ANF-ANKARA- DTP Genel Başkan Adayı Ahmet Türk, kongrede yaptığı konuşmada Firat'ın doğusundaki Ergenekon'un da temizlenmesi gerektiğini belirti. "Buradan şunu büyük bir kararlılıkla ifade etmek istiyorum" diyen Türk, "Bugün partimizi kapatabilirsiniz. Hatta bizleri tutuklayıp cezaevine de atabilirsiniz. Ama şu bir gerçektir ki, Kürtleri asla ve asla susturamazsınız" diye belirtti.
DTP'nin sorunları demokratik yöntemlerle çözmeyi esas aldığını belirtti. Türk, Kürtlerin taleplerini dile getirerek, adım atılması halinde silahların susması için üzerlerine düşen görevi yapmaya hazır olduklarını dile getirdi. Ergenekon operasyonunu da değerlendiren Türk, operasyonu önemsediklerini, ancak Fırat'ın doğusunda yaşananlarla hesaplaşılması gerektiğini söyledi.
DTP 2. Olağan Kongresi'nde konuşan DTP Genel Başkan Adayı Ahmet Türk, kendilerine yönelik büyük umutların olduğu bir dönemde kongre yaptıklarını dile getirdi. DTP kuruluş aşamasında yürütülen Demokratik Toplum Hareketi (DTH) çalışmalarına değinen Türk, Türkiye için toplumsal barış ve demokrasi seçeneği üzerine, değişik kesimlerin ve halkın önerileri doğrultusunda DTP'yi kurduklarını vurguladı. DTH çalışmalarında aktif yer alan DEP eski Milletvekili Orhan Doğan'ı anan Türk, "Belki de hiçbirimiz, Orhan kadar bu yeni partileşmenin heyecanını ve coşkusunu taşımıyorduk" dedi. Geçtiğimiz ay trafik kazasında hayatını kaybeden Cihan Deniz ve Hüsnü Ablay'ı da anan Türk, Deniz ve Ablay'ın mücadele azimlerinin kendilerine büyük sorumluluk yüklediğini söyledi. DTP'nin sistemin dayatığı siyaset anlayışına alternatif bir hareket olarak doğduğunu, DTP'nin statüko sınırlarını zorlayan, siyaset alanını genişleten bir hareket olduğunu belirten Türk, DTP ile örgütlenmesini tabana dayandıran eşitlikçi ve özgürlükçü bir temelde, katılımcı demokrasiyi esas alan bir partileşme ile Türkiye'de bir ilki gerçekleştirdiklerini söyledi. DTP'de kadınların ataerkil sisteme karşı özgürce örgütlenmesi için özerk bir model gerçekleştirdiklerini dile getiren Türk, "Bugün, Özgür Kadın Meclislerimiz ataerkil sisteme karşı çok büyük bir mücadele yürütmektedir" diye konuştu.
ÖZGÜRLÜKÇÜ SİYASET
Türk, gençlerin de DTP açısından önemine değinerek, DTP gençliğinin partinin diğer organları ile eşgüdüm içinde çalıştığını dile getirdi. DTP'nin sorunları demokratik siyaset yoluyla çözmeyi esas aldığını ve bir ilke olarak benimsediğini belirten Türk, "Çünkü DTP'de demokrasi yalnızca bir yöntem değildir. Özgürlükçü siyaset felsefemizin dayandığı en temel direktir" dedi. Türk, başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye'nin demokratikleşme sorunlarını çözmek istediklerini bu amaçla büyük bir misyon ve rol üstlendiklerini dile getirdi. Kongre'de özeleştiri veren Türk, bu kadar büyük sorumluluğa karşın ciddi eksikliklerinin olduğunu belirterek, "Bu anlamda rolümüzü tam anlamıyla oynayabildiğimizi söyleyemeyiz. Bu halkımıza bir özeleştirimizdir. Başlangıçta hedeflenen genişleme projesini yeterince hayata geçiremedik. Demokratik siyaset mekanizmalarımızı tam olarak oluşturamadık. Karar süreçlerimize, örgütlenme modelimizde öngördüğümüz gibi tam anlamıyla demokratik bir nitelik kazandıramadık ve halkımızın tam katılımını sağlayamadık" diye kaydetti.
Bütün eksiklik ve engellemelere rağmen, 22 Temmuz seçimlerinde Meclis'te grup kurmayı başardıklarını belirten Türk, "Meclis'e girmemiz DEP'in kapatılıp milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılarak cezaevine atıldığı 1994'ten bu yana 13-14 yıllık süreç içerisinde Kürtlerin temsil edilmediği parlamento açısından da önemli bir dönüm noktası olmuştur" dedi. Sadece Kürtlerin değil bütün toplumsal kesimlerin Meclis'te temsilcisi olmaya çalıştıklarını bildiren Türk, rotalarının toplum adına 'demokratik muhalefet' olduğunu söyledi. Meclis'e girdikleri ilk andan sonra başlatılan 'gerginlik-gerilim' senaryolarının tarafı olmadıklarını belirten Türk, DTP'nin Meclis'te olmasını 'tarihi fırsat' olduğunu ve bunun değerlendirilmesini isteyerek, Meclis'in gücünü ve meşruiyetini artırmak ve Kürt sorunun çözümü amacıyla yeni bir anayasa yapılması gerektiğini söyledi. Hükümet programının değerlendirilmesinde "Türkiye'nin bütünlüğünü tartışmaya açmadan, birlik, beraberlik ve özgürlüğü esas alan bir anlayışla çözüm arıyoruz" görüşünü dile getirdiklerini belirten Türk, "DTP, Türkiye'de yeni bir sayfanın açılması, barış ve uzlaşının sağlanması için her türlü fedakârlığı yapmaya hazırlanırken, Kürt coğrafyasında yaşanan çatışmaların tırmanmasıyla birlikte siyasetin, medyanın, bazı devlet kurumlarının, yargının ve sokağın hedefi haline getirildi" dedi.
DTP'lilere yönelik bu dönem içinde yürütülen saldırı kampanyalarını hatırlatan Türk, Meclis'te de, muhalefet ve iktidarın kendilerine karşı blok oluşturduğunu söyledi. Türk saldırılar karşısında sağduyu ile hareket ettiklerini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"DTP'ye karşı oluşturulan psikolojik ortamla sınır ötesi operasyonun zemini yaratıldı ve böylesi bir atmosferde tezkere Meclis'e geldi. AK Parti'nin, CHP ve MHP'nin desteğiyle Meclis'ten geçirdiği sınır ötesi operasyon tezkeresine karşı çıkan tek grup biz olduk. Savaşa, çatışmalara ve operasyonlara karşı direnmemiz bizi, statüko için hedef haline getirdi ve partimiz hakkında kapatma davası açıldı. Hemen ardından Eş Genel Başkanımız Sayın Nurettin Demirtaş tutuklanarak, partimize dönük yürütülen linç kampanyası en üst boyuta taşındı."
KÜRTLERİ SUSTURAMAZSINIZ
"Buradan şunu büyük bir kararlılıkla ifade etmek istiyorum. Bugün partimizi kapatabilirsiniz. Hatta bizleri tutuklayıp cezaevine de atabilirsiniz. Ama şu bir gerçektir ki, Kürtleri asla ve asla susturamazsınız" diyen Türk, şimdiye kadar ki, baskılara rağmen Kürtlerin susmadığını belirtti. Türk, "1994'te Kürt milletvekillerini yaka paça Meclis'ten attınız, DEP'i kapattınız. Partinin birçok yönetici ve üyesi katledildi, parti binaları bombalandı. Peki, Kürtleri susturabildiniz mi? Kürtlerin siyasal, kültürel, kimlik ve onurlu bir gelecek talebini bastırıp yok edebildiniz mi?" dedi.
Yaşananlardan ders çıkarılmasını isteyen Türk, "Siz Kürtlere siyaset kanallarını kapatırsanız, halkımız kendi alternatif siyaset kanallarını yaratacaktır. Kürtler onuru ve özgür geleceği için şimdiye kadar her türlü bedeli ödemiştir, bundan sonra da ödemeye hazırdır. Çünkü halkımız onurunu yaşamından daha önemli görmektedir" dedi. Türk, partilerin kapatılması yerine "Kürtlerle diyalog kurun" çağrısında bulunarak, "DTP'ye kapattığınız diyalog kapılarını açın. Silahı bir hak arama aracı olmaktan çıkartalım, demokratik ve barışçıl bir siyaset alanı yaratalım. Bu her şeyden önce Türkiye'yi büyütecektir, Türkiye'nin önünü açacaktır" diye konuştu.
Devletin cumhuriyet tarihinin en büyük kriziyle karşı karşıya olduğunu, siyasette çatışma, toplumda kırılma, Meclis'te irade zayıflığı yaşandığını belirten Türk, AKP ve DTP'ye açılan kapatma davalarını "yargının siyasete müdahale etmesi" olarak değerlendirdi. Türk, "DTP ve AK Parti'nin oy oranları dikkate alındığında Meclis'te temsil imkânı bulan seçmen iradesinin yarısından fazlası yok edilmeye çalışılıyor" dedi. Yargının siyasallaştığı ve bağımsızlığını yitirdiği eleştirilerini yapan Türk, bir süredir tartışılan darbe girişimi, çeteler ve hukuk dışı örgütlenmeleri yaşanan siyasi krizin sonucu olarak değerlendirdi. Krizin nedenlerinin iyi tespit edilmesini isteyen Türk, "Kriz Türkiye'nin yapısal sorunlarından kaynaklanmaktadır. Ret ve inkâr üzerine kurulu 85 yıllık cumhuriyet sistemi daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük talebinde bulunan toplumsal dalga karşısında zorlanmakta ve giderek tıkanmaktadır. Tıkandığı noktada ise çatışma ve kriz üretmektedir" diye kaydetti.
ARTIK YETER!
1921 Anayasası'na dikkat çeken ve bu anayasa ile kültürlere özerklik tanındığını belirten Türk, bu dönemde 'Türk Ulusu' yerine 'Türkiye Ulusu' kavramının kullanıldığını belirterek, şunları söyledi: "Ancak, 1924 Anayasası ile cumhuriyetin kuruluş felsefesi terk edilerek, tekçi, inkârcı, asimilasyoncu bir dönem başladı. Bu dayatmacı, otoriter sistem, darbelerle ve büyük insan hakları ihlalleriyle bugüne kadar gelebildi. Fakat bu saatten sonra böyle devam edemez. Halkımız 'artık yeter!' diyor."
Yeni bir anayasa talebine dikkat çeken ve buna karşı yaşanan direnci işaret eden Türk, ulusalcı ve statükocu kesimin demokrasiyi topluma fazla gördüğünü ve "Bizim verdiğimizle yetineceksiniz" dediğini aktardı. Türk, söz konusu güçlerin siyaseti devletin çıkarlarına hapsettiğini, siyasi partileri devlet partisi haline getirmek istediğini, buna karşı direnenleri ise kapatmayla, tutuklamayla, siyaset yasağıyla susturmaya, etkisiz hale getirmeye çalıştığını söyledi. Devleti elinde bulunduran elit kesimlerin AKP'nin devleti ve iktidarı ele geçirme girişimine karşı da savaş açtığını belirten Türk, "Buradaki kavga resmi ideolojiye karşı verilen bir demokrasi ve özgürlük kavgası değil, bir iktidar savaşıdır. Ve bu çatışmanın tarafları olan ne AKP'nin, ne CHP'nin ne de MHP'nin devletin, sistemin demokratikleştirilmesi diye bir sorunu ve hedefi yoktur" değerlendirmesinde bulundu.
AKP'nin özgürlüklere dar baktığını ve sadece kendisine demokrat, kendisine Müslüman olduğunu belirten Türk, demokratikleşmeyi halkın mücadelesinin getireceğini bildirdi.
Ulus devletleri ve tekçiliği değerlendiren ve ulus devlet sistemlerinin aşıldığına işaret eden Türk, buna rağmen Türkiye'de çoğulculuğun reddedilerek, resmi politika düzeyinde 'tek kimlik ve tek kültür'ün dayatıldığını bununda ileri hatırlattı. Kürtlere karşı uygulanan ayrımcı politikalara değinen Türk, "Bu inkarcı politika, meşru temsil haklarından yoksun bırakılan ve dil-kültür-kimlik haklarını kullanamayan Kürtlerin siyasal sisteme başkaldırısına yol açmıştır" diyerek, Türkiye'nin değişmesi gerektiğine vurgu yaptı.
FIRAT'IN DOĞUSUNDAKİ ERGENEKONU TEMİZLEYİN
Üstteki 'tekçi sistem' ile alttaki çoğulcu kültürün barışık gitmeyeceğini belirten Türk, "Çoğulculuk yok edilemeyeceğine göre, tekçi sistem değişmek ve dönüşmek zorundadır" dedi. Demokratik Cumhuriyet'e geçişin en önemli aşamalarından birisinin Türkiye'nin hukuk dışı örgütlenmelerden arınması olduğunu dile getiren Türk, Ergenekon operasyonun, Türkiye'nin geçmişi ile yüzleşmesi açısından tarihi bir fırsat olduğunu belirterek şöyle konuştu: "Anlaşılan o ki, Türkiye çağdaş demokrasilerde olduğu gibi bir şeffaflaşma sürecine girme eğilimindedir. Geç kalınmış bir süreç olsa da umut vericidir. Bu nedenle soruşturmanın derinleştirilmesi demokrasi standartlarımızı yükseltecektir. Bu yolda Kürt coğrafyasında işlenen binlerce faili meçhul cinayetin, yargısız infazın, gözaltında kayıpların, onlarca aydının katledilmesinin soruşturulup, hakikatlerin araştırılması, faillerin açığa çıkartılması bu şeffaflaşma sürecini hızlandıracak ve güçlendirecektir. Fırat'ın batısındaki Ergenekon'u soruştururken, doğusundaki gerçek Ergenekonları açığa çıkarmamak, şeffaflaşma ve hukuk dışı yapılardan arınma sürecini eksik bırakacaktır. Bu nedenle diyoruz ki, İtalya'da örneğini gördüğümüz bir temiz eller operasyonuyla ülkemizi demokrasiyi zehirleyen bu ittihatçı uzantılardan arındırmalıyız."
Çetelerle mücadele etmenin ve geçmişle yüzleşmenin Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yollarla çözümü için de büyük bir fırsat olduğunu dile getiren Türk, Özel birlikleri ve çetelerin tamamen temizlenmesi gerektiğini belirterek, Ergenekon operasyonunu bu yüzden önemsediklerini dile getirdi.
KÜRTLER ÇÖZÜM ADRESİ OLARAK ANKARA'YI GÖRÜYOR
Kürt sorunun barışçıl çözümünün acil olduğunu belirten Türk, sorunun çözümsüzlüğünün Türkiye'nin değişim ve dönüşümünü engellediğini belirterek, çözüm için koşulların her zamankinden daha elverişli olduğunu dile getirdi. Sorunun operasyon ve bastırma ile çözülmeyeceğinin anlaşıldığına işaret eden Türk, "Devlet de ordu da artık bu sorunun askeri yöntem ve politikalarla çözülemeyeceğinin farkındadır. Kürtlerin Türkiye'nin üniter yapısı içerisinde makul bir çözümden yana irade ortaya koymasıdır. Kürtler çözümün adresi olarak Ankara'yı ve çözüm merkezi olarak da parlamentoyu görmektedir" dedi.
Kürtlerin taleplerinin açık olduğunu belirten Türk, talepleri "Birincisi, Kürtler kimliğinin tanınmasını ve bunun anayasal güvenceye kavuşturulmasını istiyor. İkincisi, Kürtler anadillerini kamusal alanda, eğitimde kullanmak istiyor, bunun önünü açacak anayasal, yasal, idari düzenlemeler yapılmasını bekliyor. Üçüncüsü Kürtler yerinden yönetim ve ademi merkeziyetçiliği geliştirecek olan Demokratik Özerklik modelini istiyor" sözleri ile açıkladı. Türk, bu proje ile halkın karar alma süreçlerine dahil olacağını modelin bir sinerji, bütünleşme ve kardeşleşme yaratacağını söyledi. Türk, Kürtlerin yaşadığı onca acıya rağmen yeni bir sayfa açmaya hazır olduğunu belirterek, "Çözümsüzlük, Kürtlerin ortaya koyduğu bu birlikte yaşam iradesi karşısında, devletin ve hükümetin de sivil demokratik açılımlardan yana bir irade ortaya koyamamasından kaynaklanıyor" diye konuştu.
KÜRT SORUNU ÇÖZÜLÜRSE TÜRKİYE'NİN SAYGINLIĞI ARTAR
Kürt sorunu konusunda devletin karar vermesi gerektiğini anımsatan Türk, Kürtlerin kimlik ve dillerine gösterilecek saygının Türkiye'nin saygınlığını artıracağını belirterek, "Aksi takdirde Kürtleri diliyle, kültürüyle ülkenin bir zenginliği olarak görmeyen Türkiye'nin saygınlığından söz edebilir miyiz?" diye konuştu. Ulusal sorunların ve ülkelerin demokratikleşmesi konusunda dünyada yaşanan örnekleri dile getiren Türk, 1960'larda, Fransa'da Bretonca konuşan bir ilkokul öğrencisinin boynuna kütük asıldığı ancak, daha sonra Fransa'nın bu asimilasyoncu geçmişinden özür dileyip Bretonca'nın gelişmesi ve öğrenilmesi için çok büyük bir çaba ve gayret içerisinde olduğunu belirtti. Türk, "Fransa'daki hangi dönem daha saygındır? Asimilasyoncu dönem mi çoğulcu demokratik dönem mi? Aynı şekilde Güney Afrika'ya baktığımızda, yılların çökmez sanılan ırkçı Apartheid rejiminin daha sonra siyah ve beyazların ortak demokratik yönetimine dönüştüğünü gördük. Mandela ile başlayan dönem mi daha saygın yoksa ırkçı dönem mi?" diye kaydetti.
Obama'nın ABD Başkan adaylığını değerlendiren Türk, geçmişte siyahlara karşı ayrımcılık yapan ABD'nin siyahi bir başkan seçerek, Klu Kluks Klan geçmişinden özür dilmek istediğini söyledi. Türk, "Eğer Türkiye'de Kürt sorununu çözer, demokratik bir ilerleme kaydederse sadece içerde değil uluslararası alanda da saygınlığını artıracaktır. Kürt sorununun çözümü sadece Kürtlere değil, Türkiye'de farklılıkları ve kimlikleri bastırılan bütün topluluklara eşit-özgür vatandaşlık hakkı doğuracaktır. Dolayısıyla Kürt sorununun çözümü, sadece Kürtlerin değil, aynı zamanda Türklerin, Çerkezlerin, Lazların, Alevilerin, Ermenilerin ve diğer tüm toplulukların özgür yurttaşlar olmasının önünü açacaktır" dedi.
Sorunun çözümü için yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu dile getiren Türk, Türkiye'nin yeni bir anayasa ile demokratikleşeceğini söyledi. Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) politikalarına da değinen Türk, AB üyeliğini desteklediklerini hatırlatarak, AB'den beklentimiz, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için atılacak adımlar konusunda aktif bir politika izlemesidir" dedi.
AKP İNKAR VE ASİMİLASYONUN TEMSİLCİSİ
AKP'nin Kürt politikasını değerlendiren Türk, AKP'nin iktidarını sağlama alabilmek için Kürt sorununda askeri şiddet politikalarını uyguladığını hatırlatarak, "AKP asimilasyoncu ve inkârcı zihniyetin temsilciliğini yürütüyor. Bu hükümet Kürtlerin, cumhuriyet tarihinden beri reddedilen haklarını görmezden gelerek sorunu içi boş ekonomik paketlerle geçiştirmeye çalışıyor" diyerek, sorunun çözümü için Kültürel, siyasal ve sosyal adımların atılması gerektiğini söyledi. Sorunun çözümü için konulacak sivil bir projeyi desteklemeye hazır olduklarına vurgu yapan Türk, "Buradan bir kez daha çağrı yapıyorum: Silahların susması için önce siyasal bir irade ortaya konulsun ardından da buna uygun bir proje geliştirilsin. Toplumsal ve siyasal yaşama dönüşün önünü açacak yasal düzenlemeler silahların bırakılması yolunda önemli bir adım olacaktır" dedi.
TECRİT PROVOKASYONDUR
Türk, "İmralı'dan bu konuda yapılan çağrılar var. Sayın Öcalan, 'Farklı kimlik ve kültürler Anayasal güvence altına alınsın, silahlar bir ayda bırakılır' diyor. Bu son derece önemli ve tarihi bir çağrıdır. Bu çağrıya kimse kulaklarını tıkayamaz. Uzatılan bu barış eline ağırlaştırılan tecrit politikalarıyla ve onur kırıcı uygulamalarla karşılık verilmesi tam bir provokasyondur ve çözümsüzlüğü derinleştirmektedir" diye konuştu. Türk, Öcalan'a karşı gösterilecek tavrın, sorunun çözüm niyeti konusunda ölçü olduğunu hatırlattı.
CHP'de milliyetçi ve otoriter anlayışın kurumsallaştığını ve çeteleri sahiplendiğini işaret eden Türk, "Şimdi, bu ülkeye yeni bir ruh, yeni bir siyasal anlayış gerekiyor. Siyaset alanındaki bu boşluğu Türkiye'nin ezilenleri, emekçileri, farklı kültürlerine bir arada özgürlük talep edenleri buluşturacak bir Çatı Partisi doldurabilir" dedi. DTP'nin de çatı partisinin bileşeni olduğu bu oluşumda sosyal adalet ilkelerini esas alacaklarını kaydeden Türk, "Demokratik bir cumhuriyet için ötekileştirilenler, inkâr edilenler, dışlananlar, emeği sömürülenler olarak büyük bir siyasal güce kavuşmalıyız" çağrısında bulundu.
Mahmut Alınak adaylıktan çekildi
ANKARA - DTP'nin 2'nci Olağan Büyük Kongresi öncesinde Genel Başkanlığa adaylığını koyan Mahmut Alınak, Ahmet Türk lehine adaylıktan çekildi. Yapılacak genel bakanlık seçimine Ahmet Türk tek aday olarak girecek.