Milyonlarca dolar zarar

boruhattipatlama9 Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattına yönelik HPG gerillaları tarafından gerçekleştirilen sabotaj sonrası başlayan yangın 6 gün sonra borulardaki petrolün bitmesi sonucu söndü. Sabotaj sonucunda milyonlarca dolar maddi zararın meydana geldiği öğrenildi.

 

İlgili Başlıklar

» Milyonlarca kişinin demokrasi talebini haykırdığı Newroz’un ardından baskılar yoğunlaştı: Yanıt baskı oldu

» Milyonlarca insan sahipleniyorsa saygındır

BTC boru hattına 5 Ağustos günü gerillaların yaptığı sabotaj sonrası 30 numaralı pompada meydana gelen patlamanın ardında başlayan yangın 6 gün sonra boruların içinndeki petrolün bitmesi sonucu söndü. Müdahale etmek için zorunlu olarak borulardaki petrolün bitmesini beklemek durumunda kalan yetkililer, dün öğleden sonra yangına müdahale edebildi. Yangının daha da büyümemesi için müdahale edemeyen ekipler ise, 6 gün boyunca bekledi. Boru hattındaki petrolün bitmesinden sonra soğutma çalışmalarının devam ettiği öğrenildi. Sabotaj sonrası çıkan yangın ve 6 gündür boru hattının işlememesi nedeniyle milyonlarca dolarlık maddi zarar meydana geldi. Boru hattının bir hafta daha kullanıma açılamayacağını belirten yetkililer. zararın daha artacağını kaydetti.
ERZİNCAN YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

Kerkük ve Bush'un beklentisi

mesoud mesut barzani masod image Kerkük

referandumu konusunda verdikleri sözleri çiğnetildiği için oldukça yıpranan KDP ve YNK'nin elinde muazzam bir manevra sahası var. Ortadoğu'da özgürlükler şafağının kıvılcımı yakılabilir. Bu noktada basiret, dirayet ve vizyon öne çıkıyor. Bütün Kürt aktörlerle ortak hareket edip bu sahada iyi pozisyon tutmaları ve hamlelerini doğru yönde doğru zamanda koordine etmeleri durumunda Ortadoğu'da orta vadede jeopolitik dengeleri değiştirecek bir sürecin inşasında rol alabilirler.
Bu dönüşümün önemli halkalarından biri Kerkük etrafında şekillenen denklemi, dolayısıyla Federal Irak yerel seçimlerini çözmekle yakalanabilir. Gelecek yıl yapılacak genel seçim için de kırmızı çizgiler ve ağırlık merkezleri bugünden ortaya konabilir. ABD, İran'ın komşularından karşı yandaş aktörler arayışında Türkiye, Gürcistan ve Körfez ülkeleriyle karşılıklı alışverişlerde bulunurken, KDP ve YNK'nin ellerinde ciddi kozlar var:
ABD'nin hedeflerine yürüyüşünü bloke edebilirler
ABD'nin Irak'ta kalış süresi için yapılacak anlaşmayı imzalamayabilir
Petrol anlaşmalarını bloke edebilir
ABD'nin İran ve petrol sahaları için öngördüğü üs taleplerini reddedebilir
Irak'taki yerel ve genel seçimleri bloke edebilirler. Böylece
Kerkük planlarını boşa çıkarabilirler
Kararlı durunca Anayasa'nın 140. maddesindeki sözlerin yerine getirilmesi sağlanarak referandum yaptırtılabilir.
Aksi Kerkük'te çözümsüzlüğün parçası olmayı sürdürürler. Anayasa'nın 140. maddesinin hayata geçirilmesini bütün taraflar imzalamasına rağmen, KDP ve YNK baskılara boyun eğerek referandumun iki kez ertelenmesinde pay sahibi olmuştu.
Yerel seçim kriziyle konuyu açımlayalım. Kriz nasıl okunabilir? ABD Baas döneminde ülkeyi kana boğan Sünni Baas katmanı yeniden siyaset sahnesine taşımaya başlamış, İran ve Rusya'ya yaklaşmaması için Ankara'ya yeni bazı alanlar açıyordu. ABD'de Kasım 2008 başkanlık seçimleri de yaklaştı. ABD'nin Irak'ta BM ile varılan anlaşma çerçevesinde askeri varlığı sona eriyor. Bağdat ve Hewlêr yönetimine baskı yapıyordu. Ankara'nın İran'la enerji anlaşması yerine Irak pazarına yönelmesini sağlamayı da hedefliyor. Bush yönetimi yeni başkana görev devretmeden önce ABD'nin bölgedeki varlığını kolaylaştıracağını düşündüğü Irak yerel seçimlerini bu sürede yapmayı hedef koydu. ABD Başkanı Bush, Irak'ta siyasi taşların oturmakta olduğunu göstermek, İran'a yönelik sert hamleyi hazırlamak, cumhuriyetçi aday McCain'in elini güçlendirmek için Federel Irak seçimlerinin de 2008 sonbaharında yapılması için tazyiki temmuz ve ağustosta arttırdı.
Sandıktan çıkan oy istenmiyor
Öyle bir senaryo hazırlandı ki 22 Temmuz'da oldu-bittiye getirilerek 'Darbe' olarak adlandırılan Irak Meclisi'ndeki gizli oylamayla sahneye kondu. Meydanlara inen Kürtler, 'Anayasa'nın 140. maddesi'ni hatırlatarak sert tepki gösterdi ve üyeliklerin sandıktan çıkan oylara göre dağıtılması gerektiğinde ısrar edince Başkanlık Konseyi yasayı veto etmek zorunda kaldı. Veto da durdurmadı, 28 Temmuz'da Kerkük gösterisi intihar saldırısıyla kana bulandıktan sonra 29 Temmuz'da Hewlêr'de 1 milyona yakın kişi yasasının 24. maddesini ve Kerkük'teki yürüyüş sırasında yaşanan intihar saldırısını protesto etti. 30 Temmuz'da da Süleymaniye ve Şaklava'da 300 bini aşkın kişi alanlarda olacaktı. Türkmen ve Sünni Arapların iki karşı eylemine katılanlar ise yüzlerce olarak basında yer alacaktı.image
Ağustosa krizin derinleşmesiyle girilirken ABD'nin baskısı arttı, Bush, Irak Devlet Başkanı Talabani'yle görüşerek 'yasayı istiyorum' dedi. Kaotik atmosferde Talabani sağlık kontrolü bahanesiyle sorunun iyileştirilmesi yerine kanamanın sürmesinden fayda uman ABD'ye uçtu. Bağdat'a geçen Federal Kürdistan Başkanı Mesud Barzani, Bağdat'ta Sünni, Şii, Sadr hareketi vb. gibi taraflarla, ABD Büyükelçisi Crocker, İngiliz Büyükelçisi Christopher Prentice'la görüştü. Bağdat hükümeti, Kürt, Arap, Türkmen, temsilcilerin uzalaşma zirvesinden sonuç çıkmadı. Bush da telefonda Barzani'yle görüşerek uyardı. Sonrasında ABD Dışişleri Bakanlığı da yerel seçimlerin sonbahara yetiştirilmesini istediğini iletti. Ancak Washington halkın öfkesini hesaplayamamıştı, baskı halk dalgasından döndü. KDP kadrolarından Safin Dizai'nin birkaç günü 'yasa çıksın' baskısı yapan Ankara'da geçirmesi sonuçsuz kaldı. Oturumlar birkaç kez ertelenip Meclis tatile girerken 2003'te Saddam Hüseyin dönemini kapatan savaştan bu yana Barzani ilk kez Kerkük'e geçti.
Bush'un son pazarlığı
Bu noktada daha önceki sözlerinden dönüp Washington ve Ankara koridoruna hapsolan Barzani'nin komşu ülkeleri ve Bağdat'ı uyaran çıkışları nasıl okunabilir? Örneğin '22 Temmuz'da meydana gelen, Kürdistan halkına karşı yapılan büyük bir plandı. Bunun içinde dış ajan da vardı. Bazı tarafların bütün çabaları 140. maddeyi öldürmek ve Kerkük İl Meclisi'nin yetkisini azaltmaktı. Bugün Kürd'ün 'Hayır! artık yeter!' diyeceği bir gündür. Biz Irak Daimi Anayasası'nın 140. maddesi için hiçbir şekilde hiçbir alternatif kabul etmeyiz. Biz her türlü aşırılığa ve müdahaleye karşıyız... Kimsenin Kerkük konusunda bize dayatmada bulunmasına yol vermeyeceğiz. Ve Kerkük konusunda hiçbir şekilde pazarlık yapmayacağız' sözleri... Bush, baskıları Kürt halkının öfkesine çarpınca konjonktürden yararlanmak mı istedi? Yani Barzani'nin çıkışı, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'ın uzun süredir tartışılan Türkiye ziyaretinin kesinleşmesi ve enerji anlaşmasına nihai imza atılması ihtimali nedeniyle Bush'un Ankara'ya karşı dönemsel 'Kerkük tahtarevallisinin üstüne çık' demesinin sonucu mu? Şu açık ki tutarlı olup halkla hareket etmek yerine, Washington, Ankara ve Tahran'a payanda olanların Ortadoğu'da geleceği yoktur. M. ALİ ÇELEBİ

Kerkük üzerinden nüfuz savaşı

Şii Lider Sistani: “KERKÜK’ÜN GELECEĞİNİ KERKÜK HALKI BELİRLEYECEK”

Türkiye, Irak’ı siyasi krizin eşiğine getirdi

Dr.MAHMUT OSMAN: ‘’IRAK’TAN KERKÜK’E GÜÇ KAYDIRMAK ARAPLAŞTIRMA ANLAMI TAŞIYOR’’

Kandil’den Kerkük mesajı:Sömürgeciler Kürtleri denetim altında bulundurmak için Kerkük’ü enegelliyorlar”

Türkiye, Saddam Hüseyin rejimininden sonra Kürtlerin bütün kazanımlarını azaltmak için her yolu deniyor

Şengal Katliamı: 500 ölü, 400 yaralı

TBMM’de Kürtçe tahammülsüzlüğü

akp mhp chp tbmm Kürtçe tahammülsüzlüğü

DTP’ye karşı tek blok

Türkiye Meclisi Uyuşturucu Maddeyle Mücadele Komisyonu’nun raporunda, uyuşturucu maddelere karşı eğitimin halkın kendi anadiliyle de yapılması önerisi kabul edilmedi. 

DTP’li Nuri Yaman’ın bu önerisine, AKP’li Başkan Necdet Ünüvar ile CHP ve MHP’li üyeler karşı çıktı. AKP’li Ünüvar, İspanya’ya transfer olan futbolcuların üç ay içinde İspanyolcayı öğrenmek zorunda olduklarını belirterek, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının da Türkçeyi öğrenmek zorunda olduklarını ifade etti. Meclis’in uyuşturucuyla mücadele komisyonu artık rapor hazırlama aşamasına geldi. Komisyonda, raporla ilgili çeşitli öneriler tartışılırken; DTP’li üye Muş Milletvekili Nuri Yaman, uyuşturucu madde bağımlılığının kırsal kesimdeki ailelere ve çocuklara kadar indiğini belirterek, “TRT zaten Kürtçe yayının serbest olmasından dolayı sanıyorum öyle bir program yapacak ve biz de kendi bu çalışmalarımızla TRT’nin kırsal alandaki bu insanlara bu kötülüklerin nedenlerini onlara rahat bir iletişimle sağlayacak şekilde bir program önermemiz gerektiğini, Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın gerek konferanslar gerek eğitici bir takım düzenlemeler ve afişlerde de yasak olmayan kendi anadiliyle iletişiminin sağlanmasının altyapısının yapılması gerektiğinin de bu raporlarda yer almasının önemli olduğunu belirtmek istiyorum” dedi.

İlk itiraz CHP’den

Bu öneriye karşı çıkan CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, bu sorunu çözmek için öncelikle bütün vatandaşların ayrım yapmadan ülkenin resmi dilini öğrenmeleri için çaba gösterilmesi gerektiğini savundu. Buna karşılık DTP’li Yaman, “Didim’de siz elektrik parasının, siz Kuşadası’nda su hizmetlerinin başka bir dilde daha onlara duyurulmasında sakınca, bir rahatsızlık duymuyorsanız, oradaki insanlara da kendisinin anlayacağı, kendisinin en azından ifade edeceği dille konuşmanın hiçbir sakıncası yok” dedi. “Yapılması gereken şey, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkese resmi dilini öğretmektir” diyen Arıtman ile Yaman arasında, bir süre tartışma yaşandı.

AKP’den ilginç örnek

Komsiyon Başkanı AKP Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ise, bu tartışmaya başka ilginç bir benzetmeyle katılarak şunları söyledi: “Sayın Arıtman’ın söylediği sözleri ciddiye almak lazım. Şu açıdan; İngiltere ile İspanya örneği var. Oraya transfer olan futbolcu üç ay içinde İspanyolcayı öğrenmek zorunda... Sayın Arıtman’ın dediği gibi, onlar da bu ülkede yaşıyorsa, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıysa, bayrağın altındaysa, o zaman dilde milleti oluşturan ana unsurlardan birisidir. O dili de öğretmek lazım.”

MHP’ye laf kalmadı

MHP Tokat Milletvekili Reşat Doğru da, “Türkiye Cumhuriyeti devletinin dili Türkçedir, Türkçenin dışında hiçbir resmi dil kabul edilmediği gibi, diğer dillerle, ana dillerle kimsenin zaten sorunu yok, istediği zaman konuşuyorlar” dedi.

ANKARA

image Kürtçe tahammülsüzlüğü tam gaz!

Türkiye'de demokrasi ve haklar ya lafta ya da en fazla kağıt üstünde kalıyor. Gündeme pek getirilmeyen cezaevlerindeki yasaklar, uygulamalar bunun parçası!
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu, 2008"in ilk altı ayında cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri raporunu açıkladı. Raporda, hasta tutukluların tedavi edilmeyerek ölüme terk edilmesi, işkenceler, Kürtçe konuşma yasağı, sohbet hakkının kullandırılmaması, kaybolan mektuplar, görüş ve hücre cezaları, sürgün gibi pek çok hak ihlalinin yaşandığı yer aldı.karikb

HASTA TUTUKLULAR • Son günlerde gündeme gelen hasta tutukluların tedavisinde ciddi ihmallere işaret edilen raporda, son olarak Siirt Cezaevi"nde bulunan ve yatalak olan 77 yaşındaki Ali Çekin"in tahliyesi yönünde yapılan tüm girişimlerin sonuçsuz kaldığı, mahkumun demir parmaklıklar arasında hayatını kaybettiğine dikkat çekildi.

SOHBET HAKKI • Raporda, F tipi hapishanelerde hak ihlallerinin daha yoğun yaşandığı ifade edildi ve haftada 10"ar saat bir araya gelmesini sağlayan "Sohbet Hakkı"nın tam olarak uygulanmadığı belirtildi.

KÜRTÇE YASAĞI • Dışarıda yasal olarak basılan ve satılan yayınların tutuklulara sansürlenerek verildiğine dikkat çekilen rapora göre tutuklu ve hükümlülerin görüş ve telefonlarda Türkçe dışında bir dilde konuşmasına halen izin verilmiyor. Aileleri Türkçe bilmeyen tutukluların görüş ve telefon hakları Kürtçe konuşulduğu için engelleniyor.
Kaynak: taraf

Çocuğa falaka kadına işkence

Leyla Zana'nın savunması : 'Kürtlerin 3 önderi var'

Kürtçe'ye Türkçe ispat!

Almanya, Kürt televizyonu Roj TV’yi yasakladı

Welat için mücadeleye

'Kürtçe gazetenin basılması, dağıtılması, okunması sürekli engellenmekte

Marmara Bölgesi’nde Kürtlere yönelik halk ihlalleriyle birlikte linç girişimleri de arttı

1000 Kişi, Newyork Times, Herald Tribune ve Le Monde'dan sonra Kürt Sorunu'na Barışçıl Çözüm için be kez Taraf'a İlan Verdi

Kürd sorununa barışçıl çözüm çağrısı Le Monde'da tam sayfa…

'Türkçe dışında telefonda konuşmak yasak'

“Asimilasyon insanlık suçudur!”

Bir kardeşe 100 televizyon, radyo yayını serbest ediyorsun, diğer kardeşinin dilini yasak ediyorsun. Böyle din kardeşliği istemiyoruz. Kınıyoruz”

Akp'den Kürtçe tahammülsüzlügü

`Kürtlere soykırım uygulanıyor, BM aracı olsun'

Siyasal İslam ve Kürtler

Aynı olaylarda 110 otel, 27 eczane, 23 okul, 21 fabrika, 73 kilise ve mezarlıkları yakılıp, yıkılır. Türk medyasının provokasyonları bununla bitmiyor

Türkçe'den başka dillerde yazılmış pankartlar, levhalar, plaklar, ses ve görüntü bantları, broşür ve beyannameler kullanamaz ve dağıtamazlar

BELGE: KART KURT, TARK TURK DA OLABİLİR

İHD 2007 Yılı Raporu: İşkence arttı!

'24 yılın TSK komutanları'ndan tarihi itiraflar

İşte Türkiye'nin Kürtçesi(!)

Özkök Paşa Kürtçe eğitime, karşı

YORUM - Kafkas kökenlileri tutarlı olmaya davet ediyoruz

Hasan Dere/Rizgarionline- Savaş adaletsizlikten kaynaklanır. Daha büyük adaletsizliklere ve korkunç acılara neden olur.
Bu nedenle halklar savaş istemezler.
Ancak adaletsizlik uygulayan güçlüler, halkların iradesine aldırmaksızın, savaş kararları verir ve belli coğrafyaları ateşe verirler.

Kafkaslarda da istenmeyen bir savaş başlardı.
Ancak her savaşta olduğu gibi haklı ve haksız ayırımı yaparak, haksıza karşı durmak insanlık görevidir.

Ancak, Kafkas kökenli hakların böyle bir ayırım yaptıkları görülmedi.
Örneğin Kürdistan-TC savaşında hep haksızın safında yer aldılar!
TC'nin sivil cellatları olan Ülkücüler ve doğrudan TC adına, Kürd katleden o kadar Kafkas kökenli cani var ki, saymakla bitmez!
TC aşkıyla en on 25.07. 2008 tarihinde Norveç'te 40-50 kişilik bir Çeçen grubu Kürd'lere saldırmışlardı.

Biz onlar gibi yapmayacağız, haksızlığa uğrayan Kafkas kökenlilerin haklı taleplerinin savunucusu olacağız.
Ancak onların yanlışlarını yüzlerine vurmayı ve yiğitliğin mazlumdan yana olmak olduğunu haykırmayı sürdüreceğiz!
Zalimin safına geçerek, mazlum halklara saldırmanın aşağılık bir durum olduğunu anımsatmayı da sürdüreceğiz.

Kafkas kökenliler, biz Kürdlerin, asırlardır yaşadığımız topraklarda özgür olmak için verdiğimiz mücadelenin haklılığını, bir türlü kabul etmek istememekteydiler.
TC'nin kendilerine bahşettiği bazı olanaklara karşılık, onların saflarına geçerek bize karşı saldırgan bir çizgi yürütmektedirler.

Etme bulma dünyası...
Kaderin cilvesine bakın ki, bugün tam da bizim durumumuza düştüler.
Gürcistan onları bölücülük, teröristlik yapmakla ve Rusya gibi dış devletlerin maşası olmakla suçluyor!
Madem Kürdlere karşı TC haklıdır, aynı durumdaki Gürcistan neden haksız olsun?
Kaldi ki o uğruna savaştıkları TC'nin, kendilerine karşı Gürcistan'ı desteklediği, silahlandırdığı ve eğittiği de ortaya çıkmış durumdadır!

Kafkas kökenlileri tutarlı olmaya davet ediyoruz.
Ya kendi ülkelerini toprağı sayıp işgal eden Gürcistan'ı da desteklemelidirler, ya da TC'yi Kürdlerin özgürlük mücadelesi karşısında desteklemekten vazgeçmelidirler!

Bu vesileyle, Kafkas (Abaza, Adige -Çerkez-, Çeçen, İnguş, Karapapak) halklarını bir daha düşünmeye ve Kürd halkının haklı mücadelesine destek vermeye çağırıyoruz!

Kahrolsun bütün saldırgan devletler!
Yaşasın ulusların özgürlük mücadelesi! Hasan Dere 11/08/08

Kerkük üzerinden nüfuz savaşı

kerkukpatlama18 Birçok uluslararası ve bölgesel gücün üzerinde hesap yaptığı ve müdahale ettiği Kerkük, her geçen gün patlamaya hazır bir bombaya dönüşmekte. Bugün birbirine karşıt güçlerin Kerkük konusunda aynı paralelde hareket etmelerinin sebebi, Kürtlerin kendi kendilerini yönetme aşamasına gelmesinin engellenmesi ve petroldür.

 

İlgili Başlıklar

»
Amaç Kerkük petrolü

»
Kerkük ve Şengal pazarlıkları

»
Kerkük’ün gölgesinde kalan kent: Musul

»
Kerkük sorunu tam demokrasiyle çözülür

»
Kürtlerin gözü Kerkük'te olacak

Tarih zamanın ayaklarıdır, bu ayaklar sağlam değilse zaman hep acıyla yol alır. Kerkük’e de bu acıyı yaşatan tarih unutulamaz. Devrik Irak Diktatörü Saddam Hüseyin döneminde ABD, İngiltere ve Türkiye tarafından halklar için cezaevi haline getirilen Kerkük, bugün savaş senaryolarına sahne yapılmak isteniyor. Bu aktörlere İran, Suudi Arabistan, Suriye de eklenmiş durumda. Kerkük’ün farklı etnik ve dini kesimlere ev sahipliği yapması, petrol üstüne oturması, İran ve Irak enerji potansiyelinin geçiş rotası üstünde bulunması, Kürtlerin Kudüs’ü olarak görülmesi önemini artırıyor. Irak petrolünü Basra Körfezi yoluyla çekerek savaş masrafını çıkarmaya çalışan ABD, Ankara’nın da petrol ve doğalgaz hırsıyla Kerkük üzerinde söz sahibi olmak istemesinden faydalanmak istiyor. ABD, İngiltere ve Ankara, Bağdat üzerindeki etkisini, enerji sahalarının paylaşılması sürecinde en büyük dilimi almak için kullanmaya çalışıyor. İran ve Suudi Arabistan da çelişkilerden yararlanıp nüfuzlarını pekiştirme gayreti içinde.

image

 Saddam Hüseyin’in ABD desteğiyle Kürtleri, Türkmenleri, Süryanileri, Şiileri kimyasal ve konvansiyonel silahlarla katlettiği, muhalifleri işkencede öğüttüğü dönemde seslerini çıkarmayan, tersine Bağdat’a ziyaretler düzenleyerek zorbalığı ödüllendirerek Baas teriminin tiranlığını bileyenlerin bugün Kerkük’e el koymak için çabalamasına ne denir? Bugün birçok konuda stratejik fikir ayrılığı olan güçlerin Kerkük konusunda aynı paralelde hareket etmelerinin temel iki sebebi bulunuyor: Kürtlerin kendi kendilerini yönetme aşamasına gelmesinin engellenmesi ve petrol. Baas rejimi döneminde Bağdat ve Washington bölge kaynaklarını kullanırken, 2003’te Irak’ın işgal edilmesi ile başlayan savaş bölgedeki konjonktürü altüst etti. Yeni dengeler ortaya çıktı. Ortadoğu siyasal sisteminin işleyişinde Kürtlerin ağırlığı arttı. Dünyaya yön vermeye çalışan işgalci ABD de Kürtleri hesaba katmak zorunda kaldı.
Kerkük referandumu ve oynanan oyunlar
Federal bir Irak oluşturulurken, Kürdistan Özerk Yapısı oluşturuldu, belli dönemlerde çatışan KDP ve YNK Hewler’de ortak parlamento sistemini oluşturdu. Federal Kürdistan Başkanı Mesut Barzani olurken, Irak Meclisi YNK Lideri Celal Talabani’yi devlet başkanı seçti. Sünni-Şii Arap, Kürt ve Türkmenlerin üzerinde uzlaşmasıyla yazılan Irak Anayasası’nın 140. maddesinde Kerkük’te referandum yapılması benimsendi. ‘Kerkük Kürdistan’ın kalbidir’ dedikleri halde KDP ve YNK taviz vererek referandum şartını kabul etmişlerdi. 2007 sonuna kadar referandum yapılacaktı, buna karşılık ABD ordusu peşmerge gücünden istediği şekilde yararlandı.
KDP ve YNK halka referandum için sözler verdi. Osmanlı döneminden kalma haritalar açıklandı, Kerkük’ü yüzüstü bırakmanın ihanet olacağı söylendi. Irak’ta sistem belli düzeye gelince ve son dönemlerde İran’a müdahale hazırlıkları hızlanınca Bağdat’taki gruplar ve ABD-İngiltere bloğu Ankara’yla yeniden yakınlaştı. Ankara, Tahran, Riyad ve Washington’un istihbarat örgütleri, ırkçı ve köktendinci örgütleri kullanarak gerçekleştirdikleri katliamlar KDP ve YNK’nin tavizler vermesini getirdi.

Şengal Katliamı 500 ölü 400 yaralı kurd ezidi

Belli dönemde yapılan saldırılardan sonra 14 Ağustos 2007’de Musul-Şengal katliamında yüzlerce Ezidi katledildi. Halka dayanarak politika üretememenin, bölgede etkili aktör haline gelen PKK varlığını komşu ülkelerin baskısıyla dışlama siyasetinin sonucu olarak sözler çiğnendi, referandum ertelendi. Bu kez Haziran 2008’e kadar yapılacaktı, ancak yine ertelendi.
Temmuz-Ağustos 2008’de ise Irak yerel seçimleri için gerekli yasa gündeme geldi. ABD Sünni grupların daha fazla yönetimde yer almasını da ister hale gelmişti. Bunun için Uyanış Komiteleri adı altında bu gruplar birçok kentte silahlandırılmıştı. Hazırlanan yasa için yapılan oturumda Kürdistan İttifakı 24. maddeye itiraz etti, ancak parlamento gizli oy istedi. 22 Temmuz oylamasında Kürt vekiller boykot edince 127 oyla yasa çıktı. Kürtler yerel seçimde sandalyelerin oy oranına göre dağılmasını isterken yasa 32 Kürt, 32 Arap, 32 Türkmen, 4 Hıristiyan konseptini istiyordu. Kürtler Bağdat gibi diğer kentlerde oylama nasıl yapılıyorsa Kerkük’te de aynısın olmasında ısrar etti.
Talepleri göz ardı edilen Kürtler büyük öfke içindeydi, Kürdistan Parlamentosu olağanüstü toplandı. Bağdat’ın tutumunun darbe olduğu kaydedilirken, 28 Temmuz’da Kerkük’te Kürtler sokağa döküldü. Ancak JİTEM-ITC organizasyonu olduğu kaydedilen bir intihar saldırısı sonucu onlarca kişi yaşamını yitirdi. Ardından Hewler, Süleymaniye gibi kentlerde yüzbinler alanlara çıkarak 24. madde yerine 140. madde sözünün tutulmasını istedi. PKK Kerkük konusunda taviz verilmemesini isterken, KDP ve YNK parti hesaplarıyla günü kurtarmak için komşu ülkelere ilkesiz şekilde yaslanma yarışı içinde. İran ve Türkiye’nin topraklarını bombalamasına göz yumar hale gelmeleri tarih silsilesi ve halktan kopma noktasına götürüyor.ecevit saddam turkey iraq
Soykırımdan bugüne
Bugünkü Ankara-Washington, Bağdat-Washington, Bağdat-İran gibi ittifaklara bakarken Nixon-Ford-İran Şahı ittifakı, Saddam Hüseyin-Reagan ittifakının bölgeyi nereye sürüklediğini unutmamalı. 20. yüzyılın başında Fransa ve İngiltere’nin paylaşım oyunları sonucu parçalanarak farklı ülkelerin egemenlikleri altına verilen Kürtlerin ‘Kürdistan’ın kalbi’ dediği Musul-Kerkük, Irak Krallığı ve Irak Cumhuriyeti rejimlerinin, özellikle Sünni bir işgalci rejim kuran Saddam Hüseyin Bağdat’ının zulmünü Enfal ve Halepçe’deki soykırımla yaşadı. İngiliz ve Fransızların parçalayıp yönetme siyasetine ABD de katılınca Kürtlerin sınırları içine dağıtıldığı Irak, İran, Türkiye, Suriye başta olmak üzere birçok ülke Kerkük’ü kontrol altına almak için kirli savaş yöntemlerine başvurdu. Bu yöntemden vazgeçilmiş değil. Kürtler de vizyon sahibi olmayan KDP ve YNK’nin yöneticilerinin basiretsizliğinin acısını yaşıyor. 2006 sonlarında ABD’nin Cumhuriyetçi eski Dışişleri Bakanı James Baker ve eski Demokrat Parti milletvekili Lee Hamilton’ın başkanlığını yaptığı Irak Çalışma Grubu’nun (Baker-Hamilton Komisyonu) raporu gündeme geldi.
Mutabakat ve Gül
Sorunu çözmek kolayken, zorlaştırıcı adımlar atılıyordu, 24 Aralık 2007’de Süleymaniye-Dokan’da Irak Sünni İslam Partisi Lideri ve Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi, Irak Devlet Başkanı ve YNK Lideri Talabani ile Kürdistan Bölge Başkanı ve KDP Lideri Barzani bir mutabakat imzaladı.
Diğer sonuçlarının görülmesine gerek bırakmayacak şekilde Talabani ve Barzani’nin başı eğik şekilde imzaladıklarının ortada olduğu bu mutabakat sonrası 26 Aralık’ta Federal Kürt Parlamentosu da referandumun ertelenmesi kararını onayladı. ABD birliklerinin Kerkük’teki Sünni aşiretleri silahlandırmayı sürdürmesinin önüne de geçilmiyordu. Kerkük’ün katliamcı Saddam Hüseyin gibi yöneticilerin denetiminde kalmasını ya da kendi denetimlerine verilmesini isteyen Ankara, tüm birimlerini seferber ederek 2008’e girdi. Cumhurbaşkanı Gül’ün 8 Ocak’taki ABD ziyaretinin temel eksenlerinden biri Kerkük oldu. Gül, ABD Başkanı Bush’tan Kerkük için BM nezdinde girişimde bulunmasını talep etti ve BM’nin inisiyatif alarak bölgedeki Kürtlerin kalkınıp Türkiye’deki Kürtleri de etkilememeleri adına sınırlandırılmalarını istedi. Burada da kalmadı.
Gül, 10 Ocak’ta ABD seyahatinin ikinci durağı New York’ta BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’la akşam yemeğinde de Kerkük’ü masaya getirdi. Gül’ün New York’ta bir dönem birçok ülkede 12 Eylül darbesi gibi halklara karşı darbelerin ve katliamların planlayıcısı olan ABD eski Dışişleri Bakanlarından Henry Kissinger ile baş başa 45 dakika görüşmesi de dikkat çekici.
Yeni yılın takvimleri 14 Ocak’ı gösterdiğinde Irak’ta Baas rejimi döneminde köyleri, kentleri halklara zindan eden Sünni iktidarın bazı kademelerinde bulunanlara kapılar 5 yıl aradan sonra yeniden açılıyordu. Irak Parlamentosu Baas Partisi’nin üyelerinin işlerine geri dönmesini sağlayan bir yasayı çıkardı. Bunun üzerine 12 parti içinden 150 kadar Sünni ve Şii milletvekili Kürtlerin Kerkük ve petrol anlaşmaları imzalama hakkı gibi taleplerine karşı bir bildiriye imza attı. Hewler’in petrol anlaşmaları yapmasına karşı çıkılarak, petrol kaynaklarının Bağdat hükümeti tarafından kontrol edilmesi gerektiği savunuldu.
Bu sırada, ABD Başkanı Bush, 8 günlük Ortadoğu turundayken, Irak tur kapsamı dışında tutuldu. Ancak Bush Bağdat’a 15 Ocak’ta Bağdat’a uzlaşma arayışları için Dışişleri Bakanı Rice’ı gönderdi. Rice, Bağdat’ta Irak Devlet Başkanı Celal Talabani, Başbakan Nuri Maliki, F. Kürdistan Başkanı Mesut Barzani ile üzerinde uzlaşılamayan kritik yasalar konusunda görüşmelerde bulundu. Trafik hız kesmiyordu ve aynı gün Barzani, Irak’taki ABD güçlerinin komutanı General David Petreaus’u Selahaddin kasabasındaki makamında kabul ederek güvenlik gibi sorunları ele alırken, Türkiye Genelkurmay II. Başkanı Orgeneral Ergin Saygun da Bağdat’ta giderek Genelkurmay Başkan Yardımcısı Hava Orgeneral Nasir Abadi ve Irak’taki ABD Komutanı Petraeus’la görüşmelerde bulunuyordu.
M. ALİ ÇELEBİ
SÜRECEK

Baker-Hamilton raporu
Kürtlerin etkisinin sınırlandırılmasını, Kerkük referandumunun ertelenmesini isteyen bu Baker-Hamilton raporunun sonuçlarını göremediler ve karşı çıkamadılar. Bütün Kürt hareketlerinin halkların özgürlüğü temelinde buluşmalarının sağlanması yerine tutulan bu rota nedeniyle Türkiye, ABD, KDP ve YNK’nin anlaşmasıyla TSK uçaklarının düzenlediği sınırötesi operasyonun olduğu 16 Aralık 2007’de çok önemli gelişmeler kayıtlara geçiyordu. Federal Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzani, Necef’te Şii din adamı Ayetullah Ali El Sistani ile görüşüyordu. Görüşme bittikten sonra Barzani, Kerkük referandumunu 6 ay erteleme kararı aldıklarını açıkladı. Aynı gün BM Irak Misyonu (UNAMI) da Kerkük konusunda bir açıklama yaptı ve referandumun Irak ve KDP-YNK arasında varılan anlaşmayla 6 ay süreyle ertelendiği vurgulandı. Anayasa’nın 140. maddesine göre 2007 sonuna kadar gerçekleştirilmesi gereken referandum konusu böylece kritik bir evreye giriyordu. İptal ettiren ülkelerde büyük sevinç yaşanırken, bu kez aynı ülkeler referandumun iptali için harekete geçti.
Kürt sorununu çözmek yerine şiddet ve asimilasyon yöntemlerinde ısrar eden Ankara, 2007’de bölgenin karışması için illegal yöntemlere, ihale edilen bombalı eylemlere kadar her şeyi denedi. AKP hükümeti cephesinden Genelkurmay cephesine kadar sık sık Kerkük’ü karıştırabilecekleri yönünde göz dağı verildi. Referandum için verilen tarih 2007 sonu yaklaştıkça Kerkük ve çevresinde gözdağının dozu ve cinayetler arttı. AB Komisyonu ile Irak Başbakanı Maliki’nin Irak doğalgazının Türkiye üzerinden NABUCCO hattına bağlanıp Avrupa’ya taşınacağı sözü vermesi unutulmamalı. Ağustos 2007 Şengal katliamı işgalci güçler ve komşu ülkeler yerine halka dayanmak açısından ders olabilirdi. KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, ‘’Türkiye’nin bu askeri yığınak yapmasındaki temel amaç, Kürt Federal Hükümeti’ne ve ABD’ye baskı yaparak Kerkük’te hakimiyet sağlamaktır. İran’ın bize vurarak Irak’ta karışıklığı arttırmak istiyor. Hem Türkiye hem de İran bizi gerekçe yaparak Irak’ta karışıklık yaratmanın peşindeler... Kürt halkının düşmanları, Kürt halkının iradi bir güç olmaması, bir varlık olmaması için Kerkük referandumunun ertelenmesini istemektedir. Referandumun ertelenmesi çok tehlikeli bir durumu beraberinde getirebilir. Bunun için ertelenmemesi gereken bir şeydir’ derken KCK Yürütme Konseyi Başkan Yardımcısı Cemil Bayık, Kerkük’ün tartışmasız bir Kürdistan kenti olduğunu söyleyerek, Kürtlerin Kerkük’te referandumda ısrarlı olmaları, birlik halinde hareket etmeleri gerektiğine işaret ederek, KDP ve YNK’nin Türkiye’nin tehditlerine boyun eğmemesini istiyordu.
YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

Şii Lider Sistani: “KERKÜK’ÜN GELECEĞİNİ KERKÜK HALKI BELİRLEYECEK”

Türkiye, Irak’ı siyasi krizin eşiğine getirdi

Dr.MAHMUT OSMAN: ‘’IRAK’TAN KERKÜK’E GÜÇ KAYDIRMAK ARAPLAŞTIRMA ANLAMI TAŞIYOR’’

Kandil’den Kerkük mesajı:Sömürgeciler Kürtleri denetim altında bulundurmak için Kerkük’ü enegelliyorlar”

Türkiye, Saddam Hüseyin rejimininden sonra Kürtlerin bütün kazanımlarını azaltmak için her yolu deniyor

Şengal Katliamı: 500 ölü, 400 yaralı

Polis ve asker intikamını halktan alıyor

hpg Son dönemde her çatışma sonrası halk üzerinde 'terör' estiren asker ve polis, çatışmalardan sonra intikamı halktan alıyor. Bu 'terör' Malazgirt'te Emniyet Müdürlüğü'ne yapılan saldırının ardından gözaltına alınanlara yapılan işkenceyle bir kez daha gözler önüne serildi. Malazgir'te Emniyet Müdürlüğü'ne yapılan saldırıdan sonra gözaltına alınanlara ağır işkenceler yapılarak adeta intikam alınmak istendi. İşkenceye maruz kalan DTP yöneticisi Zozan Kabişen ile gazetemiz dağıtımcısı Ethem Keklik, suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor. Her operasyon ve çatışma sonrası asker ve polis adeta intikam alırcasına sivil halka saldırıyor. Geçen hafta Malazgirt İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne düzenlenen saldırının ardından da evlere baskın düzenleyerek birçok kişiyi gözaltına alan polis, gözaltındakilere işkence yaparak adeta intikam almaya çalıştı. Gözaltına alınan ve daha sonra serbest bırakılan gazetimiz çalışanı Ethem Keklik, yaşadıklarını şöyle anlattı: 'Yol boyunca kaba dayağa maruz kaldım. Sonra beni Jandarma Komando Taburu'na götürdüler. Başımızı yere eğerek silah dipçikleriyle bizi dövmeye başladılar.' Gözaltında kaldığı 3 gün boyunca sürekli kaba dayağa maruz kalan Keklik'in vücudunda yaralar oluştu. Keklik, 'Hastanede doktora işkence gördüğümü söyledim. Doktor bakma gereği bile duymadan 'Bir şeyin yok' dedi' diye konuştu. Olay esnasında DTP İlçe Başkanı Nedim Alkan'ın evinde bulunan ve gözaltına alınan DTP Yöneticisi Zozan Kalbişen ise, gözaltında bulunduğu süre içinde hem emniyet hem de askeriyede ağır hakaret ve işkenceye maruz kaldı. İşkenceden dolayı vücudunda çok sayıda yara ve morluk oluşan Kabişen, 'Gözaltında adeta saldırının intikamını bizden alıyorlardı' diye konuştu. Kalbişen gözaltında maruz kaldıkları kötü muamele ve işkence nedeniyle polis ve askerler hakkında suç duyurusunda bulunacağını belirtti. MUŞ / DİHA

AKP medyasının yeni dönem görevi

Türkiye'deki medyanın ne kadar kirlendiği ve derin güçlerce nasıl kullanıldıklarını uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. En son Cumhuriyet Gazetesi'nin Ergenekon-devlet terörü ile ilişkileri ve Hürriyet Gazetesi'nin derin ilişkileri her şeyi anlatıyor. Siyaseten derin devletle ilişkilerde bu rolü en iyi CHP ve başındaki Deniz Baykal yıllar yılı oynadı. Bu denklem diğer medyanın ve siyasi partilerin temiz olduğu sonucuna götürmemeli.

Siyaset ve savaş sanatının altın kuralıdır: 'Eskimiş ve iş göremez araçları atın, yerine yeni ve iş bitirici araçları getirin.' Özetle Türkiye'de son yıllarda yaşanan bundan ibarettir.

Ergenekon bu ülkede bir inkar ve imha zihniyetidir, bu zihniyetin merkezi devlettir, bugünkü aktörleri ise artık ABD güdümlü AKP-Fethulah Gülen ve uzantıları Zaman, Yeni Şafak, Star gibi gazetelerdir. Din maskesini de kalkan yaparak işbitirici taze kan Kürtlerin inkar ve imhasında kullanılmaktadır.

image En son Başbuğ-Erdoğan görüşmesi Büyükanıt-Erdoğan görüşmesinin üzerine inşa edilmişti. Her iki görüşme de ordu-hükümet işbirliğiyle Kürtlerin özgürlük iradesinin yok edilmesi üzerine idi. Zaten kapatılmaya karşı AKP'nin savunması da 'Bizi kapatırsanız DTP güçlenir, Kürtler kontrol dışına çıkar' üzerine kurulmuştu. Anlaşma böyle sağlandı.

Son zamanlarda başta Zaman, Yeni Şafak ve Star gazeteleri olmak üzere AKP ve Fethullah Gülen'in sözcülüğünü yapan gazete ve televizyonlar Kürtlerin özgürlük iradelerinin 'Ergenekon'la bağı var' diye yayın yapıyorlar. Hatırlanırsa önce Taraf Gazetesi, kimi liberal çevreler ve İslamcı medya Kürtlere 'Gelin Ergenekon'a karşı AKP'yi destekleyin' demişlerdi. Kürtler de, 'Değneğin her iki ucu da kirli. Bir ucunda AKP duruyor diğer ucunda Ergenekon duruyor. Değnek ise ABD ve İsrail'in elinde. Biz demokrasi cephesi olarak bu kirliliğe alet olmayacağız' demişlerdi. Bunun bir oyun olduğunu, devletin işe yaramaz, deşifre olmuş fazlalıklarını atma hamlesi olduğunu da belirtmişlerdi.

Başbuğ-Erdoğan anlaşması her iki ucun Kürtelere karşı birleşmesini getirdi. Açın Zaman, Yeni Şafak ve Star gazetelerinin son birkaç haftalık sayılarını neredeyse her gün Kürt siyasetinin son 30-40 yılına damgasını vurmuş liderlerini, öncü kadrolarını uyduruk haberlerle Ergenekon'la bağlantılandırmışlar. Birkaç örnek: 17 Temmuz'da 'PKK'nın hamisi de Ergenekon örgütü', 18 Temmuz'da 'Bayık'a Ergenekoncu dediler öldürüldüler', 20 Temmuz'da 'PKK Ergenekon ilişkisini Duran Kalkan sağlıyor', 12 Ağustos'ta da 'Ergenekon'dan PKK'ya silah sevkiyatı'... gibi daha da uzatabileceğimiz özel savaş haberlerini peş peşe yayınlamaya başladılar.

Dünün 'Anadolu'dan Görünüm', Hürriyet Gazetesi, TRT, Show TV, ATV'nin benzeri ulusal medyanın görevini ne güzel Samanyolu, Kanal 7, Zaman, Yeni Şafak, Star gibi televizyon kanalları ve gazeteler üstlenmişler. Alman istihbaratının kullandığı Şükrü Gülmüş ve benzeri itirafçıların, düşürülmüş kişiliklerin ağzıyla sayfalar dolusu asılsız haberler yayınlanıyor. Psikolojik savaşın bilinen en eski yöntemlerinden biri olan 'Çamur at izi kalsın'dan medet umuyorlar.

Zaman Gazetesi'nin 9 Ağustos sayısında bu kampanyanın boyutlarını ve ne kadar ikiyüzlü bir yayın politikasına sahip olduklarını anlamak açısından dikkat çekici. Kürt demokratik siyasetini adı 'Kürt siyasetçiliğine' çıkmış devlet beslemeli A. Melik Fırat, Mehmet Metiner, Ümit Fırat vb. isimlerle vurmak yeni bir yöntem değil. Aynı değirmene su taşıyan isimlerden biri de Şerafettin Elçi'dir. Zaman Gazetesi birinci sayfada 'onurlandırdığı' Elçi'nin ağzıyla PKK-Ergenekon ilişkisini ispatlamaya hasretmiş kendisini. Yetmemiş 16. sayfada neredeyse yarım sayfa ayrılmış Elçi'nin incilerine. Elçi, 'Perinçek, Öcalan'ın canciğer arkadaşı. Çoğu yerde akıl hocasıydı. Bunu da gizli yapmıyordu. Sık sık Bekaa'ya gitti, geldi. Ciddi ilişkiler Perinçek üzerinden sağlanmıştır' diye 'ciddi' iddialarda bulunmuş. Güngören katliamını Kürtlere yığmaya çalışan Zaman ayarlı Bejan Matur'un yanına da Ş. Elçi yakışır.

Aynı gün bir kısım medyada Susurluk Raporu'nun 'Devlet Sırrı' olduğu gerekçesiyle gizlenen 12 sayfasından bazı bölümler yer alıyordu. Bu gizli sayfalarda devlet eliyle Kürt işverenlerinin, gazeteci ve aydınlarının nasıl öldürüldüğü, gazetelerinin nasıl bombalandığı, Akın Birdal'in vurulma kararının hangi merkezlerden alındığı vb. belgeler yayınlanmıştı. Zaman Gazetesi devletin eliyle gerçekleşen bu kirli uygulamaları 16. sayfada küçük ve önemsiz bir haber olarak örtbas edercesine vermiş. Bu medya Ergenekon davasını ballandıra ballandıra 'Temiz Eller' operasyonu olarak sadece Türkiye'ye değil tüm dünyaya yaymaya çalışan medya değil mi? Temiz elleriniz bu mu? Ergenekon kod adlı derin devletin cinayetlerinin esas uygulanma merkezi Kürtlerdir. İş Kürtlere gelince ikiyüzlü tutumları nalıncı keseri gibi her şeyi kendine yontan bu medyanın adalet, hak, hukuk anlayışı da bu kadar olur.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan daha 1990'lı yıllarda 'Kürt sorununun çözümü için gerekirse şeytanla bile görüşürüm' demişti. Nitekim devlet tarafından gönderilen resmi, sivil birçok insanla dolaylı-direkt görüşmelerin yapıldığını her defasında kamuoyuna yansıtmıştı. Dönemin yetkilileriyle donanıp devlet adına İmralı Adası'na giden ve Öcalan'la görüşenleri devletten ayırıp, 'PKK'nin hamisi de Ergenekon örgütü' deme hangi basın ahlakına uygun. Aynı kişiler Erdoğan'la kaç defa görüştüler? Erdoğan-Ergenekon ilişkili diye yazdınız mı? Ergenekon'u Kürt karşıtlığına çevirme, yeni askeri saldırı ve katliamlara zemin yaratma, Kürtlerin özgürlük umudunu kırma ve yerel seçimlere bu psikolojik üstünlükle girme planı devreye girmiş bulunuyor. Fethulah Gülen, Başbuğ, Erdoğan el ele vermiş yeni 'Ergenekon' destanları yaratmaya koşuyorlar. Allah muhafaza..!

TURABİ KİŞİN

Bu gözaltılar Kürtçeye

'Kürtçe gazetenin basılması, dağıtılması, okunması sürekli engellenmekte : Hani serbestti?

Bu soru cevap bekliyor: Kürtçe serbest mi değil mi?

Tek Kürtçe günlük gazete olan Azadiya Welat gazetesi'nin yazı işleri müdürüne hapis cezası

Türkiye'de tutuklu gazeteci sayısı 24'e yükseldi

Kürt sorunundan kaynaklanan çözümsüzlük ciddi hak ihlallerini de beraberinde getiriyor

Kuzey Kürdistan'da bir yılın özeti : 650 Operasyon

'TSK bünyesindeki' ERGENEKON

Kürt medyasında 4 ayda 9 kapatma cezası

Hayat Televizyonu'nun kapatılmasına tepki yağıyor

Ergenekon incileri

'Cantürk'ü ve Buldan'ı biz öldürdük'

Kürdistan’daki devlet terörünü deşifre eden Dicle Haber Ajansı(DİHA), keyfi gerekçelerle tutuklanan 9 muhabirinin serbest bırakılmasını istedi...

Devletin kirli sırları

Hakikat ve adalet için

Medya raporu: 'Sakın bu bombaları Taha Akyol koydurmuş olmasın?'

Roj TV'ye büyük destek

Ergenekon Devleti temsilen defalarca PKK ile görüştü

Basın hürdür ama...

Yüzyıllık yalan

Türk adaletinden (!) Türklere “Kürde ölüm tehdidi” özgürlüğü!

Siyasetçi kırımı yaşanıyor

New York Times’te Kürt sorununa çözüm çağrısı

Le Monde'daki Kürt sorunu ilanına Dışişlerinden sert tepki

Kürd sorununa barışçıl çözüm çağrısı Le Monde'da tam sayfa…

(Kürdistan ve Dünya Kamuoyu İçin, Kürdistan Ulusal Sorunun Çözüm Bildirgesi)

Basın düşmanları: Türkiye, İran, Suriye

Cezaevinde zulum var!

Şii Lider Sistani: “KERKÜK’ÜN GELECEĞİNİ KERKÜK HALKI BELİRLEYECEK”

image PNA-Irak’taki Şii Mercii Ayetullah Ali Sistani, Kerkük’ün geleceğini Kerkük halkının belirleyeceğini söyledi.

Şii din lideri Ayettulah Ali Sistani’nin Bürosu’ndan yapılan açıklamada, Sistani’nin Kerkük’ün geleceğini Kerkük halkının belirleyeceğini söylediği belirtildi.

Açıklamada ayrıca, Sistani’nin Fransız Haber Ajansı’nın bir sorusuna cevaben, Kerkük meselesinin çözüme kavuşturulması için refarandumun en uygun yol olduğunu belirttiği kaydedildi.

“KÜRDİSTAN’DAN KOPARILAN BÖLGELER SORUNU BU YILIN SONUNA KADAR ÇÖZÜLMELİ”  image  
PNA-Federal Kürdistan Bölgesi’nin (FKB) Dış Bölgelerden Sorumlu Bölge Bakanı Dr. Muhammed İhsan, Bölgesel Yeniden İnşa Timi’nin (RRT) Organizatörü Lousy Tamleen ve beraberindeki heyeti kabul etti.

Irak ve Kürdistan Bölgesi’ndeki son siyasi gelişmelerin ele alındığı görüşmede, Irak Daimi Anayasasında bulunan 140.madde, maddenin uygulanması konusunda atılan son adımlar, Irak Parlamentosunun gizli bir oturumla kabul ettiği ve Kerkük’ü yakından ilgilendiren 24.madde ve Irak vilayetler seçim yasası değerlendirildi.

Görüşmede, Yeni Irak’ın demokratik temelde kurulması, tarafların da anayasa ve anlaşmalara göre muamele etmesi ve bütün tarafların görüşüne saygı gösterilmesi gerektiğinin altı çizildi.

Görüşmede ayrıca, özellikle Kerkük ve Kürdistan’dan koparılan bölgeler ve sorunların çözülmesi için uygun bir çözüm yolunun bulunmasından bahsedildi.

Görüşmede, iki taraf 2008 yılının sonuna kadar koparılan bölgelerin sorununun çözüme kavuşturulması gerektiğini vurguladı.

Türkiye, Irak’ı siyasi krizin eşiğine getirdi

Dr.MAHMUT OSMAN: ‘’IRAK’TAN KERKÜK’E GÜÇ KAYDIRMAK ARAPLAŞTIRMA ANLAMI TAŞIYOR’’

Kandil’den Kerkük mesajı:Sömürgeciler Kürtleri denetim altında bulundurmak için Kerkük’ü enegelliyorlar”

Türkiye, Saddam Hüseyin rejimininden sonra Kürtlerin bütün kazanımlarını azaltmak için her yolu deniyor

'Faili devlet' yargılansın

Mağdurlar Ergenekon davasına müdahil olmaya hazırlanırken, bizzat fail olarak devletin yargılanması gerektiği belirtiliyor
Ergenekon iddianamesinde davaya gerekçe yapılmayan, ancak ek dosyalarda yer verilen birçok belge şimdiye kadar yaşanan birçok olayın failinin bizzat devlet olduğunu gözler önüne seriyor. Ergenekon iddianamesi Ergenekon örgütünün TSK, MİT gibi kurumlarla ve devletle bağlantıları olmadığı üzerine kurgulansa da iddianamenin eklerinde sunulan belgeler aksini söylüyor.
Ekler 'Fail devlet' diyor
Every day life of Kurds 011 Öne sürdüğü iddiaları çokca tartışılan Ergenekon iddianamesi şimdi de sunduğu kanıt ve belgeleri ile tartışılıyor. İddianamenin iddialarının aksini ispatlayacak veriler sunması birçok soruyu akla getirirken, kendi verileri ile kendini çürütmesi dikkat çekiyor. Ergenekon iddianamesi Ergenekon örgütünün TSK, MİT gibi kurumlarla ve devletle bağlantıları olmadığı üzerine kurgulansa da iddianamenin eklerinde sunulan belgeler aksini söylüyor. Susurluk Raporu'nun gizli tutulan bölümleri ile Binbaşı Fikret Emek'te bulunan fişleme çizelgesi gibi belgeler yapılan birçok eylemin devlet kurumlarının bilgisi ve planlaması dahilinde gerçekleştirildiğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Ergenekon iddianamesi 'devlet yapmadı ama devlet yaptı' cinsinden garip bir izah dili tutturarak devletin sorumluluğunu aklama çabası gösteriyor.
Genelkurmay ve MİT reddetmişti
Ergenekon iddianamesi sözkonusu örgütün asker ve bürokrat kökenli yöneticilerine ve örgütün varlığını gösteren 'Lobi ve Analiz Yeniden Yapılandırma' gibi belgelerde 'TSK içerisinde faaliyet gösteren Ergenekon...' ifadelerine ve resmi istihbarat verilerini taşıyan belgelerine rağmen TSK ve MİT ile bağlantısı olmadığını iddia ediyor. Bu iddiayı ise Genelkurmay ve MİT'ten aldığı ret yanıtına dayandırıyor. Sözkonusu belgeler resmi evraklarda kullanılan yazılım ve şifreleme tekniğini kullansa da ilgili birimlerin bunları 'taklit' olarak nitelemesi, savcı açısından yeterli bulunuyor. İddianame bu söylemlere dayanarak Ergenekon iddianamesinin asker ve MİT ilişkisini redderek devleti aklamayı ana tema olarak işliyor. Ancak eklerde sunulan iddialarla savcı kendi kendini yalanlıyor
Devlet sırrı devletindir
ciller_agar_catli_kocadag_sahin_bucak_thumb Ergenekon iddianamesi ekinde geçen Susurluk Raporu bunun en somut kanıtını oluşturuyor. Baştan sona devleti aklamaya çalışan iddianamede yer alan Susurluk Raporu, devlet çıkarları adına devletin ne gibi illegal işler yaptığını ispatlıyor. Bunlardan en önemlisini dönemin Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş'ın yazdığı Susurluk Raporu'nun 'devlet sırrı' olduğu gerekçesiyle kamuoyuna şimdiye kadar açıklanmayan 12 sayfalık bölümü oluşturuyor. Bu bölümlerde Kürt aydın ve işverenlerine, özgür basın çalışanlarına dönük gerçekleştirilen yönelimler, faili meçhuller ve bombalamalar yer alıyor. Devletin tüm ilgili kurumlarının yaşanan gelişmelerden haberdar olduğu belirtilen raporda, 'Her şeyin bu kadar kolay ortaya çıkması ve duyulması ise devlet adına yapılan işlerdeki ciddiyetsizliğin en önemli göstergesidir' sözleri ile devlet mekanizmasındaki gizlilik zaafiyeti eleştiriliyor. Rapor Özgür Ülke Gazetesi'nin bombalanması ile faili meçhullerin devlet planlaması olduğuna dair itiraflar barındırıyor. PKK'yle mücadele adı altında Bölge'de güçlenen Hizbullah ve diğer İslami hareketlere devlet tarafından göz yumulduğu yer alıyor. 'Değerlendirme' başlıklı 103. ve 104. sayfalarda da PKK'ye destek veren işyerlerine bombalı saldırılar ile Doğu Bloku ülkelerindeki PKK liderlerine suikast teşebbüslerinin gerçekleştirildiği ve orman yangınlarının çıkartıldığı belirtiliyor.
Özel Harp Dairesi devlete ait
Kirli işlerin devlet içi kurumların resmi uygulamalarının bir parçası olduğunu gösteren bir diğer belge ise T.C Özel Harp Dairesi adına düzenlenen resmi belge oluyor. DTP Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal'a 12 Mayıs 1998 yılında gerçekleştirilen suikast girişimine ilişkin, Doğu Perinçek'in ev ve işyeri aramaları esnasında ele geçen belgeler arasında 'T.C Özel Harp Dairesi'nin 253 sayılı duyurusudur: İHD Genel Başkanı Akın Birdal'ı biz vurduk' başlıklı metin de yer alıyor. Bu metin devletin cinayet işleyebileceğini gösterirken, devletin ayakta tutulması için her yolun deneneceği belirtiliyor. Faili meçhul cinayetlerin sorumluluğunun çok zor durumda kalınmadıkça üstlenilmediği belirtilen metinde, 'hukuk dışı olarak anılmamak ve milleti hayalkırıklığına uğratmamak' gibi gerekçelerle bazı eylemlerin PKK'ye mal edildiği belirtiliyor.
Fişleme Özel Harbin rutin işi
Binbaşı Fikret Emek'in annesinin Erzincan'daki evine yapılan baskında çok sayıda bomba, silah vemühimmatın yanında İstanbul'u semt semt, mahalle mahalle fişleyen bir fişleme çizelgesi bulundu. İddianame eklerinde yer verilen bu çizelgeye göre devlet yurttaşlarını Özel Harp Dairesi tarafından fişliyor. Daha da vahimi ifadesinde 'fişleme Özel Harp Dairesi'nin rutin işi' diyerek devletin h�l� yurttaşlarını fişlediğini itiraf eden Emek'in sözleri oluyor. Bu fişlemelerde Kürtler için özel bir yer ayrılıyor. İnsanların 'PKK'li, DHKP/C'li, Aşırı Solcu, Süleymancı, Nakşibendi' diye fişlendiğini ortaya çıkaran belgeler, devletin yurttaşları niçin böyle fişlediği sorusunu akla getirirken, olası bir katliam senaryosunun parçası olacağına dair kaygıları besliyor. Zira son yıllarda Kürt-Türk çatışması doğurmak isteyenlerin devlet içerisinde kümelendiği biliniyor. Abdullah Çatlı'yla ilgili bölümde ise önce Çatlı'nın MİT tarafından yurtdışında Asala karşıtı hangi eylemlerde görevlendirildiği sayılıyor. Ayrıca Çatlı'nın sahte kimlikle Türkiye'ye dönmesinin ardından, önce İstanbul Emniyeti, 1993'ten sonra da Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından himaye edildiği vurgulanıyor.57037
Devlet kimdir?
Tüm bu veriler Ergenekon denen illegal örgütlenmenin devlet içi bir örgütlenme olduğunu yeniden gösteriyor. Örgütün kontra faaliyetinin devlet uygulamaları olduğu açığa çıkıyor. Örgütün yöneticileri olarak tutuklanan isimlerin de TSK içerisinde görevleri süresince etkin isimler olduğu biliniyor. Örneğin Veli Küçük'ün görevli olarak bulunduğu bölgelerde faili meçhul olayların yaşandığı arşivlerde bulunuyor. İddianamede adı geçen Levent Ersöz, Muzaffer Tekin bu işleri yapmaya başladığında bulundukları bölgelerde üst düzey komutanlardı. Belgelerde Kürt işverenlerinin öldürülmesi ve Özgür Ülke'nin bombalanması emrini verdiği yazılan Tansu Çiller o dönem Başbakan'dı. Şener Eruygur ve Hurşit Tolan, orgeneral rütbeleri ile olaylarda yer aldı. Fikri Karadağ kurmay albaydı... Saymak mümkün. O halde Ergenekon Örgütü ile devlet ilişkisini tartışmak eldeki belgelerden sonra anlamını yitiriyor. Aksi halde devlet denen oluşumun uygulamaları, yönetimini oluşturanların uygulama ve politikaları değilse nedir? sorusu yanıt bekliyor.
YÜKSEL GENÇ Gündem

Showing posts for query faili meçhul. Show all posts

Hakikat ve adalet için

12 Yasak Sayfa

Devletin kirli sırları

Kürdistan’da geliştirilen Islamcı Hareket

Gözaltındaki DTP İlçe Başkanı hastaneye kaldırıldı

Halkın İddianamesi (1-2-3-4-5-6)

Ergenekon'u çözmeyen Göngören'i çözemez

Hizbullah-Ergenekon ilişkisi, devlet ilişkisidir

Ne kadar derin?-Can Dündar

Ergenekon'un bittiği an!

Derin devlet oldu devlet

YORUM - Yüz yıllık temizlik

Ergenekon'u neden PKK ile ilişkilendiriyorlar

“Tutuklanmayacak Ergenekon” Kuzey Kürdistan’da: 6 ayda 178 kişi öldürüldü

Sezgin Tanrıkulu: ‘Kürtler Ergenekon’a tarafsız kalamaz’

Gücün, ahlaktan yoksunluğu: Bingöl'de 6 ayda 31 ölü, 35 gözaltı, 1 faili meçhul!

Türk: Fırat'ın doğusundaki Ergenekon'u temizleyin

Leyla Zana'nın savunması : 'Kürtlerin 3 önderi var'

Ergenekon'un kuyruğuyla uğraşıyorlar

'TSK bünyesindeki' ERGENEKON

Ergenekon’a AKP’ye ve darbe’ye hayır!

SUÇ BU CÜMLE “Dünyanın hiçbir yerinde yasal bir partinin 400 şehidi yoktur”

‘Tek oğlumu aldılar benden’

YORUM : Akp Kürtlere “Ölümü gösterip sıtmayı dayatıyor”

Çiller'in bilgisi dahilinde 250 kişiyi öldürdün mü?

KIBLESI ANKARA SERMAYESI CEHALET DINI PARA TURK HIZBULLAH'I TEKRAR SAHNEDE...*

Ülkesizlik acısı-Ali ERDOĞAN

İşte suç örgütü değil denilen TSK'nin vukuatları

Karayılan: Gabar'da İsrail parmağı var!

Jandarma Komutanı Çağlayan, 'kötü muamele' nedeniyle 3 ay hapis cezasına çarptırılmış, bu ceza da paraya çevrilerek ertelenmişti.

Yasımız var-Ahmet Altan

Tüyler ürperten işkence

AP’de Kürt sorununa çözüm arayışları

Özal'ın projesini bitiren ABD'ydi

Diyarbakır'da bulunan Asayiş Kolordu Komutanlığı döneminde, 3 yıl içinde ardında 383 faili meçhul ve yargısız infaz, 87 yaralı, 125 'de kayıp bıraktı.

Anti-semitizme, Irkçı ayrımcılığa Karşı, Barış ve Halkların Dostluğu için Mücadeleye Çağrı!

Kurdistan Haberleri-8

İnsan Hakları Heyeti: Beşağaç katliamı PKK'nin işi değil

Lice katliamından Başbuğ çıktı

Lice katliamından Başbuğ çıktı

ANF İSTANBUL / Yeni Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un ismi yüzün üzerinde kişinin öldürüldüğü, binlerce evin yerle bir edildiği Lice olaylarının ardından çıktı. Başbuğ, AİHM’in Türkiye’yi tazminat etmesine de neden olan Lice olaylarında, tümgeneral rütbesinde iken “ateş emri veren” komutanlar arasındaymış.Kurd killed by the Turkish army
Yeni Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile ilgili basında çıkan haberler, dikkat çekici bir katliamın da ipuçlarını veriyor. Haftalık yayın yapan Tempo Dergisi’nin haberine göre, İlker Başbuğ’un adı Lice olaylarında geçiyor. Derginin “14 saat teröristlerle çatıştı” diye verdiği Lice olayları gerisinde yüzü aşkın cansız beden bırakmıştı.
Tarih 22 Ekim 1993…

Diyarbakır’ın Lice ilçesi teröristlerin barındığı gerekçesiyle kuşatma altına alındı. Giriş çıkışlar yasaklandı. İlçe, 5 gün boyunca bomba ve ateş altında tutuldu. Çatışmalar gece gündüz durmadan sürdü. Ateş, köylülere ait tam 3 bin 700 evi hedef alındı. Evler boşaltılarak ateşe verildi. Liceliler, köy meydanına toplatıldı, kadın, erkek, çocuk demeden sürekli sorgulandı. Saldırıda ilçede yaşayan 380 köylü öldürüldü.Every day life of Kurds 011
AİHM MAHKUM ETTİ
5 günde yerle bir olan ilçede, saldırıların ardından telef olan hayvanlar, kullanılamaz evler ve öksüz çocuklar bıraktı. Licelilerin açtığı davalar ise sonuçsuz kaldı. Türkiye’de bu saldırı ile ilgili hiçbir muhatap bulamayan katliam mağdurları bunun üzerine AİHM’e başvurdu. AİHM heyeti, Lice'de yaptığı incelemede, Licelilerin mal ve mülklerinin devlet tarafından kasten yakılıp yıkıldığını tespit etti ve Türkiye’yi tazminata mahkum etti. AİHM’in mahkumiyet nedenleri arasında, köylülere yapılan işkence de yer alıyordu.Turkish army armored vehicle chases Kurds In Cizre
LİCE OLAYLARINDA BİR GENELKURMAY BAŞKANI
Tempo’nun haberine göre, bu operasyona yeni Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da katılmıştı. Habere göre, operasyonu yapan Hasan Kundakçı’nın yanında Başbuğ da yer aldı. Dergide, Kundakçı ve Başbuğ’un fotoğraflarına da yer verildi.
Kundakçı, Veli Küçük'ün Harp Akademisi'nden de devre arkadaşı.lice_katliami_1993

lice_katliami2_1993

Showing posts for query Başbuğ. Show all posts

AKP 'devlet partisi' yolunda

Ergenekon yeni saldırı konseptinin parçası

Ergenekon'u neden PKK ile ilişkilendiriyorlar

Türkiye'yi yöneten 50 kişi içinde Abdullah Öcalan’da var!

Karayılan'dan Abant değerlendirmesi

Özkök’ün yemeğini evden getirdiği  günler

İşte Ergenekon gerçeği

TSK'ye ait olduğu belirtilen Eylem Planı'nda öncelikli hedef Kürtler oldu.

“İsrail Kürdistan ile ilişki kurmak istiyorken Kürdistan İsrail ilişkisinden utanıyor”

ABD SESSIZ : "TÜRKİYE İLE İRAN'IN ORTAK OPERASYONLARINDAN HABERİMİZ YOK"

Türk-İran işi

AVRUPA ILE POLEMIK

'Kürt planı' Londra'da ısıtılıyor

Diyelim ki Ankara buna yanaşmıyor. O zaman ister istemez cazibe merkezi Güney Kürdistan, Hewlêr olacak. Buna karar verecek olan Kürtlerden ziyade..

ANF’ye bilgi veren bir PKK yetkilisi, “kafalarına çuval geçirilecek birileri varsa o da Türk ordusudur” diyerek uyardı.

"Ortada bir Kürt planı olduğu gözüküyor ama bu nedir ayrıntıları açıklanmalı."

Türklerin Kürdistan’a girişlerinden bu yana hiç bir şekilde bölgede barış sağlanamadığı...

Erdoğan'ın sadece terör sorunu için değil Kürt sorununun tamamı için 'kapsamlı planı' olduğunu ilk kez Amerikan Dışişleri Bakanı Rice duyurdu.

Katliamın sorumlusu AKP hükümeti

Beytüşşebap için Ankara’da düğmeye basıldı

Tsk'nın Kürdistan'a bakışı

Orgeneral Başbuğ'un çıkışının Batı'daki yankıları

Başbuğ: Kürtçe kabul edilemez