi. BBC, 1-3 Kasım'da İstanbul’da düzenlenecek olan Irak’a Komşu Ülkeler Konferansı ve 5 Kasım’da Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Washington ziyaretinin, "sorunu yola koyabileceğini" yazdı.
Mahmud Osman: Ankara 4 yıldır peşimde
HEWLER (30.10.2007)- Güney Kürdistan’a işgal harekatı yapmakla tehdit eden Türkiye’nin ABD’ye verdiği 150 kişilik verdiği liste içinde yer alan Mahmud Osman, Ankara’nın 4 yıldan bu yana kendisinin peşinde olduğunu söyledi. Ankara’nın Irak’tan istediği isimler arasında Mesud Barzani’nin oğlu Mensur Barzani ile Parlamenter Mahmud Osman’ın yanısıra yaklaşık 30 Kürt yetkilisi bulunuyor. Türkiye, verdiği bu listede yer alan isimlerin Türkiye için sakıncalı kişiler olduğunu belirterek, bunların tutuklanmasını istiyor. Bu konuda Irak hükümeti üzerindeki baskısına devam edeceğinin işaretlerini veren Türkiye, listedeki bazı isimlerin de acil olarak iade edilmesini talep ediyor. Türkiye’ nin istediği listede yer alan Dr. Mahmud Osman gazetecilere yaptığı açıklamada, Ankara’yı sert bir şekilde kınayarak, ‘’Türkiye beni 4 yıldan beri Irak’tan istiyor. Hatta Iraklı yetkililer nezdinde Türkiye’ nin baskı bile yaptı’’ dedi. Kendisinin Türkiye’ye verilmesi konusundaki talebin Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanı olduğu dönemde gündeme getirildiğini söyledi. Açıklamalarında Dr. Mahmud Osman, Türkiye’nin Kürtlerden korkusunun bir paranoya dönüştüğü söyleyerek, ‘’Türkiye acilen kendini bundan kurtarması gerekiyor’’ dedi. Türkiye’ nin ABD aracılığı ile Kürt liderlere ilettiği 38 kişilik listede Kurdistan Bölge başkanı Mesud Barzani’ nin oğlu Mesrur Barzani ve Kürt siyasetçisi Dr. Mahmud Osman’ da bulunmaktadır.
Genelkurmay HPG'nin kayıplarını 36'dan 2'ye indirdi! ANF-AMED (30.10.2007)- Hakkari'nin Yüksekova İlçesi Oremar bölgesinde HPG gerillaları tarafından düzenlenen eylemin ardından HPG'nin 36 kaybının olduğunu açıklayan Genelkurmay Başkanlığı, resmi internet sitesinde yaptığı açıklamada, ramakın 2 olduğunu bildirdi. Medya tarafından yoğun bir şekilde işlenen kayıp sayısı hakkında HPG, çatışma sonrası 2 kayıplarının olduğunu açıklamıştı. Oremar bölgesinde yaşanan sert çatışmanın ardından tarafların kayıplarına ilişkin yaşanan tartışmaya yine Genelkurmay Başkanlığı son noktayı koydu. Çok sayıda askerin öldüğü ve 8 askerin yaralandığı çatışma sonrası HPG'nin kayıpları tartışma konusu olmuştu. Genelkurmay Başkanlığı ilk gün yaptığı açıklamada, HPG'nin 23 kayıp vererek bölgeden ayrıldığı ileri sürüldü. Gün içerisinde bu sayı 32'ye yükselirken, sonraki gün ise sayı önce 34'e sonra da 36'ya yükseltilmişti. DEVAMINI OKU...
Pandora'nın kutusu artık kapanmaz ABD'nin PKK krizini yatıştırmak için Kuzey Irak'a baskı yapması, yaraya bant yapıştırmaktan öteye geçmez. Saddam'ı devirmekle Pandora'nın kutusunu açtık ve şimdi kontrol edemiyoruz. Kutudan çıkanlardan biri Kürt milliyetçiliği. ABD, bunun yarattığı sorunları çözemez Seth Colter Walls Newsweek dergisinin, 30 yıl boyunca CIA ve ABD Ulusal Güvenlik Konseyi'nde analiz yapmanın yanı sıra Başkan Bill Clinton ve George W. Bush'un danışmanlığını da yürütmüş olan Bruce Riedel ile söyleşisi:
  • Türkiye'nin PKK'ya karşı Kuzey Irak'a büyük bir saldırı başlatması ABD için ne anlam ifade eder?
Yönetimin büyük bir utançla yüz yüze olduğunu düşünüyorum. Adına demokrasi dediğimiz Irak'ı, yine bizim yarattığımız Irak hükümeti terörizmle mücadele etmediği için istila eden bir NATO müttefiki söz konusu. Bu, en hafif tabiriyle büyük bir utançtır -ve bu durum, uzun zamandır Amerikan birliklerini kuzeye konuşlandırmamak yönünde sergilediğimiz tutumdan vazgeçmemizi, en azından Kürtlere daha fazla çaba göstermeleri için baskı yapıyor görünmemizi gerektirebilir.
  • ABD'nin şu an Kuzey Irak'ta bulunmamasının nedeni ne?
Sanırım yönetimin PKK'ya yönelik tavrı şu: "Bu sorunun ortadan kalkmasını istiyoruz, ama bu sorunla başa çıkmak çok zor." Bunun nedeni, bu işi kendi başımıza çözecek güçten yoksun olmamız. Irak'taki Amerikan güçlerinin işinin başından aşkın olduğu gayet iyi biliniyor. Bu, çok zor bir askeri operasyon olacaktır, zira arazi çok sarp ve sınıra hâkim olmak fazlasıyla güç. Başından beri böyle bir operasyonu tek başımıza yapmaya gönlümüz yoktu. Mesud Barzani'nin Kürdistan Demokrat Partisi'ne (KDP) bel bağladık ve Iraklı Kürtler de Türkiye lehine Kürt kardeşlerini öldürmeye istekli olmadı. KDP ve Barzani, Türkiye adına PKK'nın üzerine gitmeyi hiçbir zaman kendi işleri gibi görmedi. Bu yüzden de görmezlikten geldiler. Bu arada PKK güçlendikçe güçlendi. KDP mevcut tavrını değiştireceğe de benzemiyor. Önümüzdeki günlerde Iraklı liderlerin bazı taahhütlerde bulunduğunu duyabiliriz, fakat neticede PKK'yı etkisizleştirmek için gereken sert askeri adımları atmaları çok küçük ihtimal. Yani iş Türkiye'ye kalıyor. Zaten 15 yıldır bu meseleyle uğraşıyorlar. Başarılı olamadılar, fakat bu kez sınır ötesinde gayet ciddi bir çabaya girişeceklerini düşünüyorum. En azından sınır boyunda, istihbarat alır almaz PKK'yı kolayca vurabilecekleri bir güvenlik kuşağı oluşturacaklar.
  • Türkiye böyle bir güvenlik kuşağını daha önce de oluşturmayı denememiş miydi?

Sorun bu kuşağın hiçbir zaman tam olarak oluşturulmaması. 1992 ve 1993'ten bu yana Kuzey Irak'ta sürekli askerleri -komandolar ve özel kuvvetler- var. Türk istihbaratının da büyük bir varlığı söz konusu. Türkmen nüfusu içinden kendi Iraklı müttefiklerini yaratmaya çalışıyorlar. Bunların hiçbiri PKK'nın bulunduğu bölgeyi temizlemek bakımından kalıcı çabalar değil.

  • Barzani'nin PKK'ya karşı harekete geçmek için beklediği ve bunu Kerkük ve petrolünü garanti altına almasının karşılığı mahiyetinde yapacağı yönündeki teoriler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bunu belli bir noktaya kadar koz olarak kullanmayı umuyor olabilir, fakat bunun gerçekten kullanabileceği bir koz olup olmadığı konusunda kuşkularım var. Kürt kardeşlerini öldürmek isteyecek çok fazla peşmerge bulabileceğinizi sanmıyorum.
  • Fakat peşmerge geçmişte PKK'ya karşı açıkça çok sert tutumlar da sergilemişti. Bölgeyi kontrol altında tutmak onların çıkarına değil mi?
Peşmerge savaşçılarının birilerini yakaladığını iddia ettiği çok oldu, ancak kısa süre sonra arka kapıdan bırakıverdiler. Iraklı Kürt partileri PKK'yla ilgili yaptıkları hususunda pek de dürüst olmadı. Gerçek şu ki, daha fazlasını da yapmak istemiyorlar. Ortam hararetlenince bazı kişileri yakalayıp, birkaç büroyu kapatıyorlar. Fakat PKK'yı kalıcı olarak bitirmek konusunda hiçbir gerçek adım atmıyorlar. Neticede hepsinin hayali ortak: Türkiye ve İran'ın bazı kısımlarını da kapsayan bağımsız bir Kürdistan. Iraklı Kürt liderliği Batılılarla, bilhassa da kamuoyu önünde konuşurken, bu arzularını budamak konusunda çok dikkatli davranıyor. Fakat tabanlarının isteğinin bu olduğunu da biliyorlar. Bütün anketler bunun böyle olduğunu gösteriyor. Iraklı Kürtlerin yüzde 95'i bağımsızlık istiyor. Bu, bilhassa 1991'den beri kurtarılmış bir Irak Kürdistanı'nda yaşayıp büyüyen ve Bağdat hükümetiyle Irak'ın Arap kesimine dair hatıraları soykırımdan ibaret olan genç Kürtler için geçerli. Bu yüzden de Irak'ın parçası olarak kalmaya ve Türkiye'deki Kürt nüfusunu bastırmak için Türkiye'nin polisi olmaya pek az istekli olmaları anlaşılabilir. ABD yönetimi ve Irak'taki ordunun bu olguların gayet farkında olduğunu düşünüyorum. Ve PKK meselesinin daima arka plana itilmesinin nedeni de bu. - Sorunun bir şekilde savuşacağı veya biz Irak'tan çekilene kadar radar ekranındaki bir görüntüden ibaret kalacağı umuluyor. Fakat bölgedeki ülkelerin o kadar bekleyecek sabrı yok... Bölgedeki ülkeleri Kürdistan korkusundan daha hızlı birleştirebilecek başka bir şey yok. Suriye yüzde 5'lik bir Kürt azınlığa sahip. Kürt amaçlarının buzluğa kaldırıldığını görmek isteyecektir. Bütün bu ülkeler, son 10 yılda tanık olduklarından dolayı korku içinde: Yarı bağımsız bir Kürt devletinin yükselişi. Bunu kendi ülkelerinin toprak bütünlüğü açısından bir tehdit sayıyorlar. Irak Kürdistanı başarılı oldukça, Ankara, Şam ve Tahran'ın tehdit algısı da o oranda artıyor.
  • ABD şu anki durumu yatıştırmak için ne yapabilir?
Bana göre bu meseleyi biz çözemeyiz. Bu sorunların üstesinden gelemeyiz. Kısa vadede yönetimin yapması gereken şey, daha önce yaptığını sürdürmek: Irak hükümetine ve Kürt liderliğine baskı yapmak. Fakat bunun da vahim bir yaraya bant yapıştırmaktan öte bir etki yaratacağından kuşkuluyum. Bağdat hükümetini devirmekle Pandora'nın kutusunu açtık ve şimdi kontrol edemiyoruz. O kutudan çıkanlardan biri Kürt milliyetçiliği. Iraklı Kürtlerin yüzde 95'inin istediği bir şeyi kontrol etmek çok zor. Diğer alternatif Türklere bununla yaşamaya alışmalarını ve başka bir çareleri olmadığını söylemek. Şu an Türk hükümeti bizim karşımızda, bizim onlara karşı olduğumuzdan daha avantajlı durumda. Türklerin üslerine çok ihtiyacımız var. Ve ayrıca Türklerin Afganistan'da destek vermesini ve NATO içinde de yapıcı bir rol oynamasını istiyoruz. Ermeni meselesindeki gibi, onların kaygılarını gidermenin bir yolunu bulmaya gayret ediyoruz. Bu da ABD'yi Ortadoğu'nun en fazla çözümsüz bırakılmış (ve çözülemez) milli kimlik sorununun tam ortasına yerleştiriyor. Amerika'nın Kürtlerle ilişkisinin tarihi çok talihsiz bir tarihtir. Ve sanırım, Kürtleri en sonunda terk ettiğimizde, bir başka hazin tarihsel dönem yaşanacak. Böyle olmamasını umuyorum. Kürtler daha iyisini hak ediyorlar. Fakat korkarım işlerin varacağı yer burası.
Sokağın eline düşerseniz... NTV-İSTANBUL - Hakkari’deki saldırılar hemen her kesimde kınanırken, öfkeyi fırsat bilen bazı grupların saldırgan eylemleri karşısında; 6-7 Eylül, Kahramanmaraş ve Sivas olayları hatırlanarak sağduyu ve önlem çağrıları yapılıyor. Ancak tüm çağrılara ve alınan önlemlere rağmen saldırılar “dozunda” sürüyor; Sokağın öfkesini, asker ve sivillerin öfkeyi yönetme tarzını, psikolojik harekatı strateji uzmanlarıyla konuştuk. Ulusal Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Başkanı Doç. Sedat Laçiner “Sokağın eline düşerseniz, nereye varacağınızı bilemezsiniz” diyor ve ekliyor: “Devletin içinde bazı kişiler, güvenlik meselelerini iç hesaplaşmalar için kullanıyor; gidişattan memnun olmadıklarında milleti sokağa döküyorlar.” Avrasya Stratejik Araştırmalar Kurumu (ASAM) Hukuk ve Güvenlik Danışmanı Doç. Sadi Çaycı ise psikolojik harekatın önemli olduğunu, ancak “fişleme ve derin devlet söylemiyle, tam tersine devletin olması gereken yeteneklerine karşı psikolojik harekat olduğunu” söylüyor. Çaycı’ya göre devletin “örtülü gizli harekat, özel harekat” gibi yeteneklerini kullanması gerekiyor; bunun hukuku da var; önemli olan görev ve sorumluluğun kötüye kullanılmaması.
DEVAMINI OKU...
Kürtlerden Büyükanıt'a sert tepki
Diyarbakır'da 26-28 Ekim tarihleri arasında gerçekleşen 'Demokratik Toplum Kongresi'nin delegeleri, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın 'O acıları hayal bile edemeyecekleri yoğunlukta yaşatacağız' açıklamalarına tepki gösterdi. Gelişecek katliamlardan Büyükanıt'ın sorumlu olacağına dikkat çeken delegeler, bundan sonra yaşanacak acılar karşısında demokratik direniş hakkını kullanacaklarına vurgu yaptı.DEVAMINI OKU...
Aramızdan fiziki olarak ebediyen ayrılan Değerli Kürt Aydını Mehmed Uzun’un anısı için... Esaret altındaki halkların kaderi biri birlerine pek benzer. Ezenlerin onları, daima bir “hiç” olduklarına inandırma çabaları, belki de esaretin en ağır sosyal ve psikolojik yükü olduğu kadar, ortak yanıdır da. Onlara göre, ezilenlerin kaynağından fışkıran bütün değerlerin hiçbir anlam ifade etmemesidir. Eğer ki, “uygarlıktan” söz edilecekse, o da ezilenlerin toprağına sömürgecilerin ayak basmasıyla başlamış sayılmalıdır. Bir İngiliz, bir Fransız, ya da bir Hollanda vs. batılı sömürge sistemlerinin, bu inkârcı zihniyeti yaymada kısmen de olsa başarılı olduklarını küçümsememek gerekir. Ekonomik, askeri, teknolojik, avantajlar sayesinde, sosyal, kültürel “üstünlükleri” sömürge halklarına “benimsetildiği” sürece, “sömürge efendisi” unvanlarını koruyabilmişlerdir; sömürge ülkelere “uygarlık” taşıdıklarını iddia edebilmişlerdir. Sömürge egemenliklerinin çıkmaza girdiği noktada ise, kendi iç kamuoyunun baskısını da hesaba katarak, sorunun bir takım ödünler temelinde diyalog yoluyla çözümüne bir kapı aralamayı da, ihmal etmemişlerdir.DEVAMINI OKU...
Mete Çubukçu*/Erbil/ Daha önce sınırötesi operasyonların sonuçsuz kaldığını düşünen Iraklı Kürtler, Türkiye’nin aslında kendilerini hedef aldığını düşünüyor. Hedef Kandil mi yoksa Irak Kürt bölgesi mi? Irak Kürt bölgesinde herkesin yanıtını merak ettiği soru bu. Türkiye’nin sınıra askeri yığınağı sürerken Iraklı Kürtler O yıllarda KDP ve KYB ile birlikte PKK’ya karşı operasyon yapan Türk ordusu, ‘dost kuvvet’ olarak iç bölgelere kadar girerken, durum bu kez farklı algılanıyor. Böyle bir hareketin ‘işgal’ olacağını söyleyen birçok kişi var.
DEVAMINI OKU... ABD ile zorlu yedi gün Murat Yetkin*/Türkiye, 22 Ekim'den beri ABD'den 'yeni, somut adım' bekliyor. Rice'ın ne getireceği bilinmiyor. PKK'yı durdurmayacak her teklif gerilimi artırır. Kritik tarih: 5 Kasım'daki Bush-Erdoğan zirvesi. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice aslında 1 Kasım'da Ankara'da olmayacak; o gün yola çıkıp 2 Kasım'da Ankara'da olacak. 2 Kasım'da Ankara'da Dışişleri Bakanı Ali Babacan dışında kimlerle görüşeceği kesin değil, ama Başbakan Tayyip Erdoğan listede. ABD Başkanı George Bush'un bir mesajını Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e bizzat sunması da mümkün.DEVAMINI OKU...
PKK şiddetten vazgeçmezse Kürtleri de kaybeder
Hasan Cemal*/Habur'dan geçen cuma günü giriş yaptım Kuzey Irak'a. Sınır kapısının üstünde, "Irak Kürdistan Bölgesi'ne hoş geldiniz" yazıyordu. Irak bayrağı yoktu. Kırmızı, beyaz, yeşil renklerle, ortasında sarı güneş figüründen oluşan Kürdistan yönetimi bayrağı dalgalanıyordu bir tek... Dört yıllık bir aradan sonra ilk kez geliyorum bu topraklara. Son defa 2003 yılı kasım ayında Bağdat'tan dönerken buralarda bir süre sağa sola bakınarak Türkiye'ye dönmüştüm. Kaç gündür dolaşıyorum. Erbil, Kerkük, Süleymaniye, Selahattin...Herkesin gözü kulağı Türkiye'de. Radyolarda, televizyonlarda birinci haber de, sonuncu haber de bizimle ilgili. Türkiye operasyon yapacak mı?Sınırlı mı olacak?Yoksa büyük harekât mı?Şantaj mı yapıyor Ankara?Yoksa ciddi mi?Ama konuştuğum herkes, 'kritik bir hafta'ya girildiğinin çok iyi farkında. Onun için de tedirginlik atmosferi gitgide elle tutulur hale geliyor.Ama bu arada bir nokta hemen her sohbetimde özellikle vurgulanıyor:Operasyon çare değil!
Niviskar » Zeynel Abidin: Kürdistan bu barbar akınlarına da geçit vermeyecek Yaklaşık on iki gün önce yayınlanan Kürtlerin Yurt Savunması – 1 adlı yazımda şu düşünceye yer vermiştim: “Türkiye Özgür Kürdistan topraklarına girecek, hem de çok büyük bir olasılıkla bu işgal amaçlı sefer (buna operasyon demek saflık olur) bu sonbahar gerçekleşecek. Tıpkı 1992 Ekim ayında gerçekleşen ve yaklaşık kırk gün kırk gece süren o acımasız muharebelerle aynı mevsimde.“ Gelinen aşamada sömürgeci Türk ordusunun işgal amacı tahmin edilenden de hızlı ve pervasız bir şekilde belirginleşmektedir. Sömürgeci devletin zirvesindeki asker-sivillerden, en aşağılık üslubu ve akıl almaz savaş çığırtkanlığıyla neredeyse çılgınlaşan TV spikerlerine kadar baştan başa Türk kavminin halkımıza ve yurdumuza karşı bir saldırıya geçtiğine tanıklık ediyor tarih. Askere, devlet adamına, politikacıya, sanatçıya, bilim adamına velhasıl insanı insan eden hiçbir meslek ve meziyete sığmayacak bir üslupla saldırıyorlar, daha da vahim olarak, bir kavim baştan başa saldırganlaşıyor.

Kurdistan Haberleri-12 (20 Haber)

Stockholm'de Türkiye'nin Özgür Kurdistanı işgaline karşı protesto mitingi Rizgarî Online/ Türkiye’nin Federal Kürdistan Bölgesine yönelik olası 'sınırötesi' operasyonlara karşı Stockholm'de Kürtler ve İsveçliler bir miting düzenledi . 2 binden fazla Kürt ve İsvecli Türkiye’nin Kürdistan bölgesine yönelik olası sınırötesi operasyonu protesto etti. İsveç Kürd Dernekleri Federasyonu(FKKS), HEVKARÎ ve İsveç Kürd İnsiyatifi'nin düzenlediği mitingde, FKKS Başkanı Şermin Bozarslan ve bazı İsveç Partilerinin temsilcileri birer konuşma yaparak, Türkiye'nin Federal Kürdistan Bölgesine yönelik olası 'sınırötesi' operasyonlara karşı çıktılar. Türkiye’nin Federal Kürdistan Bölgesine yönelik olası 'sınırötesi' operasyonlara karşı Stockholm'de Kürtler ve İsveçliler bir miting düzenledi . 2 binden fazla Kürt ve İsvecli Türkiye’nin Kürdistan bölgesine yönelik olası sınırötesi operasyonu protesto etti. İsveç Kürd Dernekleri Federasyonu(FKKS), HEVKARÎ ve İsveç Kürd İnsiyatifi'nin düzenlediği mitingde, FKKS Başkanı Şermin Bozarslan ve bazı İsveç Partilerinin temsilcileri birer konuşma yaparak, Türkiye'nin Federal Kürdistan Bölgesine yönelik olası 'sınırötesi' operasyonlara karşı çıktılar. Konuşmacılar Ankara'nın Kürdlerin seslerine kulak vermesini isteyerek, Türkiye'nin işgal girişimine karşı dünyanın neresinde olursa olsun her Kürdün karşı çıkacağını, Türkiye'nin kendi siyasi sınırları içindeki Kürdlerin özgürlük taleplerinden korktuğunu, bu nedenle özgür Kürdistana saldırı hazırlığı yaptığına vurgu yaptılar.

Kürdistan bayraklarının taşındığı kalabalık mitingde, İsveç’teki çeşitli sivil toplum örgütleri temsilcileri de destek verdi. Miting müzik gösterisi ile olaysız, sona erdi. Rizgarî Online/ StockholmFotolar: Taner Bayrak
'Kürdistan'ın işgaline izin vermeyiz' Bütün Kürtlere savaş ilan eden Türkiye'nin Güney Kürdistan'a yönelik işgal hazırlıklarına sert bir tepki de Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi'nden (PÇDK) geldi. PÇDK Genel Başkanı Faik Gulpi, 'Kürdistan'ın işgal edilmesine asla izin vermeyeceğiz' dedi. PÇDK, Güney Kürdistan'ın Kerkük ve Süleymaniye kentlerinde konferanslar düzenledi. PÇDK Genel Başkanı Faik Gulpi, PÇDK'nin Süleymaniye yöneticileri ve yaklaşık 150 delegenin katıldığı konferans, PÇDK'nin binasında gerçekleştirildi. Katılanların çoğunluğunun kadınlardan oluştuğu konferans, saygı duruşuyla başladı. Konferansın açılış konuşmasını yapan PÇDK Genel Başkanı Gulpi, Kürtlerin Ortadoğu'daki durumuna değinerek, Kürt halkının tehdit ve saldırılara karşı birlik içerisinde olması gerektiğini söyledi. Türkiye'nin Güney Kürdistan'a yönelik bir sınırötesi operasyonuna değinen Gulpi, 'Türkiye, Kürdistan'ı işgal etmek istiyor. Buna asla izin vermeyeceğiz' diye konuştu. Konferansta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik tecrit uygulamaları da kınandı. PÇDK'nin Kerkük İl Örgütü de bir konferans düzenledi. Öcalan'a yönelik tecrit uygulamalarının kınandığı konferansta, Öcalan'ın ailesi ve avukatlarıyla görüşmesinin engellenmesi protesto edildi. SÜLEYMANİYE - DİHA
HPG: Dersim'de gerilla kaybımız yok HPG Basın ve İrtibat Merkezi Dersim'de 15 gerillanın yaşamını yitirdiği haberlerini yalanladı. HPG açıklamasında bölgede iki günden bu yana şiddetli çatışmaların yaşandığı ancak şu ana kadar yaşamını yitiren gerillanın olmadığını bildirdi. Dersim'in Pülümür ilçesi kırsalında 2 gündür sürdürülen operasyonda çatışma çıktı. Hava destekli sürdürülen operasyona ilişkin açıklama yapan HPG, çatışmada gerilla kaybı olmadığını bildirdi. Açıklamasında HPG, 'Türk ordusunun Dersim'de başlattığı operasyonda şiddetli çatışmalar yaşanmaktadır. Türk ordusu ve basının verdiği gibi 15 gerillamızın şahadet haberi yalandır. Söz konusu operasyon ve çatışmalar hakkında ayrıntılı bilgi daha sonra kamuoyu ve halkımıza duyurulacaktır'' dedi. 5 asker yaşamını yitirdi Öte yandan alınan bilgilere göre 2 gündür Pülümür'de devam eden operasyon sırasında çıkan çatışmalarda 5 askerin yaşamını yitirdiği öğrenildi. BEHDİNAN / ANF
BAŞKAN BARZANİ: ‘’SALDIRILARA KARŞI KENDİMİZİ SAVUNURUZ; KÜRT DAVASI ÇÖZÜME KAVUŞTURULMADAN BÖLGE İSTİKRAR GÖRMEZ’’
PNA-Federal Kürdistan Bölgesi (FKB) başkanı Mesut Barzani, ‘’Kürt davasının tek taraflı hale getirilmesi için oturup konuyu beraber müzakere etme çağrısında’’ bulundu. Başkan Barzani, ‘’Ben Türkiye düşmanı değilim ama tehdit dilini kabul etmem’’ dedi. Fransa Haber Ajansı AFP’ye özel mülakat veren Başkan Barzani, PKK meselesinin çözümü konusunda Anakara’ya giden ve yapılan görüşmelerden sonuçsuz dönen Kürt temsilcilerin de içinde bulunduğu heyet konusunda, ‘’Görüşmeleri tıkayan maddelerden biri sınır meselesi idi. Çünkü onlar Peşmergelerin sınırın kontrolünü üstlenmelerini reddettiler.’’ Dedi. Ankara’ya gitmesi kararı verilen Kürt heyeti konusunda Başkan Barzani, ‘’Bir Kürt heyetinin yarın (29.10.2007) Türkiye’ye gitmesi bekleniyordu. Ama Ankara bu ziyareti iptal etti.’’ Dedi. 23 yıldır devam eden Türkiye ile PKK arasındaki sorunun çözümü konusunda Başkan Barzani, ‘’ Şayet barışçıl bir çözüm olursa biz bu sorunun çözümü konusunda taraf olacağız. Ancak, askeri çözüm yolunun araya girmesi durumunda biz çözüm konusunda taraf olmayız.’’ Dedi. Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi sınırlarına askeri yığınak yapması konusunda Başkan Barzani, ‘’ Biz sınırlarımızda askeri yığınak yapılmasını kabul etmeyiz. Şayet halkımız ve toprağımıza saldırı olursa biz de kendimizi savunuruz. Kürdistan İşçi Partisine (PKK) ateşkesi uzatması, esir askeleri serbest bırakması, askeri saldırı düzenlememeleri ve de barışçıl çözüm yolu aramaları çağrısında bulunuyoruz.’’ Dedi. Mülakatının sonunda Başkan Barzani, ‘’Kürt davası çözüme kavuşturlmaksızın bölge istikrar görmeyecektir. Biz varız ve bizim yaşama hakkımız var’’dedi.
AVRUPADAKİ KÜRTLER , TÜRKİYE’NİN OPERASYON TEHDİTLERİNE KARŞI AYAKTA
PNA-Çalak Muhammet Rojnamewan/İsveç: Türkiye’nin Federal Kürdistan Bölgesine yönelik olası sınırötesi operasyonlara karşı başta Kürdistan’da olmak üzere bütün Kürtler ayakta.Avrupa’daki Kürtler de sokaklara dökülerek halk yürüyüşleri düzenliyor.Bu çerçevede İsveç’te 2 binden fazla Kürt, Türkiye’nin Kürdistan bölgesine yönelik olası sınırötesi operasyonu protesto etti. Kürdistan bayraklarının taşındığı kalabalık Kürt halk yürüyüşünde İsveç’teki çeşitli sivil toplum örgütleri temsilcileri de destek verdi. Türkiye’nin Federal Kürdistan bölgesine yönelik olası sınırötesi operasyon tehditleri süresinceye kadar Avrupadaki Kürtlerin de operasyonlara karşı protesto yürüyüşlerinin devam edeceği bekleniyor.
ZEBARİ: ''TÜRKİYE'NİN OPERASYON TEHDİTLERİ ANKARA'NIN PKK'NİN DIŞINDA BAŞKA PLANLARI OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜRÜYOR''
PNA-Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, ''Türkiye'nin Kürdistan Bölgesine operasyon düzenlemesinin bölgenin istikrarı için felaket sonuçlar yaratacağını'' söyledi. BBC'nin sorularını yanıtlayan Zebari, Türkiye'nin; ''Irak'ın PKK'ye karşı atılacak adımlara ilişkin önerileriyle ilgilenmediğini'' kaydetti. Zebari, ''Türkiye'nin PKK'nin üst düzey yöneticilerinin kendilerine iade edilmesini istediğini, ancak bu talebi yerine getiremeyeceklerini'' söyledi. Irak Dışişleri Bakanı Zebari, ''PKK'liler Bizim kontrolümüzde değiller, dağlarda saklanıyorlar ve silahlılar'' dedi. Sorunun çok ciddi boyutlarda olduğunu kaydeden Zebari, ''Türkiye'nin operasyon tehdidinin, Ankara'nın PKK'yle mücadele dışında başka planları olduğu endişesi yarattığını ve böyle bir adımın her iki ülkeyi ve bölgeyi istikrarsızlaştıracağını'' söyledi.
RUSYA EKONOMİ POLİTİKASI BAŞKANI: ‘’KÜRDİSTAN BÖLGESİ’NE DÜZENLENECEK OPERASYONLAR TÜRKİYE TURİZMİNE BÜYÜK ZARAR VERİR’’
PNA-Rusya Ekonomi Politikası Başkanı Yavgeni Vidrov, ‘’Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi topraklarında askeri operasyon düzenlemesi durumunda bu ülkenin turistik bölgelerinin çok büyük bir zarara uğrayacağını’’ söyledi. Vidrov, ‘’Operasyonlarla Türkiye’nin turizimden aldığı payın azalacağını söyledi. Operasyonların uzun sürmesi durumunda Türkiye’ye giden turist sayısında yüzde 50 azalma olacağını söyleyen Vidrov, ‘’Bunun dışında da Türkiye’nin istikrar yapısının da bozulacağını’’ sözlerine ekledi.
BAŞKAN BARZANİ İNGİLTERE KONSOLUSU CAMP’I KABUL ETTİ: ‘’SORUNLAR ASKERİ YOLLARLA ÇÖZÜME KAVUŞAMAZ’’
PNA-Federal Kürdistan Bölgesi (FKB) Başkanı Mesut Barzani, İngiltere’nin Hewler genel konsolusu Ellyza Camp ile yaptığı görüşmede ‘’Mevcut sorunların çözümü için askeri yolların çözüm olmadığını bundan dolayı barışçıl çözümün bütün tarafların çıkarına olduğunu’’ söyledi. İki taraf arasında dün Selahaddin kasabasında yapılan görüşmede, son siyasi gelişmeler, Irak ile Türkiye arasında yaşanan gerilim ve gerilimin yatıştırılması için gösterilen çabalardan bahsedildi. Görüşmede, iki tarafın da sorunların çözümü konusunda barış ve diyalog yolunun kullanılması noktasında hemfikir olduğu’’ belirtildi. Başkan Barzani görüşmede, ‘’Kürdistan Bölgesi’nin şiddete karşı olduğunu, sorunların askeri yollarla değil barış yoluyla çözümünün yanında olduğunu’’ vurguladı. İngiltere’nin sorun karşısındaki endişelerini dile getiren Camp da, ‘’Ülkesinin sorunların çözümü konusunda gösterilen çabalara destek olduğunu’’ söyledi.
LIHEB AŞİRETİN’DEN BAŞKAN BARZANİ’YE TAM DESTEK: ‘’AŞİRETİM KÜRDİSTAN BÖLGESİ’Nİ KORUMAK İÇİN EMRİNİZDEDİR’’
PNA-Lıheb Aşireti Şeyhi, Federal Kürdistan Bölge (FKB) Başkanı Mesut Barzani’ye gönderdiği bir mektupla, ‘’Olası bir askeri harekata karşı Kürdistan Bölgesini korumak için bütün güçleriyle hazır olduklarını’’ bildirdi. Lıheb Aşireti Şeyhi Şeyh Taha Lıhebi’nin Başkan Barzani’ye gönderdiği mektubun metni: ‘’Tarihe bakıldığında Türkiye’nin Irak’ta gözünün olduğu belli oluyor. Türkiye’nin tehditleri de Kürdistan Bölgesi’nde gözü olduğunun ve bunu uygulamaya geçirmek istediğinin somut bir göstergesidir. Bunun için her açıdan sunduğunuz herşey karşısındaki vefanın karşılığı olarak sizin önünüzde şunu ilan ediyoruz ki ben, kardeşlerim, oğullarım ve aşiretim bütün üyeleri aç gözlü Türkiye’nin askeri harekatına karşı Kürdistan Bölgesi’ni korumak için sizin emrinizdedir’’
FKB BAŞKANI BARZANİ: ‘’ASKERİ ÇÖZÜMDEN VAZGEÇERLERSE İŞBİRLİĞİNE HAZIRIZ’’ PNA-Federal Kürdistan Bölge (FKB) başkanı Mesud Barzani, ‘’Türk ordusunun Kürdistan Bölgesi’ne yönelik herhangi bir hareketinin 'savaş ilanı' olacağını’’ belirtti. İngiliz The Times gazetesine mülakat veren Başkan Barzani, "Ankara, PKK ile olan sorununu mazeret göstererek her gün biraz daha refah içinde ve bağımsız olan Iraklı Kürtleri durdurmak istiyor" dedi. Başkan Barzani, "İşgal ya da hücum ederlerse, bu savaş demektir. Bizim halkımıza, çıkarlarımıza ya da topraklarımıza saldırılarlarsa o zaman bunun sınırı olmaz. Çünkü herşey saldırıya uğramış olur" dedi. Türkiye'ye sorunu silahlarla değil diyalogla çözme çağrısında bulunan Başkan Barzani, "Barışçı bir yaklaşım benimserlerse, biz de elimizden gelen yardımı yaparız, Maalesef başka seçeneklere şans tanımıyorlar. Savaşın sorunu çözecek tek araç olduğunda ısrar ediyorlar" şeklinde konuştu. Barzani, "Sadece askeri çözüm aramaktan vazgeçtiği takdirde, Türkiye ile işbirliği yapmaya hazırız" diye konuştu. Başkan Barzani, ‘’Türkiye’de PKK'nın yeni bir sorun olmadığını’’ söyledi.FKB Başkanı Barzani, "Ben PKK'nın sadece bir mazeret olduğuna inanmak üzereyim. Türkiye'nin Kürt bölgesine yönelik sürekli ve doğrudan tehditleri ve bu konuda takındığı tavır bize asıl amacın farklı olduğunu düşündürüyor. Hedef Kürdistan bölgesidir, aksi takdirde biz Türkiye ile PKK arasındaki bir kavgaya neden karışalım ki?" dedi KUTSCHERA: ‘’TÜRKİYE’NİN HEDEFİ KÜRDİSTAN HÜKÜMETİ, PARLAMENTOSU VE KERKÜK
PNA-Türkiye ile PKK arasındaki sorun ve Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi’ne askeri operasyon düzenleme tehditleri konusunda VOA Radyosunun Kürtçe bölümüne mülakat veren Fransız gazeteci ve yazar Chris Kutschera sorunun çözümü için en iyi yolun diplomasi ve Türkiye’nin kendi içinde sorunun siyasi olduğu yönelik atacağı ilk adım olduğunu söyledi. Kutschera, sorunun çözümü için Türkiye’nin kendi içindeki sorunu siyasi bir sorun olarak tanıması gerektiğini söyleyerek, ‘’Bu ülkenin öncelikli hedeflerinden birinin Irak’ın kuzeyindeki Kürdistan Bölgesi’nin yeni sistemi olduğunu’’ söyledi. Kutschera, Türkiye’nin askeri bir harekattaki hedefinin Kürdistan Hükümeti, Parlamentosu ve Kerkük referandumu olduğunu’’ kaydetti.
Kürtlerden siyasi tutum belgesi Diyarbakır'da yapılan 'Demokratik Toplum Kongresi'nde Kürtler adına bir 'siyasi tutum belgesi' çıkarılacak. Türkiye'de idari ve siyasi yapısında köklü değişimleri içeren tutum belgesinde, bölgesel meclislerden, 'ulus devlet anlayışı' yerine demokratik özerkliği esas alan bir devlet yapılanmasına kadar bir çok konu yer alacak. Belge aynı zamanda Kürtlerin 'yol haritası' olacak.
Bir milyon Kürd Brüksel'e-M.Ali Küçük
Katillerin Vicdanı Hüseyin İnan
...Kürtler yıllardır hatta yüz yıllardır bir barut fıçısı üzerine oturuyorlar. Ha patladı ha patlayacak diye korkutula korkutula. Kürtler barut fıçısının üzerinde, ateş ise Türk, Arap ve Fars delilerinin elinde. ABD’nin baasçı ve aynı zamanda kemalistlerin amcası Saddam’ı devirmesinden sonra, Arapların elindeki ateş söndü. Esad’ın çelik çomak oynarken birden bire kendisini devlet başkanı koltuğunda bulan oğlunu saymazsak eğer. Onun da hakkından İsrail geliyor. Kafasına bomba yağdırıyor, çöpünü de Türkiye’ye atıyor. Farslıların M. Ahmedinejad diye bir karikatürleri var, onun da başı ABD ile dertte. Öbür taraftan cenneti garantiye almanın derdinde. Şimdilik, Kürtlere arada bir bombalar fırlatsa da, ciddi anlamda uğraşmaya pek mecali yok. O ateşini daha çok ABD’ye saklıyor...
New York Times: 'PKK'nın Kuzey Irak'ta Dokunulmazlığı Var' PKK sorununun ABD için 'puzzle' oluşturduğu öne sürüldü. New York Times gazetesi, PKK'nın Kuzey Irak'ta 'rahatça' hareket etmeyi sürdürdüğünü belirtirken örgütün 'dokunulmazlığı'nın bulunduğunu vurguladı. New York Times muhabiri Sabrina Tavernise, Kuzey Irak'taki izlenimlerini uzun bir haberde aktardı. PKK'nın bölgede 'rahatça' ve 'Irak yetkililerinin gözlerinin önünde' hareket etmeyi sürdürdüğünü belirten Tavernise, şu yorumu yaptı: 'PKK'nin dokunulmazlığının kökleri, dört yıl önce ABD'nin Irak işgali ile başlayan karmaşık ilişkiler ve ihtiraslar ağında bulunuyor ve krizi çözmek isteyen Türkler, Iraklılar ve Bush Yönetimi'ni hayal kırıklığına uğratıyor.' ABD'nin PKK saldırıları üzerine Kürt liderlerine büyük bir baskı yaptığını belirten NYT, 'Ancak Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'nin bu hafta İstanbul'a planladığı ziyarete rağmen Kürt siyasi liderlerinin harekete geçme aceleleri yok gibi' diye yazdı. -'ABD, İKİ KARILI ADAM GİBİ'- Durumun, yeni bir cepheyi önlemek isteyen ancak güvenilir iki müttefik arasında seçmeye zorlanan ABD için bir 'puzzle' oluşturduğunu öne süren gazete, Süleymaniye'deki Iraklı bir Kürt'ün 'ABD'nin ?iki karılı bir adam gibi. Kavga ediyorlar ancak o hiç birini kaybetmek istemiyor' sözlerini aktardı. NYT, Celal Talabani'nin liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin önde gelen üyelerinden Mala Baktıyar'ın açıklamalarına da yer verdi. -'PKK KONUK GİBİ'- Baktıyar, 'PKK'yı kısıtlamak için Bağdat'tan açık talimat gelmediğini belirterek 'Onlar konuklar ancak kendi ihtiyaçlarını kendileri karşılıyorlar. Onları desteklemiyoruz' şeklinde konuştu ve 'Onlarla mutabık değiliz. Türkiye ile kavga etmeyi sevmiyoruz' dedi. Kürt liderlerinin, PKK'dan bölgeyi terk etmesini istemediklerini, PKK'yı Sünni Arap aşırı unsurlarına karşı bir koruma olarak gördükleri görüşlerine dikkat çeken gazete, Kürt liderlerinden Neçirvan Mustafa'nın 'Benim için PKK, Taliban'dan iyi' ifadesini de yansıttı. Mustafa, çözümün Türkiye'deki ılımlı unsurlara bağlı olduğunu savunarak bu unsurların PKK'ya 'af' sağlanması için çaba göstermeleri gerektiğini öne sürdü.(ANKA)
...Karasu: Faşistler Kürdistan'a girememeli
Yükselen Türk Faşizmi Ahmet Alim -21 Ekim’de başlatılan kampanyanın bir haftalık bilançosuna bakıldığında, Türkiye’deki faşist rejimin gün ışığına çıktığını görüyoruz. Aşağıda faşizimin bazı karakteristikleri bu faşist rejimin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Devlet içinde ve yanında başka bir devlet olan silahlı gizli servisin merkezi önemi. Kendi taraftarlarının gözetim altında tutulması. Militarizm: Ekonomik hayat da dâhil olmak üzere toplumsal hayatın militarize edilmesi. Militer kitle yürüyüşleri ve büyük gösteriler faşizmin en önemli görünüşleridir. Bilimlerin taraflılık yasasının egemenliği altına alınması. Kitle seferberliği, parti propagandası yoluyla toplumsal alanın ve kitle iletişim araçlarının tekelleşmesi çabası. Toplumun sürekli kışkırtılması, devrimci ilan edilen konular lehine zorunlu coşkunluk. Eğitim ve öğretim üzerinde etkinlik. Pasifizmin aşağılanması. Politik karşıtın ortadan kaldırılması eğilimi. Karşıt düşmandır. Parti milisleri. Paramiliter çeteler. Erkeklik vurgusu. Bayraklar, yürüyüş kolları ve ritüel kitle gösterilerinde taşınan üniformalar gibi politik sembollerin abartılı kullanımı. Faşist rejimlere has özellikleri bünyesinde barındıran ve bunu başarıyla gizleyen TC rejimi, içinde geçtiğimiz bu süreçte açığa çıkartarak faşist karakterini saklamaktan vazgeçmiştir. Bunları tek tek ele aldığımızda, Türkiye’de derin devletin varlığı genel kabul gören bir olgudur. Asker millet ve her Türk asker doğar söylemleri milatarizmin toplumun tüm hücrelerine nüfüz ettiğini gösteren bir öğedir. Türkiye’de üniversite hocalarının yürüşler düzenleyerek, bu yürüyüşlere cübbeleriyle katılmaları ve ürettikleri resmi ideolojiler bilimsel taraflılığın kanıtıdır. Kitleler Kürtlere karşı Ordu-Sanayi kompleksinin tarafından yönlendirilmekte ve kitle iletişim araçları Ordunun hizmetine koşulmuştur. Topluma sürekli olarak enjekte edilen propagandalar sonucu Kürtler hedef haline getirilmiş, sokakta geçen Kürtler linç ve Kürtlere ait işyerleri, Kristal Gecesinde olduğu gibi, yağma edilmeye başlanmıştır. Eğitim ve öğretim Türk ırkçılığı temelinde düzenlenerek Kürtler, Aleviler vd yok sayılmaktadır. Türkiye’de, Barış talep edenler Kürtçü ilan edilerek izole edilmektedir. 1990’lı yıllardan beri işlenen faali meçhul cinayetler politik karşıtların elimine edilmesinin en açık örnekleridir. Devlet içinde örgütlendirilen çeteler ile MHP ve BBP gençlik örgütlenmeleri Faşist TC rejiminin paramiliter çeteleridir. Türkiye’de erkelik vurgusunu tartışmaya daha gerek yoktur. Gül’ün Cumhurbaşkanlığına ilk defa aday olduğu bahar aylarında denenen bayraklı yürüyüşlerle toplum hazırlanmış ve 21 Ekim’den itibaren bayraklı yürüyüşler isterik bir hal alarak faşist TC rejiminin gerçek yüzünü açığa çıkarmıştır. Yaratılan terör ortamında, sıradan bireylere düşünme ve itiraz etme olanakları verilmeyerek hüsseden ve hisetmeyen herkesi uymaya zorlayan bir ortam yaratılmıştır. Böylece, herkes bayraklı yürüyüşlere katılmaya zorlanmış ve evlerine bayrak asmak zorunda bırakılmışlardır. Bunu yazılı ve görsel basın iyice pompalayarak; ilgili ve ilgisizm bilgili ve bilgisiz sanatçı, futbolcu vb herkesi Kürtlere hedefe alarak faşist dalga iyice yükseltilmiştir. Bu faşist dalga, Türkiye’de devrimci ve demokratların marjinalden de az olduğunu gösteren bir olgudur. Yani, Türk solu ulusal bir sol olup Nasyonal sosyalizmden beslenmektedir. Bu anlamda, Türkiye’de Kürtler yalnızlaştırılma sürecine girmişlerdir ve onlara Türk olmak yada yok edilmek dayatılmaktadır. 20 yüzyılın ilk jenosidini Ermeniler üzerinden gerçekleştiren İttihad ve Terraki’nin devamı olan TC rejimi, 21 yüzyılın ilk açık faşist rejimini hayata geçirmektedir. Ben bu tespitlarden sonra Rahip Niedermeyer’in Nazi Almanyasında yaşadıklarına ilişkin söylediklerini hatırlatma gereği duyuyorum: Hitler iktidara geldi... Önce Yahudileri götürdüler, ben sustum, hepimiz sustuk... Karşı çıkmadık... Sonra komünistleri götürdüler... sustuk karşı çıkmadık... Sosyal demokratları, demokratları götürdüler yine sustum... Hiristiyan demokratları götürdüler yine sustum... Ben din adamıydım, politikayla ilgilenmiyordum, karşı çıkmadım... En sonunda beni götürmek için geldiler... Kimse karşı çıkmadı... Çünkü karşı çıkacak kimse kalmamıştı!... Kürtler propaganda(!) silahına sarılıyor Semih Idiz-Milliyet Irak heyetiyle Ankara'da yapılan görüşmelerin başarısızlığı Kuzey Irak'a dönük bir askeri harekât olasılığını artırmıştır. Şu anda "fren" görevini gören tek şey Başbakan Erdoğan'ın 5 Kasım'da Başkan Bush ile yapacağı görüşmedir. Ancak, bu görüşmenin de sokağın öfkesini dindirme ihtimali sıfıra yakındır. Nitekim, ABD'li yetkililerin de dahil oldukları Irak heyetiyle Ankara'da yapılan müzakereler, Türkiye'nin bu meseleye atfettiği hayati önemin karşı tarafta hâlâ anlaşılmadığını ortaya koydu. Aslında bu başarısız görüşmelere farklı bir açıdan bakmak da mümkün. Uluslararası medyada çıkan "Türkiye-Irak barış görüşmeleri çöktü" haberleri ne demek istediğimizi ortaya koyuyor. Kısacası, konu hızla, "Terör örgütü PKK'ya karşı operasyon" algılamasından, "Irak ile savaş" algılamasına kayıyor. "Ankara'nın ayağına giden Irak heyetinin barışçıl çağrıları Ankara tarafından reddedildi" izlenimi ise Türkiye aleyhinde kullanılmaya çalışılıyor. Dış basında eğilim değişiyorBaşka bir ifadeyle, Irak siyasetini güden iki temel unsurdan biri olan Iraklı Kürtler, Türkiye'nin büyük askeri gücüne karşı propaganda silahına sarılıyorlar. Barzani'nin, "Türkiye'nin derdi PKK değil, Kürtler" şeklindeki demeçleri de zaten bunun bir parçası.Bu arada, PKK'yı "terörist" yerine "gerilla", hatta "direnişçi" olarak görme eğilimi de artıyor. Dış haberler müdürümüz Kadri Gürsel, dünkü yazısında, Batı basını açısından bunun nedenlerini ortaya koydu. Ancak, "Doğu basını"nda da durum pek farklı değil. Buna PJAK ile mücadele eden İran da dahil. Tehran Times'ın konuyla ilgili yazılarında PKK için "terörist" tanımlamasını kullandığını görmedim. El Cezire'nin İngilizce kanalı ise "Kürdistan İşçi Partisi savaşçıları" ifadesini kullanıyor.Hizbullah ve Hamas'ı "terör örgütleri" olarak görmeyen Arap kamuoyunun "terörizm" tanımı da zaten bizimkine pek uymuyor. Gürsel'in ifadesini kullanacak olursak, "gerilla romantizmi"nin Ortadoğu'da çok daha yaygın olduğunu söyleyebiliriz. Bu arada uluslararası basında Kürtler için, "Zulüm gören, dünyanın tek vatansız milleti" türünden ifadelerin çoğalması dikkat çekiyor. Aynı şekilde, BBC muhabiri Sarah Rainsford gibi bazılarının Kürt asıllı Irak Dışişleri Bakanı Zebari'nin ağzıyla konuşmaları da dikkat çekiyor. 'Dağlıca baskını hâlâ net değil'Örneğin, "Dağlıca baskını konusundaki gerçeklerin hâlâ net olmadığını" savunan Rainsford, 27 Ekim tarihli "From Our Own Correspondent" adlı programda, "Resmi kanallardan alabildiğimiz bilgiler, açtığınızda askeri marşlar çalan Genelkurmay'ın internet sitesindekilerden ibaret" ifadesini kullandı. Rainsford gibilerinin, "PKK'nın Kürtleri ve haklarını savunduğuna" dair görüşlere daha çok yer vermeleri ise meselenin hangi istikamete çekilmeye çalışıldığını gösteriyor.Uzun lafın kısası, savaşlar artık sadece top, tank ve tüfekle yapılmıyor. En güçlü silah bazen medya kanalıyla yapılan propaganda olabiliyor. Askeri stratejler de zaten "propaganda" boyutunun göz ardı edilmesinin sakıncalarını çok iyi biliyorlar. Kuzey Irak'a operasyon konusu tartışılırken bu gerçeğin de hesaba katılmasında yarar var.
Medya İmha Politikaları Uyguluyor Bıanet-"Cizre'de basın silah kadar korkutuyor." Bence medyanın şu andaki 'durumunu ve yarattığı etki daha özlü açıklanamazdı. Evet, medya silah kadar korkutuyor, kaygılandırıyor, öfkelendiriyor. Arkadaşımız Sakine Gezen'in bianet'te yayımladığımız Cizre izlenimlerinin başlığı bu cümle. Cizre'yi çıkartın yerine Şırnak, Diyarbakır, Hakkari koyun, ne değişir? Peki İzmir'de, Samsun'da basın silah kadar korkutuyor diyebilir miyiz? Medya kimini korkutuyor, kimini kışkırtıyor. 'Dahası medyadaki ayırım "doğru", "yanlış" gösteriminden ziyade "vatanseverler" ve "hainler-düşmanlar" tarzında. "Yok etmek", "imha etmek" tarzı yol göstermeler, "dansöz", "hain", "30 cesetle inlerine döndüler" tarzı tanımlamalar, anlatımlar... Tabii ki burada, egemen medyadan ve egemen medyanın esas olarak manşetlerinden, haberlerinden, yayın politikasından söz ediyoruz. Sayıları az da olsa "barış haberciliği" perspektifinden yazan köşe yazarlarını da anmadan geçmeyelim. Bu "çatışmacı" yaklaşımın televizyonda ve internette geldiği nokta insanı daha da dehşete düşürüyor. İnternette, özellikle Hürriyet gazetesinin haberlerin peşinden yayımladığı okur yorumları nefret söyleminin en korkutucu örneklerini sunuyor. İnternet anketleri de hakeza. Yine Hürriyet, "sekiz askerimiz ellerinde, İsrail olsa ne yapardı" diye soruyor. Yanıtlara baktığınızda, yüzde 1,9 diplomasi, yüzde 63,5 kara harekatı yolunu gösteriyor. Hürriyet bunu neden soruyor acaba? Televizyondaki görüntüler ve tartışma programlarının geneldeki tek sesliliği de ülkedeki ortamın gerilmesinin başlıca sorumluları arasında yer alıyor bence. Özetle, medya genel çizgisiyle artık savaşın, çatışmanın sözcülüğünden de ileri giderek kendini general, genelkurmay başkanı, başbakan yerine koydu. Medya "imha politikaları"nı belirleme peşinde. Ölüm, ölüm... daha çok ölüm istiyorlar... 8 Asker şimdi PKK'nin elinde. Hani askerler kutsaldı? Aileleriyle yapılmış kaç röportaj okuduk? Medya etiğinden falan söz edemeyiz, işte "medyanın etiği " bu... Yayın yasağı getirdiler; ne kadar gülünç! Medya sanki neyi nasıl yapacağını bilmiyormuş gibi.. Bu medyanın yasalara ihtiyacı yok, otosansür her şeye yetip artıyor. Biz bianet'te barış haberciliği yapmaya çalışırken, barış haberciliğinin ne olduğu üzerinde yazılar yazıyor, çeviriler yapıyor, yayımlıyoruz... Bir tek Milliyet bizim barış gazeteciliği rehberini yayımladı. Prof. Johan Galtung barış gazeteciliğinin sağlık gazeteciliği gibi olmasını öneriyor. İyi bir sağlık muhabiri hastanın vücudu yiyip bitiren kanserli hücrelerle mücadelesini anlatacaktır. Ama aynı zamanda kanserin nedenlerinin -yaşam tarzı, çevre, genetik yapı gibi- yanı sıra olası çarelerin tamamını ve koruyucu önlemleri de anlatacaktır. Yani spor muhabirliği değil, sağlık muhabirliği. O ne kadar iyi işliyor bizde ayrı konu. Özetle haberlerin, "barış odaklı", "gerçek odaklı", "insan odaklı", "çözüm odaklı" olması gerekiyor; "nefret", "şiddet", "ölüm" odaklı değil. Elbette, bir de dil meselesi var her şeyin üstünde; "militarist", "ayrımcı", "şiddet" ve "nefret" dilinden vazgeçmenin yollarını bulmalıyız. Dil masum bir şey değil, bütünüyle ideolojik ve iktidarı yeniden yeniden kuruyor, "öteki"ni yeniden yeniden yok ediyor. Gazeteci sadece haklardan, barıştan ve yaşamdan yana olabilir. Her "kriz" durumunda "savaş ve medya" soruşturmaları yapıyoruz. Yapmak zorunda kalıyoruz, diyelim. Galiba, örgütlenmenin önemine değinmek zorundayız yine. Gazeteci örgütleri bir özdenetim derdinde değil... Bugün baktım, Basın Konseyi gazetenin birini "ayrımcılıktan" uyarıyor; dert başka; bizim tartıştığımız yerden baksalar uyarılmadık kaç gazete kalırdı acaba? Gazetecilerin öncelikle "ben ne yapıyorum" sorusunu kendilerine sorması gerekiyor, haberlerine sahip çıkmaları gerekiyor, haber yayımlandığında zor tanıdıkları haber için editörlerle tartışmaktan kaçınmamalılar. Okur temsilcilikleri var kimi gazetelerde. Okur/izleyici/seyirci olarak hangi başlık için, hangi içerik için kaç kere bir gazeteyi, televizyonu, radyoyu aradık? Bu soruyu herkesin kendine sorması ve piyasa deyimleriyle söylersek nasıl ki aldığımız bir şey bozuk çıkınca önce şikayet ediyor, sonra geri veriyoruz; medyaya da tüketici olarak eleştiri ve dolayısıyla müdahale hakkımız var. Kullanalım. (NM/TK) * Nadire Mater'in yazısı, 28 Ekim 2007'de, Birgün gazetesinde yayınlandı.

Kurdistan Haberleri (11) Haftasonu

Turk Medyasi:

'Hazırlıklar tamamlandı, sevkıyat durdu'
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sınır ihlali için hazırlıklarını tamamladığı belirtiliyor. Günlerdir bölgeye yapılan sevkıyat da durdu. Haberlere göre, bir aydır sınır bölgelerine yapılan asker sevkıyatına son verildi. Sınır noktalarına şu ana kadar çok sayıda gece görüş imkanlı Cobra, Süper Cobra ve Scorky helikopterleri gönderildi. Üst düzey bir güvenlik yetkilisi harekat için hazırlıkların tamamlandığını belirtti. Hakkari - Çukurca'da sayıları 150'yi bulan köy korucularının stratejik noktalardaki mevzilere ve nöbet yerlerine girmesi yasaklandı. Çukurca ilçesinin hemen karşısındaki Kuzey Irak'ın 5 kilometresinde peşmergelerin seyyar karakollar kurmaya başladığı, siperlerin de kazıldığı bölgeye 8 tankın gönderildiği bölgeden gelen haberler arasında.
Kuzey Irak'taki 20'yi aşkın köy ise boşaltıldı. Köylerde yaşayanların büyük bir bölümü iç kesimlerdeki köylere veya büyük kentlere gönderildi.
Sunday Times: Kandil'de PKK'lılarla beraber İngilizler var
PKK’nın yanında çeşitli uluslardan vatandaşların da "savaştığı" bildirildi.
The Sunday Times gazetesi, PKK’nın yanında "İngilizler, Ruslar, Almanlar, Yunanlılar, İranlılar ve Arapların da savaştığı"nı yazdı. Kandil’e çıkan gazete muhabiri, "Dağa giderken Irak ordusunun kontrol noktalarında gerilla mevzilerine giden yolu bize neşe içinde tarif ettiler" diye yazdı. İngiliz The Sunday Times gazetesi, Kandil’e çıkan muhabiri Hala Jaber’in izlenimlerini yansıttığı uzun haberinde "The Sunday Times, Kuzey Irak’ta Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile birlikte Türk kuvvetleri ile savaşan yabancıların arasında Britanyalıların da bulunduğunu açıklayabilir" dedi. Kandil Dağı’ndaki PKK’lılara dayanarak bazı Avrupalıların PKK ile güç birliğini yaptığını belirten gazete, "3 bin" kişiden oluşan PKK gücünde en az üç Britanyalı olduğuönu belirterek şöyle devam etti: "Diğerleri arasında Ruslar, Almanlar, Yunanlılar, İranlılar ve Araplar da var. PKK, hem Avrupa, hem de Amerika tarafından terörist bir örgüt olarak nitelendiriliyor. Jeep ile Kandil Dağı’na çıkan The Sunday Times muhabiri Jaber, "Turkey’nin, Kuzey Irak’taki Kürt bölgesel hükümetinin PKK’yı kıskaç içine almasın talebine karşın onlara yönelik herhangi bir eylemin işareti yoktu" diye yazdı. Hala Jaber "Dağa giderken Irak ordusunun her kontrol noktasında geçmemiz yönünde işaret yaptılar ve bize gerilla mevzilerine giden yolu neşe içinde tarif ettiler" sözlerini de kullandı. PKK’lılara yönelik ikmal yollarının da kesilmediğine dikkat çeken Jaber, Kandil’e çıkarken yolda gıda malzeme ile dolu birkaç aracı gördüklerini de anlattı. The Sunday Times muhabiri, görüştükleri İshanaz adlı bir PKK’lının "Saldırılarımız Türk kuvvetlerine odaklandı ve rehin askerlere saygı ile davranıyoruz" dediğini de aktardı. İshanaz, ayrıca rehin alınan askerlerin "talepleri yerine getirilinceye kadar tutulacağıönı söyledi. Gazete, aynı PKK’lının, "Bağımsız bir Kürdistan, Türkiye, İran ve Suriye’den kurtarılmış toprakları içermeli" de dediğini de aktardı.
BBC:
Irak, Türkiye'ye çokuluslu güç önerdi
PKK sorununa ilişkin olarak Ankara’da görüşmelerde bulunan Irak heyetinin, Ankara’ya sınırın köntrolü için "çok uluslu güçler"in kullanılmasını" önerdiği bildirildi. İngiliz yayın kurumu BBC’nin Bağdat muhabiri Jim Muir, Irak heyetinin, Ankara’da tatmin edici bulunmayan önerilerinin "gerçekçi ve uygulanabilir" olduğunu söylediğini belirtti. BBC de, Muir’e dayanarak şöyle devam etti: "Öneriler, sınırın kontrolü için çokuluslu güçlerin "mühtemelen Amerikan" kullanılmasını, eski Iraklı sınır karakollarının rehabilite edilmesi ve güçlerindirilmesi, yasa dışı olarak adlandırdığı (heyetin) üsler ve PKK’nın finansmanının kurutulmasına yönek adımları içeriyordu". BBC, "Türkiye ise, önerilerin uygulamaya geçilmesinin fazla zaman alacağını söyledi" dedi.
BAŞKAN BARZANİ EL-CEZİRE’YE KONUŞTU:
’HİÇBİR KÜRDÜ BÖLGE ÜLKELERİNDEN BİRİNE TESLİM ETMEYİZ’’ PNA-Federal Kürdistan Bölge başakanı Mesut Barzani, ‘’PKK’ye ait hiçbir merkez ve karargahın Kürdistan Bölgesi’nde varlığının olmadığını ve Kürdistan Bölgesinin de PKK ile Türkiye arasındaki sorun karşında taraf olmadığın’’ söyledi. El-Cezire’ye özel mülakat veren Başkan Barzani, ‘’PKK’ye ait hiçbir merkez ve karargahın Kürdistan Bölgesi’nde varlığının olmadığını ve Kürdistan Bölgesinin de PKK ile Türkiye arasındaki sorun karşında taraf olmadığını’’ söylerek ‘’Hiçbir Kürd’ü bölge ülkelerinden birine teslim etmeyiz’’ dedi. Başkan Barzani, ‘’Herhengi bir Kürdi bölge ülkelerinden birine teslim etmeyi kesinlikle reddettiklerini ve Kürdistan Bölgesi’nin sorunun bir parçası olmadığın’’ söyledi. Başkan Barzani, Türkiye’ye sorunu Kürt-Türk sorununa dönüştürecek bir iş yapmaması çağrısında bulunarak, ‘’Çünkü büyük bir felaket doğar’’ dedi. Başkan Barzani, Kürtlerin haklarına vurguda bulunarak, ‘’Kürt-Kürt savaşına asla izin vermeyeceklerini’’ söyledi. Başkan Barzani, ‘’Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın PKK’ye sorunlarının çözümü için ‘Parlemantoda siyaset yapın’ çağrısının olumlu olduğunu’’ söyleyerek ‘’Bu düşüncenin işlevsel hale getirilmesi çağrısında’ bulundu. Başkan Barzani, ayrıca, ‘’Araplara Kürdistan’da kardeşlerinin isteklerine destek olmaları’’ çağrısında bulundu.
RUSYA ULUSLARARASI ŞURA KOMİSYONU:
‘’OPERASYONLAR TÜRKİYE, SURİYE VE İRAN KÜRTLERİNİ AYAKLANDIRIR; BİR KAÇ DEVLET KURULABİLİR’’
PNA-Mustafa Sinu /Rusya: Federal Rusya Uluslararası Şura Komisyon başkanı Mihail, Margilov, ’’Türiye’nin Kürdistan Bölgesi’nde sınırötesi operasyon düzenlemesinin Irak’ta büyük bir yıkıma neden olacağını bununla beraber askeri operasyonların Türkiye, İran ve Suriye Kürtlerinin ayaklanmasına sebep olabileceğini’’ söyledi. Türkiye’nin sınır ötesi operasyon tehditleri konusunda Rus İtartas ajansına demeç veren Margilov, ‘’Türkiye’nin Kürdistan Bölgesine düzenleyeceği sınır ötesi operasyonların Irak ve ortadoğunun tamamında yıkıma neden olabileceğini’’ söyledi. Margilov, ‘’Türkiye’nin düzenlemek niyetinde olduğu bu operasyonlarla İngiliz ve Fransızlar tarafından çizilen haritayı değiştirebileceğini ancak Kürdistan Bölgesine düzenlenecek operasyonların Türkiye, Suriye ve İran’daki Kürtlerin ayaklanmasına da sebep olabilceğini’’ söyledi. Margilov, bununla beraber ‘’Dünyada tanınmayan bir kaç devletin kurulacağını’’ sözlerine ekledi.
RUSYA PARLEMANTO BAŞKANI YARDIMCISI:
‘’BÜYÜK KÜRDİSTAN HARİTASINI KENDİ ELLERİMLE ÇİZDİM ANCAK PENTAGON ONU BENDEN ÇALDI’’
PNA-Mustafa Sinu/Rusya: Rusya Parlamento Başkanı Yardımcısı, ‘’Büyük Kürdistan Haritasını kendi elleriyle çizdiğini, ancak bu haritanın Pentagon tarafından kendisinden çalındığını’’ söyledi. Rus TV Center kanalına konuşan Rusya Parlamento Başkan Yardımcısı Vladimir Jirinovski, Kürt sorunu karşında Kürtlerle aynı derdi yaşadığından bahsederek, ‘’Ben kendi ellerimle Büyük Kürdistan Haritasını çizmiştim. Ancak ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) bu haritayı benden çaldı ve onlar şimdi Büyük Kürdistan’dan bahsediyorlar’’ dedi. Öte yandan, Rusya’nın medya ve basın kuruluşlarında Türkiye’nin PKK bahanesi ile Federal Kürdistan Bölgesi’ne yönelik olası bir sınır ötesi operasyonundan bahsedildiği ve genel olarak basında yer alan gazete manşetlerinde Kürdistan Bölgesi’nin tarafından olunduğu bildirildi. Özellikle yüksek trajlı gazeteler önde olmak üzere Rus medyası Türkiye’nin Kürdistan Bölgesine olası bir sınır ötesi operasyon tehditlerine geniş yer yeriyor.
BAN Kİ-MOON’DAN TÜRKİYE’YE ÇAĞRI:
‘’PKK SORUNUNU SİYASİ YOLLARLA ÇÖZÜN’’
PNA-Bireşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, ‘’Türkiye’nin PKK bahanesi ile Kürdistan Bölgesi’ne askeri operasyon düzenlemesi konusundaki tutumu karşısında endişe duyduklarını’’ söyledi. Ban Ki-Moon, ‘Türkiye’ye sorunu askeri operasyon düzenleme tehdidiyle değil siyasi yollarla çözmesi çağrısında’’ bulundu. Gazetecilere konuşan Moon, ‘’Sorunun çözümü konusunda barışın araya girmesi ümidinde’’ bulundu. Genel Sekreter Moon, ‘’Askeri operasyonlar tehdidinin sadece bölgede istikrarsızlığa neden olacağını’’ söyledi.
JIRINOVSKI’DEN TURKİYE’YE SERT TEPKİ:
‘’TÜRKİYE’YE 21.YÜZ YILDA BAĞIMSIZ BİR ÜLKENİN TOPRAKLARINA GİRİLMEMESİ GEREKTİĞİNİ SÖYLEMEMİZ GEREKİYOR’’
PNA-Rusya Liberal Parti Lideri ve Rusya Parlamentosu Başkanı Yardımcısı Vladimir Jirinovski, Türkiye’nin PKK bahanesiyle Federal Kürdistan Bölgesi’ne askeri operasyon düzenlemesi tehditlerini değerlendirdği açıklamasında, ‘’BM Güvenlik Kurulunun bu konuda olağanüstü bir toplantı düzenlemesi’’ çağrısında bulundu. Jirnovski, ‘’Güvenlik Kurulunun Türkiye’nin Irak’a askeri operasyon düzenlememesi, aksi taktirde Irak’ın Kuveyti işgalinin ardından Irak’a uygulanan ekonomik ambargonun aynısının bu ülkeye uygulanacağı uyarısında bulunması gerektiğini’’ söyledi. ‘’Türkiye’nin Irak’taki her türlü askeri harekatının bir ülkenin bir başka ülkeye karşı savaşı anlamına geleceğini’’ söyleyen Jirinovski, ‘’Türkiye’nin kendi komşu ülkelerine saldırısı ilk değil 1974’te de Kıbrıs’ın kuzeyi’ni işgal etti ve şimdiye kadar da dünya bu bölgeyi tanımıyor.’’ dedi. Jirinovski, ‘’Türkiye’ye 21. yy’da bağımsız bir ülkenin topraklarına girilmemesi gerektiğini açık bir şekilde söylememiz gerekiyor.’’ dedi.
PNA-Irak Yüksek Ceza Mahkemesi Sözcüsü, Enfal Olayının soykırım(Genocide) olarak adlandırılacağını bildirdi. Süleymaniye kentinde dün gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yüksek Ceza Mahkemesi Sözcüsü Munir Hadad, ‘’ 11., 12. ve 13. maddelere göre Enfal Olayının soykırım olarak adlandırılacağını’’ söyledi. 1988 yılında Saddam rejimi (Ba’s) tarafından vahşice düzenlenen Enfal operasyonu sonucu 180 bin Kürt şehit oldu.
Türkiye-Irak-ABD Krizi: Dünyanın en zor işi Cengiz Çandar-Referans-“Bu krizle uğraşmak dünyanın en zor işi” demiş Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, Newsweek’in son sayısında yayınlanan röportajında. Hoşyar Zebari’nin Kürt olduğunu biliyorsunuzdur. Aynı zamanda Kürdistan Demokrat Partisi’nin ileri gelenlerinden biri olduğunu ve partinin lideri Mesut Barzani’nin dayısı, evet dayısı, olduğunu da belki biliyorsunuzdur. Başbakan Tayyip Erdoğan, Londra’ya giderken uçakta Iraklı Kürt liderlerin her birinin farklı sesler çıkarttığını, bunun bir “rol bölüşümü” olabileceğinden söz ederken, aklına birden Hoşyar Zebari geldi ve Hoşyar’ın Türkiye ile Irak hükümetleri arasında bir süre önce imzalanan Terörle Mücadele Anlaşması’nda “sıcak takip” konusunda en hararetle karşı koyan kişi olduğunu hayret-hayal kırıklığı ile anlattı. Devami icin...
Everest’in ilk ödülü Kürt yazara ANF-Everest Yayınlarının düzenlediği “İlk Roman” yarışmasında Kürt yazar Muhammed Munis’in “Uzak Hayat” romanı ile ödüle layık görüldü. Munis’e ödülü TÜYAP’ta yapılan bir törenle verildi. Everest Yayınları'nın ''Gizli Romancılara'' şans tanımak amacıyla bu yıl ikincisini düzenlediği ''Everest Yayınları İlk Roman Yarışması''nın sonuçlandı. Oya Baydar, Latife Tekin, Cemil Kavukçu, Semih Gümüş ve Hasan Ali Toptaş'tan oluşan seçici kurul, Muhammed Munis'in ''Uzak Hayat'' adlı romanını ödüle değer buldu. Muhammed Munis'e TÜYAP’ta düzenlenen bir törenle ödülü verildi. ROMANA BAŞLAMA SERÜVENİ 1978 yılında Şırnak-Cizre’de doğan Munis törende yaptığı konuşmada yazımsal çalışmalarını anlatarak, “Şiir romandan daha saf bir sanat dalıydı. Şiirin kişiye verdiği çok ciddi ahlak var, kişiyi saflaştırır, düşüncelerini durulaştırır, ama roman okumadığım için böyle düşünüyordum. Sonra klasikleri, romanları okudum. Bunları okuduğumda romanın şiirden aşağı yanı kalmadığını anladım. Romanın çok değerli bir sanat olduğunu o zaman anladım” diyor. Gabriel Garcia Marquez’in “Yüz Yıllık Yalnızlık”ı okuduğunda ‘roman yazmak gerektiğini’ ve bu sürecin kendisi için bir dönüm noktası olduğunu belirtiyor. Mersin Üniversitesi Tarih bölümünden mezun olan yazar Munis konuşmasında, “Kitaplarda okuduğum tarih, yıkımlar, savaşlar, acılar toplamıyla doluydu. Bu kitabım bir nebze karamsar. Okuduğum kendi alanımla ilgili kitaplar içine yansımıştır. İçi acılar, hüzünlerle doludur. Ama şu an umutsuz değilim. Daha umutlu düşünüyorum, yine de bunun kitabımın geçerliliğini yitirdiğini, ona sahip çıkmadığım anlamına gelmez. İçinde muhakkak umut var vardı. Herhalde bugün yazsam bir trajediye dönüştürmezdi. Karakterleri bir şekilde acıyla bağdaştırmazdım. Mutlaka içinde çok mutlu, mutluluğu hak eden karakterlerde olurdu” diyor. EN BÜYÜK HAYALİM KÜRTÇE YAZMAK Muhammed Munis, romanını Kürtçe yazmak istediğini anacak Kürtçe’ye tam hakim olmadığını söylüyor.
Çiçek: Başka bir devlet olsaydı PKK'ye çoktan yenilmişti
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, "Böylesine bir uluslararası desteğe sahip terör örgütü karşısında Türk milletinden başka bir millet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden başka bir devlet olsaydı şimdiye kadar çoktan havlu atmıştı. Biz şu anda askeri, diplomatik, siyasi ve ekonomik olmak üzere 4 tedbiri eş zamanlı olarak uyguluyoruz" dedi. Terörle mücadeleye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Terörü protesto gösterilerini değerlendiren Çiçek, şunları söyledi: Çiçek, terörün arkasındaki güçlerin bir iç çatışmayı körüklemek istediğini söyledi. Çiçek, Kanal 7 televizyonunda katıldığı programda soruları yanıtladı. "Eğer biz tepkimizi ortaya koyarken teröre lanet mitinglerinde hiç umulmadık sonuçlara işi götürebiliyorsak, iyi niyetle kötü niyetle, geçmişte yaşandı Maraş olaylarına bir bakın, Çorum'da yaşanan olaylara bir bakın, 6-7 Eylül olaylarına bir bakın, Sivas'ta yaşanan olaylara bir bakın birilerinin bir yanlışı sonuçta hepimizi üzen sonuçlara götürmüştür, bu yaraları kapatmakta zor olmuştur. Şimdi bazı gazete manşetlerinde görüyorum, bazı yerlerde tepki koyanlar bir kısım insanlara karşı da bir tavır içinde oluyor, bu tam terörün tuzağına düşmektir, teröre bundan daha büyük bir destek olmaz. Onun için bu ülkede yaşayan 70 milyon insan kardeşiz. Çiçek, şöyle devam etti: "Böylesine bir uluslararası desteğe sahip terör örgütü karşısında Türk Milletinden başka bir Millet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden başka bir devlet olsaydı şimdiye kadar çoktan havlu atmıştı. Halbuki bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu mücadeleyi veriyor. Zaman zaman belli zayiatlarda veriyor, üzüntümüz var, yüreğimiz de yanıyor. Ama bu mücadelenin tabiatında bu var ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti bugüne kadar terörle ilgili başarıyı hiçbir yerden destek almadan bu noktada tutabildi, buradan daha ileri bir noktaya götürecek. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve onun hükümeti olarak biz şu an dört tedbiri eş zamanlı ve koordineli olarak uyguluyoruz. Bir tanesi askeri tedbirdir, diplomatik, siyasi tedbirlerdir ve ekonomik tedbirlerdir... Ve bu politikanın uygulanışında devletin birimleri arasında, devletin organları arasında tam bir mutabakat var. Bunun altını çiziyorum, çünkü zaman zaman teröre karşı olan bir kısım söylemlerin içerisinde AK Parti iktidarıyla devlet organları arasında bir farklılık varmış gibi söylemeye çalışıyorlar." Çiçek, şunları kaydetti: "Bizden ne isteniyorsa bugüne kadar bundan sonra da bunu veririz, vereceğiz, tereddüt yok. Ama bu tezkerenin çıkmış olması aynı zamanda öbür tarafa muhatabımız olan bu belanın arkasında kimler varsa ya da bu belayı kimler besliyorsa onlara da bir sorumluluk yüklüyor. Biz onlara demek istiyoruz ki, 'bakın iş buraya geldi bıçak kemiğe dayandı eğer siz bu kısrağınızı kısa bağlamazsanız, bu itinizi, köpeğinizi doğru dürüst bir yere hapsetmezseniz bir daha zarar vermeyecek tarzda, bakın zaten bu bölge istikrarsız zaten bu bölgede bir kaos var bunun sorumlusu Türkiye değil, dünyayı içinden çıkılmaz bir hale getirirsiniz bizden günah gitti. Siz de bunun gereğini yapın bizi oyalamayın'.
KOSOVADAKİ 50 BİN TÜRK ANAYASAL GÜVENCE İSTİYOR
Dr.İsmet Turanlı Dün TRT tede Kosova hakkında bir yayın vardı. Ora halkı artık özgürlüğe kavuşacakları günü beklediklerini söylediler.50 bin Türkün de anayasada yer almak istediklerini.Şimdilik inzibat görevini UNO ve Nato kuvvetleri ile birlikte Türk askeri sağlıyor.Türkiyenin oradaki Türklere çok yardım ettiğini söylediler. Kıbrıs Rumları adanın çoğunluğuna bakınca bir Rum devleti olduğunu,Türklerinse ekalliyet olduğunu söylüyorlar.Türkiye'de ise Türkler çoğunlukta olduğu için Kürtleri azınlık dahi saymıyorlar.Çünkü tartışılamaz Lozan anlaşması var.Lozan anlaşmasında Kıbrıs'ı resmen İngilizlere verdiğimizde var.Yani Kıbrısta artık Lozan geçerli değil.Diğer taraftan 150 bin Kıbrıslı Türk için önce Denktaş,şimdide Baykal ayrı bir devlet sütatüsü istiyor.Gerçi Denktaş bir devlet kurdu ise de dünyanın hiç bir devleti tanımadı. Ne küstahlıktır ki (!) milyonlarca Kürt ,Barzani Irakın parçalanıp Kürdistan devleti kurmak istiyorlar. Kuzey Irakta ki Türkmenler için Ankara anlaşmasına göre Türkiyenin garantörlüğü olduğu keşfedildi.Bizim sivri akıllı köşe yazarlarına göre Saddam devrinde Irakta istikrar (!) vardı.Yüzbinlerce Şiiyi,on binlerce Kürdü ve Türkmeni katlederek istikrarı sağladığını bilmiyorlar. USA ister petrol için, isterse söylemleri gibi demokrasiyi getirmek için 300 milyar dolar harcayıp 3000 askerinin kaybını sineye çekerek.Gerek birinci ve gerekse ikinci dünya harbindede USA maddi ve askeri kaybı göze alarak Avrupaya gelmişti ve Hitlerden kurtardı.Sonrada Marshal planı gereği 40 milyar dolar yardım yaptı,senelerce Berlini Ruslara karşı korudular.O tarihi özveriyi köşe yazarları bilmiyorlar.Atatürk devrindede istikrar vardı.İstiklal mahkemeleri,Dersim ve Şeyh Sait isyanlarında on binlerce Kürdün ölümü pahasına. Benim cevabını bilemediğim bazı sorular var.Türkiyede milyonlarca Ermeni,yüzbinlerce Rum,yüzbinlerce Yahudi varken,bugün neden bunların sayıları on binleri geçmiyor.Herhalde Tehcirin,Varlık vergisinin,6-7 Eylül hadiselerinin bir etkisi olmasa gerek. Sonra Kürtlerin Türklerden anayasal olarak hangi hakları eksik? Onlarda Türklerle eşit olarak Türkçe öğrenmek hakkına sahipler.Gerçi okulsuzluktan Türkçe eğitimleri tam yapılamadığı için Komediyenler Kürtlerin Türkçelerini ne güzel taklit edip güldürü sağlıyorlar.Mesela Şener Şen gibi.Tıpkı Almanyada Türklerin almancası ile alay ettikleri gibi.4-5 bin köyde okullar tahrip edilirken Kürtler köylerinden uzaklaştırdıkları için Türkçeleri zayıf olduğu bir hakikat.Kürtlere eşitlik olsun diyee Türk“üm demek imkanı verildi.Türkiyeliyim diyemezler-Fakat Suriyeli Kürt ancak Suriyeliyim diyebilir.Arabım diyemez.İrandakilerde acemim mi desin yoksa İranlı Kürdüm mü.Bulgaristandaki Türkler Türküm demektedirler.Bulgarım diyemezler.Yahut Bulgaristanlı Türküm derler. İstanbul ve Ankaradaki Üniversite kliniklerinde 25-30 professör varken Güney doğuda birer yardımcı doçentle idare edilmesi eşit haklarda bir eksiklik sayılmaz.Batıda % 5 evde doğum yaparken,güneydoğuda %58 kadın evde doğum yapmakta,çocuk ölümlerindeki,anne vefiyatındaki uçurum denecek kadar yüzde farklılıkları eşitsizlikten kaynaklanmıyor. Bulgaristanda 3 tane etnik Türk partisi var ve koalisyondalar.Türkiyede Kürtlerede eşitlik sağlanması için sadece etnik Türk partilerine izin var.Kürtlerde Türklerle eşit olarak her sabah Türküm doğruyum amentüsünü söyleyebilirler.12 eylülde eşitlik sağlansın diye herkesin Türkçe konuşmasına müsade edilmedi mi?Bir nufus sayımında Kürtçe yabancı dil olarak sorulmasını ön gördüğü için genel müdür,çok kıymetli bir ilim adamı vazifesinden azledilmedi mi? Eşitliğe zarar verdiği için.Hrant asil Türk kanı taşımadığı ve eşitliği bozduğu için çavuş dahi yapılmadı mı?Mehmet Ali Birand Kölndeki bir konuşmasında Kürtlerin de Türkler gibi eşit olarak çalışma imkanına sahiptir dedi.Tıpkı askerlik görevi yapabildikleri,vergi ödedikleri gibi. Bakanlık yapmış milletvekil Şerafettin Elçi eşitliğe aykırı davranıp Kürdüm dediği için hapse atılmıştı. Türkücü Ahmet Kürdüm deyip eşitliği zedelediği için Fransaya kaçmağa mecbur kalmamış mı idi?Kamuran İnanın babası Kürt,eşi belçikalı,annesi Ermeni olmasına rağmen eşitliğe zarar gelmesin diye TV programında Türklüğünü isbat için Bahçeli gibi konuşuyordu.İbrahim Tatlıses ana dilinin Kürtçe,anasının Kürt olduğunu fakat eşitlik bozulmasın diye ben Türküm demiyor mu? Eşitlik olmasına rağmen ilk okula dahi gidememiş ve analfabetti.Urfada Oxford vardıda bizmi gitmedik dedi. KUZEY Irak’TA bir Kürt devleti kurulmasını komşusu devletler ve Arap ülkeleri istemiyor. Şayet Kürtler Fransanın güneyinde bir kasabada yaşasa idiler Andora gibi UNO da temsil edilen bir devlet konumuna girerdi.Yahut İsviçrenin kuzeyinde bir kasabada yaşasa idiler Lichtenstein gibi bir devlet kurabilirlerdi. Şimdi 40 milyon Kürt Ortadoğ'uda ,dört devletin ortasında olduğu için devletini kuramıyor.DEmekki en büyük talihsizlikleri coğrafi konumları. Bir Kürt arkadaşın dediği gibi Kürtler Allahın bile unuttuğu bir bölgede yaşıyorlar. Barzani pragmatik bir politika takip ederek derse ki ‚Biz kendi devletimizi kuralım fakat komşu ülkeler hiç endişe etmesinler ,biz onlara karışmayız.Onlar bulundukları yerdeki devletler ile anlaşsınlar,mesela Bulgaristanda ki Türkler gibi bulundukları devletlerin demokratikleşmesi ile insani ve anayasal haklarına kavuşsunlar.Böylece Barzani Türkiye,Suriye ve İran ile ilişkilerini dostane bir temele oturtsun.Yoksa Sevr fobisi,komşu devletlerin bölünme korkusu Barzaninin yakaladığı bu tarihi fırsatı gerçekleştirmesine mani olabilir.Komşu ülkelerdeki silahlı örgütlerinde silahı bırakıp demokratik, siyasi mücadeleye devam etmeleri sulh içinde yaşamağa hizmet eder.Bunun içinde Barzani ve Talabaninin yaptığı gibi Kürt grup ve sözcülerinin birlik olmaları gerekir.Maalesef Kürtlerin ezeli zaafiyeti bir birlik kuramayıp aralarında hainlik ıthamları yapmalarıdır.Ortada Bulgaristan ve Barzani Talabani reel politika örnekleri mevcutken ilkel, silahlı ve teröristik metotlarla masum insanlarında telefiyatına müsebbib olmak 21 ci asırda muasır medeni yaşama ters düşmektedir. Dünkü TRT yayınında birde İspanyadaki Basklar hakkında bir program vardı.Basklar son senelerde bir çok anayasal özgürlüklere kavuşmuşlar.Fakat şimdide tam istiklal istiyorlar.İspanyanın en zengin bölgesinde yaşıyorlar ve AB ye girdikten sonrada dahada zenginleşmişler.Çünkü hem AB den hemde Küreselleşmeden dolayı büyük yabancı sermaye girişiminden.Yayıncı bayan bir tenakuza düşerek orada o zenginliklere rağmen halkın yoksulluğunu demonstre etmek istedi,Fakat o yoksul bölgeye taksiciler gitmek istememişler.Yani demek istediki Kürtlerde eğer separatist politika güderlerse sonunda daha yoksullaşırlar.Kürtlerin Güneydoğuda dahada yoksullaşacaklarına vurgu yapmak istedi.Bektaşiye iki şişe şarap göstermişler,tadına bakıp hangisinin içilecek olduğunu sormuşlar.Bir şişeyi denedikten sonra ,öteki şişedeki şarap daha iyidir demiş.Öteki şişeyi tadmadan nasıl bu kanaate vardığı sorulduğunda.Tadına baktığından daha kötü olamaz demiş.Kürtlerde daha yoksul olursunuz denilince aklıma bu Bektaşi fıkrası geldi. Gençliğimde bir amerikan filmi görmüştüm.Sol tandanslı.İşçiler daha fazla ücret almak için sendikal bir toplantı yapmışlardı.O zamanlar Steinbeck,Caldwel moda idi.Filmin sonunda işçilerin otomobillerine binerek evlerine gittiklerini görünce kendi kendime bu ne biçim komunist propagandası demiştim.Zira o zamanlar Türkiyede ancak milyonerlerin arabaları vardı.İspanya belgeselini seyredincede yayıncının bu paradoksu hatırıma geldi.Çiller Bask modelinden bahsedince askerler ağzına biber sürdü ve söylediğini inkar etmedimi?Erdoğan keza Kört sorunu vardır diyince gene asker ağzına biber sürmedi mi? Kosovada ki Türklere,Iraktaki Türkmenlere,Kıbrıstaki Türklere,Rusyadaki Çeçenlere,Ermenistandaki Azerilere v.s. Türkiye eşitlik isterken Türkiyede Kürtlere eşitlik istemini elbetteki bir Paranoiaya olarak değerlendirmek gerekir.Buna nalıncı keseri politikası demeğe Kürtlerin hakkı olabilir mi? Bulgaristan AB ye girince Yunanlıları bir telaş aldı.Çünkü Bulgaristanda Türklerin etnik hakları Yunanistandan fazla olduğundan Yunanistandandaki Türklerin Bulgaristana geçeceklerinden korktular ve Bakoyani oradakilere kur yapmağa başladı.Türkiyenin bütün korkusuda Kürdistan kurulup,Kerküğüde içine alırsa orası Güneydoğudan daha zengin olacak ve etnik haklar öne çıkacak,Kürtler Iraka geçecekler diye.Şimdiden Türkiyede zayıf temel eğitimlerinden dolayı Üniversiteye girmeyen Kürt gençleri Kürdistana akın etmeğe başladılar.Korkunun ecele faydası yok.Türkiyenin artık canciğer dediği Kürtlere hami olması gerekir,Düşmanlıktan fayda gelmez. PKK korkusundan Türkiyenin kendisini kurtarmasi acilen tavsiye edilir.
Barzani: Kürt-Kürt savaşına asla izin vermeyiz ANF-AMSTERDAM(28.10.2007)-El Cezire televizyonuna konuşan Federal Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani, Kürtler arası bir savaşa asla izin vermeyeceklerini ve hiçbir Kürdü bölge ülkelerine teslim etmeyeceklerini söyledi. El Cezire televizyonunun sorularını yanıtlayan Barzani, Türk devletinin PKK’ye karşı savaşın dayatmalarına karşı Kürtler arası bir savaşa asla izin vermeyeceklerini söyledi. Barzani ‘’Kürt-Kürt savaşına asla izin vermem’’ dedi. Türkiye’nin Irak’tan 153 PKK üyesinin kendilerine teslim edilmesi talebine de cevap veren Barzani ‘’hiçbir Kürt’ü bölge ülkelerinden birine teslim etmeyiz’’ diye konuştu. Barzani, Federe Kürdistan bölgesinde PKK’ye ait hiçbir merkez ve karargahın olmadığını da söyleyerek, PKK ile Türkiye arasındaki soruna da taraf olmadıklarını ifade etti. Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın PKK’ye ‘Parlamentoda siyaset yapın’ çağrısı olumlu bulduklarını söyleyen Barzani ‘’bu düşüncenin işlevsel hale getirilmesi’’ çağrısında bulundu. Barzani, son haftalarda Türkiye’de Kürtleri hedef alan milliyetçi-ırkçı saldırılara da değinerek, Türkiye’nin sorunu Kürt-Türk sorununa dönüştürecek davranışlarda bulunmamasını isteyerek ‘’Çünkü büyük bir felaket doğar’’ uyarısında bulundu.
Ahmedinejad'tan telefonla 'PKK' diplomasisi İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad, Tahran’da Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile görüşmeden önce PKK soruna ilişkin "telefon diplomasini" yürüttü. Ahmedinejad, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yarısıra, İrak Devlet Başkanı Celal Talabani ve Başbakanı Nuri El Maliki’yi de aradı. Dün Abdullah Gül’ü arayan Ahmedinejad, Celal Talabani ile yaptığı görüşmede "Irak ile Türkiye arasındaki gerilimleri sona erdirmek için çaba gösterme iradesini" dile getirdi. Talabani’nin ise, Ahmedinejad’ın Babacan ile görüşmelerinde "tehditler ve askeri çözümler"in yanısıra müzakareler gereğini vurgulamasını istediği belirtildi. Mahmut Ahmedinejad, El Maliki ile görüşmesinde "PKK eylemlerine karşı çıkılması gereği" konusunda mutabık kalındığı bildirildi.
Kürt mağazalar yağmalanıyor Radikal/BURSA - Hakkâri Dağlıca'da 12 askerin şehit edilmesinin ardından başlayan 'Terörü telin eylemleri' kimi yerlerde 'terörün ta kendisi' halini aldı. Dağlıca'da şehit veren Bursa'da yaşananlar tehlikenin boyutunu ortaya koyuyor. Türkiye'nin zengin ve modern kentlerinden Bursa'ya gelenleri, kent merkezinde 'Bir papaz öldü. Hıristiyan oldular. Bir Hrant öldü Ermeni oldular. 10 günde 40 şehit verdik. Türk olamadılar. Hepimiz Türküz Hepimiz Mehmetçiğiz' ve 'Ya sev ya terk et' pankartları karşılıyor. Neredeyse tüm binalar, otomobil, minibüs, otobüs, okul servislerinde Türk bayrakları, şehitlerin posterleri asılı. Bursa'da 22 şubesi bulunan Şaypa mağazalarında da öyle. Şaypa'nın Altıparmak ve Çarşamba şubelerine şehit haberlerinin geldiği gün, binlerce kişi saldırdı. Mağazalar taşlandı, yağmalandı. Saldırının hemen ardından yerel gazetelere tam sayfa 'Teröre lanet' ilanları veren, mağazalarına bayrak asan Şaypa, 82 yıldır Bursa'da gıda ticareti yapan Şaylı ailesine ait. 'Etnik değil ticari kaygı!' Şirketin kurucusu Mardin doğumlu Abdurrahman Şaylı. Şirket hakkında 'PKK'ya yardım ediyorlar', 'Zana'yla ortaklar' şeklinde dedikodular yayıldığını anlatan yönetim kurulu üyesi Necati Şaylı, "Biz, 1925'ten beri Bursa'da ticaret yapan bir aile şirketiyiz" diyor, "Aile üyelerimiz dışında hiçbir ortağımız yok." Bu sözlerini Ticaret Odası kayıtlarını göstererek kanıtlıyor. Şaypa'nın Halkla İlişkiler Müdürü Bedirhan Bozali "Yıllardır şehit ailelerine erzak-yardımı yapıyoruız. Binlerce Türk bayrağı dağıtyoruz. Ama bu dedikodular yıllardır var" diye konuşuyor. Şaypacılara göre dedikoduların asıl nedeni 'Bursa'da perakende sektöründeki büyük rekabet.' Yağmayla ilgili sekiz kişi gözaltına alındı. Kürtlere 'Hepimiz Türküz' afişi
Dağlıca saldırısının düzenlendiği 21 Ekim ve şehit Samet Saraç'ın toprağa verildiği 23 Ekim günü Bursa'da Kürt kökenlilerin işlettiği pek çok dükkân saldırıya uğradı. Sahibi Diyarbakırlı olan 'Gözem' kahvehanesi gibi. Adını açıklamak istemeyen kahvehane çalışanı "Binlerce kişiydi. İçeri taş yağdırmaya başladılar, 'Bursa'dan defolun' diye bağırıyorlardı. Polis engellemese çok insan ölebilirdi" diyor. Üç gün kapalı kalan kahvehane şimdi açık. Girişte iki Türk bayrağı asılı. İçeride Atatürk portresinin yer aldığı afişte, 'Hepimiz Türk'üz' yazıyor. Kahvenin bulunduğu semtte bir kişi, "Tek tek dükkânları gezip bayrak veriyorlar. 'Asmamış olursan, gerisini sen düşün' diye tehdit ediyorlar" diyerek uzaklaşıyor. Uzun saçlı ve küpeli olmak da 'riskli'. Uzun saçlı bir genç yaşadıklarını anlatıyor: "Sloganlar atarak geliyorlardı. 'Satanist" diye bağırdılar. Küfür ederek saldırdılar. Kaçıp bir arkadaşımın evine sığındım, yoksa linç edilecektim." Altıparmak semtinde toplanan rock bar ve kafeler de atmosferden nasibini aldı. 21 ve 23 Ekim günü 60's adlı kafeteryaya çoğunluğu lise öğrencisi kalabalık sloganlarla saldırdı. Kafe sahibi Ogün Özden kırılan camları taktırırken "Yaşadıklarımızı kimse yazmadı, ülke duymadı" diyerek anlatmaya başlıyor: "Üç yaşındaki çocuğum, bebek arabasının içinde kapının önündeydi. Onun için çok endişelendim. 'Bursa'da satanist istemiyoruz, komünist istemiyoruz' diye bağırıyorlardı. Benim solcu olduğumu biliyorlardı. İçeriye taş yağdı, bir müşteri yaralandı. İçlerinde kız öğrenciler, çok acı ama daha önce müşterimiz olan gençler de gördük. 'Satanistler' diye bağırdıktan hemen sonra 'Şampiyon Bursa' diye maç tezahüratı yapıyorlardı. Gözaltına alınan olmadı." Üç yıl önce İstanbul'dan Bursa'ya gelerek kafeyi açan Özden, "Çocuğumu İstanbul'a gönderdim. Burada can güvenliğimiz yok. İşyerimi satarak gideceğim" diyor. Altıparmak'taki bütün bar ve kafelerde de Türk bayrakları asılı. Bir rock bardan ülkücü şarkılar yükseliyor. Özden, "Artık club mekânlar bile 'Ölürüm Türkiyem' çalıyor" diye konuşuyor. Üç kişi bıçaklandı
Şehit Saraç'ın toprağa verildiği gün restoran işleten Tuncelili Rıza Beyaztaş'a tehdit telefonu geldi. "Cenazeden sonra sizden hesap soracağız" dediler. Tuncelili diğer esnaf da aynı tehdidi almıştı. Çarşamba günü Beyaztaş Restoran'a gelen dört kişi, Beşiktaş-Liverpool maçını izlerken, dev 'Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez' pankartı açılınca kalkıp alkışladı ve diğer masalara sataştı. Kendilerini uyaran işletme sahibi Rıza Beyaztaş, Metin Beyaztaş ve Hüseyin Yıldız'ı bıçakladılar. Hüseyin Yıldız, iki gün yoğun bakımda kaldı. Bir saat sonra Tuncelili bir kişinin işlettiği Can Restoran önüne üzerinde Türk bayrağı bulunan çelenk bırakıldı ve işletmenin camları kırıldı. Tuncelililer Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Celal Hamvayat endişeli: "Biz barış, ülkenin birliğini isteyen insanlarız. Pek çok esnaf korkarak dükkânının kepenklerini indirdi." Camları kırılan, tabelaları DTP Bursa İl Başkanlığı önceki gün açılabildi. İl Başkan Yardımcısı Suat Ertuğrul, "Polis güvenliği alamadığını söyleyerek binayı boşaltmamızı istedi. Biz çıktık 15 dakika sonra binayı yakmaya çalışıyorlardı" diyor. Aynı binada, travestilerin kaldığı bir daire de saldırıya uğradı, talan edildi. Bursa Şube Başkanı Abdulaziz Akyol da İHD bürosunu saldırı kaygısıyla açmadıklarını anlatıyor: "Sokaklar da aynı durumda. Birkaç kişi trafiği keserek Türk bayrağı açıyor. Korna çalıp destek vermeyenlere saldırıyorlar. Dükkânları gezerek bayrak dağıtıyorlar. Yaptığımız açıklamalara yerel basın yer vermiyor." Gündem tekrar yayında! 23.10.2007 tarihinde mahkeme kararı ile Türkiye'den girişi engellenen gazetemiz Gündem internet sitesi ozgurgundem.net, yeni adresi http://www.ozgurgundem.org/ ile bugün tekrar yayına başladı. Milliyetçi şovenizmin had safhaya ulaştığı bugünlerde Kürt basını da her alanda susturulmaya çalışılıyor. Şimdiye kadar yayını 5 kez durdurulan gazetemizin Gündem'in internet sitesi 5 gün önce mahkeme tarafından Türkiye'den erişimi engellendi. 8 Eylül 2007'de 30 gün süreyle kapatılan gazetemiz, kapatma cezasının bitmesi ile birlikte ancak 1 gün yayın yapabilmişti. 8 Ekim 2007 tarihinde gazetemiz bir kez daha 30 gün süreyle kapatıldı. Son olarak 23 Ekim 2007 tarihinde internet sitemiz http://www.ozgurgundem.net/ mahkeme kararı ile erişimi Türkiye'den yasaklandı. Her türlü kapatma, susturma, yıldırma çabalarına karşı Gündem, özgür basın geleneğinin verdiği güçle gerçek haberin savunucusu ve sürdürücüsü olmaya devam edecektir.
'Böyle kardeşlik olur mu?' Milleti sokaklara dökmekle, gerçekleri çarpıtmakla çözüm değil, çözümsüzlüğünü derinleştirildiğini ifade eden Karayılan, şunları söyledi: 'Milliyet gazetesinin 24 Ekim'deki manşeti Dağlıca'daki (Oramar) asker kayıpları için 'Bu son olsun' biçimindeydi, biz de son olsun, diyoruz. Ama son olabilmesinin yolu Kürtleri tasfiye etmekten geçmiyor, Kürtler öyle tasfiye edilemez. Son olmasının yolu Irak Kürdistanı'na saldırmaktan geçmiyor. Bunun son olmasının yolu; sizin Kürt halkının da bir halk olduğunu kabul etmenizden geçiyor. 'Ya komşu olacaksınız, ya hedef olacaksınız' diyorsunuz. Ama komşuların karşılıklı birbirlerinin iradesine saygı göstermesi lazım! Kardeşlik böyle gelişir. Bizim amacımız halklar arası kardeşliği geliştirmektir. Kardeşler birbirini anlamalı ve tanımalıdırlar. Bir kardeş bir kardeşi tanımıyor, ayakları altında eziyorsa, böyle kardeşlik olur mu?' Karayılan, 'Biz kardeşlik istiyoruz, gerçekten kardeşlik ve özgür birlik istiyoruz' diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Biz, Türkiye'nin birliğinden yanayız ama özgür birliğinden yanayız. Kürtlerin yok edildiği, iradesizleştirildiği, uydulaştırıldığı, köleleştirildiği, paçavraya dönüştürüldüğü bir birlik bu saatten sonra zaten mümkün değildir. Kürtlerle birlik olmak istiyorsanız, Kürtleri de tanırsınız, dilini, kültürel ve siyasal haklarını tanırsınız. Bunun dünyada bolca örnekleri vardır, Avrupa'da bir sürü örnek vardır. İspanya'da Katalonya, İngiltere'de İskoçya örnekleri vardır. Bu hakları tanımaz, çözümü şiddette görürsen, bu son olmaz, daha çok yaşanır. Her iki tarafın da gençlerinin kanı dökülmesin! Bunu en çok isteyen biziz. Bunun için herkes sorumluluğunun gereğini yapmalıdır, sorumluluğuna sahip çıkmalıdır. Sorumluluk, birbirini dinlemek ve anlamaktır, kardeşçe bir arada yaşamak için birbirine saygı göstermektir. Bu acıların son olmasının yolu budur.' 'Kürtler teslim alınamaz' Karayılan, Türkiye'deki yetkililere de seslenerek şunlara dikkat çekti: 'Burada ben Türkiye'deki sorumlu güçlere, Türk hükümetine, Türk devlet yetkililerine şunu söylemek istiyorum; bu saatten sonra Kürtler teslim alınamaz. 'PKK'yi yok edeceğiz' diyorsunuz, PKK nasıl yok edilecek? PKK her taraftadır. 'PKK'yi kabul etmeyiz' diyorsunuz. Tamam, Kürt temsilcileri var, onları kabul edin, ama onlara da baskı uygulanıyor, onları da devre dışı kılmak istiyorsunuz. Burada dayatılan tümden bir iradesizleştirmedir ve bu kabul edilmeyecektir.' Kürt halkına karşı gelişen saldırılar ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın durumundan kaygı duyduklarını belirten Karayılan, 'Burada halkımıza şunu söylemek istiyoruz, her şeyden önce Önderliğimizin yaşamı konusunda ciddi kaygılar taşımaktayız, bunu daha önce de halkımızla paylaştık. Kürt halkı tarihinin bu önemli döneminde büyük bir sınavla karşı karşıyadır. Kendi Önderliğine ve değerlerine sahip çıkacak bir halk mıdır, değil midir gibi bir imtihanla karşı karşıyadır' şeklinde konuştu. 'Bugün Türkiye'de geliştirilen şovenizm, militarizm bir Kürt-Türk çatışmasına yol açacak düzeyde derinleştirilmektedir' diyen Murat Karayılan, 'Türk devlet yetkilileri bir taraftan halkı galeyana getirerek sokaklara döküyor, Kürtleri hedef göstererek sindirmeyi amaçlıyor, öte yandan da iki yüzlüce sağduyu çağrıları yapıyor' dedi. 'Kurumlarınızı koruyun' Türkiye'nin bu çabalarına karşı Kürt halkının, halkların kardeşliğini esas alması gerektiğini ifade eden Karayılan, ama bunu yaparken kendini geriye çekerek değil, değerlerini ve kurumlarını koruyarak yapması gerektiğinin altını çizdi. Karayılan, şu çağrıda bulundu: 'Bu açıdan halkımız demokratik, siyasal parti ve kurumlarına sahip çıkmak durumundadır. İkide bir basılarak, yakılması orada Kürt halkının iradesinin çiğnenmesi anlamına gelmektedir. Herkes kurumlarını korusun, o kurumlar halkımız için bir namus, bir şeref olgusu olarak ele alınmalıdır. Baskılar karşısında iradeli, örgütlü bir duruş sergilenmelidir. Halkımız değerlerine ve Önderliğine sahip çıkmalıdır, Önderlik hamlesine güçlü katılmalıdır. Türk devleti gündemi çarpıtarak, Irak'ı gündemleştirdi. Biz onun Önderliğimize ve halkımıza dönük yaptığı suç düzeyindeki uygulamalarını gündemleştirelim. Bu konuda Kürdistanlı gençleri, kadınları ve tüm halkımızı göreve çağırıyoruz. Halkların kardeşliği temelinde iradeleşme mücadelesini, kendine ve değerlerine sahip çıkma mücadelesini geliştirmeye, gelişecek muhtemel provokasyonlara karşı duyarlı olma temelinde kitlesel eylemlerle gereken cevabı vermeye çağırıyoruz.' BEHDİNAN - ANF Leyla Zana'nın konuşmasına inceleme Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Demokratik Toplum Kongresi'nde konuşma yapan DEP eski Milletvekili Leyla Zana hakkında inceleme başlattı. Leyla Zana'nın konuşmasının ses ve video kayıtlarını Emniyet Müdürlüğü'nden isteyen savcılığın, konuşmaların incelenmesinin ardından soruşturma açması bekleniyor. Zana konuşmasında, yeni Anayasa'da Kürtlerin varlığının ve kendi kültürleriyle yaşayabilme iradesinin yer almasını istemişti. Konuşmasında PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın durumunu da değerlendiren Zana, 'Size affedin diyeceğim ama bunu kendi kabul etmez. 9 yıldır adaya aldınız. Halktan kopardınız. Halkla iletişim kurabileceği bir yere nakledilirse ve o zaman da Kürtler silaha sarılırsa söz onlara karşı biz ayaklanacağız. Eğer bunu yapmazsak o zaman teröristiz' demişti. Zana'nın konuşmasının ardından gazetecilere açıklamada bulunan Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, 'Hukukçular gerekeni yapmalıdır' diyerek Zana hakkında soruşturma açılması gerektiğini ifade etmişti. DİYARBAKIR (DİHA
Kürtçe şarkı söylenen düğüne panzerli baskın Mersin'de Siteler Karakolu'na yakın mesafedeki açık alanda yapılan düğünü 'Kürtçe şarkı söylendiği' ve 'sarı, kırmızı, yeşil renkli flamalar açıldığı' gerekçesiyle panzerlerle basan kar maskeli özel timler, çevreye rast gele ateş açtı. Gözaltına alınan damat Serhat Kolanç, halay çekenlere kalas ve coplarla saldırıldığını belirterek, olayla ilgili suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Şevket Sümerler Mahallesi'nde Şırnaklı Kolanç Ailesi'nin yaptığı düğün, karakolluk oldu. Siteler Karakolu'na 50 metre mesafedeki uzaklıkta bulunan alanda dün akşam yapılan düğün, bir süre sonra kar maskeli özel timler ve polisler tarafından basıldı. Panzerler eşliğinde düğün alanına gelen polis, havaya ateş açarak damat Serhat Kolanç'ı gözaltına aldı. İfadesi alındıktan sonra serbest bırakılan Kolanç, polislerin kendisine 'siz bölücüsünüz, vatan hainisiniz' dediğini iddia ederek, olay anını şöyle anlattı: 'Saat 17: 00 sıralarında düğünümüz başladı. Bir süre sonra polisler Kürtçe şarkı söylenmesini hazmedemeyerek özel hareket timleri ile çevik kuvvet polisleri panzerlerle düğünü bastı. Havaya yüzlerce mermi sıkarken, halaydakiler kendilerini yere attı. Büyük bir arbede yaşandı. O esnada polisler, 'teröristler, bölücüler, vatan hainleri' diye bağırıp düğündekilere cop ve kalaslarla vurmaya başladı. Karakolda hakaret ettiler. Düğünü basma gerekçeleri 'Kürtçe şarkı söylendiği ve sarı, kırmızı, yeşil renklerin açıldığını' söylediler.' Açılan ateş sırasında evlerine de mermi isabet ettiğini kaydeden Kolanç, polisler hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını kaydetti. Damadın annesi Hazal Kolanç, olaya tepki göstererek, 'Artık düğünlerimize bile hazmetme güçleri yok. Sanki eylem yapıyormuşuz gibi maskeli timler ile çevik kuvvet polisleri birçok kişiyi dayaktan geçirdi. Şimdiye kadar yasımızı kendilerine tehlike buluyorlardı, artık düğünlerimizi de kendilerine tehlike görüyorlar' diye konuştu. MERSİN - DİHA
Tunceli'de operasyon genişliyor Tunceli merkez, Pülümür ve Nazımiye ilçeleri kırsalında başlatılan askeri operasyonlar aralıksız bir şekilde devam ediyor. Operasyonda yer yer çatışmaların yaşandığı bildirildi. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Tunceli'nin Sütlüce, Güleç, Kutudere mevkiinin iç kesimleri, Zaage, Kırmızıdağ mevkii ile Pülümür İlçesi'ne bağlı Kırmızı Köprü Köyü kırsal alanı ve Nazimiye, Mazgirt ve Bingöl üçgeninde HPG'ye yönelik başlattığı operasyon genişleyerek devam ediyor. Operasyon kapsamında bölgeye çok sayıda jandarma özel harekat birlikleri sevk edilirken, bölge kobra tipi helikopterler ve havan topları ile bombalanıyor. Operasyon kapsamında dün gece saatlerinden itibaren de bölgeye helikopterlerle yoğun bir şekilde askeri sevkiyat yapıldığı öğrenildi. Operasyonlarda yer yer çatışmaların yaşandığı bildirilirken, çatışma sonucuna ilişkin bir bilgiye ise ulaşılamadı. TUNCELİ (DİHA)
Irkçı saldırılara karşı meşaleli yürüyüş Sınır ötesi operasyona izin veren Meclis tezkeresi, İkitelli'de protesto edildi. Artan ırkçı saldırılar ve sınır ötesi operasyona izin veren Meclis tezkeresine tepkiler sürüyor. İkitelli PTT önünde bir araya gelen ve 'Êdi Bese, şovenizme, ırkçılığa, faşizme karşı yaşasın halkların onurlu mücadelesi yeter artık' yazılı pankart açan İkitelli halkı, meşalelerle protesto yürüyüşü düzenledi. DTP, DHP, ESP, Mücadele Birliği ve Birleşik İşçi Derneği'nin destek verdiği yürüyüşte sık sık 'Kürdistan faşizme mezar olacak', 'Faşizme karşı omuz omuza', 'İkitelli faşizme mezar olacak' sloganları atıldı. Yaklaşık yarım saat süren yürüyüşün ardından basın açıklaması yapıldı. Açıklamada konuşan Yüksel Bulut, Meclis'ten onay alan sınır ötesi operasyon tezkeresi ile Kürt halkı üzerindeki imha ve inkâr politikasının sürdürülmek istendiğine dikkat çekti. Bulut, 'Yaşanan son çatışmaların ardından burjuva medya tarafından ırkçı saldırılar geliştirilerek Kürt-Türk çatışmasının zemini yaratılıyor' dedi. Polis tarafından mahallede panzer ve çevik kuvvet ekipleri ile geniş güvenlik önlemleri alınırken, eylem sloganlarla son buldu. İSTANBUL
Güneyli Kürd köyleri boşalıyor! Türk ordusunun Güney Kürdistan'daki sınır bölgesindeki bombardımanları sonucu bölgesinde yaşayanların toplu halde göç etmeye başladıklarını bildiren Hollanda Volkskrant gazetesi köylülerin terörize edildiğini kaydetti. Gazeteye konuşan bir köylü 'Türkler ancak buradaki ailelerin cenazeleri üzerinden geçerek girebilirler' şeklinde tepki gösterdi. 'Kürtler toplu olarak sınır bölgesinden göç ediyor' başlıklı haberde ‘'terk edilmiş köyler, yakılmış araziler ve yollara isabet etmiş bombalar, Irak Kürdistan'ı Qesrok sınır bölgesindeki tahribat oluyor' denildi. Türkiye ile PKK arasındaki tansiyonun yükselmesi ardından Türkiye'nin son 10 gündür sınır bölgesini bombaladığını belirten gazete, Deştek köylülerinin Türklerin sınır bölgesini bombalamasına anlam vermediklerini zira onların 'burada PKK yok' dediklerini aktardı. Yüksek bir dağlık alanda bulunan Türk askeri birliğinin büyük Türk bayrağının ovadaki Deştek köyünden görüldüğüne işaret eden gazete, bombardıman sonucu köye giden yol ve arazinin büyük bölümünün yanarak tahrip olduğunu kaydetti. Deştek Köyü Belediye Başkanı Gorial Warda Michael, tahribatı göstererek 'Türkler bunu birkaç gün önce yaptı. Köyü korumak için birkaç erkek dışında 2500 kişi göç etti' dedi. Bombardımanlarda köylerin dışındaki arazilerin hedef alındığı, bazı arazilerin tahrip olmasına karşın tahribatın asgari düzeyde olduğunun belirtildiği haberde ‘'ancak buradaki halk terörize edildiğini hissediyor'' denildi. Türklerin köyünün yakınını bombalamasına anlam veremediğini söyleyen Belediye Başkanı Michael, 'ben bugüne kadar burada tek bir PKK'li görmedim' diyerek, ABD'nin gelip sınır bölgesini korumalarını istedi. Saddam döneminde tahrip edilen Deştek köyünün bir buçuk yıl önce Güney Kürdistan bölgesel hükümeti tarafından yeniden inşa edildiğini belirten Michael 'biz daha yeni gelmiştik ki şimdi insanların çoğu gene göç etti' dedi. Sınır boylarındaki Kürtlerin geçmişte şiddete çok tanık olduklarını yazan gazete, Zaxo sınır yolunda su ve kola satan 19 yaşındaki Arman Mustafa'nın kardeşinin 80'li yıllarda Saddam ordularından kaçarken Türk askerleri tarafından öldürüldüğüne dikkat çekti. Mustafa, 'Türkler ancak buradaki ailelerin leşleri üzerinden geçerek girebilir' diye konuştu. Mustafa Türlere artık hizmet etmeyeceğini söyleyerek gerginliğin artmasından bu yana Türkiye'den daha az müşteriye rastladığını belirtti. Gazete, normalde sınırın iki tarafında yoğun olan ticari araçların geçişinin de son zamanlarda büyük oranda gerilediğine işaret etti.