KADDAFİ’DEN , OBAMA’YA ‘’KÜRTLERE DESTEK ÇIK ‘’ ÇAĞRISI...

160708060622

PNA-Kaddafi’nin 11 Haziran 2008’de yaptığı konuşma El Cezire televizyonunda yayınlandı. Amerika’da demokrasinin olmadığını ortaya çıktığını belirten Kaddafi, “sözkonusu olan daha çok Hitler, Napolyon, Musollini, Cengiz Han, Büyük İskender ve diğer tiranlardan hiçbir farkı olmayan bir diktatörlüktür” dedi.

“Deli Reagan döneminde Amerika Başkanı’nın bir başkanlık kararı ile Libya’ya savaş açtığını” belirten Kaddafi, “sonra da Libya’yı boykot için bir başkanlık kararı daha. Bu bir demokrasi mi diktatörlük müdür?” diye sordu.Barack%20Obama%20Official%20small

Obama’nın Kudüs’ün İsrail’in sonsuz başkenti yapacağını söylediğine dikkat çeken Kaddafi, “Bu da kardeşimiz Obama’nın uluslar arası politika cahili olduğu ve Ortadoğu çatışması ile aşina olmadığı anlamına geliyor” şeklinde konuştu. Kaddafi, “onun, ‘eğer kazanırsam, Dimona nükleer santrali ve İsrail’in elindeki diğer kitle imha silahlarını gözetlemeye karar verdim’ diyeceğini düşünüyorduk” ifadelerini kullandı. 

Kürtler konusunda da Obama’dan beklentilerini ifade eden Kaddafi şöyle dedi: “Kürt ulusunun birliği ve bağımsızlığı yolunda çaba harcayacağım. Bu ulusun Ortadoğu güneşinde yerini alması gerekiyor’ demesini bekliyordu. Kürt ulusu dünya tarafından parçalanmış, acı çektirilmiş, zulme uğramış ve sömürgeleştirilmiş. Kürtlerin  geleceğini kurban ederek işbirlikçileri desteklemek yerine Kürtleri desteklemeliydi. değişim budur işte.”

KERKÜK KARDEŞLİK LİSTESİ ,KENTİN BÖLÜNMESİNE KARŞI

PNA-Kerkük İl meclisi başkanı Rizgar Ali , Kerkük Kardeşlik Listesi olarak Kerkük kentinin yerel seçimlerde etnik temele dayalı paylaşıma gidilmesini hiçbir şekilde kabul etmeyeceklerini belirterek kente böylesi bölünmenin anayasaya aykırı olduğunu dikkat çekti.

Kerkük Kardeşlik listesi sözcülüğünü de yapan Rızgar Ali, bugün il meclisinde  düzenlediği basın toplantısında listelerinin Kerkük’te  yerel seçimler  ile ilgili görüşüne açıklık getirdi.

Ali , federal mecliste Kerkük’te yerel seçimlerde etnik temele dayalı paylaşıma gidilmesi önerisini  reddettiklerini belirterek bunun anayasaya aykırı olduğunu söyledi.

Kerkük’te yönetimin eşit paylaşımı koşulu öne sürülürek  kentte yönetimin Kürt, Arap ve Türkmenlerde  eşit olarak  %32 , Asurilere de % 4 olması öneriliyor.

41 sandalyeli Kerkük il meclisinde 26 sandalyeye sahip Kerkük Kardeşlik Listesi bu paylaşımı anayasaya aykırı bularak karşı çıkıyor.

Ergenekon’a AKP’ye ve darbe’ye hayır!

DTP Eşbaşkanı Ayna, 'Olayların sonuna kadar üzerine gidilmeli. Tutumumuz net: Ne Ergenekon, ne AKP, ne de darbe' dedi.

Ergenekon Şemdinli'den başlar

DTP Eş Başkanı Emine Ayna, 'Hukuksuzluk Kürtlere yapılıyorsa serbesttir' mantığı aşılmadığı sürece Türkiye'nin demokratikleşemeyeceğini, hiçbir çete ve darbe davasının, demokrasi davası haline gelemeyeceğini ifade etti. Ayna, 'Operasyonları durdurarak gerçek bir demokratikleşmeyi Kürt coğrafyasından başlatalım' çağrısında bulundu.emineaynaegitimsen

DTP Eş Başkanı Emine Ayna partisinin meclis grup toplantısında Ergenekon soruşturması, temizeller operasyonu tartışmaları ve Bölge'de sürmekte olan operasyonları değerlendirdi. İddianamenin tamamlanmasıyla birlikte Ergenekon soruşturmasında yeni bir döneme girildiğini ifade eden Ayna, DTP ve kamuoyunun beklentisinin şeffaf bir yargılamanın yapılması, devlet içi hukuk dışı örgütlenmelerin bütün boyutlarıyla açığa çıkartılması yönünde olduğunu söyledi. Karanlıkların aydınlığa çıkartılması için DTP olarak bu sürecin takipçisi olacaklarını ifade eden Ayna, baroları, insan hakları örgütlerini ve mağdurları da faili meçhul cinayetlerin de kapsamı içerisine alınması için yargılama sürecine müdahil olmaya çağırdı.

Ergenekon!un AKP Hükümeti'ni ortadan kaldırmakla suçlandığına dikkat çeken Ayna, 'Demokratik rejimlerde halkın iradesiyle seçilen bir hükümeti ancak yine o halkın iradesi düşürür, düşürmelidir. Yine halkın oylarını almış bir partiyi sistem değil halk kapatmalı. Demokratik rejimin, demokratik düzenin gereği budur' diye konuştu. Konuşmasında Şemdinli davasıyla Ergenekon arasında bağlantı kuran Ayna şöyle konuştu: 'Şemdinli davasında sanıklar devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmakla suçlanıyordu. Sonra 'iyi çocuklar' peş peşe serbest bırakıldı. O zaman da Sayın Başbakan 'nereye kadar gidilmesi gerekiyorsa gidilecek!' demişti; gidildiği yer suçlananların serbest bırakılması, iddianameyi hazırlayan savcının görevden alınması oldu. İşte güvensizliğimiz tam da budur. 'Hukuksuzluk Kürtlere yapılıyorsa serbesttir' mantığı aşılmadığı sürece Türkiye demokratikleşemez, hiçbir çete ve darbe davası demokrasi davası haline gelemez.'buyukanit_akademi

Ergenekon'un izi Şemdinli'de Şemdinli iddianamesinde bombalı eylemin amaçlarından birinin 'bölgedeki güvenlik kaosunun siyasî otorite üzerinde baskı unsuru olarak kullanılmasının yolunun açılması' olarak ifade edildiğini aktaran Ayna, 'Bu tespitler bugün yaşananların habercisidir. Bu gün Ergenekon çetesinin hükümeti kuşatacağı o dönem ortaya çıkmıştı ve plan adım adım işletildi. İşte hükümet bunu göremedi. Cumhurbaşkanlığı gibi ince hesaplarla uzlaşmaya gitti, olayın üzerini örttü. Ve görüldü ki, vatanı kurtarma operasyonları yürütenler bu gün ülkeyi AKP'den kurtarmaya çalışıyor. Hükümet sustu sustu, sıra kendisine geldi. Bu yüzden Ergenekon'un akıbetinin de Şemdinli gibi olmasını istemiyoruz' şeklinde konuştu.

Ne AKP ne de Ergenekon

DTP'nin Ergenekon konusundaki tavrının açık ve net olduğunu vurgulayan Ayna, 'DTP tarafsız' eleştirilerine şöyle yanıt verdi 'Biz olayların sonuna kadar üzerine gidilmesi ve bütün boyutlarıyla açığa çıkartılması gerektiği görüşündeyiz. Ergenekon örgütünün eylemlerinin sadece Hükümete dönük boyutlarıyla ele alınmaması gerektiğini, Doğu ve Güneydoğu'daki karanlık eylemlerin de, faili meçhul cinayetlerin de soruşturma sürecine dahil edilmesi gerektiğini söylüyoruz. Burada eleştirdiğimiz nokta hükümetin olayları ve eylemleri kendisiyle başlatıp, kendisiyle sonlandırma tutumudur. Bizim durduğumuz nokta gayet açıktır. 'Ne AKP, ne Ergenekon, ne de darbe' diyoruz.' Başbakan Erdoğan'ın 'temizeller operasyonu' sözünü değerlendiren Ayna, İtalya'yı örnek göstererek 'Türkiye'deki bir temizeller operasyonu değildir. Hükümetin temizeller operasyonundan anladığı sadece kendisine yönelen, iktidarını zorlayan örgütlenmeleri tasfiye etmektir. Hükümete göre AKP'yi iktidardan düşürmeye dönük planlar boşa çıkarılırsa bu bir temizeller operasyonudur.'ergenekon_gercegi

Çeteyi Kürt savaşı büyütmedi mi?

'Yıllardır Kürtlere, Türkiye'nin aydınlarına karşı işlenen suçları nereye oturtacaksınız?' diye soran Ayna şöyle devam etti: 'Ergenekon çetesini Güneydoğu'daki savaş büyütüp bu günlere getirmedi mi? Tutuklananlardan tuğgeneral Veli Küçük'ün adı Susurluk Raporu'nda JİTEM'in kurucusu olarak geçiyor. Meclis'in kurduğu Susurluk Komisyonu'na bile gelmeyi reddetmiş ve ifade vermemiştir. Küçük'ün kurucusu olduğu JİTEM Bölge'de faili meçhul cinayetleri gerçekleştiren örgüt değil mi? Vedat Aydınlar, Musa Anterler, Mehmet Sincarlar, Muhsin Melikler, sendikacı Zübeyir Akkoçlar, Ramazan Bilgeler, Necat Aydınlar, İkram Mihyazlar ve daha yüzlercesi bu güçlerce katledilmedi mi? Kapatılan DEP ve Özgür Ülke Gazetesi'nin binaları bu güçlerce bombalanmadı mı? Veli Küçük'ün Kocaeli İl Jandarma Komutanı olduğu dönemde bölgede Sapanca-Hendek-Düzce üçgeninde Kürt işadamları Behçet Cantürk, Enis Karaduman, Hacı Karay ve Savaş Buldan faili meçhul cinayete kurban gitmedi mi? Ankara'da Avukat Medet Serhat aynı güçlerce katledilmedi mi? Diyarbakır Milletvekilimiz Akın Birdal'a, 1996'da suikast düzenleyen devlet içi bir örgütlenme olan TİT değil miydi? HADEP'li Serdar Tanış ve İlçe yöneticisi Ebubekir Deniz, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün görev yaptığı dönemde kaybedilmedi mi? Başbakana sormak istiyoruz: Temizeller operasyonu için bu kadar karanlık cinayet yeterli değil mi? Fırat'ın Doğusu'ndaki bu Ergenekon'la ne zaman yüzleşeceksiniz?'

Gün yüzleşme günüdür

Başbakan Erdoğan'ın 2005'te Diyarbakır'da yaptığı 'Büyük devlet, hatalarıyla yüzleşebilen bir devlettir. Geçmişte idari ve siyasi hatalar yapılmıştır, bunlar yok sayılamaz' açıklamasını anımsatan Ayna, 'İşte bu gün yüzleşme günüdür. Tarih önünde verdiğiniz sözleri yerine getirme günüdür' dedi. 'Ergenekon davasını Türkiye'nin çetelerden temizleneceği gerçek bir demokrasi davasına dönüştürelim' çağrısında bulunan Ayna, aksi taktirde toplumun bir kez daha hayal kırıklığı yaşayacağını söyledi.vanpolissaldirifasizm

Bölge'deki Ergenekon AKP'dirBölgedeki operasyonlara da değinen Ayna, Ergenekon operasyonunun Bölge'deki yansımasının askeri operasyonlar olduğunu söyledi. Hükümetin kan siyaseti güttüğünü ifade eden Ayna, 'Batı'da Ergenekon'a karşı mücadele veriyor gözüken Hükümetin kendisi Bölge'de tam anlamıyla Ergenekon'a bürünüyor. Özellikle Kürtlere karşı işkence, gözaltı, tutuklama, tehdit, baskı ve yasaklamalar geçmişi aratmıyor. Halkımız artık Ergenekon'dan da AKP'den de bıkmış durumdadır. İşte Ergenekon'un gerçek bir demokrasi davası olmadığını Bölge'de sürmekte olan savaştan yola çıkarak söylüyoruz. Gerçek bir demokratikleşme Kürt sorununun sivil, demokratik barışçıl çözümünden geçer. O yüzden diyoruz ki, gelin yol yakınken, daha fazla insan ölmeden bu kanı durduralım ve gerçek bir demokratikleşmeyi Kürt coğrafyasından başlatalım' diye konuştu. ALTERNATİF

Hayat Tv ekranları karartıldı

hayat_tv_logo Kısa bir süre önce yayın hayatına başlayan Hayat Televizyonu'nun yayını 'Bölücü içerikli yayın yaptığı' iddiası ile durduruldu.

'Hayatın Tüm Renkleri' sloganıyla 3 Aralık 2007 yılında yayın hayatına başlayan Hayat Televizyonu'nun ekranı, öğleden sonra karartıldı. İngiltere merkezli Hayat Media Şirketi adına, Türksat uydusu üzerinden yayın yapan Hayat Televizyonu'nun frekansı 'Bölücü içerikli yayın yaptığı' iddiası ile iptal edildi. Ancak, herhangi bir mahkeme kararına dayanmayan ve somut bir gerekçe içermeyen bu kararda, iddia edilen suça dair hiçbir bilgi ya da kanıt gösterilmedi.

Hayat Tv: Kapatma AKP'nin yandaş medya yaratma gayretinin uzantısıdır

'Bölücü içerikli yayın' yaptığı iddiası ile yayını durdurulan Hayat Tv, kapatma kararının AKP Hükümeti'nin yandaş medya yaratma, medyayı satın alma ve köşe sıkıştırmanın uzantısı olarak değerlendirdi.

'Hayatın Tüm Renkleri' sloganıyla 3 Aralık 2007 yılında yayın hayatına başlayan Hayat Televizyonu, Türksat yetkilileri tarafından frekansının iptal edilmesine ilişkin yazılı açıklama yaptı. Kararın herhangi bir mahkeme kararına dayanmadığı ve somut bir gerekçe içermediği belirtilen açıklamada, iddia edilen suça dair hiçbir bilgi ya da kanıt gösterilmediği kaydedildi.

Uygulamanın AKP Hükümeti'nin yandaş medya yaratma, medyayı satın alma ve köşeye sıkıştırma gayretlerinin uzantısı olarak değerlendirildiği açıklamada, 'Türksat'ın aldığı kararın hiçbir hukuki geçerliliği yoktur, uluslar arası sözleşmelere aykırı, keyfi bir karardır' denildi.

Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi: 'Hayat Televizyonu'nun ekranları gerçekleri söylemekten asla vazgeçmediği, AKP Hükümeti'nin taktığı sahte demokrasi maskesini yırttığı için karartılmıştır. Kısılmak istenen halkın sesidir, Kurulduğu günden bu yana işçi haklarını savunan, emekçilerin eylemlerine en geniş biçimde yer veren, her alanda demokrasi ve özgürlükleri savunan Hayat Televizyonu, medyada tek ve gerçek muhalefet odağı olduğu için karartılmıştır.'

Açıklamada ayrıca Türksat şirket yetkilileri ve AKP Hükümeti'ne bu hukuk dışı kararı geri alma çağrısı yapıldı.

DİHA

RojTV’ye rakip TRT’nin Kürtçe televizyonu ölü doğdu

ANKARA - TRT’nin; Roj Tv’ye rakip kanal kuracağı iddiasıyla giriştiği Kürtçe televizyon projesi, başlamadan çöktü. Projenin başına eski bir Dışişleri istihbaratçısını getiren TRT, kanalda çalışmak için de Kamu Personeli Seçme Sınavı’na katılma şartını koydu. İçerisinde Kürtçe ile ilgili soruların yer almadığı bir sınavı şart koşan TRT’nin Kürtçe bilmesi zorunlu olan personeli nasıl seçeceği tartışma konusu oldu.roj tv trt

AKP Hükümeti’nin yerel seçimlerde Kürt seçmenin sempatisini kazanmak için seçim kozu olarak kullandığı Kürtçe televizyonun akıbeti TRT 3’ün 4 yıl önce başlattığı 45 dakikalık Kürtçe yayına benzeyecek gibi.

Göstermelik reformlarla göz boyamaya çalışan AKP’nin yasal değişiklik yaparak başlattığı Kürtçe televizyon projesi ölü doğdu.

TRT’nin Roj Tv’ye alternatif bir kanal kurarak, Kürtler üzerinde ideolojik, politik ve kültürel kırılmayı hedeflediği projenin başına Kürtçe’yi iyi derecede bilen Kürt asıllı Dışişleri İstihbarat Dairesi görevlilerinden Sinan İlhan getirildi. Birçok ülkede değişik görevlerde bulunan İlhan, aynı kanalda yapılacak olan Farsça ve Arapça dilleri ile İbranice ve İngilizce’ye de hakim olması dikkat çekiyor. Yaklaşık altı ay önce bu göreve getirilen İlhan’ın televizyonculuk deneyimi ise bulunmuyor.

TRT KÜRT AYDINLARA DANIŞTI

Kürtçe bildiği için ve devletin resmi ideolojisinin üretildiği Dışişleri gibi bir kurumda, istihbarat faaliyetlerinde uzman olduğu için Kürt sorununda resmi ideolojiye bağlı kalacağına inanılan Sinan İlhan, bir süre önce farklı Kürt çevreleriyle görüşerek önerilerini aldı. Kürt kökenli yazarlar Ümit Fırat, Altan Tan, HEP eski Genel Başkanı Feridun Yazar ve bir çok eski Kürt kökenli milletvekili ile görüşen İlhan, hedefinin tüm personelin Kürtçe bildiği ve tüm yayınların da Kürtlere yönelik olduğu, çeviriden kopuk izlenebilecek bir yayın yapmak olduğunu söyledi. İlhan, çocuklara yönelik Kürtçe çizgi filmler, diziler, belgeseller; eğlence ve tartışma programlarına yer vermek istediğini anlattı. Kürtçe kanalda reklamlar da Kürtçe olacak.

Alınan bilgilere göre Kürt aydınları da diğer TRT kanalları gibi olması durumunda bu kanalın izlenmeyeceği, Kürtlerin televizyonla aidiyet bağı kurabilmesi için Kürtçe’nin sade, anlaşılır ve günlük konuşma diliyle kullanılmasını önerdi. Kürt aydınları, kanalda Kürtlere yönelik devlet propagandası yapılmamasını, Kürt kültürü ve toplumunun yaşadığı sorunları irdeleyen ve haberlerde tarafsız bir dil kullanan bir kanal kurulmasını istedi.

GÜNDE 10 SAAT

Kürtçe yayın koordinatörü olarak atanan Sinan İlhan da bu talepleri dikkate alacağını söyledi. İlhan; aynı kanalda Farsça ve Arapça yayın yapılacağını ancak asıl ağırlığın Kürtçe’ye verileceğini kaydetti. Ekim ayında Kürtçe yayını başlatacaklarını belirten İlhan, günde 10 saat Kürtçe yayın yapmak istediklerini belirtti. İlhan’la görüşen Kürt kökenli aydınlar, İlhan’ın istihbaratçı olması, televizyonculuktan uzak olması ve devletin bir memuru olduğu için Kürtler tarafından izlenebilecek sivil bir yayın yapmasının mümkün olmadığı görüşünde.

Kanalla ilgili tek sorun İlhan’ın durumu değil. Halen TRT 3’te haftalık 45 dakikalık Kürtçe yayın yapan TRT, bu yayınları da İlhan gibi üç istihbaratçıya yaptırıyor. Yeni kanalın personelinin de devlet kurumlarında Kürtçe bilen istihbaratçılardan seçileceği ifade ediliyor. TRT’nin isterse dışarıdan sözleşme yapabileceği söylentilerinin doğru olmadığı da Kürtçe’yi çok iyi derecede konuşabilen gazeteci Eyyüp Demir’in, TRT’ye yaptığı spikerlik/sunuculuk ve diğer kademelerde görev alma talebinin reddedilmesiyle ortaya çıktı.

KÜRTÇE’YE KPSS ŞARTI

Gazeteci Demir, bir süre önce TRT’ye yaptığı başvuruda, Kürtçe’nin Kurmancî, Zazakî ve Soranî lehçelerini iyi derecede bildiğini belirterek yeni kanalın değişik kademelerinde çalışmak istediğini belirtti. TRT Genel Müdürlüğü’nden verilen yanıtta ise devlet memurları için aranan koşullar hatırlatıldı. KPSS sınavına girilmesi ve bu sınavda yeterlilik derecesinin elde edilmesinin ardından kuruma başvurulduğu hatırlatılan yanıtta, atama işlemine bundan sonra karar verileceği belirtildi.

TRT Personel Dairesi Başkan Yardımcısı İhsan Dağ’ın verdiği yanıtta şöyle denildi: “Kurumumuz Atama Şartları Yönetmeliği'ne göre İlk Defa Devlet Memuriyetine Alınacaklar için; KPSS (Kamu Personeli Seçme Sınavı) sınavına girenlerden; Kurumca açık ilan yoluyla, alanları için belirlenecek puanlara sahip olanlar arasından, Kurumumuzca yapılacak yarışma ve yeterlik sınavı veya yeterlik sınavında başarılı olanların atamaları yapılmaktadır.”

Kurum yönetimi, gazeteci Demir’e KPSS’ye girmesi tavsiyesinde bulunurken, içerisinde Kürtçe sorular ve Kürtçe’ye yönelik her hangi bir bilginin yer almadığı sınavda başarılı olanların Kürtçe konuşmada yeterli olup olmadıklarının nasıl tespit edileceği ise tartışma konusu oldu.

'Sayın Öcalan' diyen 29 avukat hakkında soruşturma

sayin_ocalan1 Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmek için İmralı'ya giden 29 avukata, 'Müvekkilimiz Sayın Abdullah Öcalan ile görüşmek istiyoruz' şeklinde dilekçe verdikleri için soruşturma açılmasını istendi.

Adalet Bakanlığı Cezaevi İşleri Genel Müdürlüğü, müvekkilleri Abdullah Öcalan ile haftalık olağan görüşmelerini gerçekleştirmek isteyen 29 avukat hakkında, 'Terör örgütünü övücü ibareler' kullandıkları gerekçesiyle soruşturma açılmasına izin verdi. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, İzmir, Mersin, Bursa, Denizli, Muş, Urfa, Siirt ve Diyarbakır Barolarına gönderdiği yazıda, 'Beyoğlu'nda bulunan Asrın Hukuk Bürosu'ndan 02.01.2007 ila 26.06.2007 tarihleri arasında faks yoluyla Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdikleri müvekkilleriyle görüşme taleplerini içeren dilekçelerde Abdullah Öcalan için 'Sayın' hitap sözünü kullandıkları gerekçesiyle durumun soruşturma gerektiği görülmüştür' denildi.

Öte yandan aynı yazıda, 'Müvekkillerinin sağlık sorunları bulunduğu bahisle Türk Tabipler Birliği ile bağımsız sivil toplum örgütleri ile birlikte bağımsız hekimlerin yer alacağı bağımsız bir heyet tarafından gerekli inceleme ve analizlerin yapılması talebi ile Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı'na ibraz ettikleri dilekçede de Abdullah Öcalan'a birçok kez 'Sayın' şeklinde hitap ettikleri görülmüştür' şeklindeki ibare dikkat çekti.

Soruşturma açılan avukatların isimleri şöyle:

  • Asya Ülker, Abdülhamit Arsalanlar, Hüseyin Çalışcı, İnan Akmeşe, İbrahim Bilmez, Muzaffer Kutay, Mustafa Eraslan, Mehmet Sani Kızılkaya, Ömer Güneş, Mehmet Deniz Büyük, Ayşe Batumlu, Aydın Oruç, Baran Pamuk, Fuat Coşacak, Muharrem Erbey, Muharrem Şahin, Mehmet Nuri Deniz, Osman Çelik, Ramazan Ayus, Süleyman Kaya, Servet Özen, Siracettin Irmak, Süleyman Özbayhan, Bedri Kuran, Mehmet Sabır Taş, Mensur Işık, Muzaffer Demir, Mehmet Bayraktar, Servet Demirpençe İZMİR -ANF UMUT AKPINAR

Bingöl ve Oramar’da 2 helikopter düşürüldü

helikopter dusme Kurdistan-post.org/ANF BEHDİNAN (15.07.2008) - Bingöl ve Oramar’da iki skorsky tipi helikopter HPG gerillaları tarafından düşürüldü. Bingöl’de düşürülen helikopterin infilak ettiği an gerilla tarafından görüntülendi.

HPG Basın İrtibat Merkezi (BİM)’den alınan bilgilere göre 12 Temmuz günü Bingöl’de gerillalar tarafından pusuya düşürüldükten sonra Heredan karakoluna zorunlu iniş yapan skorsky tipi helikopter alev alarak infilak etti. BİM, “Helikopterin inişi ve ardından hemen infilak edişi gerillalarımız tarafından kamera ile görüntülenmiştir” dedi.

BİR HELİKOPTER DE AVİNKA KÖYÜNE DÜŞTÜ

Ayrıca Oramar Karakolu’ndan 11 Temmuz günü saat 12.30 sıralarında havalanan bir skorsky tipi helikopter de gerilla güçlerinin pususuna düştü. BİM, ağır silahlarla vurulan helikopterin alev alarak bir süre ilerlediği, daha sonra da Oramar ile Avaşin arasında bulunan Avinka Köyü yakınlarına düştüğünü bildirdi. BİM, “Helikopterin düşmesinin ardından Türk ordusunun kayıpları netleştirilemezken, alanda iki gün süren arazi yangını çıkmıştır” bilgisini verdi.

HPG gerillaları 3 şoförü gözaltına aldı

BEHDİNAN (15.07.2008)- HPG gerillaları, Yüksekova ilçesindeki Kamışlı Köyü Jandarma Karakolu'na askeri malzeme ve mühimat taşıyan 3 sivil araç şoförünü gözaltına alındı. HPG Anakarargah Komutanlığı da bir açıklama yaparak, askeri malzeme taşıyan sivil araç sahiplerini uyardı.

HPG Basın İrtibat Merkezi yaptığı açıklamada, 12 Temmuz günü Dağ ve Komando Tugay Komutanlığı'ndan aldıkları inşaat malzemelerini Yüksekova ilçesindeki Jandarma Karakolu'na taşıyan 2 kamyon gerillallar tarafından ateşe verildiğini, 3 şoförün ise gerillalarca gözaltına alındığını duyurdu.

Öte yandan HPG Anakarargah Komutanlığı da bir açıklama yaparak, askeri malzeme taşıyan sivil araç sahiplerini uyardı. HPG yaptığı açıklama şöyle:

‘’Başta Botan ve Zağros sahalarımız olmak üzere Kürdistan'ın birçok yerine, Türk ordusuna ait kışla, karakol ve askeri tepelere sivil araçlarla erzak ve askeri mühimat taşınmaktadır. HPG Gerillalarının etkinliği karşısında çözümsüz kalarak bu yöntemlere başvuran Türk ordusu, savaş kurallarını çiğneyerek halka ait araçları kullanmaktadır. Kendi askeri araç ve personelini tehlikeye sokmayıp, halkı tehlikelerle karşı karşıya bırakacak bu sevkiyat yöntemine karşı halkımızın duyarlı olması gerekmektedir. Halkımız duyarlı olup bu oyunlara alet olmamalı, kendilerini tehlikeye sokmamalıdır.’’

KÜRDİSTAN İTTİFAK LİSTESİ MECLİSİ TERK ETTİ..!

KÜRDİSTAN İTTİFAK LİSTESİ MECLİSİ TERK ETTİ…YEREL SEÇİMLER YASASI ONAYLANAMADI… 
PNA-Federal Irak parlamentosu, yerel seçim yasa tasarısını, Kerkük ile ilgili anlaşmazlıktan ötürü Kürdistan İttifak listesinin meclisi terk etmesiyle onaylayamadı.

kurdistan ittifak listesi

PNA’ya konuşan Kürdistan İttifak listesinden bir parlamenter , tasarının onaylanması için bugün toplanırken, Kerkük’te referandumun ertelenmesi girişimine karşı çıkıkarak  protesto amacıyla parlamentodan ayrıldıkalrını ve bunun  üzerine oylamanın yapılamadığı belirtildi.

Parlamentonun tasarıyı görüşmek için tekrar ne zaman toplanacağı ise henüz netlik kazanmadı.

Kürdistan İttifak listesi başkanı Fuad Masum, Kürt milletvekillerinin parlamentoyu terk etmesinin ardından düzenlediği basın toplantısında, Kerkük’te referandumun ertelenmesi ya da yönetimin farklı etnik kökenliler tarafından eşit paylaşımı koşulunu öne sürmenin, anayasanın ihlali olduğunu ve demokrasiyle çeliştiğini söyledi.

Zana'nın parlamento'daki konuşmasına soruşturma

leyla-zana2

DEP eski milletvekili Leyla Zana'nın İngiliz Parlamentosu'ndaki konuşmasına soruşturma açıldığı öğrenildi.
Alınan bilgilere göre Zana hakkındaki soruşturmayı Diyarbakır Cumhuriyet Savcısı Ahmet Karaca başlattı. Zana'nın Avukatı Cebar Leygara dava açılması durumunda bunun bir skandal olacağını söyledi.
Leygara şöyle dedi: 'Savcılık bir ülkenin parlamentosunda yapılan bir konuşmaya soruşturma açmıştır. Böylesi bir dava Türkiye hukuku açısından 'uluslararası bir ayıp' olacaktır.'leyla_zana_ifade
Kürt siyasetçi Leyla Zana İngiltere Parlamentosunda İhtilaflı Konular Partiler Üstü Grubu'nun davetlisi olarak 22 Mayıs günü katıldığı toplantıdaki konuşmasında Kürt halkının silaha tutku derecesinde bağlı olmadığını dile getirmişti. Zana 'PKK'nin silah bırakması için önce uçakların bomba atmaması gerekiyor' diyerek silahların susması için bir proje gerçekleştirilmesi gerektiğine dikkat çekmişti. Zana, söz konusu projeye tarafların onay vermesi halinde belirli bir süreç içerisinde iki tarafında silah bırakabileceğini ifade etmişti:
Kürtlerin 1924'ten beri hem kimliklerinin hem de Türkiye demokrasisinin yükünü taşıdığını söyleyen Zana AB projesinin Türkiye'nin değişim ve dönüşüm süreci açısından hala çok önemli bir proje olduğunu söylemişti. AMED-ANF

SAT1 : Almanlar PKK yasağına karşı

almanlar_pkk_yasagina_karsi

Alman dağcıların Ağrı Dağı'nda HPG tarafından rehin alınması Almanya'da gündemi meşgul etmeye devam ediyor. HPG'nin dağcıların serbest bırakılmasına karşın Almanya'nın PKK yasağına son vermesi' şartı Almanlar tarafından da onay gördü. Almanya'da yapılan bir kamuoyu anketinde Almanların yüzde 77'si Almanya'nın 'PKK yasağına sona verilmesini' istedi.
Alman hükümetinin Kürtlere karşı izlediği saldırgan politika nedeniyle geçen hafta Ağrı'da HPG tarafından tarafından rehin alınan 3 dağcıyla ilgili gelişmeler Alman basınında ilk sırada yer almayı sürdürüyor. SAT1 televizyonu Alman hükümetinin PKK politikası konusunda telefonla anket yaptı. sat1-schweiz 'Almanya'nın PKK politikasını destekliyor musunuz' sorusuna yanıt veren katılımcıların yüzde 77,5'i hükümetin politikasını eleştirdi. Alman hükümetinin PKK yasağını destekleyenlerin oranı yüzde 21.4'le sınırlı kaldı. SAT1 televizyonunu da anketle ilgili yaptığı yorumda Almanların büyük çoğunluğunun PKK yasağına karşı çıktığı yorumunda bulundu.
Almanya'da kamuoyu dağcıların alıkonulması nedeniyle Almanya'nın Kürt politikasına karşı çıkarken, HPG de Alman hükümetini bir kez daha baskıcı politiklardan vazgeçmeye çağırdı. Fırat Haber Ajansı'nın (ANF) haberine göre, HPG Anakarargah Komutanlığı, yaptığı açıklamada şöyle dedi: 'Bizim Alman halkı ve devletine karşı herhangi bir düşmanca tavrımızın olmadığı gibi, bugüne kadar da bizden yana böylesi bir tavır gelişmemiştir. Eğer böylesi bir tavır içerisinde olsaydık, Türkiye'deki Alman ekonomisinin çıkarlarına yönelik olarak daha büyük zararlar verebilirdik. Bugün Alman ekonomik çıkarlarına karşı büyük zararlar verme gücümüzün olduğu herkes tarfından bilinmektedir. Merkel hükümeti, Türkiye devleti ve hükümeti ile birlikte bazı ekonomik çıkarlar nedeniyle Kürt halkının özgürlük mücadelesini ve onun kazanımlarını kurban etmekten vazgeçmelidir.' Öte yandan Alman dağcılar için devreye giren KCK de, operasyonların durmasını ve Kızıl Haç'ın devreye girmesini istedi. Fransız haber ajansı AFP'ye konuşan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sozdar Avesta, üç Alman rehinenin serbest bırakılması için operasyonlara son verilmesini istedi. Sozdar Avesta, 'PKK, Türkiye'nin Alman dağcıların rehin alındıkları bölgede askeri saldırılarını durdurması koşulu ile üç Alman dağcıyı bırakmaya hazırdır' dedi. Aesta ayrıca serbest bırakmanın da Kızıl Haç gibi uluslar arası bir organizasyonun gözetimi altında olmasını istedi. BERLİN

Sömürgeci İspanya yargısından Kürdler’e ve Bask’lara tavır!

BASK AND KURDISTAN

Rizgarî Online/Bask (Basq) ve Kürdistan yönetimlerinin 2002’de imzaladığı sağlık protokolü dün İspanya'da Yargıtay tarafından geçersiz sayıldı. Sömürgeci İspanya yargıtayı, devletsiz ve sömürge olan Kürd ve Bask ulusunun kendi aralarında yaptıkları anlaşmayı “devletsiz” olmayı gerekçe göstererek karşı çıktı. İspanya yargıtayı, "sağlık protokolü" imzalayan Bask özerk bölgesi ile Federe Kürdistan yönetimini eleştirdi. Sabah gazetesinin bildirdiğine göre İspanya Yargıtayı anlaşmayı geçersiz sayarken "Var olmayan bir devletle bir hükümet anlaşma yapamaz" yorumu yaptı. Yargıtay'ın karar metninde ise "Var olmayan bir devlet ile var olmayan bir hükümetin sağlık bakanının imzaladığı anlaşma geçerli değildir" denildi.bask

Böyle bir anlaşmanın İspanya anayasasında devlete verilen yetkilerin Bask yönetimi tarafından gaspı anlamına geldiği de iddia edildi.

'DEVLETSİZ MİLLET'

İspanyol basını ise sağlık protokolünde "Kürdistan, Irak, İran, Türkiye, Suriye ve Ermenistan'ın kesiştiği topraklarda bulunan ve devleti olmayan bir millettir" ifadesinin yer aldığını yazdı.

RO/Ömer Kaçar