Amaç, Türk-Kürt Kavgası mı? Mehmet Altan

Ergenekon İddianamesi’nin ertesi…

AK Parti Kapatma Davası başlangıcının öncesi…

Kritik bir gün…

Pazar akşamının ileri saatleri…

* * *

Güngören…

Gündüzleri, İstanbul’un sanayi ve hizmet bölgelerine işgücü ihraç eder…

Ekmeğini taştan çıkarmaya çalışan insanlar akşamları geri döner.

Mütevazı ilçe sakinlerinin nefes aldığı ana caddede, tüm insanları, çoluk çocuk demeden haince, alçakça katletmeye kalkışmak...

* * *

İstanbul Göngören’de önceki akşam arka arkaya iki bomba patlat…

“Tuzak” olarak kullanılan ilk bombanın etkisiyle çok sayıda kişi olay yerine gelsin…

İkinci bombayı da tam kalabalığın toplandığı anda devreye sok…

Dört yaşındaki Aleyna’nıyı...

Beş yaşındaki Taha’yı…

On iki yaşındaki Şeyma’yı…

On üç yaşındaki Murat’ı...

Bu günahsız çocuklarla beraber, onca masum insanı öldür…

Ertesi günün zorlu maratonundan önce soluklanmaya çalışan onlarcasını yarala…

Ortalığı can pazarına dönüştür...

4’ü çocuk 18 kişi ölsün...

153 kişi yaralansın…

6’sı ağır 115 yaralı insan hala hastanelerde yaşam savaşı içinde olsun…

Ne için?

Neden?

* * *

Bu kanlı melanet kimin işine yarar?

Türkiye’de yeni açılımlar bekleyenlerin değil herhalde…

İçerde ve dışarıda umutlu açılımlardan yana olanların da değil.

Bu vahşet…

Fanatik Ergenekon yandaşlarının...

“Temizlenmekten” korkan “derin devletçilerin”…

Onların taşeronu olarak çalışan terör örgütlerinin hesabına uygun gözükmekte.

* * *

Güngören’den tüm Türkiye’ye yayılan...

Ve vicdanı olan herkesi sarsan ağır bir travma içindeyiz.

İnsan kendi kendine sormadan edemiyor:

“Alçaklığın sınırı yok mudur?”

* * *

Ergenekon İddianamesi…

Türkiye’nin derin sularındaki birbirine benzemezlerin “derin ilişki” ağını da ortaya koydu...

Terör belasının, vahşetinin, hayâsızlığın sağı, solu, Türk’ü, Kürt’ü yok…

Ayrı ayı sanılanların aslında nasıl birbirlerine bağlı olduğunu her gün biraz daha görmekteyiz…

Sağ gösterip sol vurmanın esas olduğu bir rezillik pazarı…

* * *

Baktım açıklamalar PKK’yı gösteriyor…

Doğrudur, olabilir, aynı tür bir patolojik kanlı vahşet son olarak Diyarbakır’da da yaşanmadı mı?

Ayrıca Güngören’deki kanlı tezgâh çalışmaya başladığında, Bingöl’de de harekete geçilmedi mi?

Ama PKK denen ne, kim, kimin yönlendirmesinde...

Bu soruların cevabı çok muğlâk…

Üstelik PKK, “ben yapmadım” diyor.

* * *

Türkiye’nin değişmesinden rahatsız olanlar…

Barıştan korkanlar…

Terörden rant sağlayanlar…

Zıt kamplarda gibi gözüküp...

“Derin dayanışma” içinde durmuyorlar mı?

Çıkar birliği yapmıyorlar mı?

* * *

Güngören’deki alçaklık…

Ergenekon ertesinde…

Kıbrıs meselesinden…

Ermeni meselesinden aradığını bulamayanların...

“Derin dayanışmalar” içinde bizleri, büyük bir çatışma ortamı içine sürüklemek isteyenlerin...

Daha önce bunu deneyip de başaramayanların son ve çaresiz bir girişimi olabilir...

O kadar çaresiz ki, minnacık çocuklarımız da dahil, onca günahsız insanı öldürecek kadar...

* * *

Tahammülsüz acıların öfkesindeyiz…

Böyle anlarda söz biter, duygular konuşur…

Hepimize tuzak kurma arzusunda olanlar var ise…

Onlar da tam bu noktada bizi tuzağa düşürme peşindeler…

Galiba medet umdukları son yer, ırkçı bir kışkırtmanın kurbanları olarak birbirimize girmemiz...

Ve Türkiye’yi bu alçak kan tüccarlarına bırakmamız.

Ama yanılıyorlar…

Güngören’in yaşam çilesi içinde hayat ören masum insanlarını çoluk çocuk demeden haince ve alçakça öldürmelerinin onlara bir çıkar sağlamayacağını, bunun hesabını vererek görecekler…

Çünkü planları tutmayacak.

0 Yorum: