PKK ilişkisinde Ergenekon devlettir
Ergenekon iddianamesinde PKK ve Öcalan'la yapılan bazı görüşmeler Ergenekon'a mal edilirken, sözkonusu görüşmelerde bizzat devletin temsil edildiği ise görmezden geliniyor. İddianamede, PKK ile ilgili kısımlar, en eklektik kısımları oluştururken, 1998 sonbaharında başlayan uluslararsı komployu aklama kaygısı açıkça görülüyor. Öte yandan Öcalan'ın İmralı'da bazı yetkililerin kendisiyle görüştüğüne ilişkin açıklamalarını teyit eden iddianame, devletin PKK'yi muhatap aldığını da gösteriyor.
Devlet adına ilişkilendiler
Ergenekon iddianamesi PKK'yi tasfiye planlarını ve devlet organları adına yapılan görüşmeleri Ergenekon bağlantısı olarak sayma çelişkisini taşırken, devlet birimlerinin PKK'yi muhatap aldığının itiraflarıyla da dolu. Tartışmalık iddianamenin en eklektik kısımlarını oluşturan PKK ile ilgili kısımlar, 1998 sonbaharında başlayan uluslararsı komployu aklama kaygısı taşırken, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın İmrali sürecinde kendisi ile kimi dolaylı temasların yaşandığına dair açıklamalarını da teyit etti. Öcalan İmralı'da dönemin Genelkurmaybaşkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu adına bir subayın kendisi ile görüştüğünü, İmralı'ya getirildiği ilk günlerde 'bu oyunu bozalım' diyen rütbeli subayların ziyaretlerini onlarca defa dile getirdi.
Çandar Özal adına konuştu
Öcalan'ın 1990'lı yılların başından bu yana devletin dolaylı, aracılı veya kimi direk yöntemlerle muhatap alındığı, kimi görüşmeler yapıldığı, bu görüşmelerin sonunda tek taraflı ateşkesler ilan edildiği daha önce kamuoyuna duyurulmuştu. Turgut Özal'ın YNK Lideri Celal Talabani aracılığı ile geliştirdiği ilk ilişki 1993 ateşkesine yol açtı. O dönemlerde gazeteci Cengiz Çandar da Özal adına kimi görüşmeler yaptı. Öcalan bunları kamuoyu ile yıllar önce paylaştı. Ancak Özal açılımlarının karşılığını yaşamı ile ödedi. Ondan sonra MİT, daha sonra da Genelkurmaylık adına mesaj gönderenler oldu. Bu gelişmelere ilişkin hem Öcalan'ın anlatımları, hem de dönemin örgüt yöneticilerinin anlatımları kamuoyuna yıllar önce yansıdı.
Haddam Erbakan'ın aracısı
Özal dönemindeki açılımın samimiyetine tam olarak güvenmediği için bir fırsat kaçırdığını düşünen Öcalan, REFAH-YOL hükümeti Başbakanı Necmettin Erbakan'ın mesajlarına daha temkinsiz yaklaştığını İmralı'da yaptığı birçok açıklamada dile getirdi. 1998 yılı başlarında, uzlaşma zemini arayan Erbakan'ın Suriye eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı Abdulhalim Haddam'ın aracılığı ile Öcalan'a mektup gönderdiği ise sonrasında kamuoyuna yansıdı. 'Dönemin Başbakanı Erbakan, Cemaat-ül İslam'dan PKK için arabuluculuk istemiş. Onlar da bize başvurdu. Öcalan bir teklif mektubu yazdı. Bu mektubu büyükelçiliğimiz aracılığıyla Erbakan'a verdik...' diyen Haddam, Nisan 2006'daki bir röportajında bu konuda şunları söyledi; 'Biz de (Öcalan'ın) bu teklif mektubunu Ankara'daki büyükelçiliğimiz aracılığı ile dönemin Başbakanı Erbakan'a gönderdik. Bunu okudu ve çekinerek, büyükelçimizden mektubu beraberinde geri götürmesini istedi. Büyükelçimiz, 'Neden bana geri veriyorsunuz? Bunlar sizin ve sizden yanıt bekliyoruz' dedi. Bunun üzerine, Erbakan, yanıtlayacağını ancak önce TSK'den bir komutanla görüşeceğini söyledi, tekrar dokümanların geri gitmesini talep etti. TSK reddetti. Zaten daha sonra Türkiye'nin Öcalan'la bu konuda diyalog sürdürmeyi tamamen reddettiği haberi geldi.'
Pek çok kurum ilişkilendi
Ancak MİT- hükümet-Genelkurmaylık üçgeninde değişik aracıların mesajları kesintilerle de olsa eksik olmadı. Bu aktörler görüşmelerini birbirine paralel ama değişik aracılarla yürüttü. Bütün aracılar görüşmeleri devlet adına yaptığını iletti. Bu konuda yaşananların arşivlerinde kayıtlı olduğunu daha önce duyuran PKK, görüşmelerin kimi ayrıntılarını da kamuoyu ile paylaşmıştı. Bunlardan Ülkede Özgür Gündem Gazetesi'nde de yer verilen Şahin Cilo'nun anlatımları dikkat çekiciydi. Avrupa sorumlusu olarak diplomatik çalışmalar yürüten KKK Yürütme Konseyi Üyesi Şahin Cilo, kendileriyle diyalog kurma arayışına giren kurumlardan birinin Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) olduğunu iki yıl önce açıkladı. 1997 yılında MİT'in siyasal çözüm talebini kimi Kürt siyasetçiler aracılığıyla gönderdiğini söyleyen Cilo, Türkiye'de Kürt sorununun çözümü noktasında kilit kurumlardan biri olan Genelkurmaylık'tan da kendilerine bu tür mesajlar geldiğine dikkat çeti. Cilo, Selim Okçuoğlu aracılığıyla gönderilen bu mesajın içeriğinde bir uzlaşma zemininin yaratılması için girişimlerde bulunulması isteğinin bulunduğunu açıkladı. Bunun dışında Teoman Koman'ın Jandarma Genel Komutanı olduğu dönemde Kürt işveren Mehmet Mehmetoğlu aracılığıyla benzer içerikte mesajlar gönderdiğini ifade eden Cilo, eski MİT müsteşarı Mahir Kaynak'ın bu mesajlardan haberi olduğunun altını çizdi. Ayrıca benzer bir yaklaşımın TÜSİAD'dan da geldiğini ifade eden Cilo, TÜSİAD'ın göndermiş olduğu mesajlardan da Mahir Kaynak ve Mehmet Mehmetoğlu'nun bilgisinin olduğunu kaydetti.
Genelkurmaylık Fırat'ı istedi
Aynı dönemlerde Abdulmelik Fırat'ın Şam'da Öcalan'la görüştüğünü söyleyen PKK'in Şam diplomasi sorumlusu Delil Amed, 'O dönem Genelkurmaylık Melik Fırat'a rol vermemizi istiyordu. Melik Fırat kendisi de buna dayanarak Önderliğin yanına geldi. Genelkurmaylık'tan aldığı güce dayanarak, HADEP Başkanı olmak istedi. Önderlik 'HADEP bir halk hareketidir ve yasaldır. Bu konuda biz bir şey diyemeyiz. Git halk seni kabul ederse olabilir, etmese karışmayız' dedi.' Şam ziyaretinin adından Avrupa'ya giden Fırat, PKK Avrupa temsilcisi Şahin Cilo ile görüştü. Selim Okçuoğlu ile yaptıkları görüşmelerde Okçuoğlu Cilo'ya, Genelkurmaylığın tavsiyesini iletti. Benimsenmeyen Abdulmelik Fırat, HADEP başkanı seçilmeyinde o dönemde pek çok HADEP yöneticisi tutuklandı. Öcalan da en son 23 Temmuz Çarşamba günü Fırat'ın Genelkurmaylık'la anlaştığını söyleyerek HADEP'in başkanı olmayı talep ettiğinden ayrıntıları ile bahsetti. Daha sonra Genelkurmaylık adına gelen bir albayla yapılan görüşmelerin sonunda 1 Eylül 1998 ateşkesini ilan ettiklerini söyleyen Cilo, konu hakkında ilginç açıklamalarda bulundu
Genelkurmaylık'tan direkt ilişki
Selim Okçuoğlu aracılığıyla yapılan görüşmelerin haricinde, Genelkurmaylık 2. Başkanlığı'na (dönemin Genelkurmaylık 2. Başkanı Çevik Bir'di) bağlı çalışan Halkla İlişkiler Dairesi'nde görevli Albay'ın PKK temsilcisi Şahin Cilo ile yaptığı görüşmeler, hareketin tarihinde Genelkurmaylık ile PKK arasında gerçekleşen ilk direkt görüşmeler oldu. Albayın Genelkurmaylık tarafından görevlendirildiğini Selim Okçuoğlu'nun da onayladığını vurgulayan Cilo, bu görüşmelerde Albay'ın 'Bundan sonra biz de savaşı sürdüremeyiz, siz de. Karşılıklı bir mekanizma oluşturup savaşı durdurmak gerekir' dediğini, fakat bu görüşmelerin sürdüğü dönemde Güney Kürdistan'a 1997 sonbaharında Şafak operasyonu düzenlendiğini, bu nedenle görüşmeleri kendilerinin kestiğini kaydetti. Aynı ilişkinin 1998 yılı ortalarında tekrar işletildiğini belirten Cilo, Genelkurmaylığı temsil eden Albay'ın bu sefer somut öneriler getirmeye başladığının altını çizdi. Yaptıkları görüşmelerin belgelerinin arşivlerinde mevcut olduğunu dile getiren Cilo, Genelkurmaylığın bir ateşkes ilan edilmesi durumunda somut adımlar atmayı önerdiğini kaydetti. Ancak 1 Eylül 98'de ateşkesin ilan edilmesinden 15 gün sonra Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde Atilla Ateş çok sert açıklamalarda bulununca Genelkurmaylık adına görüşmelere gelen Albay ile tekrar görüşen Cilo, Albayın, 'Taktiksel yaklaşıyoruz, kötü niyetimiz yok. Biz Suriye'yi sıkıştırıyoruz, başka bir şey yok. İleride biz de ateşkes ilan edeceğiz' dediğini aktardı. Bu gelişmeleri Öcalan tehlikeli bir komplo hazırlığı olarak değerlendirdi.
Görüşmeler devlet adına
PKK ve Öcalan ile Türkiye'de iktidarı oluşturan odakların birçok kez görüştüğüne ilişkin gerçekler kamuoyunda uzunca bir zamandır bilinmesine karşın, bu ilişkilerin çarpıtılarak yer almış olması nedeniyle inandırıcılığını ytiren iddianame Genelkurmaylık adına kurulan ilginç ilişkilere yer vererek PKK'nin nasıl muhatap alındığına dair anlamlı veriler sunuyor. Bunlar içerisinde İşçi Partisi Basın Bürosu'nda bulunan 'Prov mekt Oğuz' isimli word sayfası içersinde Özel Kuvvetler'de görevli biri ile Öcalan'ın avukatı arasında yapıldığı iddia edilen görüşme kaydı incelenmeye değer görünüyor. Oğuz isimli görevli PKK ile yıllardır devlet adına yapılan görüşmeleri doğruluyor. İddianamede Oğuz'un '1995-96'da Şam'da, Öcalan'ın bilgisinde bir protokol imzalandı. Ben bu girişimde kendim bulundum. Daha sonra 1997'de Brüksel'de görüşme oldu. Çevik Bir'e bağlı, Osman albayla görüştü. Ancak bu girişimlerin başanlı olması mümkün değildi. Çünkü Öcalan Şam'da iken kendini 'Kartal' olarak görüyordu. Öcalan'ın Şam'da olduğu sırada masaya oturulduğu anda, biz beş sıfır mağlup olarak başlıyorduk. Ancak şimdi durum değişti. Öcalan yakalandı, silahlı mücadeleye son vermeyi kabul etti. Şimdi biz beşiz, siz sıfırsınız. Yani Genelkurmay 5, PKK: 0. Bunu kabul ederek görüşmeye başlayabiliriz' sözleri bu anlamda dikkat çekiyor. İddianamede Genelkurmay adına girişimi soruna çözüm bulunması için başlattıklarını iddia eden yetkilinin avukata temel politikaları okuduğu ifadesi de bulunuyor.
Öcalan'la çözüm müzakeresi
Özel Harpçi 'İmralı'da bir tuğgeneral arkadaşımız var. Öcalan ile sorgu şeklinde olmayan görüşmeler yapıyor. Ve Genel Komutanlık'a rapor veriyor. Ne rapor verildiğini ben konum olarak bilmiyor olabilirim. Bunu isterseniz sorayım. (Sorduktan sonra) Öcalan, dışardaki arkadaşlarının bir girişim başlatmak için hazır olduğunu belirtmiş' sözleri ile Genelkurmaylığın Öcalan'la çözüm müzakeresi yaptığı iddiasında bulunuyor. Bu sözler 1999 sonrası gelişen barış girişimlerinin de Genelkurmaylık bilgisi dahilinde geliştiğini gösteriyor. İddianamede ayrıca özel harekatçının 'Açıktan ilişki olmaz. Bu ilişkiyi kabul etmeye kamuoyu henüz hazır değil. Bu girişimi yayarsanız, bir sonuç alınmadığı gibi, barışçı yolları da tıkamış olursunuz... Şimdi size bu metni okuyorum, itirazlarınız varsa söyleyin. Konuşalım. Sonra bu metni size vereceğim. Siz de bir karşı metin hazırlayın. İkinci görüşmemizde bir binbaşı olacak. Orada protokolü hazırlayacağız' sözleri ise dikkat çekiyor. Öte yandan iddianame 'PROTOKOL' isimli word belgesi içersinde; 'Protokol Önerisi - 06 Haziran 2000' başlıklı yazıda Öcalan'ın avukatı ile Oğuz denen özel harekatçı arasındaki konuşma kapsamında 5 sayfalık bir protokolden bahsediyor. Burada bahsedilen çözüm tartışmalarının iddianamenin başka sayfalarında Veli Küçük adına yapıldığı iddia edilen avukat görüşmesi ile benzerlikler taşıması savcının bilgileri karıştırdığı ya da niyetine bağlı yorumlayarak iddianameye aldığı kanaatine yol açıyor. ALTERNATİF
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
0 Yorum:
Post a Comment