Ergenekon operasyonuyla Temiz Eller iddiasında bulunan AKP, Güngören'de gerçekleri açığa çıkaracağına, devletin yıllardır uyguladığı kontr-gerillayı aklama yöntemini devreye koydu
Bizzat devlet bağlantılı oluşumlarca, Çorum, Beyazıt, Maraş, Gazi ve Şemdinli gibi birçok yerde katliamlar gerçekleştirildi. Yine Bölge illerinde devletin kontr-gerilla örgütlenmesi olan JİTEM ve Hizbullah örgütleri, binlerce faili meçhul cinayet gerçekleştirdi, gerçekleştirmeye devam ediyor. Bütün bunlar, ortaya çıkarılan belge ve bulgularıyla, bu işi bizzat yapanların itiraflarıyla ortaya konulmasına rağmen her zaman gizlendi.
Şemdinli'de suçüstü yakalandığı halde JİTEM'i aklayan AKP hükümeti, Ergenekon operasyonlarıyla Temiz Eller operasyonu gerçekleştirdiğini iddia etti. Ancak iddianamede hiçbir derin devlet faaliyetine dokunulmadı, devlet bağlantılı oluşumlar aklandı. Böylece AKP'nin iddiası boşa çıkarken, Güngören'de patlama meydana geldi. AKP, olayın faillerini meydana çıkaracağına, gerçeklerin üstünü örtme taktiği izledi.
İstanbul Güngören'de meydana gelen ve 18 kişinin ölümüyle sonuçlanan patlamayla ilgili tutuklanan 8 kişiyle ilgili İçişleri Bakanlığı'nın, Emniyet yetkililerinin ve Türk basınının gerçekleri açıklamadığı belgelerle kanıtlandı. Olay yerine bombayı bıraktığı ileri sürülen Hüseyin T'nin yaklaşık 4 yıldır çalıştığı işyerinin giriş-çıkış kayıtları Kandil'de eğitim aldığı yalanını ortaya koydu. Hüseyin T'nin, Kandil'de bomba eğitimi aldığı iddia edilen dönemde İstanbul'da özel bir hastanede tedavi olduğu ortaya çıktı. Ergenekon operasyonunda 'derin'e inmeyen AKP hükümetinin, Ergenekon'da izlediği taktiği Göngören'de de izlediği belirtiliyor. Göngören'in ucunun 'derin devlet'e dayandığı için AKP'nin Göngören patlamasının gerçek yüzünü açığa çıkartmayacağı kaydediliyor.
AKP hükümeti başta olmak üzere, muhalefet ve Türk medyasının ısrarla Göngören'deki patlamayı 'PKK üzerine yıkan' açıklamaların gerçeği yansıtmadığı belgelerle ortaya çıktı. İstanbul Güngören'de 26 Temmuz akşam saatlerinde düzenlenen iki saldırının ardından İçişleri Bakanı Beşir Atalay tarafından 'Bombacıları yakaladık' diye basına açıklanan Hüseyin T'nin bombalamaktan değil 'örgüt üyesi olmak' iddiasıyla tutuklandığı ortaya çıktı. Hüseyin T'yi tutuklayan mahkeme heyetinin özellikle 'Sizi bombadan değil örgüt üyeliğinden tutukluyoruz' dediği iddia edildi.
Eğitimde değil işyerinde
Hüseyin T'nin tutuklanmasının ardından Türk basınının 'Bomba eğitimi almış', 'Yedi günde yedi adres değiştirmiş' gibi haberlerin de doğru olmadığı kanıtlandı. Türk basınının iddia ettiği gibi 'bomba eğitimi' aldığı dönemde Hüseyin T'nin özel bir tekstil firmasında 2003 yılının Şubat ayından itibaren çalışmaya başladığı, çalıştığı işyerinin girişi-çıkış saatini gösteren sistemin kartlı bir mekanizmaya sahip olduğu ve Hüseyin T'nin yaklaşık 4 yıldır düzenli olarak bu işyerinde çalıştığı belgelendi. İşyerinin giriş-çıkış kayıtlarının son 2 aylık dökümünün polis tarafından da incelendiği belirtildi.
Evinde yakalandı
Ayrıca 'Yedi günde yedi adres değiştirdi' diye basın tarafından lanse dilen Hüseyin T'nin yaklaşık 5 yıldır ikamet ettiği adresinde yakalandığı bildirildi. Hüseyin T'nin Kandil'de bomba eğitimi aldığı ve üç ay önce Türkiye'ye giriş yaptığı iddia edilen dönemde ise İstanbul'da özel bir hastanede tedavi gördüğü sağlık karnesindeki resmi kayıtlarda mevcut. Özel bir televizyon kanalında önceki akşam Hüseyin T.'nin abisinin 'Askere kurşun sıkıyor' haberi de yalan çıktı. 3'ü kız toplam 12 kardeş olan Hüseyin T'nin ağabeyleri İstanbul'da çalışıyor.
Haberler düzmece
Kendisi ile görüştüğümüz ve görüntülenmesini istemeyen Hüseyin T.'nin ağabeyi, haberlerin tamamının düzmeceden ibaret olduğu, kardeşinin yıllardır evinden işine gidip gelen biri olduğunu ve mahkemede tutuklanma gerekçesinin ise bombalama olayı ile hiçbir bağlantısı olmadığını söyledi. Ağabey T., 'Daha Beşiktaş Adliyesi'nin önünde savcılıktaki sorguları bitmeden İçişleri Bakanı açıklama yaptı. Tutuklanıp tutuklanmadıkları bile belli olamadan basın kardeşimin bombayı patlattığı için tutuklandığını söylemeye başladı. Daha resmi olarak tutuklanmamışlardı. Resmi evrakları alıp incelesinler' dedi. Kendisinin ve diğer kardeşlerinin de yıllardır İstanbul'da çalıştığını söyleyen Ağabey T, haberleri yayınlayan televizyon kanalları hakkında dava açmaya hazırlanıyor.
Göngören'de Ergenekon taktiği
Göngören bombalı saldırısının tüm okları 'derin devlet' ve 'Ergenekon'u göstermesine rağmen ısrarla AKP hükümeti, muhalefet ve Türk basını tarafından PKK'nin üzerine atılması, 'hedef saptırma' olarak yorumlanıyor. Özellikle Başbakan Tayyip Erdoğan'ın olay yerindeki inceleme esnasında yaptığı açıklamayla başlattığı ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın da aynı sözleri kullanarak, 'yapanların kimliği'ni açık söylememesi de olayı maniple etmeye dönük olduğu belirtiliyor. Erdoğan'ın, Ergenekon'u kastederek, 'Saldırının zamanlaması failleri ele veriyor' şeklindeki açıklaması üzerinde durmayan Türk basınının, Kürt-Türk çatışmasını körüklemeye yönelik bir yayın izlemesi dikkat çekiyor. Türk basınının böyle bir yayın izlemesinde AKP hükümetinin payının büyük olduğu belirtiliyor. Ergenekon'u 2004 yılı ve sonrası 'darbe planları' ve 'AKP hükümetini devirme planları'yla sınırlı tutan AKP'nin, Ergenekon'da olduğu gibi Göngören'deki patlamada da asıl sorumluları açığa çıkarmayacağı dile getiriliyor. AKP'nin bu nedenle ısrarla 'açık kimlik' belirtmedikleri ve yaptıkları açıklamaların tamamen gündemi saptırmaya yönelik olduğu kaydediliyor.
Çiçek yalanı sürdürdü
Tüm bu tespitleri doğrulayan bir açıklama da Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'ten geldi. Bakanlar Kurulu toplantısından sonra açıklama yapan Çiçek, saldırı için 'Bildiğiniz gibi olayın faillerinin yakalanmasının ardından İçişleri Bakanı arkadaşımız İstanbul'da bir açıklama yaptı. Dolayısıyla bizim için geçerli olan açıklama budur, onun dışındaki açıklamalar bizim dışımızdadır' diye konuştu. İSTANBUL – DİHA FIRAT ÇAĞIN / UYGAR GÜLTEKİN
Alman İstihbaratı: PKK'nin işi değil
Uzmanlardan sonra Alman İstihbarat Teşkilatı'ndan (BND) da bombalı saldırının PKK'nin işi olmadığı açıklaması geldi. Bild Gazetesi'ne konuşan Alman İstihbarat Teşkilatı Şefi Ernst Uhrlau, saldırının arkasında 'El Kaide veya Türkiye'deki 'derin devlet'in' olabileceğini söyledi. Türkiye'de 'İslamcı teröristlerin' faaliyette bulunduklarına dikkat çeken Uhrlau, saldırının PKK'nin eylem tarzına uymadığını belirtti. Uhrlau, 'İşleniş itibariyle PKK tarafından yapılmışa benzemiyor. İşleniş tekniği, yer ve zaman konuları göz önüne alındığında, saldırının arkasında kökten dinci bir grubun veya Türkiye'deki derin devletin olma ihtimali daha kuvvetli. Bu içeriden bir saldırıya benziyor' dedi.
Aydar: Devlet Güngören'de uzlaştı
Kongra-Gel Başkanı Zübeyir Aydar, Türk devletinin Güngören'de 17 kişinin ölümüne yol açan patlamaya ilişkin bir şeylerin üzerini örtmeye çalıştığını belirterek, olayın PKK'ye mal edilmesinin ordu ile hükümet arasındaki uzlaşmaya dayandığını kaydetti.
27 Temmuz günü İstanbul Güngören'de meydana gelen patlamanın üzerinden daha bir saat geçmeden bazı çevreler olayı PKK'ye yüklemeye çalıştı. CHP lideri Deniz Baykal, suçlamayı yapan ilk kişi oldu.
Ergenekon iddianamesinin açıklandığı, AKP davasının görülmeye başlandığı bir dönemde meydana gelen patlamada, ciddi hiçbir delil sunulmadan mahkeme kararından hemen sonra PKK'ye yüklendi. Ancak PKK saldırının kendileri ile ilgisi olmadığını belirterek kınadı.
Kongra-Gel Başkanı Zübeyir Aydar, Türk hükümeti ve medya organlarının hep bir ağızdan PKK'yi suçlamasına tepki göstererek, olayın kendileri ile bağlantılı olmadığını bir kez daha vurguladı.
'Bu olay baştan oluş itibari ile zamanlama itibariyle tümden daha önce işaret ettiğimiz gibi, son derece ilginç ve ilgi çekici bir olaydır. Yöntem, kullanılan malzeme ve yer itibariyle göz önüne alınması gereken bir olaydır' diyen Aydar, bu tür eylemlerin özgürlük hareketine zarar vereceğini kaydetti. Savaş kurallarına göre hareket ettiklerini ve sivilleri hiçbir zaman hedef almadıklarını ifade eden Aydar, 'Kürdistan Özgürlük Hareketi neden kendi kendimize zarar veren bir eylem yapsın?' diye sordu.
Bu patlama devlet içi hesaplaşmadır
Eylemin zamanlamasının Ergenekon iddianamesinin açıklanması, AKP'ye açılan kapatma davasının görülmesi ve Ankara'da yapılan gizli görüşmelere denk geldiğine dikkat çeken Aydar, 'Bu patlama devlet içi hesaplaşmalardır. Bunu Ergenekon çerçevesinde, yaşanan siyasi gerginlik ve iktidar çekişmesi çerçevesinde değerlendirmek gerekiyor' dedi.
Olay olur olmaz, bazı medya organları ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın hemen aynı saat içinde PKK'yi suçladığını belirten Aydar, 'Millet daha gaz patlaması derken onlar bizi suçladı. Bunlar düşündürücü' ifadelerini kullandı.
Aydar, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın �tutuklandılar ve her şey aydınlığa kavuştu' yönündeki sözlerine de değinerek, gözaltına alınanların aileleri ve avukatlarının açıklamalarına dikkat çekti.
Atalay'ın yaptığı 'Patlamanın faillerini bulduk' açıklamasının ardından tutuklanan 8 sanık hakkında bugünkü gazetelerde yer alan haberlere sanık avukatlarından Hüseyin Çalışçı sert tepki göstermişti. Çalışçı 3 Ağustos'taki açıklamasında iddiaları yalanlayarak, bombalı eylemi gerçekleştiren şahsın yakalanmadığını belirtmişti. Çalışçı, 'Gazete ve televizyonlarda yer alan 'Bombacı suçunu itiraf etti' şeklindeki haberler gerçeği yansıtmıyor. Çünkü tutuklanan sanıklardan hiçbiri bombayı patlattığı suçlaması ile tutuklanmadı' demişti.
Aydar, İçişleri Bakanı'nın kanıt sunmadan PKK'yi suçladığı tepkisinde bulunarak, 'Bütün bunların hepsi devletin bir şeylerin üstünü örtmeye çalıştığını gösteriyor' vurgusunu yaptı.
Anayasa Mahkemesi'nin kapatma davasına ilişkin kararından sonra basının karşısına geçen Beşir Atalay patlamadan PKK'yi sorumlu tutarak 'Kesin tespitler ve güçlü delillerle tereddüde yer bırakılmayacak şekilde olay aydınlatılmış ve faillerin büyük bölümü yakalanmıştır' dedi. Ancak bu 'güçlü kanıtların' ne olduğu konusunda herhangi bir şey söyleyemedi.
Fail olarak öne sürülen ve Türk medyası tarafından Kandil'den gelerek bombayı patlattığı iddia edilen şahsa ilişkin de gerçekler ortaya çıktı. Patlamanın ardından tutuklanan Hüseyin T.'nin yaklaşık 4 yıldır çalıştığı işyerinde giriş çıkış kayıtlarının olmasının yanısıra bomba eğitimi aldığı iddia edilen dönemde İstanbul'da özel bir hastanede tedavi olduğu belirlendi.
Taraflar uzlaştı, olay PKK'ye yüklendi
Zübeyir Aydar, patlama öncesi ve sonrası gelişmelere dikkat çekerek, Ergenekon soruşturmasının Türk ordusu ile ilişkilendirilmediğini belirtti ve bunun bir uzlaşmanın sonucu olduğunu kaydetti. Kürtlere karşı işlenen suçların iddianamede yer almadığını ifade eden Aydar, AKP kapatma davasına Anayasa Mahkemesi'nin aldığı kararın da ordu ile hükümet arasındaki uzlaşının sonucu olduğunu vurguladı. Aydar, patlamadan sonra yapılan Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısına işaret ederek ilk kez hiçbir ihraç olmadan YAŞ toplantısının yapıldığını belirtti. Bunun da bir uzlaşmanın sonucu olduğunu belirten Aydar, 'Taraflar uzlaşırken de suçlarını Kürtlere, Kürdistan Özgürlük Mücadelesi'ne yıkmaya çalışıyor. Bu kabul edilemez. Yalancını mumu yatsıya kadar yanar' dedi.
Aydar son olarak Alman istihbaratı tarafından patlamanın PKK'nin işine benzemediği yönündeki açıklamasını hatırlattı. Aydar, 'Alman istihbaratı bu konuda mutlaka ellerindeki bazı bilgilere dayanarak açıklama yapıyor. Onlar Türkiye'de ciddi bilgiler alan bir kurumdur' şeklinde konuştu.
Bild gazetesine konuşan Alman İstihbarat Teşkilatı şefi Ernst Uhrlau, Güngören'deki saldırının ardında El Kaide veya Türkiye'deki 'iç güçlerin' olabileceğini söyledi. Uhrlau Güngören'deki bombalı saldırının PKK'nin eylem tarzına uymadığını belirterek, 'İşleniş itibariyle PKK tarafından yapılmışa benzemiyor. İşleniş tekniği, yer ve zaman konuları göz önüne alındığında, saldırının arkasında kökten dinci bir grubun veya Türkiye'deki derin devletin olma ihtimali daha kuvvetli. Bu içeriden bir saldırıya benziyor' dedi.
Bulurlar buluştururlar
'Türkiye devleti de bunun iç mücadele olduğunu biliyor' diyen Ayar, 'Ama uzlaştılar ve bu uzlaşma çerçevesinde olaya kılıf arıyorlar' şeklinde konuştu. Suçlu olarak da PKK'nin ilan edildiğini belirten Aydar, 'Kürtler üzerine her şeyi yığmaya çalışıyorlar. Olayın bizimle bir bağlantısı yoktur. Gözaltına alınanların da patlama ile ilgili tutuklanmadıkları ortaya çıkıyor' ifadelerini kullandı.
Ergenekon iddianamesinde de geçen ve PKK'ye yüklenen bir çok olayı hatırlatan Aydar, şöyle dedi: 'Hareketimize yıktıkları çok sayıda olayda faillerin devlet olduğu görülüyor. Şemdinli'de suçüstü yakalananlar insanlar Ankara'da aklandı. Türkiye'de bağımsız yargı ve hukuki zeminde işleyen bir emniyet yoktur. Uzlaştılar, birkaç fail bulmaları gerekiyordu. Bulurlar buluştururlar, delil de oluşturur ve mahkum ederler. Geçmişte bunun örnekleri çok yaşandı' ANF
CELİL DEMİRALP