- TEMBELÎ û GENDELÎ û MENDELÎ
- Bu genel başlık altında elimizden geldiğince Güney Kürdistan’ın ekonomik, sosyal ve siyasi sorunlarını değerli okurlarımızla paylaşmaya çalışacağız. Tabi ki bilimsel verilere, yetkili ağızlardan yapılan açıklamalara ve uzmanların görüşlerine dayanarak…
- Güney Kürdistan’da tüm problemlere kaynaklık teşkil eden üç mesele; Tembelî (tembellik), Gendelî (yolsuzluk), Mendelî (Kürdistan’da koparılmış bölgelerin tümü: Sincar, Kerkük, Mendelî, Xaneqîn, Maxmûr ve d.) Kürtlerin gündemini çok meşgul edecek türden meselelerdir. Hewlêr ve Bağdat arasında yaşanan “diplomasi” trafiğine, Irak parlamentosunda yaşanan tartışmaların içeriğine, Kürdistan yöneticilerinin açıklamalarına ve uzmanların analizlerine göz atmak bu tespiti kanıtlamaktadır. Güney Kürdistan Başbakanı sayın Nêçîrvan Barzani de bölgenin sorunlarını bu üç ana çerçevede dile getiriyor: “…Mesele ne tenê ya Kerkûkê ye, mesele ya Sincar û Mexmûr û Xaniqînê ye jî.”(…) “Li Kurdistanê behs dikin ko BÊKARÎ zêde ye, lê niha kesek ne amade ye ko kar bike. Em karkerên ji bo paqijkirina kolanên Hewlêr, Silêmanî û Dihokê ji Bengladeşê tînin. Gelo ev meequl e?Eger xelk bikaribin bi TEMBELIYEKE wiha bijîn, tu dê çi bikî? Ev kultureke ko ji serdema Beesiyan bi me re maye”. N. Barzani ile söyleşi. Sîrwan Hecî Berko – nefel.com / 08.05.08)
- Görüldüğü gibi sorunu doğru olarak Başbakan bu başlıklar altında ifade etmiş, biz sadece kısa olsun diye Kerkûk, Sincar, Mexmûr , Mendeli ve Xaniqîn meselesini “Mendeli” olarak yazdık.
- Önceki yazılarda kısmen “Mendelî” (Kerkük ve diğer bölgeler) sorununun temellerinin nasıl atıldığını, 1971 Mart anlaşmasının hangi koşullarda ve hangi niyetle yapıldığına ışık tutan verileri sunmuştuk değerli okurlara. Bu sefer de sözü fazla uzatmadan diğer bir soruna, “Tembelî” sorununa neden olan, kaynaklık eden meselelerden bahsedeceğiz. Sayın Başbakan N. Barzani bu soruna yaklaşımını tek cümleyle dile getirmişti. Bakalım uzmanlar, iktisatçılar ne diyor…
- Kamiz Şeddadi
Nodar Moski (Rusya Bilimler Akademisi Doğu Bilimleri Enstitüsü baş öğretim görevlisi. Ekonomist)
Son zamanlar Güney Kürdistan ekonomisinin gelişmesinden çok bahsedilse de Kürdistan hükümetinin ekonomik programını bilimsel temelleree dayanarak uygulamadığı görülmektedir. Bölge yönetiminin “ekonomi programı”nın temel maddesi yabancı yatırımcıları “Kürdistan’da vergisiz çalışmaya” yönlendirmekten ibarettir. Fakat Kürdistan ekonomisinin yararına olabilecek yabancı sermayenin bölgeye gelmesi için gereken daha önemli koşullar oluşturulmamıştır.
Bölge yönetiminin temel problem teşkil eden faaliyet alanlarından bir diğeri de emek piyasasının durumdur. Ve bu problem siyasi nedenlere dayanmaktadır. Nedense Kürdistan hükümeti aracı banka operasyonlarına dayalı off-shore ekonomi oluşturmayı kendisine temel hedef olarak seçmektede ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ekonomisini (bazen İsviçre ve Singapur’dan da bahs edilmekte) örnek almaktadır. Fakat BAE örneği enderdir ve bölgenin her ülkesinin bu tip ekonomi kurmasının olanaksız olduğu açıktır. Kürdistan’nın benzer ekonomi modeli oluşturamayacağının bir sürü nedenleri vardır.
Kürdistan hükümeti, İsviçre (BAE, Singapur) olabilmek için sadece liberal vergi ve yatırım yasasının kabul edilmesinin yeterli olacağıı, ardından hemen yabancı yatırımcıların Kürdistan’a akın ederek bölgeyi dünyanın en gelişmiş bölgelelerinden birine çevireceğini düşünmektedir. Hükümete göre bu durumda yerli halk ise, yabancılara Kürdistan’ın refahı için çalışabilsinler diye güvenli ortam sağlamayı üstlenecektir.
Fakat şimdiye kadar yabancı şirketlerin yaptığı Kürdistan’da ihaleler alarak, içeriye kalitesiz mal sokarak seramyeyi dişarıya çekmekten ileriye gitmemektedir.
Bu durumun başlıca nedenlerinden biri Güney Kürdistan halkında kendi ekonomisini oluşturmak için sıkı çalışma anlayışının olmamasıdır. Şöyle ki bağımsızlık mücadelesi (günümüzde artık oturmuş bir yarı bağımsızlıktan sözedebiliriz) nerdeyse bir anda halkın tümünü zengin decek Kürdistan’ın doğal zenginlikleri sloganıyla yürütülmüştür. İşte bu anlayış Kürdistan halkının Kerkük sorununu da salt bu çerçevede ele almasına kaynak teşkil etmektedir. Fiili olarak bölge hükümeti halkta; Kerkük petrolü ve yahut Kürdistan bölgesinde Irak petrol bakanlığının serbest kullanılmasına karşı çıktığı petrol rezervleri olmadan Kürdistan’ın her hangi bir ekonomik geleceğinin olmadığı izlenimi oluşturmuştur.
Irak Kürdistan’ında, Türkiye Kürdistan’ındakine benzer bir girişimcilik ruhu bulunmamaktadır. Bölgede Doğu Asya halklarında var olan iş etiğinden de bahs etmek mümkün değildir. Sürekli iş yerlerinin kapandığı ve yeni istihdam alanlarının açıldığı küreselleşme sürecine katılmayı sağlayan bu temel faktörler, ülkeler için yeni istihdam alanları ve kendi ekonomik kimliğini oluşturma olanağı sunman temel etkenlerdir.
Kürdistan yönetiminin, her ne kadar açık dile getirmese de, ekonomik gelişme modeli olarak Orta Doğu modelini esas aldığı görülmektedir. Bu, kapsamlı mineral hammal ihracına, tüm tüketim mallarının ithalına ve paternalist paylaşıma (Paternalizm- bir ataerkil üretim ve tüketim sistemi olup, babanın tüm klan üyelerinin, üretimdeki katkısına bağlı olmayarak geçimini sağlamasıdır - çeviri), düşük seviyeli devlet yönetimine ve kurumlarına ve işgücü ithalına dayalı bir modeldir.(Bazı Kürdistan’lı yorumcular bunu “cüce Şeyhlikler” modeli olarak da adlandırmaktalar.) Kısacası, bölge yönetimi açısından Kürdistan ekonomisinin geleceği sadece mineral hammal rezervlerine bağlıdır.
Güney Kürdistan’da diğer dikkat çeken bir faktör ücret düzeyinin yüksek, buna karşı emek verimliliğinin ve üretimdeki rekabet düzeyinin ise düşük olmasıdır. Görünürde Kürdistan’da, özellikle de gelişmiş ekonomilerdekine kıyasla iş ücreti düzeyi fazla yüksek değildir, ama emek verimliliği ve eğitim düzeyi açısından ele alındığında oldukça yüksektir. Kürdistan’da yüksek ücret nedeniyle son yıllarda yutr dışından düşük vasıflı ucuz yabancı işgücü çekme süreci hızla gelişmektedir. Bu, özellikle de yerli halkın çalışmadan sosyal yardım aldığından dolayı çalışmak istemediği sektörlerde yaygındır.
Kürdistan emek piyasasını değerlendiren kimi Kürt iktisatçıları “kitlesel tembellikten”, “yüksek beklentiden”, “düşük emek moralinden” ve “çoğunluk vatandaşın ülke ekonomisinin gelişimine katkı sunmamasından” bahsetmekteler.
Yüksek iş ücretine neden olan diğer bir faktör de resmi olmayan istihdam prosedürleridir, yani işe alınmalar emek piyasasındaki rekabete esasen değil, genel olarak üst düzey memurların kayırmacılığına dayanmaktadır.
Bu iki faktör; düşük üretim ve yüksek ücret sadece yabancı sermayenin Kürdistan’a gelmesi önünde engel olmakla kalmayıp, aynı zamanda sermayenin dışa akmasına da yol açmaktadır. Yabancı yatırım, mineral hammal üretimi dışında sadece sermayenin kolay döndüğü sektörlere; ticaret, otelcilik, ve lokantacılık gibi sektörlere yapılmaktadır.
Kürdistan yönetimi, verdiği bir sürü vaatlere rağmen fiilen işsizlik sorununu çözmek için her hangi bir program uygulamamaktadır. Eğer kararlı tedbirler alınmazsa zaten yüksek olan işsizlik oranının yakın gelecekte katlanarak daha da artacağı kesindir.
Kürdistan’da nominal işsizliğin yanında belli bir düzeyde gizli işsizlik de mevcuttur. Bölge hükümet yetkililerinin açıklamalarına göre nüfusu 4 milyon olan Kürdistan’da devlet bütçesinden maaş alan devlet memuru ve kamu çalışanlarının sayısı 1,1 milyondur. Yani nüfusun çalışan kesiminin nerdeyse tümü kamu çalışanı ve devlet memurudur. Kürdistan’da 2007 ortalarına olan verilere göre kamu çalışanlarının aylık ücreti 75 $’dan (en düşük ücret) başlamak üzere ortalama 170-500 $ civarındadır.Bu, Kürdistan bütçesinin %70-80’inin kamu çalışanlarının aylık maaşlarının ödenmesine harcanması demektir.
Buna bir de Kürdistan’da işçi sınıfının tümden olmayışını, çifçi sayısının da minimuma düştüğü eklenirse ortaya çıkan tablo Kürdistan ekonomisinin gerçek yüzünü ortaya koymaktadır.
Güney Kürdistan’da yerli işgücünün rekabet kabiliyetinden yoksunluğu ve işçi sınıfının olmayışı dışarıdan sürekli işgücü ithalını zorunlu kılmaktadır. Her ne kadar yabancı işçi çekme geleneği 90’lı yıllarda başlamış olsa da , bu süreç çok yaygın olarak son yıllarda hız kazandı.
İlk etapta yabancı işgücü sadece Türkiye’den getirilen vasıflı işçilerle sınırlıyken, 2000’li yılların başından itibaren Güney Kürdistan’a: Güney, Doğu ve Güneydoğu Asya ve Kuzeydoğu Afrika ülkelri vatandaşları aktif bir şekilde girmeğe başladı. Esas itibariyle bunlar Pakistan, Çin, Filippinler, Bangladeş, Endonezya, Somali ve Etyopya vatandaşlarıdır.
Her ne kadar Asya ve Afrika ülkelerinden gelen işçiler Kürtlerin yapmak istemedikleri vasıfsız ve düşük ücretli işleri yapsa da (mesela, Bangladeş’liler sokakları temizlemekteler) ve Kürtleri Araplara mühtaç kılmaktan kurtarsa da, yine Kürdistan’a önemli sayıda gastarbayterin (yabancı işçi) gelmesi toplumsal gerginlik belirtilerine kaynak teşkil etmektedir. Şöyle ki işsizlik oranının çok yüksekte seyrettiği Kürdistan’da var olan iş yerlerinin yabancılarca tutulması yerli halk tarafından olumsuz karşılanmaktadır. Halk, düşük ücretle her işi yapan yapancıların işsizliği derinleştirdiğine inanmaktadır.
Elde olan veriler ve uygulanan ekonomi politikaları Kürdistan’da yabancı işgücü ithalının daha da artacağını göstermektedir. Kürdistan yönetimi yabancı yatırımlara ilişkin bölge yasasında (böyle bir yasa Irak yasalarında da mevcuttur) yabancı yatırımcılara yurt dışından işgücü de getirmeği ve kârı engelsiz bir şekilde yurt dışına çıkarmayı sağlayan şıklar eklemiştir. Söz kunusu yasa her yatırımcıyı, hiç bir rekabet kabiliyeti olmayan Kürt işçileri yerine yüksek verimlilik karşısında düşük ücrete çalışan yabancı işçi getirmeye sevketmektedir. Bu, özellikle son yıllarda hızla Kürdistan’a giren Çin şirketleri örneğinde bariz bir şekilde gözlemlenmektedir.
Günümüzde Kürdistan’da iş yapan yabancı inşaat ve ticaret firmaları, hatta kamu sektörü işçi alırken düşük ücretle daha sıkı ve verimli çalışan yabancı işçi almayı tercih etmekteler.
Güney Kürdistan halkının çalışmak istememesi tarım alanında açık gözlemleniyor. Bölge yönetiminin, geçmiş Irak rejimi tarafından yıkılan köylerin çoğunun imar olunduğunu iddia etmesine rağmen nüfusun büyük çoğunluğu büyük kentlere yerleşerek bürokrat, kamu çalışanı, polis, koruma ve ithal mal ve ürün satıcısı olarak çalışmayı tercih etmektedir.
Şimdiye kadar her yönüyle Irak’ı besleyen Kürdistan günümüzde yeşillikten et ürünlerine kadar hemen tüm tarım ürünlerini ithal eden bölge durumuna, yabncı tarım ve gıda ürünlerinin tüketim pazarına dönüşmüş durumdadır. Esas itibariyle Kürdistana ihracat yapan ülkeler Türkiye, İran, Suriye (Kürdistan bağımsızlığının esas karşıtları) ve diğer Arap devletleridir. Konserve ürünler ve meyve suları ise tarım için uygun koşulları bulunmayan Kuveyt ve Suudi Arabistan’dan gelmektedir. Irak’ın diğer bölgelerinden de belli oranda tarım ürünü Kürdistan bölgesine getirilmektedir.
Bazı yerli ve yabancı gazetelerin “Kürdistan’ın ekonomi mücizesi” diye bahsettiği Kürdistan ekonomisi aslında yerli şirketlerin bol ve kaliteli ürün ihraç ederek dış piayasaları işgal etmesinden (Doğu Asya ülkeleri ve Türkiye başta olmak üzere “tüm ekonomi mücizeleri”nde olduğu gibi) ibaret olmayıp, tümüyle yerel imalattan yoksun, sadece ve sadec petrol fiyatlarının artması nedeniyle Irak bütçesinden yapılan transfer hesabına ithal mallarının hummalı bir şekilde tüketiminden ibarettir.