Erdoğan Kürtçe öğrensin

Erdoğan Kürtçe öğrensin-Dr.İ.Turanlı Posted on Perşembe, 03. Nisan 2008 Topic: Güncel Bir başbakanın hiç bir yabancı dil bilmemesi büyük bir talihsizlik,hem kendisi,hemde Türkiye için.Buna rağmen Kürtçe konuşmağı öğrenmesi Türkiyenin bölünmesini önlemek bakımından en kuvvetli önleyici tedbir olur.Türk-Kürt birlikte yaşamına büyük katkısı olur.

Başbakan Tayyip Erdoğan KÜRTÇE  öğrensin

Dr.İsmet Turanlı    

Bir başbakanın hiç bir yabancı dil bilmemesi büyük bir talihsizlik, hem kendisi, hemde Türkiye için. Buna rağmen Kürtçe konuşmağı öğrenmesi Türkiye'nin bölünmesini önlemek bakımından en kuvvetli önleyici tedbir olur. Türk-Kürt birlikte yaşamına büyük katkısı olur.

Dünyanın neresinde iki lisanlı devlet var diyor İsveç' te. Ya başbakanın dünyadan haberi yok, yahutta vatandaşların dünyadan haberleri olmadığını zannediyor.

KIBRIS’ta iki lisan yokmu? Hatta iki devletten müteşekkil konfedarasyon istiyor.

İSVİÇRE’de dört resmi lisan olduğunu hiç duymadı mı?

BELÇİKA’da iki resmi lisan olduğunu duymadı mı?

KANADA’da İngilizce ve Fransızca konuşulduğunu duymadı mı?

IRAK’ta Kürtçe ve Arapça resmi lisandır.

LUXENBURG’ta 3 lisan mevcuttur. Resmi 3 lisan eğitimdedir.

ALMANYA’da okullarda Türkçe öğretilmiyor mu?

İSVEÇ’te Türkçe ve Kürtçe öğretilmiyor mu?

Ben akrabalarımla , hastalarımla rahat Kürtçe konuşamadığım için utanıyorum. Çünkü Türkiyede Kürtçe eğitim yok.Konuşarak öğrensinler diyorlar. Eğer bir lisan sırf konuşarak öğreniliyorsa Türk Edebiyatı, Grameri ,senelerce , hatta liselerde Türkçe neden öğretiliyor? Türkçe öğrenimi çok zor da ondan mı?Yoksa Türklük üstün bir IRK MI?. Zamanın adliye vekili Esat BOZKURT’a göre Türk olmayanlar Türkiye'de ancak hizmetçi olabilirler, köle olabilirler. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikatı böyle bilsinler. Erdoğanda İsveç'te böyle mi demek istedi?HÜRRİYET gazetesi en üst köşesinde , senelerdenberi , nedamet duymadan ‚ ‚TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR ‚ diyor. Kürtler ve Diğer gayri müslimler de diyorki HAYIR !!! Türkiye hepimizindir.!!!!!!!!!Türkiyede doğupbüyüyen, Türkiye'yi vatan bilen, kalbi Türkiye için atan herkesindir. Damarlarında Türkler gibi ASİL kann taşımayanların da vatanıdır.TÜRBAN yüzünden yargılanır da siyasetten uzaklaştırılmak isteyenler bilsinler ki Türkiye de İNÖNÜ’de, DEMİREL’de, ECEVİT’TE defalarca ,tekrar, tekrar başbakanlığa oturmuşlardır. Batıda pek benzerleri yok. Belki, bize benzedikleri için İtalya'da olağandır. Onun için Erdoğan merak etmesin bu tarz HACİYATMAZLIK Türkiye'ye has bir olgudur. Sebebi de haksız yere o makamdan indirilmeleridir. Sizinle sandıkta başa çıkamadılar,askeri muhtıralarla frenleyemediler,hapsede attılar,şimdi gene yargıyı vasıta yapıyorlar.Bana kalırsa Türban günahınız sayılmaz.F akat Kürtçe eğitim olamaz deyişiniz en büyük GÜNAHINIZDIR: Onun için benim tavsiyem acilen Kürtçe öğrenmeğe bakın. Kürdistan'a yapacağınız milyarlarca yatırımdan daha efektif olursunuz.dr_ismetturanli@mynet.com

Recep Tayyip Erdoğan ''Türkiye'de Türkçeden başka dil yoktur, olamaz'' dedi.

Erdoğan: Kürtçe resmi dil olamaz Posted on Çarşamba, 02. Nisan 2008 Topic: Siyaset İsveç Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde soruları cevaplayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ''Türkiye'de Türkçeden başka dil yoktur, olamaz'' dedi. Erdoğan, Kıbrıs sorunu konusunda ise Türk askerinin zamanı gelince çekileceğini söyledi. CNN TÜRK İsveç Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde "AB ve Türkiye" konulu toplantıda konuşan ve soruları yanıtlayan Erdoğan, bir gazetecinin anayasa konusundaki çalışmaları anımsatarak, bu çalışmalar çerçevesinde "Kürt kimliğinin tanınıp tanınmayacağına ilişkin" sorusunu cevaplandırdı. Erdoğan, "Türkiye'de kimsenin ben 'Kürdüm' demesine mani bir hal yok. 'Ben Kürdüm' diyenin de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıyla iftihar etmesine mani bir durum yok" dedi. Türkiye'de Türk, Laz, Çerkez, Abaza, Gürcülerin de var olduğunu hatırlatan Başbakan Erdoğan, "Yani bazı Kürt kökenli vatandaşlarımızın bu denli aşırı yaklaşımdaki hassasiyeti benim ülkemde diğer etnik kökenli vatandaşlarım göstermiyor" diye konuştu. "Burada ciddi bir aşırılık var" diyen Erdoğan, Kürt kökenli vatandaşların Kopenhag Siyasi Kriterleri'nden bu yana dillerini istedikleri gibi kullandıklarını ve istedikleri gibi eğlencelerini yaptıklarını kaydetti. Bu konuda yeni bir adım attıklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, devlet televizyonu ve radyosundan bir tanesinde ağırlıklı olarak Kürtçe, Farsça ve Arapça yayın yapmaya hazırlandıklarını belirtti. Bunların yanında ana dilini öğrenmek için kurs açmaya da imkanları ve hakları olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, "Ama öyle abartılı başladılar ki bu işe, önce kurslar açtılar, fakat kurslar yürümeyince bu defa şimdi devletten 'bize yardım verin de öğretmen tayin edin de bu kursları çalıştıralım' diyorlar" diye konuştu. "Dünyanın neresinde acaba bu tür bir yöntem var?" diye soran Erdoğan, Avrupa Birliği ülkeleri örnek gösterdi. Erdoğan, "Oralarda bile böylebir şey yok. Şu anda İsveç'te bile henüz Türkçe eğitim... Okullarda eğitim almak, dikkat edin resmi dil değil. Türkiye'de resmi dil olarak böyle bir talep var. Türkiye'de Türkçe'den başka resmi dil yoktur, olamaz. Böyle bir şey söz konusu değil" diye konuştu. "Tek ülke, tek millet, tek bayrak, tek devlet Bir katılımcının, "Almanya ziyaretinizde 'Asimilasyon insanlık suçudur' dediniz. Şanlıurfa'da da 'Tek devlet, tek bayrak, tek vatan' dediniz" sorusunu Erdoğan, "(Asimilasyon bir insanlık suçudur) ifademi sordunuz. Bunun önünü ve arkasını iyi görmemiz lazım" diye cevapladı. "Ben entegrasyonu savunan birisiyim" diyen Erdoğan, Almanya'daki konuşmasında 'Entegrasyon konusunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olarak ne gerekiyorsa bunun yapılması gerektiğini söylediğini hatırlattı. "Hiçbir insandan, hiçbir toplumdan kendi dilini, dinini, kültürünü, geleneklerini yok etmesini, onları terketmesini isteyemezsiniz" diyen Erdoğan, bu ifadelerinin arkasında olduğunu söyledi. "Tek ülke, tek millet, tek bayrak, tek devlet... Bundan daha doğal ne olabilir?" diyen Başbakan Erdoğan, hiç bir ülkenin bunun aksini iddia edemeyeceğini savundu. Erdoğan, "Hangi ülke kendi ülkesi içerisinde, soruyorum sizlere, tek ülke değil bu ülke çift ülkedir diyebilir? Bu ülkenin çift bayrağı vardır diyebilirmi? Ve yahutta burada çift devlet var diyebilir mi? Veya İsveç'te çift vatan vardır diyebilir mi?İsveç tek vatan, İsveç'in tek bayrağı vardır, İsveç'in tek milleti vardır" diye konuştu. Verdiği örnekte eyalet sistemini ayrı tutan Erdoğan, onun başka bir durum olduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan, "Onlar eyalet bayraklarıdır ama yine de merkezin bayrağı ile eyalet bayrağı orada yan yanadır ama uluslararasında eyalet bayrağı değildir temsil eden. Nedir? İsveç'in kendi bayrağıdır. Bunu da lütfen bu şekilde anlayın. Bu noktada da bu dört tane kavramın arkasındayız" dedi. "Kürtler azınlık değil" Bşbakan Erdoğan, "Terör barışçıl yöntemlerle çözülmeli, askeri yöntemlerle değil" ifadeleri üzerine, olayın sadece askeri ve güvenlik boyutu olmadığını, siyasi, diplomatik, ekonomik, sosyal, psikolojik boyutları olduğunu ve şu anda hükümetin konuyu bu boyutların tümüyle ele aldığını söyledi. "Benim Kürt kökenli vatandaşlarımı istismar edenler var, bunları da lütfen iyi takip edin" diyen Erdoğan bu duruma bir de örnek gösterdi. Erdoğan, "Az önce de bir toplantıdaydım, buna benzer bir şey gündeme geldi. Adeta Kürt kökenli vatandaşlarımızı azınlık gibi görüyor Avrupalı. Hayır, azınlık değiller onlar. Kürt kökenli vatandaşlarımıza, 'Siz azınlıksınız' dediğiniz zaman sizi tekme tokat dışarı atar. Çünkü onlar bizim asli unsurlarımız, asli yapımızın içerisinde onlar" diye konuştu. "Şimdi sıra finans kaynaklarının kurutulmasında" Terörizmin uluslararası bir sorun olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, "Kimse benim teröristim iyi, senin teröristin kötü diyemez. Çünkü teröristin dini, milleti, ırkı, vatanı yok. Öyleyse burada ortak bir mücadele alanını geliştirmemiz, ortak bir mücadeleyi ve dayanışmayı geliştirmemiz şart. Bugün bana, yarın sana" dedi. Erdoğan, halen Irak'ın kuzeyinde yuvalanmış olan PKK terör örgütünün Türkiye'nin karşı karşıya olduğu en büyük güvenlik tehdidi durumunda olduğunu belirtti. "Kısa bir süre önce terör örgütü PKK'nın Irak'ın kuzeyindeki yuvalarına karşı düzenlediğimiz kara harekatı sivillere ve ülkenin altyapısına hiçbir zarar vermeksizin icra edilmiştir" diyen Erdoğan şimdi sıranın terör örgütünün finans kaynaklarının kurutulmasında olduğunu söyledi. Erdoğan, "Şimdi sıra Avrupa'daki özgürlük ortamını çeşitli yöntemlerle istismar eden bu terör örgütünün finans kaynaklarının ve propaganda imkanlarının ortadan kaldırılmasına gelmiştir. Bildiğiniz gibi terör örgütünün en önemli amacı, propagandasını yaptırabilmektir ve bu propagandayı yaptırabilmek için terör örgütüne her yol meşrudur" dedi. "Kıbrıs'tan asker çekilmesi en son mesele" Erdoğan, Güney Kıbrıs'ın Stockholm Büyükelçisi'nin "Kıbrıs sorununun çözümü için siyasi iradenin devam etmesi şart. Türkiye'nin bunda olumlu bir rol oynayacağı taahhüdünde bulunur musunuz? Böyle bir anlayışla Kıbrıs'taki askeri birliklerin çekilmesi gibi konulara hazır mısınız?" sorularını da cevaplandırdı. Türk askerinin ancak Ada'da barış şartlarının oluşması durumunda çekilebileceğini belirten Erdoğan, barış adada teşekkül ettikten sonra Yunan askeriyle birlikte Türk askerinin de çekilebileceğini söyledi. Erdoğan, bunları İsviçre'de Kıbrıs ile ilgili görüşmelerin yapıldığı kentte de söylediklerini belirterek, "Orada kayıtlarda var. Ne zaman, ne kadar asker çekilecek bunların hepsi orada var. Altlarına imza koyduk. Biz imzamızın sahibiyiz. Asker meselesi en son mesele. Ondan sonra adım atacağız" dedi.

Avrupa - Kürdistan arası uçak seferleri başlıyor

Rizgarî Online/ Bugün (02.04.20008) Federe Kürdistan Bölgesi ile Avrupa arasında hava yolları seferleri başlıyor. Avusturya ve Hewlêr arası hava yolları taşımacılığı 7 ay gibi bir süre durdurulmuştu. Yeniden başlayan uçak seferleriyle ilgili F.Kürdistan dış ilişkiler sorumlusu Felah Mistefa yaptığı açıklamada, Avustarya hükümeti ile verimli ve sıcak geçen görüşmelerin ve gösterilen dayanışmanın sonucunda başlayan uçak seferlerinin, F.Kürdistan ekonomisine olumlu etkisinin olacağını ve güçlenmesine katkı sağlayacağını ifade etti. Felah Mistefa ayrıca, Hewlêr-Avusturya arası uçak seferlerinin başlamasının Federe Kürdistan Bölgesinin dış dünya ile bağlantılarına da vesile olacağını söyledi. Uluslararası Hewlêr Havalanı yöneticisi Tahir Hewramî ise, Avusturya Hewlêr arası uçak seferlerinin başlamasından memnun olduklarını ifade etti. Hewramî, Avusturya ile Federe Kürdistan Bölgesi arasındaki bu kararın, Federe Kürdistan Bölgesinin istikrarlı ve sukünet içinde olduğunun bir göstergesidir, dedi. Avusturya-Kürdistan uçak seferleri 11.12.2006 tarihinde başlamış, daha sonra 7 ay gibi bir süre durdurulmuştu. kaynak krg.org

TEVKURD / Kürt ulusal sorununda çözüm seçeneği askeri değildir. Halkımız siyasi çözüm dışındaki seçeneği kabul etmeyecektir… TEVKURD Yürütme Kurulu 30. 03. 2008 günü toplandı. TEVKURD Meclisi’nin önerilerini, Kürtler ve Türkiye ile ilgili gündeme gelen önemli gelişmeleri değerlendirdi. Aşağıdaki görüşlerini kamuoyuna açıklamaya karar verdi. ***** TEVKURD olarak; Türk devletinin yaşadığı kriz, Newroz Haftası boyunca meydana gelen olaylar ve halkımıza yapılan baskılar ile Kürdistan halkının, kendi iç barışının tesisi için gerekli olan beraber yaşama kültürü ve bunun hukukunu oluşturma hususundaki görüşlerimizi kamuoyuyla paylaşmayı uygun gördük. Ankara’daki kriz; Türk devletinin Kürdistan sorunundaki çözümsüzlüğünün bir neticesidir. Kürdlerin kendi kaderini tayin etme hususunda sahip oldukları iradeyi kırmak ve halkımızın meşru taleplerini baskı, tehcir, katliamlarla cevaplandırmak, bu sistemin en bariz vasfıdır. Bir ulus olarak, uluslar arası anlaşmalar, tabii hukuk ve meşru taleplerinden kaynaklanan ve özünü; Kürd halkının kendi kadim toprakları üzerinde siyasi iktidar mücadelesi olarak tanımlanması gereken meseleyi, 1925 ve 1937 yılında İrtica ve bölücülük, 1984 yılından itibaren de asayiş meselesine indirgeyen zihniyetin ihtiyaç duyacağı araçlar; keyfi-örfi yönetim, OHAL uygulaması, yasak bölgeler ve hukuk tanımayan silahlı çetelerdir. Devletin denetimindeki bu yapının; taktik icabı dini, ideolojik ( sağ-sol ) ve askeri sac ayakları vardır. Yapılan iddiaya göre, Kürdistan’da gayri nizami harp yapan, faili meçhulleri organize eden, katliamlar yapan ve somut örneklerini Jitem’in uygulamalarında gördüğümüz bu yapının “ulusalcı” ayağı tasfiye edilmek istenmektedir. Bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği de bazı iç ve dış gelişmelere bağlıdır. Türk devletinin ulusalcı kanadı; Musul ve Kerkük dahil olmak üzere tüm Kürdistan’ın işgalini, milletimizin askeri, siyasi ve moral açısından iradesinin kırılmasını hedeflerken, AKP’nin başını çektiği İslamcı-liberal kanat ise AB projesi kapsamında; Güney-Federal Kürdistan ile sınırlı ilişkiler kurmak ve biz Kuzey Kürdlerini ferdi özgürlükler yoluyla oyalamak istemektedirler. Türk devletinin yaşadığı krize gereğinden fazla taraf olmak bize hem zaman hem de başka kayıplara sebep olabilir. Kendi milli hedeflerimiz doğrultusunda çalışmalı, Kendi kadim topraklarımızda siyasal iktidar olmayı ve geleceğimizi kendimiz kurmayı hedeflemeliyiz. Newroz haftası süresince halkımıza yönelen şiddet, sindirme, öldürme olayları; Türk devletinin inkârcı ve imha mantığına dayalı siyaseti terk etmediğini göstermektedir. Savaş uçaklarının miting alanlarındaki halka gözdağı vermesi, kolluk kuvvetlerinin sergilediği şiddeti, öldürme olaylarını şiddetle kınıyoruz. Keza, yasak bölge uygulamalarını, askeri operasyonları da kınıyoruz. Çözüm seçeneği askeri değildir. Halkımız siyasi çözüm dışındaki seçeneği kabul etmeyecektir. Bunun yanında, sömürgeci Suriye Devleti’nin Newroz’da halkımıza yönelik gerçekleştirdiği katliamı ve baskıları da kınıyoruz. Bunun yanında önemli bir husus da; Kürdistan’da faaliyet gösteren örgüt, parti ve değişik eğilimlerin hukuka ve beraber yaşama kültürüne riayet etmemeleridir. Bunun arka planı; çok renkli ve çok sesli bir toplum olan Kürdistan halkının Osmanlıdan başlayarak tabi tutulduğu katliam, imha, tehcir ve kültürümüze yönelen imha, katliam uygulamalarıdır. Daha önce başlayıp 1915 yılında zirve yapan Ermeni katliamı, Yavuz Sultan Selim’le başlayıp 1937 yılında doruğa ulaşan Dersim-Alevi katliamı, Yezidi kardeşlerimize yönelen imha operasyonları, diğer gayrimüslim çevrelere yönelen imha ve asimilasyon siyasetleri, Kürd siyasi hareketlerini de taktik ve ideolojik açıdan kendine yaklaştırmış ve benzetmiştir. Kürdistan sorununun yarattığı kriz dönemlerinde olduğu gibi, günümüzde de devlet Kürtler arasında çatışma çıkarma yoluna gidebilir. Geçmişte bazı Kürd kesimleri arasında yaşanan ve bize maddi, manevi kayıp olarak yansıyan süreçlerin benzerlerini yaşamamak için azami çaba sarf edilmelidir. Bazı kışkırtıcı ve kötü niyetli fert ve gurupların oyunlarına karşı da halkımız uyanık olmalıdır. Çok sesli ve çok renkli toplum yapımızı kuruyarak, milli birliğimizi güçlendirerek bu süreci götürmeliyiz. Bunun için beraber yaşama kültürünü ve bunun alt yapısını güçlendirecek hukuki ve fiili tedbirler alınmalıdır. Özgür bireyler, hukuka ve ahlaki değerlere riayet eden, kendi aralarında ve halk ile doğru ve şeffaf bir diyalog içerisinde olan yapı ve kadrolarla daha özgür bir toplum inşa edeceğimiz ve özgürlüğümüze daha yakın duracağımıza dair inancımızı ifade etmek istiyoruz. Kürdistan’da birlikte yaşıyoruz. Geleceğimizi birlikte kuracağız. Birlikte yaşama hukukumuzu oluşturalım. TEVKURD YÜRÜTME KURULU

Avrupa Adalet Divanı PKK'yi AB terör listesinden çıkardı

Avrupa Adalet Divanı PKK'yi AB terör listesinden çıkardı
Avrupa Adalet Divanı (CJE) PKK ve KONGRA-GEL'in AB tarafından terör örgütü listesine alınmasını reddederek Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi’nin kararını iptal etti. Bu karar ile birlikte AB terör listesinin tamamen çöktüğü yorumları yapılıyor. Avrupa Adalet Divanı PKK ve KONGRA-GEL'in AB terör listesine karşı başvurusunu karara bağladı. Karar AB'nin ikinci en büyük mahkemesi Adalet Divanı'nın Birinci Dairesi tarafından alındı. Mahkeme yaptığı kısa açıklamada Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi’nin kararını kınadı. Öcalan'ın doğum gününe deng geldi Açıklamada “Mahkeme Konsey'in kimlikleri üstte belirtilen (PKK ve KONGRA-GEL)'e ilişkin kararını iptal etti” denildi. Kararda AB'nin PKK ve KONGRA-GEL'in terör listesine alınması için yeterli kanıt sunmadığı kaydedildi. Adalet Divanı'nın kararı Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'In doğum gününe (4 Nisan) denk geldi. PKK ve Kongra-Gel’in AB ‘terör örgütleri’ listesine karşı Avrupa Adalet Divanı’nda dava açtığı davanın ilk duruşması Ocak ayı sonunda Lüksemburg'da görülmüştü. Yaklaşık bir saat süren duruşmaya PKK ve Kongra-Gel’i dört İngiliz avukat savunmuştu. Avukatlar 'terör listesine' karşı 10 klasör dolusu delili mahkemeye sunarak, ateşkes sürecinde PKK ve Kongra-Gel'in 'terörist örgütler' listesine alınmasının yanlış olduğunu söylemişlerdi. PKK’nin listeye alınmasının barışa hizmet etmediğini anlatan avukatlar, mahkemenin de kararın adil olmadığı yönünde bir karar alması talebinde bulunmuşlardı. PKK 2 Mayıs 2002 tarihinde AB ‘terör örgütleri’ listesine alınmıştı. Ekim 2003 tarihinde kurulan Kongra-Gel ise Şubat 2004’te listeye alınmıştı. PKK’nin AB terör örgütleri listesinde yer almasına karşı Ekim 2002’de açtığı dava Avrupa Adalet Divanı (CJE)’nin Asliye Hukuk Mahkemesi (TPI) tarafından geçen yıl geri çevrilerek yetkisizlik kararı alınmıştı. Ancak CJE Savcısı Juliane Kokott, Eylül 2006’da PKK'nin AB’nin listesinde yer almasına karşı yaptığı itirazın hukuki olarak değerlendirilebileceğini açıklamıştı. Adalet Divanı, AB'nin en üst mahkeme olduğu için ulusal mahkemelerin aldıkları kararları da bozarak yeniden ele alabiliyor. AKPM listeyi illegal ilan etmişti Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) 23 Ocak günü 2 ret oyuna karşı 110 oy ile AB ve BM ‘Terörist Örgütler Listesi’ni illegal ilan etmişti. Bu kararla birlikte 11 Eylül sonrası ABD’nin teşviki ile hazırlanan terör listeleri daha da tartışmalı hale gelmişti. AKPM’nin kabul ettiği rapor İsviçreli parlamenter Dick Marty tarafından hazırlanmıştı. Halkın Mücahitleri örgütü de Mayıs 2007’de Avrupa Birliği’ne karşı 1 milyon euroluk tazminat davası açmıştı. Örgüt tazminat başvurusunu Avrupa Adalet Divanının Aralık 2007’de ayında aldığı kararı gerekçe gösterdi. Adalet Divanı, örgütün başvurusu üzerine AB’nin 2002 yılında örgütün ‘terör örgütleri’ listesine alınması kararını bozmuştu. Kararın bozulmasına gerekçe olarak örgütün listeye alınması konusunda haberdar edilmemesi gösterilmişti. Terör listesi çöktü Temmuz 2007'de ise CJE Filipin Komünist Partisi (CCP), Filipin Ulusal Demokratik Cephesi (NDFP) lideri profesör Jose Maria Sison ve Hollanda-Filistin El Aksa Vakfının 2002 yılında Avrupa Birliği terör listesine alınması kararını bozmuştu. Bu karar da listede yer alan diğer örgüt ve şahsiyetler için emsal niteliğindeydi. PKK ve KONGRA-GEL'in başvurusuna da olumlu cevap verilmesi ile birlikte AB’nin terör örgütü listesinin tamamen çöktüğü yorumları yapılıyor. Bir çok çevre sözkonusu listenin siyasi mülahazalarla hazırlandığı tepkisinde bulunuyordu. PKK ve KONGRA-GEL yetkilileri de ABD’nin siyasi çıkarlar doğrultusunda listeyi hazırladığını belirterek tepkilerini dile getirmişti. CELİL DEMİRALP - STRASBOURG (ANF)
lpadding="1" width="100%" border="0">