Leyla Zana Londra'da parlamentoda konuşacak Katkıda Bulundu rizgarionline Rizgarî Online/Londra: DEP eski milletvekili Leyla Zana Mayıs ayın da İngiliz Parlamentosunda yapılacak bir toplantıda konuşacak. 'Türkiye, Kürdler ve Avrupa Birlği: Barış ve diyalog için bir dava' konulu toplantıda Leyla Zana'nın yanısıra tanınmış bazı İngiliz şahsiyetler de konuşacaklar. Peace in Kurdistan tarafından yapılan bilgilendirmede Sakharov Barış ödülü sahibi Leyla Zana'nın yanısıra Baroness Frances D'Souza, Lord Avebury, Lord Rea, Abdullah Öcalan'ın avukatlarından Mark Muller'de konuşma yapacaklar. 19 Mayıs pazartesi günü Grand Committee room'da yapılacak toplantı saat 19:00'da başlayacak.
'Türkiye, Kürdler ve Avrupa Birlği: Barış ve diyalog için bir dava'
Kurdians: Monday, April 21, 2008BUYUTMEK ICIN TIKLA Steven A.Cook*/ Türkler, Kürtler ve Iraklıların sık sık çatışan politikaları, Kuzey Irak'ın aslında na kadar kırılgan olduğunun göstergesi. Osmanlı'dan beri Türkler bölgede bu kadar etkin ve potansiyel olarak sorunlu bir rol oynamamıştı. Son beş yıldır Irak'ta bütün dikkatler Mezopotamya'daki Kaide'nin akıbetinin ne olacağına, Sünni-Şii çatışmasına, İran'ın rolüne, Anbar eyaletinin güvenliğine, 'asker takviyesi'ne ve son olarak da Basra'daki durumun kötüleşmesine odaklandı; Kuzey Irak'ın durumunaysa sadece arada bir bakıldı. Yaygın kabul, Kürtlerin çoğunluğu oluşturduğu kuzeyin 'Özgürlük Harekâtı'nın başından bu yana ülkenin tek istikrarlı parçası ve bir başarı hikâyesi olduğu yönündeydi. İşgal kuzeyi, ülkenin diğer bölgelerinden farklı olarak fazla sarsmadı ve Bölgesel Kürt Yönetimi'ne dönüşen yapı idari kurumları inşa etmeye başlamak açısından 12 yıllık bir avantaja sahipti. Saddam'dan hemen sonraki dönemde BKY hizmetleri yerine getirmeye ve bölgede güvenliği sağlamaya muktedirdi. Oysa Kuzey Irak, ülkeyi yeni bir iç savaşa sürükleme potansiyeli olan kritik bir bölge. Ayrıca şiddete batması halinde Irak'ın bazı komşularını da çatışmanın içine katabilecek tek bölge niteliğinde. Kürt bölgesiyle alakalı sorunlar (Kerkük'ün statüsü ve Kürt milliyetçiliğinin buna bağlı meselelerinden, PKK'nın Türkiye, PJAK'ın İran'la çatışmasına, oradan uzun süredir bekleyen petrol yasasına kadar) Türkiye, Irak, bu iki ülkedeki Kürtler ve ABD için korkutucu riskler barındırıyor. Diyaloğu reddetmek Türkiye'ye zarar Türkler, Kürtler ve Iraklıların sık sık çatışan politikaları Kuzey Irak'ın kırılganlığını ve nasıl çökebileceğini yansıtıyor. Sözgelimi, Türkiye'nin şikâyetlerine rağmen, Iraklı Kürt liderliğinin PKK'ya maddi destek sağladığına dair gerçek kanıt yok. Liderliğin politikası özünde, Irak Kürt nüfusunun daha kapsamlı hedeflerini (bağımsızlık veya buna yakın bir şey) etkilemeyeceği umuduyla PKK'yı görmezden gelmekti. Türkiye'nin PKK'ya diz çöktürülmesi yönündeki ısrarlı taleplerine karşılık vermenin ne anlama geleceği açıktı ve Kürt Bölgesel Yönetimi'nin harekete geçmemesi en nihayetinde Türkiye'nin geçen aylardaki askeri harekâtlarına yol açtı. İşte bu harekâtların devamı, kuzeyin istikrarını bozma potansiyeli taşıyor. Benzer biçimde, Ankara'nın Kuzey Irak'a yönelik politikaları da bir idrak karmaşasını yansıtıyor. Türkler Bağdat'ın kuzeydeki gelişmeler üzerinde konrolü olduğuna inanmıyor olsa da, Bölgesel Kürt Yönetimi'yle temas kurmayı reddetmek konusunda tutarlı davrandı. 2006'da Irak-Türkiye-ABD arasında başlatılan ve bu üç ülkedeki PKK karşıtı faaliyetlerin koordinasyonunu amaçlayan mekanizmanın başarısızlığa uğramasının başlıca sebebi buydu. Türkiye Iraklı Kürt liderlerle birlikte çalışıyor, ancak diyaloğa girmeyi reddetmesi sınır ötesi operasyonlarla da birleşince Iraklı Kürtlerin PKK'ya desteğini ateşliyor ve Kürt milliyetçiliğine daha da ivme kazandırıyor; ki Türkiye'nin çıkarlarına zarar veren gelişmeler bunlar. Gerek ABD'nin Irak'ı işgal ederek yol açtığı değişikliklerin, gerekse Türkler, Kürtler ve Bağdat arasındaki karmaşık ilişkilerin bölgesel etkileri ortada. Osmanlı İmparatorluğu'ndan beri Türkler Ortadoğu'da bu kadar etkin ve potansiyel olarak sorunlu bir rol oynamamıştı. ABD'nin tavır değişikliğine gidip Türkiye'ye PKK'yı Irak içlerinde takip etmesi için yeşil ışık yaktığı göz önüne alınırsa, Türkiye'nin sınır ötesi müdahalelerinin kontrol altında tutulabilir olduğu söylenebilir, fakat büyük tehlikelere yol açabilecek kadar ciddi olduğu da açık. Arap dünyasında Kürtlerin çektiği acılara dair belli bir sempati söz konusu, fakat sadece Irak'ın birliğini zedelemediği sürece. Alternatif olarak, Türkiye'nin operasyonları İran'ın da PJAK'a karşı benzer operasyonlarına yol açar ve Irak'ın Arap nüfusu çatışmaya dahil olursa, Türkiye Ortadoğu'da (ki iktidardaki liderleri bu bölgeyi stratejik ve ticari açıdan çok önemli sayıyor) yeni elde ettiği bu statüyü ve prestiji yitirecektir. Kendi payına ABD, Türkiye'nin kuzeyde, İran'ın Irak'a daha fazla karışmasını tetikleyecek eylemlere girişmesine müsamaha göstermeyecektir. Kürtler emsal teşkil edebilir Kürtlerin, birleşik bir Irak'ın parçası veya bağımsız devlet sıfatıyla olsun, bölge siyasetinde yeni bir aktör haline geldiği de inkâr edilemez. Bu yeni statünün, Türkiye, Suriye ve İran'daki Kürt yoğunluklu bölgelerin ötesine giden etkileri olabilir. Çoğunluğunu Arapların oluşturduğu bir ülkede devlet başkanlığı, dışişleri bakanlığı, başbakan yardımcılığı ve başka birçok önemli mevkinin Kürtlerin elinde olması, Arap dünyasıyla ilgili mitleri yerle bir ediyor. Iraklı Kürtlerin ister bağımsızlık yoluyla, isterse birleşik bir Irak içinde elde ettiği büyük siyasi güçle oluşturacağı örnek, bölgedeki diğer büyük azınlık gruplarını konumlarını değiştirme arayışı konusunda cesaretlendirecek. Bu tür değişiklikler muhtemelen sükunetle karşılanmayacaktır. *Avrupa merkezli internet sitesi, ABD Dış İlişkiler Konseyi üyesi, 17 Nisan 2008/Radikal
Yaklaşık bir asırdır Kürdler ellerindeki bağımsızlık kozunu atarak ilk defa zafere yaklaşıyorlar. Kürdlerin değişim için şimdi bir şansları var.
Kurdians: Monday, April 21, 2008Gönderen: rizgarionline Tarih: 21.04.2008 Saat: 12:21 Katkıda Bulundu rizgarionline William Grimes*/ Irak ile ilgili senaryo şu şekilde devam etmeliydi: Diktatör devrilir, baskı altındaki kitleler kutlama yapar, demokrasi kök salar ve minnettarlık yağmuruna tutulan ABD, düşman Orta Doğu'da Batı destekli yeni bir müttefiki kucaklar. Quil Lawrence "Görünmez Ülke" eserinde tam olarak bu şekilde olduğunu savunuyor, ancak bunu görebilmeniz için kuzeye, Irak'ın üç Kürd eyaletine bakmanız gerekiyor. Lawrence şöyle yazıyor: "Amerikalılar, Arap Irak'ta gözler önüne serilen korkunç iç savaştaki zorluklar nedeniyle mıhlanmış bir şekilde duruyor, ancak Irak Kürdistanı'nın, Amerika'nın bölge için belirlediği hedeflerin ne olduğunu yavaş yavaş anlamaya başladıklarını güç bela fark ediyorlar." Lawrence mantıklı bir şekilde, Kürd tarihini kısaca gözden geçirerek ve her Kürd sözcüsünü rahatsız eden soruya cevap vererek başlıyor: Tam olarak Kürd nedir? Birçok cevaba bağlı.Türk Hükümeti yıllarca milyonlarca Kürdün varlığını basitçe reddederek onları "dillerini unutmuş dağdaki Tükler" olarak nitelendirdi. Lawrence, eserinin büyük bir kısmında Kürdistan'ın aşiret temelli iki büyük partisini ve onların Hüseyin sonrası dönemde konumlarını belirlemek için yaptıkları hileleri anlatıyor. Mesud Barzani'nin 1975'ten beri liderliğini yaptığı Kürdistan Demokratik Partisi, kurucusu coşkulu ve karizmatik lider Celal Talabani olan Kürdistan Yurtseverler Birliği ile rekabet ediyor. Uzmanlar bile iki partinin programları arasında bir fark bulamıyor. Lawrence, Kürdler için en iyi yolun "sakince bölünme" olduğunu söylüyor. Kürdlerin yalnızca yüzde 2'si Irak'ın bir parçası olarak kalmak istiyor, ancak bir bağımsızlık ilanı,komşu güçlerin silahlı müdahalesine neden olur. Lawrence onların gizlenerek ve Sünniler ile Şiiler arasındaki ihtilaftan yararlanarak, ayrı olarak gelişmeye devam edebileceklerini ve biraz şansla ABD'yi Kürdistan'da kalıcı bir askeri üs kurmaya ikna edebileceklerini söylüyor. Lawrence, Kürd liderlerin zihinlerini okuyarak, eserinde, "ABD himayesini devam ettirmek onlar için kilit nokta ve bunu yapmak için biraz görünmez kalmak zorundalar. Kürdler isim haricinde bir ülke için her şeye sahip olabilirler ve bu yolla komşuların hiçbirisi onları haritayı yeniden çizmeye çalışmakla suçlayamaz" şeklinde yazıyor. Yaklaşık bir asırdır Kürdler ellerindeki bağımsızlık kozunu atarak ilk defa zafere yaklaşıyorlar. Kürdlerin değişim için şimdi bir şansları var. *The New York Times gazetesi Hazırlayan: Kaya Vural
1925’ten 2007’ye kadar devlet ‘’Kürt sorunu’’ üzerine 70 rapor hazırlatmış, sonuç ortada... Şöyle de denilebilir:‘’Sorunu çözmek için hazırlanan her rapor, yeni bir sorun haline gelmiş!’’ Devletin Kürt filmi/Hasan Pulur-Milliyet İLK bakışta kitabın adı sanıp beğeniyorsunuz, ‘’Belma Akçura kitabına iyi isim bulmuş!’’ diyorsunuz. (x) Meğer devletin de bir ‘’Kürt filmi’’ varmış, çekimlerine başlanmış, müdahaleler yüzünden uzadıkça uzamış, sonunda ‘’Şimdi zamanı değil!’’ diye arşive konmuş... Herhalde ‘’Arşive konmuştur’’ diyoruz çünkü ‘’filmin imha edildiğini’’ gösteren bir bilgi yok. Belma Akçura’ya göre, 1925’ten 2007’ye kadar devlet ‘’Kürt sorunu’’ üzerine 70 rapor hazırlatmış, sonuç ortada... Şöyle de denilebilir: ‘’Sorunu çözmek için hazırlanan her rapor, yeni bir sorun haline gelmiş!’’ * * * BELMA Akçura’nın kitabında kişilerin ve kurumların bu konuda neler dedikleri var. Mesela kimler ne demiş? ATATÜRK: Türkiye’nin halkı mevzubahis olurken, onları da (Kürtler) beraber ifade lazımdır. İfade olunmadıkları zaman bundan kendilerine ait mesele ihdas etmeleri her zaman varittir.’ İNÖNÜ: Erzincan’ın Kürt merkezi olmasıyla, asıl korkuncu, Kürdistan’ın meydana gelmesinden ciddi biçimde kaygılanmak yerindedir. BAYAR: Bölgede yaşayanlara yabancı bir unsur oldukları resmi ağızdan ifade edildiği takdirde, bizim için elde edilecek sonuç bir tepkiden ibaret olabilir. ÖZAL: Kürt meselesini mutlaka çözeceğim, bu benim milletime yapacağım son hizmetim olacaktır. TÜRKEŞ: Biz ne kadar Türksek, onlar da o kadar Türktür, onlar ne kadar Kürtse, biz de o kadar Kürdüz. DEMİREL: Yani şimdi biz, Kürt halkına kötü davranıyoruz da Türk halkına daha iyi mi davranıyoruz?’’ * * * PEKİ, şimdi iktidarda olanlar, Kürt sorununa bakması gerekenler nasıl bakıyorlar, mesela Başbakan Erdoğan? AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan Moskova gezisinde (25 Aralık 2002) Moskova’daki Türk iş merkezinin inşaatını geziyor. Kürt kökenli inşaat işçisi Zülfikar Boran ile Kürt sorununu tartışıyor: Erdoğan: Sorun var diye inanmayacaksın, sorun yok diye inanacaksın. Sorun var diye inanırsan, sorun olur. Sorun yok dersen, sorun ortadan kalkar. Biz diyoruz ki, bizim için böyle bir sorun yok. Boran: Siz Türkiye’de tek başına iktidara geldiniz ama iktidardan da gidersiniz. Yani siz böyle bakmayın, ben çalışan bir insanım ama siyasete bakınca... Ecevit de, diğerleri de işbaşına geldiler ama böyle de gittiler. Siz de sorunları görmezlikten gelirseniz... Erdoğan: Ben böyle bir sorunu var kabul etmiyorum. Yok böyle bir sorun, diyorum. Bak, ben Siirt’ten evliyim, huzurluyum diyorum, bitti. Böyle yaklaş olaya. Böyle yaklaştığın sürece problem kalmaz. Boran: Bunu pratikte biliyorum da Sayın Başbakan... Türk arkadaşlar var, biz kardeşçe beraber yaşıyoruz, çalışıyoruz gerçekten... Erdoğan: ‘Türkiyeliyiz hepimiz’ diyeceğiz. Boran: Elbette, Türkiye için canımızı da veririz. Erdoğan: Ha, o kadar! Ama ben diyeceksin Kürdüm, Türk de ben Türküm diyecek. Boran: Nasıl olsa fark etmiyor. Boran: Ama biz kardeşiz, diyeceksiniz. (Boran’a sarılarak) ben seni Allah için seviyorum. * * * Böyle bir yaklaşımın, değil Kürt sorununu, başka herhangi bir sorunu çözeceğine inanıyor musunuz? Sorun var, diye inanmayacaksın, sorun yok, diye inanacaksın... Böyle yaklaşım olur mu, böyle bir sorunu ‘’Benim eşim de Siirtli diyerek’’ çözmek mümkün mü?
Rizgarî Online/Irak'a beklenmedik ziyarette bulunan ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, F.Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, Cumhurbaşkanı Yardımcıları Adıl Abdulmehdi ve Tarık Haşimi, Kürdistan Bölge Hükümeti (KRG) Başbakanı Neçirvan Barzani, F. Irak Başbakanı Nuri El-Maliki ile Irak'taki Amerikan güçlerinin komutanı David Petraus ve Büyükelçi Ryan Crocker ile ayrı ayrı görüştü. Rice, uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada, Maliki'nin güvenlik alanındaki çabalarını takdir ederek, çeşitli gruplar arasında uzlaşma sağlanmasına yardımcı olmak için Irak'a geldiğini belirtti. Maliki'nin Basra'da Mehdi Ordusu milisleriyle mücadelesinin çeşitli etnik grupları ve mezhep gruplarını daha önce görülmedik şekilde bir araya getirdiğinin işaretini gördüğünü belirten Rice, "Bu uyumdan faydalanmak istediklerini" söyledi. Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice arasında gerçekleşen ve Cumhurbaşkanı Yardımcıları ile Kürdistan ile Irak Başbakanlarının katıldığı görüşme sonrası ortak bir basın toplantısı düzenlendi. Talabani-Rice ortak basın toplantısında ilk önce ABD Dışişleri Bakanı Rice, Cumhurbaşkanı’na teşekkür ederek, Irak ordusunun ülkede güven ve istikrarın egemen olmasına yönelik başarısına vurgu yaptı. KTV`nin bildirdiğine göre Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Celal Talabani ise Kürdistan Bölge Hükümeti (KRG) Başbakanı Neçirvan Barzani’nin Bağdat temaslarına yönelik sorulan soruyu, “Başbakan Neçirvan Barzani’nin Bağdat temasları çok olumlu ve yararlı geçmiştir. Kısa bir süre içerisinde Irak ve Kürdistan hükümetleri arasındaki meselelerin tamamen çözüme kavuşacağına inanıyorum” şeklinde yanıtladı. Talabani, Irak anayasasının Kerkük kenti ile ilgili 140. maddesine ilişkin olarak, bu anayasa maddesinin yerine getirilmesine ilişkin sürecin devam ettiğini, Birleşmiş Milletler (BM) Irak Özel Temsilcisi Stefan Di-Mistura’nın konu ilgili önerisinin olduğunu ve önümüzdeki günlerde Di-Mistura’yla bir araya gelerek meseleyi görüşeceklerini söyledi. Talabani ayrıca Kerkük sorununun adım adım çözüleceğini de sözlerine ekledi. RO/Akt:Cemil Süphan